Bölüm 53: Aura 🦊
🦊
Merih korkuyla bana baktığında, "Onu hissettim." demem bir oldu. Ben bunu dediğimde korkulu ifadesi şaşırmış bir hal aldı.
"Hissetim derken?" sorduğunda hepsi birden bana bakmaya başladı. Gülerek iki elimi de karnıma koydum.
"Hissettim, aurasını hissettim." dediğimde karnıma baktı. Daha sonrada masanın üzerinden atlayıp yanıma geldi. Yanıma gelerek elini karnıma koydu. Bana dikkatle baktığında bir kez daha küçük aurasını hissettim. Heyecanla bana bakmaya başladığında "Çok küçük." dediğimde beni kafasıyla onayladı.
"Çok küçük." diyerek babaanneye döndü. Gülerek "Babaanne, o..." dediğinde bizi sessizce izleyen babaanne gülümseyerek baktı.
"İlk ay sadece bu kadar hissedeceksiniz. Daha sonrada her ay bu aura daha da artacak." dediğinde onu kafamla onaylayarak karnıma baktım. Bu sırada da Yeşim anlam veremeyerek bize baktı.
"Nasıl, daha dört haftalık sayılır ama nasıl?" sorduğunda babaanne sakince ona baktı.
"Dört haftalık ya da bir haftalık fark etmez. Anoxtralar hayvani içgüdülere sahiptir. Bu yüzden de yavrularını daima hissederler. Hele de güçlü aura yaymaya başladıklarında onları hissetmemek imkansızdır." dediğinde karnıma baktım. Aura, bunu bilmiyordum. Demek bu hep hissediliyor. Sanırım bunu bana anlatabilecek kimsem olmadığı için bilmiyorum.
"Kızıl Güzeli ne oldu? Neden üzüldün sen?" sorduğunda Merih'e sessizce baktım. Benim sessiz olmam onu daha da korkuttuğunda kolunu tutarak ona sarıldım.
"Üzgün değilim, uykum geldi. Çok yorgun hissediyorum." dediğimde elini saçıma geçirerek yüzümün önündeki tutamları kulağımın arkasına aldı.
"Yoruldun? Tamam, yatmadan önce yemeğini ye, daha sonrada gidip uyuyalım." dediğinde gülerek onu onayladım. Onayımla beni kucağına alıp sakince babaanenin yanına yürüdü. Koltuğa oturmamı sağladığında hizmetçiler dağınıklığı toplamaya başladı.
"Babaanne onu bir kez daha hissedebilir miyim?" sorduğumda sol eliyle elimi tutup sağ eliyle de saçımı düzelterek güldü.
"Tabikide. Duygu yoğunluğun fazla olduğunda o da aurasıyla duygusunu sana aktarıyor. Hatta doğuma yaklaştıkça bunu bizlere ve en çokta Merih'e bu duyguyu hissettirecek." dediğinde Merih de boşta duran elimi tuttu. İkisine de güldüğümde Murat abim sırıtarak koltuğa iyice yerleşti.
"Olcay da doğmaya yakın tüm aileye bunu hissettirmişti!" dediğinde Olcay'a baktım. O ise ona tekme attı. Bu şekilde kavga etmeye hazırlanıyorlarlardı ki Merih'in oluşturduğu aurayla bize dönmeleri bir oldu. İkiside aynı anda uslu duraklarda bir süre sonra babam aradığı için onlar önden ayrıldılar. Yeşim de insan bölgesine gitmesi gerektiğini söyleyerek kalktı. Ferit de ardından saçma sapan sebeplerle onun peşinden gitti. Babaanne ise diğerlerini alarak gitti. Etraf toplanınca hizmetçilerde gidince Merih ile yalnız kalmış olduk. İkimizde sessizce yatağa uzanmış bir şekilde birbirimize bakarken elini yanağıma koydu.
"Dize." dediğimde mırıltıyla gözlerime baktı. Onun bu sessiz haline iç çekerek "Dize ben... bende annem gibi..." dememle kaşlarını çatarak bana baktı. Ben ise kendimi gülmeye zorlayarak "Eğer onun gibi tek ben ölürsem onu suçlama." dediğimde sinirle bana baktı.
"Saçmalamayı bırak, sana bir şey olmayacak." dediğinde yanağımdaki elini tuttum.
"Ama olabilir." dediğimde elini çekmek istedi. Elini daha sıkı tutarak "Olursa ona iyi bakmak zorundasın!" dişlerini sıkarak gözlerini kapattı. Yemek sırasında sırf bu yüzden onları söylediğini biliyorum ve bende bunları ona şimdi söylemeliyim.
"Mısra, sus. Bu konuya girme, böyle bir şey olmayacak." dediğinde doğrularak dirseğimin üzerinde durdum. Elimi gözünün üstüne koyarak alnını öptüm.
