~37~
#Kim Taehyung-Scenery
Uzun bir süre oldu yeni bölüm atmayalı, biliyorum ejizjeix o yüzden ben de uzuun bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalaar
~Anka~
"Bak istersen seninle kalabilirim, diğerleri gelene kadar."
Gözlerimi bilmem kaçıncı kere devrirken Akın'ı itekledim. "Hayır Akın, gerek yok diyorum ya."
Geri çekilip bakışlarımı başka yere çevirirken aynı zamanda sesimi biraz alçaltmıştım. "Hem...hazır onlar yokken rahatça oturayım, birazdan gelirler de."
Akın bana kaşlarını kaldırmış emin olamazcasına bakarken gülümsedim. "Hadi ya, hem geç oldu uyurum ben."
"Emin misin?"
Sırtından itekleyip kapıya ilerletirken "Eminiim." dedim. Kapıyı açıp gitmesini beklerken o da ayakkabılarını giydi. Son kez bana dönüp sarılmasıyla ben de gülümseyerek karşılık verdim. "Teşekkür ederim, yanımda olduğun için..."
Geri çekilip saçlarımı karıştırınca bir şey demedim hatta daha çok gülümsedim. Saçlarımın karıştırılmasına, garip ama pek sinir olmuyordum hatta hoşuma gidiyordu. "Ne demek güzellik, her zaman yanındayım. Bir alo de, hemen damlarım." Sözlerinin ardından göz kırpmasıyla gülüp omzuna vurdum. "Tamam, hadi git artık."
Kapıdan dışarı çıkarken "İyi tamam, gidiyorum." diye hayıflandı. "Hadi görüşürüz, iyi geceler." El sallayınca ben de el salladım. "Sana da..." Arkasını dönüp giderken asansöre binmesini izledim. Son bir kez daha elini sallayınca ben de karşılık verdim. O gidince de kapıyı kapattım.
Derin bir nefes verip sırtımı kapıya yaslarken birkaç saniye gözlerimi kapalı tuttum. Akın...bana iyi gelen sayılı kişilerdendi...
Bugün biraz moralim bozulmuştu, Derya'yla ufak bir atışmamız olmuştu. İkizlerin de canı sıkılınca cici babaları morallerini yükseltmek için dışarı çıkarmıştı onları. Sağ olsun akıllarına geldim de bana da teklif ettiler ama ben gitmek istemedim...ilk defa babamla bir yere gitmeyi reddetmiştim. Babamın da gözlerinde ufak bir şaşkınlık var gibiydi ama sonra geri toparlandı ve "Sen bilirsin." deyip gittiler. Sadece bunu dedi... Neyin var diye sormadı? İyi misin diye...
Hoş iyi misin, diye sorsa da yalan söyleyecektim sanırım. Evrensel yalanımız... 'İyiyim...'
Toplarlanıp kafamı iki yana salladım. İyi ki Akın gelmişti, birlikte az da olsa vakit geçirmiştik. Gülümseyip odama doğru ilerlerken gözüm aynaya takıldı. Gözlerimin altı biraz morarmıştı. Oflayıp yatağa otururken birkaç gündür neden uyuyamadığımı düşündüm... Sanırım kafamda çok şeyler dönüyordu ve de bu uyumamı engelliyor...
Telefonumun çalmasıyla kaşlarımı çatıp saate baktım. Saat 1'di. Bu saatte kim arardı ki? Akın mı acaba? Bu aklı havada çocuk yine ne unuttu?
Gülüp telefonu elime almamla anlık bir şoka uğramam bir oldu. Ekrandaki yazıyı anlamaya çalışırken yutkundum.
*Bulut görüntülü arıyor*
Tamam, önceden de konuştum. Heyecalanacak bir şey yok Anka. Aynaya bakarken gözlerimi devirdim, artık bu morluklara yapacak bir şey yoktu. Saçlarımı gelişigüzel düzeltip cevapladım. Ekran yüklenirken merakla beklemeye başladım. Sanırım kalp krizi geçireceğim, Tae... napıyorsun sen bana?
