~Özel Bölüm²~
♪Bruno Mars-Marry You♪
Herkese merhabalaar!
Özel bölüm gecikti biliyorum ama umarım bu uzuuun bölümle kendimi affettirebilirim :')
Beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalarr ღ
Bir yazı okumuştum. 'Hayat bazen insanları, birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır.'
Bu söz Taehyung'tan uzun süre ayrı kaldığım zamanlarda daha da bir anlam kazanmıştı. Onunla hiç konuşmadığım, ona biraz kırıldığım zamanlar..bu söz cidden o günler içindi. Çünkü aslında benim için ne kadar önemli biri olduğunu anlamıştım. O da çok iyi anlamıştı...
O sadece bir idol değildi, ben de sadece bir Türk kızı değildim. O Bulut'tu, ben de Hayal... İki normal insanın bir hikayesiydi aslında bu. Fakat yine de imkansız görünen şeylerin olabilirliğini gösteren, umutsuzluğa yer vermeyen, yıkılmaya izin vermeyen, vazgeçmemeyi öğreten bir hikayeydi.
Sıradan insanların aslında o kadar da önemsiz olmayan hayatının bir kesitiydi. Ve bu birkaç yıllık kesit bana çok şey katmıştı. Aslında canım acısa da belli etmemeyi öğretmişti en başında.
Babam aklıma gelince gülümsedim..bir insanı paylaşabilmeyi öğretmişti. Derya'yı düşünmemle iç çektim. Aslında bir insanın tamamen dışarda gösterdiği hâlinden ibaret olmadığını anlamıştım. Ve Taehyung...
İşte o an gülümsemem genişlemişti. Hiç iyileşemeyeceğim diye düşündüğümde aslında çoğu şeyi geride bırakabileceğimi ve eskisinden de iyi olabileceğimi görmüştüm onunla. Bir gülümsemesiyle benim de yüzümde gülücükler açtıracak gücün varlığına inanmıştım. Yorulduğumda ve sarılmak istediğimde bana koşa koşa gelebilecek birini tanımıştım. Bulut'u tanımıştım. Ve hayatıma giren en güzel şey olmuştu.
En sonunda düşüncelerimden sıyrılıp komodinin üstünde duran telefonuma uzandım ve açtım. İnterneti açar açmaz gelen mesaj yağmurlarıyla kaşlarım hafiften yukarı kalktı. Mesajların kimden geldiğini görmemle geri yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu ve vakit kaybetmeden WhatsApp'a girdim.
Bulut'mm
Uyudun mu?
Soruya bak
Tabi uyumuşsundur
Bazen farklı ülkelerde yaşadığımızı unutuyorum :'')
Mesajlarımın tek tik olmasından nefret ediyorum. Bu benim senden daha da uzakta olduğumu hissettiriyor...
Ama artık uzak kalmayacağız Hayal'im.
Müslüman olmak öncelikle.. zormuş ama halledeceğim :))
Fakat güzel bir din olduğunu her araştırdığımda daha da farkına varıyorum. Zaten senin inandığın din elbet güzel olacaktı :'')
Seninle oruç tutmak istiyorum *-* birlikte sa..
Neydi, şu gece gece yapılan kahvaltı?
Neyse şu an aklıma gelmedi
Woaa dur bir saniye!
Mavi tik!
Şu hayatta en sevdiğim şey mavi tik oldu
Yani benden daha çok seviyorsun?
Çevrimiçi...
Çevrimiçi...
Yazıyor...
Çevrimiçi...
Bulut'mm
Şey
Hayır
Öyle değil
Valla :))
Valla??
Wnozmsoxmwlmx
Bunu çabucak öğrenmene şaşırdım
Bulut'umm
Türkler bunu çok kullanıyor :)
Bu arada sen niye daha uyumadın?
Kendi kendine konuşurken eğleniyordun herhalde?
Peki giderim ben de
Bulut'umm
HAYIR
Ondan değil, konuşmayı isterim tabi ama uykun da önemli sonuçta
Ben beklerdim
Zaten uyku tutmadı ben de telefonla bi oynayayım dedim
Bulut'umm
Peki o zaman
Ben de sana vermek istediğim haberi daha fazla içimde tutamazdım zaten *-*
Ne haberi??
Bulut'umm
Birkaç gün sonra Türkiye'ye gideceğim. Bang PD ile görüştüm
Bu sefer RM ve Suga hyungla geleceğim
Hayırlı bir iş için..
Sanırım böyle deniyordu ^-^
OHA!!
SEN CİDDİ MİSİN
Gelme
Dur
Gel
Ama nedne söyledin şimdi
Olmaz
Hazır mıyım
Bilemiyoerum
Bi saniye, heyecanlandım
Bulut'umm
Hey hey sakin ol Anka
SAKİN Mİ
hem gel böyle konuş hem de bana sakin ol de!
Bulut'umm
Ben de heyecanlıyım *-*
Daha fazla dayanamazdım zaten, Bang PD'yi de ikna ettim. O, RM ve Suga geleceğiz
Baban izin verir di mi?
Seni yanıma almama??
Bilmem, belki ¯\_(ツ)_/¯
Ondan bir süre cevap gelmezken ben de örtüyü kenara itip ayaklandım. Sıcak basmıştı. Elimle bir yandan kendime yelpaze yaparken bir yandan da Taehyung'u takım elbise ve elinde çikolata, çiçekle düşünmemeye çalışıyordum. Ama sadece çalışıyordum. Çünkü yanaklarımın alev alev olması bunu başaramadığım anlamına geliyordu. Allah'ım sana geliyorum.
