[10]

#ŞehitlerÖlmezVatanBölünmez

"Bu nasıl?" diye sordu Ferda, elindeki limon sarısı gömleği gösterirken. Murat ise o sırada siyah bir tişörtle ilgileniyordu ve Ferda'nın sorusunu duymazdan geldi.

"Ya sana diyorum, Murat!" Murat niyahet başını Ferda'dan tarafa çevirdiğinde yüzünü hoşnutsuzlukla buruşturdu. Belki gömlek o kadar da kötü değildi ama eğer her gösterilene burun kıvırmazsa nasıl zevk alacaktı ki?

"Ne?! Ya ne güzel gömlek işte! Niye öyle büküyorsun ağzını burnunu?" diye çemkirdi Ferda. Murat ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Ferda, zannettiğinden daha çabuk pes etmişti. Ama bu daha hiçbir şeydi.

Yaklaşık kırk beş dakikadır Ferda ne gösterdiyse beğenmemişti. Ve daha fazla direneceğini düşündüğü Ferda, çoktan bakışlarıyla Murat'ı öldürmeye başlamıştı bile.

Murat, elindeki siyah tişörtü Ferda'ya doğru tuttu, fikrini sorarcasına. Ferda öfkeyle gözlerini kıstı.

" Iyy. Ne kadar da iğrenç bir tişört. Çok aradın mı onu Murat? Ciddiyim. Benim gösterdiğim çok daha güzeldi."

Düz, siyah bir tişört olmasına rağmen Ferda'nın olağandışı tepkisi, Murat'ı gülmemek adına tekrar zorlamıştı. Hakaret edilebilecek bir tişört değildi ama Ferda, misilleme yapıyordu.

" Olsun ben bir giyeyim, üstümde de bir gör. Ondan sonra karar verirsin." diyen Murat, deneme kabinlerine doğru adımlarken, Ferda da kendini, kahverengi, deriden ve oldukça rahat görünen koltuğa bıraktı.

İtiraf etmesi gerekirse, yorulmuştu. Ve umutsuzlukla yerine astığı her bir parça kıyafette; Murat'ı boğma dürtüsü onu tetikliyordu. Ama sakin olmalıydı. Gördüğü kadarıyla Ferda tepki verdikçe, Murat eğleniyordu.

Murat, üzerinde az önceki siyah tişörtle çıktığında Ferda, şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Az önce bu tişörte iğrenç dediği için kendinden utanıyordu. Ama az önce bu kadar güzel değildi sanki. 'Güzel olan başka bir şey de neyse.' diye konuştu, içinden bir ses. Hızla kafasını iki yana salladı.

Murat da, Ferda'nın bu tepkisi üzerine umutsuzlukla üstündekilere baktı. Ne yani o kadar mı kötü olmuştu? Kocaman açtığı gözlerinin ve şiddetle iki yana salladığı kafasının başka bir açıklaması olamazdı.

"Hadi ya, çok mu kötü?" diye mırıldandı Murat.

Ferda ise şaşkındı. Kötü mü demişti? Aksine gayet yakışmıştı ona bu güzel tişört.

"Saçmalama. Gayet güzel olmuş. Yani tişört güzel değil de, sen- Ayy. Tişört güzel, evet tişört çok güzel."

Murat, gülümsemesine mani olmadı bu sefer. Az önce bu tişörte iğrenç dememiş miydi Ferda?

"Öyle mi, ben bu tişörtün iğrenç olduğunu falan sanıyordum. Sen öyle demiştin sanırım?" diye alayla konuştu. Ferda, köşeye sıkışmıştı.

"Evet. Hayır. Yani, ben az önce sana sinirlendim de o yüzden öyle dedim. Yoksa, güzel. Yani tişört."

O sırada Murat kabinden çıktı çıkalı onu izleyen esmer satış görevlisi, Murat'a doğru adımladı. Zaten Murat, uzun boyu ve yakışıklı yüz hatlarıyla her ortamda dikkat çekerdi.

