~58~

#Chord Overstreet-Hold On

~Anka~

"Namjoon hyung benim Iron Man'li çorabım nerde?!!"

"Hope!! Benim yastığımı sen mi aldın??"

"Namjoon hyung! Jimin bana köpek maması yedirmeye çalışıyor!"

"Bana biri yemek için yardıma gelebilir mi artık?!"

Kulağıma gelen seslerle kaşlarım çatılırken yavaş yavaş gözlerimi araladım. Yabancı bir odada kendimi bulmamla yavaşça yattığım yerden doğruldum. Neredeydim ben?

Bir yandan gözümü ovuştururken bir yandan da odayı inceliyordum. Daha önce buraya geldiğimi hiç hatırlamıyordum. Yavaş yavaş ayılırken elim havada kaldı. Birkaç saat önce yaşadıklarım bir bir geri yüklenirken gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Aynı şekilde hafif aralanmış ağzımla etrafı incelerken sudan çıkmış balık gibi durduğuma emindim. Ben şimdi BTS üyelerinin evinde miydim?

"Hayvan gibi bağırmayın ya! Kız uyanacak şimdi!"

Namjoon'un isyan eden sesine karşılık yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Bunu söylerken bir yandan kendisinin de bağırması peki...

"Biri bana sofrayı kurmamda yardım edebilir mi artık?!" Jin'in yardım çığlıkları etrafı sararken üstümdeki örtüyü kenara itip ayaklarımı yataktan dışarıya doğru sarkıttım.

"Hope eğer yastığımı sen aldıysan ve oyun oynuyorsan cidden hiç sırası değil. Seni merdivenlerden aşağıya iterim!"

Sonlara doğru Suga ortalığa bağırırken şaşkınlıkla başımı kapıya çevirdim. Bu evde neler dönüyordu?

"Ya benim çoraplarım nerde?!" Jungkook'un ağlamaklı çıkan sesine karşılık hafiften gülerken ayağa kalktım. "Jimin, Taehyung'a köpek maması yedirmeye çalışmaktan vazgeç artık yoksa onların hepsini bizzat ben kendim sana yediririm!"

Namjoon'un tehditiyle odanın ortasına kalakalırken yutkundum. Acaba odadan dışarı çıkmasam mı ki? Herkesin sağlığı için..yani en azından benim sağlığım için odada kalmak güzel bir seçenek gibi duruyordu.

Kendime gelirken odanın içinde bulunan boy aynasından kendime baktım. Saçlarımı düzeltirken üstüme de çeki düzen verdim ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp koridora adımımı atmamla kendimi yerde bulurken acıyla yüzümü buruşturdum. Sadece düşsem ne güzel olurdu. Nefes alamıyordum!

Ben nefes almaya çalışırken üstüme düşen kişi bir süre üstümde kaldı. Sanırım o da şu an neler olduğunu idrak etmeye çalışıyordu. Ama bir an önce üstümden kalkmazsa cidden öleceğim. "Üs..tümden..kalk."

Ben nefes nefese konuşmaya çalışırken yanımıza birkaç kişi daha geldi. Üstüme düşen kişi de en sonunda kendine gelmiş olacak ki hemen ayağa kalkmıştı. Ben öksürmeye başlayınca Taehyung hızlıca yanıma gelip beni kollarımdan tuttu ve kaldırdı. Elim belime giderken diğer elim kalbime gitmişti.

"Kaç kilo düştü üstüme?"

Taehyung sinirle Jungkook'a bakınca anladım ki üstüme düşen Jungkook'tu. Jungkook da bana tedirginlikle bakıyordu. "Anka özür dilerim...bir an hızımı alamadım. Sen de bir anda odadan çıkınca.."

Belimin ağrısından yüzümü hafiften buruştururken "Sorun değil.." diyerek cevap verdim.

"Sana kaç defa dedim evin içinde koşma diye." Taehyung'un konuşmasıyla Jungkook suratını asıp başını eğerken kaşlarımı çatarak Tae'ye baktım. "Tamam ya, olabilir. Ölmedim ya."

Taehyung gözlerini devirirken Suga güldü. "Evet..ama nefessiz kalarak ölebilirdin. Sonuçta üstüne bir kas yığını düştü."

"Hyung!"

Jungkook'un isyan eden sesine karşılık Suga'nın gülümsemesi genişlerken ben de güldüm. "Nasıl misafir ağırlıyorsunuz siz ya? Ben size böyle mi öğrettim?"

Jin çatık kaşlarıyla konuşunca dudağım hafiften kıvrıldı. Akın onların bu hâlini görseydi ilk uçakla buraya gelir, beni onların elinden alırdı sanırım.

"Her neyse tamam. Kötü bir başlangıç oldu ama gidişat yine bizim elimizde. Adam akıllı usluca durun yoksa sizi kulaklarınızdan duvara asarım. Anka sen de bana yardımcı olursun di mi?"

