•Bölüm 6•

Medya: Jimin&Ha Sungwoon - With You

...

...

Kandırılmıştım. Üstelik adice bir şekilde kandırılmıştım.

Namsan kulesinden aşağıya bakarken buldum kendimi. İçimde biriken öfke o kadar fazlaydı ki, küfür savursam bile yetersiz kalırdı.

Şu an bir ayıyı bile devirebilecek kadar sinirliydim. Bu sinirim hem aileme hem de beni kandıran şerefsiz insanaydı.

Başta fikir kötü gözükse de bebeğim için yaparım demiş kendimde güç bulmuştum. Annemin talimatı üzerine güzelce hazırlanmıştım.

Üzerimde siyah mini bir elbise vardı. Üzerime yapışıyor ve beni fazlasıyla sinir ediyordu. Saçımı güzel bir topuz yaptırmış ve bu sayede uzun kollu boğazlı siyah elbisemi öne çıkartmıştım.

Makyajımda göz alıcı derece de güzel ve benim isteğim üzerine koyu tonlarında yapılmıştı. Annem buna sinir olsa da her an cayabileceğimden ses çıkartmamış ve en azından buna izin vermişti.

Saatlerce uğraşının sonucunda bir çok iş insanı ve ünlünün bulunduğu ve yılın en büyük partisi olan Yılbaşı Namsam Partisine gelmiştim. Kore'nin en büyük kulesi ve eğlence mekanıydı burası. Namsan kulesi gözdelerdendi.

Açıkçası şaşırmış ve bu güzel yere davet etmenin bir sakıncası olmadığını sanmıştım. Sonuçta bu biletler o kadar pahalıydı ki... Para veripte...

Sessizce aşağıda ki insanlara bakarken buldum kendimi. Hayatı normal insanlara. Kimisi yanında erkek arkadaşı ile eğleniyor gece yarısını bekliyordu. Kimisi ailesi ile vakit geçiriyordu bu güzel gecede.

Açıkçası oğlum olarak gördüğüm Yu-Jun bebeğim ile geçirmek isterdim bu gecemi. Hayatta en çok beni seven bensiz yapamayan ve beni annesi olarak gören Yu-Jun'umu görmek isterdim şimdi. Ancak yetişemezdim şimdi çıksamda.

Eminim ki annem beni eve almazdı gitmediğimi ve kaçtığımı düşünerek. Bunları bile bile o eve gidemezdim. Kanıtlamam lazımdı bu durumu.

Üstelik yüksek sosyete de rezil olmak çok kolaydır. O rezillikten kurtulmak bir o kadar da tam tersi zordur. Şu an rezil olmak üzereydim.

Bulunduğum mekanda yüksek sosyeteden bir çok insan vardı işte. Dedim ya iş adamları ve ünlüler diye. Bende o kesimdendim.

Ailem soy ismi ile Kore'nin tanınan büyük şirketlerindendi. Bu sebeple o kadar katı yetiştirilmiştim. Ancak geçmişte yaşadığım olaylar ile aile ismimize leke sürmüştüm.

Tabii ben leke sürmesem de ihale bana kalmış ve sonucu şu ana kadar gelmişti.

Telefonuma gelen yeni bildirim ile elimde titremeye devam eden telefonuma gözlerimi çevirdim. Düşüncelerim dağılırken daha da sinirlenmiştim.

Bana mesaj atan O'ydu. Ve o kadar iğrenç mesajlar atmıştı ki, bulduğum yerde onu öldüresim vardı.

'Oh, üzgünüm. Sanırım bu gece ben ve keyfimin kahyası oraya gelmek istemiyoruz. Partnerin olarak oraya gelememek çok acı veriyor. Şu an o kadar üzgünüm ki... Her neyse, yarın söz veriyorum buluşuruz. Tabii rezil olmadan çıkabilirsen :)'

Mesajları tekrar tekrar okurken arkadan bir mesaj daha geldi.

'Sana iyi eğlenceler.'

