Chapter 7

"Ben eşcinselim" dedi sessizce, benden başka her yere bakarak.

Tamam bu sürpriz olmuştu ama onu bırakıp gidecek bir şey değildi.

"Zaten sen her zaman biraz feminendin." kaşlarını çatarak bana ters bir bakış attı.

"Değildim!" diye karşı çıkınca gülümsedim.

"Alış Harry. Bütün çiçek çeşitlerine takıntılıydın. Annen bize çiçeklerini mahvettiğimiz için neden bağırıyordu sanıyorsun?" dedim ve güldü.

"Bu biraz komikti." deyince kıkırdadım ve koluna vurdum.

"Ow! Bu niyeydi şimdi?" diye sızlandı, sırıttım.

"Bu seni terk edeceğimi düşündüğün içindi."

Bu sefer gerçekten mutlu bir şekilde gülümsedi.

"Yani etrafında olmamdan iğrenmiyorsun?" diye sorunca gözlerimi devirdim.

"Lütfen. Sence iğreniyor gibi mi görünüyorum? Sence kaçacak gibi mi görünüyorum?" yavaşça kafasını sallayınca gülümsedim.

"Gördün mü, üzülecek bir şey yok." dedim. Duvara karşı uzun bir süre oturduk. Malzemeler masanın üzerinde unutulmuştu. Kapı yumuşakça çalındı ve açıldığında Anne nefesini tuttu.

"Harry! Louis'ye ne yaptın?"

Anne masadakileri görüp bizi yerde oturuyor görünce bağırdı.

"Hiçbir şey." dedi Harry kocaman gözlerle.

"Sana inanmıyorum." deyince Anne, ayağa kalktım.

"Tamam, sakin olun. Anne, bana hiç birşey yapmadı. Yapacağı şeyi durdurdum ve yerde sadece konuşuyorduk." diye açıkladım ve beni dikkatle süzdü.

"Anne, Louis bir şey yapmamıştır. İğnelerden korkuyor. İğne gerek olduğunda onu 5 doktorun tutması gerekiyor."! Annem Anne'in arkasından konuşunca iç çektim.
Harry hala ellerine bakarak yerde oturuyordu. Anne hala ona sertçe bakıyordu.

Anneme onu götürmesi için bir bakış attım. Tanrıya şükür çıktılar ve yalnız kaldık. Harry hızla ayağa kalktı ve masaya gitti. İğneyi alıp şırıngayı hazırlarken elleri titriyordu. Ona doğru yürüyüp nazikçe kolunu tuttum.

"Yapma..", o elime bakarken fısıldadım.

"Lütfen bırak." dedi sessizce.

"Onu bırakana kadar hayır..." dedim elindeki iğneye yutkunarak.

Annem yalan söylemiyordu. İğnelerden nefret ediyorum, en son iğne gerektiğinde beni tutmak için 5 doktor gerekmişti. Onlar bile zorlanmıştı.

"Buna ihtiyacım var." deyince yutkundum.

"Hayır yok. Hadi yürüyüşe gidelim Haz. Bir süreliğine evden ayrılalım. Alış-veriş merkezine ne dersin? Ya da parka gideriz ve dondurma alırız.. Lütfen..."

Ellerinin titrediğini görünce yalvardım. İğneye bakınca kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Gözlerinin gözlerimle bağlantısını kesmeden iğneyi masaya koydu. Derince nefes aldı ve ona gülümseyip odadan çıkarak aşağı indirdim. Annemler aşağıda oturuyordu ve duyar duymaz bize baktılar.

"Uh biz dondurma almaya ve biraz yürüyüşe gidiyoruz." deyince başlarını salladılar. Anneme gidip sarılarak kulağına fısıldadım.

"Masasını temizleyin.. Onu durdurdum ama akşam görürse kullanabilir." geri çekildim ve hafifçe kafasını salladı.

Gülümsedim ve Anne'i yanağından öpüp Harry'i kolundan çekerek arabama götürdüm. Arabada sessizlik olunca radyoyu açıp çıkan Ed Sheeran'ın Don't şarkısına sessizce eşlik ettim.

"Hala şarkı söylüyor musun?", gülümseyip kafamı salladım.

"Tabiki! Duş başlığım çok seviyor." dedim ve güldü.

Parka ulaşınca indik. Harry'nin gözü artık o kadar şiş değildi ve yara inmişti. Hala ne olduğunu sormam gerekiyordu ama biraz bekleyecektim.

"Burası hatırladığımdan beri değişmiş." dedi Harry.

"Buraya pek gelmiyorsun galiba?", iç çekti.

"Pek değil.." dedi ve köşedeki küçük dondurmacıya ilerledik. Tam girecekken Harry beni geriye çekti.

"Sorun ne?", camdan içeriye bakıyordu.

"Arkadaşların burada. Benden nefret ediyorlar ve seni benimle görmekten memnun olmayacaklar." deyince iç çektim.

"Görmezden gel. Bana neyi yapıp, neyi yapamayacağımı söyleyip durmalarından bıktım."

Kolundan çekerek içeri soktum. Kafasını yerde tuttu ve bu beni rahatsız etti, çünkü yargılanmaktan korkuyordu.

