•Bölüm 8•
Medya: Angel Pt.2 - feat. Jimin
...
...
Üzerimize gelen gözler daha da çoğalırken ister istemez daha çok gerilmiştim. Bu gözlerin hepsi benim için kırmızı gözlüydü. Hepsi dedikodu kaynağı arayan canavardan farksızdı. Hepsi dedikodu yapmaya bayılan kişilerdi. İnsanları yerli yersiz gömmeye veya yüceltmeye bayılırlardı.
Etrafıma bakarken bunları düşünüyordum. Ya tekrardan dedikodu çıkarsa? Ya tekrardan ailem rezil olursa diye. Bu da sinir ve stres bozukluğumun bir parçasıydı. Olur olmadık şeyler düşünüyordum.
"Farkında mısın? Çok gerildin." Kulağıma fısıldaması ile yerimde hafifçe sıçrarken ona döndüm. Bana şaşkınca bakıyordu.
"O kadar mı korkuttum seni? Üzgünüm." Anında suratı düşerken kendimi gülümsemeye zorladım. "Hayır, ben sadece..."
"Göz önünde bulunmayı sevmiyorsun." Başımı salladım doğru olan tespiti ile. Çok haklı konuştu. Ama şu an bu pek mümkün değil hatta imkansız gibiydi.
"Birazdan dans bitecek ve herkes piste gelecek."
Başımı salladım. "Yeni yıla giriyoruz ama benim için sanki devam filmi gibi."
Dediğime gülerken yavaşça elini indirdi. Bende elimi omuzlarından çekerken diğer çiftlerde aynı şeyi yaptı ve herkes toplandı.
"Yeni yıla girerken birbirimize yeni yılda yapmak istediğimiz bir şey söylemeye ne dersin?"
Önerisi ile yanımda duran ve karşıda konuşan Namsan kulesi yöneticisini dinliyen Jimin'e döndüm.
"Nasıl yani?"
"Son on saniye kala, ilk sen yani önden bayanlar, 2024'te yapmak istediğin önemli ama çok gizli bir şeyi bana söyleyeceksin. Bende son beş saniye kala söyleyeceğim. Nasıl fikir?"
Düşünüyormuş gibi yaparken başımı salladım birden. "Olur, ama sana söyleyebileceğim bir şey düşünmem lazım."
Gülümsediğini görürken konuştu. "Emin ol kimseye söylemeyeceğim. Söz veriyorum. Park Jimin sözü."
Onun serçe parmağını uzatırken ki haline baktım. Bende gülümserken serçe parmağını benim serçe parmağıma geçirerek baş parmaklarımızı birbirine bastırdık.
"Ve bugün burada olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum. Konuşmayı bitirmezsem benimle birlikte yeni yıla gireceksiniz." Yönetici konuşmasını bitirirken etrafta ki insanlar güldü.
Gözüm önümdeki çifte kayarken son yirmi saniye kalmıştı. Ben ne söyleyeceğimi düşünürken bulduğum şey ile dondum. Bunu söylemek istiyordum. Birine söylemezsem patlayabilirdim. Kendimi yeni yılda biraz da olsa rahatlatmak istiyordum.
"15" Derin bir nefes aldım ve Jimin'in kulağına doğru eğildim insanlar bağırırken.
Kötücül bir düşünce olabilirdi. Veya benden soğuyabilirdi. Ama ben yine de söyleyecektim. Madem yapmak istediğim bir şeyi istemişti.
"12" Derin bir nefes aldım ve hazırladım kendimi.
"10" Ve konuşmaya başladım.
"Beni o gün üzen herkesten, arkamdan kuyu kazan, ve beni küçüklüğümden bu yana zorbalayan tüm insanlardan intikam almak istiyorum."
Etraf karanlık olurken söylediğim kelimeler hızla çıkmıştı ağzımdan. Artık etrafta herkes saniyeleri sayıyordu. Ve bir tek lazer ışıkları vardı.