Karşımda Jungkook'u görmemle gülümsemeden edemedim. Gözlerini iyice açmış ekrana bakıyordu, sanırım bir şeyleri anlamaya çalışıyor.
"Jungkook?"
Jungkook kameraya bakıp telefonu biraz uzaklaştırırken "Hah Anka, nasılsın?" dedi.
"İyiyim Jungkook, sen nasılsın?"
Omzunu silkip arkasına yaslandı. "Ben de iyiyim, seni aramak istedim ama umarım rahatsız etmemişimdir."
"Yok hayır, daha uyumamıştım zaten." Kaşlarını hafif çatıp telefona yaklaşırken bana dikkatlice bakmaya başladı. Anladı mı ki?
"Sen iyi misin? Gözlerin...çok yorgun bakıyor ve göz altların morarmış."
Merak ve biraz da endişeyle bana bakmaya devam edince elim alnıma gitti. Hafiften orayı kaşırken "İyiyim..." dedim. "Sadece bu aralar pek uyuyamıyorum da..."
"Ah anladım... Kendine çok dikkat etmelisin Anka... Bak biz yanındayız, herhangi bir zamanda arayıp bize anlatabilirsin. Tae hyunga anlatabilirsin."
Kafamla onaylarken bakışlarım halıya kaydı. "Evet biliyorum... Bir anda dertlerimi anlatabileceğim kişiler arttı ve bu sizlersiniz... Emin ol cidden çok mutluyum bunun için."
Jungkook hafiften gülümserken ben de gülümsedim. "Böyle düşünmene sevindim. Çekinme, anlat... Seni her zaman dinleyeceğiz ve yanında olacağız."
Gülümseyip ona bakarken o da tatlı bir şekilde gülümsedi. Gözüm yanı başımda duran takvimin yapraklarına kayınca işaretlenmiş bir yer dikkatimi çekti. 1 Eylül... Bugün Eylül'e girdik mi biz?
Telefonumdan kontrol ederken gülümsedim.
Jungkook'a baktığımda o da sırıtıyordu. "Doğum günün kutlu olsun Jungkook..."
"Yaa demek doğum günümü biliyorsun." Heyecanla yerinde doğrulurken gülerek kafamla onayladım. "Tabi ki..."
"Umarım güzel, sağlıklı ve mutlu bir hayatın olur... Tekrardan doğum günün kutlu olsun." Jungkook'un gülümsemesi genişlerken benimki de genişledi. Ona bakıp gülümsememek imkansızdı zaten.
"Teşekkür ederim, iyi ki varsın Anka. Bu arada senin doğum günün ne zaman?"
Arkama yaslanırken iç çektim. Doğum günümün tarihi beni ayrı bir mutlu ediyordu. Neden mi?
"30 Aralık'ta."
Jungkook gözlerini iyice açarken ağzı da aynı oranda açılmıştı. Ben bu haline gülerken ayaklandı. "Yok artık, Tae hyungla aynı gün!"
Kafamla onaylayıp "Aynen." dedim. Jungkook başka yerlere bakarken "Waow..." diye mırıldandı. "Bu harika!"
"O zaman çifte pasta yiyeceğiz!!"
Şaşırırken bakışlarım Jungkook'ta takılı kaldı. Bana bakıp şirince gülümsedi. "Pasta önemli."
Ben de en sonunda bir kahkaha atarken o da güldü. "Evet, pasta önemli... De çifte pastayı nasıl yiyeceğiz ki? Ben Türkiye'deyim siz Kore'de."
"E ne var bunda? Çifte pastayı görsek de olur. Hem ikişer pasta yeriz işte, birimiz gelmezsek eğer teknoloji gelişti, açarız görüntüyü kutlarız. Harika olur!" Gülmeye devam ederken kafamla onayladım.
