~21~
#Kim Taehyung-Winter Bear
Anka'yla konuştuktan sonra Tae'yi multideki gibi hayal edebilirsiniz sjoxneoxns
Çok...tatlı bir bölüm oldu bence enkznek iyi okumalar sizee
~V~
Telefonu bırakmış arkama yaslanırken başımı geriye atarak tavanı izledim. İstemsizce bir gülümseme yüzüme yayılırken gözlerimi yumdum. Gelmişti... İnanmıştı...
Nedense bu beni mutlu etmişti...
Ona ilk mesajımı atarkenki zaman aklıma gelince gözlerimi açtım. Aslında bir antifana denk gelmek isterdim. Neden bizi sevmediklerini, bizden neden nefret ettiklerini sormak isterdim... Ama Anka'nın olması da harikaydı. İyi ki onunla karşılaşmışım, tanışmışım diyorum...
Ona mesaj atmadan önceki profilini hatırlarken heyecanla yerimden doğruldum. Öne doğru eğilip yüzümü ellerimin arasına alırken yüzünü hayal ettim. Yani sanırım oydu, sonra değiştirmişti. O gibiydi, evet evet oydu...
Saçları koyu kahverengiydi, siyaha yakındı ve anladığım kadarıyla hafif dalgalı. Gözleri çok güzel bakıyordu ve...çok güzel bir gülümsemeye sahipti. Keşke hemen değiştirmeseydi profilini...
Güzel bir kızdı Anka...
İlk başta beni kabul etmez zannetmiştim, ki normal bir insan olsa öyle olurdu ve de o beni zaten engellemişti. O zaman pek bir şey hissetmemiştim. Ne olursa olsundu, önemli değildi. Geri döndüğünde, konuşmak istediğinde ve artık bu şekilde devam ederken gün geçtikçe sanki iyi gelmeye başladı... Benim derdimi dinledi, onun derdini dinledim... Beni bekledi... Ona geri döndüm.
Burdaki üyelerden sonra ve de ailemden sonra belki de ilk defa bana iyi gelen birisiydi. Evet..belki diyeceksiniz, onu tam olarak tanımıyorsun ki. Ama işte yine de öyle hissediyorum, bana iyi geldiğini. Konuştukça, Anka'yı az az tanıdıkça ve bana hissettirdikleriyle...iyi geldiğini anladım.
O kötü günleri geride bıraktım... Bunda hem grup üyelerinin, etrafındakilerin hem de Anka'nın yardımı olmuştu... Aslında ismimi, kimliğimi açıklamayacaktım. Ama beni bilsin istedim, beni tanısın... Benimle eskisi gibi nasıl konuştuysa öyle devam etsin istedim. Benim kim olduğumu bilerek...
Babaanne, sanırım senin bu haylaz torunun yine bir şeyler yaptı...çok değişik hissediyorum. Değişik ama güzel...
Babaanne..senin için mutlu kalmaya devam edeceğim. Etrafımdakileri mutlu ve motive edeceğim. Kendim de güçlü duracağım. Söz veriyorum... Anka ve diğerleriyle birlikte de bunu daha kolay yapacağım, biliyorum...
Ona ismimi açıklayınca bana inanmayacak olması... Bu düşünce beni korkuttu. Bir daha görüşmeyeceğimizi söylerken...kalbim sıkıştı... Bu duygular neden oluyor? Oysaki öylesine birisiydi. Olsa da olurdu olmasa da...
Ama işte bana geri dönmeyecek diye endişelenmedim değil. Bana geri dönmeseydi beni unutur muydu bilmiyorum ama sanırım ben unutmazdım. Kısa zaman da olsa hayatımda yer almıştı ve bu gereksiz bir yer alış değildi. Bana geri döndüğünde... Ah, mutluluktan bayılacaktım...
Aklıma takma isimlerimiz gelirken gülümsemem iyice yayıldı. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Koltuğun üstüne çıkıp zıplamak ve sevinçten bağırmak istiyordum. Neden bir anda bu kadar sevinç patlaması yaşadım? Sanırım Bulut'un Hayali'nden dolayı...
Şimdi sakin olmalıyım, dışarıya belli etmemeliyim. Evet Taetae, güzel gidiyorsun.
Gelecekte ne olacak bilmiyorum. Bu şekilde devam eder miyiz, hayal ettiğimiz gibi buluşur muyuz..? Ama şu anda ben bu zamanı düşüneceğim. Yaşadıklarımı, ne hissettiklerimi... Gerisini sonra düşünsem de olur di mi?
"Yine ne gülüp duruyorsun?"
Jimin gözlerini telefondan ayırıp yandan bana bakarken doğruldum. "Hiiç..."
