🌑~Giriş~🌑

~ 🎻~

~Kalp çarpıtması gereken bir haber aslında,~

Yeşil çimenliklerden oluşan geniş otlaklar, mera hayvanlarının ahırları,çeşit çeşit meyve ağacının dizildiği sıra bahçelerin göbeğinde Londra sosyetesinin kontluklarından bir tanesi ikamet ediyordu.

Güneşin doğumuyla buradaki hayvanlar otlaklara salınır, çobanlar ve köpeklerle rahatça dolaşırlardı. Ağaç kümesinin işi mevsime göre değişkenlik gösterirdi; şeftali,elma,nar, ayva en başta yetiştirilenler arasındaydı.

Şu sıralar nar kan kırmızısına çalınca ve ayva yeşil sulu bir ekşiliğe gelince dallarında güneşin doğumuyla bir kişi eksik olmuyordu yılın bu zamanında; Bianca, bol bir tunik ve tafta kumaşlı eteği ile iri narlar için kalın dallı ağaçlara çıkmaya bayılıyordu, ayvalar budandıkları için bu yıl Biancaya bu eğlenceyi sunamıyor ve oda ekşi meyveyi kolayca yerde duran ayakları yüzünden biraz hüzünle bakarak topluyordu. Şimdi tabii her gün üç veya beş ekşi ayva ve beş kocaman nar gözünü pek doyurmasa da daha fazlası zararlıydı maalesef. İstediği meyveye de zaferle ulaşınca, sisli havayı hızlıca içine çekmişti. Yatağına geri dönmesi gerektiğini ve dönmezse bütün gün uykusuz kalacağının bilincinde hareket etmeliydi birde, çünkü annesi bu durumu onaylamıyor ve mümkünse Bianca'nın kendisinden uzak bir şekilde en hızlı yolla bitirmesini istiyordu.

Bianca, son dalla indiği Nardan eteğinin içindikileri kollarına alarak taşıdığı meyveleri bahçenin girişinde ki çite asılı bir şekilde onu bekleyen ayvalı sepete koydu, evin mutfak kapısından yukarı çıkmak amacıyla iki metre kadar çitlerin hizasından yürüdü en sonunda mutfağın su yeşili kapısının tokmağını çevirdi. Mutfakta çalışan aşçı ve hizmetlilere selam verip işlerini engellemeyecek bir yere elinde taşıdığı sepeti koyup merdivenlere yönelecekken,

"Leydim size sabah kahvaltısından sonra nar ayıklamamı ister misiniz? "

Diye bir soru yöneltildi.

"Teşekkür ederim!"

Cevabını merdivenden hızla çıkarken dile getirdiği için hafif bağırmıştı. Annesini daha erken görmemek adına kendi odasının yolunu en sonunda bularak içeriye geçmişti. Yatağının üstünde dağınıkça duran beyaz geceliğini çıkarttığı gibi tekrardan giyinip kendisi sere serpe geniş karyolasına öylece bırakıvermişti.

~•~

Bundan sonra ki saatlerde sessiz olan sabah küçük bir seslenmeyle bölünmüştü. Evin hanımı Kontes Kendall koridorlarda adımlarken tek tek çocuklarının ismini havaya atıyor onlara hafif azarla uyandırmış oluyordu.

"Haydi uyanın kahvaltıya geç kaldınız. On beş dakika sonra hepinizi yemek odasında bulacağım!"

Kontes sessiz görünüşlü olabilirdi ama tuttuğunu koparan ve kıvrak zekalı bir hanımefendiydi. Kurallarının dışına çıkılmasından haz etmeyen her şeyin dört dörtlük olmasını isteyen bir yapısını olmasına rağmen tuhaf birisiydi en nihayetinde.

Sabah düzeni sekizde kahvaltının başlamasıydı ve herkes en az yarım saat erken kalkar on beş dakika erken gelir ve günlük plan ile ilgili konuşmada payına düşeni yapardı. Bu atlatılması katiyen yasak bir olaydı.

Bu günkü konuları ise taktim töreniydi. Bianca artık bir üst basamağa atlamasının zamanı için gövde gösterisine katılmak zorundaydı.

Tek kızları olduğu için hem çok istiyor hemde bir o kadar istemiyordu Kontes hazretleri, onsekizine basmış kraliçeye taktimi yapılmış baloya gün sayar olmuştu fakat hala daha kızının büyüdüğünün ikileminde kalmaktan kendini alamıyordu. Toplumlarının kuralları gereği evlenmeli ve kendi yuvasını kurmalıydı her ne kadar kızına hep bunu söylemişsede evinin altından çıkmasını istemiyordu derinlerinde.

