~55~
#Shawn Mendes-There's Nothing Holding Me Back
~Anka~
Hamburger siparişlerini vermiş salonda sessizce otururken gözüm Taehyung'a kaydı. Çok geçmeden onun da gözleri beni bulunca anında bakışlarımı kaçırdım. Sanki ağlaşıp birbirimizin gözlerine dakikalarca bakan biz değildik. Kendi kendime gözlerimi devirirken "Delirme Anka..." diyerekten kendime gelmeye çalıştım.
Taehyung "Efendim?" diye ne dediğimi anlamaya çalışınca kafamı kaldırdım. "A..yok bir şey. Kendi kendime arada konuşuyorum da." Açıklamamla Tae'nin yüzünde bir gülümseme oluşunca ben de gergince gülümsedim. Şu an onunla aynı ortamdaydım! Hayalini kurduğum şeyler gerçek oluyordu. Tamam, belki ilk görüşmemiz çok da iyi başlamamıştı ama olsun..gidişat önemliydi.
"Kendi kendine konuşurken de İngilizce konuş..."
Taehyung küçük bir çocuk gibi gülümserken kaşlarım hayretle havaya kalktı. Paşaya bak sen...
"Oldu efendim, başka?"
Cevabımla Taehyung somurtup arkasına yaslanınca gülerek kafamı iki yana salladım. Bu çocuk benim yanımda hiç iyi değildi. Kimyası bozuldu resmen. Neyse, bu çocuksu hallerini de sevmiştim. En azından lafımı ikiletmiyordu. Kapının çalmasıyla ayaklandım. Taehyung da benimle birlikte ayağa kalkınca ona dönerek "Noldu?" diye sordum.
"Sen otur, ben açayım." Ne kadar düşünceliydi o öyle. Artık maske ve şapkayla çıkıp dikkatleri de çok güzel üstüne çekerdi.
"Taehyung, senin ateşin mi var?" Elim ototmatikman alnına gidip kontrol ederken Taehyung nefesini tutmuş beni izliyordu. Onun üzerinde..bu kadar çok etkim olduğunu bilmiyordum. Şaşkınlığımı üstümden hızlıca atıp elimi çektim. "Ateşin de yok. O zaman neden bu kadar mantıksız düşünüp hareket ediyorsun? Bu şekilde mi çıkacaksın?"
Taehyung gözlerini kaçırıp düşünürken en sonunda dank etmiş olacak ki gözlerini hafiften açıp bana döndü. Aydınlanmıştı sonunda. "Evet..doğru dedin."
Memnun bir şekilde kafamla onayladım. "Aynen, o yüzden otur. Ben de adam gitmeden siparişleri alayım." Taehyung beni onaylayıp geri yerine otururken ben de hızlıca kapıya ilerleyip açtım. "Efendim, hamburger siparişleriniz geldi."
Kuryenin uzattığı paketleri alıp gülümsedim. "Teşekkürler, bir saniye bekleyin ben parayı getireyim." Kurye de gülümseyip başıyla onaylayınca kapıyı biraz örtüp hızlıca mutfağa ilerledim. Paketleri koyduktan sonra vakit kaybetmeden odamdan parayı aldım ve geri kapıya gittim. Kapıyı açınca kurye de kaskı tek eline aldı. Parayı uzatırken tekrardan teşekkür ettim. "Afiyet olsun, iyi günler."
"İyi günler.."
Kurye arkasını dönüp giderken ben de içeri girip kapıyı kapattım. Arkamı dönmemle Taehyung arkamda belirince hafiften sıçradım. Elim kalbime giderken "Korkuttun ya.." diye mırıldandım. O ise bana hafif endişeli gözlerle bakıyordu.
Taehyung aceleyle "Özür dilerim, korkutmak istememiştim.." diyince bir süre yüzünü inceledim. Kaşlarını kaldırmış beni izliyordu o da. Bu gidişle akşama kalmaz kendini affettirirdi bu çocuk. Gülüp onu döndürdüm ve mutfağa doğru itekledim. "Tamam hadi yemeğimizi yiyelim. Acıktım ben."
