8 ✵ Halka

Buraya medya koyma şeysini çok sevdim, buraya atayım da yaptıklarımdan birini de bir işe yarasınlar. Çok güzel olmamışlar mı? *-* Bu arada medyada Turmalin'in ilk kapağı var.

Not: İstediğiniz kadar yeni bölüm sorabilirsiniz, buna kızmıyorum hatta daha çok seviniyorum.

Bu arada yakında -yeni karakterlerimizin oyuncuları kesinleşince yani- medyalara karakterleri eklemeyi düşünüyorum *-*

✵ Halka ✵

Dimitri, Markus ve Cassandra, Turmalin'in liderleriyle ilgimi çekmeyen bir konu hakkında konuşmaya dalmışlardı. Dikkatim toplantı odasının sağ tarafındaki duvarının tamamını kaplayan pencerelere gidiyordu.

Kale'de kalmaktan sıkılmaya başlamıştım.

Daha önce de dediğim gibi buraya gelmem bana Ametist'e ilk gelişimi hatırlatıyordu. Oraya da ilk geldiğimde dışarıya çıkmak istemiştim. Bu seferki çok daha farklıydı. O zamanki belki isyan etmekti, bir şeylere karşı gelmek hoşuma gittiğindendi fakat şu anda buradan uzaklaşmaya ciddi anlamda ihtiyacım vardı.

Aynı zamanda düşüncelerimde yanılmadığımı da fark etmiştim. Bu konuyu ne Lucius ne de Grace ve Markus'la konuşmalıydım, Dimitri'yle konuşmam gerekiyordu. Kale'de her daim izleniyorduk ve Turmalin hakkındaki şüphelerim bunlarla birlikte giderek daha da çoğalıyordu.

Birkaç gündür Alex ve Andy'nin -Alexandra ve Andrew'a bu kısaltmaları bulmuştum gerçi bunları onlara söylemiyordum- göz renklerindeki değişimleri izliyordum.

Alexandra'nın sarı renkli saçları ve kuzey ışıklarının rengi gibi yeşil renkli gözleri vardı, saçlarının boya olduğunu tahmin ediyordum çünkü Markus'un bana araştırmalarını verdiği defterde siyah saçlı olduğu yazıyordu. Alex'in yeşil renkli gözleri biz Gümüşlerle aynı nedenlerden ötürü -çok sinirlendiğimizde ya da duygu ve hislerle ilgili diğer nedenlerden işte- pembeye çalan kırmızı bir renkte parıldıyordu. Başta ışık oyunu olduklarını düşünüyordum fakat daha sonraları bu pembe renklerin tıpkı benim gözlerimin gümüş rengine döndüğü andaki gibi oluştuğunu fark etmiştim.

Andrew'un gökyüzü mavisi gözleri ise Alex'in aksine yeşile parıldıyordu hem de parlak bir ışık rengine.

İlk başta iki farklı ırk olduğunu düşünmüştüm fakat onun hemen ardından Turmalin'in de bir sürü rengi olduğunu fark etmiştim.

"Dolunay?" Bunu diyenin kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdım.  Beni düşüncelerimden ayıran bu sesin sahibi Andrew'du.

"Evet?" Bunu dememle birlikte zihnimde Dimitri'nin düşüncelerini duymuştum fakat ne dediğini anlayamadım.

"Cassandra, Dünya'yla iletişimde olduğunu söyledi."

"Lütfen, Andrew." Dimitri konuşmaya başlamıştı. Bense bu sırada ne diyeceğimi bilemez halde, masadaki gümüş kadehin kenarlarındaki renkli taşlarla oynamaya başladım. Ellerimi masadan indirip dizlerime koydum. Kadehteki yansımamdan tek çıkarabildiğim şey gümüş renginin en koyu tonuna sahip gözlerimdi.