"Hem bir gün yan yana kutlarız, neden olmasın yani? Ve de mesafeler engel değil dostluğa ve aşka..."
Dostluğa şaşırırken ondan daha da çok şaşırdığım 'aşk'tı. "Aşk mı?"
Jungkook ne dediğini şimdi anlamış olacak ki gözlerini kaçırdı. "Ha ben onu şey diye söyledim...söz tam olsun diye. Hani olur ya sevgiye, aşka falan mesafeler engel değil, sevmeye engel olamaz... Dostluk, kardeşlik, aşk...öyle bir anda geldi."
Kaşlarımı kaldırmış gülmemek için kendimi tutarken kafamla onayladım. "Ah, anladım."
Jungkook tedirgince sırıtırken ben de gülümsedim. Şapşal çocuk seni...
Bir süre sessizce oturduktan sonra en sonunda Jungkook konuştu. "Şey Anka... öncelikle sana söylemek istediğim bir şey vardı..." Sessizliğimi koruyup ne diyeceğini beklerken boğazını temizledi.
"Tae hyunga destek olduğun için teşekkür etmek istedim. Önceden...çok zor zamanlar yaşadı, anlarsın..."
Gözlerim boşluğa takılırken kafamla belli belirsiz onayladım. Babaannesini kaybettiği zamanlar... Onun için çok zordu, biliyorum... Gözlerimin dolmasını engellemek için gözlerimi kırpıştırırken Jungkook'un devam etmesiyle ona döndüm.
"Biz onun yanındaydık hep, ona destek olduk, evet ama Anka sana da teşekkür ederim çünkü sen de ona çok ama çok destek oldun."
Eli ensesine gidip orda dururken gözlerini başka yerlere çevirip konuşmasına devam etti.
"Biliyorum çünkü bunu o da belli ediyor. Zaten ne zaman seninle konuşsa daha bir mutlu ve enerjik oluyor. Önceki zamanlarda da...ilk başta cidden çok kötüydü... Hep onun yanındaydık, onu yalnız bırakmıyorduk... Ve sen de onun yanındaydın. Bu zor zamanlarında...belki sen de farkında değildin ama seni cidden çok düşünüyordu..."
Duraksarken bir süre düşündü.
"Konuşmasanız bile önceki mesajlara bakıyordu, gördüm. Sözlerini tekrar tekrar okuyordu ve sonra gözlerini kapatıp öylece duruyordu. Gözlerini her açtığında gözlerindeki o umudu gördüm Anka...o güçlü yanını gördüm."
Boğazım düğümlenirken yutkundum. Böyle bir...etkim olduğunu...bilmiyordum.
"Babaannesi öldükten sonra..aslında daha çok içe kapanık birine dönüştü. Belki sana çok belli etmedi ama normal ortamlarda kendini biraz geri çekiyordu. Önceden konuşacak konu olmasa bile ortaya bir şeyler atar, şakalar yapardı. Ama artık pek öyle değil... Derin derin düşüncelere dalıyor durmadan..gözleri dalıp gidiyor. Kendine geldiğinde gözlerinin dolmuş olduğunu görüyorum..."
Bir süre duraksayıp derin bir nefes alırken onu izledim. Çok zor şeyler yaşamıştı..ama ona rağmen ayaktaydı. Bunda benim etkim çok fazla yoktu. O çok güçlü birisiydi...
"Bizim yanımızda yine kendisi gibi davranıyordu..ama Anka kendisi gibi davrandığı bir kişi daha var..."
Gözleri beni bulunca gözümü bile kırpmadan Jungkook'a baktım. Gözlerim yanarken kendimi tutmaya çalışıyordum. Jungkook buruk bir şekilde gülümseyip "Sensin.." derken ağlamamak için uğraşıyordum ama daha fazla ne kadar başarılı olurdum bilemiyorum.