Mutfağa girince onu bırakıp masaya doğru ilerledim. Paketlerden birini alıp içindeki hamburgerleri dışarıya çıkartırken Taehyung da yanıma gelip diğer paketi aldı ve içecekleri çıkarmaya başladı. Acaba şu anda rüya mı görüyordum? Duraksayıp yan gözle Taehyung'u izlerken o dikkatlice içecekleri koyuyor, patatesleri çıkartıyordu. Cidden onunla yemek yiyecektim. Eğer bu bir rüyaysa umarım hiç uyanmam. Sonsuza kadar uyumayı bile kabul ederim eğer rüyamı Taehyung süsleyecekse.
Taehyung sorar bir şekilde bana bakınca boğazımı temizleyip boş paketi aldım. Taehyung'un önündeki paketi de alıp tezgaha koydum ve geri dönüp masaya oturdum. "Hadi yiyelim, otur sen de." Taehyung karşıma otururken ben hamburgerlerin paketini açıyordum. Tae de içeceğin birini bana uzatınca gülümseyip aldım ve hamburgeri ona verdim. Biz sessizce yemeğimizi yerken umarım yemek boğazımda takılmaz diye düşünüyordum. Ay..o karşımdayken doğru dürüst yemek de yiyemiyorum ki!
En sonunda boğulmadan yemeğimi bitirince Tae de aynı şekilde yemeğini bitirdi ve arkasına yaslandı. İçeceğini yudumlayıp beni izlemeye koyulunca boğazıma kaçan kolayla öksürmeye başladım. Hayır yani, izleyecek başka bir şey yok mu? Dikkatle beni izliyorsun.. Al işte boğazıma kaçtı.
Ben öksürmeye devam ederken Taehung da endişeyle yanıma gelip hafifçe sırtıma vurmaya başladı. Gözlerim daha da açılırken öksürmem artmıştı. "Anka iyi misin?"
Taehyung'un endişeyle çıkan sesine karşılık tek elimi kaldırıp onu durdurmaya çalıştım. Tae ne yapacağını bilemez bir şekilde sırtıma vurmayı bırakırken eğilip yüzüme bakmaya çalıştı. Öleceğim sanırım...
Öksürüklerim en sonunda yavaş yavaş azalırken elim boğazıma gitti. Taehyung'un buraya gelmesi hiç iyi bir fikir değildi sanırım. Taehyung yanımdan ayrılınca kafamı kaldırıp ona baktım. Mutfak dolaplarını karıştırırken en sonunda bulduğu bardağa su koydu ve vakit kaybetmeden bana getirdi.
"Al, iç.."
Uzattığı bardağı alıp birkaç yudum su içtikten sonra geri masaya bıraktım. "Biraz daha iyi misin?"
"İyiyim, iyiyim sağ ol." Taehyung rahat bir nefes verirken gözlerimi kısıp ona baktım. "N'oldu?"
"Ne mi oldu? Niye öyle şey gibi bakıyorsun..aa..senin yüzünden boğazıma kaçtı işte."
Konuşmamla Taehyung'un yüzünde bir gülümseme belirirken somurttum. "Ne gibi bakıyorum?"
Ben gözlerimi kaçırırken Taehyung elini masaya koyup bana doğru yaklaştı. Höst, yavaş oğlum.
Yüzlerimizi aynı hizaya getirirken merakla bana bakmaya devam etti. "Nasıl bakıyormuşum?" Sorusuyla yutkunurken öylece bakakaldım. Tamam, anladım. Bu çocuğun amacı beni öldürmek.
"Iım.." Soğuk soğuk terliyordum resmen. Başımı biraz geri çekince o da yanı şekilde bana yaklaştı. "Ş-şöyle bakma işte.." Ben gözlerimi kaçırmaya devam ederken o sırıttı. "Aşık gibi mi?"