Aile beş çocuk yetiştirmiş soylu sınıfta önemli bir yere sahiptiler, aile reisleri ve büyük oğullarının kazandıkları bir çok şey sayesinde bu gün çok iyi bir servetleri ve nüfüsları vardı.

Kızları Almira Bianca Whitney kontluklarının tek kızı olmasından ailecek oldukça heyecanlılardı. Kontes sırf kızı için beş kız yiyenini de özellikle çağırtmış sezon boyu kızının yalnız kalmasını önlemişti. En küçükleri on altısında bile olmasada sosyeteye çoktan tanıtılmıştı, kardeşinin kocasının durumu pek iyi olmadığından kızları güvenceye almıştı bu sayede, kızlar sosyete ile Bianca'dan önce tanıştıkları için kendisinin giremeyeceği alanlarda yardımcı olacaklardı.

Ophelia ve Elizabeth aralarındaki en kayda değer kızlardı. İkisi de çekici ve alımlıydı, nerede ne yapılacağını ve nasıl durulacağını öğrenmiş eğitimli ve görgülülerdi. Elizabeth'te Bianca yaşlarında ailesinin en büyük kızıydı bundan dolayı biraz asi duruşlu, kendinden ödün vermez biri olarak sınırlarını çizsede o çizginin duvarları saydamdı. Kardeşlerinin sorumluluğunu iyi bir şekilde üstlenen ve onlara karşı oldukça korumacı yaklaşması her zaman göz doldururdu.

Ophelia, Elizabeth'in bir küçüğü olarak daha serbest büyümüştü, ablasına ve annesine tabiki yardım ediyordu fakat ablası onun kendisine zaman ayırmasına özellikle dikkat ediyordu. Bunun yanı sıra fazla fazla zamanını babasıyla kütüphane duvarlarında geçirirdi bu sebepten, biraz insan seçme huyu vardı ; aklını kanıtlayamayan kimseye gülümsemesini bile sunmaz adeta soğuk nevaleye dönüşürdü. Diğer kızlar ile o kadar konuşmaya zamanı olmadığından nasıl olduklarını bilmiyordu. Fakat çok yakında öğreneceğini biliyordu.

Hepsi de birbirine benziyorlardı fakat çok ayrı kişiliklere sahip genç kızlardı...

~•~

Kahvaltıda kuzenlerini de olacağını salona girmeden önce söyleyen hizmetli ile havalara uçmuştu Bianca, kapıyı olabilecek en kaba şekilde açarak kahvaltı odasına paldür küldür girmişti, kızların hepsiyle kucaklaşıp kurallar gereği sağ baş köşeye en büyük kuzeni Elizabeth'in yanına oturmuştu.
Hemen ardından kızın kulağına eğilip fısıldamıştı.

"Ne zaman geldiniz?"

"Yarım saat önce."

Tam tekrar konuşacakken bu sefer araya kontes girmişti;

"Mr.Whitney, acaba St. Jameslerden haberiniz var mı? Fransa tatilinden dönmüşler diye duydum."

Kontesin bu sözleriyle çocukları ve yiyenleri ona şaşkınlıkla bakmıştı. Kont ise bariz bir nötrlükle cevaplamıştı.

"Hayatım, yanlış duymadıysam Mrs.St.James; bu yıl özellikle balolara katılıyormuş, yani baloya yiyeni ve en büyük oğlu ile katılacağı umuyorum. Eğer öğrenmek istediğin buysa."

" Bianca, Elizabeth bu harika bir haber! çok saygın beyefendiler diye biliyorum servetleride saygınlıkları kadar var, hele Mr.Antony St. James düklüğün ilk sıradaki mirasçısı... Mr. Whitney bu arada yiyeni kim?"

"Mr.Antony St. James'in amcasının en büyük oğlu Lancester varisi olma yolunda; Mr.Edrian St. James."

"İki kızımızda şanslılar o zaman kuzum, kızlar onlara bir şans verin lütfen olur mu?"

Kızlar birbirlerine baktıktan sonra kontese ilgilerini yöneltmiş fakat cevapsız bırakmışlardı,

"Niye öyle bakıyorsunuz gayette kalp çarpıtması gereken bir haber aslında?"

