Bölüm 29: Koruma 🦊
Medya: Mısra'nın Giydiği Elbise
🦊
MISRA BELGİN
Merih beni aşağıya indirdikten sonra Yeşim ve Ferit'in özür dilemesine şaşırmıştım ama babaannenin sorduğu soru beni daha da şaşırttı. Açıkçası bende bunun sebebini bilmiyorum. Daha öncede Murat'ı yaraladığımda bu buz yeteneğini kullanmıştım ve onda da aynı şey olmuştu. Ne yaptığımı hatırlamıyordum. Bana bakan gözlerle daha da gerilerek bakmaya başladığımda Merih beni kendine çekerek "Bu daha sonra konuşulur. Önce yemeğini ye!" dediğinde direkt Merih'e döndüm. Ona teşekkür ederek baktığımda gülerek "Hadi yemeğini ye." dediğinde onu onayladım.
Buz yeteneği nadirdir ve genelde panterlerin kullandığı bir yetenektir. Ben bunu daha önce 10 yaşımda Murat'a saldırmak için kullanmıştım. O zamanda aynısı olmuştu. Biri ile konuştuğumu hatırlıyorum ama onun kim olduğunu bilmiyorum. Ben onunla konuşurken Murat'ı az kalsın öldürüyordum. Göğsüne derin bir buz pençesinin izi vardı. O zamandan sonra Murat ve Olcay bunu gizlediler ve kendi aralarında sebebini araştırdılar. Yine de hiçbir şey bulamamışlardı. Benim tilki yönümü saklama sebeplerimden biride bu.
Yemeği ne kadar yemeye çalışsam da sadece küçük bir kısmını zorda olsa yedim. Geri kalanını ise Merih'e yedirdim. Benim ona uzattığım her kaşıkta reddetse de o yemezse yemeyecegimi söyleyerek zorla yedirdim. Tabak bittiğinde hepsi sessizce yapmaları gereken işler sebebiyle ayrıldıklarında babaanne daha dikkatli olmamı söyleyerek önce o ayrıldı. Bir hafta sonrada babaanne güvenliğim için peşime bir adam bıraktı. Karşımda duran adama kısa bir bakış attıktan sonra Merih'e döndüğümde kafasını iki yana sallayarak gülmesini tutmaya çalışıyordu. Bu hiç komik değil! Neden bir bebek bakıcısı gibi peşime adam takıyor ki! Ona dikkatle bakarak "Adın ne demiştin?" sorduğumda dikkatle bana baktı.
"Talha efendim." dediğinde onu yavaşça onayladım. Baya kaslı, iri yarı, boy pos desen maşallah, yani ne diyeyim ben bu adama!
"Anladım." diyerek Merih'e döndüm. Benim ona bakışımı görünce o da dikkatle bana baktığı anda "Merih bu benden uzun!" dediğimde tek kaşını kaldırdı.
"Ne var bunda?" hafif bir kıskançlıkla sorsa da bunu umursamadan o adama geri döndüm. O da söylediğimi anlamamış gibi duruyordu. Onları umursamadan Talha'nın yanında durdum.
"Bu, baya uzun! Bu beni kalabalıkta kaybeder!" dememle Merih'in elini ağzına koyması bir oldu. Talha ise şaşkınca bana baktı.
"Merak etme Kızıl Güzeli kaybetmez seni." dediğinde kaşlarımı çatarak ikisine de baktım.
"Öyle mi? Kalabalıkta her türlü ben bundan kurtulurum ki!" dediğimde Merih gülerek yanıma geldi.
"Bak güzelim, sen Talha dan kurtulmayacaksın çünkü görevi seni korumak! Ve sen kaçmazsan da o seni kaybetmez." dediğinde onu yavaşça kafamla onayladım. Elini omzuma koymasıyla Talha hafifçe geri çekildi.
"O zaman ben dışarıdayım." diyerek hızlıca dışarıya çıktığında şaşkınca ona baktım.
"Ne güzel anladı." demesiyle onu itmem bir oldu.
"Ödevlerim vardı benim." dediğimde arkadan şaşkınca bana baktı.
"Ne ödevi?" dediğinde sırıtarak ondan uzaklaştım.
"Yapmam gereken ödevler işte!" diyerek hızlıca birkaç merdiven çıktım. O ise küfür ederek çalan telefonunu açtı. Merdivende durarak onu dinlediğimde şirketten aradıklarını anladım.
"Tamam geliyorum." dediğinde birkaç basamak inerek ona baktım.
"Bende geleyim mi?" sorduğumda iç çekerek bana baktı.
"Ödevin yok muydu senin?" sorduğunda gülerek omuz silktim
"Bilmem var mıydı?" sorduğumda etrafına kısa bir bakış atıp ardından da bana baktı.
"Tamam hadi hazırlan." dediğinde hızlıca yukarıya çıktım. O da benim peşimden üst kaya çıktı. Odaya girdiğimizde dolaptan siyah bir takım aldı.
"Hep takım giymek zorunda mısın?" sorduğumda üzerindeki tişörtü çıkararak bana baktı.
"Sayılır. Babaannem resmi giyinme konusunda katıdır." dediğinde onu onayladım. Dolaba bakarak bende elime geçen çiçekli elbiseyi aldım. Gömleğinin düğmelerini kapatırken kaşlarını çatıp "O kısa değil mi? " sorduğunda kafamı iki yana salladım.
