Bölüm 54: Aşerme 🦊
🦊
Konuşmamızdan sonra üç hafta boyunca ikimizde bir daha bu konuya ya da benzer bir şeye girmedik. Evde sessizce oturup ya kitap okudum ya da mutfakta yemek denemeleri yaptım. Merih de bilgisayardan işleri yönetti. Hatta o kadar sıkılmıştım ki okula bile neden gitmediğimizi sordum. O da okula hamile halimle gidemeyeceğimi, kendisinin de beni bırakmak gibi bir niyeti olmadığı için okulu açığa aldırdığını söyledi. Sonuç olarak sınav için gitmemiz yeterli olacaktı. Bilgisayara dalmış bir şekilde bakan Merih'e iç çekerek oturduğum tekli koltuğa daha da yaslandım. Sıkıntıdan öleceğim! Acaba örgü falan mı denesem? Beyaz bir patik falan, sonuçta bebeğin cinsiyeti ne olursa olsun beyaz renk giyebilir ya da sarı renkte giyer. Ay, sarı dedim de mısır güzel olurdu. Dudağımı yalamamla "Canın bir şey mi çekti senin?" sormasıyla şaşkınca ona baktım. Daha sonrada dudağımı ısırarak onu onayladım. Benim onayımla önündeki bilgisayarın kapağını kapatıp "O zaman hazırlan, her ne istiyorsan gidip alalım." dediğinde yaslandığım koltuktan hızlıca doğruldum.
"Gerçekten mi?" heyecanla sorduğumda beni kafasıyla onayladı. Onayıyla koltuktan kalkarak hızlıca merdivenlere koştum. Bu halime gülerek bağırdı.
"Kızıl Güzeli yavaş ol, koşma." dediğinde son merdiveni çıktım. Odaya girerek hızlıca dolaptan önüme gelen ilk kıyafeti aldım. Elime gelen mavi tulumu yatağa atıp beyaz bir kazak daha çıkardım. Üzerimdeki bol tişörtlü çıkartıp kazağı giydim. Daha sonrada çekmeceden kalın içlik aldım. İçliği giydikten sonra da tulumu giydim. Kahverengi kabanı ve çantamı da alıp aşağıya indiğimde Merih dosyaları toplamıştı. Benim geldiğimi görünce "İki dakika bekle Kızıl Güzeli, üstümü değişip geliyorum." dediğinde gülerek onu onayladım. Benim onayımla alnımı öpüp merdivenlere yöneldi. Onun yukarıya çıkmasıyla etrafıma bakındım. Koltukta uyuyan beyaz tilki uyuşuk bir şekilde yanıma gelerek bacağıma sürtündü. Yere eğilip kafasını sevdiğimde daha da sürtündü.
"Sende mi gelmek istiyorsun?" sorarak tüylerini sevdiğimde kendini yere atarak karnını sevmemi istedi. Yapmamı istediğini yaparak onu sevdim. Bu sırada da küçük bir aura hissettiğimde elimi karnıma koydum. Gülerek "Kıskandın mı?" sorarak ayağa kalktığımda Merih'in arkadan sarılması bir oldu.
"Annesini kıskanması normal. Şu beyaz tilkiyi bizden fazla seviyorsun." dediğinde gülerek ona baktım. Dudağımı öperek boynuma kırmızı atkıyı takıp "Hasta olmanı istemiyorum." dediğinde atkının üzerindeki iki elini de tutarak bende onu öptüm.
"Bu romantik davranışın hoşuma gitse de ben dışarıya çıkmak istiyorum. Bu yüzden de hadi gidelim." dediğimde beni kafasıyla onaylayarak kendi siyah kabanını düzeltti. Kabanın düğmeleri açık olduğu için içindeki siyah renkteki takım ve sol kolundaki saatiyle de çok iyi duruyor. Dudağımı yalayarak arabanın anahtarını almasını izledim. Kesinlikle harika bir vücudu var. Ah, kendi kocama yürüyorum. Sanırım hormonlar pek iyi yerlere gitmiyor. Tuhaf bakışlarıma bir son verip ikimizde dışarıya çıktık. Evden çıkmamızla üşüdüğümü hissetmem bir oldu. Dışarıda bekleyen korumaları görünce dudaklarımı birbirine bastırarak Merih'in peşinden arabaya geçtim. Arabada soğuk olsa da klimaları açarak arabanın hızlı bir şekilde ısınmasını sağladı. Açılan büyük demir kapılardan çıktığımızda üç arabada arkamızdan geldi. Ormanlık arazide biraz ilerledikten sonra asfalt yola çıktık. Elimi karnıma kayarken "Dize, doğuma yakın burada kalmayacağız değil mi?" sorduğumda yoldan bakışını ayırmadan kafasını salladı.
"Evet, kalmayacağız. Buradan hastaneye gitmemiz zor olur." dediğinde onu kafamla onayladım. Bana kısa bir bakış atıp "Hastaneye yakın bir ev satın aldık. Son ay orada kalacağız." dediğinde onu kafamla onayladım.
"Hepsini düşündün yani." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Onun bu haline gülerek "Baba bizi baya düşünüyor, bizde onun için bir şeyler yapmalıyız." dediğimde sırıtmaya başladı.
