Asosyal
"Zaten bahsediyorum. Şu an yaptığım şey tam olarak bu."
Eylem başını iki yana salladı. "Korkularından bahsetmiyorum Peri. Ben seni merak ediyorum."
Peri kendi bedenine biraz daha sokuldu. "Ne anlatabilirim bilmiyorum ki."
"Boş zamanlarında ne yapıyorsun, arkadaşların kimler, eğitiminle ilgili planların var mı? Böyle şeylerden bahsedebilirsin mesela." Beklentiyle bakıyordu Eylem, Peri'ye. Bulundukları ortamın insanın ruh haline iyi gelen bir enerjisi vardı. Yan taraftan kitap kokuları süzülüyordu, pencereler açıktı ve kuş şakımaları içeri doluyordu. Güneş yakmadan teni ısıtıyordu. Evin... hayır hayır, bu odanın ısı izolasyonu iyi olmalı, diye düşündü Eylem, boş şömineye bakarken. Kışın oradan yükselen odun çıtırtılarını ve is kokusunu duyumsayabiliyordu. Turuncu alev varken başka ışığa gerek kalmazdı. Isı yüzünü yalardı, karanlık ve hafif loşluk ruhunu dinlendirirdi. En azından kendi evinde Eylem şömine için bunları hissediyordu.
Peri uzun sessizliğinden sıyrılıp "Aslında..." diye söze başladı ve sonra tekrar durdu. "Ben de kim olduğumu çok fazla bilmiyorum."
"Bu da ne demek?"
"Yirmi üç yaşındayım ama hala kendimi keşfedemedim demek." Mahcup çizgiler yüzünü doldururken Peri gülümsedi. "Pek arkadaşım yok, liseyi uzaktan bitirdim. Eve ekstra öğretmenler gelirdi, daha iyi eğitim alabilmem için. Bu yüzden pek sosyalleşemedim. Üniversite bölümüm için ablamla anlaşamadık. Kasabaya da pek inmiyorum... malum sebeplerden dolayı." Derin bir iç çekiş... "Burası küçük bir yer, herkes benim meşhur gece çığlıklarımı biliyor. Kasabanın lanetli kızı... ben buyum ve ablam da beni korumak için o insanlardan uzak tutuyor."
"Yani sırf dedikodulardan korunmak için sosyal bir hayattan mahrum kalıyorsun?"
"İnsanların ne kadar acımasız olduğunu bilemezsiniz. Durumumuz pek çok kişiye göre daha iyi, zenginiz ve ben onların gözünde bolluk içinde sıkılıp şımarıkça davranan küstah bir genç kızım."
"Bunu sana doğrudan söylediler mi?"
"Hayır ama ablam benden hiçbir şey saklamaz. Duyduğu ve gördüğü her şeyi anlatır."
"Bunlar ablanın doğruları Peri. Kendi doğrularının olması için olayları kendin yaşamalı, kişileri kendin gözlemlemelisin. Yoksa sadece yönlendirilmiş olursun."
Peri'nin kehribar gözler koyulaştı; kızmıştı. "Ablamın beni yanlış yönlendirdiğini mi düşünüyorsun?"
"Öyle bir şey söylemedim." Eylem'in ses tonu teskin ediciydi. "Eminim ablan senin iyiliğin için hareket ediyordur ama sen yirmi üç yaşında bir yetişkinsin. Ablanın seni korumasına ihtiyacın yok, sınırlarını sen, kendin de belirleyebilirsin."
Peri bunu düşünürmüş gibi kaşlarını çattı, yüzü havaya kalkıktı, ablasının mağrur ifadesini takınmıştı. Aynı Tozlu gururu, diye düşündü Eylem. Bu aile her söyleneni tartıyor ve onlara kendilerince bir değer biçiyordu.
"Aslında haklısın." Peri nihayet sökülmüştü, düğüm olan gurur ustaca çözülmüştü. "Hayatım bu evle sınırlı ve yaşadığım korkunç şeylerin sorumlusu ben değilim. Yüklerini çekmek zorunda da değilim."
Eylem evladıyla gurur duyan bir annenin tebessümüyle karşılık verdi Peri'ye. "Aferin Peri. Öyleyse bu akşam sana kasaba merkezinde bir kahve ısmarlıyorum?"
Peri'ni yüzü karardı. "Ablam izin verir mi, bilemiyorum."
