Bölüm 5: Panter 🦊

🦊

MISRA AKTAN

Üçümüz de insan formumuza dönerek birbirimize kısa bir bakış atıp Murat abinin arabasına geçtik. Arabaya binmemle Olcay sırıtarak "Hâlâ şu 'Leke' olayı ile gezmek zorunda mısın? Diğerlerinin seninle dalga geçmesine sebep oluyorsun." dediğinde onun bu haline iç çekerek baktım. Ardından da koltuğun arka boşluğundaki poşetleri onlara fırlattım. Bende bana ait olanı alarak,

"Olabilir ama ben sırf fazla kuyruğa sahip olmam dan dolayı yalakalık istemiyorum, helede Fatih Karan dan!" dediğimde ikisi de aynı anda yüzünü buruşturdu.

"Fatih Karan'ı unutmuşum." dediğinde kafamı iki yana sallayarak poşetin içinden tişörtü çıkardım. Fatih Karan daha önce de dediğim gibi, o adam bizim liderimiz ve çok katı bir tilki. Eğer altın tilki olan yani yetenekli bir tilki bulduğu anda bölgemizin muhafızlarından biri olamaya zorluyor ki bu da abimlerin ve benim en son istediğimiz şey! Arabanın restoranlardan birinde durmasıyla kendimi öne çekerek açıkça,

"Bende para yoktur." diyerek onlara bakınca Olcay da sırıtarak elini cebine vurdu.

"Bende de." dediği anda ikimizde aynı anda Murat'a döndük. Bize bıkkın bir şekilde bakarak iç çekti.

"Neden kardeşlerim sizsiniz ki!" diyerek arabadan indiğinde yumruğumu öne uzatarak onun vurmasına izin verdim.

"Hesap kakalandı!"

"Beleşe yemek!"

Diyerek ikimizde sırıta sırıta arabadan indik. Bizi umursamadan o önden içeriye girdiğinde bizde onun arkasından içeriye geçtik. Masallardan birine geçmemizle gelen garsona sipariş vererek yerimize iyice kurulduk. Murat ikimize bir süre bakarak "Sırf ben ısmarlıyorum dedim diye gavura hesap kakalar gibi tüm restoranı almanıza gerek yok." dediği anda ikimizde aynı anda başka tarafa baktık.

"Bana laf atma babam bana size verdiğinden daha az harçlık veriyor, hatta düzgün harçlık bile vermiyor. Tüm paramı sizden alıyorum." dediğimde Olcay da beni onayladı.

"Haklı, benimde fazla yaramaz olduğumu söyleyerek harçlığımı kesiyor!" dediğinde Murat bu açıklamalarımız karşısında şaşkınca bize baktı.

"Oysaki sen, onun biricik oğlusun!"

"Sana bir şirketi bile kolayca emanet edebiliyor!"

Dediğimizde kaşlarını çatarak bize baktı daha sonrada gülerek "Kıskanmayın sizi veletler!" dediğinde ikimizde aynı anda yüzümüzü buruşturduk. Biraz önce de dediğim gibi dışarıya çıkmama pek izin verilmediği için ve zaten babamın en sevmediği evladı olunca para alamıyorum, Olcay da fazla soruna sebep oluyor diye ceza olarak az miktarda para alıyor ve Murat ise o şirketin kartını kullanabilen ve ayriyeten para alabilen tek uslu ve çalışkan evlat. Garson yemekleri getirdiğinde konuşmayı bırakarak sakince yemeklere odaklandık. Bir süre sessizce yemek yesek de arkadan birinin yemeğime çatalı daldırması ile şok içinde arkamı döndüm. Sırıtarak yemeğimi yiyen tilki bana gülerek çatalı bıraktı.

"Tavuklar güzel!" diyerek yanıma oturduğunda Olacy'ın yüzünü buruşturması bir oldu.

"Geldi yine üçkağıtçı!" dediğinde Murat koluna vurarak susmasını sağladı daha sonrada garsonu çağırmak üzereyken ona izin vermeyerek söze girdim.

"Boşuna çağırma iştahım kaçtı! Al benim yerime ye." diyerek sandalyemi diğer tarafa doğru çektim. Ben bunu yapınca sandalyemi tutarak ilerlememi engelledi.

"Nereye gidiyorsun ya!" dediğinde sandalyeden kalkarak diğer masadaki sandalyeyi alıp ikilinin ortasına geçtim.

"Senden uzak olan her yere!" diyerek Olcay'ın kolunu tutarak ona sarıldığımda, karşılık vererek beni kendine çekti.

"Bir daha o pis ellerini Mısra'ya süreme!" diyerek tehditkarca hırladığında bende onu hızlıca onayladım.

"Evet, o pis elini bana sürme!" diyerek daha sıkı sarılınca Murat gülerek bize baktı.

"Kardeşimden uzak dur Can, senden nefret ettiğinin farkındasın değil mi?" sorduğunda Can omuz silkerek bana doğru güldü. Ben ise bunun üzerine yüzümü buruşturdum. Murat da tekrar araya girip "Hem, sen neden buraya geldin?" sorduğunda omuz silkerek oturduğu sandalyeye iyice yayıldı.

