Bölüm 48: Güvenli Ev 🦊
🦊
Merih bana bir süre şaşkınca baktı. Daha sonrada onun geldiği ve benimle beraber konuştuğunu söyledi. Hatta üzerimde zihin nüfuzunu kullandığını söyledi. Bunun ne kadarına inanmam gerektiğini bilmiyorum ama teyzem neden zihnime girmek istedi ki? Hatta ben neden bunları hatırlamıyorum? Kafamı iki yana sallayarak "Dize bu saçmalık! Eğer öyle olsaydı ben bunu hatırlarım." dediğimde dikkatle bana bakmaya devam etti.
"Tamam. Bana seni hastaneye götürdüğümün öncesinde ne yaptığını söyle." dediğinde gülerek konuşmak istedim. Ama aklıma bir türlü ondan önce ne yaptığım gelmedi. Sağ elimi başıma koyduğumda Merih korkuyla "İyi misin?" sorduğunda gözlerimi kapattım. Başım ağrımaya başladı. Çok fazla ağrıyor!
"Dize, eve gidelim." dediğimde beni onaylayarak elini yanağıma koydu.
"Tamam ama sen iyi misin? Bir kez daha hastaneye gidelim mi?" sorduğunda kafamı iki yana salladım. Arkama yaslanarak kemeri sıkıca tuttum.
"İyiyim, sadece başım ağrıdı. Eve gidelim." dediğimde beni onaylayarak arabayı çalıştırdı. Hareket etmemiz beraber gözlerimi kapatarak ne olduğunu düşünmeye çalıştım. O adamın kafasından çıktıktan sonrası yoktur. Neden o kısımdan sonrayı hatırlamıyorum. Başımı ağrıtıyor ama hatırlamak istiyorum. Arabanın farklı bir yolda gittiğini fark etmemle doğrularak "Nereye gidiyoruz? Evin yolu..." demek istediğimde kafasını iki yana sallayıp bana kısa bir bakış atıp yola geri döndü.
"Yeni eve gidiyoruz Kızıl Güzeli. Ne kadar oradan ayrılmak istemesen de, orası tehlikeli ve baya dağınık durumda." dediğinde ses çıkarmadan onu izledim. Benim sessiz halim onu korkutmaya başlayınca ayaklarımı kendime çektim.
"Sorun değil. Bebeğimize zarar gelmesini istemiyorum." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Ben ise kendime çektiğim bacağıma sarılarak "Ayağım üşüdü." dediğimde gülerek bana baktı. Daha sonra da arabayı tekrar yolun kenarına çekti. Daha sonrada kapıyı açarak kendi ayakkabısını çıkardığında kahkaha atmaya başlamam bir oldu. O da benim gibi gülerek çıkardığı ayakkabıyı bana uzattı. Bir elimi karnıma koyarak diğer elimle de ayakkabıyı ittim.
"Gülmeyi bırak ve giy. Hasta olmanı istemiyorum." dediğinde geri çekilmek istedim. O ise bileğimi tutarak kendine çekti. Dudağıma küçük bir buse bırakarak "Giy! Eğer hasta olursan pastayı unut." dediğinde boynunun arkasından tutarak geri çekilmesini engelledim.
"Bay Belgin, ben pastasız yaşayabilirim." dediğimde tek kaşını kaldırdı. Ben ise dudağına küçük bir buse bırakarak "Sadece siz olmazsanız bu Belgin yaşayamaz." dediğim anda çenemi tuttu.
"Beni kışkırtman hoş değil." dediğinde gülerek dudağını bir daha öptüm.
"Ben kimseyi kışkırtmıyorum! Eğer kışkırtsaydım... Bay Belgin için hiç iyi olmazdı." diyerek geri çekilmek istediğimde bana izin vermedi. Bir elini yanağıma diğer elini de belime koyarak sırıttı.
"O zaman Bayan Belgin bunu denemeli. Nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum." diyerek dudağımdan öpmeye başladı. Ona izin verdiğimde elini belimden çekerek saçıma geçirdi. Bende boynundan tutmamla birinin yüksek sesini duymamız bir oldu.
