🌑~5.Bölüm:Issız sessizlik~🌑
Yeni bölüm
Keyifli okumalar
Medya: Bianca(Temsili)
✨
✨
Kulaklarında habire çınlayan uğultudan bıkmıştı artık Bianca, geniş odasının içindeyken zaman akışkanlığını kaybetmiş gibi sürekli başa dönüyor, günlerini bire bir aynı yaşaması için elinden geleni yapıyordu. Uzandığı yatağının üstünde salınan desenli cibinliği aşınalıkla süzerken, tek düşünebildiği uğultulu kulaklarına fısıldanan sözlerdi. Tekrar ve tekrar, durmadan usanmadan zihnini meşgul ediyordu.
"Yeni bir yoldaş sahibini karşılıyordur, fakat bu gösteriyi bilip bilmediğinden emin olamıyorum."
Bu kelimeler neyi anlatıyordu? Buradan ne çıkarmalıydı? Bianca kafasında çınlayan bu anlamsız cümleyi ne kadar evirip çevirirse o kadar manasızlaştığını fark ediyor yinede anlamak için tekrar tekrar zihninde bir şeylerle bağdaştırmaya çalışıyordu.
Fırtına kendisine büyük bir şok sunmuş ilaveten sosyete için büyük bir skandala imzasını atmıştı. Bianca, annesi Kontes sayesinde şu an için burnunu dahi odadan çıkaramasa da ortada dönen büyük dedikodular her şekilde duyulduğu için kendisi de rahatça olayları takip edebiliyordu.
Hakkında atılıp tutulan onca hikayeye hergün yenisi ekleniyor, St.James lordu ile olan durumu hakkında bilgi almak için hasta ziyaretleri düzenliyorlardı. Yinede Bianca kimseyi karşılamamış, aile üyeleri dışında kimseyle görüşmemişti. Annesi kendisinin yerine misafir ağırlıyor, gerektiği kadarını da kendisiyle paylaşıyordu.
Tüm bunların dışında başkent Londra'da bulunan evlerindeydiler, Büyükannesi ve kendisinin bakımı için şehirde bulunan malikaneyi planlanan zamandan önce açtırmış, olabilecek en kısa zamanda da yerleşmişlerdi. Bianca doktor gözetiminde geçirdiği iki haftanın sonunda yaralarının kabuk bağladığını görmüş, yatak istirahatiden çıkmıştı. Yinede neredeyse bir aya yakın bir süre toplumdan uzak kalmış, odasında geçirdiği kazanın izleriyle uğraşmanın sonuçlarıyla yüzleşmişti.
Aklında durmadan dönen fısıltının yanı sıra St.James Lordu Anthony'den herhangi bir haber alamamıştı. En son görüşmelerinde kendisini oldukça kötü bir vaziyette görmüş, bunun sebebinin kendisi olduğunu bildiği için vicdan azabı çekmişti. Bianca değişen bir şey olmadığını biliyordu, hala daha yaşadıkları olaydan kendisini sorumlu tutuyordu. Kuzeni Elizabeth'in kendisinin ricası üzerine gönderdiği mektuplara herhangi bir dönüş alamıyor, üstelik St.James ailesinin kendilerinden daha katı bir tutum sergileyerek herhangi bir ziyaretçi kabul etmediklerini her defasında gönderdikleri uşaktan tekrar tekrar dinliyorlardı.
Bianca, kendisinin vicdanını bir kenara bırakarak düşündüğünde ince nezaketinin sorgusuz sualsiz değerlendirilmemesine bozuluyordu.
Geçirdikleri felaketten sonra kısa bir pusula dahi eline ulaşmamış aksine, ailesi ile ulaşımı sağlandıktan sonra bir daha iletişime geçme zahmetine girmemişlerdi.
"Bianca? Beni duyuyor musun?"
Düşünceleri aniden dağılan Bianca seslenenin kim olduğuna bakmak için kafasını çevirmişti. Elinde tuttuğu fincan ile kendisine yaklaşan ağabeysi Nicholas, kapısını yenice kapatmıştı. Muzip bir gülümseme ile kendisine yaklaşırken tekrardan söze dalmıştı.
