~53~

#Michael Ortega-Last Goodbye (piano)

~Anka~

Yatağa uzanmış babamın gelmesini beklerken gözüm yağan yağmuru izliyordu. Bulutlar da sanki yalnız ağlamak istemedeğimizi hissediyor gibi. Acılarımıza ortak olurken gözyaşlarımızın huzurla yağmura karışmasına izin veriyorlardı. Bulut...sen de ağlıyor musun? Benim gözyaşlarım bir bir dökülürken senin de yağmurun bana eşlik ediyor mu?

Ona söylediğim sözler aklıma gelince gözlerimi yumdum. 'Senden nefret ediyorum' diyişim beynimde durmadan yankılanırken titrek bir nefes aldım. Ne zaman 'Seni seviyorum' diye haykırabilirdim?

Beni bırakma sebebi onun açısından düşününce aslında tamamen mantıksız değildi. Bu yüzden onu tamamen silip atamıyordum. Her ne kadar saçma bir şekilde düşünüp ona göre hareket etmiş olsa da..onun gerçekte nasıl hissettiğini biliyordum. Bunu onun gözlerinde de görmüştüm. Zaten ölmüştü... Ve benim sabahki davranışımla sanki üstüne toprak atmıştım.

Üzüntüyle bacaklarımı kendime doğru çekerken yavaş yavaş pişman olduğumu hissediyordum. Belki de ona bir şans vermeliydim. Belki de yaralarımı kendim iyileştirmeye çalışmak yerine onun iyileştirmesine izin vermeliydim. Çünkü biliyorum, ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım asıl ilaç ondaydı... O benim ilacımdı, ihtiyacım olan oydu...

Keşke biraz sakin kalabilseydim... Ama o anda kendime engel olamadım. Sanki bugüne kadar içime attığım her şey bir anda dışarı çıkmış gibiydi. Kendimi tutamadım, içimdekileri döktüm. Pişman mıydım? Evet, hem de çok fazla pişmandım... Ama yine de işte..engel olamadım. Önceden yaşadığım kalp kırıklığı ve de bunu sessizce içimde yaşamamın sonucu bu şekilde ortaya çıkmıştı.

Sıkıntıyla yerimden doğrulup ayaklandım. Beynimin içinde sıkışıp kalmıştım sanki. Düşündükçe daha da delirdiğimi hissediyordum. Bir karar versem de emin olamıyordum, kesin bir sonuca varamıyordum. Kalbim bir şeyler söylerken beynim tam tersini savunuyordu. Ne yapacağımı bilemeden kafamın içinde mahsur kalmıştım sanki. Bilirsiniz..kalbinizle beyninizin söylediği şeyler farklıysa bu sizi bitiriyordu.

Lavaboya girip elimi yüzümü yıkarken kapı çaldı. Vakit kaybetmeden yüzümü kurulayıp kapıya doğru ilerledim. Onu düşünmeyi bırakmalıydım, yani en azından şu anda ara vermeliydim. Çünkü çok özel bir insanla vakit geçirmek istiyordum artık.

Heyecanla kapıyı açınca babamın gülen yüzüyle karşılaştım. Benim de yüzümde bir gülümseme oluşurken babam içeri doğru adımladı. Kollarını açmış sarılmamı beklerken hızlıca onun kolları arasında yerimi aldım. "Hoş geldin baba..." 

Babamın saçlarıma bir öpücük kondurmasıyla huzurla gülümsedim. "Hoş buldum kızım."

Ayrılıp içeri girmesini beklerken gözüm Derya'ya takıldı. Onun da bakışları beni bulunca şaşırmadan edemedim. Yüzünde çok farklı bir ifade vardı. Bana sinir oluyor desem, değil. Bana acıyor desem, değil. Henüz çözememiş olsam da çok fazla üstünde durmadım. İlerde çıkardı kokusu.

