Chapter 8

Futboldan ve ailelerin çocuklarını almasından sonra pizzacıya gittik. Oturup hepimize iki pizza söyledik. Niall;

"Bundan sonra ne yapıyoruz?" deyince omuz silktim.

"Eve dönmeliyim, annem merak eder." dedi Harry sersemlemiş gibi ve kaşlarımı çattım.

"Evet ve annem okul gecesi dışarıda olmamdan memnun olmayacaktır." deyince Zayn kıkırdadım.

"Harry, iyi misin dostum?" Niall kaşlarını çatarak sordu.

"Evet" diye kısaca cevapladı, yumruklarını sıktığını gördüm.

Panikleyip düşünebildiğim ilk şeyi yaparak elini elime aldım. Hızla bana bakınca gülümseyip yumruklarını açtım.

"Sorun yok.. Nefes al." Zayn ve Niall konuşurken fısıldadım.

"İhtiyacım var.. Lütfen Louis..." gözleri cam gibiydi.

"Kafandan at Harry.. Bana bak." dedim ve bana bir bakış atıp masaya gelen pizzaya baktı.

"Ye.. Kafanda çıkar."

Ona bir dilim uzatarak söyledim. Sol eliyle aldı, sağ eli hala benimkiyle kilitli gibiydi. İhtiyacını unuttuğu sürece benim için önemli değildi.

"Diğer antrenman ne zaman Lou?" bende bir ısırık alırken Zayn sordu.

"Yarın okuldan sonra. Sabah duyurulacak."

"Harika! Sana yeni vuruşumu göstemeliyim. Maçta işe yarayabilir." Niall ağzı doluyken konuştu.

"Ne güzel." dedim ve Harry'nin elimi sıktığını hissettim. Baktığımda eli titriyordu.

"İyi misin Harry? Solgun görünüyorsun?" dedi Zayn, Harry'nin savaştığını görebiliyordum.

"Aslında pek iyi hissetmiyorum." dedi sessizce pizzaya bakarak.

Hala elini sıkıca tutarak kolunu ovaladım. Kaşlarını çatarak baktı ama gülümseyerek rahatlatmaya çalıştım.

"Belki de onu eve götürmeliyim. Yarın görüşürüz gençler." dedim bakışlarımı Harry'den çekmeyerek.

"Tamam dostum. Yarın görüşürüz." dedi Zayn ve Harry elimi bırakarak hızla kalktı.

Bilmediğim bir nedenle hayal kırıklığına uğradım. Onu takip edip çıktım ve koşmaya başladı. Yakalayıp kolundan tuttum.

"Harry sakin ol." kafasını salladı.

"Olamam! Sakin olamam! Bir şey yapmazsam vücudum kontrolden çıkacak!" dedi benden uzaklaşarak.

"Harry lütfen. Yapma bunu.. Seni eve bırakmama izin ver.." dedim ve sadece baktı. Gözlerinde yaşlar vardı, iç çektim.

"Güven bana.." fısıldayarak elimi uzattım. Kaşlarını çatarak elime baktı.

"Bana güveniyor musun?" cevap bekleyerek baktım ve yavaşça kafasını salladı.

"O zaman gel."

Elinden tutup koşarak arabaya götürdüm. Yol boyunca kafamda her şeyi düşündüm. Eve götürüp ne yapacaksa yapmasına izin vereceğim çünkü nasıl durduracağımı bilmiyorum. Sadece elimi hala sıkıca tuttuğunu fark ettim ve bu normal hissettirdi. Araba durduğunda hemen çıkıp koşmasını bekledim ama hala eve bakıyordu.

"Yapmak istemiyorum." gözyaşları yanaklarından aşağı iniyordu.

"O zaman yapma." fısıldayarak konuştum.

"Yapma zorundayım. Kendimi daha fazla kontrol altında tutamıyorum." diyerek arabadan inip eve girdi.

Derin bir nefes alıp arkasından koştum. Annem ve Anne hala salonda duruyorlardı ve üzüntüleri yüzlerinden belli oluyordu. Kafamı sallayıp yukarı koştum. Şansıma kapı kilitli değildi.

"Harry!" malzemelerin olduğu masanın yanındaydı. Elinde iğne ve şırıngayla sandalyede oturuyordu.. Her şeyin burada olmasıyla annemin masayı hiç temizlemediğini anladım. Büyük ihtimalle ne yapacağını bilememişti.

Bir hıçkırık duyduğumda hemen Harry'e döndüm. Ona doğru yürüyüp boş şırıngayı elinden aldım.

Bakışları bana döndü, yüzü yaşlarla doluydu. Elimi kaldırıp yüzüne koydum ve parmağımla yaşları sildim ama daha çok ağlıyordu.

Daha sonra bana sarıldı, ikimiz de yerde oturuyorduk. Ağlarken bana sıkıca sarıldı ve ben sadece sırtını okşayarak orada oturdum.

Onu bu kadar etkilediğini hiç fark etmemiştim. Her seferinde böyle ağlıyor muydu? Bu dövmelerle gizlenmiş izlerin arkasına saklanmış gibiydi. Piercing ona insan olduğunu hatırlatması için acı veriyordu. Birilerine ihtiyaç duyarken herkes ondan vazgeçmişti. Ağlarken onu tutacak birisi. En çok ihtiyacı olduğunda yanında olacak birisi.

