~52~
#Duncan Laurence-Arcade
~Anka~
Bir karar veriyordum. Hayatımı ona göre kuracağım, ona göre hareket edeceğim bir karar. Ama sanki hayat benimle dalga geçermiş gibi neyden vazgeçmeye başlasam veya çalışsam onu karşıma çıkarıyordu.
Yine o anlardan birini yaşıyordum. Tam 'Tamam, o bana iyi gelmiyor. Artık yoluma devam etmeliyim, onu arkamda bırakmalıyım.' diyorum. Bir anda karşımda beliriyor ve ben ne yapacağımı bilemeden öylece kalakalıyorum.
Tam toparlandım diyorum, hayat benle oyun oynarmış gibi tekrardan yıkılmama sebep oluyor. Neden? Neden bir şeyden vazgeçmeye çalışsak o önümüzde beliriyordu? Daha fazla acı çekelim diye mi? Ne yapacağımızı bilemeden öylece kalalım diye mi? Zaman akıp giderken biz geride kalalım diye mi?
Ben ilerlemeye çalıştıkça hayat önüme engeller koymaya devam ediyordu. Daha ne kadar devam edebilirim? Ne kadar bu engelleri aşacak gücü kendimde bulabilirim?
Vazgeçiyorum, karşıma çıkıyor. Şimdi de ona alışınca benden gidecek mi? Ben bu döngüden çıkamayacak mıyım?
Onu severek zaten kaybetmiştim. Bir oyundaydık sanki, sonunda kaybedeceğimiz bir oyun... Bunu gördüm ama yine de sevmekten kendimi alamamıştım. Taehyung, seni sevmek kaybedilen bir oyundu...
Şimdi bu oyundan çıkmak istedim, daha fazla sürdüremezdim çünkü. Fakat yine ilk zamanki gibi aniden karşıma çıktı. Tamamen savunmasız kaldım onun yanında.
Ondan kaçmaya çalışıyordum ama yine de onun etrafında dönerken buluyordum kendimi...
Ondan yardım almayacağım diyorum, hayatımdan çıkardım diyorum ama şu anda bana destek olan yine oydu.
Nefesimi tutmuş öylece kalakalırken Taehyung dikkatlice beni tutmaya devam ediyordu. "Ben yanındayım..." Fısıltısı tekrardan kulaklarımla buluşunca gözlerimin dolduğunu hissettim. Yavaşça doğrulmaya çalışırken Taehyung da bana yardımcı oldu. Dikkatlice beni yanımızdaki koltuğa otutturmasının ardından ben yeri izlemeye devam ettim. Odadan çıt çıkmıyordu. Bu daha da gerilmeme sebep olurken çok geçmeden tanımadığım adamlar odadan bir bir çıkmaya başladı. Akın da Jungkook'la çıktıktan sonra odanın kapısını usulca kapattılar.
Ben şimdi Taehyung'la yalnız mı kalmıştım?
Onunla yalnız kalmak istemiyorum....
"Anka.."
Taehyung tam omzuma dokunacağı zaman kendimi geri çekip yeri izlemeye devam ettim. Eli havada öylece kalırken yavaşça geri indirdi. Kötü hissediyordum. Kendimi berbat hissediyorum. İçimde bir özlem vardı...ama o özlemi öylece gideremiyordum.
Sertçe yutkunurken Taehyung sessizce önüme geçti ve yere oturdu. Gözlerim onun gözlerine takılınca nefesimin hızlandığını hissettim. Sanki bir balığın oltaya takılması gibiydi o anda hissettiklerim... Ne yaparsam yapayım kurtulamıyordum.
Gözleri saçlarımı, gözlerimi, yüzümü incelerken ben de onu izliyordum. Sanki beni hafızasına kaydetmek istercesine, ezbelerlemek istercesine bakıyordu. En sonunda derin bakan gözleri yine benim dolu gözlerimle buluşunca onun da gözlerinin kızarmış olduğunu fark ettim. Ağlayacak gibiydi sanki...
Bu kalbimin sıkışmasına neden olurken bakışlarımı zor da olsa çekip halıyı izlemeye devam ettim.
"Seni özledim..."
Sözlerinin beynimde yankılanmsıyla şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Gözünden düşen o bir damla yaş nefesimin kesilmesine sebep olmuştu. Titrek bir nefes alırken benim de gözümden birkaç damla düştü. Hızla onları silip dikleştim. "Ben özlemedim."