Babamın peşinden salona girerken Akın ve Derya aldıkları şeyleri mutfağa doğru götürüyordu. İkizler de çok geçmeden salona gelmişti. "E Anka yemek hazır mı? Çok acıktım ne yalan söyleyeyim." Babamın konuşmasıyla yüzümde geniş bir gülümseme oluştu. "Hazır tabi, çok güzel şeyler hazırladım size."

"Zehirlenmeyelim de." 

Ece'nin sözlerine karşılık ikizi Ege de gülünce gözlerimi devirmeden edemedim. Dua et babam var velet. "Öyle demeyin çocuklar. Anka bu konuda baya yeteneklidir. Yemekler gelince görürsünüz." Babam en sonunda göz kırpıp bana bakarken ben de aynı şekilde karşılık verdim. Onlara hiç yemek yapmamıştım ve yaptığım yemekleri ilk defa tadacaklardı. Yemeği yerken aldığı yüz ifadelerini merak ediyordum çünkü bu konuda cidden iddialıydım. "Ben de bi mutfağa bakayım."

Babam başıyla onaylarken ayaklanıp mutfağa doğru ilerledim. "Yardım edilecek bir şey var mı?"

Mutfak masasını kontrol ederken Akın başını iki yana salladı. "Zaten çoğu şeyi halletmişsin. Sadece yemekleri koymak kaldı." Ben de kafamla onaylayıp sandalyelerden birine oturdum. 

"Sen nasıl hissediyorsun Anka? Biraz daha iyi misin?"

Derya'nın sorusuyla şaşkınlıkla kafamı kaldırırken Akın'la göz göze geldim. Onun da yüzünde hafif bir şaşkınlık vardı. Derya'nın kafasına taş mı düştü acaba? Benimle olabildiğince az irtibat kurmaya çalışan kadın şu anda konu açıyordu. Hem de hâlimi, hatırımı sorarak. Şaşkınlığımı üstümden atamazken "İyi..iyi hissediyorum." diye cevap verdim. Derya rahat bir nefes alırken tek kaşımı kaldırdım. "Asıl sen iyi misin?" Sorumla omzunu silkerken arkasını dönüp çorbaları koymaya başladı. "Evet, iyiyim. Neden olmayayım ki? Herkes iyi..."

Anlamaz bir şekilde Akın'a bakarken onun da benden pek bir farkı yoktu. En sonunda Akın omzunu silkip mutfaktan çıkınca kuşkuyla Derya'yı süzdüm. Ne karıştırıyorsun sen Derya Hanım, ne? 

Çok geçmeden sofraya oturmuş yemekleri yemeye başlarken yüzümde silemediğim bir gülümseme vardı. Yemeğe başlamadan önce Ece yaptığım sarmalardan birini ağzına atmıştı ve bir süre sonra yüzünün aldığı hâl beni gururla gülümsetmişti. Ege de onu takip edince birbirine attığı bakışlar beni mutlu etmişti. Zehir olsa da artık kendilerini durduramayıp yemeğe devam ederlerdi. Eh, yemeklerim güzeldi ne de olsa.

"Yemeklerini özlemişim, eline sağlık kızım." 

Bakışlarımı babama çevirip gülümsedim. "Afiyet olsun babam."

Derya da "Aynen, baban çok överdi ama bu kadar iyi yapabildiğini de bilmiyordum. Eline sağlık." diyince ikinci büyük şaşkınlığımı yaşadım. Bu sefer ikizler de şaşkınlıkla bakıyordu annelerine. Bu kadının içine bir şey mi kaçtı?

"Afiyet olsun, afiyet olsun." Derya önüne dönüp yemeğini yemeye devam ederken ben de bakışlarımı ondan ayırıp yemeğime döndüm. Herkes bi değişik.