"Her şey  iyi olacak.." diye fısıldadım sıkıca sarılırken.

"Neden hala buradasın?" diye sordu.

"Çünkü burada olmak istiyorum." dedim.

"Neden umursuyorsun?", birazcık geri çekildim.

"Çünkü umursanmaya ihtiyacın var."  dedim ve gözlerini kırptı.

"Neden ben?" diye tekrar sordu, uzanıp göz yaşlarını sildim.

"Çünkü gerçek seni görüyorum. Maskelerin ve acının arkasındaki seni. Yıllar önce tanıdığım çocuğu görüyorum. Kendini bir çukura gömmüş ve çıkamadığı için yardıma ihtiyacı olan çocuğu görüyorum. Çukuru doldurup seni çıkartan kişi olmak istiyorum. Yardıma veya tavsiyeye ihtiyacın olduğunda geldiğin kişi olmak istiyorum. İçini dökmek istediğinde dinleyen kişi olacağım. Seni bölmeden dinleyeceğim. Kendini tutamadığında ve sarılmaya ihtiyacın olduğunda burada olacağım. Harry buradayım çünkü gerçek seni görüyorum." dedim ve yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Seni hayal kırıklığına uğratmış gibi hissediyorum.." diye fısıldadı ama kafamı salladım.

"Hiçbir zaman Harry. Beni hiç hayal kırıklığına uğratmadın." dedim gülümseyerek. Kafasını sallayıp burnunu çekerek ayağa kalktı. Ayağa kalkmama yardım edip, masanın üzerine baktı.

"Canın istiyor değil mi?" bakışlarını bana çevirdi. Gözleri şimdiye kadar gördüğüm en parlak yeşil haldeydi.

"Evet ama sanırım üstesinden gelebilirim."

Tekrar malzemelere bakarak çöp kutusunu alıp hepsini içine boşalttı.

"Benimle gel?" diye sordu, nereye gittiğimizi bilmeden kafamı salladım.

Elimi tuttu ve merdivenlerden aşağı sürükledi. Annemler konuşmayı kesip bizim mutfak kapısından bahçeye çıkışımızı izliyorlardı.

Bahçeye çıktık ve çöp kovasını ortaya koyup tekrar içeri girdi. Ne yaptığını bilmeyerek kaşlarımı çattım. Hava karanlık ve hafif soğuktu. Kollarımı etrafıma dolayıp sürttüm.

"Üşüdün mü?", geldiğini fark etmeden yerimde zıpladım.

"Biraz" deyince kafasını salladı.

Elindeki kutuyu görünce kaşlarımı çattım. Malzemeleri çöpe döktü ve içine bir kibrit atıp ateşe verdi.

"Ne?" diye sordum, şok yüzümden okunuyor olmalıydı.

"Senin yardımını alacağım ve bunun da tek bir yolu var. Sorundan kurtulmak." deyince gülümsedim.

O anda soğuk esti ve beni ürpertti. Harry bana doğru yürüyüp arkamdan kollarını sararken göğsünü sırtıma yasladı. Tuhaf bir şekilde karnımda kelebekler hissettim.

"Daha iyi mi?" diye sordu çenesini omzuma koyarak. Beni tutuş şeklini görenler çift olduğumuzu sanabilirdi ama bu normal hissettiriyordu.

"Çok" diye fısıldadım. Yavaş yavaş paketleri atmaya devam etti.

"Kutu erimez mi?" diye aniden sordum, omuz silkti.

"Metal, yani bilmiyorum. Büyük ihtimalle daha fazla sıcaklık gerekir.", kıkırdadım.

"Evet sonraki yapacağımız şey elimizde hortumlarla ve kova dolusu sularla söndürmeye çalışmak olur." diyince kahkaha attı.

"Evet o günü hatırlıyorum. Annem ertesi gün çimenlerin ortasında neden kocaman bir yanık olduğunu sormuştu.", kıkırdadım.

"Evet ve sen beni suçlamıştın! Bir hafta boyunca cezalıydım!" dönüp ona baktım, yüzünde şapşal bir gülümseme olduğunu görünce bende güldüm.

"Çocuklar ne yapıyorsunuz?"

Anne bir anda kapıdan konuşunca yerimizden zıpladık. O bize kaşları kalkık bir şekilde bakarken, havanın karanlık olduğuna şükrettim çünkü yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum.

"Sadece birşeyleri yakıyorduk.." Anne onaylamayla kafasını salladı.

"Tamam. Sadece çimlerimi tekrardan yakmayın yeter!" diye parmağını bize doğru sallayınca kahkayla gülmeye başladık.

Bir süre karanlıkta bekledik. Harry ateşe arada bir şeyler daha atıyordu.

Bana baktığını hissedip ona döndüm. Parlak gözleriyle, hipnotize olmuş gibiydi.

"Ne?" diye sordum.

"Uh.. Hiçbir şey." diyince kaşlarımı çattım.

"Hayır söyle." dedim ama kafasını salladı.

"Hayır!", iç çektim.

"İyi! Söyleme!" dudağımı büzüp, küçük bir çocuk gibi kollarımı önümde bağladım.

"Çok güzelsin..." diye mırıldandı.

Bunu beklemiyordum ama, içimde tekrardan kelebekleri hissettim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top