"7" Bu sefer o bana doğru eğilmeye başladı. Söyleyeceği şeyi deli gibi merak ederken kalbim yerinden çıkacaktı. Bu fikri o kadar güzel ve çılgınca bir şeydi ki... Güzelliğini şimdi anlıyordum.
"6-5" Ve kulağıma doğru konuşmaya başladı.
"Senin adına şarkı yazmak istiyorum. Seninle konuşmaya devam etmek istiyorum. Senin yanında olmak istiyorum."
Dedikleri benim dediğimden oldukça farklıyken, alakası bile yokken kendimi birden geri çekilirken buldum.
Onu bu loş ışıkta pek göremesem de ayırt ediyordum. Gözlerini ayırt ediyor ve o koyu kahverengiliklerin güzelliğinin farkına varıyordum. O yoğunluğu tenimin her zerresi ile hissediyorum.
"3" Gözlerini gözlerimden çekmezken yüzünü yüzüme yaklaştırdığını görüyorum.
"2" Nefesini yüzümde hissederken kıpırdayamaz halde put kesilmiş gibi duruyorum.
"1" O an gülümsediğini fark ediyorum.
"Mutlu yıllar."
"Mutlu yıllar."
İkimizde aynı anda birbirimize bu kelimeleri söylerken patlayan havai fişekler ardında ışıklarda yanmıştı.
Jimin ışıkların açılması ile geri çekilirken herkes alkış ve bir mutluluk içindeydi. Gözlerimizi birbirimizden çekerken etrafa bakmaya başladım.
Keşke bakmaz olaydım. Çoğu çift birbiriyle öpüşüyordu. Gözlerimi anında çekerken daha yeni ne olduğunu anlamadığım olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum.
"Hey! Bu haksızlık!" Ona konuşurken bana döndü. Suratında ne olduğunu ayırt edemediğim bir duygu vardı. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Ne haksızlık?"
Bende kaşlarımı çatarken konuştum. "Yapmak istediğin önemli gizli bir şeyi söyleyecektin." Agresifliğim şu an tutarken bana güldüğünü hatta kahkaha attığını gördüm. Bu haline dayanamayıp bende gülerken konuşmaya başladığını duydum.
"Hey. Bu da önemli. Sana şarkı yazmak istiyorum." İkimizde birbirimize gülerken ilk duran ben oldum.
Başımı sallayıp onu onaylarken "Pekala." dedim ve bar taburelerimize doğru ilerledim.
Nedensizce mutluydum. Hayatımda geçirdiğim en güzel ve en heyecan verici yılbaşı gecesiydi. Ve bunu güzel yapan etken ise Park Jimin'di.
Eski yerime otururken tekrardan bacaklarıma örttüğü ceket ile mutlu olmuş başımı eğmiştim.
Herkes eski yerine dönerken yeni yılın heyecanı ile atmosfer biraz daha neşeli ve enerjik hale gelmişti.
Tekrardan Jiminle konuşmaya başlarken omzumda baskı hissetmem ile dondum. Bu kimdi ki?
Başımı çevirirken gördüğüm yüz ile dondum. Aklıma gelen kötü düşünceler, kötü bakışlar, kötü sözler ile suratımda olan gülümseme bir gül misali solmaya başlamıştı.
"Selam Soo Jin! Görüyorum ki bu Bay Park. Yakın arkadaşını tanıştırmaz mısın?"
Gözlerimi ondan çekerken omzuma yaptığı baskı ile kalbime yapmış gibi daraldım. Nefesim kesilirken neden burada olduğunu ve şimdiye kadar fark etmediğimi düşündüm.
Eğer ana salonda olsaydı kesinlikle görürdüm. Anlaşılan yan salonlarda ya da açık hava terasında olmalıydı. Evet, kesinlikle görmemem imkansızdı.