Bu sözleri bir kısım için doğruydu; Elizabeth'in en küçük üç kardeşi şimdiden düşler aleminde senaryolar kurmaya başlamışlardı, öte yandan Ophelia'nın dinlediğini kimse düşünmüyordu. Sitemin ana odakları ise kahvaltılarını yarıda keserek iyice sessizliğe gömülmüştü.

kontes ise biraz bozuldu, fakat bunu çabuk bertaraf etti ve sofradaki diğer konuşmayı sürdürmeye çalıştı. Lakin kızlar bir daha böyle bir tehlikede kalmamak adına sessizliklerini kahvaltı sonuna kadar devam ettirdiler, yalnız kalma vaktini yani beş çayı misafirliğini bekliyorlardı.

Elizabeth resmi olarak katılmak zorunda olsada Bianca için bir mazereti çoktan vardı. Onu ortaya sunarak masadan kalkmak için izin isterlerken olay şöyle oldu;

"Teyze, Bianca'nın bana sorması gereken özel bir şey varmış; rica etsem bu günlük beni mazur görür müsünüz?"

"Ahh kuzum, Elizabeth üzülmeyeceğine emin misin? Çok seversin çünkü."

Elizabeth adabı müaşeret gereği sorumluluklarından kaçmazdı,lakin şu an canı hiç de serçe parmağını kaldırarak ılımasını bekleyeceği bir çay faslını kaldıramıcaktı.

" Hayır teyzeciğim aksine benimde anlatacaklarım var."

Bir yerden açık vermeden kurtulamayacaktı.

"tabii sen bilirsin kuzum Elizabeth."

Masadan kalktıklarında saygı emaresi olarak Mr. Whitney hariç Bianca'nın dört erkek kardeşi ayağa kalktı. İçlerinden en büyük oğul ise yeniden oturmadı, aksine eşlik etmek için Elizabeth'e doğru adımladı. Kuzeninin leylak rengi, dantel işlemeli elbise kumaşı ile sarılı kolunu tutup kulağına dudaklarını yaklaştırdı,
Fısıltı şeklinde;

"Madam Black, sizi tekrar sahada görmek heyecan verici."

Cümlesini kulağına üfledi, Elizabeth ise kuzenine gülmekle yetinip siyah ceketinin zor çevrelediği koluna kolunu dolamıştı.

"Mira, geç kalıyorsun hayatım. "

diyerek kardeşini de uyarmıştı Elizabeth'in kavalyeliğini yaparken,

"Nicholas, dikkatli olun!"

Arkadan onları uyaran Kontesi pek takmayarak yemek salonundan çıkmışlardı.

Üçü birlikte bahçeye çıkmaya karar verdiler, Elizabeth yeni yeni tomurcuklanan veyahut açan bitkileri görüp çiçek toplamak isteyince;arka bahçeye oradan da çayırlığa açıldılar.

Çayırlığa giden patikayı adımlarken Nicholas bariz bir şekilde iki kızın arasına geçmiş Elizabeth'e sorusunu yöneltmişti. Bianca,kendisinden rol çalan ağabeğine bakıp sabır dilenirken sessizliğini uzun tutamayacağını biliyordu,

"Sevgili kuzenim Elizabeth, günlerin bizsiz nasıl geçiyordu?"

Elizabeth bu sohbet girişimine hafifçe gülüp cevaplamıştı.

"Nakış, piyano....ve benzeri aktiviteler ile sevgili kuzenim."

Bianca ikisi arasında bu tuhaf konuşmaları dinlemek zorunda kalanın her zaman kendisi olduğunu tamda Elizabeth'in son kelimesiyle hatırlamıştı .

"Baya sıkıcı diyorsunuz yani? Buradayken ata binmek ister misiniz?"

"Sizinkisi hoş geçmiş bakıyorum da, uzun zamandır ata binmedim Nicholas, Bianca da bize eşlik ederse tabii neden olmasın?"

Maalesef ki Bianca her seferinde böyle şeylere sürükleniyordu.

" Sayılır Madam, şimdiden kız kardeşimin beni geçmiş ünüyle uğraşıyorum eğlenceli sayılır. Tamda bu yüzden bizi kırmayacağını umuyorum."

Bianca ilk olarak sondaki cümleye takılsada Elizabeth ile bu cümleye önce kıkırdamışlar, ardından Nicholas'a tekrardan konuşma fırsatı vermemişlerdi.
Kendi aralarında tatlı şakalarla patikayı bitirmişler, çayırlığa gelince de Bianca ve Elizabeth eteklerini toplayıp çömelerek çeşit çeşit çiçekleri toplamaya başlamışlardı. Yere elbiselerinin kırışmasını önemsemeyerek çömelen leydi az rastlanır olduğundan,Bianca onları izleyen ağabeyine dönüp şu cümleleri sarf etti hemen ardından,

"Madam White, neden bize yardım etmediğinizi soruyor lordum?"