Namjoon'un bana yönlendirdiği soruyla ilk başta şaşırsam da hızlıca kendime gelip başımla onayladım. "Hı hı yardım ederim." Namjoon cevabımla gülümserken ben de aynı şekilde gülümsedim. "Şey Anka..özür dilerim. Biraz ağırım da..ve.. üzgünüm işte."

Jungkook başını eğmiş konuşurken gülümsemem genişledi. "Sorun değil Jungkook. Akın da bir zamanlar üstüme çok düşerdi. O yüzden alışkınım. Hem.. düşmeye alıştım ben. Geri ayağa kalkarız, ilk defa düşmüyoruz ya."

Gülümsemem yavaş yavaş silinirken gözüm boşluğa dalıp gitti. Onlardan da bir süre ses çıkmazken Taehyung'un elini omzumda hissettim. Bana o huzur veren bakışlarıyla bakarken buruk bir şekilde gülümsedim.

"Ben düştüğüm yerde de kalabilirim hiç sıkıntı değil, en azından dinlenmiş oluruz."

Suga'nın umursamazca söylediği sözlere karşılıklı istemsizce güldüm. Diğerleri de bana eşlik ederken Suga'nın yüzünde de hafif bir gülümseme oluşmuştu. Suga..nasıl desem..çok eşsiz biriydi. Kimilerine göre soğuk duruyordu ama öyle biri olmadığını, onu tanımaya çalıştıkça anlıyorsunuz.

Ve de özellikle yakınlarına karşı çok içten ve sıcakkanlıydı. Soğuk olarak niteleyen insanlar da haklıydı aslında çünkü gereksiz insanlara da yakın davranmaya gerek yoktu. Suga böyleydi bence...onun için değerli olan insanlarla zaten iyi anlaşıyordu ve o insanlar onu tanıyordu. Ne kadar yufka yürekli ve içten biri olduğunu biliyordu. O bizim sevimli kedimizdi...

"Bana yer açın, Anka'ya ulaşmak istiyorum."

Jimin aradan sıyrılıp bir iki adımda yanımda biterken beklemeden kollarını bana sardı. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken bir süre öylece kalakaldım.

"İyi olmana cidden çok sevindim Anka." Jimin bana sarılmaya devam edince yüzümde ufak bir gülümseme oluştu ve ben de kollarımı ona doladım. "Özür dilerim..sizi de endişelendirdim."

Jimin benden ayrılırken bir yandan da kafasını iki yana sallıyordu. "Özür dilemene gerek yok..." Duraksayıp gözlerini bana çevirdiğinde ben de onu izledim. "Hem..kolay şeyler yaşamadın. Ona rağmen şu anda yanımızdasın. Güçlü bir şekilde."

Boğazımda bir düğüm oluşurken omzumda hissettiğim elle kafamı çevirip baktım. J-hope'un şefkatli bakışlarıyla karşılaşınca gözlerimin yanması da bir oldu. "Aynen öyle...çok güçlü bir kız olduğunu biliyordum ve şu anda yanımızda olman bizi çok mutlu etti. Hoş geldin..."

Gözümden bir damla yaş düşerken hızlıca silip hafiften gülümsedim. "Güç alacağım birçok şey vardı...onlardan biri de sizdiniz. Bana çok güç verdiniz. Teşekkür ederim." Gözlerim dolmaya devam ederken Namjoon'un sesi duyuldu.

"Tüm Army'ler güçlüdür. Biz de onlardan güç alırız. Sen bizden güç aldığın gibi biz de senden çok fazla güç aldık Anka." Yüzümdeki gülümseme genişlerken Jin "Evine hoş geldin Anka..burası da senin evin sayılır." diye konuştu. Bu beni daha da duygulandırırken burnumu çektim. Amaçları beni ağlatmaktı sanırım.

"Ben de sarılmak istiyorum. Çekilin kenara."

Çok geçmeden Jungkook'un bana sarılmasıyla gülerek ben de ona sarıldım. Diğerleriyle de tek tek sarıldıktan sonra en sonunda Suga da benden gülümseyerek ayrıldı.

"Hadi gelin artık bir şeyler yiyelim. Anka da acıkmıştır."

Jin'in sözleriyle kafamla belli belirsiz onayladım. Taehyung beni belimden tutup merdivenlere yönlendirirken diğerleri de peşimizden geliyordu. "Ee iyi uydun mu?"

Kafamla onayladım. "Evet..keşke uyandırsaydın beni."

"Çok güzel ve huzurlu uyuyordun. Bunu bozmak istemedim."

Gözlerim Tae'nin gözlerini bulurken o da bakışlarını bana çevirip göz kırptı. O bu şekilde göz kırpmaya devam ederse öbür dünyaya göçmem kaçınılmaz olurdu herhalde.