"Kısacası...ona çok destek oldun. Hayata bakışında, zor anlarında nasıl davranması, nasıl düşünmesi gerektiği konusunda... Seninleyken içinden geldiği gibi davrandı. Yavaş yavaş daha çok güçleniyor. Anka..Hep onun yanında ol olur mu? Ne yaşarsanız yaşayın, onu bırakma..."
Gözümden yaşlar yavaş yavaş dökülürken burnumu çektim. Jungkook'un da gözleri kızarmıştı. "Tabi ki...her zaman onun yanındayım. Ben...her zaman sizin yanınızdayım, siz nasıl benim yanımdasınız...ben de sizinleyim."
Hafif de olsa gülümserken bakışlarımı yere eğdim. Onu asla bırakmazdım... Tae'nin sesini duymamla Jungkook dikleşirken ben de hemen kendimi toparladım.
"Jungkook, telefonumu gördün mü?" Jungkook nefesini tutmuş ona bakarken dudaklarımı iyice birbirine bastırdım.
"Bir saniye...elindeki benim telefonum değil mi? Sen...sen napıyorsun Jungkook?" Jungkook gözlerini dehşetle açıp telefonu arkasına sakladı. Gülümserken bu sefer onları dinlemeye koyuldum. "Şey...hyung kızma...doğum günüm için, Anka'yı aramak istemiştim."
"Ne?!"
Ufak bir sessizlik olurken beklemeye koyuldum. Tae nefesini verirken Jungkook cılız bir sesle "Doğum günüm için.." diyince gülümsemeden edemedim. İyi ki doğdun Jungkook, iyi ki varsın...
"İyi peki tamam, bir şey demeyeceğim. Telefonu ver artık, kız orda bekliyor. Jungkook, ne yapacağım ben seninle."
"Aa ben Anka'yı unuttum." Hemen telefonu düzeltip kamerayı kendine çevirirken "Üzgünüm Anka..." diye mırıldandı.
"Yok, sorun değil." Tae'nin de kadraja girmesiyle gülümsemem genişledi. "Nasılsın An-" Sözünü yarıda keserken kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Ne oldu?
"Sen iyi değilsin."
Yutkunup nefesimi tutarken Jungkook da göz ucuyla bana baktı. Gözlerimi kaçırıp konuyu nasıl değiştireceğimi düşünürken Tae telefonu eline aldı. "N'oldu?"
Elimi enseme götürüp "Bir şey yok." dedim. İnanmayan bakışlarla bana bakarken içimden kendime sövdüm. Anka, oyunculuğun berbat.
"Jungkook sen bizi biraz yalnız bırakır mısın? Seninle de sonra konuşacağım."
Jungkook gözlerini tedirginlikle açarak hemen konuşmaya başladı. "Hyung, bir şey yok...sadece ben de biraz derdimi anlatmış...olabilirim." Jungkook en sonunda gözlerini kaçırmakla yetinirken Taehyung tek kaşını kaldırmış bir ona bir bana bakıyordu. "Neler oluyor?"
"Jungkook!"
Jimin'in sesi yaklaşırken Tae Jungkook'u itekledi. "Git hadi, seni arıyor." Jungkook somurtup bana bakarak elini salladı. "Görüşürüz Anka." Ben de üzgün bir şekilde elimi sallarken Jungkook gitti.
"Eveet, kaldık baş başa. Dökül bakalım."
"Döküleyim mi? Neden? Su muyum ben?" İğrençti, kabul ediyorum. Sizin hiç uğraşmanıza gerek yok, ben camdan atlarım.
Tae duraksayıp bana bakarken "Ciddi misin?" diye sordu. Gülümsemeye çalışıp gözlerimi kaçırdım. Ah, anladım kaçışım yok.
Derin bir nefes verirken o da sessizliğini koruyup beni bekledi. "Sadece...birkaç gündür uyuyamıyorum. Kafamda bir sürü düşünceler var, ne olduğunu da artık bilmiyorum. Çok karışık..."