Mahlasını Nicholas'a söylemek Biancaya müthiş bir zevk veriyordu nedense,

"Söyleyin ona leydim, çiçek toplamak Lordlara göre değil."

Bu cümleyle bir an sinirlense de çabuk toparlandı Bianca, sevimli sesini takınıp tekrar denedi.

"Azıcık yardım etsen? "

"Olmaz."

"Neden?"

"Canım öyle istiyor çünkü."

"Çok kötüsün Nicolas."

Bunun üzerine beyaz,taç yaprakları yeni yeni filizlenen iki çiçek koparıp ilk Elizabeth 'e sonrada Bianca'ya verdi Nicholas, böylece Bianca susar diye düşünüyordu,

" Israr sonuç vermez."

Elizabeth daha fazla dayanamayıp kahkaha attığında Bianca'da gülmeye başlamış, somurtan Nicolas için hain bir planda gözleriyle anlaşmışlardı.

Bianca kibarlıktan anlamayan ağabeysine dobralıklarını göstermek için resmen sessizce üçe kadar saymış ve üzerine atlamışlardı. Bir yandan çim yağmuru bir yandan kızların gıdıklamasının öcü için Nicolas doğru bir zaman kolluyordu. Ani gelen saldırıyı kıl payı hesaplayamamıştı.

"Size temin ederim ki bunun için benimle dövüşmek zorundasınız, ikinize de meydan okuyorum bayanlar!"

Bunun üzerine Bianca'dan okkalı bir yumruk yemesi biraz beklenmedik olmuştu. İki kızda çiçeklerini ve eteklerini toplayıp tahta kılıçların olduğu bölgeye doğru koşmaya başlamıştı. İyice hazırlıksız ve şaşkınlığından yararlanılan Nicholas ise kızgın bir boğa misali yattığı yerden toparlanıp arkalarından bağırmıştı;

"Bianca seni küçük haylaz! Çabuk buraya gel! "

Bunun ardından geldikleri bayırın aşağısına doğru koşan kızların arkasından koşmaya başlamış ve saniyeler sonra ilk hamlesini yapma fırsatı yakalamıştı;

Ayağı takılan Elizabeth ne yazık ki Nicholas'ın eline düşmüştü.

"Sevgili kuzenim şansınız yok galiba?"

Cümlenin ardından Elizabeth topuklu ayakkabısının topuğu ile dizine vurmuş ardından dirsek atıp kaçacakken Nicolas çelme takıp düşürmüştü.

Kızların yüzlerine vurmasını çok sevgili annesi yasaklamıştı. Çok çabuk morarıyor ya da şişiyordu fakat Nicholas kendisine de böyle bir ayrıcalık istiyordu. Bu yüzden ayrıcalık alasıya kadar sevgili annesini es geçiyordu, o sırada ayağı ile tam basacakken kuzeni yuvarlanıp iki eliyle ayağını çekmişti. Eş zamanlı olarak Bianca elinde üç tahta kılıçla gelmiş abisine yerdeyken güçlü bir tekme atmıştı.

"Sana vurmam için kaşınıyorsun Mira!"

Ayağa kalktığında beş kardeş Bianca'nın yüzünde yerini almıştı. Şoku atlatamadan ayağı ile ayağını sertçe çekip yere düşürmüştü. Fakat Bianca tahta kılıçla sertçe koluna vurabilmişti son anda. Dirseğini parmaklarıyla satarken oflayarak bu eğlenceyi yarıda kesmek için ağzını açmıştı;

"Sevgili kardeşim ve kuzenim baloya mor bir gözle katılmak istemiyorsanız başka bir zaman için sözleşelim?"

İkisi de bunun doğruluğunu biliyordu. Her dövüştüklerinde hepsinin illaki bir yeri morarıyordu. Özellikle Nicolas iki kişi tarafından öyle olunca köpürüyor kızlarda aynı onun gibi olmadan bırakmıyordu. Aslında bu bir centilmene yakışmasa da gönlü rahat oluyordu. Kızlar kendilerini korumayı öğrenmişti çünkü. İki gün sonra baloları vardı ve balo gözdesinin yüzünde bir morlukla etrafta dolaşamayacağı bariz belliydi. Üçü kol kola girip evin ön bahçesine geçtiler.

Kontes Kendall ise özellikle tüm gün bunu dile getirerek kafalarını şişirdi...

