BEKLENTI
İki kalp koca evrende birbirini bulup kesişim kümesine düştüyse ve dünya üzerindeki herhangi bir engel hiç umurunda değilse bu aşkın, her ne kadar ayrılıklar çıksa da karşısına küçücük bir ihtimal bile olmaz vazgeçmeye dair.
Oysa ne hüzünler saklar mevsimler ve sen bana her baktığında yepyeni ve kırılgan bir umut kaplar içimi. Keşke söylesen bir kez sevdiğini. Keşke duysam bir kez sevildiğimi.
Ben mi çok geç kaldım yoksa mutlu olmaya? Zaman zalimce akıp giderken sen sadece bak sevgili. Bilsen ne olurdu sevgimi? Bilsem ne olurdu geleceği?
Ben yoruldum galiba. Ondan mi dersin tüm bu serzenislerim? Sen yine de duy beni. Hiç konuşmasakta. Ve konuş benimle. Bir gün, ansızın, hiç beklemiyorken, bir mucize gibi.....
Barış orada öylece yatarken zaman durmuş, ilerlemiyor gibiydi. Yanına girip çıkan doktorların söyledikleri ise hep aynıydı: Bekleyeceğiz........
Oysa hiç kimse daha ne kadar ve neden beklememiz gerektiğini söylemiyor, söyleyemiyordu belki de. Dakikalar, saatlere, saatler günlere zalimce eklenirken elden de beklemek dışında bir şey gelmiyordu zaten.
"Derin canım. hadi eve gidelim. Biraz uyu, kendine gelirsin."
"Ben hiç bir yere gitmem Ece. Burada kalmalıyım."
"Bak kendine gelirse sana hemen haber veririz, öyle değil mi Bora? Dinlenmen gerek canım. Doğru dürüst uyumuyorsun, bir şey yemiyorsun."
"Ece hayır dedim. Barış uyanana kadar buradayım. Bir uyansın o zaman dediklerini düşünürüm. Lütfen ısrar etme tamam mı?"
Kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayan Ece'nin aslında sadece beni düşündüğünü biliyordum. Benim de dayanacak gücüm, alacak nefesim kalmamıştı, ama buradan bir yere ayrılmamaya kararlıydım. Hem nasıl olsa Barış kısa süre sonra kendine gelecek, bana yine gülümseyip kafamı karıştırmaya devam edecekti. Fakat bu sefer ona karşı çıkmayacaktım. Onu kaybetmeye bu kadar yaklaşmışken ve geçen her an bunun dayanılmazlığı kalbimde koca bir boşluk ve elem oluştururken yapamazdım.Kararımı çoktan vermiştim. O kendine gelir gelmez her şeyi ve tüm güvensizlikleri unutup yepyeni bir sayfa açacaktım hayatımızda.
Tam on gündür, bu soğuk ve itici hastane koridorlarında bir umuda tutunup beklemekte hiç kolay değildi. Doktorlar bile bu bekleyişi anlamlandıramazken, geçen her saniye var olan gücüm biraz daha tükeniyor, kalan umudum ise devam etmek için kendini oldukça zorluyordu. Aşkın bu denli zor olması karşısında diyecek tek bir söz bulamazken ağlamaktan kızarmış gözlerimle sorup durduğum tek soru içimde sessiz bir şekilde dolanıp duruyordu: Neden?
Ancak çoğu zaman olduğu gibi cevapsız kalan bu sorumla birlikte sadece bekliyordum. Bir zamanlar bakmaya doyamadığım, sonrasında görmekten kaçındığım ve devamında da delicesine özlediğim gözlere tekrar bakabilmek umuduyla yerimden kımıldamadan sadece bekliyor, bekliyordum. İçimdeki umut kırıntıları sönmekte olan cılız bir mumun titrek ışığına dönüşmeye başladığında ise yerimden kalkıp kısacık bir süre bile olsa yanına giriyor, elini tutup konuşuyordum. Tek bildiğim artık dayanacak gücüm kalmamıştı.....
Başımı yaslayıp uyumaya çalıştığım hastane koridorunun soğuk duvarları bana bu bekleyişimde arkadaşlık ederken uzun zamandır belki de hayatımda ilk defa kaybetmekten korktuğum biri vardı hayatımda. Geçmiş gözümün önünden ara ara geçerken, hatıralar sadece yüzümde kırık ve buruk bir tebessüm oluşmasına neden oluyordu, ki bu gülümseyiş de kısa süreli olduğu için iyi hissettirmekten oldukça uzak ve zalimdi.
