Bölüm 42: Buzul 🦊
🦊
Mete'nin söylediklerinden sonra bir süre şaşkınca ona baktık. Daha sonrada yalvararak teyzemin onu evden kovduğunu falan söyledi. Merih açıkça onu reddetti ve gidip otelde kalabileceğini söyledi. Mete durur mu? O da bunu yapamayacağını otele dahi alınmadığını söyledi. Sonuç olarak bizimle beraber eve geldi. Şu an koltuğa yayılmış bize bakıyordu. Merih gözlerini kapatarak "Bir de bu çıktı başımıza!" diyerek gözlerini kapattığında gülerek koluna dokundum. Ben bunu yapınca iç çekerek "Tek kelime etmiyorum." diyerek sinirle merdivenlere yöneldi. Onun gittiğini görünce Mete de sırıtarak ayağa kalkmıştı ki yukarıdan bağırarak "Ona dokunursan tüm kuyruklarını koparırım!" dediğinde Mete'nin eli havada dondu.
"Yapmaz değil mi?" sorduğunda omuz silkerek yanında geçtim. Ben bunu yapınca korkuyla boynuna dokundu. Kafasını iki yana sallayarak "Kuyruklarımı zorla kazandım zaten!" dediğinde bedeni korkuyla titredi. Ben ise gülerek merdivenlere yöneldim. Odada sinirle ne yapacağını düşünen Merih'in yanına oturarak koluna sarıldım.
"Kısa süreliğine katlansan?" dediğimde bana döndü. Bir süre bana öylece baktı.
"Kısa süreliğine, gitmezse..." diyeceği sırada dudağını öpmem bir oldu.
"Küfür yoktur ve teşekkür ederim." dediğimde sırıtmaya başladı. Onun sırıtması ve aşağıdan gelen kırılma sesi eş zamanlı olunca sessizce küfür etti. Dudağımı ısırarak "Mete biraz sakardır." dediğimde bana dikkatle baktı. Daha sonrada kapıya baktı.
"Kapıyı kilitleyelim mi?" sormasıyla gülerek yataktan kalktım. Ben bunu yapınca kolumu tutarak kucağına oturmamı sağladı. Ona sarıldığımda "Benden kaçman hoş değil. Ayrıca odalar ses geçirmez." dediğinde elimi ağzına koymam bir oldu.
"Sussana!" dediğimde elimi tutarak öptü.
"Peki tamam." dediğinde gülerek ona sarıldım. İkimizde bir süre birbirimize sarılsak da aşağıdan daha fazla kırılma sesi gelince "Evi tamamen yıkmadan önce insek iyi olur." dediğinde onu onayladım. Merih aşağıya inerken bende üzerime salaş pantolon ve tişört giydim. Yanlarına indiğimde Mete'nin koltukta uslu uslu oturduğunu gördüm. Tek kaşımı kaldırarak ona bakarken o da karşısında ona hırlayan pantere ve beyaz tilkiye bakıyordu.
"Onları nasıl kışkırttın?" sorduğumda yutkunarak yanındaki yastığa sarıldı.
"Hepsi o, kocan olacak panterin suçu! Tilki bile onun emrini dinliyor." dediğinde mutfağa baktım. Mutfakta yemek hazırlayan Merih'e gülerek kafamı iki yana salladım.
"Anladım. Sen kal biraz böyle. Bana yalan söylemenin bedeli olarak düşün." diyerek karşı koltuğa geçtim.
"Sana yalan söylemedim." dediğinde kızıl tilkiye baktım. O da hırlayarak koltuktan kalktığında küfür ederek yastığa daha da sarılıp "Tamam! Yalan değil. Sadece... annem, Uraz'ın yine bir şeyler yaptığını görünce senin yanında durmamı istedi. Bende böyle yaparsam yanına daha kolay gelirim diye düşündüm." dediğinde mutfağın kapısına baktım. Merih'in bu tarafa odaklandığını biliyorum ki bunları duyduğunun da farkındayım. Onu onaylayarak iyice arkama yaslandım. Ben arkama yaslanınca o da "Artık şunları geri mi çekseniz. Beyaz olan çok fena bakıyor!" dediğinde arkadan Merih gelerek sakince elindeki tepsiyi bana verdi.