Andrew hiçbir şey anlamamıştı. Dimitri konuşmadan ben konuşmaya başladım, Dünya'yla en son olan iletişimimde oradaki arkadaşlarımdan biri olan Gece'yle konuşmuştum. Kelimelerimi toparlamaya çalışırken herkes beni izliyordu. Konuşurken sanki gözlerimin rengini değiştirebilecekmişim gibi gözlerimi kapattım. "Lütfen." diye Dimitri'yi tekrar ettim. "Bana sadece Dünya hakkında tek kelime etme."

Bu sözlerim onları daha da meraklandırmıştı. Bu sefer konuşmaya başlayacak olan Alex'ti. Onun konuşmasını engelleyecek olan kişi ise Dimitri.

Dimitri konuşmaya başlarken beni rahatlatmak ister gibi elimi tutmuştu. İşe yaramadı desem yalan olurdu. "Luna, Dünya'daki ailesi yüzünden endişeli." dedi ardından sanki çok şey söylemiş gibi devam etmesi için izin istercesine bana baktı. Başımı salladım. "Laurel ve Corrin yüzünden."

Alex ve Andrew anlıyor gibi görünüyorlardı, başka tek kelime etmediler. Gözlerim hala önümdeki bir yudumunu bile içmediğim parlak renkli içeceğin bulunduğu kadehteydi. 


"Buradan ayrılmak zorundayız." dedim Dimitri'yle beraber koridorda yürürken. "Yani sadece birkaç saatliğine."

Dimitri konuşmaya başlamadan önce, bu kelimeleri ona daha önce ne kadar fazla söylediğimi düşünüyordum. Ametist, Kalsedon, Akuamarin... ve hatta Lapis Lazuli. Tüm şehirlerde aynı şeyi söylemiştim galiba.

"Kale'den çıkmak için muhafızları nasıl geçmeyi düşünüyorsun?" diye sordu hiç itiraz etmeden. 

Gülümsedim. "O işi bana bırak."

 ✵

Kale'den çıkmamız fazla zamanımızı almamıştı. Turmalin şehrinde karşılaşacaklarımızdan endişeliydik bu yüzden fazla uzaklaşmayı düşünmüyorduk.

Kale'den çıktığım gibi beyaz renkli saçlarımı saklaması için ceketimin kapüşonunu başıma geçirdim. Hava karanlıktı ve binaların rengarenk parıltılarından yıldızlar bile fark edilmiyordu.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordu Dimitri. Turmalin'de ondan daha uzun süredir olduğum için dışarı çıkarken tek kelime bile etmemişti.

"Rahatça konuşabileceğimiz bir yere, bir şeylerden şüpheleniyorum." dedim hızla ve kısık sesle yanıt vererek. "Fazla uzaklaşabileceğimizi düşünmüyorum, yine de geçen gün etrafta kimsenin olmadığı bir yer görmüştüm."

"Ya bir sorun çıkarsa, Luna? Burada güçlerim konusunda endişeliyim."

Bir adım dahi atmadım. Ciddi miydi?

"Şaka yapıyordum." dedi garip bir ses tonuyla. "Fakat güçlerim konusunda haklıydım. Güçleriyle sorun yaşayan tek kişi sen değilsin."

Etrafımı inceledim. Kimse yok gibi görünüyordu fakat emin olamıyordum. Bu yüzden Dimitri'yle düşüncelerim ile konuşmaya çalıştım.

Birbirlerine Zümrüt ve Yakut dediklerini duydum.

Dimitri durmuştu. Endişemi hissetmiş olduğunu düşünüyordum. "Bunu ne zaman öğrendin?"

"Boş ver şimdi bunu." dedim ona doğru birkaç adım daha yaklaşarak. Ardından neredeyse fısıltıyla ve Rusça olarak konuşmaya başladım. Aksanımdan ve daha yeni bir dili öğrendiğimden oluşan karışık dil bilgimden bir şeyler çıkarabileceğimi umuyordum. "Karneollular ya da Ametistliler gibi değiller, Uragan. Gümüşler ve Safirler gibiler. Fakat birbirlerine daha yakınlar."

