Bölüm 7 - 'Film' Gecesi
Geri Sayımdaki 47. ve Ertesi Günü.
Sanki evdeki herkes, benimle beraber o anı bekliyormuş gibiydi; her anlamda o tepeye ulaşma (climax) anından sonra takiben düşüş (falling action) yaşanmıştı, her şeyde.
Sessiz sakin, hiçbir şey olmadan, akşam yemeğinden sonra büyükannem ve iki kızı içerideki yemek masasında geçmiş ve gelecekle ilgili sohbete dalarken, ben ve Louis ayrı ayrı odalarımıza dağılmıştık. Ondan sonraki iki gün de aynı şekilde seyir etmişti. Ta ki, teyzem akşam yemeği sofrasını toplarken artık çok sıkıldığını bizlerden saklamayana dek.
"Gerçekten patlamak üzereyim burada. Ne olur biraz motorla gezintiye çıksak Harry'le?"
Büyükannem hemen kaşlarını kaldırdı. "Gece gece olmaz Mercedes." Belki onaylar diye anneme baktıysa da, ablasından da onay almayınca hayal kırıklığıyla ellerini yüzüne kapattı.
"Delirmek üzereyim. Bugün sıkıntıdan patladım."
Teyzem kendini koltuklara attığı sırada annem ona dönmüş ve televizyonu göstermişti. "Bir şeyler izleyin. Şurdaki CD'leri karıştırın. Film gecesi yapın, genç olan sizsiniz neden sizin aklınıza gelmiyor böyle şeyler?"
"Çünkü ben o filmleri en az 5 kere izledim abla." Mercedes, gıcıklık yaratmak için süslü bir minderi mutfak kısmına doğru attığında, masanın üzerinde duran birkaç bardağa gelmişti ve diplerindeki içeceklerle masa örtüsünün batmasına neden olmuştu. Büyükannemin tepkisini beklerken, çıkan sesin sahibi balkon kapısına doğru sigara içen Louis'ti.
"Mercedes. Bilgisayarımdaki filmlere bir bakar mısın hayatım?" Teyzem, mutfak kısmına doğru masumca gülümseyerek kalktı ve beklemediğim halde yanıma gelip beni de kolumdan tutarak kaldırdı. "Gel hadi, beraber film gecesi yapalım."
Ses çıkarmadan beni odalarına sürüklemesine izin verdim. Gerçekleri söylemek gerekirse, buna fazlasıyla heves ediyordum zaten günlerdir. Odaya girdiğimizde beklediğim çok da farklı şeyler değildi. Sadece yattığı yeri, odasında nasıl biri olduğunu görmek istemiştim. Etrafa saçtığı kıyafetlerini, odaya bıraktığı parfüm kokusunu merak etmiştim. Ama bunlara dair hiçbir şey yoktu; kenarda duran büyük valizler, ve teyzemin dışarıya çıkarttığı katlı duran kıyafetleri dışında. Odanın tamamen farklı koktuğunu da söylemek bir hayli zor olurdu.
Karanlığın odaya vuran yerin önüne geçtim. Bu odadaki sadece bir cam, gölü görüyordu. Evin ışığı suya yansıyordu ama daha fazlasını göremiyordum. Mercedes nişanlısının bilgisayarını bulup açmakla ilgilenirken, nedenini bilmediğim bir stresle dışarıyı izliyordum. Aslında nedeni belliydi. Louis'in de bize katılıp katılmayacağını düşünüyordum ve bu beni strese sokuyordu. "Buradaki filmlerin hepsini izledim ama bazılarını tekrar izleyebilirim." Mercedes'in sesiyle düşüncelerimden bir şekilde kurtulup, yatakta oturduğu yerin yanına oturdum. "Bence Büyük Balık'ı izleyebiliriz. Çok tatlı bir filmdi."
Açıkçası o an, bunun çok da benim için önemli olduğunu sanmıyordum. Üstelik Büyük Balık'ı ben de izlemiştim. "Olur, izleyelim."