Çayımızı içmiş biraz sohbet ettikten sonra Akın geç olduğunu söyleyip yanımızdan ayrılmıştı. Çok uzun zaman olmuştu, böyle birlikte bir araya gelip sohbet etmeyeli. Ve açıkçası...bu biraz değişik hissettirmişti. Babama karşı duyduğum suçluluk duygusunu arka plana atmaya çalışırken babam da bana destek oluyor, sanki hiçbir şey olmamış gibi benimle konuşmaya çalışıyordu. Biliyorum, onun için de zordu ama bu yaşadıklarımızı geride bırakacaktık. Daha güzel anılar oluşturarak...

Derya'nın bu yeni hâline de yavaş yavaş alışıyordum. Tabi her ne kadar arada garipsesem de ortama ayak uydurmaya çalışıyordum. Kimse bu yaşadıklarımızın konusunu açmazken eskilerden bahsedip durduk. Ne yalan söyleyeyim, Derya'nın beni güldüreceğini hiç düşünmemiştim. Babamla tanıştığı zamanı Derya gülerek anlatırken babam durmadan somurtup  gözlerini kaçırmıştı. Derya babamla ilk tanıştığı yıllarda babama bir kağıt vermiş. Tabi babam o zamanlarda baya havalı ve yakışıklıymış. Hoş şimdi de yakışıklı zaten de o zamanlar da kızların baya ilgisini çekermiş. 

Babam kağıdı aldığı zaman yüzünü ekşitip elinin kenarıyla itince Derya sinirlenip kendini tutamamış ve yere düşen kağıdı alıp buruşturarak babamın ağzına sokmaya çalışmış. Kendimi tutamayıp buna kahkahalarla gülerken babam somurttu. İşin asıl komik tarafı, o kağıt itiraf falan değilmiş. Müdür bu kağıdı Derya'dan babama iletmesini istemiş ama Derya'nın karşılaştığı bu durum Derya'yı baya sinirlendirmiş. E haklı burda.

Vakit geçerken babamın artık dinlenmesi gerektiğini söyleyerek onu odasına gönderdik. İkizler de odasına yönelince mutfakta ben ve Derya kaldık. Ben yavaşça makineye bardakları dizerken Derya da masayı toparlıyordu. İşim bitmiş tam mutfaktan çıkacakken Derya "Anka..." diyerekten durdurdu beni. Arkamı dönüp soran bakışlarla karşılık verince Derya gözlerini kaçırdı. "Biraz oturup konuşalım mı?"

Eliyle masayı gösterirken ben anlamayan bakışlarla kendimi gösterdim. "Benle mi?" Derya başıyla onaylamakla yetinince aynı şaşkın bakışlarla "Olur..." dedim. Bakalım ne konuşacağız.

Derya bir süre nasıl başlayacağını bilemeden etrafa bakınırken ellerimi önümde birleştirdim. "Öncelikle..nasılsın?"

Kaşlarımı kaldırıp Derya'yı incelerken gerildiğini fark ettim. Umarım sonucunda kötü bir şey çıkmaz.

"İyiyim..sen nasılsın?"

Derya omzunu silkip "Ben de iyiyim." diyerek etrafa bakındı. "Ee..bunun için mi konuşmak istedin?"

Derya derin bir nefes alarak başını iki yana salladı. "Hayır..ben.."

Söylemek istediği şey anlaşılan onu baya zorluyordu. Merakım giderek artarken sesimi çıkarmadan beklemeye devam ettim. Zaten gerilmişti, onu daha fazla germeye gerek yoktu.

"Ben...özür dilemek istedim."

Yüzümde bir şaşkınlık oluşurken doğruluğundan emin olmak istercesine gözlerinin içine baktım. "Sen? Benden özür diliyorsun? Derya yanlış anlama ama...kafana bir şey mi düştü senin?"

Derya gözlerini devirince dudağımı büzdüm. Ne? Ne dedim ben şimdi? Çok değişik bir gün yaşıyorum resmen. "Kafama bir şey düşmedi..sadece anladım..."