Gözlerimi kaçırıp camdan dışarıya bakarken Taehyung'un bakışları hâlâ benim üzerimdeydi. "Ama ben çok özledim..." Titreyen sesi kulaklarımla buluştuğunda çok geçmeden gözlerim hızla doldu. Ne yapmaya çalışıyorsun sen Taehyung?
"Beni ilgilendirmiyor."
"Gözlerimin içine bak."
Gözüm anlık ona kaysa da çok geçmeden geri çekmiştim. Taehyung devam etti inatla. "Gözlerimin içine bak ve öyle söyle." Tedirginlikle içime bir nefes çekerken gözümü bir iki saniyeliğine kapalı tuttum.
Bu sefer daha güçlü bir şekilde kafamı kaldırıp gözlerinin içine bakarken onun o kahverengi gözleri endişe ve özlemle parlıyordu. Bu söylememi güçleştirmiş, derin bir nefes almama sebep olmuştu. "Ben seni özlemedim. Ha beni çok mu özledin, git özlemini başka kızlardan gider o zaman."
Sözlerimi bitirmiş inatla onun gözlerinin içine bakarken o acıyla bana karşılık veriyordu. Dudağımın içini kemirerek bakışlarımı çektim. Kalbim acıyordu benim de. Ona böyle davranmak istemiyordum ama ona bir adım da atamıyordum...
Bir süre sonra önümde bir hareketlenme olunca gözüm oraya kaydı. Taehyung ellerini yüzüne tutmuş sessizce ağlıyordu. Kalbim sıkışırken benim de gözyaşlarım döküldü birer birer. Önümde acı çekiyordu. Ünlü Kim Taehyung o güçlü yanını bir kenara bırakmış önümde hüngür hüngür ağlıyordu. Şu anda..tüm maskelerini indirmişti.
"Ben... Hiçbir kızı düşünmem. Hiçbir kız sen olamaz. Sen çünkü eşsizsin. Sen benim.. meleğimsin. Senden başka kimse dolduramaz ki kalbimdeki yeri, başkasının doldurmasını da istemem. Çünkü orası sadece sana ait. Yerin bir başkasıyla asla dolamaz..."
Eli yüzünde, bir yandan ağlayıp bir yandan kesik kesik konuşmasıyla kalbimin sıkıştığını hissettim. Nefesim hızlanırken ona sarılmak istedim ama yine de bunu yapamazdım. Beni tutan bir şeyler vardı. Evet, canım yanıyordu, onun da yanıyordu ama sanki bir süre acı çekmemiz gerekiyordu. Hemen birbirimize kavuşamazdık, bu kadar kolay değil.
Şu an pişmanlık içinde yanıp tutuştuğunu görebiliyordum, rol yapıyor desem..neden yapsın? Ki...buralara kadar gelmiş. Taehyung benim için Türkiye'ye mi geldi yani? Bilmediği bir ülkeye, bilmediği bir şehre, ne yapacağını bilmeden..benim için mi geldi?
Heyecanlanla nefesim sıklaşırken kendime gelmeye çalıştım. "Neden o zaman? Neden bana o sözleri söyledin?"
Mırıldanmam sonucunda Taehyung gözyaşlarını silip bana baktı. Keşke bakmasaydı, dedim o anda. Çünkü sarılmamak için zor tutuyordum kendimi. Bakışları o kadar acı dolu ve derin bakıyordu ki. Dayanamıyordum...
Gözlerini kaçırıp halıya bakarken bu sefer ben onu izledim. Ne diyeceğini merak ediyordum. Bunları neden bana söylediğini,neden beni öylece bıraktığını deli gibi merak ediyordum. Ve şu anda karşımdaki ilk tanıdığım Taehyung'tu. Aşık olduğum adamdı...ona bu sefer güvenebilirim değil mi?
"Ben...ben..." Diyeceklerini toparlamaya çalışırken bu hâli üzerine istemeden yumuşamıştım. Acele etmeden ne diyeceğini beklerken o derin bir nefes aldı. "Ben sana çok uzaktım. En çok ihtiyacın olduğu zamanlarda senin yanında olamıyordum. Seninle beraber gülüp seninle beraber ağlayamıyordum. Gözyaşlarını silemiyordum... Ve senin..böyle bir ilişkiyi hak etmediğini düşündüm. Benden..daha iyilerini hak ediyordun."
Şaka mıydı bu çocuk? Ondan daha iyisi mi? Şu anda benim gördüğüm en iyi adam oydu ve başka birisini de tanımak istemiyordum. Taehyung bunun farkında değil miydi?