“İyi misiniz?" sesiyle Merih den ayrılmam bir oldu. Ben ondan ayrılınca küfür ederek geri çekildi. Arabanın yanına gelen adam ikimize dikkatle baktı. Merih ise dişlerini sıkarak ona baktı. Bir süre bize baktıktan sonra "Şu ergenler... yiyişecek başka bir yer bulamıyor. Sü*tuğünü alıp başka yerde ne halt yiyorsan ye!" diyerek geri çekildiğinde Merih'in siniri daha da arttı.
"Kızıl Güzeli sen arabada kal ben hemen geleceğim. Ayrıca bunu da giy!" diyerek koltuğun köşesindeki ayakkabıyı kucağıma bırakıp arabadan indi. Kapıyı kapattığında film camdan dolayı dışarıyı düzgün bir şekilde göremedim. Ama çok fazla görmesem de ona yumruk attığını az çok tahmin edebiliyorum. İstemeden de olsa gerileyerek onlara baktım. O adama neden o şekilde yumruk atmaya devam ediyor. Hızlıca kapıyı açtığımda "...kurusuna vurmadım zaten! Sende gelmiş burada ortamın içine ediyorsun yetmiyor karıma laf söylüyorsun!" diyerek vurmaya devam edince hızlıca arabadan çıktım.
"Dize, kes şunu! Onu öldürmeyi mi planlıyorsun?!" bağırmamla adama yumruk atmayı bırakıp mor gözleriyle bana döndü. Hızlı nefesler alarak adama son bir yumruk atıp yere bıraktı. Daha sonrada sakince kafasını iki yana salladı.
"Ben kimseyi öldürmüyorum, sadece stres attım. Ayrıca hava soğuk arabaya geç." dediğinde adama bakmak istedim. Ona bakmak istesem de görüş alanıma girerek kafasıyla arabayı işaret etti. Mecburen arabaya bindiğim de o da binerek direkt arabayı çalıştırdı. Bende sessizce ona baktığımda "Üzgünüm. O doktora vurmayı çok istiyordum." dediğinde kafamı iki yana salladım. Bu adam uslanmaz! Kesin bir uslanmaz!
"Doktor veya başka birsi fark etmez, kimseye vurma!" dediğimde yüzüme bile bakmadan sırıtarak bana telefonu uzattı.
"Çok konuşmada ambulansı ara." dediğinde tek kaşımı kaldırmam bir oldu. O ise sırıtmaya devam ederek "Sonuçta sen ne kadar söylersen söyle ben onlara vurmaya devam ederim. Ayrıca orada kan kaybından ölebilir. Hoş bu iyi olurdu ama..." dediğinde hızlıca ambulansı aradım. Başta konuşan ben olsamda bulunduğumuz yerin adresini bilmediğim için adresi Merih tarif etti. Daha sonrada araba ormanlık alana girdi. Hava karardığı için biraz korkmadım değil. Korku filmlerinde de ne varsa hep ormanlık alanda olmuyor mu? Benim etrafa baktığımı fark edince "Sen, korktun mu?" sorduğu anda irkilerek ona baktım. Ben irkilince "Özür dilerim Kızıl Güzeli. Seni korkutmak istemedim." dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Korkmadım ama... neden buraya geldik?" sormamla arabayı son bir kez daha yükseklikten geçirip arabayı durdurdu.
"Güvenlik amaçlı ev burada?" diyerek küçük bir kumandaya bastı. Önümüzdeki sarmaşıkla kaplı yer yavaşça açılarak büyük bir ev girişini gösterdi. Büyük bir açıklık ve evin karşısındaki büyük yuvarlak bir çeşme vardı. Arabayı içeriye sürdüğünde bizi birkaç takım elbiseli adamın karşılaması bir oldu. Duran arabadan inmek üzereyken "Bekle." dediğinde açık kapıyı tutarak ona baktım. O ise hızlıca arabadan inip benim yanıma geldi. Köşeye koyduğum ayakkabıyı alıp yere diz çöktü.
