Bölüm 56: Kabus 🦊

🦊

Telefondaki mesaja gülerek gelen tüm yemekleri aralıksız yedim. Ben hepsini yiyince Merih karşımdaki tekli koltuğa oturarak öylece beni izledi. Arada ona teklif ettiğim yemekleri reddederek beni izledikçe doyduğunu falan söyledi. Bir an alınmak istedim ama yemeklerden pek de fırsat bulamadım. Yemekten sonra ben ona tirip atarım illaki. Bardaktaki ayranı içerek geri çekildiğimde "Kızıl Güzeli daha fazla isteyelim mi? Yer misin?" sorduğunda bardağı masaya bıraktım. Hemen yanında duran demir çatalı aldığımda korkuyla elini kaldırıp "Şaka, şaka yaptım." dediğinde sinirle ona baktım. Daha sonrada elimi karnıma koyarak kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Çok yemiş olabilirim Merih Bey ama bu size sorun oluyorsa bir daha yemem!" dememle şok içinde ayağa kalktı. Hızlıca yanıma oturarak elimi tuttu.

"Kızıl Güzeli, şaka yaptım ben. İstediğin kadar ye, hatta beni bile yiyebilirsin." dediğinde sinirle elimi çekmek istedim. Elimi daha sıkı tutarak kedi formunu alıp kucağıma oturdu. Miyavlayarak kafasını karnıma sürmeye başladığında sakinleştirici bir aura hissettim. Ona gülerek elimi kafasına koydum.

"Hâlâ sana kızgınım sadece kedi halinizde bir süre daha kalırsanız sizi affederim." dediğimde gözlerini kapatarak daha da kucağıma yerleşti. Bu haline gülerek "Kesinlikle sevimlisin!" diyerek onu daha da sevdim. Benim sevimli kocam ya. Bir süre kucağımda kedi olarak kalsa da en sonunda kapı çalınca mecburen insan halini aldı. Yerdeki kıyafetlerini giydikten sonra yanıma oturarak, kapıyı çalan kişiye girmesini söyledi. Bende hissettiğim yorgunlukla kafamı geri atarak gözlerimi kapattım. Çok uykum var. Hissettiğim soğuklukla doğrularak etrafıma bakındım. Hızlı nefesler alarak bulunduğum karın üzerinden kalktım. Neden buradayım. Dışarıya çıkmadım. Uyur gezer de değilim. Olsam da Merih benim ayrılmama izin vermezdi.

İki elimi birleştirerek ağzıma götürdüm. Ağzımla elimi sıcak tutmaya çalışarak "Kimse var mı?" bağırdığımda sisle kaplı beyazlıkta yankılanan sesim dışında hiçbir hareketlilik yoktu. Çok soğuk, neden böyle bir yerdeyim ki zaten! Derin nefes alarak hissettiğim ağrı yüzünden elimi karnıma koydum. İnleyerek bir süre ayakta dursam da buna dayanamayarak yere oturdum. Acıyla iki büklüm olduğumda kendimi sakin tutmaya çalıştım. Derin nefes alarak sağ elimi yere koydum. Elimde hissettiğim kayganlıkla, yavaşça kafamı yere eğdim. Yerde yavaşça yayılarak oluşan kan gölünü görmemle çığlık atmam bir oldu. Korkuya ayağa kalkarak geri çekildiğimde ayağımın takılmasıyla sırtüstü yere düştüm. Acıyla gözlerimi kapatarak elimi göğsüme koydum. Göğsüm daralıyor! Zorda olsa elimi yere koyup doğrulduğumda yerde yatan Merih'i görmem bir oldu. Kanlar içinde öylece yerde yatıyordu. Kafamı iki yana sallayarak "Hayır, hayır, Di... Dize..." diyerek hızlıca onun yanına diz çökerek elimi yüzüne koydum. Hayır, hayır... neden... o neden...

Hızlı nefesler almaya başladığımda aklımı kaybettiğimi hissettim. Elimi boynundaki yaraya koyarak "Dize, lütfen... lütfen uyan... Dize!" diyerek elimi yanağına koydum. Nefes almıyor! Onu kendime çekerek kafasını dizime yatırdım. Neden nefes almıyor, korkuyorum! Boynuna sarılarak "Uyan, lütfen uyan... Dize... lütfen uyan..." dediğimde hıçkırıklarım yavaştan hızlı bir şekilde artmaya başladı. Nefes almakta zorlandığım da karnımda yavaşça artan bir ağrı hissettim. Hissettiğim sancı tüm vücudumu ele geçirdiğinde acıyla elimi karnıma koydum. Çığlık atmaya baktığımda, nefessizlik hissim daha da arttı. Çok fazla! Üzerimdeki beyaz elbise yavaşça kan olmaya başladığında, bacaklarımdan da yere doğru kan akmaya başladı. Kafamı iki yana sallayarak "Hayır, hayır, be... bebeğim." elimi daha da karnıma koyarak hıçkırdım. Bebeğim olmaz! O da olmaz! Dize! Sana ihtiyacım var. Neden... neden hepsi böyle oluyor... "Bebeğim!" çığlık atarak başımı kaldırdığımda siyah bir süet gördüm.