"Bilmem, bu yüzden de öğrenelim." dememle beni reddetmek istesede ona izin vermeyerek banyoya girdim. Üzerimi değişmemle hızlıca dışarıya çıkarak Merih'e baktım. Ceketini giymişti ve kol saatini takıyordu. Gülerek "Nasıl olmuş?" sorarak etrafımda döndüğümde bana gülerek baktı.
"Mükemmel!" dediğinde koşarak boynuna sarıldım. Beni kendine çekerek "Bu güzelliğini sadece bana saklasan olur mu? " sorduğunda kafamı iki yana salladım.
"O zaman Bay Belgin'in de aynısını yapması gerekir." dememle kahkaha atarak saçımı öptü.
"Peki o zaman Bayan Belgin, gidelim mi?" sorduğunda onu onayladım. Talha da peşimize takılınca şirkete geçtik. Bu kadar hızlı normale dönmem tuhaf olabilir ama Merih'i daha fazla üzmek istemiyorum. Ayrıca hızlı ruh değişimi konusunda da harikayımdır. Şirkette girmemizle herkes bize döndü. Bize bakmaları tuhaf olsa da Merih sırıtarak "Mükemmelliğinizle fazla dikkat çekiyorsunuz Bayan Belgin." demesiyle gülerek ona baktım. Ayağımdaki topuklu botları ilk kez giydiğim için biraz tuhaf hissettiriyor ama Merih böyle konuştukça rahat hissediyorum. İkimizde geçen sefer bozmayı başardığımız asansöre geçtiğimiz de Talha da bizim arkamızdan girerek köşede durdu. Merih babaannenin bulunduğu katın düğmesine basarak "Yukarıda birilerini görebilirsin ve sakın sinirlenme, olur mu Kızıl Güzeli?" sorduğunda kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Kimi?" sormamla düz bir ifadeyle önce karşıya doğru baktı ardından da bana baktı.
"Şeyi..." kekelemeye başladığında sinirle ona baktım.
"Konuş!" dememle gözlerini kaçırdı.
"Selin'i." demesiyle tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Ardından da sinirle,
"Pardon! Gitmedi mi o kız..." diyeceğim sırada elini ağzıma koyarak beni kendine çekti.
"Bağırma Kızıl Güzeli." dediğinde sinirle ona baktım. O ise kendini gülmeye zorlayarak "Babaannem sırf kıskançlık yüzünden bir çalışanını kovamayacağını ya da anlaşma iptal edemeyeceğini söyledi." dediğinde sinirim daha da arttı. Ben o kızı öldürürüm ama! Benim sinirimin daha fazla attığını görünce "O kızın ailesi ile anlaşmamız var bu yüzden gönderemiyoruz." demesiyle elini tutarak ağzımdan çektim.
"Ne gibi?" sorduğumda iç çekerek durumu anlattı. O kızın ailesi ve şirket arasında büyük bir anlaşma varmış. Anlaşmaya göre iki tarafta bu sözleşmeyi fes edemez. Ederlerse ödeyemeyecekleri miktarda para tahsil etmek zorundalar. Anlaşmaya zarar verecek bir durumsa, bizde o durumu kendi lehimize çeviririz.
"Neye gülüyorsun?" sorusuyla Merih'e dönmem bir oldu.
"Sana ne." diyerek kapıları açılan asansörden çıktım. Ah, onu kovamıyorsak ben de onunla oynarım. Ben önden çıkınca babaanneyi direkt görmem bir oldu. İşi ile baya ilgileniyor. Gülerek "Babaanne!" diyerek yanına gittiğimde gülerek bana baktı.
"Mısra tatlım." dediğinde yanındaki adam direkt bana baktı. Merih arkadan gelerek kafasıyla selam verdi.
"Kusura bakmayın sanırım böldük sizi." dediğinde onlara baktım.
"Konuşmanızı böldüm. Özür dilerim." dediğimde ikisi de güldü.
"Sorun değil canım." dediğinde bir kadın ve çocuk da bu tarafa doğru geldi. Babaanne onlara gülerek "Sizi tanıştırayım, bu torunum Merih ve yanındaki de eşi Mısra." diyerek bizi gösterdi. Daha sonrada adamı ve kadını göstererek "Bunlarda yeni anlaşma yaptığımız ortaklarımız, Gürkan ve Aslı çifti. Tabi bu küçük ufaklığı es geçmeyelim. O da kızları Sultan." dediğinde onları kafamla selamladım. Daha sonrada hep beraber toplantı odasına girdik. İçeriye girdiğimizde dördü kendi aralarında iş konuştular. Bende küçük leoparla ilgilendim.
"Mısra abla, sen tilkisin değil mi?" sorusunu duyduğumda şaşırarak ona baktım. Yavaşça onu onaylamamla gülerek Ama sen bana anlatılan tilkiler gibi gelmedin. Onların çok kötü ve saldırgan olduğunu söylemişlerdi." demesiyle öylece kalakaldım. Saldırgan? Bizi saldırgan olarak mı göstermişler. Hem de leopar olan bir türdeki çocuğa mı?
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top