"Bu şekilde tepki verme, o bizim küçük Deniz'imiz değil mi?" sorduğumda gözlerini yavaşça açarak sarı gözlerini görmemi sağladı. Sarı gözlerini açtığında hafiften sulanmaya başlamıştı. Gülerek "Hey, hadi ama! Bende mi ağlayayım?" sorduğumda gözlerini kaçırdı. Gülerek karnına oturup ona sarıldım. O da bana sarılarak saçımı kokladı.
"Seni kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden lütfen bu konuyu açma." dediğinde doğrularak ona baktım. Sarı gözleri koyu ve cansız durduğunda elimi gözünün üstüne koydum.
"Sen nasıl istersen ama gözlerini bu şekilde yapma. Canlı durunca daha güzeller." dediğimde gözlerinin parlamasını sağladı. Dudağını öpüp "Sen benim en güçlü panterimsin." dediğimde kaşlarını çattı.
"O ne demek? Başka bir panter daha mı var?" sorduğunda kahkaha atarak onu onayladım.
"Hafızanız çok kötü Bay Belgin! Sevimli bir panter daha geliyor ya." dememle belimi tutarak yatağa uzanmamı sağladı. Üstümde durarak dudağımı öptü.
"Ah, sanmıyorum. Onun annesi sensin bu yüzden de daha güçlü olabilir." demesiyle kahkaha atarak elimi boynunun arkasında birleştirdim.
"O zaman çok da yakışıklı olur desene." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Elini saçıma geçirerek alnımı öptü. Daha sonrada doğrulup oturdu. Onu sessizce izlediğimde derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Birden sırıtmaya başladığında kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Bebeğin türü baskın olarak ne çıkarsa ikinciyi farklı yapalım mı?" demesiyle yastığı suratına attım.
"Bak bu konuya girip durmasana! Biraz öncede tüm ailenin önünde söylüyorsun aptal! Sen utanmıyorsun ama ben utanıyorum." dediğimde ona attığım yastığa sarılarak yanıma uzandı.
"Evet, sinirlendin ve az kalsın beni öldürüyordun!" dediğinde dudağını öperek tavana baktım.
"Hakkettin! Hem daha doğmadan ikinciyi düşünmeye neden başladın ki? Biri sana yetmiyor mu?" sorduğumda sarıldığı yastığı diğer tarafa atarak bana sarıldı.
"Yetebilir ama ben şimdiden ikinciyi isteğimi belirtmek istiyorum." dediğinde ona arkamı döndüm. Ellerini karnımda birleştirerek "Kızdın mı?" sorduğunda ses çıkarmadan öylece karşıya baktım. Boynumu öptüğünde gözlerimi kapattım. İkinci isteği tuttu bununda! Ben daha bunda sağ çıkar mıyım onu bilmiyorum. İç çekerek "Ne düşündüğünü biliyorum ve senden bunu düşünmeyi bırakmanı istiyorum." diyerek beni kendine çevirdiğinde gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim. Elini saçıma geçirerek yavaşça okşadı. Gözlerimi öpüp "İkinciyi istediğimi söylüyorum çünkü senin sağ çıkacağını biliyorum. Bebeğimiz, sen ve ben, sadece biz." dediğinde yavaşça gözlerimi açtım. Ona baktığımda alnını alnıma koyarak sarı gözlerini daha da parlak hale getirdi.
"Dize, kendimi kandırmak istemiyorum." dediğimde kafasını iki yana salladı. Dudağımı ısırarak "Bebeğin türü iki değil üç, sende biliyorsun. Farklı türlerde doğum riski fazla ve bizim bebeğimizde üç tür olduğu için..." dediğimde dişlerini sıkmaya başladı. Elimi yanağına koyarak "...böyle yapma. O sağ olduğu müddetçe sorun yoktur." dediğimde sarı gözleri yavaşça mor rengi almaya başladı.
"Sorun yoktur? Ben... sensiz kalamam!" dediğinde gözleri dolmaya başladı. Elimi yanağından saçına geçirerek güldüm.
"Bensiz kalmış sayılmıyorsun, bebeğimiz bizim parçamız. Öyle değil mi?" sorduğumda yaşlar yavaşça gözünden akmaya başladı. Gözünü silmek istediğimde elimi tuttu.
"Öyle. Ama sensiz kalmama izin veremezsin!" dediğinde diğer elimle gözünü sildim. O da elini yanağıma koyarak "Buna izin verme." dediğinde dudağımı ısırarak onu izledim. Daha sonrada onu kafamla onayladığımda beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Tür farklılığında baba güçlü bir türden ve anne güçsüz bir türden ise doğan bebek doğası gereği olduğu gene göre ağır doğar. Eğer baskın türü panter olursa doğum normal doğum dan daha fazla acı verici olacak. Bir çok tür buna dayanamayıp öldü. Ya da çocukları doğum sırasında öldü. Merih'e ne kadar söz verirsem vereyim doğumda ölme ihtimalim yüksek. Ya da ölmem bilmiyorum ama bunun tehlikeli olduğunu biliyorum. Bu her kitapta açıkça yazıyor ve kimse bunu değiştiremez.
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top