Mutfağa geldiğimizde etrafı inceledim. Geniş ve ferah bir mutfaktı. Uzun bir masa vardı ve etrafında da bar tabureleri yerleştirilmişti.

"Ya Anka..burda yeşil bir şey var. Senin getirdiklerin arasından çıktı. Bu yeniyor mu? Yemeyi denedim de...pek yenmiyor gibi."

Jin'in gösterdiği şeyi görmemle ufak bir kahkaha atarken Jin bana şaşkınlıkla bakıyordu. Buraya getirdiğim sarmalardan bahsediyordu. Henüz çiğ olduğu için sanırım bu şekilde konuşmuştu. "Ah..o yeniyor. Çok güzel bir yemektir aynı zamanda ama tek sıkıntısı şu anda çiğ olması."

"Çiğ mi?"

Jin'in gözleri tekrardan sarmalara kayarken gülmemek için dudağımın içini kemirdim. Bir yandan da "Hı hı..." diyerek onu onaylıyordum. Jin anladığını belirten sesler çıkartırken yanına adımladım. "Düdüklü tencereniz var mıydı? Bunları pişirelim, tatmanızı çok isterim."

Gülümseyerek Jin'e bakarken o da başıyla onayladı ve dolaplardan birine adımladı. "Burda bir yerde olmalıydı." Birkaç dolabı da açıp kapatırken en sonunda bulduğu tencereyi bana getirdi. Ben sarmaları pişirmek için hazırlarken Jin de yanımda durmuş beni izliyordu. En sonunda kapağını kapatıp ocağa yerleştirince Jin de ocağın altını açtı. "Tamam, bu ateş iyi..."

Jin de beni başıyla onaylayıp geri çekilirken birlikte masaya doğru ilerledik. Diğerleri oturmuş bizi izliyordu. "İkisi mutfakta uyumlu oldular bence. Bak hyung, sana mutfakta yardım edecek biri çıktı işte."

Jimin'in sözleriyle gülümserken Jin kaşlarını çattı. "O misafir. Siz bana yardım edeceksiniz." Jimin anında geri somurtunca gülümsemem genişledi. "Sorun değil, yardım ederim. Hem yemek yapmayı da severim."

Jin'in kaşları merakla havaya kalkarken bakışları beni buldu. "Yemek yapmayı sever misin?"

Başımla onaylayıp "Hı hı.." diye mırıldandım. "E bana o zaman yeni yemek tarifleri de öğretirsin? Türk yemekleri falan..?"

Gülümsemem genişlerken "Tabi ki..birlikte yaparız." dedim. Jin'in de yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken masaya doğru ilerleyip oturduk. Ben Taehyung'un yanına geçtim, Jin ise karşıma oturmuştu. Diğer yanımda da Jimin vardı. Umarım sofradan aç kalkmazdım. Çünkü bu heyecanla yemek yiyebilir miyim bilemiyorum.

"Ne yiyeceğini bilemediğim için baya bir çeşit yapmaya çalıştım. Pizza gibi şeyler de sipariş ettim, belki Kore'nin yemeklerini pek yiyemezsin diye."

Jin açıklama yaparken ben sofraya bakıyordum. Sebze yemekleri, kaselerde bulunan pirinç gayet yenilebilir duruyordu. Bir de sanırım ramen vardı.

"Şu ortadaki ramen mi?"

Jin gülümseyip kafasıyla onayladı. "Aynen, yer misin?"

Gülümsemem genişlerken ellerimi birleştirdim. "Evet, hep tatmak istemişimdir."

Jin gülerken Taehyung önümde duran boş kaseyi alıp bana biraz ramen koydu. "Alın bakalım hanımefendi."

Yemek önüme koyulduğunda mutlulukla ellerimi çırptım. Yemek görünce zaten mutlu olan bir insandım ve şu an Kore'de tatmak istediğim bir yemeği de tadacak olmam beni iyice heyecanlandırmıştı.

"Bu kadar mutlu olacağını düşünmemiştim."

Taehyung'un ağzının kenarı kıvrılırken ben de genişçe gülümsedim. "Bu arada çubukla yiyebiliyor musun? Olmazsa çatal verelim." Taehyung'un sorusuyla kafamı iki yana salladım ve çubuğu elime aldım. "Gerek yok, çubukla yemeği öğrenmiştim."

Jimin "Vay.." derken Taehyung genişçe gülümsedi.

"Neyse hadi, yemeğe başlayalım bir an önce. Acıktı herkes, hadi afiyet olsun."

Namjoon'un konuşması ardından hepimiz yemeğe başlarken yüzümde silemediğim bir gülümseme vardı. Şu an kendimi çok mutlu hissediyorum. Yani mutluluktan ağlayabilirdim, o derece.

Jimin konuşunca ona döndüm. Önce önüne gelen saçlarını arkaya doğru itti, ardından gülümseyerek bana baktı. "E Anka, buraya gelmek nasıl bir duygu? Ah, şanslısın cidden."