"Neyi anladın?"

Derya sıkıntılı bir nefes alıp yüzünü sıvazladı. "Sana...kötü davrandım, görmezden geldim. Bunun için özür dilerim. Zaten..zor zamanlar yaşıyordun ve..sana destek olacağıma daha da kötü hissetmene sebep oldum. İkizler de sana saygısızlık yaparken hiçbir şey demedim. Ben üzgünüm.."

Bu sefer ben derin bir nefes alırken Derya başını eğdi. Bugün itiraf günü falan mıydı? 

"Neden şimdi özür diliyorsun? Ölmedim merak etme, bir süre de başınıza bela olacak gibiyim."

Sözlerimle Derya başını usulca iki yana sallayıp konuşmaya başladı. "Başımıza bela falan değilsin. Ben..sana soğuk davrandım..çünkü..." Devamını getiremeyip yüzünü elleri arasına alırken utandığı her hâlinden belliydi. "Ben babanı seviyordum. Annen gelmeden önce..." 

Evet, anlaşılan konumuz uzun ve ciddiydi.

"Babanla uzun zamandır arkadaştık. Ama bir süre sonra ona karşı bir şeyler hissettiğimi anladım fakat açılamıyordum bir türlü. Çünkü onun beni sadece arkadaş olarak gördüğünü biliyordum. Beni sever, evet ama benim onu sevdiğim şekilde değil. Birbirimize çok destek olurduk. Fakat beni sadece arkadaş olarak gördüğünü biliyordum." Derya duraksayıp buruk bir şekilde gülümseyince yutkundum.

"Bir gün annen çıkageldi. Onunla işte tanıştım bir şekilde ve henüz arkadaş çevresi olmadığı için bizimle takılmasını istedim. Bu şekilde de babanla tanıştı." Duraksayıp derin bir nefes alırken dikkatle onu izledim. Sevdiği adama annemi Derya getirmişti. İlerde ne olacağını bilemeden.

"Baban anneni çok sevdi. Ona açılamadığı zamanlarda beni karşına alır saatlerce anneni bana anlatırdı. Aşkla..."

Derya'nın gözleri dolunca kalbimde bir üzüntü oluştu o an. Zordu...sevdiğin adamın başka bir kadına sevgiyle bakması, onu sana anlatması...

"Ben bir şey demeyip hep dinledim onu. Annene özenmediğim zamanlar da olmadı değil." Hüzünlü bir gülümseme yüzünde belirirken devam etti. "Anneni çok güzel seviyordu ve insan düşünmeden edemiyor... Beni neden böyle sevemedin? Oysa ben de onu çok güzel seviyordum ama bu sevgimi anlatabileceğim biri yoktu, ben de kalbimde taşıdım sadece..."

Derya derin bir nefes alırken elleriyle oynamaya başladı. Ona olan kötü hislerim beni yavaş yavaş terk ederken bu sefer kendimi sadece onu anlamaya adamıştım. Çünkü o da kolay şeyler atlatmamıştı. Baş ağrısına, karın ağrısına veya sırt ağrısına bir tedavi vardı ama kalp ağrısı için bir tedavi yoktu maalesef. Tek tedavi o kişideydi. Derya için babamdaydı...ama babamın kalbi de başkası için atıyordu. Onun ilacı da başkasındaydı. Zordu o yüzden bu duygularla başa çıkmak.

"O yüzden o zamanlarda içimde annene karşı bir kıskançlık duygusu oluşmaya başlamıştı. Bir yandan yavaş yavaş arkadaşım olması bir yandan da bu duygular beni çok zorluyordu. Tabi baban en sonunda annene açılmaya karar verdi. Ona..destek oldum. Annenle konuştum, ona babanı anlattım..."

Derya sevdiği adamı anneme anlatmıştı... Onun içi acırken o yine de babama destek olmuştu.