"Beyefendi, bana sorarsanız kesinlikle almalısınız bu tişörtü. Size gerçekten çok yakışmış." Murat, kadının iltifatına nazik bir şekilde gülümseyerek karşılık vermişti. Ferda ise, gözlerini kısarak, görevliyi baştan aşağıya süzdü.

Murat, kendisinin yanında gezdikçe erkeklerin bakışlarına mani oluyordu, ancak Ferda aynı şeyi kadınlar için yapamıyordu demek ki. Kendini kadına göstermek istiyormuşcasına boğazını temizledi Ferda.

Yaka kartından anladığı kadarıyla adı Yasemin olan görevli de, sahte bir gülümsemeyle Ferda'ya döndü.

"Ah, kardeşiniz için de bir şeyler bakmak isterseniz; kadın reyonu ileride solda. " diye konuştu, Yasemin.

Resmen Ferda'yı takmıyordu. Böyle durumlarda kadının kendisini Murat'ın sevgilisi filan zannetmesi gerekmez miydi, yani filmlerde hep öyle oluyordu.

"Yoo, hanımefendiye bir şey almayacağız." diye mırıldandı Murat. Ferda ise, 'kardeş' sıfatını düzeltmemesine nedensizce bozulmuştu.

Atik bir şekilde ayağa kalktı. Murat,ın hemen arkasında kalan askılıklara ilerleyip, beyaz; üzerinde lacivert bir baskıyla 'Freedom' yazan, v yaka tişörtü Murat'a uzattı.

"Hadi, bunu da dene." Murat, Ferda'nın elindeki tişörtü karşı çıkmadan alırken, Ferda; şu kızın yanında huysuzlanmadığı için Murat'a minnettar kalmıştı.

Yasemin denen kız da iyi alışverişler dileyip, yanlarından ayrıldığında, Murat tekrar deneme kabinlerine doğru yürüdü. Üzerindeki siyah tişörtü çıkardığında, beyaz olanı eline aldı.

Ancak, yeni tişört, Murat'ın fazlasıyla geniş olan omuzlarından geçmemişti ve Murat, tişörtün içinde kalakalmıştı. Binbir güçlükle tişörtü üzerinden sıyırdığında, bedenine bakmadığı için hayıflanıyordu. Dışarıya seslendi.

"Ferdaa! Şu tişörtün iki beden büyüğünü getirsene!"

Ferda da Murat'ın seslenişiyle tekrar askılara yöneldi ve istediği bedeni buldu. Murat'ın olduğu kabinin kapısını tıkladığında, Murat kapıyı hızlıca açmıştı.

Üzerinde hiçbir şey olmadığını gören Ferda, utançla başını sola doğru çevirdi. Murat da onun bu haline kıkırdarken, elinden tişörtü çekip aldı. "Sağol, Örgülü."

Ferda, Murat'ın kendisine Örgülü diye seslenmesini seviyordu. Evet ona kardeşini hatırlatıyordu, ancak kendini özel de hissettiriyordu. Dünya da binlerce Ferda olabilirdi, ama bir tane Örgülü vardı. Ve bu da kendisiydi. Saçlarının örgüsü artık kendisiyle bütünleşmiş gibiydi. Dört seneden fazla bir süredir, kumral ve ipeksi saçlarını kendisinden başka hiç kimse örgüsü yokken görmemişti. Umut bile.

Düşünceli şekilde az önceki rahat koltuğa oturduğunda, Murat da kabinden henüz çıkıyordu. Bu tişörtte fazlasıyla yakışmışrı, Murat'a.

"Bunu da alalım, Murat ya. Baksana, bu da çok güzel olmuş."

Murat'ın dudakları neşeyle kıvrıldı.

"Tamam bunu da alalım, Örgülü."