"O kadar derin ne düşünüyordun? yanında silah patlatsam duymayacaksın resmen."
"Abartıyorsun, duydum işte."
Sözleri üzerine elinde tuttuğu fincanı Bianca'nın eline tutuşturmuş, kelimelerine aldırış etmediğini belli etmişti."Rezene çayın," kendisinin cevabını duymazdan gelmesine alınan Bianca, aynı muzurlukla ağabeysi ile uğraşmak istemişti.
"Ne o, oda hizmetlim sen mi oldun?"
Kale almadığını gösteren çarpık bir gülümseme sunan Nicholas ise oyununa düşmeyeceğini bir nevi anlatmıştı.
"Gülünç olman çok güzel kardeşim. Eski haline dönmüşsün bakıyorum."
Bianca ağabeyinin öylesine gelmediğini biliyordu. O yüzden takındıkları tutumdan bir anda tamamen sıyrılıp ciddileşti.
Elinde tuttuğu porselen fincanı yana doğru kayarak oradaki üç bacaklı sehpaya bıraktı.
"Ne oldu?"
Bu laf uzatmak istemediğini gösteren kısa kelimesi üzerine Nicholas bariz bir afallama yaşamış yinede kardeşinin diz hizasına yaklaşarak yatağına oturmuştu. Bianca ağabeyinin normal zamanlarda sergilemeyeceği bu yumuşak tavırlarla iyice huylanmıştı. Üstelik yelkenleri çok çabuk suya indirip kıyısına yanaşmıştı,
"Bianca... Son olaylardan sonra bana anlatmak istediğin bir şey var mı?"
Konuşmaya bu kadar hızlı giriş yapması bir an Bianca için nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bilememesine yol açmıştı. Dışarıdan bakılınca durumu nasıl gözüküyordu?
Sosyeteye karışması ve ardından gelişen olaylar onu insanlara nasıl göstermişti de ağabeysi bile ilk defa böyle bir soruyla çıkageliyordu?
"Nicholas ne demek istiyorsun? Yaşadığım her şeyi zaten biliyorsun."
"Bianca, enkazdan ne halde çıktığını sadece Elizabeth'den dinledik. Öncesinde tanışıklığımız olmayan bir aile ile bu kadar sorunun arka arkaya gerçekleşmesi beni kuşkulandırıyor. Suskunluğun hepimizi endişelendiriyor,annem sosyete için imajının iyiden iyiye kötü olacağını.."
"Neyden bahsediyorsun,ne kötü olacak?"
"St.James hanesi gönderilen pusulalarımızı ve dahası görüşme talebimizi geri çeviriyor Bianca, bunu sende biliyorsun bu durumda annemin düşüncesini de tahmin edebilirsin. Senin ve lord Anthony St. James'in arasında hoş olmayacak bir durum yaşandığını düşünüyor."
"Bunu nasıl düşünebilir ki? Ah ağabey, eğer ki öyle bir şey olsaydı kurulan ilişkiyi saygı çerçevesinde bitirirdim."
"Bir şey anlatmadığın için..."
Bianca gururunun ve dahası güveninin zedelendiğini hissetmişti, daha fazla üstüne gelirse hiç adeti olmadığı halde göz yaşlarını tutamayarak ve sinirle yanlış anladıkları durumu haykıracaktı.
"Lütfen daha fazla konuşma. Anlatmadığım bir şey yok, ortada olan herhangi bir olay yok. Kaldı ki durumu zora sokan onlar, sosyete için bolca konu sunuyorlar. Anneme endişe etmesinin boşuna olduğunu söyle."
"Bianca.."
Ağabeysinin ikinci ısrarı üzerine daha da küçüldüğünü hissetti bir an Bianca, sanki utanması gereken bir durum varmış gibi olayı üstlenmeyecekti. Zaten doğru olanı yapmış ve olanı dosdoğru anlatmıştı. O yüzden çoğu zaman yaptığını yapmaya karar vermişti,iğnelemek.