"Babanla annen çok mutluydu. Tabi onların mutluluğu beni de mutlu ediyordu her ne kadar içimde buruk bir acı olsa da...dayanabilirdim. Bu şekilde geçti günlerimiz. Annenle baban evlendi... Üzgünüm ama bunu paylaşmazsam...yapamam. Çünkü anlatmak istiyorum."  Derya kızarmış gözlerini benim gözlerimle buluştururken sorar bir ifadeyle baktım. "Çok zordu Anka..babandan bir türlü vazgeçemiyordum. İçimdeki sevgi bir türlü gitmiyordu ve onu...düğünde görünce...hayatımda tatmadığım bir acıyı o anda tatmıştım."

Gözyaşları yanağından süzülmeye devam edince benim de gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Onlara şahitlik yapmak..zordu. Evet, evleneceklerini biliyordum ama işte insan kolayca sindiremiyordu..."

Gözüm dalıp giderken yavaşça başımla onayladım. Sevdiklerimizden nasıl kolayca vazgeçebiliriz ki? Onlardan vazgeçmek kalbimizin bir bölümünü söküp atmak demekti ve bu acı ölene kadar bizimle gelirdi.

En zoru da.. içindeki acıya rağmen dışarıya ufak da olsa belli etmemekti. Canın çok fazla yanıyor belki de o an ama sen içindeki acıyı hiçbir şekilde dışarıya yansıtmamak için çabalıyorsun..işte bu sanırım dünyanın en zor şeylerinden biriydi. Ve Derya bunu başarmıştı...

Derya kendine gelip gözyaşlarını silerken devam etti. "Görüşmelerimiz aksamıştı ama babanla tamamen irtibatımı koparmamıştım. Sonra sen doğdun." Gözleri benim gözlerimle buluşunca bakışlarımı kaçırdım. Bana bakmak onun acı anılarını tekrardan gün yüzüne çıkmasına sebep oluyordu..ve bu yüzden benimle iyi anlaşamadı...

"Çok geçmeden ben de evlenip yurt dışına çıktım. Evet, içimde babana olan hisler tamamen silinmemişti belki ama hayatıma devam etmek zorundaydım. Sonra..annenin hastalandığını ve bu hastalığa yenik düştüğünü öğrendim."

Durup başını eğerken ben gözümden akan bir damla yaşı silip kendimi tutmaya çalışıyordum.

"Sonuçta vakit geçirmiştik birlikte...onun için çok üzülmüştüm. Baban için, senin için... Birkaç yıl sonra benim eşim de bir trafik kazasında öldü." Üzüntüyle saçlarını geriye atarken "Başın sağ olsun..." diye üzüntüyle konuştum. Derya bir şey diyemeyip yüzünü elleri arasına alınca kalbimin sıkıştığını hissettim. Babamı da belki bu şekilde kaybedebilirdi... Derya toparlanıp konuşmaya devam edince onu dinledim.

"İkizler de o zamanlarda yeni doğmuştu ve ben çok zorlanıyordum. En sonunda Türkiye'ye dönmeye karar verince baban da bu konuda bana çok yardımcı oldu. Birbirimize işte bir şekilde destek olduk ama senin durumun da babanı çok endişelendiriyordu. Bana destek olmak için de bir nevi benimle evlendi ama daha çok sana da destek olmamı istiyordu benden. Senin için çok endişeleniyordu. Beni de çok iyi tanıyordu ve sana yardımcı olabileceğimi düşünmüştü. İlk başta kabul etmeyi düşünmüyordum babanla evlenmeyi ama ona zaten bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyordum. Seninle nasıl konuşmalı, nasıl ilgilenmeli...çünkü o zamanlar da anneni kaybettiğimizin ilk zamanlarıydı ve baban da ne yapacağını bilemiyordu." Bir süre duraksarken sıkıntılı bir şekilde onu izlemeye devam ettim.