~•~Balo sabahı~•~

Sabah heyecanı yüzünden her zamankinden erken uyanan Bianca, Beyaz geceliği ile bir süre odasında dolaştı. Şömineye dayanıp pencereden gün aymamış gökyüzünün soluk manzarasına bir süre odaklandı, sonra aniden yanında uyuyan Elizabeth'in tarafına doğru yürüyüp tırnak ucuyla omzunun yuvarlağını sertçe dürtü. Sevgili kuzeni yüz üstü dönünce bu sefer saçını çekti, sanırsa fazla kuvvet uygulamıştı.

"Seni uyuz! Sürekli kıpırdanıyorsun, dur artık da azıcık daha huzurlu olayım. "

"Elizabeth? Bu gün sosyeteye tam anlamıyla tanıtılacağım, annemin seslenmesine az kaldı ve sen hala gerçek dünyaya dönemedin. "

Homurdanarak kalkan Elizabeth'e hayranlıkla bakmaktan kendini alamadı Bianca nedensizce, Siyah saçları sanki uyumamış gibi bukle bukle sırtına dökülen kuzeninin uyku mahmuru göz bebekleri sabah ışıkları altında daha canlı gözüküyordu. Yüzünün mermer taşları gibi parlak ve pürüzsüzlüğü,
Dudaklarının pembe parıltısını kim görse bir süre izlemekten alıkoyamayabilirdi kendini.

"Gerçi sen baloya bu şekilde gitsen bile çoğu leydinin boyalı yüzlerini geçersin."

"zevzek olma Bianca, neyden bahsediyorsun tanrı bilir! Sabah sabah dalga geçiyorsun. "

Bir an göz göze geldiklerinde Elizabeth şunları söylemekten geri durmamıştı.

"Sen ciddisin!"

Çabucak yataktan toparlanıp,odadaki suyla yüzünü yarım yamalak ıslatıp, kıpkırmızı bir suratla Biancaya dönmüştü, anlamlaşan kelimelerin manası onu daha öncekilere benzemeyen bir şekilde utandırmıştı.

"Bunu bir daha yapma, hiç hoşuma gitmiyor. İltifatlarda nedense kilitlenip kalıyorum ve bu tam bir facia! Gülme sakın gülme! Hem bana böyle diyorsunda sana ne demeli? bu gün senin günün olduğundan bana sarıyorsun değil mi?"

Bir an şaşkınlıkla Elizabeth'e bakan Bianca, gülme isteğini zor tutarak odada bulunan mavi giysi dolabına yönelmişti, kahvaltıya uygun sade beyaz bir elbise arayan gözleri, elbiseyi bulduğunda Elizabeth'in hala daha aynı yerinde durduğunu görmüştü;

"Elizabeth, tanrı aşkına utanma. Her bir kelimesi doğruydu. Ayrıca orada otururken bir yandan hazırlandığını zannetmiyordun umarım?"

Yerinden sıçrayan Elizabeth, sonunda kafasını anladım manasında sallayıp yanına yürüyerek hazırlanmaya başlamıştı.

Kontes onlara seslenmek üzereyken birlikte odadan çıkmışlar ve yemek salonuna adım atınca en son geldiklerini anlamışlardı,yine Kont Mr. Whitney hariç tüm erkekler ayağa kalkarak onları selamlamıştı.

Kahvaltıdan sonra herkes büyük olay için hazırlanmak adına odalarına çekilmiş, öğle yemeğinde tekrardan salona inesiye kadar ancak işleri bitmişti. Tekrar yemekler yendiğinde herkes tekrar görevleri yapmak için dağılmışlardı.

Saat dört suları Bianca, kardeşleri ve kuzenleriyle birlikte mavi salona oturmuş balo ve sosyete ile ilgili sohbet ederlerken kontes hala daha işlerle meşguldü. Tam o sırada öğlen bekledikleri misafirlerin geldiği duyurulmuştu.

Yakın akrabaları yolda fazla mola vererek kırsal kesimde ki evlerine ancak varabilmişlerdi, bu vakitsiz teşriflerinden dolayı altı genç kızın etekleri tutuşmuştu çünkü onlarla ilgilenme görevini üstlenmek durumunda kalmışlardı.

Sakin ve mesafeli bir duruşla misafirlerini karşılayan kontes, kızların yanına kadar eşlik etmiş ardından balonun son rutuşları için çabucak izin almıştı.

Mavi salonun içerisi daha da kalabaklaşırken sohbetlerinin farklı boyutlara evrilmesi ile erkek kardeşleri de teker teker izin almaya başlamıştı. Kurtulma imkanları olmayan kızlar ise el mahkum susmayan iki kadının sohbeti ilerletmesine izin veriyorlardı,

"Bianca ve Elizabeth heyecanlı mısınız?"