Tae sessizce beni dinlerken duraksadım. "Eskisi gibi...olmak istiyorum. Babamı özledim, annemi özledim..."
Derin bir nefes alırken Taehyung acıyla bana bakıyordu. Sanki benim canım yandıkça onun da yanıyor, ikimiz de acı çekiyorduk...
"Ölenlerle ölünmüyor ama yaşanmıyor da. Sadece yaşadığımızı sanıyorduk ama eksik yaşamak, yaşamak mıdır?"
Taehyung kafasını yavaşça iyi yana sallarken başımı yere eğdim.
"Zaman geçiyor evet ama..annemin hissettirdikleri, yaşadığımız anılar her geçen gün benimle daha da büyüyor ve bu özlem canımı acıtıyor."
Taehyung iç çekince kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Sanki elinde olsa gelip beni buradan çekip çıkartacaktı. Bana çok üzgün bakıyordu...onun da canı yanıyordu. Çünkü beni çok iyi anlıyor şu anda...
"Hep özleyeceğiz Anka. Bu özlem, yaşadığımız sürece bitmez ama yine de o anılara tutunmalıyız. Bizi mutlu eden, heyecanlandıran... Bu anılar çok değerli anılar ve onlar yanımızdaymış gibi hissettirir. Bir gün bu özlem dinecek. Bir gün kaybettiklerimize kavuşacağız fakat o güne kadar güçlü bir şekilde yaşamalı, onların karşısına mutlu bir şekilde çıkmalıyız."
Taehyung gözlerini benden ayırmazken ben de onu dikkatlice dinlemeye devam ettim. "Ve Anka... Sevdiklerimiz de yanımızda. Ne olursa olsun onlarla birlikte olmalı, sorunlarımızı gidermeliyiz. İnanıyorum ki babanla yine aranız düzelecek. Bu yaşadıklarımız değişmeyecek, bir köşede durup ara ara bizi üzecek ama güzel şeylerle bu üzüntüleri bastırabiliriz. Unutma... Üzüntüleri, mutsuzlukları acısını ancak mutlu anlar hafifletir. Güzel anıları ne kadar çok biriktirirsek o kadar güçlü olur, üzüntülerimizle o kadar kolay baş edebiliriz."
Taehyung son sözlerini de söylerken buruk bir şekilde gülümsedi ve başını eğdi. Sözleri beni derinden etkileyip ne diyeceğimi bilemez bir hâle getirirken bir süre daha onu izledim. En sonunda kendime gelip toparlanmaya çalıştım. "Evet, çok doğru söylüyorsun. O yüzden merak etme, iyi olacağım Taehyung. Annem mutlu, onun için mutlu olacağım..babamla yine eskisi gibi olacağım. Dediğin gibi..mutlu anılar biriktirmek için her fırsatı iyi değerlendireceğim."
Taehyung bana güç vermek istercesine gülümserken ben de gülümsedim. "Anka, mutlu olmanı çok istiyorum. Olacaksın da... Fırsatlar bunun için vardır."
Kafamla onaylayıp "Evet ve olacağım." diye mırıldandım.. Bir süre öylece otururken Tae'yi izledim. Dalıp gitmişti yine ve ne düşündüğünü merak ediyordum. Konuyu dağıtmam lazım...ne yapabilirdim? Aklıma gelen fikirle heyecanla yerimde kıpırdandım.
"Tae..." Bakışları anında beni bulunca gülümsedim. "Bana köpeğini gösterebilir misin?" Heyecanla ne diyeceğini beklerken o da güldü. "Tabi ki."
Ayaklanıp yürümeye başlayınca ben de beklemeye koyuldum. "Yeontan! Gel, bak kimi göstereceğim sana!" Gülerken Tae de bana baktı. Onun da gülümsemesi genişlerken geri Yeontan'ı çağırmaya devam etti.