"Sonra..senin de..intihara girişiminden sonra.." Derya'nın gözü bana kayınca üzüntüyle başımı eğdim. "Baban bu sefer cidden çökmüştü. Ne yapacağını bilemiyordu, ben de..en sonunda kabul ettim onunla evlenmeyi. İkizlerle de zorlanıyordum, bir de sana da destek olmak istedim. Babana yardımcı olmak istedim. Fakat..buraya adımımı attığımda bunu yapamadım hemen..." Başını pişmanlıkla eğerken alttan alttan onu izliyordum.

"Baban da üstüne çok titriyordu. Ben de senin ona çok bağlı kalmaman gerektiğini düşünmüştüm. O yüzden baban senden biraz uzak duruyordu, normal bir şekilde davranıyordu. Evet, eskisi gibi değildi ama senin güçlü kalmanı istemiştik."

Kafamı yavaşça sallarken derin bir nefes aldım. "Oysa ben sizden güç alırdım ancak. Paylaşmalıydınız...böyle davranmak yerine." Gözlerim Derya'yı bulurken Derya pişmanlıkla başını eğmişti. "Evet, bunu son zamanlarda daha iyi anladım."

"Bu son zamanlarda anladığım çok şey vardı. Öncelikle bir babayla kızının arasında böyle şeylerin yaşanmasında benim suçum vardı. Sırf annenle yaşadığım şeylerden dolayı da seni suçlayıp bir kenara atamazdım. Seni kıskandığım için sana kötü davranmamalıydım, ikizleri de uyarmalıydım. Ama o zamanlarda yapamadım. Biliyorum babanın içinde yer alan o sevgi asla bitmezdi. Bunu en iyi anlayan benim. Senin zaten bundan hiç etilenmemen gerekiyordu. Sana ne olursa olsun destek olmalıydım ama yine de yapamadım o an...sana yakın olamadım. Ve biliyorum geçmişi değiştiremem ama yine de özür dilerim. Geçen gün sana bir şey olduğunda senin için çok endişelenmiştim. Bir yandan baban, bir yandan sen..ne yapacağımı bilememiştim."

Derya pişmanlıkla başını eğerken dolu gözlerle onu izlemeye devam ettim. Hepimiz..çok fazla şey yaşamıştık. Verdiğimiz kararlar düşününce belli bir süre sonra mantıksız gelebilirdi ama o anda hissettiklerimizle birlikte bu kararlar çok mantıklı geliyordu işte. Onların böyle düşünmeleri aslında benim davranışlarımdan dolayıydı. Her şey ardı ardına geliyordu işte.

"Ben özür dilerim..çok özür dilerim.." Derya sessiz sessiz ağlamaya başlayınca yavaşça yerimden kalkıp onun yanına oturdum. Tereddüt etsem de en sonunda elimi onun omzuna koyunca ağlaması şiddetlendi. "Tamam artık..ağlama... evet özür dileyince bu yaşadıklarımız değişmeyecek ama bu özür yeni başlangıçların kurulmasına yardımcı olur. Yeni umutlar, yeni yaşantılar..."

Derya üzüntüyle başını kaldırıp gözlerime bakarken ben de içtenlikle karşılık verdim. Evet, geçmişte üzüldüğüm anlar olmuştu ama bir insan pişmanlıkla karşınıza geçip durmadan özür dileyince onu kolayca bir kenara itemeyiz. Yani en azından ben böyle bir şey yapamam. Çünkü şu hayatta kimse dört dörtlük değildir. Elbet hatalarımız olacak. Benim de vardır kalbini kırdığım insanlar, ben de insanların üzülmesine sebep olduğum şeyler yapmış olabilirim. Önemli olan bu hatamızı fark edip düzeltmekti. Hak eden insan affedilirdi... ve içimden bir ses Derya'yı affetmem gerektiğini söylüyordu. O da kolay şeyler yaşamamıştı ve de..sonuçta biz bir aile olmuştuk... Artık bir adım atmamız gerekiyordu. Derya zor olanı başardı. En önemlisi içini döktü, pişmanlığı yüzünden okunuyordu ve buna rağmen ben de onu bile bile itemezdim ya... Benim de bu adıma karşılık vermem gerekiyordu.