"Endişelenme Harry..." üzerimdeki gözleri hissederek fısıldadım. Arkadaşlarım bana inanamayarak bakıyorlardı. Bakışlarımı onlara çevirip dik dik baktım.

"Bu kadar ilginç mi görünüyoruz?"

Kafalarını çevirdiler, Eleanor hariç. O ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Uh selam Louis. Onunla ne yapıyorsun?" diye şirince sorup Harry'e doğru bir bakış attı.

Harry'nin gideceğini hissedip onu burada tutmak için kolumu omzuna attım. Onlar benim arkadaşım olabilirlerdi ama bu güne kadar böyle yargılayıcı olduklarını görmemiştim.

"Onunla takılamaz mıyım?"

"Hayır takılamazsın! O çok tuhaf ve bu doğru değil!! O senin arkadaşın değil." diye tersleyince güldüm.

"Birincisi onun bir adı var. Harry. İkincisi başka arkadaşlar edinebilirim! Ve şu anda anlaşılan tek arkadaşım Harry, en azından beni yargılamıyor." deyip öbür tarafa dönerek kendime ve Harry'e dondurma sipariş ettim. Elbette önce Harry'e ne istediğini sordum.

"Yani sende bir pislik olacaksın?" diye sordu Eleanor.

"Basitçe." diyerek parayı ödedim. Harry'e dondurmasını uzattığımda teşekkür olarak gülümsedi.

"Kapıdan çıktığın anda Louis, ilişkimiz biter. Sadece ben değil, Niall, Zayn ve buradaki diğerleriyle de öyle." diyerek bana ve Harry'e baktı ama kafamı salladım.

"İyi." deyip kapıdan çıktım ama Harry gelmedi. Gelmeden önce onlara bişey söylediğini gördüm.

"Onlara ne dedin?" diye sordum parkta yürürken.

"Hiçbir şey", ona sahte sert bakışımı attım.

"Ne?" diye sordu ve 'sen neyden bahsettiğimi biliyorsun' bakışı atınca iç çekti.

"Onlara sana değer veriyorlarsa seni  kaybetmemeleri gerektiğini söyledim." deyince gülümsedim.

"Biliyorsun bunu yapmana gerek yoktu. Tek başıma olmaya alışkınım."

"Yani? Şu anda yalnız değilsin." dedim ve boş dondurma kabını çöpe attım. O da aynısını yapınca gülümseyerek parkta yürümeye devam ettik. Taa ki kafama bi top gelene kadar.

"Özür dileriz efendim." dedi bir çocuk ben topu alırken.

"Bu sizin mi?" hepsi kafasını salladılar.

"Biz de oynayabilir miyiz?" Harry'i ve kendimi göstererek sordum ve hepsi yine kafalarını salladılar. Harry'e ikinci bir bakış atmadılar bile, bende Harry'i çekerek oyuna soktum.

Saatler boyunca oynadık. Çocuklar bazen Harry'i düşürüp üzerine çıkıyorlardı ve sanırım onu gördüğümden beri bu kadar güldüğünü duymamıştım.

Çocukları teker teker geçerek gidip gol atmasını izledim ve kendi yaşıtlarına karşı nasıl olabileceğini merak ettim. Çünkü iyi oynuyordu.

Yere düşüp dizini kanatan bir çocuğa yardıma gittiğini görünce gülümsedim. Çocuklarla iyi anlaşıyordu ve bu bana eski tanıdığım Harry'i hatırlattı.

O sırada birisi omzuma dokununca arkama dönüp Niall ve Zayn'i gördüm.

"Ne istiyorsunuz?" diye gıcıkça sordum çünkü daha fazla onlarla uğraşmak istemiyorum.

"Biz özür dilemek istiyoruz." deyince Zayn kaşlarımı çattım.

"Harry ile tanışmak istiyoruz. Diğerleri aptal olduğumuzu düşünüyor. Eleanor çok sinirlendi. Ama biz düşündük ki sen onunla anlaşabiliyorsan biz de anlaşabiliriz." dedi Niall, ona kafamı sallayarak çocuğu güldürmek için komik şeyler yapan Harry'e bakıp gülümsedim.

"Bir şartla.." dedim ve ikiside kafasını salladı.

"Futbol oynuyoruz. 4'e karşı 4.", sırıtarak kafalarını salladılar.

Harry'e doğru yürüdük ve bizi görünce gülümsemesini bozarak ayağa kalkıp yere baktı.

"Uh selam Harry, ben Zayn."

Zayn elini uzatınca Harry kaşlarını çattı. Zayn ona gülümsedi ve bende elini tutmasını kastederek kafamı salladım. Elini tuttu ve birazcık gülümseyerek sıktı.

"Bende Niall!" dedi Niall neşeyle ve o da Harry ile el sıkıştı.

"Biz yeniden başlamak istiyoruz. Seninle arkadaş olmak. En azından saygını tekrar kazanabiliriz." deyince Harry'nin ifadesi yumuşadı, kafasını salladı.

"Hadi o zaman! Oyun başlasın!" Büyük çocuklar, küçük çocuklara karşı!" dedim ve çocuklar oyuna başlarken gülüştüler.

~

Eve döndüm :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top