Chapter 24
Harry'i görmeye yaklaşık bir aydır gidiyordum ve sürpriz olarak, iyileşiyordu. Bir süre hala canı istiyordu ama yavaşça kayboluyordu. Ben yanındayken istek geldiğinde dikkatini dağıtacak bişeyler yapıyorduk. Örneğin parmak güreşi, 20 soru, yada bazen sevişme. Bana göre eskisinden daha iyi ve mutlu görünüyordu. Gözleri eskisinden daha çok parlıyordu.
Okul hala sıkıcıydı, her şey aynıydı. Harry'nin ailesinin hala benim geldiğimden haberi yoktu. Ama bu hafta sonu bütün günü Harry ile geçirmem için izin vermişlerdi. Binaya girdim ve Harry'nin odasına gitmeden önce Emma'ya el salladım. Kapıyı hafifçe tıklayıp, açmasını bekledim.
"Anne, git" deyince kıkırdadım.
"Annen değil aşkım." dedim, kapı bir anda açılınca zıpladım ve sıkı bir sarılmanın içine çekildim.
"Annem ne diyecek?" dedi bir anda bana bakarak ve güldüm.
"Gelip bütün günü seninle geçirmemi o söyledi." dedim.
Sırıtarak beni içeri çekerek kapıya yaslayıp öpmeye başladı. Gülümseyip daha sert öptüm ve kollarımı boynunda birleştirerek ellerimi saçına attım. Kısa bir süre sonra ayrılınca yüzüne baktım.
"Uyuşturucu isteği mi?" diye sordum ve kafasını sallayıp tekrardan öpmeye başladı. İkimizde oksijen ihtiyacı ile ayrılınca mutlu bir şekilde alnını alnıma yasladı ve belimdeki tutuşunu sıkılaştırdı.
"Umutsuzca buradan çıkmak istiyorum..." diye mırıldanınca gülümseyip yanacağına hafifçe vurdum.
"Fazla süre kalmış olamaz.." deyince iç çekti.
"Sadece bütün gün elini tutabilmek, sık sık öpebilmek, sevişmek,seninle küçük, romantik randevulara çıkmak istiyorum, ama onun yerine buraya tıkılıp kaldım." yere bakarak konuştu, gülümseyip parmağımla çenesini kaldırarak gözlerine baktım. Dudağını öptüğümde gülümsedi.
"Birlikte koca bir hayatımız var. İsteklerin bittiğinde, çıkacaksın." dedim ve gülümsedi.
"Artı, yıl başından sonra kolejde okuyacağım... Ki bu da seni daha çok görebileceğim anlamına geliyor." dedim ve kızardı, daha sonra elimden tutarak yatağa götürdü ve oturduk.
"Yıl başını ve doğum gününü kaçıracağım." diye fısıldadı sessizce, kafasını omzumda dinlendirerek.
"Sana doğum günü hediyesi bile alamadım." diye tekrar fısıldayınca kafamı salladım.
"Buradasın.. Canlı bir şekilde.. Bu benim hediyem. Beni sevmen ve başkalarının ne düşündüğünü önemsememen benim için yeterli!" dedim alnını öperek.
"Önümüzdeki hafta.."deyince güldüm.
"Yani?" dedim ve gülümsedi.
"Büyüyorsun!" dedi gülerek ve ona oyuncu bir sert bakış attım.
"Senden sadece bir yaş büyüğüm." diye sızlanınca güldü. Sadece birbirimizin varlığının keyfini çıkartarak ses çıkartmadan oturduk.
"Dışarıya, yürümeye çıkabilir miyiz?" diye sorunca gülümseyip kafamı salladım. Ayağa kalkıp dışarı çıktık. Koridorda elimi sıkıca tuttu çünkü içeriden çığlıkların geldiği odaların önünden geçiyorduk, yanımızdan geçen tuhaf insanlar, bazıları kendi kendine mırıldanıyordu, her an intihar edecek gibi duran kişiler..
"Burası seni böyle yapıyor.." diye fısıldadı Harry ve gözlerim iyice büyüdü.
"Sen de böyle olmayacaksın değil mi?" diye sorunca gülümsedi.
"Umarım o kadar uzun süre burada kalmam." dedi ve gülümsedim. Büyük kapıdan çıkıp bahçeye çıktık. Bahçenin ucunda Harry terapiye gitmediği zamanlar altında oturduğumuz büyük bir ağaç vardı. Oraya oturduk ve Harry uzanarak başını dizime koydu. Yavaşça, gülümseyerek kıvırcıklarıyla oynamaya başladım.
"Ee okulda ne oluyor?" diye sorunca iç çektim.
"Erken mezun olan birkaç kişi var. Zayn dahil." dedim ve kafasını salladı.
"Bizim için erken mezuniyet töreni yapmak istiyorlar çünkü normalde biz olmayacağız. Çok saçma." dedim.
"Saçma değil. Herkes mezuniyete gitmeyi hak eder." deyince kafamı salladım.
"Hadi ama Lou. Gitmen gerek!" dedi oturup yüzünü bana çevirerek.
"Asla olmaz." dedim ve bana ters ters baktı.