Ki bana çok kötü bir şekilde de davranmamıştı. Ona kalırsa ilk zamanlarda ben de ona alışamamıştım. Babamı paylaşmak istemiyordum onlarla. Ama zaman geçtikçe anladım.. Bu hayat sadece benim de değildi. Babam sadece benim hayatımda değildi, onların da hayatındaydı. Benim ona ihtiyacım olduğu gibi başkalarının da ona ihtiyacı vardı. Bazen hayatımıza giren yeni insanlarla paylaşmayı öğrenmeliydik. Tamam, belki sevdiklerimizi paylaşmak zordu ama birlikte daha da mutlu olacaktık belki de. 

Derya hayatımıza girdiğinde de aslında bunu düşünüp öyle hareket etmeye çalışmıştım. Biz artık bir araya gelmiştik. Bir aile olabilirdik, destek olabilirdik birbirimize. Eskileri yaşatarak, üstüne yeni ve güzel anılar koyarak birlikte mutlu olabilirdik. Kıskançlıklar, kendi kendimize kurduğumuz senaryolar..bizi sadece birbirimizden uzaklaştırırdı. Sevdiklerimizden uzaklaştırırdı.

"Beni affeder misin bilmiyorum ama yine de sana destek olmayı bırakmayacağım Anka..." Derya çatallaşan sesiyle konuşmaya başlayınca düşüncelerimden sıyrıldım ve hafifçe omzunu sıvazladım. "Belki hemen sana ısınamayabilirim ama...affettim seni. Herkes bir şansı hak eder. Daha doğrusu bu şansı hak eden ve hak etmeyen insanlar vardır. Bana göre sen hak ediyorsun...ilerde pişman olur muyum bilmiyorum ama eğer bu şansı vermezsem de pişman olacağımı biliyorum. Bu şansın işe yarayıp yaramadığını da sen ve zaman gösterecek."

Derya bana üzüntüyle bakarken buruk bir şekilde gülümsedim. Bana çok büyük bir kötülüğü de olmamıştı. Onu öylece bir kenara atamazdım ya ben de. "Anka..annen seni çok güzel yetiştirmiş... Bu güzel kalbin daha fazla üzülmesin Anka..üzülse de asla yalnız olmadığını bil ve bu özelliğini asla kaybetme. İçinde annen var Anka..bunu hissediyorum, hissettiriyorsun. Düşüncelerinle, sözlerinle, davranışlarınla... Eminim annen seninle gurur duyuyor." Derya'nın sözleriyle gözümden bir damla yaş süzülürken Derya yavaşça o yaşı sildi.

Derya dolu gözlerle gülümseyince ben de hafiften gülümsedim. Annemin benimle gurur duymasını çok istiyor, ona göre yaşamaya çalışıyordum. Sanırım kalbimi dinlemekten vazgeçmeyecektim. Çünkü biliyorum ki kalbimi dinleyip düzgün bir şekilde düşünürsem aklım da bana çok çok destek olacaktı.

Bugün çok şey yaşamıştım ve artık yorulmuştum...bu kırgınlıklar, bu sıkıntılar, bu ikilemler insanı yoruyordu, kalbimde hep bir ağırlığın olmasına sebep oluyordu... Artık bir şeylerin yoluna girsin istiyorum. Bu ağırlıkların sebebi kötü duygu ve anılar değil de güzel anılar olsun... O yüzden bugünden sonra ne kadar çok biriktirirsek o kadar iyiydi.

Gözüm dalıp giderken Taehyung'u düşündüm. Tae...sen de ikinci bir şansı hak edenlerden misin?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top