Jimin gülerek "Kesin öyledir." dedi.
Suga kapıdan girip yan koltuğa otururken göz ucuyla bize baktı.
"Neden olacak, yine o kızı düşünüyor." Gözlerini devirip koltuğa uzanırken yüzü bize dönüktü. Evet, Suga Anka'yı pek sevmiyordu. Hayır, neden anlamadım. Tanımıyor ki onu.
"Neden hep onun hakkında böyle konuşuyorsun hyung?"
"Onun hakkında durmadan konuşmuyorum, öncelikle o konuda bir anlaşalım. Ve de farkında mısın bilmiyorum ama bir hayranla konuşuyorsun, yani en azından o öyle diyor? Güvenemezsin anladın mı?"
Kafamı kaşırken Suga'ya bakmaya devam ettim. "O öyle güvenilmez biri değil..."
"Nerden biliyorsun?"
Omzumu silkerken "Hissettim işte." diye cevap verdim. Jimin ordan "Senin şu hislerin yok mu...'' diyip sırıtırken ben de sırıttım.
Suga 'ben kimlerle uğraşıyorum' dercesine kafasına iki yana sallarken gözlerini kapattı.
"Ben bilmiyorum o zaman ama bana gelip de ağlarsan seni pataklarım, üşenmem."
"Hyung! Ne zaman ağladım ben?"
Suga tek gözünü açıp 'Ciddi misin' der gibi baktı. "Saymamı ister misin?"
"Bir de sayıyor musun?"
"Tabi, sana karşı kullanmak için." Gülüp geri gözlerini yumarken Jimin'in de kıkırtısıyla ona baktım ve dirsek attım karnına. O daha çok gülmeye başlarken kollarımı önümde bağlayarak arkama yaslandım. "Bir kere ben dikkatliyim, onu geçtim Anka öyle biri değil!"
Suga "Hı hı..." diye mırıldandırken dudağımı büzüp kaşlarımı çattım. Niye kimse beni takmıyordu?
Jungkook nerde?
Ayağa kalkıp "Jungkook!" diye salondan dışarı çıkarken diğerlerinin gülmesi beni iyice sinir etti. Nerde bu Jungkook??
Etrafta öyle gezinirken bir odada Jin'in değişik hareketler yaptığını fark ettim. Merakla kafamı uzatırken Jin de bana baktı. "Hyung, tam olarak ne yapıyorsun?"
"Ah Tae, sen de gel yoga yap benimle."
Gözlerimi şaşkınlıkla açarken "Yoga mı?!" dedim.
Jin bacaklarını kaldırıp yoga yaparken, pardon o öyle söylese de bence yoga yapmıyordu, konuştu.
"Evet, strese iyi geliyormuş. Rahatlarsın sen de."
Yüzümü buruşturup "Sağ ol hyung ama ben almıyım. Sana baktıkça çünkü daha çok stres olurum." dedim. Son cümlemle Jin duraksayıp bana bakarken şirince sırıttım.
"Tae...getirtme beni oraya. Ne varmış hâlimde?"
Düşünüyormuş gibi yaparken arkamda Namjoon belirdi. "Hmm...herkesin iyiliği için buna bir son vermelisin. Kolları, bacakları her yerde oynayan bir...ıı..ahtapot gibi duruyorsun."
Jin gözlerini açmış "Ahtapot mu?!" diye sorarken arkamdan bir kıkırtı geldi. Jin hayretle Namjoon'a bakarken "Sen de mi?" diye isyan etti. Ben gülmeye devam ederken Namjoon boğazını temizledi ve o sırada da kafama bir şaplak yedim.
"Abinle nasıl konuşuyorsun sen? Doğru odana."
Dudağımı büzüp Namjoon'a bakarken onun kendisini sıktığı çok belliydi. En sonunda ben de haylazca gülüp işaret parmağımı ona sallarken o da en sonunda dayanamayıp güldü.
Yüzümüzün arasından bir terlik geçerken dehşetle arkaya çekildim. "Hyung! Napıyorsun, füze atsaydın?"
Sonra yüzümü ellerimin arasına alarak sevdim. "Ah güzel yüzüm...bu evde çok tehlikedesin."
Jin bağırırken yerimden sıçradım.
"Defolun! İkiniz de!"
Namjoon'la göz göze gelirken Jin'in diğer terliğe uzamanmasını fark edince ikimiz de anında farklı yerlere topukladık. Oh..son anda kurtulmuştuk. Tamam, bu kadar aksiyon yeter. Jungkook'u aramaya devam edelim.
Ortalıkta öylece dolanırken mutfaktan gelen seslerle oraya yöneldim. Mutfağa girince önce görüş açıma yerlerdeki paketler, sebzeler girdi. Ortalık fena dağılmıştı. Tezgahı saymıyorum bile. Rondonun içinde erişte mi vardı??