"İlaveten annemin yardımcılığının sana kaldığına inanamıyorum. Yapma."
Ağabeysi tekrardan konuşmak için ağzını açmış fakat Bianca keskin bir bakışla devam etmesinin işe yaramayacağını göstermişti. Sıcak rezene çayını eline alırken bu sefer ortamda rahatsız edici bir sessizlik oluşmuştu. Bu an içine hızla gömülen Bianca, böyle bir konunun kendisini ne kadar yıprattığını ve itiraf etmek istemese dahi duygu değişimlerinin çok fevrileştiğini fark etmişti. Herkes gibi sosyetenin nüfus çoğaltma ve ailevi çıkarlar uğruna adetlerini iyi biliyor,çoğunu tasvip etmese dahi içinde bulunduğu toplum öyle ya da böyle kendisini de etkiliyordu. Bianca; fevriydi, uslanmazdı, sivri dilli ve alaycıydı, üstelik eğlenceyi severdi her türlüsünü severdi. Yine de son zamanlarda düştüğü hiç bir durum ona bunları sunmamıştı. Belki de bu sebeple yanlış anlaşılmıştı.
O iç dünyasına dalmışken kendisini süzen Nicholas daha fazla üstelemenin yararsızlığını kavramış ve ayaklanmıştı. Kısa konuşma girişimi buraya kadardı. Bianca hareketlenen ağabeysi ile iç dünyasından sıyrılmış ve tam o sırada tekrardan konuşmuştu.
"Annem bugün Bayan Meridith ile görüşmek için çıktı değil mi?"
Nicholas yöneltilen soru ile kardeşinin nereye varmaya çalıştığını bir an anlamlandıramadı. O yüzden doğru cevabı bekletmeden verdi,"Evet kendisi yarım saat önce çıkmıştı."
"Armasız araban burada mı peki?"
Gözleri kuşku ile açılan ağabeyi anında itiraz etmişti."Baştan söylüyorum; Hayır. Arabamı alamazsın Bianca."
"Beni ikna edemezsin,"
"Hayır dedim Bianca."
"Elizabeth'de olacak. Yalnız gitmeyeceğim."
"Siz ikinizi en son yalnız bırakmamızdan çok geçmemişken birde onunla güvence veriyorsun."
"Ağabey..."
"Hayır."
Bianca üç yudum aldığı ve elinde tartışmanın alevi ile çalkalanan çayını sehpaya geri koydu ve kollarını göğsünde birleştirdi." O zaman armalı olan babamın şahsi arabasını alır ve bütün sosyetenin önünde istediğimi yaparım." Bir kaşını kaldırarak bitirdiğinde ağabeysi bıkkınlıkla karşılık veriyordu. Elini yüzüne kapayıp oflamıştı hatta. "Sorumluluk almıyorum desem dahi bir işe yaramayacak,"
Bianca muzurca kafasını olumlu anlamda sallarken aynı anda bilmişçe gülümsüyordu. İstediğini yapacaktı, üstünde oluşan tüm baskıyı ve belirsizliği ancak bu şekilde savuşturabilir, tekrardan sosyeteye alnı ak çıkabilirdi.
~•~
İçinde olduğu mavi müslin kumaş Bianca'yı fazlasıyla rahatsız etmesine rağmen evden ayrılmış olmanın sevincini yaşıyordu. Her ne kadar rahat yatağı ve kıyafetleri ona her zaman daha cazip gelmiş olsa da en nihayetinde kendisi tekrardan hayata karışmalıydı. Annesi, yaşanan olaylar dolayısı ile kızına ne kadar üzülürse üzülsün en sonunda sonuçlarıyla Bianca yüzleşecekti. Halbuki kendisinin suçluluk duyduğu tek bir konu varken bulunduğu durumda tüm gözler ona çevrilmiş ve sosyete adeta yırtıcı bir kuş misali etini didiklemek için an kollar olmuştu. Bianca adının daha fazla düşmesine ve tüm sorumluluğu üstlenmeye daha fazla razı değildi. Sabrı ve suskunluğu yetmişti de artmıştı.