"Hah işte geldi." Kamerayı döndürmesiyle görüş açıma bir karaltı girince gülümseden edemedim. Yeontan ufak patileriyle koşarak yaklaşıyordu.
"Ya çok tatlı!"
"Öyledir benim köpeğim. Di mi Yeontan?"
Kıkırdayıp Yeontan'ı izlerken Taehyung köpeğini eline aldı ve kamerayı yine kendine çevirdi. Bu sefer ekranda ikisi de vardı. Taehyung bir yere oturdu ve Yeontan'ı da iyice kendine çekti.
Tiplere bak ya, ikisi de çok tatlıydı. Tae köpeğini severken arada bir kameraya bakıyor ve gülüyordu. Bu halleri beni mutlu ederken içimden, keşke orda olabilsem diye geçirdim. Bir gün neden olmasın..?
Tae'nin aklına bir şey gelmiş olacak ki Yoentan'ı bırakıp "Bay bay de artık, Anka'yla bir şey konuşacağız." dedi. Yeontan beklemeden gidince de Tae gözlerini devirdi. "O ne öyle? Hemen kurtulmaya çalışır gibi gittin. Pis köpek, yok sana bugün sevdiğin bisküviden."
Ben Tae'nin yakınmasına kahkaha atarken o da bana döndü. "Gülme de diyemiyorum ki...çok güzel gülüyorsun." Anında susup ona bakınca o göz kırptı ve gülerek ayağa kalktı. "Her neyse, konuşacağımız bir konu var."
Tek kaşımı kaldırırken "Neymiş o?" diye sordum. Tae bir koltuğa oturup ciddiyetle bana bakınca ben de merakla konuşmasını bekledim.
"Akın kim?"
Aniden sorduğu sorusuna karşılık önce bi duraksadım. Ardından dudağımın içini kemirerek bir süre Taehyung'u süzdüm. O ise merakla cevabımı bekliyordu.
İsmini söyleme şekline mi gülsem Akın'ı sormasına mı gülsem bilemedim o anda. En iyisi gülmemekti çünkü çok ciddi bakıyordu. Kendimi sıkarken boğazımı temizledim. "Niye soruyorsun ki?"
"Sadece...merak. Hem sevgilim yok demiştin!" Ani yükselişine karşılık gülmeden edemedim. "Sevgilim değil zaten. Hem kıskançlık yapma."
Tae kaşlarını kaldırarak sırıttı. "Hah ben mi?! Kıskanmıyorum. Söylemezsen söyleme." Bunu derken bile içten içe meraktan çatladığını biliyordum.
Jin'in sesini etrafta yankılanınca ikimiz de ona kulak kesildik. "Ya Anka söyle lütfen. İki de bir yanımıza gelip 'Akın kiiim' diye bağırıyor. Sonra da Jungkook'la uğraşıp duruyor. Yazık Jungkook da bir şey yapamıyor."
"Hyung?!!" Tae isyan ederken ben de ufak bir kahkaha attım. Ciddi olamazsın Tae. Jin devam edince sessiz olup dinlemeye devam ettim. "Ben yemek yaparken de mutfağa gelip bir saat başımın etini yiyor. Akın kim hyung, diye. Ben nerden bilebilirim?!" En sondaki isyanıyla kendimi tutamazken karnıma ağrılar girmişti bile. Tae de ordan kaşlarını çatıyordu. "Hyung, git şuradan ya."
Kafasının yarısını telefona sığdırıp "Anka, lütfen söyle de bizi rahat bıraksın." diyerek geri çekildi ve söylene söylene uzaklaştı. Ben gülmeye devam ederken Taehyung gözlerini deviriyordu. En sonunda kendime gelip sakinleşmeye çalıştım. Düşünmemeliyim, düşündükçe gülesim geliyor.
"Tamam..." Derin bir nefes alıp verirken Tae bıkmış, boş bakışlarıyla bana karşılık verdi. "Tae lütfen bana öyle bakma, daha çok gülesim geliyor."
