Bölüm 66: Hastane 🦊

🦊

YAZAR

Merih ve Mısra arabaya bindiklerinde daha önceden ayarlanan adam kaza için her şeyi kontrol etti. Sadece onların dışarıya çıkmasını bekledi. Ayarladığı gibi zamanında çıkan araba grubuna doğru şoförsüz arabayı çalıştırarak gaza bağladığı taşla arabayı düz yolda ilerlemesi için bıraktı. Araba yüksek süratle ilerlerken diğer altın kutup ayısı yavaşça yerde buz oluşmasını sağladı. Bu aylar önce ayarlanan bir suikasttı. Adam yüzünü kapatarak kontrolünü kaybeden arabayı izledi. Araba buzdan oluşan kayganlıkla önce yan daha sonrada tamamen ters devrildi. Diğer arabalar da başka yönler de ağaçlara ya da birbirlerine çarparak birçok kazaya sebep oldu. Adam sakince ilerlerken arkasındaki adamlarda korumaların olduğu arabalara ilerlediler. Korumalar tek tek vurularak öldürülürken Merih ve Mısra ise sıkıştıkları arabada aldıkları darbeden kaynaklı bilinçlerini yavaşça kaybettiler. Kutup ayısı beyaz saçını geriye atarak elindeki silahı kaldırıp hedefi olan Mısra'ya doğrulttuğunda birinin gülme sesi geldi.

"Bana ait olanı öldürmene izin vereceğimi mi sandın küçük ayı!" sesiyle adam arkasını döndü. Arkasını dönmesiyle kafasına ince ama keskin bir buz sarkıtının alnına saplanması bir oldu. Diğer adamlarda yerden yükselerek göğüslerine saplanan buz sarkıtlarıyla çevrede kan yığını oluşmaya başladı. Buzul yavaş adımlarla ölü adamın üzerinden geçerek arabaya yaklaştı. Kapıyı açarak yavaşça diz çöktü. Baygın ve rahatsız bir şekilde yatan Mısra'ya bakarak "Canın çok yanıyor olmalı. Bebek umurumda değil ama sen bana lazımsın!" diyerek yavaşça alnına dokundu. Kafasını iterek baygın yatan diğer kişiye yani Merih'e baktı. Derin bir nefes alarak ikisini de arabadan dikkatli bir şekilde çıkardı yani Merih'e o kadar da dikkatli davrandığı söylenemez. Arabanın dışında yatan ikiliye kısa bir bakış attıktan sonra arabada bulduğu telefonu aldı. Elindeki telefona kısa bir bakış atarak acil aramalardan 112'yi aradı. Buldukları yerin adresini verdikten sonra telefonu Merih'in kafasına atarak ortadan kayboldu. Buzul kaybolduktan sonra Mısra yavaşça vücudunun kasıldığını hissetti. Kasılmaları arttıkça yavaşça kendine gelmeye başladı. Uzandığı soğuk asfaltta elini karnına koyarak dişlerini sıktı. Kafasını soluna çevirdiğinde Merih'in de baygın bir şekilde yattığını gördü. Elini ona uzatmak istediğinde artan kasılmaları ve sancılarıyla elini karnına koyarak gözlerini sıkıca kapattı. Dişlerini ne kadar sıksa da yavaşça ağlamaya başlamıştı. Arada gelen hıçkırıklarıyla kafasını tekrar sola yatırdı.

"Di... Dize..." zorda olsa dişleri arasından onun adını söylediğinde uzaktan gelen siren sesi duyması bir oldu. Bilincini tekrar kaybetmeye başladığında kanlar içinde duran Merih'e son bir kez daha baktı. Son gördüğü Merih'in alnından akan çok fazla kan olduğuydu. Ambulans kaza alanına geldiğinde gördükleri manzara karşısında şok oldular. Ama hızlıca toparlanarak önce Mısra'yı ve Merih'i kontrol ettiler. Telsizden yaptıkları bildirgeyle diğer adamlar içinde ambulans çağırdılar. Mısra kısa bir kontrolden sonra sedyeye alındı. Arabaya yerleştirildikten sonra araba yüksek sirenle hastaneye doğru ilerledi. Geride kalan bir görevli de yaralı olan Merih'le ilgilendi. Ambulans hastaneye vardığında Mısra'yı hızlı bir şekilde acilden içeriye aldılar. Mısra bilincinin bir gelip bir gitse de sedyeyi tutan doktorlardan birinin kolunu tutarak "Di... Dize..." dediğinde adam ona baktı.