Dizüstü bilgisayarının şarjını kontrol ettikten sonra kablodan tamamen kurtuldu ve yatağın başlığına yasladığı yastıklara sırtını verdi. Aynı dakikalar içerisinde, neredeyse bir haftadır üzerinde yattıkları bu yatakta ben de aynı onun gibi oturuyordum. Sırtım muhtemelen, günlerdir yüzüne sürtüp duran yastık kılıfına dayanıyordu.
Derin bir nefes alarak, bu tarz sapıklık ve deliliğe doğru kayan düşüncelerimden sayısını bilmediğim defa sıyrılmak için uğraştım. Mercedes, bilgisayarın yarısı benim kucağımda olacak şekilde ayarladı ve sonunda filmi başlattı.
Çok da uzun bir film sayılmazdı, Mercedes filmin ilerleyen dakikalarında çekinmeden bir kolunu omzuma attı ve ona yaslanmamı uygun gördü. Hala Louis'in odaya gelmesini bekliyordum.
"Böyle filmlere bayılıyorum." Mercedes'in filmin bazı dakikalarında yaptığı yorumları sessizce dinliyordum. Bazen 'evet' ya da 'bence de' diye mırıltılar çıkartıyordum tek. Tam anlamıyla filme daldığım ve her şeyi unuttuğum anda girmişti odaya.
Film izlerken kapattığımız ışığı açmadan odadaki komodinin üstüne koymak üzere eşofman cebine sıkıştırdığı sigara paketini çıkarttı. Boş kalan cebine elini sokarak özenle düzeltti ve odadaki -misafir odası olduğu için- fazladan bulunan tek kişilik yatağa gelişi güzel uzandı. Teyzem, Louis'e baktığımı anlamış olacak ki, filmi boşluk tuşuna basarak şak diye birden durdurdu. "Gelmeyecek misin Lou?"
"Ne izliyorsunuz?" Telefonu elinden bırakmadan sorduğunda, az önce hayalini kurduğum dakikalar gerçekleşecek diye heyecanım tavana çıkmıştı. Teyzem ona izlediğimiz filmin adını söyledikten sonra, nazik bir şekilde, "gelmeyeceğim siz keyfinize bakın" dedi.
Ondan sonra çok da bir önemi yoktu.
Bir filmi ikinciye izlemek benim için çok zordu. Uyuyakalacağımı biliyordum ancak yine de yerimden kıpırdamadım. Bir ara içimin geçtiğine de yemin edebilirim. Ama teyzem filmi kapatıp beni uyurken gördüğünde, tam olarak uyuyor sayılmazdım. Mercedes'in beni uyandırmaya çalışıp kalk yatağa demeyeceğini de biliyordum.
"Louis bilgisayarı alsana." Gözlerim kapalı olduğundan, sadece seslere odaklanıyordum. Mercedes Louis'e fısıldıyordu. "Harry uyuyakalmış."
Louis bilgisayarı gelip almış olacak ki, birtakım seslerden sonra bilgisayarın Mercedes'in kucağından kalkmasıyla saatlerdir ona yaslanık duran bedenimi nazik olmaya çalışarak yatağa bıraktı. "Belki de onu odasına götürebilirsin Louis."
"Boyu neredeyse benim kadar Mercedes, iyi misin? Nasıl taşıyayım koca çocuğu?"
Louis'in beni kucağına aldığını düşünmemle neredeyse sırıtacaktım ki, kendimi zor durdurdum. Yutkunsam da, önemli değildi.
Mercedes, Louis'den olmaz cevabı alınca iç çekti. "Sorun değil, yatsın orada. Burada bir yatak daha var nasıl olsa."
Beni uyandırmamak için fısıldaşmaları, hoşuma gitmişti. Özellikle Louis'in verdiği cevap benim için kucağa alınmaktan daha tatmin edici olmuştu. Yanımda konuşmalarını ve sırlarını dinlemeyi -özellikle Louis'in hakkında olanları- çok bekledim. Ancak hiç vakit kaybetmeden ikisi de yatağa geçip uyumuştu. Uyuduklarına emin olana kadar beklemeliydim. Louis'le aynı odada, benden birkaç adım ötede uyuduğuna gözlerimle şahit olmam lazımdı.