Bu on günlük bekleyiş bir nihayete erip mutlu bir haber almaya olan ihtiyacım, gittikçe artarken değişen hiç bir şey olmuyordu. Beni teselli eden tek şey ise, var olan durumda herhangi bir kötüye gidişin olmamasıydı.
Çoğu zaman hiç aklıma gelmeyecek şeyler kafamın içine üşüşürken, aralarında en çok merak ettiğim ise, Barışın yanına girip konuştuğumda beni duyup duyamayacağıydı. Bu merakıma bir de onun öylece derin bir uyku halinde ve kendini bilmez bir şekilde yatarken rüya görüp görmediği gibi aptalca sorularda ekleniyordu. Galiba doktorlar halime acıyor olacak ki, sorduğum her türlü saçma sapan soruyu cevaplandırıyor, Barış uyanana kadar bana hoş görü ile yaklaşıyorlardı. En azından ben öyle sanıyordum......
Can'ın getirmiş olduğu çay ve ucundan sadece zoraki bir iki ısırık alınmış tost sehpanın üzerinde yerini almışken, içime çöreklenen kötü hisleri silkip atmak ister gibi kalkıp bir aşağı bir yukarı gezindim. Değişen hiç bir şey yoktu ve zaman ilerliyordu. Birden aklıma gelen ya hiç bir zaman hiç bir şey değişmezse düşüncesi ile dökülmeye başlayan göz yaşlarımı gören Ece yanıma gelerek beni oturttuktan sonra kendisinin de tam olarak inanmadığı ya da inanmaya nedeninin, umudunun bulunmadığı bir sesle "Her şey yoluna girecek canım, sen merak etme." dedi. Buna inanmaya ne çok ihtiyacım vardı oysa ki.
Ece bana sarılmış, omzumu ovarken içimi dolduran yorgunluk belki de yılgınlık beni esir aldı ve daha fazla dayanamayarak gittikçe ağırlaşan gözlerim kapanmaya başladı. Şu an da uyumanın sırası olmadığının farkındaydım ancak dayanacak gücüm kalmamıştı. Ne kadar geçtiğini bilmediğim süre boyunca karmakarışık anlardan ibaret olan rüyalarla geçen uykumdan yanı başımda oluşan konuşmaların uğultusu eşliğinde uyandım.
"Şimdi ne olacak doktor?"
"Durumu nasıl?"
"Onu görebilir miyiz?"
Oturduğum yerden aniden sıçramam ile herkes dönüp bana baktı. Bir şey olmuştu. Bir şey olmuştu ve ben uyuyordum. Belki de. Belki de....... Ah ben ne yaptım?
"Neler oluyor?"
"Derin. Derin canım Barış uyandı. Kendine geldi."
"Ece gerçek mi bu? Onu görebilir miyim doktor?"
"Elbette. Ancak öncelikli olarak Suna hanımı görmek istedi. İlk onu sordu. "
"Suna hanım mı? ..... Ama o......"
"Bakın Derin hanım. Biliyorum zor ama Barış bey bir hafıza kaybı yaşıyor. Belli bir zaman diliminden sonrasını beyni silmiş görünüyor. Bu geçici bir şey de olabilir, kalıcı da. Sizi hatırlamıyor olabilir. "
Duyduklarım beni öylesine şaşırtmış ve öylesine gücendirmişti ki Ecenin sorduğu Suna kim ?sorusuna bile verdiğim cevabı kulaklarım duymuş fakat kalbim kabul etmemişti:
"Suna....... O.... Barışın asla unutamadığı sevdiği........."
****************************************
Merhaba,
Bölümü nasıl buldunuz?
Biliyorum okuyanlar Türk filmi gibi olmuş diyecekler.
Fena mı olmuş yani işte? Ne güzel.
Öneri, eleştiri ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.
Lütfen esirgemeyin.
Şöyle olsun böyle devam etsin de diyebilirsiniz.
Dikkate alırım.
Neden almayayım ki?
Lütfen okuyun ve oy verin.
Mutlu edin, sevindirin beni.
Çok mu zor?
Görüşmek üzere. 🙌 🙇
*****************************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top