"Ah, siz Soo Jin'in yakın arkadaşı mısınız?"
"Evet Bay Park. Onunla ben küçüklükten beridir arkadaşız."
Her zerrem gerilirken yutkundum ve gözlerimi bana kinli bir biçimde bakan Min Sun'a çevirdim.
O kim mi?
Benim kocam olacak kişiyi ayartan ve birlikte olan eski arkadaşımdı. O bir haindi. Her şeyden haberim vardı. Küçüklükten beridir benim kuyumu kazıyordu. Bunu biliyordum.
"Evet, öyle yakınız ki..."
Gözlerim Jimin'in gözlerini buldu. Gözlerinde ki parıldama ile cümlemi tamamlama cesareti gelmişti bana.
"Öyle yakınız ki, aynı adamı bile paylaşır olmuştuk."
Min Sun'un suratı anında düşerken gözlerinde ki dehşet ifadeyi görebiliyordum. Bana bakışı o kadar öldürücüydü ki...
İyi kız rolü bir an söylediklerim ile kötüye dönmüştü. Birden gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Bunları söylememi beklemiyordu.
"Haha, şaka yapmayı çok seviyor Bay Park. Canım arkadaşım. O nasıl şaka öyle?"
Jimin'in gözlerime bakması ile bir şeylerin ters gittiğini anlaması bir oldu. Anında durumu toparlamak için gülümsedi ve konuştu.
"Şakan güzeldi Soo Jin. Bu kadar şakacı olmanı beklemiyordum."
Jimin'in sözleri üzerine bu söylediklerine inanan ve kurtuluş arayan Min Sun aynı tepkiyi vererek konuşmaya başladı. Durumu toparlamaya çalışırken omzumda ki eli hala orada duruyor ve baskı uyguluyordu.
Sanki o eli benim omzumda değilde iç organlarımdaydı. Tüm vücudum kasılıyor sanki birisi tarafından elle sıkılıyordu.
"Anlıyorum. Çok yakın arkadaş olmalısınız. Bayan Min Sun tanıştığımıza çok memnun oldum."
Jimin'in birden kesip atması ile konuşmaya hevesli olan Min Sun birden dondu ve kaşlarını çattı. Jimin hemen devam ederken bunu beklemiyordum ondan.
"Soo Jin ile konuşuyordukta. Eğer zahmet olmazsa bizim konuşmamızı bölmezseniz mutlu olurum. Üçüncü bir kişi hoş karşılanmaz iki kişi konuşurken."
Gözlerimi Min Sun'a çevirdiğimde suratında ki ifade ile birden kasılan vücudum gevşedi. Çünkü o kadar mahcup olmuştu ki.
Resmen ne diyeceğini bilemiyordu. Çünkü kovulmuştu. Ondaki ego kimsede yoktu. Sanki herkes onun etrafında dönecekti. İlla o olacaktı her merkezde.
Hep pohpohlanmaya alışmış şımarık bir kızdı. Her istediğini alır ve gerekirse arkadaşlığını dostluğunu bile harcardı. Buna bizzat şahit olmuştum. Çünkü bir diğer kurban bendim.
Hazır ipler Jimin'e geçmişken gelen cesaret ve sinir ile bende konuştum. "Evet," elimi omzumdaki eline attım ve yana doğru hafifçe fırlattım.
"Zahmet olmazsa konuşmamıza devam etmemiz için gitmeni istiyoruz Min Sun. Sen varken konuşamıyoruz."
Benim bu halime sinirle köpürerek bakarken ikimize birden baktı ve son sözünü kendini tutarak söyledi. "İyi akşamlar."
Direkt arkasını dönerken konuştum. "Asıl sana iyi akşamlar. Her kiminle geçireceksen." Bahsettiğim şey ile bana yandan baktı. Gözlerinin kızardığını görmem ile gülümsedim ve elimi kaldırıp hoşçakal işareti yaptım.