Elbisesinin kolunu tekrardan çekiştirdiği sırada içinde bulundukları armasız arabada ona eşlik eden Elizabeth daha fazla sessiz kalamamıştı.
"Neden bu kumaş olmak zorundaydı? Daha rahat bir şey tercih edebilirdin."
Bianca kuzeninin neden böyle dediğini gayet iyi biliyordu. Kendisi giyinirken Elizabeth çoktan hazırlanmış ve onu caydırmak için yanına gelmişti. Bianca, ikna edemedikçe kendisinin de bu ziyarete ortak olacağını bilen Elizabeth'e asla razı gelmemiş, aksine her defasında ne kadar ciddi olduğunu göstermişti. Sevgili kuzeni, Bianca'nın tez canlılığını ve kararlılığını iyi biliyordu fakat yapacakları şey çılgınlıktı.
Bir lordun evine dahası dük varisi olacak saygın bir centilmenin evine
habersiz bir şekilde ziyaret düzenlemek toplum gözünde onaylanmayan bir tutumdu. Elizabeth yaşadıkları talihsizliklerden sonra böyle bir çılgınlık yapmanın yanından bile geçmek istemezken Bianca'yı anlayamıyordu. Kendisi her zaman olaylar karşısında daha vakur bir tutum sergilerken Bianca'nın ani fevriliği ve yıkıcı tutumu olayları daha da çıkmaza sürüklüyor üstelik bundan bir gram pişmanlık duymuyordu.
Bianca bu yüzden alelade sorulmuş gibi davranıp cevabı es geçmiş, tekrardan elbisesinin kolunu çekiştirmişti.
"Bianca, bu yaptığımız doğru değil. Lütfen bir facia daha yaşamadan malikaneye geri dönelim."
Sonunda ikazını bir kez daha dinlediği kuzenine hışımla başını çeviren Bianca, oturduğu koltuğa koyduğu şapkasını yanında ki dantel işlemeli yelpazesini eline zarifçe almış ardından kuzeninin dizine doğru sertçe savurmuştu. Gelen ani darbeyle canı yanan Elizabeth,"Bianca!" Diyerek sesini yükseltmiş olsa dahi yelpazesini sanki daha önce Elizabeth'e vurmamışçasına yüzüne sallayan Bianca, olabildiğince sakin tuttuğu ses tonuyla son noktayı koymuştu.
"Bir kez daha ikaz edersen arabadan inip yürüyerek istediğim yere gideceğim Elizabeth. O yüzden lütfen eskisi gibi sadık kuzenim ol ve bana biraz sessizlik sağla."
Bu durumda Elizabeth'in daha fazla yapabileceği bir şey yoktu, Bianca ne olursa olsun istediği şeyi yapacağını en kati suretle göstermişti.
~•~
Gold willow sarayının kapısı daha doğrusu girişi, normal Londra sosyetesinin malikaneleri için kullandığı kapıdan çok farklıydı. Koca bir sur önünüze uzanmış boylu boyunca sarıyın ön cephesinin görünmesini engelliyordu. St.James hanedanının ne denli büyük ve köklü olduğunu bilmese kraliçenin evi olarak anılan Buckingham sarayı veya Saint James ile karıştırabilirdi Bianca.
Lakin hane oldukça genişti ve akrabalık bağları çok nadir kraliyet bağlarından feragat edip normal hayatta karşılaşılan sosyete evliliklerine dahil oluyordu. Hal bu iken Londra da ikamet edilecek hane sarayı da oldukça büyük, ihtişamlı ve korunaklı olmalıydı. Ne korusu ve küçük boyutlu bir orman manzarası ne de gölete sahip bir parka ihtiyaç duyulmamış aksine ilk öncelik devasa bir duvara verilmişti.
Bianca yine de haklarını yememeliydi, saraya ismini veren söğüt işlemesi altın rengi görünecek biçimde duvarlara işlenmiş,belli bir simetri ve görsel diğer öğeler;çizgiler, daireler vs, ile güzel bir perspektif sunmuştu.