Bir şey demeden öylece bekledim. Çünkü biliyorum, diyecekleri daha bitmemişti. Nasıl diyeceğini düşünüp etrafa bakınırken yutkundum. İçinde büyük bir savaş vardı. Anlatmak istiyordu ama bir şeyler buna engel oluyordu.
"Şirket..."
Lafının devamını getiremeyip ofladı ve başını elleri arasına aldı. İşte düşündüğüm şeylerden birini yaşamıştı, bu yüzden benden ayrı kalmıştı. Aslında en başında bu benim aklıma gelmişti ve acaba şirketle kötü duruma düşer mi diye de endişelenmiyor değildim. Korktuğum şey de başıma gelmişti. Bana anlatamıyordu evet ama ben anlıyordum onu. Kore'de o da büyük sıkıntılar çekmişti. Bunu davranışlarından, konuşmasından, özellikle de gözlerinden anlayabiliyordum.
Gözler çoğu şeyi anlatır.
"Şirketle sıkıntı mı yaşadın benimle konuştuğun için?" Sorumla Taehyung yorgun bir şekilde elini yüzünden indirdi ve usulca başıyla onayladı. O anda kendimi çok kötü hissetmiştim. Evet, onu seviyordum ve biraz bencilce ama...hep benimle konuşsun istemiştim. Benden ayrı kalmasın istedim ama onun orda nelerle uğraştığını unutmuştum.
"Şirket seninle konuştuğumu bilmiyordu ama..onlardan gizli işler çevirdiğimi anlamışlardı. Bu yüzden beni uyardılar. Ben..ne zaman sana mesaj atmak istesem gözleri benim üzerimdeydi. Rahat bırakmıyorlardı beni. Seni de daha fazla öylece bekletmek istemedim."
Ne yapacağını bilemez bir şekilde ayaklanırken onu izlemeye devam ettim. Çaresizce etrafta dolanıyor, arada bir saçını çekiştiriyordu. Çaresizliği, pişmanlığı yüzünden o kadar çok okunuyordu ki...
"Bu yüzden..senden ayrılmam daha iyi olacak diye düşündüm. Buraya hiçbir zaman gelemeyebilirdim, seninle hiçbir zaman görüşemeyebilirdim. Ve böyle yaşamanı, beni hep bu şekilde beklemeni istemedim. Sana bunu yapamazdım."
Gözlerimi devirmekten kendimi alamazken ben de ayaklandım. Gözleri benim gözlerimle buluşunca ciddiyetle ona baktım. "Bana anlatabilirdin. Bunu birlikte halledebilirdik. O kadar sordum, o kadar ısrar ettim ama sen..beni kırmaya devam ettin." Son sözlerim fısıltıyla çıkarken Taehyung dolu gözlerle bana baktı. "Anka..özür dilerim. Ben.. düşünemedim."
"Özür dilemek her şeyi çözseydi, polislere gerek kalmazdı."
Sözlerimle Taehyung acıyla bana bakınca ben de aynı şekilde karşılık verdim. Eskiyi özlemiştim. Eski konuşmalarımızı, ona attığım saçma tripleri bile özlemiştim. Özellikle...onunla dertleşmeyi çok özlemiştim.
"Anka..evet haklısın. Sana... anlatmalıydım, anlatmak istedim defalarca ama yapamadım. Sana bu şekilde davranırsam...bana sinirlenir, beni hayatından çıkarman daha kolay olur diye düşündüm. Benden vazgeçip daha iyilerine git istedim. Hayatına devam etmeni... istedim."
Taehyung kızarmış gözlerini benden bir saniye bile çekmezken sinirle güldüm.
"Nasıl senden vazgeçip başka birine gitmemi beklersin?! Sen böyle bir şey yapabilir miydin?"
Taehyung bakışlarını yere çevirip kafasını yavaşça iki yana sallarken devam ettim. "Ben de yapamazdım işte..."
Taehyung başı eğik sessizce ağlarken benim de gözlerim hızla dolmuştu. Çıldıracaktım! Bana anlatmalıydı, kendi başına hareket edeceğine benimle paylaşmalıydı. Zor olacaktı belki ama yine de bir çözümünü bulabilirdik. En azından denerdik.
"Bu kadar mı değerim yok senin için?" Mırıldanmamla Taehyung hızla kafasını kaldırıp bana bakarken acıyla devam ettim. "Biz..hep mutlu anlarda birlikte olmayacaktık ki. Birlikte gülecektik, birlikte ağlayacaktık, acılarımızı birlikte arkamızda bırakacaktık, yaralarımızı birlikte saracaktık. En azından ben..öyle düşünmüştüm. Demek ki o kadar da değerim yokmuş sende."
