AH KALBİM !!!!
"Ayva mi yaman yoksa rende mi? "
" Ne diyosun Derin? Sabahtan beri bi susmadin"
" Neden bu ayvalar için daha modern teknikler kullamiyoruz biz? Malum teknoloji baya bi gelişti. "
" Suna teyze istemiyor oyle. Elinin lezzeti karisacakmis recele. Yoksa market recelinden farkı olmazmış. "
"Benimde kollarimin halterciden farkı olmayacak. Kollarim koptu. "
" Hadiiii soylenme. Hem her derde deva dedim ya tüm stresini dok rendeye"
" Yakinda kolum kalırsa neden olmasın Ece. Hem Bora ve Can nerde? Biz çalışıyoruz onlar geziyor. "
" Bak o konuda haklısın nerde onlar kahvaltıdan beri yoklar"
" Seni bilmem ama ben çok yoruldum biraz etrafı dolaşıp hava alayim"
" Tamam ama geç kalma"
" Burda partilere akacak halim yok heralde di mi? Biraz nefes alıp dönerim. "
"Cok komik gülmekten karnim agridi nerden buluyorsun böyle komik esprileri?"
Ece ye cevap vermek yerine el sallayıp dışarı çıktım. Suna teyze evinin yanındaki bahceligiyle hep ovunurdu. Elma, armut, ayva, vişne, erik ve kayısı ağaçları koca alanı kaplardi. Rengarenk meyvelerle dolu dalların arasında, kuş seslerini dinleyerek yürürken derin bir nefes aldım. Yalnızlığın da güzel olabileceğini ve bu dinlendirici sessizliğin ve huzurun içinde uzunca bir süre kalmak istediğimi farkettim. Sanki tek eksik usulca esen hafif rüzgara eşlik edebilecek bir salincakti. Her şey o kadar guzeldi ki bunca güzelliğin içinde gariban hayatımı ve yalnızlığımi düşünmek bana içinde bulunduğum ana ihanet gibi geliyordu. Biraz daha bu an içinde kalırsam işi gücü bırakıp, tam da şuraya küçük bir kulübe yapıp - tabi bunu önce Suna teyze ye sormam gerekliydi - , bir kaç tavuk ve bir de köpek aldım mi tamam diyecek kıvama çoktan gelmiştim. Neden olmasındi ki? Melda ve diğer yorucu şeyleri bir kenara bırakıp buraya yerlessem, küçük bir de bahçe. Biraz sebze ekerim, şöyle kabak, havuç, domates felan. Para da gerekmez hem. Her şey de organik. Bol oksijen. Makyaj derdi yok. İş yetiştirme stresi yok. Sabah istediğim saatte kalkarim. Ha bir de belki bir inek alirim, süt versin diye, adını daaaa......
" Bence adı değişik bir şey olsun. Sarıkız çok bilindik sonucta"
Aniden yerimde zıplayıp telaşla etrafima bakindim. Sesin sahibini arayan gözlerim etrafta kimseleri göremeyince korkmaya başlamıştım. Belki de bu tatlı huzurun içinde beynimin oynadığı bir oyundur diye
düşünürken, tam önüme düşen bir elma bu varsayımımi sorgulamama neden oldu. Kafamı kaldirinca elma ağacının üst dallarından birinde sanki çok rahat bir koltukta oturuyormuscasina oturan onunla karşılaştım.
" Özür dilerim. Seni korkutmak istememistim. Ama çok güzel hayal kuruyordun ve ben de kendimi tutamadım."
" Iyi ama sen kimsin ve burda ne işin var? "
Soruma cevap vermeden önce oturduğu ağaçtan kolayca aşağı atladı. Üzerindeki tozları silkeledikten sonra elini uzattı.
" Merhaba ben Barış. Arkadaşlar Superman de derler"
" Peki neden? Yoksa ağaçlara süper güçlerini kullanarak mi tirmaniyorsun? "
Alayla karışık bu espirime alacağım cevap çok da umurumda değildi aslında, ama yine de bekledim. Yakışıklı biriydi. Uzun boyu, sağlam bir duruşu ve zeytin yeşili çok güzel gözleri vardı. 30 ya da 35 yaşlarında olmalıydı.
" Aaaa aslında Hayır " dedi gülümseyerek.
" Süper guclerimi daha çok senin gibi güzel kızlarla tanışmak için kullanıyorum. "
Söylediklerinin ve yakisikliliginin beni bir parçacık etkilediğini söylemem dürüstçe olurdu, fakat 20 yaşında da değildim ve pembe hayallerin sadece pembe hayaller olduğunu biliyordum. Aşka inancı olmayan birinden inciler peh dedi birden iç sesim. Belki de haklı olduğumu ve artık bunu kabullenmesi gerektiğini söyledim ona. O da benimle ugrasamayacagini ve uykusu olduğunu söyleyerek bir el sallayip çekip gitti. Sonuçta bir iç sesti. Her zaman ortaya cikmazdi. Ona bir isim bile takmistim: Cevriye Cenk. Yok Cenk soyadı değildi. Benim iç sesim de olsa bazen bayan bazen erkek gibi konuşup fikirler verebiliyordu. Bunu duyan biri deli olduğumu dusunurdu heralde. Ama Cevriye ya da Cenk hangisi hangimizin kendine özgü iç sesi olarak çıkmıyordu ki herkesin kendi icinde arada sırada.
Barışa cevap vermek için hazırlandığım sırada Canın sesini duydum. Bora ve Ece de yanındaydı.
" Bakıyorum da tanismissiniz. Çok güzel. Eee Derin, sevgili doktorumuz Barış beyi nasıl buldun? Kendisi unu dünyaya yayılmaya aday bir kalp Cerrahidir."
Doktor ve hem de kalp cerrahi. Ve Cevrye mi Cenk mi oldugunu anlayamadigim İç sesim birden fisildadi: Belki de buraya yerleşmek hiç de fena bir fikir değildir.
İç sesime ne cevap vermeliyim ilk kez bilemedim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top