Bunu diyen babalarının halası Markiz Fionaydı. Sanki yaşanacak olayı bilmiyormuşcasına yönettiği soru Biancaya tuhaf gelmişti.
Bunun üzerine iki kız aynı anda kafa sallayarak onaylayabilmişlerdi. Konuşma ilerledikçe Bianca midesinin bulandığını, heyecanının kalbini zorladığını hissediyordu. Yetmişi geçmiş kadın yaşına göre fazla yüksekten uçarken normalde komik olan hareketli konuşmasıyla hiç yardımcı olmuyordu.

Diğer yandan konuşmaya paldür küldür giren gelini de aynı Fiona hala gibi usturupsuz sorularını soruyordu,

"Talipleriniz hakkında bir fikriniz var mı? Geçen seneden Elizabeth az çok biliyordur tabi,"

Bunun üzerine Elizabeth keskin bir dille anında cevaplayarak geçiştirmeye çalışmıştı,

"Hayır yok."

Ama vazgeçecek gibi değillerdi. İki sezon önce Markizin en büyük oğlu ile dünya evine giren leydi susmak bilmiyordu.

Sonunda kurtarıcıları olan evin kahyası Elizabeth ve Bianca'nın son hazırlıkları için üst kata gitmeleri gerektiğini hatırlatmıştı. akrabalarının gerici kıskacından kurtulmayı başaran kızlar Ophelia'nın sohbeti devralmasıyla Bianca'nın odasına çıkmışlardı.

Gün batımıyla başlayacak balo için Bianca'nın kusursuz olması gerekiyordu, oda hizmetlisinin elinde tuttuğu, Fransız terzisinin elinden çıkmış ince kanaviçeli elbisesi bunun en büyük kanıtıydı. Kırık beyaz ,saten kumaştan yapılma eteklerinin üstündeki ince açık mavi tüle işlenmiş toz pembe,yeşil ve mavi güller aralarına iliştirilmiş incilerle parıldıyor, zarif elbiseyi oldukça dikkat çekici kılıyordu. Bianca üst kısmın daha sade işlenmesini ise özellikle rica etmişti. Kullanacağı takıların daha ön planda olmasını istiyordu.

İyice süzdüğüne karar verip elbiseye yaklaştı Bianca, süslü eteği eliyle yoklayıp istediği diğer bir ayrıntıyı kontrol etti. Fark ettiği zaman yaramaz bir gülüş gelip dudaklarına oturdu. İnsanları tamamen şok edecekti, ifadelerini izlemek için sabırsızlanıyordu adeta.
Madem mahlasını bu kadar çok seviyorlardı hakkını vermeliydi. Bianca düşüncesini ilk açıkladığında çok tuhaf bir şekilde annesi onu desteklemiş babası ise bunu tekrar düşünmesini rica etmişti. Fakat kendisi bu konuda kararlıydı. Gerçekleştirmek için ise artık giyinmeliydi.

~•~

Sarı saçları dalgalı bir yarım topuzla tepesinde parlarken Elizabeth'in aynadaki yansımasına gülümsüyordu Bianca. Kuzeni kendisinin aksine lacivert viskon kumaşlara sarınmıştı. İnce belinde parlayan dantel işlemeler elbisenin eteklere yumuşak bir geçiş yapmasını sağlamıştı. Kare gerdanını süsleyen zarif incili kolyesi, düşük omuzlu elbisesinin üst kısmını dolduruyordu. Derin bir nefes alarak oturduğu sandalyeden ayaklanan Bianca, kapı sesiyle duraklamıştı.

En büyük ağabeyi Nicholas, siyah redingotunun kol düğmelerine bakarak odaya girmişti. Uzun bacaklarıyla onların durduğu yere gelirken bir yandan söyleniyordu.

"Hay lanet! Takılmıyor,"

Kumlu sarı saçları yana yatırılmış kafasını hafifçe önüne eğmiş, açık mavi gözleri düğmenin üzerine yoğunlaşmıştı.

"Ver."

Onun kısa bir süre uğraşmasını izleyen Elizabeth kalın bileğini tutup kendine çekmişti. İnce parmakları kolayca işi hallederken yerinde ayakkabı tabanını yere vuran Nicholasın gözleri Bianca'yı bulmuştu.

"Mira, Parlıyorsun...İnanmıyorum bu benim kardeşim mi?"

"Lütfen şaka yapma, çok gerginim."

