Bölüm 57: İkna 🦊
🦊
MISRA BELGİN
Baş ağrım artınca yavaşça doğrulduğum. Etrafa bakındığımda odanın tamamen sessiz ve Merih'in olmadığını görmem bir oldu. Kaşlarımı çatarak yataktan çıktığımda başımın dönemesiyle yataktan ve komidi den destek alarak bir süre öylece durdum. Derin bir nefes alarak elimi belime koydum. Yavaşça odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Dikkatli bir şekilde merdivenlerden inip salona bakarak "Dize." dediğimde kırılma sesi duymam bir oldu.
"Mutfaktayım Kızıl Güzeli!" dediğinde gülerek mutfağa doğru ilerledim. Girişten içeriye bir adım atmamla "Orada dur Kızıl Güzeli. Bardak kırdım. Etrafta cam parçası var bu yüzden sende salona git. Ben de şurayı halledip geliyorum." dediğinde kırık parçalara baktım.
"Ama..." dediğimde gülerek gitmemi işaret etti. Elimi kapı pervazına koyarak bir süre ona baktım. Daha sonrada onu onaylayarak "Dikkatli ol ama." dediğimde beni kafasıyla onayladı. Derin bir nefes alarak salona geçerek büyük kanepeye oturdum. Bağdaş kurarak yanımdaki yastığı alıp sarıldım. Bir süre bekledikten sonra elinde tepsiyle mutfaktan çıktı.
"Bayan Belgin, sizin güzel bir kahvaltı yapmanızı istiyorum." diyerek tepsiyi tek elle tutup yastığı kucağımdan aldı. Tepsiyi bana verip yanıma oturdu. Tepsiye bir süre baktıktan sonra ona baktım.
"Sen yedin mi?" sorduğumda bana dikkatle bakarak kafasıyla onayladı. Dudağımı ısırarak "Anladım." diyerek tepsiye baktım. Bir süre öylece tepsiye baktığımda tedirgin bir şekilde elini çeneme koydu.
"Kızıl Güzeli neden yemiyorsun?" sorduğunda kendimi gülmeye zorlayarak dudağımı ısırdım.
"Aç değilim." dememle kaşlarını çatarak bana baktı.
"Ne demek aç değilsin? Mısra düzgün beslenmelisin." dediğinde önüme döndüm. Yemek istemiyorum. Ama onunla bu konuyu konuşmak sadece zaman kaybı.
"Dize, ben... midem bulanıyor." diyerek elimi ağzıma koyduğumda tepsiyi elimde alıp masaya koydu. Sakin nefesler aldığımda beni kucağına alarak hızlıca lavaboya yürüdü. Lavaboya geldiğimizde dizine oturmamı sağlayarak saçımı tuttu.
"Kendini zorluyorsan bırak. Bu şekilde tutmamalısın." dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Git, ben..." dediğimde boynumu öperek bana baktığında mecburen hissettiğim bırakma hissiyle önümdeki açık klozete kustum. Tamamen bittikten sonra musluğu açarak elimi yüzümü yıkamama yardım etti. Salona geri döndüğümüzde beni yine kucağında taşıdı.
"Şimdi daha iyi misin?" sorduğunda kafamı göğsünden ayırmadan öylece durdum. Koltuğa oturarak "Utandın mı?" sorduğunda doğrularak boynuna sarıldım. O da elini saçıma geçirdi.
"Bu iğrenç ama hep yanımda duruyorsun." dediğimde gülerek beni kendinden uzaklaştırdı.
"Çünkü böyle yapmalıyım. Ya banyodayken birden düşersen ve bir şey olursa. Bunlar aklıma geliyor ve beni korkutuyor." dediğinde sessizce gözlerine baktım. İkimizde bir süre birbirimize baksak da en sonunda Merih'in zoruyla yemek zorunda kaldım. O yine bilgisayarın başına geçtiğinde bende telefonumu alarak odaya geçtim. Amcanın bana mesaj attığı numarayı arayarak bir süre bekledim. Arada da kapıyı kontrol ederek Merih'in gelip gelmediğine bakındım.
"Alo?" sesiyle gülerek kapıyı tamamen kapattım.
"Amca." dediğimde gülmesi bir oldu.
"Mısra kızım. Sonunda aradın." dediğinde elime bakarak iç çektim.
"Kusura bakma amca, bu konuyu kimse bilmediği için arayamadım seni." dediğimde o da iç çekti.
"Sorun değil. Neyse bana dediğin gibi eve bombayı yerleştirdim. Biraz uzun sürdü ama kimse fark etmez." dediğinde dudağımı ısırdım. Kutuyu sormak istediğimde benden önce davranarak "Merak etme kutuyu da aldım. Benim bölgeye geldiğinde sana kutuyu veririm kızım." dediğinde derin bir nefes aldım. Kutu güvende ve bomba hazır.
"Tamam amca, sorun olmazsa bugün yanına geleceğim." dediğimde beni onayladı. Son olarak da onunla küçük bir muhabbet yapıp telefonu kapattık. Odan çıkmamla karşımda Merih'i görmem bir oldu. Elimi göğsüme koyarak "Merih!" dediğimde bana dikkatle baktı. Daha sonra ise hızlıca elimi tutarak,
"Üzgünüm Kızıl Güzeli korkuttum seni." dediğinde derin nefes alarak güldüm. Daha sonrada bende onun elini tuttum.