Geri telefonu elime alıp yatağın ucuna oturdum fakat mesajı görmemle dikkatim dağılmış ve yatağın kenarına tam oturamadığımdan yere güzel bir iniş yapmıştım. Yüzüm anında ekşirken bir yandan mesajı tekrar tekrar okuyordum.
Bulut'umm
NE DEMEK BİLMEM?
Ben de kaçırırım o zaman seni
┐('ー`)┌ yeter bu kadar ayrı kaldığımız di mi Anka'm?
Ne cevap verecektim şimdi ben bu çocuğa? Evet desem, beni kaçırma potansiyelini onda görüyordum açıkçası.
Hayır desem, diyemem.
Dudağımı büzüp zor da olsa ayaklandım ve yalpalayarak yatağa bu sefer düzgünce oturdum. Eğer gerçekten seviyorsanız sanırım diğer ağrıların o kadar da önemi olmuyormuş. Bunu, dikkatimin hâlâ mesajlarda olduğunu anlayınca fark ettim.
Sanırım
Bulut'umm
Noldu sana?
Taehyung pardon ama içimde tutamayacağım
Senin bu, insanı heyecanlandırıp heyecanlandırıp sonra 'noldu' diye sormadan nefret ediyorum!
Elinin körü oldu!
Rahatladın mı?!
Bulut'umm
Qneomxlwmxlsk
Anca gül zaten
Babam beni sana vermeyince göreceğim ben seni
O zaman da ben kahkahayı basmazsam neyim
Hadi ben gidiyorum
Kendi kendine konuşmaya devam et
GÖRÜŞÜRÜZ.
Bulut'umm
Tribini, sinirlenmeni bile seviyorum
Bu nasıl sevmek Allah'ım..
Ve de
NE DEMEK BEN GÜLECEĞİM VERMEZSE
Vermesi için her şeyi yapacağım meleğim, sen merak etme ;)
Ve görüşeceğiz onu da merak etme ;)
Seni seviyorum, iyi geceler
Son mesajı artık kalbimin depar atmasına neden olurken telefonu gelişigüzel yatağın üstüne koydum ve duvarla bakışmaya başladım. Duvarda onun imalı bir şekilde sırıtan yüzünü görmem ne kadar normal?
Yine de yüzümde aptal bir gülümseme oluşmuştu. Gülerek kafamı yastığa koydum ve ellerimi başımın altında birleştirdim.
Seni seviyorum...
☁️
Uyku mahmuru bir şekilde iki de bir çalan kapıya doğru ilerlerken bir yandan da sövmekle meşguldüm. Akın'ın hiç bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim.
"Akın o zile basan elini ben var ya-"
Kapıyı açmamla Taehyung'un şaşkın gözleriyle karşı karşıya gelmiştim. Eli tekrar zile basmak üzere havada kalakalırken bu tepkimle karşılaştığı için sanırım şaşırmıştı. Benim de ondan aşağı kalır bir yanım yoktu tabi. Şaşkın ördek gibi ona bakarken en sonunda gözlerim yavaşça arkadaki kişilere kaydı. Suga ve Namjoon da bana değişik değişik bakarken en sonunda Suga'nın dudağının kenarı kıvrılmıştı. Akın'ı hiç anlatmıyorum bile. O en arkada, başını uzatmış sırıtarak el sallıyordu.
Beni şoktan çıkaran Akın'ın "Selam kuzen." demesi oldu. Anında kapıyı geri onların yüzüne kapattım ve arkamı dönerek kapıya yaslandım.
Uykudan yeni uyanmış hâlim ve kapıyı açarkenki tavrım gözlerimin önüne gelince inleyip saçlarımı çekiştirdim. Akın seni öldüreceğim.
Hemen odama koşup arkamdan da kapımı kapattım ve ağlamaklı bir şekilde hazırlanmaya başladım. Dinozorlu pijamalarım aynada gözüme takılınca dudağımı büzüp yere oturmakla yetinmiştim.
"Allah'ım neden ben?!"
Eşofmanlarımı giyip saçımı başımı toplayınca biraz daha kendime gelmiştim. Elimi yüzümü de yıkayıp yavaşça salona doğru ilerledim. Akın'da anahtar vardı, o yüzden ben onların yüzüne kapıyı kapattıktan bir süre sonra onlar zaten kendileri girmişti eve.
Salona girer girmez gözlerim Akın'ı bulmuştu ve anında öldürücü bakışlarımı ona göndermeye başlamıştım. Akın ise beni takmayıp bir kolunu omzuma atarak diğerlerini gösterdi. "Sana sürpriz yapalım dedik, beğendin mi?"
Gözlerimi devirip onu görmezden gelmeye çalıştım. Bu çocuk beni deli etmek için dünyaya gelmişti sanki. Gözlerimin Taehyung'un gözleriyle çakışmasıyla zaten kötü duygular anında beni terk etmişti. Onu özlemiştim. Az önceki rezilliğimi unutmaya çalışarak yanına adımladım.
Zaten o hazırda beni bekliyordu, yanına ulaşmamla kollarını bana sarması bir oldu. Ağzım kulaklarıma varmıştı resmen. Onu özlemiştim. Çok uzun zaman olmuştu, en az iki, üç yıl uzaktık birbirimizden. En son işte o doğum gününde birlikteydik...
Nerdeyse her gün görüntülü konuşmuş, hep mesajlaşmıştık ama hiçbir şey yan yana olmanın yerini tutamazdı. O yüzden şu anki heyecanım bambaşkaydı.
