Bölüm 49: Kontrol 🦊
🦊
Aldığım kokuyla gülerek mutfağa girdim. Ben mutfağa girince üzerinde çok tatlı pembe bir önlükle yemek yapan Merih'i gördüm. İstemeden de olsa kahkaha atacakken elimi ağzıma koyarak bir süre durdum. Daha sonrada dudağımı ısırarak elimi ağzımdan çektim. Sakin adımlarla yanına giderek onun dalgın haline baktım. Benim geldiğimin farkında bile değil. Arkadan sarılarak "Pembelerle çok şeker olmuşsunuz, Dize Bey." dediğimde irkilerek elindekileri sıktı. Daha sonrada kasılan bedeni rahatladığında elindekini bırakıp bana döndü.
"Kızıl Güzeli, arkamdan böyle yaklaşma!" dediğinde şaşkınca ona baktım. Hafif de olsa kızgınlıkla söylemesini beklemiyordum. Benim bakışımı görünce "Kızıl Güzeli, eğer sen olduğunu fark etmeseydim. Sana saldıracaktım." diyerek tezgahı gösterdiğinde irkilmem bir oldu. Önündeki tavayı tek seferde ezmiş olması ve tezgahın yarısını buza çevirmiş olması korkutucu mu? Kesinlikle!
"Üzgünüm, böyle olacağını tahmin etmedim." dediğimde iki elini de saçıma geçirerek alnımı öptü.
"Asıl ben üzgünüm. İyi misin?" sorduğunda tekrardan beline sarıldım. Çenemi göğsüne koyarak onu onayladım.
"Biraz korktum ama iyiyim." dediğimde gülerek dudağımı öptü. Derin bir nefes alarak alnını alnıma koydu.
"İyi. Şimdi git ve beni bekle. Senin için kahvaltı hazırlayayım." dediğinde alnımı alnının üzerindeyken, kafamı iki yana sallayarak güldüm.
"Hayır bende yardım edeceğim." dediğimde tek kaşını kaldırdı. Daha sonra belimden tutarak beni kucağına aldı. Bende istemeden küçük bir çığlık atarak ayağımı beline sardım ve kollarımı da boynuna doladım. Bana gülerek sakince yürüdü.
"O zaman bana burada sebzeleri vererek yardım et." diyerek tezgaha oturmamı sağladı. Gülerek onu onaylamamla kesme tahtasını ve bıçağı aldı. Bende ona tabakta olan sebzeleri sırayla verdim. Kesme şekli gerçekten de iyi.
"Aşçılık dersi mi aldın?" sorduğumda sırıtarak bana baktı. Kafasıyla onayladığında "Yalnız kaldığın için mi?" sormamla sırıtması yüzünde daha da yayıldı.
"Yok, daha çok kızları tavla..." diyeceği sırada omzuna vurmamla kahkaha atarak susması bir oldu. Bir kez daha vurmak istediğimde bileğimi tutarak "Şaka yaptım. Bunların hepsini yalnız kaldığım zamanlarda öğrendim." dediğinde onu onaylayarak yanağını öptüm. Ben bunu yapınca sırıtarak bana baktı.
"Bende hep öğrenmek istedim ama... mutfağa girmem yasak olduğu için öğrenemedim." dediğimde sırıtarak elimi öptü.
"Sorun değil, Kızıl Güzeli. Ben senin için her zaman yemek yaparım. Sen sadece yanımda dur." dediğinde yanık kokusu almam bir oldu.
“Kabul edebilirim ama Dize, bir şey korkuyor." dememle ocağa bakması bir oldu. Ocakta duran çaydanlığın kulpu yanmaya başlamıştı. Hızlıca tüpü söndürmek için yaklaştığında ateşin sönmesi bir oldu. Duraksayarak ateşe baktığında burnumdan ağzıma doğru sıcak bir sıvının aktığını hissettim. Elimi burnuma koyarak bir süre bekledim. Elimi geri çektiğimde gördüğüm kanla "Dize." dememle direkt bana döndü. Görüşüm bulanıklaşmaya başladığı için onu görmekte zorlandım. Dengemin bozulmasıyla gözlerim tamamen karardı. En son Merih'in adımı söylediğini duydum. Duyduğum seslerle gözlerimi açtığımda ışıktan dolayı geri kapattım. Bu sırada Merih de aceleyle elini saçıma geçirerek yanıma yatağa oturdu.