"Güçleri hakkında bir şeyler öğrenebildin mi?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım. "Bunu bile yeni fark ettim ve ilk sana söyledim."

Lucius?

Ona söyleyip söylememek arasında kararsız kaldım, Dimitri. Tek bir şeyden eminim, her şey kesinleşinceye kadar bunu senden ve benden başka hiç kimse bilmeyecek.

Laurel ve Corrin, Sardoniks'ten şüphelenmeye başladılar, Luna. Bir şeyler çevirdiğimizi düşünüyorlar.

Eee... öyle zaten? dedim fakat ardından gözlerinde başka bir şey daha görmüştüm. Başka ne oldu?

Senin burada olduğun birkaç günde Laurel Sardoniks'ten birkaç kişiyi Ametist'e çağırdı. Sadece birkaç günümüz vardı, bu süre zarfında bize Yeni Dünya şehirlerinde oluşan değişikliklerden bahsetti. Belki hatırlarsın aylar önce bir toplantı yapmıştı. Oniks'ten, Selestit'ten ve diğer şehirlerden bir sürü lider katılmıştı. Yeni Dünya'da bizim bile bilmediğimiz yüzlerce şey oluyor. Garnet şehrinin lideri olan Kyle'ın sadece Selestit ve Labradorit'le sınırlı kalmayacağını düşünüyor.

Yutkundum, tek sorunumuz kesinlikle Turmalin değildi. Bütün bunların yanında yeni ırklar oluşuyor, Dimitri. Ametist ve Kalsedon sadece birer başlangıçtan ibaretti bizim için.

Laurel ve benim bir planım daha var.

Kimin hakkında?

Senin, dediği anda kaşlarımı çatıp gözlerine baktım. Ve sahip olduğun güçler hakkında.

Onları istediğim zaman kullanıp... güçlenebileceğimi mi düşünüyorsunuz?

Başını salladı, etrafına baktı ve konuşmaya başladı. "Sana yardım edeceğim. Ayrıca belki... diğer güçlerin iyileştirme gücünü de arttırır, Luna."

Neyden bahsettiğini anlamıştım. Aramızda asla çözülemeyen bir konudan bahsediyordu. Gücünü ilk keşfettiği sırada sol kolumda oluşan yaradan. IceBella'nın yarasına çözüm bulabilirdik fakat Dimitri'nin gücü ondan çok daha güçlüydü.

"Turmalin hakkında ne yapacağız?" diye sordum. "Ne kadar daha burada kalacağız?"

"Buna sen karar vereceksin." dedi gülümseyerek.

Elini tuttum. "Gitmeyeceksin değil mi?" diye sordum herhalde onuncu kez. 

"Sen istemediğin sürece." diye yanıt verdi elimi daha sıkı tutarak.

"Ben seni bırakmıştım." dedim sessiz bir şekilde.

"Tam da bu yüzden." dedi ve ardından da devam etti konuşmaya. "Ona bakarsan seni Laurel'in yanında bırakarak Kalsedon'a gitmiştim ben de."

Gülümsedim fakat bu hüzünlü bir gülümsemeydi. "Buradan nasıl kurtulacağız?" diye sordum cevabı bilerek. Turmalin'den bahsetmiyordum kast ettiğim şey tüm gezegendi.

Başını iki yana salladı. "Kurtulamayacağız."


Düzenlenme Tarihi: 29.01.2017

Lumitri sevenler orada mı? 4. kitapta biraz ayrı kaldılar eee tabii özlediler birbirlerini... Ben de özledim mesela onları hatta :D 

Ayrıca asıl kargaşa kopmadan(Spoi alarmı!) karakterlerin biraz sakinleşmeye ihtiyaçları vardı bence.

4802, 498, 819

23.02.106, 19.38

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top