TUZAK

Sessiz bir biçimde on dakikadır sürmekte olan konuşmayı dinlemiş, on saniyelik dinlediklerini sindirme faslını bitirmişti.

Derin bir nefes alıp verdi. Karşısındaki kurt sesin oldukça zıttı olan ve 'pamuk' diye adlandırılan sesiyle, zihninde toparlamış olduğu düşünceleri dile dökmeye başladı:

"Dönemimin Asena'sının hoş bir sözü var idi. Öğrenilmiş kötülük hiçbir zaman ortadan kalkmaz. Farklı suretlerde geri döner derdi. Sizler bir bütün olan kötülüğü, Kara Büyücü'yü yok etmek amacıyla parçalara ayırdınız. Ayırırken de onun son hamlesine mağlup oldunuz. Şimdi büyücünün ölümünden doğan küreler Dünya'yı kaosa sürüklemek için yeni bedenler arıyor. Sizler ise burada, bizlerle birlikte kilitlisiniz."

"Öğrenilmiş iyilik çabuk unutulurken öğrenilmiş kötülük çabuk yeşerir. Evet, lâkin kibir, Kara Büyücü'nün en büyük özelliğiydi. Ruhanilerden öğrendiği en güçlü büyüleri hiçbir zaman öğretmedi, büyük büyüler sayesinde ulaştığı diğer büyüleri öğretti. Onları küreleştirdi, putlaştırdı ve kendine bağladı. Putlaştırdıklarını küçümsemese, kibrinde boğulmasaydı tek hamlede yer küreyi parçalara ayırabilirdi. Artık öğrenemez, öğretemez, dirilemez. Ondan geriye kalan kürelere tek başıma yetiyordum. Yine yeterim."

"Ama büyücü sizi buraya hapsetti. Heyhat!"

"Büyücü değil sebep olan. Sebep Saflığın Koruyucusu."

"Şu son gelmende bizi kurtarmada anahtar rolü üstleneceğini düşündüğün saf çocuğu mu diyorsun? Anlaşılan saf niyeti bu sefer çok daha büyük bir olaya yol açtı."

"Eya'nın duran kalbini canlandırmak adına madalyonu feda etti."

Gülümsedi.

"Ve madalyonun enerjisi sizi buraya, özünden oluşturulan Dünya'ya, yer kürenin en güçlü cadısı Gogo'nun oyun alanına getirdi." dedi. İki saniyeliğine ara verdi konuşmasına. Düşündü. Sonra ekledi sözlerine: 

"Duygusal davransa da doğru hamleyi yapmış. Eğer Eya ölseydi er ya da geç bu Dünya'nın iyilik kısmı erozyona uğrardı. Eğer madalyon, Gogo'nun eline geçerse de öyle olacağını biliyoruz. Şimdi muhtemelen madalyon Eya ile bütünleşti. Artık ele geçirilmesi daha zor. Zor da bu kadar yüksek enerji..."

"Eya'nın bilincini kaybetmesine yol açmış olabilir. Biliyoruz ki asırlar önceki o savaşta Gogo, madalyonu kısa sürede ele geçirmesini Kara Büyücü'den aldığı kadim büyüyle birleştirip burayı oluşturdu. Tek amacı vardı; avlarıyla eğlenmek. Burada, büyü ile getirdiklerine işkence ederken Eya yetişti imdada. Belki sizleri kurtaramadı, Gogo'yu da yok edemedi ama o ve döneminin Asena'sının sayesinde bu Dünya'yı eşitleme fırsatımız oldu. Şimdi bilinçsiz bir Eya, hatta Saflığın Muhafızlarının sırlıları..."

"Buraya hapsolan Gogo'nun eline düştüler. Ve Gogo, Kara Büyücü'nün ilk büyü öğrettiği, büyü öğretirken de ona olan aşkından dolayı biraz ileriye gittiğini düşündüğümüz bir cadı." dedi. Kaşlarını çattı. Yere eğildi. Sağ avuç içi ile toprağı tuttu. Bembeyaz kanatlarını iki yana açtı. Kanatlarından beyaz bir parlaklık yayılırken söyledi:

"Saflığın Koruyucusu, Erbörü ve Bozpençe, Eya, Melez ve Ula'yı sırlarıyla birlikte koruyorum. Kahramanlar, Hüma sizinle. Siz neredesiniz?"

Sağ avuç içinin toprak ile temasını kesti. O an önündeki toprakta, çimen, toprak ve kök karışımı bir harita oluştu. Harita üzerinde ise adını saydığı kişilerin nerede bulundukları nokta ile işaretlenmişti.