O an, her ne kadar karanlık olsa da, yakalanmaktan korkan gözlerim onu aradı. İşte, yataktan düşüp birkaç kez yerde yuvarlansam onun yatağının dibinde olabilirdim. Yatağında bana doğru dönmüş, mışıl mışıl uyuyordu. Fark ettiğim diğer en güzel şeyse, onun yastığına yüzümü yaslıyor olmamdı. Oda kokmuyor olabilirdi, ama yastığında kesinlikle ilk sabah aldığım o koku vardı. Aklımdan geçen en masum düşünce, bu yastığı alıp odama kaçırmaktı.
Hangi ara uyuyakaldığımı bilmiyordum. Sabah uyandığımda, yüzüstü ve oldukça rahatsız bir pozisyonda, sebebi belli ve asla söylemeyeceğim bir halde yatıyordum. Başım hala Louis'in yatağının olduğu tarafa dönüktü, ama kendisi yoktu. Duşta olduğunu biliyordum. Tam kendimi bilmez bir şekilde oflayıp puflayacaktım ki, belime dolanan elle irkildim. Başımı çevirdiğimde, Mercedes hala olabildiğince derin ve sessiz bir uykudaydı. Kimse olmamasının verdiği cesaretle yüzünü incelemeye başladım istemsizce. Gerçekten benziyor muyduk, Louis'in de dediği gibi? Belki de bu yüzden bu oyunları yapıyordu bana.
Nazikçe teyzemin kolundan kurtulup yataktan kalkmak, Louis'e görünmeden odama gitmek o sabah için en iyi plan gibi gözüküyordu. Ama sonra yatakta yerimden bile kıpırdayamadım. Eğer duştaysa, birazdan odaya gelip giyinecek ve ikimizin uyuduğunu düşünerek -belki de- rahat bir şekilde üstünü giyecekti. Dün de tıpkı bunun gibi hayallerle bu odaya gelmiştim.
Louis'in duştan gelmesini beklerken dağınık bıraktığı misafir yatağına baktım. Acaba çarşafları hala onun ılıklığıyla mıydı? Onlara dokunamasam da, sadece düşüncesiyle bile içim ısınmıştı. Mercedes, onunla her gece bu yatağı paylaştığı için çok şanslı diye düşündüm, diğer her konuda öyleydi.
Göle bakan camdan içeriye direkt giren güneş, odanın fazlasıyla ısınmasına neden olmuştu. Mercedes'in uyuduğundan emin olduktan sonra üstümdeki örtüyü az da olsa belime doğru indirdim. Tamamen üstümden atarsam, Louis odaya geldiğinde düzeltme fırsatı bulamazdım. Görmesini istemediğim bir sabah sorunum vardı.
Kapı sesiyle birlikte aceleyle kapattım gözlerimi. Odaya girip kapıyı tekrar kapattığı anda, sanki tüm kullandığı ürünlerin ve kendi kokusunun harmanlanmış halini duyuyordum. Bu öyle güzel bir kokuydu ki, bazen başka zamanlarda bile kendimi sadece bu kokuyu düşünürken buluyordum. Gözlerimi sıkıca kapatıp adımlarına kulak kesildim. Yatağın Mercedes'in yattığı tarafına doğru adımlayıp fazlasıyla ısınmış oda serinlesin diye camı tamamen açtı. Sonra tekrar odanın ortalarına doğru yürüdü. Duyduklarımın ne olduğunu seçmek çok zor olmuştu birkaç dakika boyunca, ama giyinmediğini anlayabiliyordum. Tekrar topuklarının sesi cama doğru ilerledi. Sigara içtiğini birkaç kez çakmağı yakma denemelerinden sonra anlamıştım. Acaba şu an çıplak mıydı?
"Louis pencereyi kapatır mısın?" Mercedes'in mırıltısını bahane ederek açtım gözlerimi. Louis camı kendisine yetecek kadar örtüp minik aralıktan içmeye devam ediyordu sigarasını. Uyandığımı gördüğünde, sigarasını işaret parmağı ve orta parmağı arasına aldı. "Günaydın, Harold." Sırıtmaya doğru giden bir gülümsemeyle söyledi. Harold derken tıpkı Mercedes gibi söylemişti, bilerek.