"Belli oluyor, fakat bu sefer doğruyu söylüyorum. Teşekkürler Elizabeth."

Kolunu geri çekerken bu sefer derin nefes alan Nicholastı, uzun bir gece olacağından artık hiç şüphesi yoktu. Sosyeteye tamamiyle adım atacak kardeşi ve eşlik etmesi gereken beş kuzeni vardı.

~•~

Akşam karanlığı ile birlikte malikanenin yolları gittikçe artan at arabalarıyla dolmuştu. Kırsal kesimde yapılacak taktime bu kadar çok talep olmasının iki nedeni vardı; birincisi dillere destan madamların merak edilmesiydi, diğer bir sebep ise kontluk çok nadir balo düzenliyordu. Fakat düzenledikleri zaman bütün bir sezon balo hakkında konuşuluyordu.
Kullanılan eşyalardan servis edilen yemeklere kadar her şey sosyetenin odak noktası oluyordu. Haliyle Kontes Hazretleri bu konuda fazlasıyla titizleniyordu.

Misafirler teker teker balo salonunu doldururken ortada dönecek farklı dedikolar elde edeceklerini bilmiyorlardı tabi.

Sessizce refaket ettiği kızları balo salonuna indiren Nicholas geçtikleri uzun koridorlar boyunca gergindi. Bianca ise aynı duyguyu paylaşıyordu fakat ortada kalbini sıkıştıran daha farklı duyguları da hissediyordu. Mesela heyecanını bir an önce balo salonuna varmazsa onu bayıltmakla tehdit ediyordu, dizleri titriyor nefesi düzensiz bir ritim tutturmuş gidiyordu.

Kardeşi Nicolas 'ın kolunu kopartacak derecede sıkıyordu. O ise kolundaki elini avucunda saklıyordu. Elizabeth tamemen arkadaki konvoyu olmuş eteklerini düzeltiyordu.

Ağabeyi "Mira, sakinleş. " desede artık sona yaklaşmışlardı.

Davet salonunun varaklı beyaz kapısına tıklayıp açılması beklenildi. Kahya onlara koca kapıyı açarken gülümseyip salona adını duyurmak amacıyla yüksek giriş balkonun ucuna yürüdü;

"Leydi Almira Bianca Whitney!"

Bianca merdivenleri inmeye başlarken sosyete mensupları müzik sayesinde sessizce fısıldaşmaya başlamıştı.

"Madam White, duyduğumun tırnağı bile olamaz bu kız! Hani Londra kulesi kadar parlak saçlara sahipti."

Orada yanındaki lord lafa karışıp,

"Bence leydi Pines, dedikleri kadar var, hatta Londra kulesi yanında soluk kalır, baksanıza Madam White'ın elbisesinden önce saçlarına dikkat etmişsiniz."

"Madam Black mi o? hani sezon boyu kimseye ilgisini lütfetmemiş olan? Madam White'ın imajına yazık. Çok güzeller ama demek ki bir kusurları var,"

"Hayır leydi Moren, gelen tekliflerin hepsini reddettiği söyleniyor."

Böylece kulaktan kulağa değişen bir çok dedikodu vardı. O sırada baloya geç katılan bir aile daha vardı. St. Jamesler; son yılların ünlü bekarlar kulübü diye tasvir edilen sosyetenin -oldukça nüfüslu- hatırı sayılan soyluları.

"St.James düşesi, mrs.Jennifer St.James"

"St.James lordu, Mr.Anthony Alexander St.James!"

"Lancester lordu, Mr.Edrian Newt St.James!"

"St.James leydisi, Miss. Beatrice Jane St. James!"

Bu isimler salona bomba gibi düşse de salondaki kendi sohbetlerine dalan kızlar pek önemsemiyordu.

Bianca planladığı özel aktivite için kaçamak gözlerin üzerinde olduğunu biliyordu. Fakat biraz daha kıvranmalılardı.

Balonun resmen başlaması adına yanını bulan babasıyla cilalı dans pistine adımlarken de kimseye dikkat etmemişti Bianca. Üstündeki tuhaf bakışları görseydi belkide oradan çabucak uzaklaşırdı.

İşlemeli elbisesinin içinde göz kamaştıran güzelliği, parlayan aurasını gizlemeye yetmiyordu. Sarı güneş saçları mum ışıklarından daha parlaktı. Kolayca seçiliyordu bu sayede.