Sırıtışı genişlerken benim de gülümsemem genişledi. "Çok..değişik hissediyorum açıkçası. Gerçek gibi gelmiyor." Jimin ufak bir kahkaha atarken kısık gözleri daha da kısılmıştı.

"Ben de açıkçası değişik hissediyorum ve seni burda görmek beni çok mutlu etti. Sadece beni değil, hepimizi çok mutlu etti. İyi olman, burda olman..."

Bir şey demeyip tebessüm ettiğimde diğerleri de onayladı. Namjoon "Aynen, seni kendi gözlerimizle iyi olduğunu gördüğümüz için içimiz rahatladı açıkçası." diye konuşutuktan sonra J-hope devam etti. "Evet, iyi olacağını biliyordum."

Minnetle onlara tek tek bakarken onlar da bana en içten bakışlarını gönderiyordu. Çok şanslıydım, böyle insanları tanıdığım için...

Başımı eğdiğimde Taehyung kolunu omzuma attı. "Tamam ya artık böyle konuşmayın, ağlatacaksınız kızı."

Gülerken diğerleri de kafalarıyla onayladı. "Aynen ya, sessiz sessiz yemeğinizi yiyin artık." Suga yemeğini yemeğe devam ederken Namjoon gözlerini devirmişti. Biz de yemeğimize devam ettik. Bir süre sonra aklıma gelen şeyle çubuğu bir kenara bırakırken kafamı kaldırıp Taehyung'a baktım.

"Bu arada beni engelleyen kimdi? En başta? Hani abilerimden biri demiştin?"

Hepsinin gözü bir anda Jin'i bulunca Jin bakışlarını kaçırdı. "Yok artık, sen miydin? Ben Suga falan zannetmiştim."

Suga göz ucuyla bakarken hafiften gülümsedim. "Aslında engelleyecektim ama benden önce davranmış."

Hiçbir şey olmamış gibi yemeğini yemeye devam edince gözlerimi devirmeden edemedim. Jin'e bakarken o da omzularını kaldırıp indirdi. "Ne yapayım? Dıt dıt dıt mesaj geliyordu, rahatsız etti ben de engelledim."

Kaşlarımı kaldırmış ona bakarken Taehyung isyan etti. "Hyung, bana söyleyebilirdin!"

Kafamla onaylarken o da omzunu silkti. "Üşendim, engellemek daha kolaydı." Geri bana bakarken bu sefer pişman gibiydi. "Ama cidden senin gibi tatlı bir kız olduğunu bilseydim asla engellemezdim." Ben gülerken Taehyung gözlerini devirdi ve Suga'ya baktı.

"Görüyor musun hyung, hep senin yüzünden. Üşengeç oluyor o da." Suga göz ucuyla bakıp geri yemeğine döndü ve umursamaz bir şekilde konuştu. "Bana ne, ben mi dedim beni örnek alın diye? Kendi işinize bakın."

Kafamla onaylayarak "Haklı." dedim. Suga bana bakınca ben de şirince gülümsedim. "Bu arada Türkiye'de neler yaşandığını Jungkook anlattı. Taehyung iyi bi sürünmüş." Namjoon'un gülerek konuşmasıyla Taehyung ofladı.

"Bir gün Jk o ağzını hiç açamayacak." Herkes gülmeye başlarken Jungkook kaşlarını çattı. "Ben ne yaptım şimdi?"

Taehyung gözlerini kısarak karşılık verince Jungkook da dudaklarını büzüp bakışlarını önce o çekti. Bu hâlleri daha da gülmeme sebep olurken Jin konuştu.

"Ben de artık bol bol temizlik yaptırırım ona."

Başımla onaylayınca Suga'nın keyifle çıkan sesi duyuldu
"Perde asmak nedir? Harika!"

"Ve de resmen BTS üyesini evinden kovan kız diye tarihe geçeceksin. Görülmüş şey değil. Hem bu hem de temizlik."

Jimin alayla konuşunca Taehyung arkamdan uzanıp Jimin'in koluna vurmaya çalıştı. Tabi Jimin hızlı davranarak ondan kaçarken bir yandan da konuşmasına devam ediyordu.

"Ya Tae benim odanın da perdeler kirlendi gibi onlara bi el atsan?"

"Jimin burdan şimdi sana bi el atacağım bir daha konuşamazsın, benim sinirimi bozma. Bu kadar ufak kalmasaydın sen de."

Jimin somurturken ellerini iki yana açtı.

"Üstümden tırla geçseydin?"

Taehyung umursamazca omzunu silkince Jimin gözlerini devirdi. Artık herkes sessizleşip önündeki yemeğine dönerken ben de hafiften gülümsedim. Onlarla aynı ortamda olmak cidden iyi hissettiriyordu.

"Bu arada Anka..." Jungkook'un cılız sesi duyulurken hepimizin bakışları ona kaydı. O bir süre diğerleriyle bakıştıktan sonra en sonunda gözleri beni buldu ve konuşmaya başladı.