"İlahi!" dedi, büyük bir şaşkınlık ile Hüma. Dünyasına, efsanevi kahraman olarak gelen Ula'nın konumunu görmüştü. Hızlıca iki elinin avuç içiyle toprağı tuttu. Konuştu:

"Efsanevi kahramanlara görev detaylandırması. Yeni gelen acemilerin Merkez İmparatorluğa toplanılması görevini detaylandırıyorum. 

Tecrübe seviyesi S ve S+ olan efsanevi kahramanlar, 

S+ seviyedeki efsanevi kahraman Ula'nın hapis olduğu, S+ seviye olan Kule Zindan önünde toplanın. Savaş öncünüz, yer ordularının efsanevi komutanı, S+ seviyedeki Asena olacak. Zindan yok edilecek, Ula kurtarılacak. Ganimetlerin tamamı sizindir. 

 A ve A+ seviyede olan savaşçılar, haritalarınızda beliren diğer kahramanları kurtarın. Onlara içinde bulunduğumuz Dünya'nın ne olduğunu açıklayın, Merkez İmparatorluğa getirin. Ödülünüz, A+ seviye, Gizemli Hediye Kutusu olacak.

E ile B+  seviye arasındaki diğer efsanevi kahramanlar, sizler ise ilk verdiğim göreve devam edeceksiniz. Görev ödülünüzü güncelliyorum. Kurtardığınız her acemi için, bir A seviye Gizemli Hediye Kutusu alacaksınız." dedi. Ellerini topraktan çekti. Asena'ya baktı. "Eya ile ben ilgilenirim. Sen, en iyi bildiğin işi yap; gerçek bir savaşçı nasıl olur herkese göster. İşin bittiğinde kale salonunda buluşuruz." dedi. Kanatlarını çırparak havaya yükseldi.


Aynı esnada kadim düşmanlarının saflarında...


"Efendim yeni bir av..."

"Kaçıncı kat?"

"11."

Heyecanlandı. Oturduğu tahttan ani bir hareketle ayağa kalktı.

"Hangisi?"

"Yeni gelenlerden. Hitabı ULA."

Hemen elini önüne doğru tutarak sağdan sola gezdirdi. Kendi katının hemen altındaki karanlık katta bulunan ve katın zihin yoran bilmecelerini çözmeye çalışan Selim'i gördü. Keyifli bir kahkaha patlattı. İnsan kemiklerinden oluşan tahtına oturdu. Ellerini, Selim'in görüntüsünün üzerinde gezdirerek giymiş olduğu tılsımlı yelekteki tüm ayrıntıları görmeye başladı. Gördükçe gözleri lityum alevi gibi parlamaya, yüzündeki şeytani gülümseme çoğalmaya başladı.

"İşte lanet edeceklerim. Ah Kaos, tatlı seslerini duyar gibiyim."

Büyük büyüsünü yapabilmek adına zihnindeki yapbozun eksik parçalarını tamamlamaya devam etti. Ona haberi veren adamı ise bir müddet sessizce bekledi. Biraz sonra efendisinin, şeytani plânlarının sarhoşluğuyla zevke boğulduğunu görünce konuştu:

"Efendim en iyi canavarınıza ne emredersiniz?"

Sessizlik, dakikaya varmaya iki saniye kalana kadar devam etti. An gelince ayağa kalktı.

"Çok geçmeden zavallının burada olduğu anlaşılır Adantim. Git en iyileri topla. Kuleyi savunuyormuş, elindeki rehineyi vermiyormuş gibi yaparak bana zaman kazandır."

"Emredersiniz." dedi şekil değiştiren canavarı Adantim. Solgun yüzünde şeytani gülümsemesi, uzun tırnaklı olan sol elinde katran siyahlığındaki viyolası, efendisine bakar şekilde geri geri adım atmaya başladı. Altıncı adımını attığında durdu. Kollarını açtı. Başını, efendisine doğru eğdi. Doğruldu. Kendini arkasındaki boşluğa bıraktı. 

Gogo ise Gerçek Dünyada ona tapan kişilere yeni mesajını iletmek üzere kendi için özel kıldığı yere, Kara Heykeller harabesine gidecekti. Bunun için gözlerini kapatıp açması yeterli olacak, anında kendini orada bulacaktı. Ama durdu. "Neden biraz daha eğlenmeyeyim ki?" diye geçirdi katranlı kalbinden.

"Bakalım başka nelerin var?" dedi. Selim'in değer verdiklerini, düşman olarak gördüğü kültür öğelerini görmek için sol elini Selim'in üzerinde gezdirdi. Gezdirir gezdirmez ilk fark ettiği şey, Asena'nın Selim'e hediye etmiş olduğu ak örgü oldu. Büyük bir nefret ve hızla sol baş parmağı ile sol orta parmağını kullanmak suretiyle elini şıklattı. Ak örgü simsiyah bir hale büründü. Sonra bakar bakmaz gücünü yelekten aldığını anladığı yüzükleri gördü. Kendine tapanlar sayesinde Selim'e ve diğer birçok sırlıya dair malumat sahibiydi. Bu nedenle Selim'e zarar verecek yegane eşyanın yüzük formundaki hançerler olduğunu biliyordu.