Kocaman gülümsememle ondan ayrılıp yüzüne baktım. "Keşke söyleseydin, hiç beklemiyordum."
Omzunu silkip "Sürpriz." diyince gülerek kafamı iki yana salladım. Namjoon ve Suga'ya dönünce onların da bana gülümseyerek baktığını fark ettim. Çok geçmeden onlara da tek tek sarılıp "Hoş geldiniz." dedim. İkisi de hoş bulduk derken koltukları göstererek oturmalarını işaret ettim.
Ben de Akın'ın yanına kurulup biraz utangaç biraz da heyecanlı bir şekilde gözlerimi onlarda gezindirmeye başladım. "Bu arada Anka, bu saate kadar uyudun mu cidden?"
"Sabahın köründe gelen sizsiniz Akın."
Sinirlerim yeniden gerilmeye başlamıştı. Anlaşıldı, ben Akın'ın kafasını kırmadan rahat edemeyecektim.
"Sabahın körü mü? Saat 2,2."
Akın bir yandan iki iki diye üstünde dururken bir yandan da parmaklarıyla göstererek gözüme gözüme sokmaya çalışıyordu.
Elini kenara itip duvarda duran saate baktım. Cidden 2'ydi saat. Sabahın körü değilmiş.
"Öğlenin köründe ne işin var o zaman evimde?"
Akın bana yüzünü ekşiterek bakarken gözlerimi devirmekle yetindim. "Sürpriz yapanda kabahat."
"Biraz daha düzgün çıkabilirdim insanların karşısına." Dişlerimin arasında söyleyerek verdiğim cevaba karşılık Akın sırıttı. "Ben mi dedim bu saate kadar uyu diye? Hem gayet normaldin."
"Tabi." diye mırıldanarak gözlerimi bir iki saniyeliğine kapattım. "Anka, seni almaya geldim."
Kalbim anında ağzımda atmaya başlarken gözlerim sonuna kadar açılmıştı. "Nasıl? Ne demek almaya geldim? Niçin? Nereye götüreceksin?"
Hepsi birden gülmeye başlayınca oturduğum yerde sindim. Kapa şu çeneni Anka. Rezil olmalara doyamıyorsun maşallah.
Taehyung gülmesini bastırmaya çalışarak konuştu. "Hey, sakin ol. Gezeceğiz sadece seninle. Özlemişim, biraz vakit geçirmek istiyorum."
Taehyung cevabımı bekler bir şekilde bakarken gözlerim diğerlerine kaydı istemsizce. Herkes heyecanla ne diyeceğimi bekliyordu. Sanki evlenme teklifi etti de benim de kabul etmemi istiyorlardı. Bakışlara bak.
Onları umursamayıp omzumu silktim. "Tamam çıkalım, ben de zaten evde durmaktan sıkılmıştım."
Taehyung kare gülümsemesini sununca anında, ben de gülümsedim ve ayaklandım. Akın'a dönüp "Sen onlara bir şeyler ikram et, ben de hazırlanayım o sırada." dedim ve diğerlerine son kez gülümseyip odama çekildim.
☁️
Hazırlanmam en sonunda bitmiş, diğerlerine veda ettikten sonra Taehyung'la beraber evden çıkmıştık. Siyah bir araba önümüzde durunca Taehyung vakit kaybetmeden kapıyı açarak binmemi işaret etti.
"Buyrun hanımefendi."
Karizmatik gülümsemesi anında erimeme sebep olurken çaktırmadan derin bir nefes aldım. Heyecanlanma.
"Teşekkürler beyefendi."
Ben arabaya binince o da hemen yan tarafıma oturdu ve araba en sonunda harekete geçti. Ben heyecanla geçtiğimiz yerleri izlerken ikimizden de çıt çıkmıyordu. Umarım bu sessizlikte benim kalp atışlarım çok dikkat çekmiyordur.
Omzumda hissettiğim kolla ve ardından yana doğru çekilmemle yüzümde şaşkın bir ifade belirdi. Anında kafamı kaldırıp Tae'ye baktım. O ise istifini bozmadan, hafif bir gülümsemeyle yolu izliyordu. Ben de gülümseyerek iki elimle omzumdan sarkan elini tuttum. İçim anında kıpır kıpır olurken başımı da onun göğsüne yasladım. Onu çok özlemiştim.
"Seni özledim meleğim."
Saçlarımda hissettiğim belli belirsiz öpücükle sırttım. "Ben de seni özledim Bulut'um."
Bir süre sonra araba deniz kenarında bir yerde durunca şaşkınlıkla oturduğum yerde dikleştim. Taehyung da benden ayrılmış, çıkmak için kapıyı açmıştı. Bense hâlâ etrafı tanımaya çalışıyordum. Kesinlikle bildiğim bir yer değildi.
Tae'nin ardından ben de inip hemen etrafa bakındım. Güneş anında tenimle buluşmuş, denizin kokusu burnuma dolmuştu. Gözlerimi etrafta gezindirip insan var mı diye bakındım ama kimseyi göremedim.
"Vay be, burayı nerden buldun böyle?"
Taehyung elinde sepetle yanımda belirince o da etrafa bakındı. "Kolay olmadı ama buldum işte bir şekilde. Kimsenin bizi rahatsız edemeyeceği bir yer olsun istedim."
Tatlı bir gülümsemeyle bana dönünce ben de gülümseyip geri başımı denize çevirdim. Elimi tutup beni yürütmeye başlayınca ona ayak uydurdum. "Ben bile bilmiyorum, İstanbul'da yaşıyor olmama rağmen. Senin başka ülkeden gelmiş olmana rağmen burayı bulman harika."