Giriş kapısı için önüne dizilmiş özel muhafızların altın flamaları ve rozetleri baktığı pencere kenarlığından bile gözünü alıyordu.
Araba sonunda muhafızların ikazıyla durunca Bianca, kapıya yönelen kişileri karşılamak için yanına çıkarttığı tül örtülü şapkasını başındaki örgü topuzuna geçirmişti. Armasız kapı itina ile açılırken Elizabeth'in parlak yüzü ilk önce görüş alanlarına girmiş, kısa bir baş selamı verilmişti. Ardından da asıl merak edilen kişiye Bianca'nın yüzüne odaklanılmıştı. Sık tülün ardından seçilemeyen yüzünden rahatsız olduğu çok belli olan baş muhafız sonunda konuşmaya girmişti.
"Leydim, affınıza sığınarak kendinizi göstermenizi istiyorum."
"Bunun gerekli olduğunu sanmıyorum, kuzenimin yüzünü teyit etmeniz yeterli değil mi?"
Muhafız aslında ziyaretçi kabul etmeyeceklerini söylemek için biraz lafı dolandırıyor onlara gerçekçi bir bahane vermeye çalışıyordu. Yine de Bianca bu sözde teyit işine kanmamakta kararlıyken yapabileceği sadece ona zaman kaybettirmekti.
"Öyle olsa dahi kendisinin ismini ve dahası sizinkisini bilmiyorum. İlaveten Gold willow ziyaretçi kabul edilmemesi için kesin emir buyurdu,"
Lafı yine ve yine uzatıp sonunda onları istediklerini vermeden çevirmek isteyen baş muhafızın sözünü kesti Bianca,
"Birincisi, Whitney hanesine mensubum. Sıradan bir ziyaretçi sıfatı bu durumda benim için geçerli sayılmıyor bayım. İkincisi ise buraya çok kısa bir süre için gelmiş bulunuyorum, beni içeri almanız ve çıkmam arasında hiç fark olmayacaktır."
"Sizi anlıyorum leydim fakat aldığım emri kati suretle çiğnemeyeceğim..."
Bianca çokça laf ebeliği yapan baş muhafıza daha fazla müsamaha göstermek istemiyordu,o yüzden birden bire hareketlendi. Şapkasının yüzünü örten sık tülü gelişigüzel arkasına atmıştı, yüzüne kondurduğu iş bilir gülümsemesi ve sinsi bakışlarını bu sefer engelsiz biçimde muhafızın tam irislerine çevirmiş ardından sükunetli sesini takınmıştı.
"O zaman kuzenimle duvar boyunca yürümemiz ve sesli biçimde sohbet etmemizde bir sakınca yoktur, arabamıza siz göz kulak olurken değil mi Gold willow muhafızı?"
Muhafız uzun kurulan iğneli soru cümlesini kısa bir an anlamlandıramamış ardından göz bebekleri irileşmişti.
"Leydim,"
Asla konuşmasına izin vermeyen Bianca tekrardan gülümsemiş ve kuzeninin kucağında sabitlediği narin ellerinden birisini aniden tutuvermişti.
"Sevgili kuzenim, haydi inelim."
Bianca aynı fevrilikle Elizabeth'i olduğu konumdan biraz daha kapıya çekmiş ardından arabada oturduğu yerden kalkıp ilk basamağa önündeki muhafızı eline aldığı yelpazesi ile geriletmişti. Fakat muhafız konuşmasına izin vermeyen Bianca'nın aksine çabuk toparlanmış ardından gerginlikle tekrardan kendini açıklamaya koyulmuştu"Ley...Leydim." O ana kadar Bianca ile belli bir mesafede olan bedenlerini bu sefer kendisi ileri atılarak daraltmış arabanın kapısının geçtiği yere alelacele elini koymuştu. Hal böyle olunca diğer muhafızların ve Elizabeth 'in bakış açısına kapıyı tutan birisi girmişti.