Dün geceden haberim yokmuş gibi davranmalıydım, yani gerçekten uyuyakalmışım gibi. "Günaydın," Etrafa bakındım. "burada mı uyuyakalmışım?"
"Evet." Göle çevirmişti tekrar bedenini. Sigarasını sanki hiç almadığı türden zevkle içiyordu; yavaş yavaş ve derin. Dumanı almak için sigaranın sarı kısmına tutunan dudaklarına, her bir nefeste içe gömülen yanaklarına ve belirginleşen elmacık kemiklerine bakıyordum. Ama hipnotize olmuştum. "Bu seferlik misafir kabul ettik."
"Uyandırsaydınız keşke..." Cümlemden sonra omuz silkti. O hala gölün sabah manzarasının mükemmelliğini izlerken, ben de üstümdeki örtüden tamamen kurtulup yataktan kalkmıştım. Beline sarılan, karnından aşağısından diz kapağına kadar örten havlu hala aynı yerde, vücudunda asılı duruyordu. Camdan bakmak için yanına gittiğimde bana yer açtı. Mercedes'in üşüyeceğini düşünerek yine biraz kademeli açtı camı. O zaman, ilk kez bu kadar yakın bir şekilde bedenlerimiz yan yana duruyordu. Sigarasını, ben rahatsız olmayayım diye diğer eline aldı. Gözlerim, bulutsuz havadan dolayı güneşle parlayan gölün üzerindeydi ama yine de onun bana baktığını görebiliyordum. Elini birden omzuma sardığını hissettim. O an nefeslerimi yavaşlatmak için uğraşmak zorunda kalmıştım.
"Sorun değil," dedi. Bir anlığına konuştuğumuz konuyu unutmuştum. Neyden bahsettiğini anlamak için ben de yüzümü ona doğru çevirmiştim. Tam olarak gülümsemiyordu, ama ifadesiz de değildi. Gözlerine bakıyordum. Mavilikleri hiç kıpırdamadan bana bakıyordu. Boğazım biri tarafından sıkılıyor gibi hissettim birkaç saniyelik o bakışmalar boyunca. Nefes almamı başka nasıl bir somut güç engelleyebilirdi ki? "Başın nasıl oldu?"
Konuyu değiştirmesiyle sanki kendime gelmiştim. Yavaşlayan zaman bir anda hiç olmadığı kadar hızlandı. Vakit kaybetmeden elindeki sigarayı odanın başka bir köşesindeki küllüğe söndürmek için uzaklaştı yanımdan. Ben de o zaman, yarı çıplak vücudunu tekrar tekrar fotoğraflarken, artık gitmem gerektiğini hatırlatıyordum kendime. Benim yüzümden dakikalardır giyinemediğini fark ettim. "İyi. Geçti yani. Ben odaya geçeyim sen de giyin."
Odayı terk ederken Mercedes hala uyuyordu. Louis'e şairane bir bakış atmadım çıkarken çünkü yeterince kendimi aptallaşmış hissediyordum zaten. Tüm gece onunla ilgili hayaller kurarak uykuya dalmıştım; sabahında omzuma dokunmuş, aramızdaki hiçe yakın mesafeden gözlerime uzun uzun bakmıştı. Günden güne, ona olan ilgim ruhumu daha çok hasta ediyordu ve onun beni bildiği en iyi yolla iyileştirmesini istiyordum.
y/n: şimdiye dek bu ficteki en uzun bölüm olabilirdi, sabrınızı kutluyorum. Ve her bölüm benden esirgemediğiniz eşsiz yorumların her biri için teşekkür ederim:") Yazmam için her gün enerji depolamamı sağlıyorsunuz resmen
Çok kontrol etme fırsatım olamadı bu yüzden mutlaka hata vardır, bir de çok mu yavaş ilerliyorlar, bu kadar cinsel gerilime alışık değilim ve sizi sıkmak istemeden ağırdan almak istiyorum jdjckelxs yorumlarınızı ve dileklerinizi bekliyorumm
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top