Sözlerimle Taehyung bilmiş bilmiş konuşmaya başlayınca gözlerimi devirdim. "Eh, insan harika olunca, harika yerleri çekiyor işte, n'aparsın?"
"Tae bi git ya."
Elimi ondan kurtarıp hızımı arttırdım. O da peşimden gülerek geliyordu.
"Nereye gideyim ya, her geçen saniye sana çekilirken?"
Gülümsememi bastırmaya çalışırken bir yandan da Tae'ye bakmamaya çalışıyordum. Bu çocuğa uzun süre sinirli kalamıyordum.
En sonunda denize yakın bir yerde durup Tae'ye döndüm. O da elindeki sepeti bırakmış, içinden sermek için örtü alıyordu. Bu, Kore'de, okyanus kenarındaki görüntülerin aklıma gelmesine neden olunca istemsizce gülümsedim.
Serdikten sonra oturmam için işaret etti. Ben hemen kurulurken o da sepetten yine birkaç bir şey çıkarıyordu ve en sonunda kendisi de yanıma oturdu. "Bir şeyler yemedin. O yüzden seni doyuralım önce."
Ben sevinçle elimi birbirine çırpınca Taehyung da gülüp paketin içinden bir tane poğaça çıkardı ve bana uzattı. Ardından termostan bir bardağa çay dökmeye başladı. Ben deniz manzarasıyla sessizce bir şeyler yerken Taehyung da beni izliyordu. Ağzımdaki lokmayı yutup ona döndüm.
"Sen yemeyecek misin?"
Kafasını iki yana sallayıp beklemediğim bir şey yaptı ve başını dizlerimin üstüne koyarak uzandı. Bir elimde poğaça, bir elimde çayla Tae'nin yüzünü izlerken o gözlerini kapatmıştı bile. "Ben zaten bir şeyler yemiştim. Sen ye, ben de burda huzurla biraz gözlerimi dinlendireyim."
Sözleriyle gülümseyip yemeğe devam ettim. Bir yandan denizi izlerken bir yandan da Tae'nin yüzünü inceliyordum. Hangi manzarayı izlesem bilemedim şimdi, ne yalan söyleyeyim.
Çayımı da bitirip kenara koydum ve Tae'nin kapalı gözlerini izlemeye başladım. Gözlerim saçlarına kayınca elim de istemsizce havaya kalkmış ve çok geçmeden saçlarını bulmuştu.
Benim saçlarını usul usul okşamaya başlamamla onun da yüzünde bariz bir gülümseme oluştu. Onun huzurlu hissetmesini seviyordum. Bu, benim de huzurlu hissetmemi sağlıyordu.
Onun mutlu olmasını seviyordum, bu beni çok çok mutlu ediyordu.
Biraz öyle kaldıktan sonra Taehyung en sonunda kafasını kaldırıp yanıma oturdu. Bir süre sessizce denizi izledik. Bu sessizliği en sonunda Taehyung'un güzel sesi böldü.
"Çok düşündüm. Sana nasıl yakın olabilirim, bunun için ne yapmam lazım, nasıl davranmam lazım... Çok düşündüm ve çok araştırdım. Müslüman olmak ilk başta bana zor geldi, bazı alışkanlıklardan dolayı ama birçok güzel yanını gördüm, o yüzden bu zorlukları daha kolay atlattım."
Ben başımı çevirmiş, onu dikkatle dinlerken o bakışları karşıda, usulca konuşmaya devam etti. "En büyük yardımcım sen olmuştun zaten."
Gözleri anında beni bulunca o an nereye bakacağımı bilemedim. Utanmıştım ve gözlerimi kaçırdım ben de.
"Aslında birçok şeyde yardımcı olmuştun bana. Senin sayende farklı bakabiliyorum bazı şeylere. Hayat daha çekilir oluyor. Özellikle son zamanlarda senden ayrı kalmak zulüm gibi geliyordu."
Ona baktığımda yüzünde acı bir ifade belirmişti. O günlerini hatırlıyordu sanki. "Üzgün hissediyordum, elini tutmak istiyordum ama tutamıyordum. Sana sarılmak istiyordum ama sarılamıyordum-"
Duraklamasına sebep olan şey benim onun elini tutmamdı. İlk başta şaşırsa da hemen o uzun parmaklarıyla sarmıştı elimi ve o anda içim sıcacık olmuştu. Isınmak için ateşe ihtiyacı yoktu insanın. İçinde kaybolduğu bir çift göz ve sevgisini hissettiği 'o kişi' olsa yetiyordu.
"Seni öpmek istiyordum..ama öpemiyordum."
Durun, kestik.
Kesemiyorum, gözlerimi ayıramıyordum ondan. Kalbim deli gibi atıyordu, cidden o kadar hızlı atıyordu ki bu enerji tüm şehrin elektriğini karşılardı. Nefes almak bile zor geliyordu şu an. Onun gözleri zaten benden hiç ayrılmıyordu. Tıpkı kalbi de bu zamana kadar benden ayrılmadığı gibi.
"Senin gözlerini görene dek kahverengi göz hiç bu kadar umrumda olmamıştı. Rüyama giriyorsun hep ama artık seni sadece rüyamda görmek istemiyorum. Yanı başımda görmek istiyorum. Uyandığımda tam rüyam bitti diye üzüleceğim sırada seni görerek 'hayır henüz bitmemiş, bitmeyecek..' demek istiyorum."
