Bölüm 62: Çözüm 🦊
🦊
Odaya çıktığımızda üstümü değiştirip direkt uyudum. Yani gece tekrar uyanmam dışında bir şey olmadı. Tavana bakarak Merih'e döndüm. Bana sarı gözleriyle baktığını görünce "Uyumadın mı?" sorduğumda bir süre öylece bana baktı. Daha sonrada elini yanağıma koydu.
"Huzursuzsun, ne oluyor?" sorduğunda gözlerimi kaçırdım. Bunu nasıl anladı? O ise doğrularak çenemi tutup "Gözlerime bak, ne oluyor? Son zamanlarda fazla stresli bir aura yapıyorsun ve evet, sen farkında olmasan da bebekle beraber güçlü bir şekilde hissetmemi sağlıyorsunuz." dediğinde iç çekerek gözlerine baktım.
"Bilmiyorum, tuhaf rüyalar ve sesler duyuyorum son zamanda." dediğimde elini saçıma geçirerek tamamen doğruldu.
"Tamam, babaanneme bu konuyu danışayım. Belki ne olduğunu bilir ha?" dediğinde bende yavaşça doğruldum. O telefonu aldığında sessizce onu izledim. Rehbere girerek babaannenin numarasını bulduğunda gözlerimi kapattım. Uzun bir süre çalsa da açan olmadığında yavaşça gözlerimi araladım.
"Dize, uyuyor olmalı. Yarın ararız." dediğimde telefonu komidiye bırakarak bana döndü. Onu sakince izlediğimde elini yanağıma koydu.
"Başka birini de arayabilirim. Sorun değil, sen uzan." dediğinde elini tutarak kafamı iki yana salladım. O da sol eliyle telefonu tekrar aldı. Bir daha rehbere girerek isim aradı. Aradığı Hira Teyze adına baktım. Teyze? Merih'in teyzesi de mi vardı? Ona dikkatle izlediğimde bana gülerek "Teyze, sana konum atacağım. Hemen gelsen olur mu?" sorduğunda karşı taraf tereddütsüz onaylayacağını bilerek bana gülmeye devam etti. Daha sonrada küçük bir onayla telefonu kapattı. Bana dönerek "Tamam buraya yakın sayılır zaten. Birazdan gelir." dediğinde sessizce onu izledim. Konum daha atmadı, nasıl emin oluyor? Benim onu izleme şeklimi görünce "Annemin kardeşi, iş konusunda yoğun olduğu için yanımıza gelememişti. Ve merak etme hızlıca gelir." dediğinde şaşkınca ona baktım. Benim bakışımın aksine gülerek "Sana daha önce bahsetmedim çünkü kendisi, seninle bizzat tanıştığında kim olduğunu öğrenmeni istedi." dediğinde sessizce kafamla onayladım. Bir süre ikimizde sessiz kalsak da merakla,
"Anladım ama... işi tam olarak ne?" sorduğumda sessizce bana baktı. Konuşmak istediğinde dışarıdan yüksek bir ses geldi. Helikopter sesi gibi? Burada helikopterin ne işi var? Merih'e anlam veremeyerek baksam da o sakince yataktan çıktı. Bende onun peşinde yataktan indim. Odada çıktığında yavaşça peşinden ilerledim. Bu sırada helikopter sesi de yavaşça azalmaya başladı. Merdivenlerden inip kapıyı açtığında bir kadının yüksek sesle bağırdığını duydum.
"Sizi salaklar! Buna güvenlik mi diyorsunuz!" bağırdığında ürkmem bir oldu. Vay canına! O kadından kedi kokusu geliyor ama yeterince otoriter bir havası var. Merih'in arkasında durarak kadını izledim. Siyah ve saçlarının bir kısmı beyazdı, mavi gözleri, esmer bir teni vardı. Aşırı güzel! Gözleri iri ama bedeni aşırı ince ve uzun boylu. Üzerinde siyah deri tulum vardı. Tamam, kediler güzel görünüme sahiptir ama bu kadın aşırı seksi! Merih'in neden bu kadar ilgi çekici olduğunu şimdi daha kolay bir şekilde anlıyorum. Kadın bize dönerek "Ah, biricik yavru kedim!" diyerek birden bize doğru koşup Merih'in boynuna atladı. Tamam, teyzesi olsa da fazla yakın! İnanamıyorum teyzesini kıskandım! Sakin ol, onlar akraba ve Merih den büyük. Kadın gülerek ondan ayrılıp birden kafasını sol kolunun altına alıp saçını dağıtmaya başladı. Gülerek "Seni yaramaz çocuk, evlenmene rağmen hâlâ çelimsizsin!" diyerek onu bıraktı. Daha sonrada bana dönerek "Ve yeğenimin güzel eşi de sen misin?" diyerek hızlıca yanıma gelip boynuma sarıldı. Geri çekilerek iki elini de yanağıma koyup "Çok güzel! Tıpkı Bennett gibisin." dediğinde anlam veremeyerek ona baktım. O kim? Merih'in annesi olamaz. Pelin'e bazı sorular sorarak onun adının Hale olduğunu söylemişti. Kendi annemin adı da Melek ama o kim?