'Rezil olurken haha. Bu da benim küçük intikamım olsun bebeğim. Pardon Soo Jin, Doktor Hanım ;)'

Telefonumu sıkıca tutarken sinirden ne yapacağımı bilemez haldeydim. Eğer benim burada sap gibi beklediğimi birisi görürse kanrıldığımı anlayacaktı.

Evvelsi gün yani yarın ise magazine çıkacaktım. 'Ünlü Kim ailesinin torunu ikinci kez aldatıldı. Kandırılan Doktor Soo Jin o kadar da zeki değilmiş ve kandırıldığını anlayamamış bile.'

Ve dahası da vardı elbette. Bunları yayacak olan kişi ise beni kandıran kişinin ta kendisiydi. Bu sebeple böyle tek durmak sıkıntılıydı.

Etrafıma bakarken bana bakan bir kaç göz gördüm. Gülümserken telefonuma birisine mesaj atıyormuş gibi yaparak büyük gürültülü salondan çıkmaya başladım.

Başımı ancak girişe geldiğimde kaldırırken görevlinin bana baktığını fark ettim.

"Kim Soo Jin." Görevli kabanımı getirmeye giderken sinirden titremeye başlayan ellerimi birbirine kenetledim. Gözlerimi sinirle kapatırken içimin o kadar dolduğunu hissetmiştim ki.

Getirilen kabanımı omzuma atıp ana asansörlerin o tarafa doğru ilerledim. Asansör düğmesine basarken elimin üzerinde bir sıcaklık fark ettim. Benimle aynı anda bir başka kişide parmağını asansör düğmesine basmıştı.

Gözlerim parmağımın üzerindeki parmakların sahibine kayarken tanıdık gelen gözler ile dondum. Bu kişi... O olabilir miydi?

Senelerdir sesini dinlediğim ve çoğu zaman beni ayakta tutacak güç veren sesin sahibi olabilir miydi? Gözlerim hafif şaşkınlığım ile açılırken elimi asansör düğmesinden çektim.

Bana bakan gözleri ile donarken gözlerinde bir ifade yakaladım. Tanıdık ifadeydi. Sanki beni daha önce o da görmüş ve burada olmama şaşırmış gibiydi.

Sakince gözlerimi indirirken asansörün gelmesini beklemeye başladım. Normalde olsa, şu an kalbimi bu kadar hızlı çarptıran kişi ile konuşur mutlaka bir fotoğraf çekmeden bırakmazdım.

Üstelik ona olan hayranlığımı bile dile getirir onu burada görmenin mucize olduğunu söylerdim. Çünkü sosyal medyayı aktif kullanmayan, bu tür yerlerde çok gezinmeyen bir ünlüydü. Sesiyle ünlü olmuş ve tüm dünyayı estiren bir ünlüydü o.

Ne kadar kelime ile anlatsam ona olan hayranlığımı asla bitiremezdim. Onu anlatmaya kelimeler, nefesler yetmezdi.

Üzerimde hissettiğim bakışlar ile gözlerimi tekrardan ona çevirdim. Hala bana bakıyor ve gözlerinde ki yoğun ifade gitmiyordu. Keşke şu an iyi olabilsem ve sizinle konuşabilsem. Ancak sinirden titrerken bu pek münkün değil gibiydi.

Gözlerini benden çekmesinin sebebi açılan asansör kapısının sesi oldu. Bende önüme dönerken o kadar hüzünlü dönmüştüm ki... Şu hayatta bana mutluluk diye bir duygu yoktu. Her olan şey bana zarardı. Onunla konuşma başlatırsam kim bilir ne derler-

"İyi misin?"

Duyduğum kelimeler ve onun yumuşak huzur dolu sesi ile gözlerim tekrardan ona döndü. Sinirden titreyen sadece elimken, şimdi tüm vücudum heyecandan titriyordu.

Resmen karşılaştığım ve hayranı olduğum adam bana iyi miyim diye sormuştu. Şaşkınca kalakalırken gözlerimin sinirden kızarabileceği aklım geldi. Üstelik yüz ifadem düzgün bile değildi. Ne cevap vereceğimi bilemezken çölde susuz kalmışım da konuşacak gücüm yokmuş gibi hissediyordum.

