Bölüm 28: Sessizlik 🦊

🦊

Korkuyla Merih'e baktığımda sinirle Ferit'e dönerek "Kes sesini!" dediğinde Ferit de aynı sinirle,

"Korumaya çalıştığın kadın biraz önce seni ve Yeşim'i öldürmeye çalıştı!" bağırdığında Yeşim'e döndüm. Yaraları çok kötüydü ama onları yaptığımı hatırlamıyordum.

"Ben mi?" dediğimde hepsi bana döndü. Kafamı iki yana sallayarak "Ben... ben..." dediğimde Ferit'in siniri daha da arttı

"Dalga mı geçiyorsun!" bağırdığında Yeşim onun kolunu tuttu.

"Sakin ol! Şuna bak, ne olduğunun farkında bile değil." dediğinde Ferit kafasını iki yana salladı.

"Bu yine de sana saldırdığı gerçeğini değiştirmiyor." dediğinde yutkunarak Merih'e döndüm. Elini saçıma geçirerek yüzümü göğsüne gömdü.

"Sorun yok Kızıl Güzeli, kendin de değildin." dediğinde kafamı iki yana salladım. Konuşmak istediğimde hissettiğim yoğun acıyla gözlerim karardı. En son Merih'in "Mısra." dediğini duydum.

1 HAFTA SONRA

MERİH DİZE BELGİN

Mısra kucağımda bayıldıktan sonra onu hızlıca hastaneye götürdüm. O zamandan sonra kendini odaya kilitledi ve dışarıya çıkmadı. Ona götürdüğüm yemekleri bile zar zor yemesini sağladım. Yaptıklarını hatırlamıyor ama Ferit'in ona bir anda bahsettikleri yüzünden şoka girdi. Yatakta bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde örtüye sarılıyordu. İç çekerek bana bakan babaanneme döndüğümde "Bırak kendi düşüncelerini toparlasın." dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Bir hafta boyunca ona izin verdim ama... şuna bak." dediğimde elini omzuma koydu.

"Biraz daha zaman tanı o zaman! Sonuçta seni yaraladı ve o da kendine ceza vermek istiyor." dediğinde dişlerimi sıkarak tekrar ona baktım.

"Bu yaptığıyla önce kendine sonra bana zarar veriyor ama!" dediğimde iç çekerek son kez Mısra'ya bakıp arkasını dönüp merdivenlerden aşağıya indi. Onun indiği merdivenlere kısa bir bakış attıktan sonra yaslandığım kapı pervazından ayrılıp odaya girdim. Sessizce içeriye geçerek "Mısra Kızıl Güzeli." mırıldanarak bende arkasından yanına uzandım. Ona sıkıca sarılarak "Mısra, böyle kalmaya devam mı edeceksin." dediğimde aynı şekilde durmaya devam etti. Gözlerimi kapatarak saçını kokladım. Tek kelime etmedi, bunları öğrendikten sonra tek kelime etmedi! Derin bir nefes alarak "Mısra, benimle konuşmaman daha çok canımı yakıyor." dediğimde yavaşça bana döndü. Gülerek ona baksam da tek elime etmeden bana sarıldı. Bende ona sarıldığımda hıçkırması bir oldu. Sakince sırtını sıvazlayarak "Sorun yok Kızıl Güzeli, bunu isteyerek yapmadın. Hem ben ve Yeşim iyiyiz, bize hiçbir şey olmadı." dediğimde bana daha sıkı sarıldı. Bir süre bu şekilde kaldıktan sonra bana sarılı bir şekilde uyuya kaldı.

O uyuya kaldıktan sonra onu rahat bırakarak yavaşça aşağıya indim. Salonda sessizce oturan Ferit'e ve babaanneme baktım. İkisi de aynı anda bana baktığında mutfaktan Yeşim ve Pelin çıktı. Pelin hızlıca yanıma gelerek "Bugün için aşağıya inme şerefini gösterdiğine göre, hadi biraz yemek ye." dediğinde onu es geçerek koltuğa oturdum.