"Teyze!" dediğinde ikimizde aynı anda Merih'e döndük. Onun ciddi ifadesini görünce iç çekerek bana döndü.
"Tamam, buraya çağrılma sebebim nedir?" sorduğunda kafamı eğdim. Yabancı birine bundan bahsetmek istemiyorum. Ama Merih ona güvendiği için çağırdı.
"Tuhaf kabuslar ve sesler duyuyor, bunun nedenini öğrenmek istiyoruz? Neden böyle bir şey yaşamaya başladı." dediğinde kadın elimi daha sıkı tuttu.
"Demek kabus ve ses? Bana bundan bahsedebilir misin?" sorduğunda benden önce Merih araya girdi.
"Önce içeriye girelim. Mısra fazla ayakta kaldı." dediğinde iç çekerek ona onayladım. Salona geçtiğimizde benim yanıma oturdu. Merih de sağ çaprazımızdaki koltuğa oturdu. Elimi tutarak baştan aşağıya beni izlemeye başladı.
"Konuya girmeden önce sen... hamile misin? Fazla dan bir aura daha hissediyorum sende?" dediğinde elimi karnıma koydum. Ona baktığımda heyecanla beni izledi. Kafasını sallayarak "Neyse bunu daha sonra konuşalım. Bana kabuslarını ve sesleri anlat." dediğinde Merih'e baktım. Kafasını sorun olmadığını belirterek salladığında tekrar ona baktım.
"Şey, rüyaları fazla hatırlamıyorum. Genel olarak... Dize'nin... ve..." dediğimde elimi sıkarak güldü.
"Anladım, peki sesler?" sorduğunda dudağımı ısırdım.
"Genel olarak, kabul etmem gerektiğiyle ilgili bir şeyler söylüyor. Ben neyi kabul etmem gerektiğini bilmiyorum." dediğimde elini yanağıma koydu.
"Tamam canım." diyerek Merih'e döndü. Ona dikkatle bakarak bir süre öylece durdu. Daha sonrada "Peki tuhaf bir şey var mı? Mesela hafıza kayıpları ya da kontrolünü kaybetmek gibi?" sorduğunda kafamı iki yana salladım.
"Ben, hafıza kaybını sadece... buz yeteneğini kullandığımda hatırlamıyorum. Kime saldırdığımı ya da zarar verdiğimi bilmiyorum." diyerek Merih'in boynuna baktım. Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen buzdan pençe izleri aynı şekilde duruyor. O da benim baktığım tarafa baktı.
"Onu sen mi yaptın?" sorduğunda kafamı eğerek öylece durdum. O zaman neden ona saldırdım bilmiyorum. Eğer o zaman daha fazla zarar görecek olsaydı asla kendimi affetmezdim. O beni anlayan en iyi kişi! Elini çeneme koyarak "Hey, bu iyi! Güçlü tarafın sen olduğunu ona göstermişsin!" dediğinde şaşkınca ona baktım. Merih de arkasına yaslanarak güldü.
"Kesinlikle, o gerçekten de güçlü!" dediğinde dudağımı ısırmam bir oldu. İkide bana gülmeye başladıklarında ne tepki vermem gerektiğini bilemedim. Bu biraz tuhaf, ona zarar verdiğim için bana kızmak yerine destek veriyor. Bu kadın çok tuhaf!
"Peki, bu konuyu sonra konuşalım. Ben biraz düşüneyim, aklıma bir şey gelirse size söylerim ve sen de git uyu. Hamile olduğun için dinlenmeli ve güzel bir uyku çekmelisin." dediğinde onu kafamla onayladım. Daha sonrada derin bir nefes alarak ayağa kalktığımda o da benimle beraber ayağa kalktı.