Omzumu silkip burnumu çekerken Taehyung ne diyeceğini bilemez bir şekilde etrafına bakındı. "Hayır Anka..öyle düşünme. Ben..hep seninle birlikte olmak istedim. Hep seninle konuşup hep seninle gülmek, seninle ağlamak istedim. Sen ağladığında gözyaşlarını silmek istedim ama bunu yapamıyordum... Bu benim aklıma takıldı ve ilk başlarda mantıklı gelmişti. Bensiz mutlu olacağını, bunun her ikimiz için de iyi olacağını düşünmüştüm. Ama gün geçtikçe de anladım... Ben..sensiz olamazdım."
İtirafıyla kalbim teklerken sakin kalmaya çalıştım. Bu kadar çabuk onu affetmeyecektim. Evet, belki kendi çapında doğru düşünmüş olabilirdi ama yine de kalbim kırılmıştı...
"Git."
Taehyung şaşkınlıkla bana bakarken "E-efendim?" diye kekeledi. Ağlamaktan kızarmış gözleri konuşmamı zorlaştırsa da gözlerimi kaçırıp derin bir nefes aldım. "Git Kim Taehyung, seni görmek istemiyorum."
"A-anka.."
Taehyung'un acı dolu sesi kalbimin sıkışmasına sebep olurken gözlerimin dolduğunu hissettim. Artık gitmesi gerekiyordu yoksa yenileceğime adım gibi eminim.
"A-anka ben...seni bırakıp gidemem."
Sinirle ona dönerek omzundan iteklemeye başladım. Bana direnmeyip sendelerken pişmanlıkla başını eğmişti. "Nasıl önceden beni bırakıp gittiysen şimdi de o şekilde defolup git!"
Sesim yükseldikçe gözyaşlarım daha da artıyordu. Taehyung da duvara yaslanmış başını eğerken sesimin titremesine engel olamadan konuştum. "B-beni...nasıl b-bıraktıysan yine bırak ve çık git hayatımdan!"
Ben güçsüzce durmadan omzuna vururken o bir şey yapmadan sadece ağladı. Her vurduğumda duvara çarpıyordu ve her çarpmada sanki daha da yıkılıyordu. Ben yıkıldım, o da yıkılsın istedim o anda. Ben eridim, o da eriyip bitsin istedim. Ben gözyaşlarıyla nasıl uykuya daldıysam o da aynı şekilde geceleri uykuya dalsın, ben nasıl hissettiysem o da acı içinde onları hissetsin istedim.
Çünkü canım çok yanmıştı... Ve eğer ben bu şekilde ona bağırıp çağırmazsam yine de ona gidip sarılacağımı biliyordum.
"Ben tam senden vazgeçeceğim diyorum yine bir anda ortaya çıkarak hayatımı altüst ediyorsun. Senden nefret ediyorum!"
Bağırarak son kez yine onu omzundan itmemin ardından bu sefer o da dayanamayıp yere çöktü. İkimiz de hüngür hüngür ağlıyorduk. İkimizin de canı yanıyordu, ikimiz de paramparça olmuştuk, ikimiz de ölmüştük...
Arkamı dönüp sinirle saçlarımı çekiştirirken acıyla çığlık attım. "Bana neden bunu yaşatıyorsun?! Neden beni durmadan ikilemde bırakıyorsun?!" Ben durmadan kafama vurup ağlarken Taehyung yanımda bitti. Beni tutup kendine çevirirken ben hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordum. "Anka.. lütfen böyle yapma, bunları geride bırakacağız. Sana söz veriyorum o açtığım yaraların hepsini sarıp iyileştireceğim. Birlikte iyileştireceğiz." Taehyung'un ağlayarak kurduğu sözleri duyunca gülmemi bastıramadım. Taehyung bana tedirginlikle bakarken ben bir yandan ağlıyor bir yandan da gülüyordum.
"Birlikte mi? Defol git Taehyung, seninle hiçbir şey yapmak istemiyorum. Bu yaraları ben kendi başıma da iyileştirebilirim. Sana ihtiyacım yok!"
Hıncımı çıkartamayıp onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştıkça Taehyung beni daha sıkı tutuyor, sakinleştirmeye çalışıyordu. En sonunda kapı açılıp Akın içeri girerken Jungkook da endişeyle odaya girmişti. Ben ağlayarak Taehyung'u iterken Taehyung kollarımı bırakmak istemezcesine daha da sıkı tutuyordu. Keşke en başta da beni bu kadar sıkı tutsaydın Taehyung. Düşmeden önce...