Anında önüne dönerken benim ona olan kibirli gülümsemem anında düştü. Elim ayağım boşalırken ne diyeceğimi bilemez haldeydim.
"Anlaşılan pekte yakın değilsiniz." Jimin'in şefkatle ve endişeyle karışık konuşması ile ona baktım. Gözlerim hafiften dolmuştu.
Başımı salladım. "O benim arkadaşım değil." Anlatmadan özetlemem ile başını salladı. "Anladım."
Bir süre ikimizde konuşmazken saate baktım. Gitmem gerekiyordu. Sabah erken kalkacaktım. Üstelik yarın aileme hesapta verecektim.
"Anlaşılan bugünlük bu kadar." Dedim Jimin'e dönerken ve gülümserken.
O da bana döndü ve ayaklandı. "Partnerim gidiyorsa birlikte aşağıya inebiliriz. Hiç bir yakınlıkta bulunmayacağım aşağıda."
Başımı sallarken önden ben asansöre doğru ilerledim. Kabanımı beklerken ardımdan o da geldi sekreteri ile.
Kabanını da alırken ikimiz ve sekreteri de asansöre bindi.
"Bugün oldukça güzeldi Bayan Kim. Onur duydum bu gece için."
Gülümsedim. Gerginliğim hala üzerimdeydi. "Bende teşekkür ederim Bay Park. Başı ve sonu kötü olsa da sizinle vakit geçirmek oldukça güzeldi."
Elimi tutup parmaklarıma öpücük kondururken gülümsedi. Bu gülümsemeye iyi baktım çünkü bir daha görebilme şansım olmayacaktı.
İlk ve son buluşmamızdı. Başka olmayacaktı. Ve bu buluşma da şans eseri olan bir buluşmaydı. Onunla konuşmak bana ilaç gibi gelmişti. Yıllardır olan boşluğum bu bir gecede onun sayesinde doluvermişti. Bu gece o kadar mutlu olmuştum ki.
"Soo Jin, kendine iyi bak lütfen. Asla üzme kendini."
Asansör inmeye devam ederken bu sefer derince eğildim. Benden büyüktü ve saygı gereği de olsa bunu yapmalıydım.
"Sende kendine dikkat et. Her zaman hayranın olacağım."
Kalkarken bana bakan gözlerine odaklandım. Daha sonra birden asansörün ışığına baktı. Bende bir şey olduğunu sanıp aynı yere bakarken son bir kaç kat kaldığını gördüm.
Birden üzerimde hissettiğim baskı ile bana sarıldığını fark ettim. Tüm gece boyunca bir tek belime ve sırtıma dokunmuştu. O da saygı gereği ve mesafeli biçimde.
Ancak şu an sarılması, sırtımı sıvazlaması o kadar huzurlu hissettirmişti ki. Şaşkındım; bana birden sarılmasına, benim gibi ruhsuz ve ölü biriyle konuşup, mutlu olup, onur duymasına.
Elim sırtına dokundu ve iki kere hafifçe patpatladı. Bu sarılma o kadar mutlu etmişti ki beni. Elimden gelse bu zamanı durdurur ve onunla bu sevgi dolu kucaklaşma da kalırdım.
Bu kucaklama sevgi dolu olmayabilirdi ona göre. Ama bana göre öyleydi. Ve öyle kalacaktı.
İlk ve son görüşmemiz asansörün önünde başlamış ve asansörün içinde bitmişti.
Asansörün zemin kata gelmesi ile istemsizce ayrılırken bana bakmadan birden geri çekildi ve üzerini düzeltip asansör açılır açılmaz park yerine doğru gitti.
Bende ardından çıkarken son kez onun giden silüetini izledim.
Hayran olduğum kişi: Park Jimin. Bu görüşmeyi asla unutmayacağım. Ne pahasına olursa olsun hep en değerli anılarımla kalacak...
⚙⛓☃☄
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top