İçimde çok farklı bir heyecan vardı. Her an kalp krizi geçirmeme sebep olacak bir heyecan. Bir yanım ağzımı açıp bir şeyler söylemek istiyordu ama hem ağzımı açamıyordum hem de..henüz bana sıranın geldiğini düşünmüyordum.
"Rüyalarımda sarıldığım kız, artık kollarımı sana bizzat sarmak, kokunu ta içime çekmek istiyorum."
Duraksayıp derin bir nefes aldı ve gözlerini bir iki saniye kapattı. Geri açtığında o gözlerinde gördüğüm pırıltılar benim de otomatik gözlerimin parıldamasına sebep olmuştu.
"Her gözlerimi kapattığımda aklıma sen düşüyorsun ve ilk günkü gibi kalbime dokunuyor, kalbimin heyecanla atmasını sağlıyorsun. O yüzden geri gözlerimi açtığımda karşımda senin olmanı istiyorum."
Elini elimden çekince bir anda boşluğa düşer gibi olmuştum. Fakat cebinden çıkardığı bir kutuyla dikkatim tamamen oraya kaydı. Arkadaşlar, helvamı kavurabilirsiniz...
"Sadece..Bulut'un Hayal'i olur musun? Benimle evlenir misin?"
Kutudaki yüzük bana göz kırparken şaşkın şaşkın bir yüzüğe bir de Taehyung'un heyecanla bekleyen gözlerine bakıyordum.
En sonunda kendime gelip "E-evet.." dedim ve gülümseyerek devam ettim. "Tabi ki evet. Bulut'un yanı Hayal'e aittir. Benim de yanım sensin."
Taehyung kocaman gülümseyip gözlerini kutudaki yüzüğe çevirdi. Sanki gözleri dolmuştu ama emin değildim. Elimi tutup yüzüğü parmağıma yavaşça takmaya başlayınca zaten dikkatim tamamen oraya kaymıştı. Heyecandan midem kasılmıştı iyice ama bu da iyi hissettiriyordu. Aslında Taehyung'un bana yaşattığı her duygu, onunla tattığım her duygu birbirinde özel ve güzeldi.
Yüzümdeki heyecan silinmezken bakışlarımı Taehyung'un gözlerine çevirdim. O da heyecanla bana bakıyordu, iki de bir gözlerini kaçırınca aslında ne yapmak istediğini anlamıştım. Yüzümde ufak bir gülümsemeyle onun işini kolaylaştırmak amacıyla ceketinden kendime doğru çekerek dudaklarımı onunkilerle buluşturdum.
İlk başta şaşırmış olsa da hemen kendine gelmiş ve bir eli yanağımla buluşurken diğer eli belime gitmişti. Dudaklarım onunkilerle birleştiği anda zaman sanki durmuştu. Hiçbir şeyin farkında değildim. Tek hissettiğim belimi 'benimsin' dercesine saran kol ve yanağımda hissettiğim sıcaklıktı.
En sonunda ayrılıp alınlarımızı birleştirdik. Benim yüzümde utangaç bir gülümseme varken onun yüzünde hâlinden çok çok memnun olduğunu belli eden bir sırıtış yer edinmişti.
"Seni tam olarak yanıma alabilmem için geriye tek bir şey kaldı güzelim."
Merakla konuşmasını devam ettirmesini beklerken o belli belirsiz bir şekilde yanağımı okşadı.
"Seni babandan istemek."
☁️
Geri eve döndüğümüzde diğerlerini pes oynarken bulduk. Akın ve Suga oynarken Namjoon da onları izliyor, arada bir Suga'nın ne yapması gerektiğini söylüyordu. Hoş, Suga onu takıyor muydu, orası ayrı tabi.
Biz de elimizi falan yıkayıp koltuklara oturduk. Taehyung anında kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti. Ben de bu fırsatı değerlendirerek başımı omzuna koyup oyunu izlemeye başladım.
Oyun Suga'nın zaferiyle sona ermişti. Suga elindeki konsolu havalı bir gülümsemeyle bırakırken Akın sinir olmuş bir şekilde ekrana bakıyordu. "Saçmalık, nasıl yenersin beni?"
"Neden? Yenilmez falan mısın?"
Suga'nın sırıtarak söylediği sözlere karşılık hepimiz güldük, Akın hariç. O gözlerini devirerek arkasına yaslanmıştı.
Suga bize dönüp merakla bir bana bir Taehyung'a baktı ve en sonunda gözü parmağımdaki yüzüğe kaydı. Yüzündeki yamuk gülümsemesi artık yerini geniş bir gülümsemeye bırakırken diğerlerine döndü. "Tamamdır."
Namjoon ve Akın da yüzüğe bakıp gülümsediler. Ardından Akın "Oo hayırlı olsun, düğün ne zaman?" diye gülerek konuştu.
Ben gözlerimi kaçırırken Taehyung iyice kendine çekmişti beni. "En kısa zamanda, di mi meleğim?"
"Hı hı.." demekle yetinmiştim sadece.
Suga'nın elindeki telefona bakarak konuşmasıyla ona döndük. "Jungkook'tan bir mesaj var."
Boğazını temizleyip mesajı okuyunca az daha kendi tükürüğümde boğuluyordum.
"'Hyung, Anka'yla da bir konuşsana, kaç çocuk düşünüyorlar. Ona göre ev bakıp çocuk odalarını ayarlamak gerekiyor' demiş. Size ev seçeneklerini ona göre sunacak sanırım."
Suga tek kaşını kaldırıp bizim tarafa döndü. Aynı şekilde Namjoon ve Akın da gülerek bize bakıyordu. Bense öksürmekle meşguldüm. Taehyung'un hafif sırıtarak bana dönmesiyle korku içinde göz ucuyla baktım.