Tae tekrardan gözlerini devirip başka bir yere bakınca boğazımı temizledim. "Kuzenim o benim."
Hızla kafası bana dönerken kaşlarını kaldırdı. "Kuzenin mi?" Kafamla onaylayıp "Hı hı" dedim. "Niye en başta söylemiyorsun? Bin tane şey geçti aklımdan." Gülerken o da öğrenmenin verdiği rahatlıkla arkasına yaslandı. Değişik çocuk ya...
Bir süre öylece durduktan sonra ben de sakinleşmiştim artık. İyi güldük...
Esnerken elimle ağzımı kapattım. Göz ucuyla saate bakarken 2.30'a yaklaştığını gördüm.
"Hadi Anka, sen uyu. Kaç gündür uyumuyorsun da..." Tae'nin yumuşak sesini duymamla ona dönünce onun güzel bakışlarıyla karşılaştım. Hafif gülerken kafamı salladım. "Tamam ama senden bir şey isteyebilir miyim?"
"Tabi ki, nedir?"
"Bana...şarkı söyler misin?"
Gülümserken anında ayaklandı. "Neden olmasın. Ne söylememi istersin?" O başka bir odaya girerken düşündüm. "Hmm...fark etmez. Sen seç..."
Taehyung bir süre düşünüp sessiz kalırken en sonunda kafasıyla onayladı. "Tamam, ne söyleyeceğimi buldum."
Merakla "Ne söyleyeceksin?" diye sordum. O ise göz kırpmakla yetinip "Sürpriz." diye cevap verince de ofladım.
"Oflayıp duracağına hazırlanıp yat işte, ben sana söyleyeyim." Heyecanla kalkıp hızlıca hazırlandım ve örtünün altına girerken telefonu da yastığımın yanına koyup beklemeye başladım. Bir süre sessizlik olurken gözlerimi etrafta dolandırdım. Şarkı söyleyecekti bana!
Tavana bakarak beklemeye devam ederken aklıma şu soru geldi: Acaba o da tavana bakarken beni düşündü mü hiç?
Hafif de olsa bir gülümseme oluşurken yüzümde Tae'nin sesi duyuldu.
"Iı, Anka... Tavana bakarak mı şarkı söyleyeceğim?"
Bu sözlerini hiç beklemediğimden dolayı şaşırırken bir süre öylece kalakaldım. Telefonu elime alarak kameraya baktım. "Olmaz mı?"
Taehyung bıkkın bir şekilde nefesini verip "Olmaz tabi ki." dedi. Dudağımı büzüp beklerken gözüme piyano takıldı. "Piyano da mı çalacaksın??"
"Evet, daha güzel olmaz mı?"
"Harika olur!"
Gülümsemem artarken o da gülümsedi. "Ama önümde senin olmanı istiyorum. Tavan değil. Hem uyuyup uyumadığına da bakacağım."
Düşünürken bakışlarımı başka yerlere çevirdim. "Tamam da seslene de bilirsin. Ses vermiyorsam uyumuşumdur." Ona dönüp göz kırpmamla Taehyung gözlerini devirdi. "Cidden mi? Bu nasıl benim aklıma gelmedi acaba?"
"Ben belki seni izleyerek şarkıyı söylemek istiyorum olamaz mı?"
Sözleriyle şaşırırken devam etti. "Hem seslenirken belki uyanırsın tekrardan, bunun olmasını istemem. Sen uyuyunca da ben kapatırım telefonu."
Cevabımı beklerken bir süre düşündüm. Neyi düşünüyorsam gerçi? "Peki, tamam."
Doğrulup telefonu komodinin üstünde sabitlemeye çalıştım. En sonunda olunca yavaşça bırakıp geri başımı yastığa koydum. Kameraya bakarken "Oldu mu?" diye sordum. Tae sırıtıp "Harika oldu." derken güldüm. Deli çocuk...