İlk defa birisi sebebini değil, direkt benim iyi olup olmadığımı soruyordu. "Ben..." ne diyeceğimi cidden bilmiyordum. "Bilmiyorum."

Sonunda saçma sapan cevap verirken gülümsediğini gördüm. "Partnerin nerede? Yılbaşına yarım saat kaldı. Neden gidiyorsun o kadar gelmişken?"

Haklıydı. O kadar saat bekletilmiştim. Ve o kadar saat bekletilmemin sonucu kandırılmaktı. "Yok." diyerek ilk sorduğu soruya kısaca cevap verdim. Diğerlerine ne cevap veebilirdim ki?

Benim geçmişim çok karışık ve sinirden dövdüğüm adam ile evlendirilmek isterken kendimi burada kandırılmış ve terk edilmiş halde buldum, mu diyecektim?

Gözlerim arkadaki sekreti olarak tahmin ettiğim kişiye bir şeyler diyen hayran olduğum adama kayarken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Neden asansöre binmiyordum ki? Bende bilmiyordum ama içimden bir ses cevap beklememi söylüyordu.

Kabanını çıkarttığını görürken kaşlarım çatıldı. Bana hafif tebessüm ile bakarken konuştu. "Ben Park Jimin. Anladığım kadarıyla beni tanıyorsun zaten." Uzattığı eline baktım.

Gözlerim yüzüne kayarken bu gece için yaptırdığı güzel saç modelini inceledim. Sarının en güzel tonu olan saçlarını geriye doğru güzel bir model vermişti. Yüzünde ise... O kadar güzel bir tebessüm vardı ki...

Uzattığı elini elimle tuttum ve hafifçe sıktım. "Bende-"

"Kim Soo Jin. Ünlü Kim ailesinin torunu ve ünlü bir genel cerah."

Şaşırdım. Beni biliyor oluşuna şaşırmıştım. Hayranı olduğum kişi, Dünya'nın bayıldığı adam Park Jimin'di. Eğlence ve müzik sektörünün bir numarasıydı. Ve benim cidden sesine aşık olduğum kişiydi.

"Ah, ben sadece haberleri takip ediyorum ve makale okumayı seviyorum. Makaleniz vardı değil mi?"

Gözlerim daha da açılırken benim hakkımda bildiği bilgilerin neden bu kadar çok olduğu ile ilgili beynimde bir mahkeme kurdum. Bir taraf sadece denk gelmiş derken diğer taraf çok daha farklı şeyler diyordu.

"Dilerseniz ayaküstü değil, normal bir şekilde konuşalım." Sabahtandır ona doğru dürüst cevap veremezken daha da şaşırdım ve "Anlamadım?" dedim.

Kolunda ki saate bakıp konuştu. "Bayan Kim..." Sesleniş tarzı tüylerimi diken diken ederken bana doğru eğilip devam etti.

"Kim yeni yıla yalnız girmek ister ki?"

Söylediği her kelime ve her cümle ile tüm vücudum kaskatı kesilmişti. Bu gecenin kötü geçeceğine olan tam inancım bu kelimelerin sıcaklığı ile birden erimeye başlamış, kalbimde o sıcak hava dalgası eser olmuştu.

Soğuk kış, yılbaşı gecesine karşın ben sıcaklamış ve geri çekilerek boğazlımın boğazını tutmuş nefes almıştım. Hayranı olduğum adam... Onunla bu geceyi geçirmemi istiyordu.

Doğru dürüst cevap vermem gerektiğini anlar anlamaz kendime geldim ve konuştum.

"Ben istemem Jimin Bey."

Söylediğim cesaret dolu cümle sonrası üzerimdeki kabanı almış ve görevliye vermişti.

Daha sonra elini sırtıma koymuş, beni ana salona doğru yönlendirmeye başlamıştı...

⚙⛓☃☄

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top