"Korkuyor musun?" sorduğunda hıçkırarak gözlerimi kapattım. Evet!

"Bebeğim, Dize... ben... korkuyorum!" dediğimde gülme sesi etrafta yankılandı.

"Öyle mi, o zaman sana tehdit olanlardan kurtul." dediğinde karşımda kanlar içinde bize bakan babamı gördüm. Bir bana bir de kanlı pençesine gülerek bakıyordu. Kafamı iki yana salladığımda "Ondan kurtulmak istemiyor musun? Bende sana yardım ederim. Hadi birlikte onu yok edelim." dediğinde kafamı iki yana sallayarak gözlerimi kapatıp kafamı eğdim. O yaptı! Canım yanıyor! Çok fazla! Ölmesini istiyorum! Hepsinden nefret ediyorum!

"İşe yaramaz!" sesini duyduğumda hırıltıyla avazım çıktığı kadar bağırdım. Kendimi kaybettiğimi hissediyorum... Nefesim daha da daraldığında acıyla çığlık attım.

YAZAR

Mısra, koltukta uyuya kaldığında, Merih de onun düzgünce uzanmasını sağladı. Daha sonrada içeriye giren Pelin'le ilgilendi. Onlar işle ilgili konuştukları sırada Mısra acıyla "Hayır, hayır, Di... Dize..." dediğinde dosyalarla ilgilenen ikili aynı anda Mısra'ya baktılar. Mısra korku ve acıyla ya 'Dize' ya da 'Bebeğim' diyordu. Merih hızlıca yanına oturarak elini alnına koydu.

"Pelin, git babaannemi bul!" dediğinde Pelin onu onaylayarak hızlıca odadan çıktı. Merih de kendin de olmayan Mısra'yla ilgilendi. Onu uyandırmak istesede sadece sayıklıyordu. Babaanne de odaya girdiğinde "Mısra, aç gözlerini. Kızıl Güzeli, hadi kendine gel." sesinden sonra Mısra kendine gelerek etrafına bakındı. Uzandığı koltuktan doğrulduğunda Merih korkuyla ona bakıyordu. Bilge Hanım ve Pelin hızlıca onların başına geldiklerinde Mısra elini karnına koydu. Bebeğini hissetmek istediğinde, endişeli baskın bir aura hissetti. Merih'e baktığında o da aynı şekilde bakıyordu.

"Dize..." diyerek onun boynuna sarılarak ağlamaya başladı. Hıçkırıklara boğulduğunda Merih elini sırtına koyarak yavaşça ve güven vererek sıvazladı.

"Sorun yoktur Kızıl Güzeli, geçti. Bak benimlesin." dediğinde ona hayatı pahasına daha sıkı sarıldı. Bu sırada da arkada duran Pelin derin bir nefes aldı.

"Mısra, canım kabus mu gördün?" sorduğunda kafasını Merih'in göğsüne dayayarak Pelin'e baktı. Dolu gözleriyle onu onayladı. Merih de elini saçına geçirerek, nazik bir şekilde saçını öptü.

"Tamam, Kızıl Güzeli. Artık kendindesin ve benimlesin." dediğinde burnunu çekerek sulu gözleriyle, kendisini izleyen sarı gözlere baktı. Babaanne yavaşça yanına oturarak elini Mısra'nın alnına koydu. Onun aurasını kendi sakin aurasıyla, sakin tutmaya çalışarak güldü.

"Tamam canım, sorun yoktur. Biraz önce gördüklerin sadece kabustu. Hiçbiri gerçek değildi." dediğinde onu kafasıyla onayladı. Titremeye başladığında Merih ona daha da sıkı sarıldı. Bir süre boyunca ona sıkıca sarılarak, hepsinin geçtiğini ve sadece bir kabus olduğunu söyleyip durdu. Mısra ise korku içinde Merih den ayrılmadı. Arada farkında olmadan pençelerini çıkarttığında Merih onun için daha da endişelendi. Neden kabus gördüğünü bilmiyor ama onun kabustan çok etkilendiğini kolayca fark ediyor bu yüzden de tüm tepkilerine dikkat ediyor. Eve döndüklerinde Mısra sessizce ona sarılarak tekrardan uyuya kaldı. Ama hu sefer Merih'in güven veren aurasıyla rahatça uyudu.

🦊BÖLÜM SONU🦊

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top