"Oğlum bir şeyler ye. Mısra yemedi diye sende yemiyorsun, ne kadar zayıfladın şu haline bak." dediğinde babaanneme kısa bir bakış artıp arkama yaslandım.

"Aç değilim." dediğimde bu seferde Ferit araya girdi.

"Aç değilmiş! Şu haline bak, sanki ne kadar aç kalacağız diye Mısra ile yarışıyorsun!" dediğinde sinirle gözlerimi kapattım.

"Kes sesini! Sinirimi bozuyorsun!" dediğimde iç çekerek sustu. Söylediklerini o anlık sinirle söylemişti ama daha sonra bundan pişman oldu. Arada Yeşim ile beraber geliyorlar ama her geldiklerinde başımı ağrıtmak dışında bir şey yapmıyorlar. Bir süre bu şekilde kaldıktan sonra kapının çalmasyla Pelin hızlıca kapıyı açtı. Murat ve Olcay içeriye girerek tek tek selam verdi.

"Mısra hâlâ aynı mı?" sorduğunda Murat'a dönerek kafamı salladım.

"Hâlâ aynı tek kelime etmedi." dediğimde Olcay direkt Murat'a döndü. İkisi kendi aralarıında kısa bir bakış attıktan sonra Murat bana döndü.

"Onunla tek kalsam sorun olur mu?" sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Sorun değil ama şu an uyuyor." dediğimde beni onaylayarak merdivenlere yöneldi. O gittikten sonra elimi saçıma geçirerek gözlerimi kapattım. Murat ve Olcay her gün geliyorlardı ama Mısra belki konuşur diye hiç yanlarından ayrılmadım. Yine de tek kelime etmedi. Abileri geldiğinde bile sustu. Onların sessizliği de sinirimi bozunca ayağa kalktım.

"Oğlum nereye?" sorduğunda yüzlerine bile bakmadan yukarıya çıktım. Sizin sessizliğinizdense Mısra'nın sessizliğini tercih ederim. Odaya yaklaşmamla Murat'ın sesini duymam bir oldu.

"Mısra, böyle yapmaya devam mı edeceksin? Şimdilik bir hafta oldu ama sen bunu yine bir yıla kadar uzatacak mısın?" sorduğunda kaşlarımı çatarak olduğum yerde durdum. Murat tekrarda "Bak, kimse seni suçlamıyor ama sen bunu kendine yapıyorsun." dediğinde duvara yaslanarak onu dinledim. Derin bir nefes alarak "Mısra bu yarayı bende taşıyorum ama sen, o yarayı taşıyanlardan daha kötü durumda oluyorsun." dediğinde küçük bir kıpırdanma duyuldu.

"Ben, böyle olsun istemedim." dediğinde onun konuştuğunu duyduğumda odanın olduğu tarafa baktım.

"Ben de biliyorum ama aşağıda Merih kötü durumda, senin konuşmanı bekliyor." dediğinde Mısra'nın hıçkırdığını duydum.

"Be... ben ona... ona zarar verdim..." diyerek ağladığında gözlerimi kapatmam bir oldu.

"Sana belli etmese de bu ona daha da zarar veriyor.” dediğinde Mısra tek kelime etmedi. Murat ise iç çekerek "Tamam hâlâ aynı şekilde kalabilirsin ya da aşağıya gelirsin." dediğinde odadan çıkacağını anladım. O odadan çıktıktan sonra beni gördüğünde biraz şaşırsa da kafasını iki yana sallayarak omzuma dokunup girmemi söylediğinde o tarafa baktım. O aşağıya inerken bende içeriye geçtim. Yatakta oturmuş öylece karşıya bakıyordu.

"Mısra." dediğimde direkt bana döndüm. Gözlerini silerek kafasını eğdiğinde yanına oturdum. Gözlerini kaçırmasına iç çekerek "Bana bakmak dahi istemiyor musun?” sorduğumda diret bana döndü. Kafasını iki yana salladığında "Konuşmak da istemiyorsun zaten." dediğimde elimi tuttu.