"Ufak bir sıkıntımız var."

Taehyung alnının kenarını kaşırken Namjoon başını eğmişti. "Sorun ne?"

"Iım..belki senin hakkında ufak tefek haberler çıkmış olabilir." Gözlerim hafiften açılırken "Nasıl yani?" dedim. Jungkook'un bakışları diğerlerine kayarken Suga devam etti.

"Seni arabanın içinde görmüşler. Birkaç Army... Fotoğraflarda da çıkmışsın. Taehyung ve Jungkook arabaya binerken işte.. görmüşler."

Sonuna kadar açılmış gözlerimle bakışlarımı Taehyung'a çevirince o da bana baktı. "Ama yüzün gözükmüyor. Sadece..arabada bir kız olduklarını biliyorlar ve tabi bu da haber olarak çıktı. 'Arabadaki kız kimdi? Yeni menajer mi yoksa yeni stajyer mi?' gibisinden bir sürü sorular var. A tabi kimisi de Jungkook veya benim sevgilim olabileceğini söylüyor."

Ne diyeceğimi bilemez bir şekilde Taehyung'a bakmaya devam ederken o da tedirgince gülümsedi. Ne yapacaktık şimdi?

"Nasıl gördüler beni ya?"

Taehyung 'bilmiyorum' dercesine omzunu silerken Jungkook "Onlar görür.." diye mırıldandı. Harika (!)

J-hope ne ara yanımızdan ayrılmıştı bilmiyorum ama geri heyecanlı bir şekilde yanımızda bitince hepimiz ona baktık.

"Bang..PD...burda."

Gözlerim bu sefer telaşla açılırken Namjoon ayaklandı. "Nasıl burda? Neden gelmiş?" J-hope 'bilmiyorum' dercesine omzunu kaldırırken kapıdan giren kişilerle hepimiz ayağa kalktık.

Ben sertçe yutkunurken Bang PD'nin gözleri hepimizin üstünde dolaştı, en son benimle göz göze gelirken nefes almayı bıraktım. Çok pis gerilmiştim.

O ufak bir baş hareketiyle beni selamlayınca ben de aynı şekilde karşılık verdim. "Hoş geldiniz."

Boğazım kururken zor da olsa cevap vermiştim. "Hoş..hoş buldum."

Bang PD'nin gözlerini benden çekmesiyle derin bir nefes aldım. Niye bu kadar ciddiydi? Ah.. sanırım bahsettikleri haberler yüzündendi. Ben bittim, ben kesin bittim.

"Taehyung hariç diğerleri benimle gelsin bi."

Üst kata doğru çıkmaya başlarken diğer üyeler bir süre birbirine baktılar. En sonunda Namjoon ilerlemeye başlayınca diğerleri de onu takip etti. Alt katta ben ve Taehyung kalmıştık sadece.

"Taehyung.."

Cılız çıkan sesimle Tae'ye seslendiğimde Taehyung bakışlarını bana çevirdi. Bense merdivenlere bakmaya devam ediyordum.

"Bu hiç iyi olmadı sanırım..sorun çıkacak. Benim yüzümden."

Endişeli gözlerimi Tae'ye çevirirken Taehyung rahatlatmak istercesine gülümsedi ve elini başımın üzerine koydu. "Merak etme, bir sorun çıkmayacak. Halledeceğiz. Dedikodular her zaman çıkar zaten." Taehyung duraksayıp gözlerini başka yere çevirirken ben stresle onu izlemeye devam ediyordum.

"Neyse ki senin yüzün gözükmüyor, o konuda şanslıyız. Ama şu an merak konususun ve herkes seni konuşuyor."

Taehyung gözlerini tekrar benimle buluşturduğunda benim gözlerim tedirginlikle açılmıştı. "Peki şimdi ne yapacağız? Benim..buraya gelmem hiç iyi olmadı."

Yüzüm asılırken başımı eğdim. Taehyung çenemden tutup onunla göz göze gelmemi sağlayıp konuştu. "Öyle düşünme. Dedim ya yüzün gözükmüyor, önemli olan buydu. Dedikodular her zaman çıkar ama bir süre sonra etkisini yitirir. Çok fazla artık göze batmazsak bu konu da yavaş yavaş ortadan kalkar diye düşünüyorum. Yani umarım öyle olur..."

"Umarım..."

"Ama bir daha buraya gelmemeliydim diye düşünme. Elbet bir yolunu bulacağız. Şirket bunu halledecektir..."

Başımla hafiften onaylarken o bana ufak bir gülümseme gönderdi, ardından bakışları merdivenlere kayınca ben de gözlerimi oraya çevirdim. "Ben bi yukarıya çıkayım. Burda oturup beni biraz bekleyebilirsin di mi?"

Başımla onaylarken "Aynen, sen git." dedim.