"Çık git hayatımdan! Senden nefret ediyorum!" Çığlığım odada yayılırken Akın çok geçmeden beni Taehyung'un kollarından aldı. Ben saçlarımı çekiştirip ağlarken Akın beni durdurmaya çalışıyordu. Canım yanıyordu... Delirmiştim en sonunda.
Taehyung bana gelmeye çalışınca Jungkook onu tuttu. Ben dayanamayıp yavaşça yere çökerken Akın da benimle birlikte yere oturdu. "Gidin.."
Taehyung ağlamaklı çıkan bir sesle "A-ma.." diye başlayınca Akın sinirle konuştu. "Gidin dedim, ben sizi arayacağım."
Taehyung hâlâ ne yapacağını bilemeden bana bakarken ben hüngür hüngür ağlıyordum. "Senden nefret ediyorum. Bana bunları hissettirdiğin için senden nefret ediyorum!" Bağırarak söylediğim sözlere karşılık Taehyung'un gözyaşları bir bir dökülürken gözlerimi yumdum. 'Seni seviyorum...' diye haykırmak isterdim. Defol git, demek yerine 'Ölene kadar yanımda kal' demek isterdim. Onu... affetmek istiyorum ama henüz bunu yapamıyorum. Canımı acıtan da bu.
Akın başımı alıp göğsüne bastırırken ben kesik kesik nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordum. "Gidin Taehyung. Arayacağım ben sizi." Akın'ın sözleriyle Taehyung yine de bana doğru adım atmaya çalışınca Jungkook engel oldu. "Hyung, gel gidelim..." Gözüm Taehyung'un gözleriyle buluşurken bir an nefes alamadığımı hissettim. Ben acı çekiyordum, senin de mi canın yanıyordu?
O bakışları hayatım boyunca unutamayacağıma emindim. Gözleri acı doluydu. O kırmızılık sadece gözyaşını simgelemiyordu, içi kan ağlıyordu... Paramparça olmuştu. Pişmanlık, çaresizlik, üzüntü..tüm acı veren duyguları barındırıyordu gözleri. Gözler her şeyi anlatırdı.
Şu anda gözleri çok şey anlatıyordu ve ben hipnoz olmuş bir şekilde bakışlarımı ondan çekemiyordum. Ama eğer çekmezsem de her an onun kolları arasında bulabilirdim kendimi. Kalbim ona deli gibi sarılmamı söylerken aklım 'o bunu hak ediyor' diyordu. Bu karmaşıklık beni bitirmişti işte.
Jungkook Taehyung'u geri geri yürütürken Taehyung'un gözleri benden bir an bile olsa ayrılmıyordu. Gözünü bile kırpmadan sanki içindekileri anlatıyordu bana. İçindeki acıyı gözleri haykırırcasına ortaya döküyordu. Bana..'Beni bırakma..seni seviyorum.' diyordu sanki veya ben böyle yorumluyordum. Ama yine de pişman olduğu ve beni bırakmak istemediği her hâlinden belliydi.
Dayanamayıp ilk ben gözlerimi çektim ve Akın'a tutunup yüzümü göğsüne gömdüm. Bir süre sonra dış kapının açılıp kapanma sesi gelince ilk defa kendimi bu kadar kötü hissettim. Benden ilk ayrıldığı zamanlardakinden çok farklıydı bu. Bu sefer içimde gerçekten de büyük bir korku vardı. Onu kaybetme korkusu...
"Akın ben n-ne yapacağım?" Ben sessizce ağlarken Akın da usulca saçlarımı okşadı. "Her şey yoluna girecek güzelim, söz veriyorum. Sen de iyi olacaksın." Gözyaşlarım bir bir dökülürken Taehung'a sarılma isteği her geçen saniye daha da artıyordu. Onu özlemiştim...
Akın'ın son sözleri ne yapmam gerektiğini söylerken ben nefesimi tutup bekliyordum. Sanki içimi okumuştu. Bunu yapmayı çok istiyordum ama nasıl? Yine üzülmekten korkuyordum...
"Kalbinin sesini dinle Anka..."
Evet...itiraf etmeliyim ki kitabın başında Bulut ve Hayal'in ilk buluşmasını hiç böyle düşünmemiştim :')
Bölümleri umarım beğeniyorsunuzdur...artık olaylar yavaş yavaş sakin bir hâl almaya başlar diye düşünüyorum. İnşallah yani enxoenoxne
Oy ve yorumlarınızı unutmayıın, seviliyorsunuz💜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top