Eylem çıkıştı. "Az önce biz ne konuştuk Peri. Ablan seni korumakta evet haklı ama o senin efendin değil. Özgür bir bireysin, bunu fark et artık."
Peri yutkundu. "Haklısın." Böyle söylese de çoktan düşüncelere dalmıştı. "Biliyor musun annemi neredeyse hiç tanımıyorum."
"Hastaydı sanırım öyle değil mi?"
Peri başını sallayıp bunu tasdikledi. "Babamdan sonra toparlanamamış, ablam öyle söylüyor. Odasından hiç çıkmaz, kimseyle iletişim kurmaz. Her akşam odasının önünde durup ona kitap okurum. İçeri girmiyorum, çünkü onu o halde... Sessiz, içine kapanık, robot bir insan halinde görmek istemiyorum."
"Hiç konuşmuyor musunuz?"
Peri omuz silkti. "Sohbet başlatan taraf olamadım hiçbir zaman. Annem de biri konuşmadığı sürece dilsiz gibi davranıyor."
"Doktorlar ne diyor?"
"Kasabadaki dışında bir doktor gelmez eve. Bilirsin işte... şu gece olaylarının duyulmasını pek istemiyor ablam ve annemin de bu yüzden sessizleştiğini düşünüyorlar."
"Seninle aynı şeyleri mi yaşıyor yani?"
Peri düşünceli bir halde omuz silkti. "Bilmiyorum ki. Ama içine kapanması çok tuhaf, aynı şeyleri yaşıyorsak eğer yalnız kalmaktan ve karanlıktan korkması gerekirdi. O ise bunlara tutunuyor sanki."
"Yine yorum yapıyorsun." Eylem kendini ikaz lambası gibi hissetti ama bakışları yumuşaktı bu yüzden Peri'nin onu yanlış anlamayacağını umuyordu. "Annenle konuşmayı deneyip net fikirler elde edebilirsin."
"Beni eğitmeye mi çalışıyorsun sen?" Peri, Eylem'e kuşkuyla baktı.
"Belki evet belki hayır ama yapmaya çalıştığım tek bir şey var. Size neler olduğunu anlamaya çalışıyorum." Eylem omuz silkerek sırtını koltuğa dayadı.
Tam o sırada içeri Feride geldi. Kıvırcık saçını sıkı bir atkuyruğu şeklinde toplamıştı. Üzerinde siyah ip askılı bir elbise vardı, Tozlu ailesi çalışanları giyimlerinde tek tip bir kalıp anlayışında değiller gibi görünüyordu. Yüzünde hafif bir makyaj vardı ama herhangi bir şey sürmese bile yüzü dikkat çekecek kadar renkliydi. Kucağındaki tepsiyi dikkatle taşıyan Feride, masanın üzerine iki bardak limonata ve birer dilim böğürtlenli turta bıraktı. "Koyu bir sohbete daldığınızı gördüm. Size güzel şeyler eşlik etsin istedim." Gülümsüyordu.
"Teşekkürler Feride." Peri bunu o kadar kısık sesle söyledi ki Eylem zar zor işitti. Kız yüzünü aşağı eğmiş, bakışlarını saç tellerinin gölgeleri arasına gizlemişti.
"Teşekkürler." Eylem bunu yüksek sesle yineledi ve Feride çıktığında sorgular şekilde Peri'ye yöneldi. "Ondan da mı çekiniyorsun? Yaşlarınız yakın ve iyi anlaşabilirsiniz."
"Biliyorum ama benim bütün kusurlarıma şahit. Zayıf yanlarımı biliyor ve bizden iyi birer dost olmayacağının farkındayım. Muhtemelen o da farkında." Peri küskün bir çocuk gibi kollarını kenetlemiş ve dudaklarını bükmüştü.
Önyargıların seni yönetiyor Peri, diye düşündü Eylem ve bunu içinde saklı tuttu. Kızın bu düşüncelerini çoğaltan ablasıydı ve İdil, fikirleriyle kardeşinin benlik temelini çürütüyordu.
Sıkıntıyla penceredeki manzaraya yöneltti Eylem bakışlarını ve Peri ruh halini düzelterek nihayet tartı yemeye başladığında düşünceli bir şekilde gülümsedi. İdil'le konuşması gerekiyordu ama içindeki baskın yan bunu ötelemeden duramıyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top