Taehyung kafasını sallayıp gitmeden önce alnıma bir öpücük kondururken gülümsedim. "Gelirim birazdan."

Taehyung merdivenleri çıkmaya başlayınca derin bir nefes alıp verdim ve geri masaya oturdum. Gerginlikle bacağımı sallarken umarım bir sorun çıkmaz diye düşünüyordum.

~V~

"Bu kızın Taehyung'un sadece arkadaşı olduğuna emin misiniz?"

Kalbim kulaklarımda atarken kapıya iyice yanaşıp dinlemeye çalıştım. Jimin kekelediğinde gözlerimi devirdim. "E-evet, niye ki?"

"Hiç arkadaşı gibi durmuyor. Bir şey saklıyorsunuz, söylemeye ne dersiniz?"

Bir sessizlik olurken Namjoon boğazını temizledi. Hadi be hyung, sen toplarlarsın.

"Evet, sevdiği kız."

Gözlerim dehşetle açılıp tam bağıracakken son anda elim ağzıma gitti. Jimin "Hyung?!" Diye sızlanırken gözlerimi kapattım.

"Ama siz de gördünüz. Tae'nin geçmiş günlerde nasıl olduğunu..."

Gözlerimi açıp merakla ne diyeceğini beklerken devam etti. "Henüz...daha yeni barıştılar. Biz sizin izin vermeyeceğinizi düşündüğümüz için Tae'yi uyarmıştık en başta. O ise tamamen iletişimini kesmeye çalıştı. Kızı..kırdı biraz."

Boğazım kururken yutkunmaya çalıştım. Biraz mı..?

"Ama sonrasında daha kötü oldu. Bunun sizin de farkına vardığınızı anladım. Ve öncelikle teşekkür ederim Türkiye'ye gitmesine izin verdiğiniz için. İlk başta size yalan söylediğimiz için de özür dileriz. Ama eğer Taehyung onu bir süre daha görmeseydi..nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum. Anka.. öldü sandık. Hepimiz korktuk."

Bir sessizlik olurken gözlerimin dolduğunu hissettim. Elimle gözümü ovuştururken nefes almaya çalıştım ama ne zaman onu öyle düşünsem nefes alışverişlerim bana acı veriyordu.

O anda onun sesini duymak için her şeyimi verirdim. Fakat onun ne durumda olduğunu, neler olduğunu bilmiyordum. Onun yanında olamıyordum ve onu kaybetme düşüncesi..beni öldürüyordu. Onsuz bir dünya hayal edemiyorum.

Ona ihtiyacım vardı.

"En azından şimdi bir süre görüşsünler. Yeni barıştılar..buna izin verseniz?"

Namjoon'un sesini tekrar duyduğumda nefesimi tutup beklemeye koyuldum. Etrafta sanki sadece benim kalp atışlarımın sesi vardı.

"Taehyung, buraya gel."

Korkuyla gözlerim açılırken doğrulup kapıdan biraz uzaklaştım. J-hope "Tae mi? O aşağı katta ama." derken beklemeye koyuldum. "Taehyung buraya gel dedim."

Yutkunurken yavaşça odaya adımımı attım. Etrafa ürkek bakışlar atarken Namjoon'la göz göze geldim. O kafasını iki yana sallarken tedirginlikle gülümsedim. Jimin'in yanında yerimi alınca Jimin de bana yaklaştı. "Şu saçlarını kaç defa topla dedim. Gözüküyordu kapının ardından."

Şaşkınlıkla ona baktığımda o bana sinir olmuş gibi bakıyordu. Saçlarımı elimle kenara itmemin ardından tekrardan önüme düşmesiyle saçlarımla uğraşmayı bırakıp önüme döndüm.

"Onu bu kadar çok mu seviyorsun?"

Soruyla birlikte şaşırırken bir süre bakakaldım. En sonunda kendime gelerek yavaşça başımı salladım ve gözlerimi yere diktim.

"Evet..."

"Sana bir soru soracağım. Bir seçeneğin olsa... Kızı mı seçerdin, yoksa kariyerini mi?"

Bang PD'nin sorusuyla kalbim hızlanırken kafamı kaldırıp baktım. Çok ciddi bir şekilde bana bakıyordu. Diğerlerine de tek tek baktığımda Namjoon gülümseyerek kafasını hafifçe salladı.

Gözlerimi kaçırırken nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Ben..onu bir kere kaybetmek üzereydim. Bir kere daha böyle bir şeyi kaldıramazdım.

Onun yanında olacağıma dair söz vermiştim. Ölene kadar onun elinden tutacaktım. Onsuz kalamazdım, onu hep seveceğime dair de kendi kendime söz vermiştim. Bu sözümden da ayrılmayı hiç düşünmüyorum.

"Onu..seçerim."