Tamam arkadaşlar, beni gömebilirsiniz.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken Taehyung bana kare gülümsemesini sunmuştu. Mesafeyi bozmadan çenesini eline yaslayarak düşünüyormuş gibi yaptı. "Sana nasıl bakıyorum bilmiyorum ama sana bakmadan da duramıyorum. Seni izlemek hoşuma gidiyor." Bakışlarını bana çevirip göz kırpmasıyla istemsizce nefesimi tutmuştum.
"Sen ne yapıyorsan seni takip ediyor, hareketlerini kaçırmak istemiyorum. Beni bambaşa biri yapıyorsun, henüz nasıl birine dönüştüğümü anlamış değilim ama itiraf etmeliyim ki bu durumdan da şikayetçi değilim. Tamam, belki kendi kendime karar vermemi zorlaştırıyorsun ama sorun değil. Aklım senin elinde olabilir. Seninkinin bende olduğu gibi."
Derin bakışları benim şaşkın gözlerimle buluşunca sırıttı. "A..Bir de Anka..nefes al." Sözleriyle almayı unuttuğum nefesi en sonunda içime çekince ciğerlerim bayram etti sonunda. Taehyung tatlı gülümsemesiyle beni izlemeye devam ederken ben hâlâ şaşkınlıkla onu izliyordum. Böyle bir itirafı hiç ama hiç beklemiyordum. Bu çocuk beni heyecandan öldürecek.
Kapının çalmasıyla bu sefer gözlerim korkuyla açılırken telaşla ayağa kalktım. Taehyung da refleksle başını kaldırıp doğruldu. Ki bunu yapmasaydı büyük ihtimal benden güzel bir kafa yiyecekti. Hızlıca kapıya gidip kameraya baktım. Derya'yla babam apartman girişinde durmuş kapıyı açmamı bekliyordu. Yandık.
Düğmeye basarken Tae de yanıma gelip "Kim geldi?" diye sordu. Hızlıca arkamı dönüp sorusunu es geçtim ve koşar adımlarla salona ilerleyip Tae'nin eşyalarını aldım. "Neler oluyor?"
Dibimde bitince vakit kaybetmeden maskesini taktım. Bir yandan da açıklama yapmaya çalışıyordum "Babamlar geldi." Bu açıklama ona yetmiş olacak ki bu sefer gözleri sonuna kadar açıldı. Şapkasını da kafasına geçirip vakit kaybetmeden kapıya itekledim. "Hızlı ol yoksa burdan anca ölün çıkar."
Babam kıskanç biriydi ki onu da geçtim, evde tanımadığı bir erkeği görürse hiç hoş şeyler olmazdı. Ben Tae'yi hızlıca kapıya götürürken Tae de bana ayak uyduruyordu. Onu durdurup önce kapının deliğinden kontrol ettim. Etrafın boş olduğuna emin olduktan sonra kapıyı yavaşça açıp apartmanı dinlemeye koyuldum. Taehyung da arkadan bana yaklaşmış aynı şekilde etrafı dinliyordu. Asansör daha zemin kattaydı ve aşağıdan da belli belirsiz konuşma sesleri geliyordu. Sanırım komşulardan biriyle konuşuyorlardı. Fırsat bu fırsat...
Hızlıca arkamı dönerken Tae de geri çekilip sorar bir şekilde baktı. "Tamam, çıkabilirsin ama merdivenlerden in. Bak dikkatli ol, yakalanma. Aşağıda biri bekliyor mu seni?" Taehyung kafasıyla onaylayıp "Evet.." diyince ben de başımla onayladım. Önünden çekilip geçmesini beklerken kapıyı biraz daha açtım. "Hadi o zaman git.." Fısıldarken bir yandan da asansörü kontrol ediyordum. Taehyung hızlıca ayakkabılarını giyerken asansör buraya doğru çıkmaya başlamıştı. "Hadi..geliyorlar."
Fısıltıyla bağırırken Tae de en sonunda ayaklandı. Ben tedirginlikle asansöre bakarken yanağımda hissettiğim şeyle kalakalmıştım. Artık asansörü falan unutmuştum. Çünkü tüm dikkatim yanağıma ufak bir öpücük koyup merdivenlere doğru kaçan Taehyung'taydı.