İlk iş hançerlerle Selim'i öldürmek geldi aklına. Sonra içinden bir his bunun için risk almamasını söyledi. Çünkü yelek bir şekilde bu duruma mani olabilirdi. Hem zaten o, kültür katiliydi; kurbanlarının kültürlerini ellerinden almak suretiyle onları birer yaşayan ölüler haline getirmekten zevk alıyordu.

Düşünceleri onu başka bir duruma yöneltti.

"Lanet." dedi. Gözleri ve elleri rubidyum alevi gibi parladı. Sözlerine ekledi:

"Yüzüklerine, lanet nefretiyle kavrulduğum o ateşin şiddetiyle lanet ediyorum. Her biri kültürün gibi olsunlar, fark edilmeden solsunlar..."


Saatler önce, Kara Büyücü öldüğü an Gerçek Dünya'da...


Evindeki aynanın karşısında, dakikalardır gözlerine bakmak suretiyle özlerine iniyordu. Düşünüyordu. Hastanede vahim halde gördüğü Selim'den sonra son zamanlarda yaşadıklarını bir kez daha sorguluyordu. Sorguluyor, bir zamanlar içinde boğulmaktan keyif aldığı iğrenç bataklığının her bir karışından karınca ayaklarıyla yürüyerek geçiyordu.

Aniden bir ses duymasıyla düşünceleri kesildi. İrkildi, etrafına baktı. Kimse yoktu.

"Çok düşündüm galiba." dedi, kendi kendine. "Delirmeye başladım."

Elini yüzünü yıkadı. Havlu ile kurulanmaya başlamıştı ki bir kez daha duydu sesi:

"Taner."

"Bu ses." diye geçirdi içinden. Sesin Kara Büyücü'ye ait olduğunu anladı. Kalbini korku kapladı. Etrafına baktı. Hemen yanında havada duran simsiyah, top büyüklüğünde bir karanlık küre gördü. "Sen." dedi.

Son anları olduğunu düşünmeye başlamıştı ki karanlık küreden ses geldi:

"Tüm zamanların en güçlü lideri olarak geldi vaktin. Kara kan, kara zehir, karanlığın hükmedeceği öz suyun. İçindeki büyük gücü elindeki Karanlığın Kılıcı ile birleştir. Birleştir ve bizleri yok edenlerin kanları üzerinde tahtını kurarak kürelere ve diğer sefillere hükümdarları olduğunu ispat et."

Eline baktı. Karanlığın Kılıcını gördü. O an anladı, Kara Büyücü için işler yolunda gitmemişti. Cesaretini topladı, korkusunu bir kenara attı. Gözlerinden yaş gelircesine kahkaha atmaya başladı. Attı, attı. Sonunda ciddileşti:

"Güç de hüküm de sizin olsun." dedi. Büyük bir kararlılıkla elindeki kılıcı kendine sokmak üzere çevirdi. Tam karanlık kürenin, 'ı.' harfini uzatır şekilde 'Hayır.' demesi eşliğinde kılıcı karnına sokuyordu ki önce elindeki kılıç merkezli, etrafı yıkıntıya uğratmamasına karşın onu yan tarafındaki duvara savurarak bayıltan bir patlama gerçekleşti. Sonra yan tarafında, havada duran karanlık küre patlayarak yok oldu.

Havayı çok azı gri renkli, çoğunluğu siyah renkli olan toz bulutları kapladı. Taner'in elinden yere düşen Karanlığın Kılıcı ise simsiyah bir şekilde parlıyordu. Derken, yavaş yavaş siyah renkli toz bulutlarının tamamı grileşmeye başladılar. On saniye sonra toz bulutlarının tamamı gri renge dönerek kılıca doldular. Akabinde kılıç ortadan kaybolarak Taner'in elinde siyah renkli, kesik parmaklı eldiven olarak belirmesi gerekirken daha önce görülmemiş bir şekilde gri renkli eldiven olarak belirdiler. Böylelikle sırf kontrolden çıkıp başkalarına zarar vermesin, içindeki kötülük yok olup gitsin diye canına kıymaya kalkışan Taner, yaptığı fedakarlık sayesinde amacına ulaştı; kötülüğü yok etti, kürenin kalbine dolduracağı kibir ile hırstan kurtulmuş oldu. Artık o kürelerin alt edilmesinde yardımcı rolün hakkını çok daha iyi şekilde verecek bir yiğitti. Artık o, kötüden iyiye yürümekte olan ve yürürken de elindeki gücü kullanmaktan asla çekinmeyecek olan güçlü mü güçlü bir savaşçıydı. 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top