"Dize? Yanınızda yatan adam mı?" sorduğunda Mısra hızlıca kafasını salladı. Onun onaylamasıyla "Merak etme, orada olan bir görevli daha var. Diğer ambulansta çoktan oraya gitmiştir." dediğinde Mısra tekrar gözlerini kapattı. Tekrar bilincini kaybettiğinde onu hızlıca acilde bekleyen doktorların yanına aldılar. Kaza alanına gelen ilk ambulansla hayata kalan tek tük kişiler arasında durumu daha acil olan Merih'i aldılar. Mısra dan sonra acile giren bir diğer kişide Merih oldu. Onu da getirdiklerinde kazadan kaynaklı kafasında olan kanama ve göğüs kafesinde ezilmesi vardı. Göğsünde olan basınç onun nefes almasını zorluyordu. İkiside acilde alınan bilgilerle ameliyata alındılar. Mısra'nın kazada aldığı darbelerden dolayı doğumu olması gereken zamandan daha erken gerçekleşti. Merih ise kafasında oluşan travma ve göğsündeki kırık için acil olarak bir çok doktorla beraber ameliyatı yapıldı.

Ayarlanan evde bekleyen Pelin, kafasındaki tilki kardeşlere sinirle bakarak "Neden bu tilkilerde geldi ki? Zaten Merih sırf bu yüzden bizi eve almadı!" dediğinde Olcay sinirle ona doğru yürüdü. Ama Murat onu tutarak cebinden telefonunu çıkarttı.

"Kes kara panter!" dediğinde Murat iç çekerek kardeşini bıraktı. Hakaret etmeye devam eden Olcay bir anda serbest bırakılmasıyla yere düşmesi bir oldu. Acıyla yerden kalktığında Pelin gülerek onu izledi. Murat ise rehberde Mısra'nın numarasını bularak aradı. Belirledikleri zamana rağmen gelmedikleri için Murat onları aramanın iyi olacağını düşündü. Çalan telefon açıldığında yabancı bir kadın sesi geldi.

"Alo?" dediğinde Murat gelen yabancı kadın sesinin kim olduğunu anlamaya çalıştı.

"Pardon kimsiniz? Kardeşimi aramıştım." dediğinde karşı taraf tereddütle ne diyeceğini düşündü.

"Kardeşiniz... kardeşiniz Mısra Belgin mi?" sorduğunda Murat kaşlarını çatarak kendisini izleyen üç çift göze baktı.

"Evet, adı Mısra da siz kimsiniz? Kardeşimin telefonunu siz neden açtınız? Kardeşim nerede?" sorduğunda kadın hafifçe öksürdü.

"Ah, ben... adım Melike... ah, sizi yetkili birine versem iyi olacak." dediğinde Murat daha da kaşlarını çattı. Ne olduğunu anlamaya çalıştığında telefonun diğer ucunda kadın görevli bulduğu telefonu yanındaki amirine verdi. Adam gözlerini kapatarak kadının elinden telefonu aldı. Bu onun ilk işiydi ve amiri onun bu haberi vermeyecek kadar acemi olduğunu bilerek telefonu kulağına götürdü. Ne kadar bu durumlar ağır olsa da artık alıştığı konuşmayı yaparak Mısra ve Merih'in hastaneye götürüldüğünü Murat'a söyledi. Murat bu durumda şok ve korku yaşasa da sakin kalarak görevlinin söylediği hastaneyi aklında tutarak telefonu kapattı. Onu dinleyen meraklı gözlere konuştuklarından bahsederek ceketini ve araba anahtarını aldı. Pelin de babaannesini arayarak ona durumu anlattı. Murat olabildiğince hızlı bir şekilde, kırmızı ışıkta durmadan arabayı sürdü. Hastaneye geldiğinde kapıda duran kadın görevlilere buraya getirilen Mısra'yı tarif etti. Kadın görevliler bilmediklerini belli ettiklerinde arkadan Mısra'yla ilgilenen doktordan birisi gelerek ona hangi odada kaldığını söylediler. Murat söylenen kata ve odaya gitmek için koşarak merdivenlere ilerledi. Olcay, Ferit ve Pelin de onun peşinden merdivenlere ilerlediler.

Odanın önüne geldiklerinde Ceren'in odadan çıktığını gördüler. Murat hızlıca kolunu tutarak "Mı... Mısra iyi mi?" sorduğunda Kadın başta korksa da kendini toparlayarak Murat'ın kolunu tutarak güldü.

"Merak etmeyin, Mısra Hanım iyi, sadece aldığı darbelerden kaynaklı ağrıları var. Bu yüzden onu uyumasını sağlıyoruz." dediğinde Murat derin nefes alarak geri çekildi. Bu sırada da arkadan Olcay da hızlıca konuştu.

"Peki ya Rüzgar yani bebeği o iyi mi?" sorduğunda Ceren duraksayarak ona baktı. Onun ifadesiyle dört anoxtrayı da korku sardı.

"Bebek hakkında şu an konuşabileceğimi sanmıyorum." dediğinde Murat yumruğunu sıktı. Ceren ise sakince " Mısra Hanımın doğumuna daha vardı ama bebek 6 hafta erken sezaryenle doğdu. Bu yüzden de küveze aldık. Önümüzdeki bir iki gün boyunca durumunu inceleyeceğiz. Eğer tehlikeli bir şeyler olmazsa küvezden alacağız." dediğinde hepsi sessizce kafasını salladı. Ferit sakince öne çıkarak,

"Peki ya Merih, Mısra'nın kocası onun durumunu biliyor musunuz?" sorduğunda Ceren duraksayarak ona baktı. Bir süre öylece onu izledi.