"Kızıl Güzeli?" dediğinde bir kaç kez gözlerimi kırptım. Çevredeki ışığa alıştığımda bana endişeyle bakan bir çift sarı göze baktım.
"Dize." dediğimde bize bakan üç tilki ve bir panteri gördüm. Yutkunmakta zorlandığımı hissettiğimde babaannenin yanında duran kadın hızlıca yanıma geldi. Merih'i benden uzaklaştırarak elindeki su dolu şişeyi verdi. Yanımda duran sandalyeye oturarak bana uzattığında anlam vermeyerek etrafıma baktım. Yorgun hissediyorum ama bu kadın da kim?
"Adım Ceren. Senin yeni doktorunum. Şimdi biraz su iç." dediğinde dudağımı ısırarak doğruldum. Kadında bana destek olduğunda doğrulmak daha kolay oldu. Suyu içtiğimde bana bakan başka endişeli iki çift göze baktım. Bana dikkatle baksalar da Merih'in endişesi onların endişesini bastırıyor.
"Neden hepiniz bana endişeli bir şekilde bakıyorsunuz?" sorduğumda Olcay birden yumruğunu sıkmaya başladı.
"Sorduğu soruya bak. Bu kızı nasıl bizim annemiz doğurdu anlamıyorum." dediğinde anlamayarak ona baktım. Neden böyle dedi ki? Benim hâlâ aynı ifadeyle baktığımı görünce Murat araya girdi.
"Nasıl bayıldığını hatırlamıyor musun?" sorduğunda bir süre duraksadım. Bayıldım? Ben bayıldım, evet ama nasıl? En son Merih'le beraberdim. Kahvaltı hazırlıyorduk ama küçük bir yangın çıktı. Sonra ise ben onu söndürdüm ve burnum kanadı.
"Oh, yeteneğimi kullandım ve sanırım bu yüzden bayıldım." dediğimde kadın yani Ceren sakince beni onayladı.
"Evet, yeteneğiniz den dolayı baydınız." dediğinde sakince onu onayladım. Babaanne ise ciddi bir ifadeyle bakmaya devam edince " Merak etmeyin, iyi. Sadece yeteneğini kullandığı için hızlı bir şekilde yoruldu. Bu yüzden de baydı. Her altın anoxtra da olan sıradan bir hamilelik durumu. Sadece kendinize dikkat etmelisiniz, güç kullanımında bebeğe zarar gelmez daha çok size zarar gelir." dediğinde sessizce onu onayladım. Kadın sakin ifadesini koruyarak "Peki o zaman, kontrolleri yapmaya ne dersin?" sorduğunda önce Merih’e baktım ardından da daha önceki ertelenen kontrollerden ötürü kadını sakince onayladım. Gülerek sandalyede onlara dönüp "Peki, baba kalabilir ama siz beyefendileri ve hanımefendiyi dışarıya alabilir miyim?" dediğinde ona anlam veremeyerek baktım. Babaanne ise sakince Murat ve Olcay'ın sağ ve sol omzunu tutarak onları dışarıya yönlendirdi. Onlar çıktıktan sonra Ceren sakince sandalyede geri giderek masanın üzerindeki çantayı alarak yanıma geldi. Çantayı kurcalayarak "Öncelikle sizin kanınızı alacağım, bazı testler için gerekli olacak." diyerek orta boy bir kutu çıkardı. Sakince açılmamış orta boy bir iğne çıkararak "Bebek için sorun teşkil eden bir şey var mı diye kontrol edeceğiz. Biliyorsunuz ki siz ve eşiniz..." diyerek Merih'e baktığında o da bana bakıyordu. İkimizde sessiz kalarak onu onayladığımız da "Tamam o zaman, kan alacağız ve ardından da ultrasona jinekolojik yoldan yapacağız." dediğinde Merih anlam veremeyerek ona baktı.
"Bu daha farklı değil miydi?" sorduğunda eldiveni takarak bize güldü.