Arkasına bakmayıp merdivenlerde gözden kaybolurken ben şaşınlıkla arkasından bakmaya devam ediyordum. Yok artık ya! Cidden..!
~V~
Kalbim ağzımda atarken merdivenlerden seri bir şekilde inmeye devam ediyordum. Bir iki kat indikten sonra duraksayıp ellerimi dizlerime koydum ve soluklanmaya çalıştım. Anka'nın yüzü gözlerimin önüne gelince istemsizce sırıttım. Ben de böyle bir şey yapacağımı hiç beklemiyordum. Arkamı dönmesem de aldığı yüz ifadesini tahmin edebiliyordum ve bu beni daha da heyecanlandırıyordu. Şaşırırken açtığı kocaman gözleri ve hafif aralanmış dudaklarıyla çok tatlı gözüküyordu gözüme.
Aramızın az da olsa düzelmeye başlaması içimi rahatlatmıştı. Kaç gündür uyuyamıyor, onu düşünüp duruyordum. Nasıl konuşabilirim, ne yapabilirim? En sonunda da kendimi onun kapısında bulmuştum. Ne yalan söyleyeyim, sakin bir şekilde karşılayacağını hiç düşünmemiştim. Sanırım Jungkook'un da büyük bir etkisi vardı.
Minnetle gülümserken yerimden doğruldum ve bu sefer merdivenleri yavaşça inmeye başladım. Telefonuma gelen bildirim sesiyle elim cebime gitti. Telefonu açıp bakarken mesajın Anka'dan gelmiş olması olduğum yerde kalakalmama neden olmuştu. Uzun zamandır onun mesajını almamıştım ve bu heyecanlı hissettirmişti.
Mesajını görmemle yutkunmam bir olurken kaşlarımı hafif çatıp bir kez daha okudum.
Yarın sabah seni bekliyor olacağım. Eğer bana yardımcı olmak ve kendini affettirmek de istiyorsan yarın gelirsin.
Yarın görüşürüz Bulut...
~Anka~
Ayaklarımı uzatmış kitap okurken bir yandan da sıcak çikolatamı yudumluyordum. Gözüm arada bir Taehyung'u kontrol ederken sırıttım.
"Taehyung, tozları iyi al. Kontrol edeceğim!"
Tae arkasını dönmüş sehpanın tozlarını alırken bir yandan da söyleniyordu. "Hayır yani Anka, niye bu kadar çok ufak ufak masalar var?" Bir yandan sinirle söylenip bir yandan silerken güldüm. "Çok konuşma Tae. Ağzın çalışacağına elin çalışsın."
Cevabımla Tae durup sinirle bana dönünce şirince sırıttım. Çatık kaşlarıyla beni izlemeye devam etmesiyle ben de gözlerimi kıstım. "N'oldu? Eğer istemiyorsan kapı orda, gidebilirsin. Hem sana zorla yaptırmıyorum ki. Sen yardımcı olmak istemiyor muydun?"
Sorar bir ifadeyle gözlerinin içine bakarken en sonunda gözlerini yumup derin bir nefes aldı ve kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Keşke ne dediğini anlayabilseydim. Neyse, herhalde beni sevdiğini söyleyip duruyordu.
Taehyung gözlerini açıp benimkilerle buluşturdu ve yapmacık bir şekilde gülümsedi. Ben ona içten bir gülümseme sunarken gözlerini devirip bu sefer kitaplığa doğru ilerledi. Oradaki tozları alırken bir yandan konuşmayı da ihmal etmiyordu.
Niye bu kadar söylendiyse? Altı üstü evi süpürmüş, yerleri paspaslamıştı. Ha bir de yıkanan perdeleri asmıştı. Yani ne vardı bunda? Herkes yapabilirdi. İdol diye yapmamazlık edemezdi. Ki işe başlamadan önce ona güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Tamam, belki temizlik işini duyunca biraz hayal kırıklığına uğramış olabilirdi. Sanırım hiç böyle bir şey yapacağını düşünmemişti.