Fransız ezgileri dolan salonda Bianca ve Mr.Whitney piste yerlerini alarak hızlı bir dansa başlamışlardı.Kuzeni ve en büyük kardeşi pistin hemen yanında onlara bakıyordu. Her dönüşte üstüne dönen tuhaf bakışlar keskinleşiyordu. Elbisesinin etekleri dansla muhteşem bir uyumla uçuşuyordu,

Ezgi farklı bir melodi ile devam ederken pistte diğer soylularda yer almaya başlamıştı. Nicholas ve Elizabeth de dahildi.

"Madam Black ve Madam White mahlaslı sosyetenin gözde kızlarından ikisi, bu akşam için hazırlanan bir gösteri varmış, Miss.Whitney bu salondan şanslı birisiyle yapmayı planlıyormuş.

Şimdiye kadar küçük balolara katılmış olan bir bayan için büyük bir sükse. Kuzeni kadar etkili olup olmayacağını bilemem fakat onlarla illaki bir konuşma yapmalısınız. Baloya boşuna katılmadık, aklınızdan çıkartmayın."

Düşes hazretleri, kesin bir dille ikisini de mecbur bırakmıştı.

Salonu Portekiz melodileri devralınca Bianca ve Elizabeth dans pistinden uzaklaşarak kol kola dolaşmaya başlamışlardı.
Zaten ünlü St. Jameslerle de böyle tanışmışlardı. Fazla olaylı değildi ama bundan sonra bütün olayların başı olacaklardı.

Bianca ne zaman Elizabeth ile konuşmaya çalışsa bir anda ikisi de dansta oluyordu. Her dans başında heyecan yapan erkekler merakla acaba diye soru yağmuruna tutuyordu Bianca'yı, dans kartını sırf bu yüzden saklamayı bile düşünmüştü üstelik. Bunun yanı sıra küçük kuzenleri Juliet ve kızlar ise baloda yapmadık şey bırakmıyorlardı.

Annesi ne kadar uyarsada çoğu erkeği rahatsız eden üç genç kuzeni durmuyordu, sorun şuydu ki kovalayan taraf kızlar olunca flörtün tadı kaçıyordu. Bunu en fazla iki dakika sürdürenlere ise hiç acımıyorlardı.

Bianca ise bu enerjinin nereden geldiğini sorguluyordu, kendisi parmak uçlarında sızı hissedip durunca daha fazla etrafı inceleyememişti. Elizabeth ile oturacak bir köşe bulmuşlar, azıcık soluklanacakları için sevinirken Baron Alec mark önlerinde bitivermişti kızların,

"Madam White, yani miss. Whitney bana sıradaki iki dansınızı lütfeder misiniz?"

"Ahh gerçekten yapamam Mr. Mark"

Tam ayaklanarak cevabını veren Bianca kolunu hızla tuttuğu Elizabeth ile yana geçecekken adam sağ kolunu tutmuştu.

"Sonraki iki dansı bana lütfeder misiniz?"

Israrcı sesi, reddedilmeyi sevmeyen erkek olduğunu vurgularken onun arkasından gelen faklı teklif Biancaya daha cazip gelmişti.

"Sonraki iki dansı bana lütfeder misiniz?"

Mr.Mark'ın arkasından gelen bariton ses onun kurtarıcısı olmuştu. Bianca düşünmeden titreyen elini ona uzatmıştı.

"Evet!"

Cevabını vererek gözlerini yüzüne çıkartmayı başarmıştı, fakat temkinli olması gerektiğini unutmuştu...

Yazan: Eliana Wallace

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~

Selam!
Bir aydır cümle cümle yazdığım/düzenlediğim bölümü, teknik hatalara rağmen sonunda(yeniden) yükleyebildim.😄
Bilgisayarım olmadığı için telefonla bitirmeye çalıştım. Kendi kendine yazdığı (düzeltiyor) oluyor, aralarda hatalarım olabilir o yüzden.😅
Girişide yükleyebildim sonunda diyerek ohh bee çektim djdjd
Umarım sizlerde benim gibisinizdir.😄

Hikayeyi okuyanlar oy verirlerse çok mutlu olurum. Sadece ben görüyorum ve beni bu küçük yıldızla şevklendiriyorsunuz, ayrıca yorumlarınızı çok merak ediyorum. Bir cümle dahi olsa lütfen yazın, görüşlerinizi merak ediyorum. Benim için çok değerliler...

Son olarak baştan söyleyeyim bölümleri düzenli atamıyorum, hayatım bu yıl rahatlamak yerine ağır bir tempoya girdi. Fakat elimden geldiğince her hikayeme zaman ayırmaya çalışıyorum.😊

Okuduğunuz için teşekkürler,
Yeni bölüme dek hoşçakalın💕👋🏻

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top