"Tamam, hadi kapat gözlerini..."
Gözlerimi kapatırken yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Kulağıma huzurlu ve güzel piyano sesleri dolarken huzurla dinlemeye başladım... Sanırım en harika ve rahat uykum olacaktı bu...
O, huzur veren sesiyle şarkıya başlayınca hafiften gülümsedim. Scenery söylüyordu...
Örtüyü iyice kendime çekerek onu hayal ettim. Piyano çalmasını, şarkıyı söylemesini, yüzünü... Alnına düşen siyah saç tutamlarını, arada gözlerini kapatmasını ve piyano çalan parmaklarını...
Heyecanlandım sanırım.
"Çiçeklerle dolu sokakta, bugün yine seni gördüm.
Bu halini aklımda tutabilecek miyim?
Şafaktaki ay ışıklarının geçip gittiği parkta, duygularımı topluyorum.
Bu şarkı sana geliyor.
Geceleri filmin sesini aydan duyuyorum.
Hâlâ güzel hikayeyi merak ediyorum.
Hâlâ en iyi parçayı merak ediyorum.
Hâlâ sıradaki hikayede geziniyorum.
Seni benim yapmak istiyorum."
Ben de merak ediyorum hikayeyi... Güzel bir hikayemiz olacak Tae. Üzüntülerimiz olsa da mutlu anlarımız daha fazla olacak...
"O anı kaçırdığım için üzgün hissediyorum.
Bundan pişmanım, umarım bir şansım daha olur.
Ay ışığı parçalarını toplayıp bir ışık yapacağım.
Karşıma çık, tıpkı dün yaptığın gibi."
Bir anda karşıma çıkmıştı o da. Normalde BTS'i dinlemeyi hiç düşünmüyordum. Bilmiyorum, Koreliler pek ilgimi çekmiyordu ama bir gün televizyonda şarkısı çıkınca gözüme takılmıştı. İşte o günden beri bu güzel grubu takip ediyordum ve bu kadar geç kaldığım için de içten içe pişmanlık duyuyordum.
Fakat şimdi onları tanıyorum, onları seviyorum ve şaka gibi geliyor ama...Taehyung bizzat kendisi şu anda bana şarkı söylüyordu.
Yavaş yavaş uyku beni sararken uyumamaya çalıştım...onu daha çok dinlemek istiyordum.
"Ah ah Ah ah Ah ah Ah Ahh ~
Hâlâ en iyi parçayı merak ediyorum.
Hâlâ sıradaki hikayede geziniyorum.
Seni benim yapmak istiyorum.
Eğer arkanda parmak izlerini taşıyan bir şey bırakırsan
Bana gelen, benim olan o şeyleri
Siyah ve beyazın arkasına saklayarak koruyacağım."
Şarkının bitmesiyle etrafa bir sessizlik çöktü. Huzur verici ve rahatlatıcı bir sessizlikti. Sanırım, uzun zamandır bunu tatmamıştım. Teşekkür ederim Taehyung...
"İyi geceler Anka, tatlı rüyalar..."
O huzur veren sesi sanki uzaklardan gelirmiş gibi olurken rahat bir nefes verdim. Uykunun kollarına bırakmadan önce kendimi, son kez onu düşündüm...
Bir yerde okumuştum..."İnsan en çok kendini sonra da kendine iyi geleni sevmeli..." Sevdiklerimin arasına özel bir kişi daha girmişti. Ufak kalbimde, büyük bir yer edinmişti kendine...
Seni..seviyorum Taehyung...
İyi geceler...
Google'a Yeontan yazıyorum 'Yeontan olma duası' çıkıyor enizneoxnoenzow
Anka'nın o duaya ihtiyacı yok gibi :'')
Umarım bölümü beğenmişsinizdir ^-^ oy vermeyi unutmayıın, yeni bölümde görüşürüz 💜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top