"Ben... ben öyle değil... sadece." desede gerisin getirmediği için elimi yanağına koyarak bana bakmasını sağladım.

"Sadece ne?" dediğimde bana dikkatle baktı.

"Ben... korkuyorum, ya yine yaparsam." dediğinde gülerek onu kendime çektim.

"Sorun değil, Kızıl Güzeli. Sen yaptığın sürece sorun değil ama benimle konuşmaman asıl canımı yakan şey." dediğimde direkt bana baktı. Onun bu haline gülerek, onu kendime çekip kucağıma aldım.

"Ne... ne yapıyorsun?" sorduğunda gülerek odadan çıktım.

"Yemek yemen gerekiyor bu yüzden de seni aşağıya indiriyorum." dediğimde kokuyla koluma dokundu.

"Hayır, ben kendim yürüyebilirim." dediğinde umursamadan merdivenlerden indim.

"Evet, evet. Seni bıraktığım anda yatağa geri döneceksin, seni çok iyi tanıyorum." dememle kafasını iki yana salladı.

"Hayır, yapmam ama bu şekilde inmek..." dediği sırada aşağıya indiğimiz için hepsi bize döndü. Onların bakışlarını görünce yüzünü boynuma saklaması bir oldu. Onun bu haline gülerek Pelin'e döndüm.

"Yiyecek bir şeyler getirsene." dediğimde hepsi şaşkınca baksa da Pelin hızlıca dediğimi yaptı. Bende onun masaya oturmasını sağladım. Bir süre bana baktıktan sonra göz ucuyla Yeşim'e baktı.

"Sonun da odadan çıktın kızım." dediğinde babaanneme dönerek onu kafasıyla onayladı. Bir süre o tarafa baktıktan sonra hemen önüne döndüğünde başta sebebini anlamadım ama Ferit'i görünce neden önüne döndüğünü anladım.

"Yenge?” diyerek yavaşça yanımıza geldiğinde ona sinirle bakmam bir oldu. O ise umursamadan sandalyeyi çekerek Mısra'nın karşısına oturdu. Yavaşça boğazını temizleyerek "Şey, yenge geçen sefer ben... onları sinirle söyledim ve..." diyeceği sırada Yeşim araya girerek onun ağzını kapattı.

"Sen hiçbir şey yapmadın! Bir nevi benimde hatam vardı." dediğinde Mısra anlam vermeyerek onlara baktı. Hayır yani kendinizi affettirmek mi istiyorsunuz ona daha önceki durumu hatırlatmaya mı çalışıyorsunuz!

"İkiniz de kesin! Kızıl Güzeli, hadi yemeğini ye." dediğimde bana döndü. Daha sonrada onlara geri döndü.

"Az kalsın seni öldürüyordum. Bana kızgın değil misiniz?" sorduğunda ikisi de aynı anda konuştu.

"O anlık olan bir şeydi!"

"O anlık olan bir şeydi!"

Dediklerinde iç çekerek kafamı iki yana salladım. Yeşim ise elini ensesine koyarak "Aslında sen araya girmeseydin, onlar zaten beni öldürmek üzereydi." dediğinde Mısra şaşkınca onlara baktı. Babaannem ise Mısra'nın konuşmaya başlamasını fırsat bilerek sormak istediğini sordu.

"Bunların çok önemi yoktur. Benim merak ettiğim şey şu... altın tilkilerin belirli yetenekleri vardır ama sen onlarda olamayan buz yeteneğini kullandın. Bunu nasıl başardın?" demesiyle Mısra direkt ona döndü. Yüzünden ifade ne diyeceğini bilememiş bir ifadeye dönerken Murat ve Olcay da aynı anda birbirlerine baktılar. Neden bir şeyler dönüyormuş gibi hissediyorum.

🦊BÖLÜM SONU🦊

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top