Yeni bir müzik grubu bile oluşturmak isteyebilirdi. Onda bu potansiyel vardı maalesef.
"Hmm bilemedim. Aslında yedi kişilik bir aile için, bi düşünelim. 5 çocuk ideal."
Sözlerini bitirmesiyle gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Aynı şekilde ağzım da hafif aralanmıştı.
"5 çocuk mu?! Pardon da kim bakacak o kadar çocuğa?"
Taehyung rahat bir şekilde arkasına yaslanıp omzunu silkti. "Zor değil canım, zorlanırsak da diğer üyeler var. Onlar da bakar."
"Ben çocuklara elimi bile sürmem."
Suga umursamaz bir şekilde kaşlarını kaldırıp indirdi. Namjoon'sa gülmekle yetiniyordu sadece. "Jungkook yine yaptı yapacağını."
Kollarımı önümde birleştirip dudaklarımı büzdüm. Cidden yapmıştı yapacağını. Çocukları her gün bakması için ona vermezsem neyim. Gerçi düşündüm de..çocuklara yazık olurdu.
"Neyse neyse, bunun için erken daha. Jungkook'u boş verin."
"Hah, sonunda. Zeki Namjoon diye boşuna demiyoruz."
Doğrularak söylediğim sözlere karşılık Namjoon güldü. Taehyung'un konuşmasıyla tabi yine gözlerimi devirmiştim. "Yine de düşünmek lazım yavaş yavaş, di mi meleğim?"
"Taehyung.."
Dişlerimin arasından tehditvari bir şekilde konuşunca Taehyung ağzına görünmez bir fermuar çekip geri arkasına yaslandı.
"Ee ne zaman istemeye geliyorsunuz?"
Allah'ım bu erkekler niye böyle? "Akın.." Bu seferki tehdit dolu bakışlarım Akın'ı bulunca Akın 'ne' diye omzunu silkmekle yetindi. "Konuşulması gereken bir mesele sonuçta."
Tam ağzımı açacağım sırada yanımdan gelen bir patlamayla yerimden sıçradım.
Pardon, Taehyung hapşırmış.
Gözlerimi kapatıp elimi kalbimi götürürken herkes kahkaha attı. Taehyung ise işaret parmağını burnuna götürmüş, tekrar hapşırmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Gözleri hafiften kısılmıştı ve bu görüntü gözüme çok tatlı gelmişti. Bu seferki hapşırmaya hazır olduğum için yerimden sıçramadım ama umarım kulaklarım sağlıklıdır.
En sonunda bitmiş olacak ki Tae rahatlayıp arkasına yaslandı ve bize dönerek şirince sırıttı. "İyi yaşa sevgilim, iyi yaşa."
"Siz bence çocuklar uyurken falan Tae'yi evden gönderin. Çocukların hem ruh sağlığı için hem de uykuları için önemli olabilir bu."
Taehyung hariç hepimiz Suga'nın sözlerine karşılık gülmeye başlamıştık. Tae ise bize somurtarak bakıyordu. "Ben gayet normal hapşırıyorum, siz çok sessizsiniz."
Ben gülerek kafamla onaylarken Namjoon "Tabi tabi." dedi.
Suga saatine bakıp konuşunca hepimiz sustuk. "Biz kalkalım artık, hem hazırlık falan yapılacak, Bang PD ile görüşülecek. Ne zaman gelelim biz Anka?"
Heyecanlandığımı hissederken avuç içimi pantolonuma sürttüm. "Ben babamla da görüşeyim, mesaj atarım."
"Tamamdır." diyip yerlerinden kalkınca ben de ayaklandım. Kapıya kadar yavaş adımlarla yürüyüp onların hazırlanmasını bekledim. Taehyung'un bana dönmesiyle ben de ona baktım gülümseyerek.
"O zaman..birkaç gün sonra görüşürüz."
"Görüşürüz."
Bana sarılmasıyla ben de boynuna sıkı sıkı doladım kollarımı. "Çok heyecan yapma, çok uğraşma. Zaten her hâlinle güzelsin. Dinozorlu pijamalarınla bile çok hoşsun."
Yanaklarımın anında kızardığına emindim. Asla unutmazdı artık bunu ve bana da unutturmazdı. Uyuz.
Sırıtıp benden ayrılınca ben de yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Hadi Tae, hadi."
Yanağıma küçük bir öpücük kondurup kapıya doğru ilerledi. Akın da onlarla birlikte gidecekti. Hepsiyle vedalaştıktan sonra kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Nasıl bir gündü bu böyle?
Şimdi sırada, akşam bizimkilerle konuşmak vardı.
☁️
Heyecanla odanın içinde bir oraya bir buraya yürüp sakinleşmek için derin derin nefes alıp veriyordum. Evin içindeki heyecanlı telaş beni daha da geriyordu. Babama öncesinde zaten Taehyung'tan bahsetmiştim, en son durumu da izah edince üç gün sonra gelebileceklerini söylemişti. Ve sonunda o güne gelmiştik.
Ellerimle kendime yelpaze yaparken dayanamayıp cama yöneldim ve sonuna kadar açtım. Akşamın serinliği anında yüzüme vurmuştu ve bu beni bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Gözlerimi kapatıp bir iki saniye öylece durdum.
Ege'nin evin içindeki bağrış çağrışlarıyla bu huzur geri heyecana bırakmıştı yerini. "Geldiler, geldiler!"