"Açıkçası, onun hakkında bilgiye sahip değilim ama onu üst kattaki 483. odaya aldılar, diye biliyorum." dediğinde Ferit onu yavaşça onayladı. Ceren gitmeden önce odaya birlikte girmemeleri gerektiğini söyleyerek yanlarından ayrıldı. Hepsi birden derin nefesler alarak ayrılan kadının arkasından baktılar. Söyledikleri üzerine Ferit, Merih'in yanına gideceğini söyleyerek ayrıldı. Pelin de babaannesi için hastane girişine döndü. Onlar ayrılınca Murat da Mısra'nın odasına girdi. Tamamen bilinçsiz yatan Mısra'yı gördüklerinde, iki kardeşte annelerinin ölümünü anımsadılar. Olcay korkuyla Murat'a döndü.

"Annemiz gibi bırakmaz değil mi?" sorduğunda Murat sessizce kardeşinin alnındaki yaraya baktı.

"Bilmiyorum." zorda olsa yutkunarak bunu söyleyebildi. Anneleri öldüğünde de bu şekilde olmamış mıydı? Doğum ve ardından gelen sadece derin bir uyku olmamış mıydı? İkisi de sessizce onu izlediler. Uzun bir süre sonra odaya Bilge Hanım girdiğinde ikili aynı anda ona döndü. Yaşlı kadın yavaşça yürüyerek yatakta uyuyan genç tilkiye baktı.

"Doktorla konuştunuz mu?" sorduğunda Murat sakince kafasını salladı.

"Evet, sarsıntı dan dolayı ağrıları fazla diye uyutuyorlar." dediğinde Bilge sessizce kafasını salladı. Derin bir nefes alarak yaşlı kadına döndü. Onun solgun duran halini görünce "Merih, o nasıl peki?" sorduğunda yaşlı kadın kafasını iki yana salladı.

"O da farklı değil. Göğsünde ezilme var ve travması var." dediğinde Murat sakince kafasını salladı. Önüne dönerken mırıldandı.

"Saldırıyı kim yaptı bilmiyorum ama bizim türümüz değildi. Bunu daha önceden planlamış olmalılar." dediğinde Bilge yavaşça gözlerini kapattı.

"Bilmiyorum ama torunuma ve gelinime bunu yapanların hepsi misliyle ödeyecek!" dediğinde Olcay elinde tuttuğu şişeyi olabildiğince sıktı. Şişenin sıkılmasıyla yırtılıp içine pençeleri girdi.

"Misliyle ödeme bile az olur. Onlara kendi iç organlarını yedireceğim!" dediğinde ikisi de aynı anda kafasını salladı. Olcay'a bu konuda karşı gelmediler çünkü kendileri de farklı olsa da benzer şeyler düşündüler.

🦊

Mısra gözlerini açarak etrafına bakındığında karanlık tavanı izledi. Daha sonrada kafasını sağına yatırdığın da dalgın duran Murat abisini gördü. Diğer tarafa baktığında da aynı şekilde duran diğer abisi vardı. Zorda olsa yutkunarak "Abi." dediğinde Murat ve Olcay hızlıca ona döndüler.

"Kızılım." diyerek hızlıca camın yanından gelerek elini tutan abisine baktı. Diğer abisi ise hızlıca dışarıya çıktı. Onun dışarıdan doktor çağırdığını duysa da "Kızılım nasıl hissediyorsun?" sorduğunda Mısra kafasını iki yana salladı.

"Vücudum ağrıyor." dediğinde Murat elini saçına geçirerek geriye attı.

"Anladım. Başka bir şeyin yoktur değil mi? Ağrılar dışında iyisin değil mi?" sorduğunda içeriye yaşlı bir adam girerek onlara doğru yürüdü.

"Uyandığına göre bir sorunu yok. Ağrıları olması da normal biraz ağrı kesiciler ve dinlenmeyle tamamen iyi olur." dediğinde adama gözlerini kısarak baktı.

"O neden burada?" sorduğunda Murat geri çekilerek gözlerini kaçırdı. Yaşlı adam ise gülerek onu izledi.

"Neden torunumu görmeye gelemez miyim?" sorduğunda Mısra ağrılarına rağmen doğrulmak istedi.

"Sen buradaysan o da buradadır!" dediğinde Murat hızlıca doğrulan kardeşinin kolunu tuttu.

"Kızılım uzan, bu şekilde kalkamazsın!" dediğinde o umursamadan doğrulmak için uğraştı.

"Ben iyiyim. Sorun yok. Sorun yo..." dediği sırada yorgunluktan kaynaklı bilincini tekrardan kaybetti. Bu sırada da odaya giren doktorlar, onların çıkmasını sağlayarak Mısra ile ilgilendiler.

🦊BÖLÜM SONU🦊

Finali 70. Bölümde yapacağız. Sonlara doğru birkaç ekstra ekleyeceğim. Hızlı geçişleri ekstralarla halledeceğim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top