"Bunu yapmanızı affınıza sığınarak tasvip etmiyorum. Lütfen arabada kalın,"
Bianca beklediği itirazın az buçuğunu almış olmanın zaferiyle oynadığı ve hırslandığı küçük oyununu devam ettirmişti.
"Resmen saygısızlık, önümü kesmekle kalmıyor birde üstüne onay veriyorsunuz!"
Bu öncesinde ki sükunetli sesinin aksine daha gaddar ve cevap beklemeyen ton üzerine karşısında Bianca'dan oldukça büyük olan adamcağız bir an şaşırıp kalmıştı. İşi gereği, uzun süredir ziyaretçi kabul edilmeyen Gold willow önünde çoğu kişiyle kavga etmişti. Fakat hiç biri onu tehtit etmemişti veya kılıç sallamamıştı. Öyle olsa zaten görevi gereği bunu oldukça kolay savuşturur ve haklı olduğunu kabullenirdi.
Fakat şimdi karşısında dikilen Leydi daha önce karşılaştığı hiç bir konuğa benzemiyor, akılsız laflar veya statüsünü elde etmek istediği şey için nazlanma aracı olarak kullanmıyordu. Sadece... Sadece akıllıca konuşuyordu işte!
Bilmiş tavrı veya sahip olduğu diğer şeylerle laf cambazlığı yapmaya çalışıyordu. Akıl bu ya, baş muhafız eğer ki geçmesine müsaade etmezse yürümek pek tabi hakkıydı, istediği şekilde gürültülü sohbetleri ile beraber,hemde duvar önünde olan kaldırım boyunca. Yine de bunu yaparsa soylu sınıf ve dahası koruduğu hane için büyük bir sükseye imza atacaktı.
Baş muhafız Leydinin kendi imajını önemsemediğini iş bilir ve düzenbaz gülümsemesini ilk gördüğü an anlamalıydı lakin artık çok geçti. Ve bulunduğu konumda da işin ucu boşverelim denilebilecek bir olayla bitmeyecekti. Birisinden birisini seçmesini istiyordu. İki şeyde her nasılsa istediği şeyi elde ettirecek gibi konuşması da cabasıydı. Kafasının karıştığını hissediyordu.
Bianca iki çift laf sarf etmek için beş dakikasını harcayan muhafızı biraz daha telaşlandırmaktan geri durmamıştı bu sırada, "Arabacı, muhafızı önümden çek ve inmeme yardımcı ol lütfen. Kendisini beklemekle ağaç olacağım yoksa," sarf ettiği sözlerin yanı sıra yelpazesi ile kapı girişinde tuttuğu eline bu sefer sertçe vurmuştu Bianca.
Arabanın sürücü kısmından hareketlenen hizmetkar ve eline vurulduğu için bir kaç saniyelik cereyan eden acı ile hızlı bir karar vermişti sonunda muhafız.
"Bekleyin... Sizin istediğiniz gibi olsun Leydim."
Israrla elinin yerini değiştirmeyen muhafız devam etmişti ardından,
"Ne yapmaya çalıştığınızı biliyorum sadece bu sefer ve oldukça kısa bir izin aldınız o kadar. Artık tülünüzü indirin ve arabada kalın."
Bianca bir an afallayıverdi. Anlamamasını zaten beklemiyordu asıl onu gerçekten kızdıran ve kinlenmesine sebep olan küstah tavrı ve fütursuz sözleriydi.
"Kendinize gelin, karşınızda Whitney hanesine mensup soylu bir kişi var, hangi akla hizmet küstahlaşıyorsunuz?"
Bu ana kadar sessizce kuzeninin oyununa uyan Elizabeth sonunda sessizliğine son vermiş ve aniden kuzeninin kolunu tutmuştu.
"Bianca, kapıyı kapat ve geçmemize izin versin. Gold willow muhafızını duydun gerisini sonraya bırak..."