Murat, tişörtlerin daha solundaki gömleklerden beyaz olanı eline aldı. "Bir tane de gömlek deneyeyim bari." deyip yeniden kabinlere doğru yol aldığında, bu sefer bedenine bakmıştı. Neyse ki, yeni bir sıkışma vakası yaşamayacaktı.

Ferda, oturduğu yerde parmaklarıyla oynarken Murat kabinden daha geç çıkmıştı. Ne de olsa gömlek giymek, tişört giymekten daha uzun sürüyordu.

Murat, beyaz ve kaslarını belirgin bir şekilde gözler önüne seren gömlekle kabinden çıktığında fazlasıyla yakışıklı duruyordu. Öyle ki, Murat'ın Ferda'nın önünde durmasıyla, içeride bulunan kadınların hemen hemen hepsi Murat'a dönmüştü.

Murat ona çevrilen gözlere aldırmazken, Ferda da bugün çokça hissettiği duyguyla, şaşkınlıkla, Murat'a bakıyordu.

"Oha." Ferda'nın ağzından bilinçsizce, şaşkınlığını belli eden tek bir kelime döküldüğünde; Murat yüzündeki ukala sırıtışa engel olamamıştı. Genelde kadınların beğenisini toplayan bir adam olmasına rağmen, Ferda'nın da onu beğenmesi nedensizce gururunu okşuyordu.

" Bİliyorum, çok yakışıklı olmuşum ama yorum yapsan Ferda?"

Ferda, Murat'ın dalgacı sesiyle kendine geldiğinde; kara kara durumu nasıl kurtaracağını düşünüyordu.

" Hıı. Hiç de bile. Abartma yani. Ya- yani tamam güzel olmuş ama-" Ferda cümlesini yarıda kesip; Murat'ı dikizleyen kızlara ters birer bakış fırlattı. " Yahu, niye bunlar uzaylı görmüş gibi bakıyor?"

" Neden acaba?" diye gülerek mırıldandı Murat da.

Ferda, kızgın bakışlarını Murat'a çevirdi. Bugün fazla mı ukalaydı Murat?

" Uff, tamam güzel olmuş dedik ya işte. Çıkarsana sen de şunu. Alah Allah!"

Murat neşeyle kahkaha attığında, Ferda da çatılı kaşlarını düzeltmiş, tebessüm etmeye başlamıştı. Murat'ın gülüşünü seviyordu.

"Birkaç da pantolon bakalım istersen," diye söylendi, Ferda. Daha alacaklarının yarısına bile gelmemişlerdi ama, yoğun geçen günün de verdiği yorgunlukla epey bitkindi.

Murat başıyla onaylayıp, kabinde bıraktığı tişörtünü üzerine geçirdikten sonra, seçtikleri iki tişörtü sepetlerine attı. Toplam olarak altı tişört, beş tane de gömlek almışlardı. Henüz yaz mevsiminde olduklarından, tek parça kıyafetler yeterli olacaktı.

Biraz ileride, pantolonların olduğu bölüme geldiklerinde, Ferda eline siyah kumaş bir pantolon almış bedenlerine bakıyordu. Nihayet Murat'a uygun olanı askıdan çekip çıkardığında, şaşkınlıkla konuştu.

"Oha Murat ya! Ne kadar uzun bacakların var? Şuraya bak, senin pantolonunun uzunluğunda elbise giyiyorum ben. Aman Allah'ım! Resmen bacak kadar boyum var."

Ferda'nın tatlı yakınmasına kıkırdayan Murat, Ferda ile kendi arasındaki boy farkını yeni fark ediyor gibiydi. Ferda ortalama 1.60'ken, kendisi 1.90'dan daha uzundu. Murat'ın bacaklarının da gövdesine göre daha uzun olduğu göz önünde bulundurulursa, cidden, neredeyse Ferda'nın bacak kadar boyu vardı.

"Korkma Örgülü, üzerine basmam."