"Ultrason, gebeliğin ilk 13 haftasına kadar vajinal yolla, daha sonraki dönemlerinde ise abdominal (karından) yolla yapılır. Bu annenin herhangi bir sorunu olup olmadığını öğrenmek içindir. Zaten sizde farkındaysanız Mısra Hanım için bu hamilelik tehlikeli. Bu yüzden de sizin kontrolleriniz diğer kontrollerden farklı olacak. Neyse daha sonra ultrason incelemesine geçerek gebeliğin nasıl ilerlediğine bakacağız." dediğinde bunu reddetmek istedim. Ama kadın sakince bunun zorunlu olduğunu ve bebek için yapılması gerektiğinden bahsetti. Bende mecburen kabul ettim. Ceren Hanım önce bazı soruları sorarak kan aldı. Ne tür ağrılarım ve rahatsızlığım olduğunu sordu. Daha sonrada dediği yollarla kontrolünü yaptı. Şimdilik bir sorun olmadığını ve ilerleyen zamanda da bebeği daha iyi göreceğimizi söyledi. Bulunduğumuz hastane odasından çıkmamızla bizi bekleyen üçlüyle baktık. İki taraf olarak sessizce çıkışa doğru ilerledik. Olcay ve Murat beni Merih den uzaklaştırarak kendi aralarına aldılar. Her dakika bana bakıp rahatız etmeleri dışında hastaneden çıkana kadar onlarla ilerledik. Çıkışa geldiğimizde büyük bir siyah minibüse bindik. İkili yine, iki yanıma otururken babaanne ve Merih de karşımıza oturdular. İkili bir süre sırıtarak bana baktılar.
"Hamile misin şimdi?" dediğinde Olcay'a dönemem bir oldu. Benim 'salak mısın?' bakışımı görünce sırıtarak "Bu boyla sen mi bebeği taşırsın yoksa bebek mi seni taşır bilemedim." demesiyle Murat gülmesini bastırmaya çalışarak yumruğunu uzattı. Olcay da kahkaha atarak yumruğuna vurduğunda sinirle onlara baktım.
"Kes sesini, ben kısa değilim!" dediğimde Murat dalga geçen bir mırıltıyla beni onayladı. Sinirle ona baksam da hemen Merih'e dönerek "Ben kısa mıyım?" sorduğumda elini ağzına koymuş gülmesini bastırmaya çalışıyordu. Sinirle ayağına tekme atarak "Sen de mi? Babaanne!" dediğimde hafif bir gülümsemeyle bana baktı.
"Ah, hayır kısa değilde fazla... sevimli bir boyda duruyorsun." dediğinde anlamayarak ona baktım. Şimdi beni övdü mü gömdü mü? Ben anlam veremesemde hızlıca "Merih karına bu şekilde gülme!" dediğinde babaanneye bakmayı bırakıp sinirle ona baktım. O ise sırıtmaya devam ederek arkasına yaslandı.
"Kızıl Güzeli, babaannenin de dediği gibi sevimli bir boyuttasın. Sana yakışıyor." dediğinde istemeden de olsa gülmem bir oldu. Bir süre ikimizde birbirimize bakmaya devam edince, Olcay elini gözüme koyarak beni kendine çekti.
"Tamam yeter bakıştınız!" diyerek kafamı göğsüne bastırarak bir şey görmemi engelledi. Beni daha da kendine bastırdı. Murat ise beni ondan kurtararak sinirle ona baktı.
"Çocuklaşma! Kıskanç pe..." diyeceği sırada susması bir oldu. Daha sonrada sırıtarak elini saçıma geçirip "Şimdi, bu salağı es geçersek eğer, ben dayı oluyorum dimi?" sorarak bana baktı. Onu kafamla onayladığımda daha da sırıttı. Olcay da onun gibi sırıtmaya başladığında ikisi de aynı anda,
"Bebeğin baskın türü tilkiyse ismini biz veririz!"
"Bebeğin baskın türü tilkiyse ismini biz veririz!"
Dediklerinde şaşkınca onlara baktım. Babaanne de gülerek "Ferit de baskın türü panterse ismini biz verelim diyordu." dediğinde şaşkınca babaanneye döndüm. Bekle, çocuk benim ve acısını çekip doğuracak olanda benim ama neden ismini bunlar vermek istiyor?
🦊Bölüm Sonu🦊
Daha öncede dediğim gibi bu konu hakkında bildiğim kadarını yazdım. Hatalarım olabilir bunu mazur görün.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top