"Bunca yolu geldiniz, Yukarıdaki odalardan birinde kalmanız daha iyi olur." dediğimde beni kafasıyla onayladı.
"Kibar teklifin için teşekkür ederim. Merih'le küçük bir konuşma yaptıktan sonra gitmem gerekiyor." dediğinde anlam vermeyerek ona baktım.
"Nereye gidiyorsunuz? Saat çok geç." dediğimde kafasını iki yana salladı.
"Sorun değil, canım. Gitmem gereken bir görev var." dediğinde ne demek istediğini anlamadım. Görev dedi acaba polis mi? Benim bakışımı görünce "Polis değilim, bir infazcıyım. Kontrolden çıkan anoxtralar için gitmem gereken yerler var." dediğinde sessizce kafamı salladım. O bir infazcı, çok tuhaf. Uykulu bir infazı gördüğünde oraya çıkardı. Son zamanlarda varlığını düzgün hissetmiyorum bile! O bunu söyledikten sonra Merih beni, ondan uzaklaştırıp yukarıya çıkarttı. Ben uyuyana kadar da başımdan ayrılmadı. En son uykuya dalmaya yakın yine o sesi duydum.
'O infazcı tehlikeli. Bizim için ondan uzak dur! Yoksa onun için daha tehlikeli olabilirim!' gibi bir şeydi.
YAZAR
Mısra uykuya daldığında Merih aşağıda bekleyen Hira için odadan ayrıldı. Aşağıya indiğinde karşısında ciddi bir ifadeyle duran kadını gördü. Tereddütle ona bakarak "Ne oluyor? Bir anda tuhaf davranmaya başladın." dediğinde kadın kafasını iki yana sallayarak koltuğa oturdu. Ayağını yere vurup kısa bir ritim tuttu.
"Merih, o kız hiç iyi değil." dediğinde Merih anlam vermeyerek ona baktı.
"Ne demek iyi değil?" sorduğunda Hira sessizce ona baktı.
"Ben... emin değilim ama onda güçlü... çok güçlü bir ölü ruh hissettim." dediğinde Merih kaşlarını çatarak karşısına geçti.
"Ne demek ruh? Ruhlar..." diyeceği sırada Hira sinirle ayağa kalktı.
"Ele geçirmez ya da saldıramaz ama... o kızdaki bir anlaşmalı ruhtu! Kimin ruhu bilmiyorum ama bir... kedi ya da panter ruhu olmalı! Buz yeteneği sadece Panterlerde, Kediler de ya da Kutup canlıların da olur. Ve bir yarım kan olarak seninle beraber olduğuna göre... o bir kedi ya da panter ruhu olmalı!" dediğinde Merih ne diyeceğini bilemeyerek ona baktı. Hira ise korkuyla merdivenlere bakarak kafasını iki yana sallayarak "O ruh güçlü! Bir ruh infazcıdan korkar, saklanır. Ama o... sanki onu hissetmemi bilerek istedi. Onu bilerek hissetmemi sağladı. Ben... ben ne olacağını bilmiyorum ama o kız ya kendini öldürecek yabda herkesi öldürecek." dediğinde Merih kafasını iki yana salladı. Bir anlaşmalı ruh nasıl Mısra'yı bulurdu ki? Onlar anlaşma yaptığı kişilerin isteklerini yerine getirir ve anlaşmanın karşılığında, anlaşma yapan kişinin ruhunu yok ederlerdi. Merih kafasını iki yana sallayarak bu saçma düşünceleri kafasından attı.
"Saçmalık! O zaman Mısra şimdiye ölmüş olurdu! Bir anlaşmalı ruh, anlaşmasının karşılığını hemen alır!" bağırdığında Hira merdivenlere bakmayı bırakıp ona döndü.
"Haklısın ama o ruh çok farklı! Bedeli ağır olacak. O kızı bırak. Zaten bebekle beraber ölecek." diyerek onun yanında geçti. Salondan çıkmadan hemen önce "Senin için söylüyorum. O kıza ve bebeğe bağlanma! İkiside yarı ölü sayılır!" diyerek tamamen evi terk etti. Merih ise bir süre kapıya baktı. Daha sonrada koltuğa oturarak başını iki elini arasına aldı. Biraz öncekinin bir saçmalık olduğuna inanmak istedi. Söyledikleri eğer doğruysa bunu ne kadar saçma bir inanış olduğunu biliyordu.
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top