E boşuna mı verilmiş o kadar boy ona? Perde assın diye işte. Kaslar da boşuna yoktu. Evi süpürüp toz alsın diye vardı. Gücünü bunlara harcasın işte, hem onun için de güzel bir egzersiz olurdu. Fena mı?
Ben arkadan onu gülerek izlerken ne güzel toz alıyor diye düşünüyordum bir yandan. Ev işleri ona çok yakışıyordu. Şimdi herkesin evinde de yakışıklı ve kaslı biri evi temizlemiyordu. Şanslıydım bu konuda.
Ağzıma doğru götürdüğüm kupa dudaklarımda kalakalırken hafif çatılmış kaşlarımla izlemeye başladım. Taehyung eğilmiş toz almaya devam ederken bir yandan da konuşmasına devam ediyordu. Benimse gözlerim yukarda sallanmakta olan kitaptaydı. Kupayı bırakırken gözümü ayırmadan ayaklandım. Kitap en sonunda düşecek gibi olurken gözlerim irice açıldı. "Taehyung dikkat et!"
Tae anlamaz bir şekilde bana dönerken ben hızlıca onun yanına adımladım. Kitabın en sonunda düşmesiyle vakit kaybetmeden elimi Taehyung'un başına koyup kitabın üstüne düşmesine engel olmaya çalıştım. Eğilmiş vaziyette durduğu için de bu işimi kolaylaştırmıştı. Kitabın kenarı elime değerken yüzümü buruşturdum. Kitabın kapağı sertti ve bu şekilde düşmesi az buçuk elimi acıtmıştı.
Taehyung hâlâ bana şaşkınlıkla bakarken elimi kafasını üzerinden çekip diğer elimle yere düşen kitabı aldım. Kitabı raflardan birine gelişigüzel koyarken elimi kaldırıp baktım. Soyulmuştu ve hafiften kızarmaya başlamıştı. Yüzümü buruştururken elimi geri indirip Tae'ye baktım iyi mi diye. Karşılaştığım şeyse elinde bezle şaşkınlıkla beni izleyen bir adet yakışıklı beyefendiydi.
"Dikkatli olsana Tae ya! Zaten şurda üç beş tane beyin hücren var, bu kalın kitap da başına düşseydi n'olacaktı? Uğraş uğraşabilirsen..." Söylenerek gözlerimi devirirken Taehyung hâlâ elimi izliyordu. Gözlerini takip edip kızarmış olan elime bakarken elimi yavaşça arkama sakladım.
"Neyse bu kadar temizlik yeter sanırım. Ben alayım şu bezi."
Diğer elimle beze uzanırken Taehyung bezi bana vermeyip direk yanındaki kitaplığa koydu ve vakit kaybetmeden arkama sakladığım elime ulaşmaya çalıştı. Ben elimi tutmasın diye iyice arkama çekince Taehyung kaşlarını çatıp gözlerini bana çevirdi. Neden şimdi böyle korkutucu bakıyorsun ki?
"Anka elini ver."
Ciddi konuşmasıyla yutkunurken yavaşça elimi arkamdan çektim. Taehyung da en sonunda gözlerini benden ayırıp elime çevirdi ve elimi tuttu. Ay durun, heyecanlandım.
Ben artık elimin yanmasını çok da umursamıyordum. Çünkü şu anda Tae'nin gözlerini incelemekle meşguldüm. Adamın göz kapakları da ayrı bir güzeldi, bu ne ya?
Bir gözü çift göz kapaklıyken diğeri tek göz kapaklıydı ve yakından daha güzel duruyordu. Taehyung'un sesini duymamla kendime gelirken bu sefer bakışlarımı elime çevirdim. "Niye elini koyuyorsun ki?" Bir yandan söylenip bir yandan soyulmuş yerin üzerinde parmağını gezdirirken nefesimi tuttum. Bu çocuk beni öldürecek...