Hayretle etrafı izlemeye devam ederken Jungkook'un sesini duydum. Onu ve J-hope'u görmemle gülmeden edememiştim. "Naber Tae hyung?"
"Siz burda ne yapıyorsunuz?" Yürümeye devam ederken bir şeyin üzerine basmamla duraksamam bir oldu. Yumurta kırılma sesi miydi o?
Üçümüzün de gözleri ezdiğim yumurtaya kaydı. Jungkook ağlıyormuş gibi ses çıkartarak yanıma gelirken hayretle ona baktım. "Hyung! Naptın?? Civcivim gittiii!"
"Civcivin yerde ne işi vardı??"
Saçma olan Jungkook'un bunu söylemesi değil de benim bir de bunu devam ettirmemdi. Ah, cidden akıl sağlığım için bu evi terk etmeliyim. Ama sanırım...zaten geç kaldım. Aman, boşverin o zaman.
"Canı gezmek istemiş olamaz mı?"
J-hope'un sözüyle yüzümü buruşturup ona baktım. "Ciddi olamazsın hyung." J-hope omzunu silkip geri dönerken Jungkook da yerinden doğruldu. "Neyse, başka bir sürü civcivim var zaten. Bu zorlu koşullarda elbette kayıplar verecektim." Yalancıktan burnunu çekerken ona değişik bir şekilde bakıyordum. Sonra sinirle bana bakarak "Sizin gibi dağ ayıları olunca tabi." diyince tek kaşımı kaldırdım. "Dağ ayısı? Bana mı diyorsun?"
Jungkook altındaki tehdidi anlamış olacak ki şirince sırıttı. "Yoo benim yine çenem düştü."
"Belli."
Tezgaha ilerleyip yaslanırken "Siz ciddi ciddi ne yapıyorsunuz?" diye sordum. J-hope bir şeyleri karıştırırken konuştu. Karıştırdığı şeyi eğer yemek olarak önüme koyarsa kesinlikle yemeyeceğimi aklımın bir kenarına not ettim. Çok...kötü duruyordu ve..değişik. "Jin hyunga sürpriz."
"Bence daha çok kalp krizi geçirteceksiniz."
Jungkook yanımda belirip heyecanla "Çok mutlu olacak di mii?" derken "Hı hı" diye mırıldandım. Sizi kesecek. Rondonun içine sokuşturup sizi parça pinçik edecek. En iyisi ben burdan yavaş yavaş gideyim. Beni de görmesin şimdi.
Geri geri giderken ellerimi birleştirdim "Tamam o zaman, siz güzel güzel sürprizinizi yapın ben de...aa..Jin hyungu oyalayım."
Hızımı arttırıp tam kapıdan çıkacakken birine çarpmamla olduğum yerde durdum. Jungkook ve J-hope da donakalmış bir şekilde dururken arkamda kimin olduğunu merak ettim. Umarım...tahmin ettiğim kişi değildir.
"Noluyor burda?! Bu mutfağın hâli ne?!!"
Ah Jin, ne güzel bağırıyorsun sen öyle...
Ürkekçe arkamı dönerken Jin sinirle bana baktı. Dur bir saniye, ben niye korkuyordum ki? Rahatlarken direk kendimi savunmaya geçtim. "Hyung, cidden ben bir şey yapmadım. Buraya geldiğimde bu haldeydi. Ah..ben de tam şimdi sana haber vermeye geliyordum."
Jin 'emin misin' der gibi bakarken kafamı salladım. "Yalan!"
Jungkook'un sesini duyarken hızla ona döndüm. Gözlerimi açmış susmasını anlatmaya çalışırken o konuşmaya devam etti. Yerdeki yumurtayı gösterirken nefesimi tuttum. "Yumurtayı ezip geçti. Arkasına bile bakmadan."
Şaşkınlıkla Jungkook'a bakarken o da bana bakıp omzunu silkti.
Jin'in nefesini arkamda hissederken tüylerim diken diken oldu o an. "Siz...öldünüz."
Sertçe yutkunurken Anka'yı düşündüm. Ah, Anka keşke şimdi beni kurtarabilsen. Çünkü ben..bittim.
Bölüm sonuuu
Nasıldı ejzonwozneo
Evet, bir spoi daha snxoenox yarın da hediyem olarak yeni bölüm gelecek, Anka'nın ağzından snzonskxn
O zamana kadar Jin'in işkencelerini hayal ederek kalın snxoenkxn hayallerinizi de yorumlarda bekliyorum ejoxnekxn
Yeni bölümde görüşürüüüz ( ◜‿◝ )♡
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top