"Korkmadım ama şaşırdım. Neden böyle sessiz geldin ki?" sorduğumda sakin bir ifadeyle bana baktı.
"Sessiz değildim. Hem sen kiminle konuşuyordun?" sorduğunda dudağımı ısırmam bir oldu.
"Kimse! Kimseyle. Abimi aradım ama açmadılar." diyerek telefonu salladım. Kaşlarını çatarak telefona baktı.
"Neden abini aradın ki?" sorduğunda tek kaşımı kaldırarak ona baktım.
"Neden? Acaba kendisi benim abim olduğu için olabilir mi? Dize sen iyi misin?" sorduğumda ifadesini düzelterek bana baktı.
"Üzgünüm sadece... biraz fazla şüphelisin!" dediğinde sırıtarak telefonu hırkamın cebine koydum. Onun dudağını öptüğümde belimi tuttu.
"Ah, Dize Bey. Tam olarak neyden şüphe duydunuz bilmem ama benim çok yakışıklı bir panterim var. Anlayacağın onun dışındaki hiç kimseye bakmak gibi bir niyetim yoktur." dememle sırıtması yüzünde daha da yayıldı.
"Demek öyle!" dediğinde bundan istifade ederek onu bir kez daha öptüm.
"Evet ama... senden bir şey isteyeceğim." dediğimde dikkatle bana baktı. Onun bakışını görünce dudağını bir kez daha öpüp "Ben bugün dışarıya çıksam, olur mu?" sorarak bir kez daha onu öptüğümde gözleri gitgide sarı olmaya başladı. Ama birden benden uzaklaşarak kaşlarını çattı.
"Olmaz! Yemem ben bu numarayı!" demesiyle iç çekerek gözlerimi devirdim. Hayır, niye zeki bir kocam var ki!
"Ama neden ki? Çıkmama izin ver işte! Hadi!" dediğimde beni bırakarak arkasını döndü. Ben ise kolunu tuttum.
"Hayır! Yalnız, hayır!" dediğinde gülerek araya girmek istedim. Ama bana izin vermeyerek "Yalnız derken, bensiz olarak ve ben buna izin vermiyorum!" demesiyle yüzümün düşmesi bir oldu. Kolunu sıkıca tutarak onu çektim.
"Hadi, lütfen!" dediğimde kafasını iki yana salladı. Bende iç çekerek kolunu bırakıp birden tilki formumu aldım. Bacağına sürtünerek ona baktığımda olduğu yerde durarak bana baktı.
"Hamilesin Mısra! Her bulduğun anda tilki halini alma!" dediğinde umursamadan oturup onu izledim. Benim bakışımın aksine sert bir ifadeyle duruyordu. Sinirle ona bakarak hırladığımda iç çekerek yanımdan geçti. Tekrar insan halimi alarak yerdeki kıyafetlerimi aldım.
"Başka odada yat!" diyerek sinirle arkamı döndüğümde onun sinirli aurasını hissettim. Ben ise umursamadan banyoya doğru ilerledim.
"Demek başka odada yat! Yatarım ama seni yine de tek göndermem!" dediğinde derin bir nefes alarak ona döndüm.
"Dize ben tek gidebilirim, hem nereye gideceğimi bile bilmiyorsun ki! Ama direkt hayır!" dediğimde mor gözleriyle beni izledi.
"Tamam nereye?" sorduğunda kafamı başka tarafa çevirdim.
"Abimlerin yanına ama onların yanına gitme iznim yoktur." dediğimde sinirle gözlerini kapattı.
"Onlar buraya gelebilir öyle değil mi?" dediğinde birden hıçkırmam bir oldu. Elimi ağzıma koyarak arkamı döndüğümde hızlıca yanıma geldi. Elini omzuma koyarak "Neden ağlıyorsun?" sorduğunda kafamı iki yana sallayarak gözlerimi sildim.
"Ağlamıyorum!" dediğimde beni kendine çevirerek elini gözüme koydu.
"Seni ağlatmak istemedim." dediğinde burnumu çekerek ona sarıldım.
"Ben... sadece... her seferinde evde... evde kalmaktan sıkıldım. Sadece... dışarıya çıkmak istiyorum." dediğimde sırtımı sıvazlayarak boynumu öptü. Konuşmak istediğinde ona izin vermeyerek "Hem... sana... sürpriz.... hediye almak istedim..." dediğimde derin bir nefes aldı. Daha sonrada beni kendinden uzaklaştırıp iki elini de yanağıma koydu.
"Tamam ama yanına fazla koruma almak zorundasın! Ve hiçbirini atlatmazsın!" dediğinde burnumu çekerek onu kafamla onayladım. Benim onaylamamla iç çekti. Daha sonrada gülerek "Beraber şirkete geçelim o zaman. Sende oradan birkaç koruma al ve öyle git tamam mı?" sorduğunda onu kafamla onayladım. Gözlerimi silerek "Beni böyle ikna ettiğine inanamıyorum!" dediğinde burnumu çekerek beline sarıldım.
"Bilerek ağlamadım... kızdım sana!" dediğimde beni mırıltıyla onayladı. Onun onayıyla daha sıkı sarıldım. Bilerek ağlamadım ama işe yaradı. Demek ki ona karşı böyle bir yöntem kullanabilirim!
🦊BÖLÜM SONU🦊
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top