Ferda, Murat'ın kendisiyle alay etmesiyle gözlerini öfkeyle kıstı. Öfkelendiğinde iri gözlerini neredeyse kaybolacak kadar kısar ve biçimli kaşlarını birbirine değdirir gibi çatardı.

" Sağol ya, içim rahatladı." diye tısladı dişlerinin arasından. " Hadi giy şu pantolonu. Yemin ederim dizlerimde derman kalmadı. Bir daha seninle alışveriş mi? Tövbee. Hayatımda tanıdığım en kararsız erkeksin, Murat." 

 " Hadi ver de, deneyeyim şunu."

Ferda, bıkkın bir ifadeyle pantolonu uzattığında; Murat da amacına ulaşmış olmanın haklı gururunu yaşıyordu.

...

"Of, of! Bacaklarıım! Aman Yarabbim! Yürüyemiyorum!" Ferda'nın sızlanışları, ne alışverişin geri kalanında, ne eve geri dönen yolda, ne de eve ulaştıklarında son bulmuştu.

Derin bir nefes bırakırken, gözlerini devirdi Murat.

" Abartma, Örgülü."

" Abartma mı?! Abartma mı?! Murat, sayende hayatımın en uzun alışverişini yaptım. Hem de bir erkek için!"

" Demek ki neymiiş? Sadece, kadınlar uzun süren alışverişler yapmazmış."

" Evet, onlarca yıldır günahımızı alıyorsunuz."

Kıkırdadı, Murat. Bugün o da hayatındaki hem en uzun hem de en keyifli alışverişi yapmıştı. Uzundu, çünkü Ferda'yı öfkelendirmek adına birçok giysiye burun kıvırmıştı. Keyifliydi, çünkü Ferda sinirlenince çok tatlı oluyordu.

"Ben duşa giriyorum," diye konuştu Ferda. Sonuçta bir erkekle aynı evde yaşıyordu ve yüz kızartıcı kazalar olsun istemezdi.

"Tamam, ben odamda olurum."

Ferda duşa girdiğinde, sıcak su yorgunluğuna iyi gelmiş; uykusunu da getirmişti. Henüz hava kararalı bir saat kadar oluyordu ama, şuracıkta kıvrılıp uyuyası vardı, Ferda'nın.

Saçlarına üçüncü defa tarçın kokulu şampuanından sürdüğünde, saç diplerine masaj yaparak son defa yıkadı. Aynı şekilde tarçın kokan vücut jelini de elindeki turuncu life sürüp, vücudunu iyice ovaladı.

Vücudundaki tüm köpüklerden arındığında, suyu kapattı. Üzerine lacivert bornozunu geçirip, kurulandı. Odasından getirdiği, dizlerinde biten kapri pijama altını ve bir zamanlar en sevdiği tişörtü olan ama şimdi pijama üstü olarak kullandığı su yeşili tişörtü giydi.

Saçlarını açık bırakmayıp, kurutana kadar bile olsa örmeyi seçti. Hiç kimsenin, istisnasız hiç kimsenin saçlarını açık görmesini istemiyordu. Eğer saçlarını birisi örgüsü yokken görürse, ona ihanet edecekmiş gibi hissediyordu.

Öyle olmadığını ve asla öyle olmayacağını biliyordu ama böyle hissetmesine engel olamıyordu işte. Saçlarını örmek, ona güzeller güzeli kardeşinden kalan bir alışkanlıktı ve bunun dışına çıkmayı asla düşünmüyordu.

Banyonun kapısını, içerideki buharın çıkması için açık bırakıp, odasına geçti. Saçlarını hızlıca kurutup, gevşek bir örgü yaptıktan hemen sonra, mutfağa girdi.

Ilık bir süt her zaman yorgunluğunu alırdı Ferda'nın. Murat yokken neredeyse her akşam yerine getirdiği alışkanlığı şimdi şimdi onu terk etmiş gibiydi. Eskisi kadar yorulmadığı için mi, yoksa Murat varken aklına gelmediği için mi bilmiyordu ama, Murat onunla yaşamaya başladığından beri, Ferda bir akşam olsun, ılık sütünü içmemişti.