Bianca bunun çoğunun kendilerini engelleyen muhafıza yönelik olduğunu biliyordu. Fakat bir kısmı da kendi üzerine alınmalıydı evet,biliyordu. İstediğine ulaşmıştı ve Elizabeth ona kibarca " eğer devam edersen ben gideceğim," profili çizmişti. Üstüne alındığı saygısızlığı bunun küçük bir bedeli olarak almasını istiyordu.
Tülünü bu sözlerle yüzüne indiren Bianca, önceden oturduğu yere güzelce yerleşmişti, kapıyı sonunda kapattıklarında uzun bir aradan sonra Gold willow malikanesi tekrardan misafir kabul etmişti.
~•~
Bianca büyük ön bahçenin güzide bir parçası olan geniş süs havuzuna trıs giden at arabasının oldukça yavaş olduğuna kanaat getirmişti. Yinede artık başında olmasına gerek duymadığı şapkasını rahatça çıkarmış ve yelpazesini durması için içinden sayı sayarken yüzüne doğru sallamıştı. Sonunda araba havuzun çevresinden malikanenin görkemli ön merdivenlerinin hizasında durunca "Sonunda." Diyerek derin bir nefes almış, arabacının kapı açma görevini yerine getirmesine fırsat tanımadan olabilecek en kaba şekilde basamaklardan inmişti. Arkasından gelen sevgili kuzeni Elizabeth ise eteğinin takılmadığı için tanrıya küçük bir şükürde bulunmuştu.
"Bianca, lütfen beni bekler misin? Eminim o sırada ikinci bir kabalık yapmadan önce kahya ile küçük bir sohbete girebiliriz."
Bianca mavi müslin kumaştan eteğini bu sözler üzerine pervasızca savurmuş ve sevgili kuzenine ikinci kabalığı olarak dinlemediğini göstermişti. Büyük ve ince mermer merdivenleri olabilecek en yavaş şekilde çıkmış ardından karşısına çıkan gösterişli ön kapıya adımlamıştı. Eldivenli ellerinden birisini kapıyı çalmak için yukarı kaldırıldığı sırada tüm planının dışında olan bir şeyle karşı karşıya kalmıştı.
Eskrim takımlarını kuşanmış iki centilmen,kendileri için boşaltılan ön bahçeye çıkıyorlardı. Ve malikanelerinin ön kapısını hoş sohbetlerinin arasında Anthony St.James aralamıştı. Fakat karşısında birisini görmeyi geç Bianca Whitney görmek adeta beklenmedikti genç lord için. Tüm bunları kenara bıraksa dahi bu sıradan bir sosyete etkinliğinde olağan karşılaşmalardan birisi değildi, kendi evinin kapısında karşılaşması üstelik bunun şoku bir facia idi.
Daha düzgün tabir edecek olursa; Bir felaket!
Yazan: ELİANA WALLECE
Selam!🙋🏻♀️
Sonunda yeni bölümü bitirdim, uzun soluklu değil. Hatta hikayenin en kısa bölümlerinden fakat bundan sonra işler kızışacak ve beklenmeyen şeyler peşpeşe gerçekleşecek.
İtiraf etmeliyim ki ara verince hikaye seyrinden kopuluyor ve bu bir yazar için kötü bir durum. Taslaklar ve bölüm planlamaları olmasa bazen karışabiliyor ve bu hikayem için ayrıntılı bir taslağım yok. Ana olaylar dışında bölüm yazarken ayrıntıya giriyorum, bunun sebebi tabiki benim. Bu hikaye biraz da planlamadan en sevdiğim iki katagoride bir şeyler yazmak için vardı. Fakat bugün görüyorum ki bu noktadan çok uzaktayım,istemesem dahi mükemmel olmasını ve planlı olmasını arzuluyorum.
İlaveten ara vermek kalemim için sanki sekteye uğratmış gibi oldu, bölüm için o yüzden herhangi bir yorum yapamıyorum. Sadece bu yeniden dönüş için kendi adıma ısınma turuydu😅😶.
Umarım beğenirsiniz, lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin🎆.
Yeni bölümde görüşmek üzere...:-*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top