Öyle bir bağırıyordu ki bu elimin ayağımın birbirine daha da dolanmasına sebep oluyordu. Artık son bir kez nefes alıp odamdan çıktım hızlıca. Allah'ım n'olur bir aksilik çıkmasın. Bu geceyi sapasağlam atlatabileyim.
Ece ve Ege kapının yanında duruyordu. Salondan babam ve Akın çıkarak yanıma gelmişti, Derya da mutfaktan çıkmıştı. Kapı çalınca öylece kalakaldım. "Anka, kapı çaldı."
Derya kaşlarıyla kapıyı işaret edince boğazımı temizleyip kapıya yöneldim ve yavaşça açtım. Arkamdan gülüştüklerini hissedebiliyordum. Lakin kapıyı açınca ayrı bir şok yaşamıştım. Ben 4 kişi bekliyordum ama karşımda 8 kişi vardı. Ne ara bu kadar çoğalmışlardı?
Tüm üyeler artı bir de Bang PD vardı, diğer üyelerinin de geldiğini bilmiyordum ve bu, anlık bir şaşkınlık yaşamama sebep olmuştu. Taehyung'un gülümsemesiyle kendime gelmiş ve kenara çekilmiştim.
"Hoş geldiniz."
Hepsi tek tek içeri girerken biz de onları karşılıyorduk ayrı ayrı. Bu birkaç yılda diğerleri de Türkçe öğrenmişti, yani en azından biraz biliyor ve çoğu şeyi anlıyorlardı. O yüzden anlaşmamız biraz daha kolay olmuştu.
En son Taehyung girip elinde çikolata ve çiçekle karşımda belirdi.
"Bunlar sizin için, güzel hanımefendi."
Ellerimin titremesine engel olamazken gülümseyip elindekileri aldım. "Teşekkür ederim beyefendi."
Derya ve babam onları içeri ağırlarken Ece koluma girerek beni mutfağa yönlendirmişti.
"Anka, nasıl ayaktasın hâlâ? Ben bile zor duruyorum bayılmamak için."
Çikolata ve çiçeği masanın üstüne koyup ellerimi kalbime götürdüm. "Bilmiyorum Ece, hâlâ nasıl yaşıyorum ben de bilmiyorum."
Derya'nın kapıda belirmesiyle ona döndük. "Ne oyalanıyorsunuz kız siz? Kahveleri hazırlayın, hadi."
Ocağın başına geçip kahveleri hazırlamaya başladım ben. Ece de bardakları çıkartarak bana yardımcı oluyordu. En sonunda kahve olmuş, bardaklara döküyordum. Tam tepsiyi alacağım sırada elimde hissettim ellerle duraksayıp Ece'ye sorar bir şekilde baktım.
"E tuz?"
Bir süre düşünüp şekere uzandım. "Zaten benimle evlenecek. Güzel güzel kahvesini içsin, hatta şeker koyalım ona."
Ece gülerek "Haklısın." diyince benim de yüzümde bir gülümseme oluştu. "Şey..enişte bizi gezdirir di mi? Böyle, istediğimiz şeyleri falan alır?"
Ece'nin şirin şirin bakma çabalarıyla pis bir şekilde sırttım. "Benimle güzel geçinin, istediğiniz şey önünüzde."
Başını omzuma koyup tatlı tatlı konuştu. "İstediğin şeye bak ablacığım, Ege ve ben emrinize amadeyiz."
Hâlimden memnun bir şekilde gülümseyip tepsiye uzandım. "Hadi hadi, oyalama beni."
Mutfaktan usulca çıkıp salona girdim. Benim girmemle anında bir sessizlik oluşmuştu ve bütün bakışlar beni bulmuştu. Tepsiyi düşürmesem iyi.
Hepsine sırayla kahvelerini ikram ederken en sonunda Tae'ye kahvesini uzattım. Taehyung göz kırpıp kahveyi alırken ben hafifçe gülümsüyordum. Dağıtma işi bitince kenara çekilip Ece'nin yanındaki sandalyeye oturdum. Hadi Bismillah başlıyoruz.
Jin'in kahvesini birkaç yudum alıp babama dönmesiyle heyecanla nefesimi tuttum. Ah, size bahsetmemiştim di mi? Jin de Müslüman olmuştu. Taehyung'la araştırırken onun da ilgisini çekmişti ve biraz da isteme konusunda kendisi bayağı istekli olduğu için daha bi ilgiliydi. E sonuç olarak onun istemesine karar vermişlerdi. Yani Jungkook'tan aldığım bilgiler bu şekildeydi.
"Gençler birbirini görmüş, beğenmişler. Yani, kardeşim diye demem kendisi de zaten çok efendi, çok uslu, akıllı, yakışıklı-"
"Ihım.." Bang PD'nin uyarısıyla Jin şirince gülümseyip sadede geldi.
"Demek istediğim Allah'ın emri.."
Bir süre durup devamını hatırlamaya çalışınca Ece kendini tutamayıp hafiften kıkırdadı. Babamın yüzünde de ufak bir gülümseme oluştu oluşacaktı ama kendisini tutuyordu. Ben de gülmemek için açıkçası büyük bir uğraş veriyordum. Suga burun kemerini sıkarken Taehyung Jin'in kulağına fısıldadı. Jin toparlanıp ellerini birleştirdi.
"Ah evet, Allah'ın emri Peygamberin kavliyle, kızınız Anka'yı oğlumuz Taehyung'a istiyoruz."
İşte o anda derin bir sessizlik oluşmuştu. Kalbim dahi atmayı bırakmıştı o an. Bütün gözler babamın üzerindeydi, babam ise yere bakarak düşünüyordu. En sonunda gözleri beni bulunca biraz merak biraz da heyecanla ona bakmaya devam ettim.