Kulakları sağır eden bir sessizlik olurken sadece benim kalp atışlarım vardı sanki. Ne olacak şimdi? Beni kovacak mıydı? Ben onları da bırakmak zorunda mıyım? Neden böyle bir şeyle karşı karşıya kalmak zorundaydım? Neden illaki bir şeyi seçmek zorundayım?

"Tamam, onun yanına git."

Korkuyla kafamı kaldırıp bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim. Bitti mi?

"B-ben bir daha..sizinle olamayacak mıyım?"

Derin bir nefes alıp verirken bana yaklaştı. "Ben öyle bir şey mi dedim?" Şaşkınlıkla diğerlerine baktığımda onların da benden pek bir farkı olmadığını gördüm.

Elini omzuma koyarak konuştu. "Eğer..en ufak bir hatanı dahi görürsem o kızı bırakmak zorunda kalırsın veya burayı." Omzunu silkerken ben heyecanlanmıştım bile. "Ama bence yanlış yapmayacağını düşünüyorum. Şimdilik kızla gizli görüş. Bak, en ufak bir pürüz görmek istemiyorum." Hevesle başımı sallarken devam etti.

"Sonra tekrar bu konuyu konuşuruz. Ben de şu olayı halletmeye çalışacağım. Şimdi kızın yanına gidin. Kız seni şu anda affetmiş olsa bile kırgındır. Gönlünü al yoksa kötü olur."

Eğilip teşekkür ettim. "Söz veriyorum çok çalışacağım. Söz veriyorum. Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim."

Beni tutup doğrulturken hâlâ yüzünde ciddi bir ifade vardı. Ama gülse gülecekti...ah sanbae, iyi ki varsın.

"Kızı mutlu et."

Gözlerim dalıp giderken yavaşça başımla onayladım. Mutlu edeceğim..o bunu çok fazla hak ediyordu. Bunun için geç kalmıştım bile.

Jimin sevinçle araya kaynarken ben de gülümsedim. "Şimdi izin mi verdiniz sevgili olmasına?"

Arkasına dönüp masasına ilerlerken "Ne yaparsanız yapın, iş benden çıktı artık." diyip somurtarak bize döndü. "Başka sevgili olayı istemiyorum şu anda."

Jimin "Ama sanbae.." diye sızlanmaya başlarken Bang PD dahil biz de tehtidvari bir şekilde baktık.

Jimin'in somurtup "Tamam ya, bir şey demedim." demesiyle Bang PD en sonunda güldü. "Hadi gidin artık. Ben ne yapacağım sizinle?" Kendi kendine mırıldanıp otururken hepimiz eğilip teşekkür ettik. Ah şu an heyecandan bacaklarım titriyordu.

Tam hepimiz çıkıp gidecekken "Taehyung.." diye seslenmesiyle durup ona baktım.

"O kıza iyi bak...sen onun kalbini kırmış olsan bile seni anlayıp senin yanında durmuş. Davranışlarından, sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla sana cidden değer veriyor."

Sözleriyle hafif bir gülümsemeyle yere bakarken devam etti. "Sizi sadece bir idol olarak görmüyor. Size cidden değer veriyor. Arkadaş olarak, kardeş olarak, abi olarak, sevgili olarak..onun değerini kaybetmeyin."

Minnetarlıkla onun gözlerine baktım ve başımla onayladım. Onu kaybetmemeliyim..bunu anlamıştım. Zaten onu kaybedersem ben de kendimi asla bulamazdım. Onsuz yarımdım, o beni tamamlıyordu.

~Anka~

Konuşmaları uzun sürdüğü için sarmanın da altını kapatıp odama doğru adımladım. Zaten saat de geç olmuştu ve sanırım ortalıkta dolanmamam herkes için iyi olurdu.

Odaya girip ardımdan kapıyı kapatırken derin bir nefes aldım. Omzumu kapıya yaslayıp gözlerimi yumdum. Umarım çok büyük bir sorun çıkmazdı. Burdan gide de bilirdim..yeter ki onların başına bir iş açılmasın.

Üzgün bir şekilde kapıdan ayrılıp gözlerimi odada gezindirdim. Jungkook Türkiye'deyken odamı Jimin'in hazırlayacağını söylemişti. Yavaş yavaş odanın içinde gezinirken bir yandan da odayı inceliyordum. Ortada çift kişilik bir yatak vardı, komodinler her iki tarafta da duruyordu ve üstünde bir iki tane kitap vardı. Odanın renkleri açık tonlardaydı. Lila renginde...

Gezinmeye devam ederken gözlerime takılan şeylerle oraya doğru adımladım. Yaklaştıkça gördüğüm şeylerle yüzümde ufak bir şaşkınlık oluşurken duvara asılı olan fotoğraflara daha dikkatli bir şekilde bakmaya başladım.