"Di.. Dize gerek yoktu. Hem senin ayakların..." diyemeden bana susmamı söyleyen bakışlarıyla konuşmayı bıraktım. Bağcıklarını bağladıktan sonra elimi tutarak beni kendine çekip kucağına aldı.
"Şimdi güzel karımın, yemek yemesi ve ardından dinlenmesi gerekiyor." dediğinde boynuna sıkıca sarıldım. Ben bunu yaptığımda alnımı öperek "Ne yemek istersin Kızıl Güzeli?" sorduğunda saçıyla oynadım.
"Kocam ne hazırlarsa onu yerim." dediğimde sırıtarak eve girdi. Girişe girmemizle direkt salonu, merdivenleri ve mutfağın kapısını görmem bir oldu. Beni daha düzgün tutarak merdivenlerden yukarıya doğru taşıdı. Merdivenleri çıktığında bizi yedi odalı koridor karşıladı. Şaşkınca "Neden bu kadar çok oda var?" sorduğumda sırıtarak koridorun sonundaki olan odaya girdi.
"Bilmem." dediğinde gülmeye devam etti. Neden bir işler çeviriyor gibi geliyor. Yatağa oturmamı sağlamasıyla kolunu tuttum. Dikkatle yüzüne bakınca "Kızıl Güzeli bu bakış da ne?" sorsa da yüzünden pek bir şey anlamadım. En sonunda iç çekerek kolunu bıraktım.
"Ne iş çeviriyorsun?" sorduğumda bir süre etrafına baktı daha sonra da bana döndü. Yere tek diz çökerek elimi tuttu.
"Tamam, açıkça söylemem gerekirse. Gerekmediği müddetçe bu evden çıkmayacaksın." dediğinde şaşkınca ona baktım.
"Ne demek evden çıkmayacağım?" sorduğumda farklı bir yöne bakarak gözlerini kaçırdı. Oturduğum yerden kalkmak istediğimde elimi daha sıkı tutarak kalkmamı engelledi.
"Kızıl Güzeli bak, artık daha fazla hedef olacaksın ve... bu evden çıkmaman daha doğru olacak." dediğinde ne diyeceğimi bilemeyerek ona baktım. Elini yanağıma koyarak "Kızıl Güzeli bu senin için ve merak etme. Bende gitmeyeceğim. Hep burada duracağım." dediğinde sessizce onu onayladım. Benim sessiz kalmam dan dolayı kafasını bacağıma koyarak tamamen yere oturdu. Elimi tutmaya devam ederek "Seni kısıtlamıyorum, sadece senin ve bebeğimizin zarar görmesini istemiyorum." dediğinde boşta olan elimi saçına koydum. Yavaşça masaj yapmaya başladım.
"Kabul ediyorum ama bir kez de olsa dışarıya çıkmama izin vermelisin. Yani kendi başıma çıkmama." dediğimde birden doğrularak bana baktı.
"Hayır! Bu son olanlardan sonra olmaz!" dediğinde bana endişeyle bakan sarı gözlerine baktım.
"Merak etme, Talha da benimle gelir. Yalnız olmam ama dışarıya çıkmam lazım." dediğimde gözleri yavaşça mor renge dönüşmeye başlayınca "Sana sürpriz yapacağım ve bunu bozma." dediğimde gözleri tekrardan sarı rengini aldı. Daha sonrada sırıtarak bana baktı.
"Ne sürprizi?" sorduğunda tek kaşımı kaldırarak onu izledim.
"Söylersem sürpriz olmaz." diyerek dudağına küçük bir buse bırakarak geri çekildim. O ise belimi tutarak yerden kalktı. Diğer elini de yatağa koyarak nefesini hissedebileceğim kadar yüzüme yaklaştı.
"Haklısın, bu yüzden dört gözle bekliyorum." diyerek dudağımı öptüğünde bende onu öperek geri çekildim.
"Tamam." diyerek ona sıkıca sarıldım. O da bana sarılarak sessizce yatağa uzandı. Bende onun göğsüne uzanarak gözlerimi kapattım. Dışarıya çıktığımda yapacaklarımı Merih’in bilmemesi gerekiyor.
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top