Babamın yüzünde ufak bir gülümsemenin izleri belirmeye başlayınca ben de rahatladığımı hissettim. "Sevmişler birbirlerini, e bize de kavuşturmak düşer."
Jin'e dönerek hafiften başını salladı. "Verdim, gitti. Umarım hayırlısı olur."
Jin heyecandan dolayı Korece teşekkür ederken Namjoon gülümseyerek kafasıyla onayladı ve "Umarım." dedi. Ne yalan söyleyeyim aralarında yine en iyi Türkçe konuşan Namjoon'du. Sonra Taehyung geliyordu. En son ise Suga'ydı. Suga daha çok yeni dil öğrenmeye üşeniyordu. Ha bir de Bang PD, o nerdeyse hiç bilmiyordu, J-Hope ona tercüme ediyordu.
Babamın yanına adımlayıp elinden öptüm. O da alnıma bir buse kondurup bana sarıldı. "Mutlu olman dileğiyle güzel kızım."
Gözlerimi kapatıp sıkı sıkı sarılarak karşılık verdim ben de. "Teşekkür ederim baba.."
Taehyung da elini öpmüş, teşekkür etmişti. Ben de diğerlerine sarılıyordum. Hepsi tebrik ediyor, güzel dileklerde bulunuyordu.
Bir süre oturup sohbet ettikten sonra Pang PD izin istedi gitmek için ve bu düğün için kısa zamanda konuşmak istediğini söyledi. Bana dönüp içten bir şekilde gülümseyerek tekrar iyi dileklerde bulununca ben de hafiften eğilip teşekkür ettim.
Kapıda herkesle vedalaştıktan sonra önde Pang PD, ardından üyeler tek tek sessizce evden çıkmaya başladı. Babama dönüp "Ben aşağıya kadar eşlik edeyim." diyince babam başıyla onaylayıp "Tamam."dedi.
Ben de Taehyung'un ardından evden çıktım ve birlikte merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladık. Elimde hissettim ellerle gülümseyip ona baktım. O da bana kocaman gülümsemesiyle karşılık verdi. "Hâlâ üstümdeki heyecanı atamıyorum. Buraya gelirken..cidden heyecandan bayılacaktım."
Gülerek önüme döndüm. "Sen bir de beni sor."
Apartman girişine gelmemizle Taehyung bana döndü ve sarıldı. "Çok çok az kaldı, konuşuruz yine bu düğün işini."
Ellerimi sırtına götürüp gülümsedim. "Konuşuruz konuşuruz. İyi geceler."
Benden ayrılıp saçlarımı okşadı ve "İyi geceler." diyerek arabaya doğru ilerledi. Jungkook kafasını camdan çıkarıp "Düğün hazırlıkları başlasın o zaman!" diye hafiften bağırdı. J-Hope onu içeri çekmeye çalışırken Jungkook hâlâ bana el sallamaya çalışıyordu. Gülerek ben de karşılık verdim. Deliydi bu çocuk.
Hepsi içerden el saklarken en son Bang PD ile göz göze geldim. Yüzünde geniş bir gülümseme ile el sallıyordu. Ben de hafif utangaç bir şekilde karşılık verirken araba en sonunda hareket etti ve gözden uzaklaşmaya başladı.
Tenime değen rüzgarla hafiften titrediğimi hissettim. Fakat bu his çok hoşuma gitmişti. Şu dakikalar rüya gibi geliyordu resmen. Sevdiğim adama kavuşuyordum.
Çok zorlandığım anlar olmuştu. Taehyung'la tanıştığım ilk anlardan itibaren her şey gözlerimin önüne gelmişti bir bir. Hafif bir gülümseme yüzümde belirirken kollarımı önümde kavuşturdum. Yeri geldi kötü zamanlar geçirmiştim, yeri geldi çok çok mutlu olmuş, yeri gelince de çok üzülmüştüm.
Ama yine de, sonunda mutlu olabilmiştim. Umutsuzluğa kapılmamıştım. Bitti derken aslında hiçbir şeyin sonlanmadığını görmüştüm. Ben istemediğim sürece hiçbir şey sona eremezdi. Düştüm, tekrar ayağa kalktım. Ağladım, tekrar gülümsemek için uğraştım. Ve şu an bu uğraşlarım daha da işe yarıyordu.
Zor günlerin ardından gelen mutluluk ve huzur bambaşkaydı. Bunun için de inançla beklemek gerekiyordu, umudumuzu yitirmemek gerekiyordu.
Yavaşça apartmandan içeri girip asansöre yöneldim. Asansöre binip ineceğim kata gelene kadar kafamı kabine yaslayarak gözlerimi yumdum huzurla.
Mutluydum... Ailem yanımdaydı, Bulut yanımdaydı... Mutlu olmamam için hiçbir sebep yoktu. Sevdiklerim benimleydi.
Jungkook'un sesi kulaklarımda çınlarken heyecanla gözlerimi açtım.
"Evlilik hazırlıkları başlasın o zaman!"
Umarım bölümü beğenmişsinizdir ^-^
Son cümle aslında spoi veriyor ama yine de söyleyeyim, bir özel bölüm daha gelir büyük ihtimal enoznwomxks ayarlayacağım
Buraya bölüm atmayı çok özledim yaa, sizinle sohbet etmeyi :') ee nasılsınız, nasıl gidiyor??
Yine olursa özel bölümde, diğer kitaplarda görüşmek üzere o zaman, kendinize çok çok iyi bakın. Sizi seviyooree 💜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top