"Louis. Gitmen gerek! Hadi ama! Sen yıllarca futbol takımı kaptanlığı yaptın. Ve öğrenci topluluk başkanlığı.. Biliyorum artık değilsin, ama bu insanların sana saygı göstermeyeceği anlamına gelmez." dedi Harry ve iç çektim.
"Harry anlamıyorsun değil mi?" dedim ve kaşlarını çattı.
"Neyi anlamıyorum?" diye sordu.
"Erken mezuniyete gitmemin bir anlamı yok çünkü seni götüremeyeceğim." dedim ve Harry kızararak gülümsedi.
"Yine de gitmelisin." dedi
"Pekala, sen mezuniyetini kaçırıyorsun, bu yüzden bende kaçırıyorum ve zaten bütün günü seninle geçireceğim." dedim uzanıp yanağından öperek.
"Seni sevi̇yorum." dedi sessizce uzanıp duyguyla dudaklarımı öperken.
"Bende seni seviyorum." dedim ayrıldığımızda.
"Ama yine de seni mezuniyete gitmen için rahatsız edeceğim." deyince inleyip, kafamı ağaca vurdum. Harry gülerek elini belime sardı ve kafasını omzuma yasladı.
"Harry!" elinde bir pano ve kocaman gülümsemeyle gelen Emma'ya baktık.
"Emma, bugün nasılsın?" diye sordum.
"İyiyim, ama Harry'nin günlük raporunu tutmam gerek." deyince Harry'i kendime çekerek kafamı salladım.
"İsteklerin nasıl? Dün sadece bir tane rapor edilmiş.." dedi ve Harry kafasını salladı.
"Uh bugün iki defa oldu." diye fısıldadı ve Emma kafasını salladı.
"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.
"Daha iyi, artık yorgun hissetmiyorum." deyince bu sefer gülümsedi.
"Düşündüğünden daha çabuk eve gidebilirsin. Önümüzdeki birkaç ay durumlara bakmalıyız." dedi ve ben ciddi ciddi inledim. Birkaç ay? Ne kadar uzun sürecekti bu şey?
Harry teşekkürler diye mırıldandı ve Emma başka bir hastaya gitmeden önce gülümsedi.
"Birkaç ay!" diye bağırınca Harry yerinden zıpladı ve panikle bana baktı.
"Sakin ol.." dedi ama inledim.
"Birkaç ay! Seni şimdi dışarıda istiyorum!!" diye bağırdım onu kendime doğru çekerek.
"Bende şimdi dışarıyı istiyorum ama bişey yapamıyorum." dedi hafifçe gülümseyerek, ve boynumu öptü. İç çektim ve bende gülümsemeye çalıştım.
"Hey! Sen tuhaf olan!" Bakışlarımı bize doğru yürüyen devasa adama çevirdim.
"Yardımcı olabilir miyim?" dedim.
"Sen değil, o" dedi Harry'i göstererek. Adam kocamandı, kiloluydu, çürük yumurta gibi kokuyordu ve kolları dövmelerle kaplıydı. Yüzünde korkunç piercingler vardı ve gören direkt kaçardı.
"Siktir git." diye mırıldandı Harry, kollarını benden çekip, adama ters ters bakarak.
"Konuştuklarına dikkat etmelisin adamım yoksa başın belaya girer." diye tehdit etti.
"Diyor kola içtiği için neredeyse ölecek olan kişi." dedi Harry ve adamın bakışları sertleşti.
"Bunu sen mi diyorsun! Bulduğun her malı aldığın zamanları hatırlıyorum." diye mırıldanınca Harry gözlerini devirdi.
"Evet ama en azından ben senin götünü kurtarmak için Liam ve Graham'a yardım ettiğimi hatırlıyorum." dedi adama ters ters bakarak.
Adam tıslayıp yüzünü Harry'e yaklaştırınca iğrentiyle burnumu kırıştırdım. Söyleyecek birşeyi varmış gibi görünüyordu ama Harry tam zamanında onu susturdu.
"Git artık Richard." dedi ve adam Harry'e hareket çektikten sonra uzaklaştı.
"O kim?" diye sordum ve Harry iç çekerek yere baktı.
"Eskiden içinde olduğum arkadaş grubundandı.. Çete, sanırım sen böyle dersin. Ve Liam, Graham ve ben olmasaydık ölmüş olurdu. Denize atladığını gördük.* O zamandan beri burada. Bizden nefret ediyor." diye açıkladı.
İç çekip onu göğsüme doğru çekerek kollarımı doladım. Böylece bacaklarımın arasında oluyordu.
"Umarım ondan önce çıkarsın." dedim burnumu saçlarına sürtüp, kulağının arkasını öperken.
"Ama o zaman peşimden gelirse.." dedi ve boynuna doğru gülümsedim.
"O zaman biz buradan çok uzakta olacağız.." diye fısıldadım ve gülümsedi.
"Nereye gidiyoruz?" deyince omuz silktim.
"Şöyle sıcak, bol güneşli, sörf ve dondurmalı biryerler düşünüyorum." dedim ve yüksek sesle güldü.
~
*denize atlamış mı düşmüş mü tam belirtmemiş.
Okul başlamadan bitirecektim ama çeviri yetişmedi :(
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top