Endişeli gözlerini benim gözlerime çevirince ben de ona baktım. Kahverengileri nefes almamı zorlaştırırken hipnoz olmuş bir şekilde gözlerini izlemeye devam ediyordum. Elim onun elinde, gözleri yüzümü izlerken ben de öylece kalakalmış onu izliyordum. Ben terledim sanırım. Niye bu kadar yakın bu çocuk bana?
Yutkunurken Taehyung derin bakışlarını benden bir an olsun ayırmıyordu. O derin bakışlarda boğulup gidecektim sanırım...
"Ohoo.. bunlar tamam ya. Biz de boşuna endişeleniyoruz."
Gelen sesle anında Taehyung'tan uzaklaşırken o da elimi bırakmıştı istemeden de olsa. Ben tedirginlikle gelenlere bakarken elim boynuma gitti. Jungkook imalı imalı sırıtıp bizi izlerken Akın da hafif çatılmış kaşlarla bize bakıyordu. Daha doğrusu Tae'ye. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde Tae'ye bakınca onun da bakışları bana kaydı. Sanki bir şey yaptık, niye utanıyorsak? Toparlanıp gözlerimi Akın'a çevirdim.
"Kapıyı niye çalmıyorsunuz siz ya? Sessiz sessiz giriyorsunuz." Akın sert bakan gözlerini bana çevirince konuşmam sonlara doğru mırıltıya dönmüştü. Gerildim sanırım.
"Anahtar boşuna mı icat edildi? Hem sessiz mi? Siz birbirinize aşkla bakarken kalbinizin heyecanlı atışından dolayı duymamışsınızdır bizi."
Yok artık!
Jungkok sessiz sessiz gülerken Akın yine Tae'ye sinirli sinirli bakmaya başladı. Taehyung da artık ona inatla cevap veriyordu bakışlarıyla. İkisinin arasına gelip parmak uçlarımda yükseldim. İkiz kuleler gibiydiler resmen. Ben de arada kalmış bir gece kondu... Gerçi boyum o kadar da kısa değildi, onlar çok uzundu. Neyse konumuz bu değil.
"Tamam, hadi geçin oturun." Akın'ı kolundan tutup koltuğa otuttururken Jungkook da koltuklardan birine oturmuştu. Tae Jungkook'un yanında yerini alırken ben de Akın'ın yanına yerleştim. Gözlerimle etrafa bakınırken sessizliği bozan yoktu. Herkes birbirini inceliyordu. Bu gerici ortamı sonlandırmalıydım artık.
"Ee nasılsınız?"
Akın'ın 'Sen salak mısın?' diyen bakışları beni bulurken 'Ne?' dercesine kafamı salladım. O gözlerini devirince ben de gözlerimi devirdim. Gel, sen konu aç o zaman.
"İyiyiz, sizi gördük daha iyi olduk."
Jungkook'un gülerek verdiği cevaba karşılık gergince gülümsedim. "İyi, iyi..." Taehyung'un da yüzünde bir gülümseme oluşurken utandığımı hissettim.
"Yalnız, gelme sebebimiz aslında biraz ciddi."
Jungkook konuşurken bir yandan da Akın'a bakıyordu. Akın da derin bir nefes verip arkasına yaslanınca merakla öne eğildim. Taehyung da meraklı bakışlarını Jungkook'a çevirirken "Noldu? Bir sorun mu var?" diye bir soru yönlendirdi. Biz ondan bir cevap beklerken Jungkook Tae'ye baktı. "Yani, biliyorum yeni barışıp, yeni yeni vakit geçirmeye başladınız ama.." Jungkook duraksarken gözleri anlık bana kaydı ardından geri Tae'ye döndü. Kaşlarım merakla çatılırken ne diyeceğini bekledim. Konuşmasıyla içimde bir üzüntü oluşurken bakışlarımı aşağıya indirmiştim.
"Hyung...artık Kore'ye dönmemiz gerekiyor."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top