İçini saçma bir suçluluk duygusu kapladı. Sanki bir kupa süte ihanet etmiş gibi.

Aptalca düşüncelerine kıkırdadı, Ferda.

" Hayırdır Örgülü, kendi kendine neye gülüyorsun?" Ferda, Murat'ın uyku mahmuru sesini duyunca birden irkildi. Bu adam, hayalet falan mıydı?

Elini dişine takıp, başını geriye doğru ittirdi.

"Ödümü kopardın, Murat." Sesi korkusunu açıkça yansıtıyordu. "Ne öyle sessiz sessiz geliyorsun?"

"Sessiz mi?" Güldü Murat. " Bilinçli değildi, ama odamdan buraya gelene dek tam iki kere hapşurdum."

" Hadi ya, ben dalmışım demek ki."

" Ne düşünüyordun da hem daldın, hem kıkırdadın öyle?"

" Hiiç, sadece ılık bir süt hazırlayacaktım kendime, ister misin?"

"Süt?" Sorgularcasına tek kaşını kaldırdı. " Tavsiye eder misin?"

" Kesinlikle."

" O zaman ben de isterim."

Ferda, tebessüm ederek çelik cezvesine göz kararı, iki kupa kadar sütü boca etti. Cezveyi de orta ateşteki ocak gözüne yerleştirdiğinde, Murat çoktan arkasında kalan ahşap mutfak masasına oturmuştu bile.

Nihayet, süt Ferda'nın istediği sıcaklığa ulaştığında cezveyi ocaktan kaldırdı. Ünlü bir kahve markasının yazılı olduğu kupalara sütü pay ederken, cezveyi de lavabonun içine bıraktı.

Kupanın tekini Murat'a uzatıp, tekini de eline aldığında, Murat'ın hemen yanındaki sandalyeye oturdu.

" Yarın kaçı, Murat?"

Murat, masanın üstündeki telefonunun güç tuşuna bastı. Ekranda beliren tarihle mırıldandı.

" 8 Eylül."

" Ay günler ne kad- Ah ne! 8 Eylül mü?!"

Ferda, gayet sakin başladığı cümlesini; büyük bir şaşkınlık ve telaşla sonlandırdığında, Murat da haliyle hiçbir şey anlamamıştı.

" Evet. 8 Eylül, ne var ki?"

"Uf lanet olmasın! İnanamıyorum, beni gebertecek. Kesinlikle beni öldürecek." Murat'a dönüp, acıklı bir bakış attı. " Cenazeme gelirsin değil mi, Murat?"

Murat'ın şaşkınlığı, ketun biri olmasına rağmen yüzünden okunacak kadar fazlaydı.

" Ferda, ne saçmalıyorsun? Ne öldürmesi, ne cenazesi?" Sebebini anlayamadığı şekilde içi sıkışmıştı Murat'ın.

"Sen bilmiyorsun tabi. Bilmiyorsun, o yüzden böyle konuşuyorsun. Bizi bekleyen korkunç tehlikenin farkında değilsin."

Murat gerçekten edişelenmeye başlamıştı. Neler diyordu Ferda?

" Söyle de bileyim, değil mi ama?"

Ferda tereddütle bir nefes verdi.

" Yarın Umut'un doğumgünü. Ve o böyle şeylere çok takıntılıdır. En son bunu unuttuğumda tam iki buçuk hafta benimle konuşmadı, inanabiliyor musun?"

Murat, yaşadığı rahatlamayla küçük bir kahkaha attığında, Ferda korkutucu bir ifadeyle gözlerini kıstı.

" Sende tehlikedesin Murat. Onu tanıyan ve doğumgününü kutlamayan herkes tehlikede."

Murat'ın yüzündeki ifade, hızla değişirken, Umut'un neler yapabileceğini kafasında canlandırmaya başlamıştı bile..

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top