"Biraz daha o şekilde dur." diyerek sakince masayı önüme çekti. Ona gülmemle "Şimdilik bunlarla idare et. Daha sonra senin için daha iyisini hazırlarım." diyerek alnımı öptü. Bende gülerek geri çekilmeden dudağını öptüm.
"Sorun değil. Bu benim için yeterli." dediğinde Mete birden öğürmeye başladı.
"Sizin aşk fantezinizi! Biraz olgun olun... ayrıca şunları bir geri çekin beyaz tilki beni her an yiyebilir." dediğinde göz ucuyla ona baktık. Daha sonra da tekrar birimize döndük. Dudağımın köşesini öperek geri çekildi.
"Merak etme daha sonraki hazırladıklarımı da yersen, hatta küçük bir pasta dilimi de yiyebilirsin." dediğinde tabağa döndüm.
"Denerim." dediğimde saçımı öperek yanımdan geçip çekmeceye ilerledi. Bazı dosyaları alarak karşımdaki koltuğa geçti. Bende yemeğe odaklandım. Kızıl tilki yanıma geldiğinde yemekten bir parça peçetenin üzerine koyup onun önüne bıraktım. O da heyecanla yediğinde bana dikkatle bakan Merih'e güldüm.
"Onlara mama verilmişti." dediğinde omuz silkerek yemeğe döndüm. Mete ise telefonunu alarak iç çekti.
"Gelmesem daha iyiydi. Birde burada aşk fantezisi seyrediyorum." dediği anda ikimizde aynı anda ona döndük. Bizim bakışı görünce "Çok hoş bir çiftsiniz." diyerek kendini gülmeye zorladı. Gülmekten çok küfür eden bir ifadeye sahipti. Bir süre iki tarafta sessiz kalsa da Merih'in çalıp duran telefonuyla mecburen şirkete geri döndü. Sonuçta Mete dışında başka tilkilerde şirkete sorun çıkartı. Merih gitmeden önce Yeşim'i de ne olur ne olmaz diye buraya çağırdı. Ben bunu reddetsem de beni Mete'yle yalnız bırakmayacağını ayrıca güvenlik olarak da birinin daha durması gerektiğini söyleyerek benim karşı çıkmamı engelledi. Sonuç olarak da karşımda oturan ikili birbirlerini yiyecekmiş gibi bakıyorlar. Neden çevremdekiler çok tuhaf davranışlara sahipler ki? İkiliyi arkamda bırakarak merdivenlere yöneldiğim de ikiside aynı anda konuştu.
"Mısra nereye gidiyorsun?"
"Güllü lokumum nereye?"
Sorduklarında gülerek onlara döndüm. Küfür etmek hiç hoş değil Mısra! Sakin ol! Derin nefes al ve sakin ol..."Sizce evimde nereye gidebilirim!" bağırmamla ikili irkilerek bana baktı. Şu an acayip sinirli hissediyorum. Gözlerimi kapatarak bir süre öylece durdum. Daha sonrada kendimi gülmeye zorlayarak "Üzgünüm. Biraz sinirli ve yorgun hissediyorum. İzninizle." diyerek hızlıca üst kata çıktım. Odaya geçerek kapıyı kilitlediğimde aşağıdaki sesler hızlıca kesildi. Dikkat etmemiştim ama gerçekten de ses geçirmez. Gözlerimi kapatarak yatağa doğru ilerledim. Başım ağrıyor. Hem de çok fazla! Yatağa uzanmak istediğimde kafamda sesler duymaya başlamam bir oldu.