"Hiç, buralardaydım ve Mısra'nın kokusunu alınca bir uğrayayım dedim." diyerek bana daha pis gülünce Olcay önündeki menüyü alarak beni görmesini engelledi.

"Karan, soyadına sahip olmasaydın şimdiye ölmüştün biliyorsun değil mi?" sorduğunda ne tepki verdiğini göremedim ama bozulduğunun farkındayım. Onun hassas noktası babası, babası ona değer vermiyor ama tüm tilkiler ona yalakalık yapıyor bu da onun gururunu incitiyor. Gülerek Olcay'a döndüğümde bana gülerek kulağıma eğildi.

"Bunları burada bırakıp kaçalım mı?" sorduğunda onu hızlıca onaylayarak sandalyeden kalktım. O da benim ardımdan kalkarak "Bizim bir işimiz var, bu yüzden de kaçtık." dediğinde Can hızlıca reddetmek için ağzını açmıştı ki Murat ondan önce davranıp bizi onaylayarak cebinden bir miktar para çıkartarak bize uzattı.

"Gidin siz, zaten Can ile konuşmam gerekenler var." onun masadan kalkmasını engellerken bizde hızlıca restorandan ayrıldık. Restorandan çıkmamızla,

"Sümsük herif!"

"Yalaka p*ç!"

İkimizde aynı anda konuştuk, daha sonra da gülerek Murat'ın verdiği parayı sayarak bölüştük. Kendi için olan kısmı alarak "Sen yurda dönersin, benim küçük bir işim var." dediğinde gülerek omzuna vurdum.

"İyi, tatlı sevgilini gör sen!" diyerek ters tarafa gittiğimde arkadan bana bağırdı. Bağırmasını umursamadan yürümeye devam ettim. Gidecek pek bir yerim olmadığı için kediyi bıraktığım yere geri döndüm ama boş bir arka bahçeyle karşılaştım. Kediyi bir süre arasamda onu hiçbir yerde bulamadım. İç çekerek arkamı dönmemle birinin bana çanta fırlatmasıyla tilki reflekslerim sayesinde yakalamam bir oldu.

"Eğer okuldan kaçıyorsan, geri dönme!" diyerek ağaca yaslanmış bir şekilde bana bakan renkli gözlü pantere şaşkınca baktım.

"Senin ne işin var burada?" sorarak etrafıma bakındığımda omuz silkti.

"Hiç, bir kediyi kaybettim onu arıyordum ve onun yerine yolunu kaybetmiş bir tilki buldum." dediğinde yüzümü buruşturarak arkamı döndüm. Daha sonradan da olsa kedi dediğini fark ederek yarım bir şekilde dönerek göz ucuyla onu izledim.

"Kedi? Nasıl bir kedi?" sorduğumda ağaçtan ayrılarak elini siyah saçına geçirdi.

"Sarı gözlü ve siyah tüylü bir kedi." dediğinde gülerek ona tamamen döndüm.

"Ah, o kedi senin miydi? Demek bu yüzden aynı kokuya sahipsiniz! Onu boşuna arama çevrede ona saldırabilecek anoxtralar var diye gönderdim." dediğimde tek kaşını kaldırarak gülmeye başladı. Gülmesi tuhafıma gitse de o umursamazca elini uzattı.

"Sıra arkadaşıyız öyle değil mi? Ben Merih ve sende..." diyerek susunca bir süre tereddüt etsem de elini tutum.

"Mısra." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Hızlı konu değiştiriyor. Tuhaf!

"Bir panteri arkadaşın olarak kabul eder misin?" sorduğunda gözlerimi kısarak onu izledim. Ardından da bir süre düşündüm. Aslında bu benim için iyi olabilir. Panterler her zaman avantajlı tarafta olurlar ve güçleri sayesinde korkutan tarafı çok iyi oynarlar. Bu da benim işime yarar.

"Neden olmasın." dediğimde birden beni kendine çekerek sağ elini omzuma koydu.

"Biraz gezelim o zaman tilkicik!" dediğinde rica dan çok emir veren ses tonuna istemeden de olsa güldüm.

"Olur pantercik." dediğimde daha da sırıtarak yürümeye başladı. Bende ona ayak uydurarak yürüdüğüm de yavaşça beni koklayarak yüzünü buruşturdu.

"Üzerinde başka bir koku daha var, kimlerleydin?" sorduğunda tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

"Bundan sanan ne." diyerek ondan kurtularak önden ilerledim.

"Sıra arkadaşınım ve senin için endişelendim tilki neden bu kadar kızdın ki?" dediğinde ona el hareketi çekerek önden ilerlemeye devam ettim.

"Evet sadece sıra arkadaşı." dediğimde gülerek elini cebine koyup yanımda yürüdü.

"Bazı arkadaşlarım biz gezerken, bize katılacak sorun olur mu?" sorduğunda omuz silkerek sorun olmadığını belirttim. Ben böyle yapınca hafif bir şekilde aurasını yaydığın da, onun ezici aurasının beni ezdiğini hissettim. Ona döndüğümde iki gözlerinin parlamasını sağlarken aurasını sınırlayarak, enerjisini yaydığını fark ettim. İstemeden de olsa daha da güldüm. Sanırım bu panterle iyi bir ilişkim olacak!

🦊BÖLÜM SONU🦊

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top