"İkinizin bana verebileceği en güzel şey sağlıklı olmanız." diyerek bana kısa bir bakış atıp sağ eliyle elimi tuttu. Elimi sıkıca tutarak gözünü yoldan ayırmadan elimi öptüğünde gülerek ona baktım. Bir süre ikimizde merkeze gelene kadar kalacağımız yeni ev hakkında konuştuk. Merkeze geldiğimizde önce büyük bir manavın önünde durduk. İkimizde arabadan indiğimizde diğer üç arabada arkamızdan park edip indiler. Çevredeki herkes bize baktığında biraz rahatsız hissettim. Merih sağ eliyle elimi tutarak sol eliyle belimi tutup "Ne alıyoruz?" sorduğunda sol elimi karnıma koyarak dudağımı ısırdım.
"Şey, mısır alalım." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Bu sırada yanımızda duran korumalar poşet aldıklarında "Dize, biz alalım." dediğimde beni kafasıyla onaylayarak poşeti adamdan aldı. Beni bırakarak mısırları tezgahta aradı. Sol elimi karnımda tutmaya devam ederek diğer elimle de tezgahtaki yeşil yaprakla kaplı mısırları gösterdim. Benim gösterdiğim yerden mısırları aldığında "Muz da alalım." diyerek diğer tezgahı gösterdim. Mısır poşetini korumaya vererek bu seferde başka bir poşete muz koydu. Siyah kabanın düğmeleri açık olduğu için kabanı sarkıyordu ve aşırı güzel duruyor. Bu haline gülerek "Mandalina, portakal, dağ çileği..." sırayla saydığımda hepsini tezgahta bulup poşetlerin içine koydu. Bende tezgahta duran kırmızı elmayı alarak kokladım. Daha sonrada bizi bekleyen çocuğa dönerek "Yeşil renkte ekşi olanlar var mı?" sorduğumda beni kafasıyla onaylayarak.
"Var abla, getireyim mi?" sorduğunda onu kafamla onayladım. Merih ise iç çekerek alınan poşetlere baktı.
"Kızıl Güzeli hepsini yiyebilecek misin?" sorduğunda onu kafamla onayladım.
"Hıhı, sende benimle beraber yiyeceksin." dediğimde gülerek kafasını iki yana salladı. Onun bu haline gülerek "Yeni dünya da alalım." dediğimde elindeki poşeti adama verirken kaşlarını çattı.
"Yeni Dünya? Böyle bir şeyi sana alabileceğimi sanmıyorum Kızıl Güzeli." dediğinde kaşlarımı çatmam bir oldu.
"Neden? İstediğimi alabileceğimi söylemedin mi?" sorduğumda elini ensesine koyarak iç çekti.
"Evet ama yeni Dünya alabilmek için anoxtraların değişmesi gerekmez mi?" sormasıyla anlamayarak ona baktım. Daha sonrada kahkaha atarak iki elimi de karnıma koydum. Benim gülme şeklimi görünce kaşlarını çatarak bana baktı. Bu sırada da yanındaki koruma da kulağına eğilerek,
"Hanımefendinin bahsettiği öyle bir yeni Dünya değil. Kast etti malta eriği olan yeni dünya." demesiyle Merih şaşkınca bana baktı.
"Ha, malta eriği. Anladım." diyerek kapıda bekleyen adama, büyük olasılıkla manav sahibi, o adama döndü. Elini kaldırarak "Malta Eriği var mı?" sorduğunda adam kafasını iki yana sallayarak olmadığını belirttiğin de dudağımı ısırmam bir oldu. Benim ifademi görünce "Peki nerede buluruz?" sorduğunda adam bir süre düşündü.
"Valla, malta eriği buralara çok gelmez, seveni çok yoktur diye alan da olmuyor." Dediğinde Merih kafasını sallayarak onu onayladı. Daha sonrada bana döndüğünde ifademi görmesiyle gözlerini kapatarak mırıldandı. Her ne dediyse sessiz bir şekilde sadece adamın onu duyacağı şekilde konuştu. Adam kafasını sallayarak geri adım atıp telefonunu çıkarttı. Onlara anlam vermesem de üşüdüğümü hissedince elimi atkıya koyarak yüzümü kapattım.
"Dize ben üşüdüm hadi gidelim." dediğimde beni kafasıyla onaylayarak adamlara işaret yapıp yanıma geldi. Arabanın kilidini açıp kapımı da açtığında gülerek arabaya bindim. Kapıyı kapatacakken "Dize, çilek poşetini al!" dediğimde duraksayarak bana baktı. Daha sonrada kafasını sallayarak kapıyı kapattı. Adamdan çilek poşetini alıp sürücü koltuğuna yerleşti. Poşeti bana verip,
"Şu....yeni dünya, o İnternet’te satılıyor olmalı. Eve gittiğimizde sipariş verelim olur mu?" sorduğunda çileğe bakarak kafamı iki yana salladım.
"Dize, bizim ev ormanda ve oraya hangi kurye gelir ki? Ayrıca sipariş verirsek bu yerimizi belli ettiğimiz anlamına gelmez mi?" dediğimde sessizce beni onayladı.
"Tamam o zaman, babaanneyi ziyaret ederiz. Eve teslim olarak da orayı gösteririz." dediğinde hızlıca onu onayladım. Benim onayımla arabayı çalıştırdı. Bende poşetteki çileklere baktım. Şimdilik çileklerle idare edelim, daha sonra babaya bir çok şeyi aldırırız.
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top