"Sesi sende duymuyor musun? Tehlikeyi hissetmiyor musun? Çok fazla dikkatsizsin!" sesleri daha da artmaya başladı. Elimi kulağıma koyarak yatağa uzandım. Bacağımı kendime çekerek elimi daha da kulağıma koydum. Çok fazla! Gözlerim kararmaya başladığında "Gerçekten de dikkatsizsin küçük tilki. Kontrolü devralsam iyi olacak." sesini duydum. Kendimi boşlukta hissetmemle doğrulmam bir oldu. Etrafıma baktığımda karanlığın içinde yerde oturuyordum. Ayağa kalkmamla biri elini gözlerimin üstüne koyarak beni kendine çekmesi bir oldu. Korkuyla pençemi çıkardığımda bileğimi tutarak "Beni kabul et Mısra!" dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Kimsin sen?" sorduğumda sessizce kulağıma doğru güldü..
"Bilmem, ben kimim?" sorduğunda onu sinirle iterek arkama döndüm. Karanlıkla karşılaştığım da "Beni mi arıyorsun?" sesini duyduğumda arkamdan itmesi bir oldu. Öne doğru adım attığımda boynumu sıkarak beni tekrar kendine çekti. Nefessiz kaldığımı hissettiğimde "Beni reddetme. Sadece kabullen!" dediğinde boğazımda soğukluk hissetmem bir oldu. Çok acıyor!
YAZAR
Mısra hissettiği acıyla yatağa uzandığında buzul onu tekrar ele geçirdi. Buzul, Mısra'yı bastırırken bir yandan da onun bedenini kontrol ediyor. Gözlerini açarak yavaşça yataktan doğrulup etrafına bakındı. Oda sakin ve sessizdi ama Buzul bu sessizliğin ne olduğunu biliyordu. Ayağa kalkarak sakince kapıya ilerlediğinde arkasında hissettiği hareketlilikle "Sonunda kendini çıkardın." diyerek arkasını dönüp kendine silah doğrultan adama baktı. Adam sırıtarak tetiğe basmak istediğinde Buzul sessizce güldü. Adam onun gülmesinden korkmuştu çünkü o kadının gözleri yavaşça buz mavisi olurken saçları da yavaşça beyazlaşmaya başlamıştı. Tetiğe basmak istediğinde tetiğin hareket etmediğini fark etti. Silahı kontrol etmek istediğinde Buzul gülerek ona doğru yürüdü.
"Se... sen, nasıl!" bağırdığında Buzul ona doğru yürümeye devam etti.
"Siz gençlerin bu oyuncaklardan ne anladığını merak ediyorum." diyerek elindeki silahı alarak yere fırlattı. Adam ise olduğu yerde ne tepki vereceğini bilemeyerek ona baktı. Buzul sakince onun boynunu tutarak kapıya fırlattı. Adam acıyla nefes almaya başladığında,
"Se... sen de nesin?" sordu, Buzul ise gülerek ona baktı. Daha sonrada ona doğru yürüdü.
"Çok terbiyesizsin. Gençler yaşlılara saygı nedir bilmiyorlar anlaşılan." dediğinde adam istemeden de olsa ona baştan aşağıya baktı. Kendisinden daha genç yaşta olan bir kızın bunu demesi onu biraz tuhaf hissettirdi. Ama Buzul sırıtarak onun yüzüne basıp "Yüzünü ezsem mi? Yoksa tüm hücrelerini dondursam mı?" sorduğunda adam onun bileğini tuttu. Yüzüne basan ayağın ağırlığı çok fazlaydı. Kafası parçalanacakmış gibi hissettiriyordu. Korkuyla nefes aldığında Buzul da nefessiz kaldığını hissetti. Ayağını geri çekip yere diz çöktü. Elini boynuna koyarak "Küçük Mısra çıkmak istiyor gibi! Ondan önce seni öldürsem iyi olacak!" diyerek elini boynundan çekip o adamın boğazını tuttu.
"Kim...sin..." zorda olsa bunu söylediğinde Buzul sakince güldü.
"Ben mi? Sana ölmeden kim olduğumu söyleyeyim... ben..." diyerek onun kulağına yaklaştı ve cümlesini tamamladı. Adam ise duyduğu şeyle şok içinde ona baktı. Bedeni donsada son kelimeleri 'imkansız' olmuştu.
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top