Taehyung'un gülen fotoğrafları vardı birkaç tane. Sanırım habersiz çekilmişti ve çok tatlı duruyordu. Yüzümde hafif bir gülümsemeyle bakmaya devam ederken ortadaki fotoğrafla elim oraya doğru gitti. Diğerlerine göre daha büyüktü ve..daha güzeldi. Gözlerim dolarken dudağımın kenarını ısırdım. Bana şarkı söylediği gece...

Telefon açıktı. Benim uyuyan yüzüm çok seçilmese de belli oluyordu. O bendim. Taehyung da pianonun başında, çenesini ellerine yaslamış beni izliyordu. Bu fotoğraf da belli ki habersiz çekilmişti. Birinde gözleri beni izlerken yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Gözümden bir damla yaş düşerken hızlıca sildim ve yanındaki resme baktım. Onda da gözleri huzurlu bir şekilde kapalıydı. Nefesim sıklaşırken elim kalbime gitti. O gece sadece benim için huzurlu geçmemişti, onun için de çok huzurluydu.

İyi ki varsın Taehyung...iyi ki seni tanımışım ve iyi ki bana mesaj attın. Başımı eğerken genişçe gülümsedim. Fısıltım kulaklarıma dolduğunda gözlerimi yummuştum.

"İyi ki benim Bulut'um olmayı kabul ettin..."

Kafamı kaldırıp ellerimle akmış olan yaşları silerken kendime gelmeye çalıştım. Duvardaki fotoğraflara son kez bakıp hafifçe gülümsedim ve yatağa doğru adımladım. Telefonu elime alarak dudaklarımı büzdüm. Sanırım Akın'ı arayamayacaktım daha. Çünkü henüz internete bağlanamamıştım ve sanırım bugün o iş olmazdı artık. Şansımı yarın deneyecektim.

Telefonu komodinin üstüne bıraktım ve yatmak için hazırlanmaya başladım. Belki uykum gelir, uyurdum. Hızlıca hazırlanıp yatağa girince bir süre tavanı izledim.

Somurtarak yatakta uzanmaya devam ederken gözlerimi kapattım. Uyumaya çalışıyordum ama pek işe yaramıyordu. Buraya gelmek pek iyi bir fikir değildi.

Kapımın tıklatılmasıyla uzandığım yerden arkamı dönüp "Evet?" dedim. Kapım açılınca çok geçmeden Taehyung kafasını uzattı.

"Uyuyor muydun?"

Yavaşça içeri girip kapıyı ardından kapatırken "Yok..uyumuyordum. Bir süre de uyuyamam sanırım." diye yanıtladım.

Gülümseyip yanıma geldi ve beni yan döndürdü. O arkamda kalırken merakla kaşlarımı çattım. O da arkama geçip örtüyü üstüne örtünce gözlerim dehşetle açıldı. Bir kolunu kafamın altından geçirirken diğeriyle de beni sarmıştı.

"Benim kolum başın için daha iyi bir yastık olur."

Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibi atarken kendimi sakinleştirmeye çalıştım. "Hadi uyu..sen uyuyana kadar yanındayım. Huzurlu bir uykuya adım atana kadar.."

Ah sanırım bayılacağım! Tamam, Anka..sakin ol.

"Şey..bir sorun çıktı mı? N'oldu?"

Merakla cevabını beklerken Taehyung mırıldanarak konuştu. "Hayır, bir sıkıntı çıkmadı. Ben sana demiştim hallolur diye ve öyle de oldu. Sen artık merak etme, her şey yolunda meleğim."

Saçlarımı hafiften okşamaya başlayınca huzurla gülümsedim. Başımın altında duran kolu bana yastık olurken elini izlemeye başladım. İşaret parmağım yavaşça onun avucuna giderken elini incelemeye devam ettim. Cidden çok güzel elleri vardı...

Aniden parmakları benim parmaklarımı kavrayınca nefesimi tuttum. Şu anda gözlerimi sonuna kadar açmış, birleşmiş ellerimize bakıyordum. Nefes alamıyorum...

Saçlarımı kulağımın arkasına çekerken "Güzelim nefes al.." diye fısıldadı. Bunu demesini bekliyormuş gibi anında derin bir nefes alıp verdim. Kalbim..yerinden çıkacaktı. Taehyung..sen insanı kalp hastası edersin.

Ellerimizi izlemeye devam ederken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu. Onun verdiği huzurla beraber uykum gelirken çok direnmeden gözlerimi usulca kapattım. Benim yanımdaydı, elimi tutuyordu ve söz verdiği gibi beni asla bırakmayacaktı. Gözlerim kapalıyken yüzümde hafif bir gülümseme oluştu. Ben de onu bırakmayacaktım. Ona ihtiyacım vardı ve hep olacaktı. Çünkü onsuz yarımdım, o beni tamamlıyordu...

İyi ki varsın Bulut, iyi ki benim Bulutum'sun.

Şunu haber vereyim istedim, finale cidden az kaldı^^ Son 3-4 bölüm diyebilirim :')

Kendinize iyi bakın, seviliyorsunuz💜

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top