•Bölüm 18•

Medya: Jungkook - Still With You

...

...

"Yediniz mi bakalım?"

Jimin'e olan şaşkın bakışlarımı ve ne cevap vereceğimi bilemez hallerimi Büyükanne gelerek beni kurtarmıştı. Şu an o kadar kafam karışmıştı ki...

Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Büyükannenin gelmesi beni kurtarmıştı.

"Evet... Ellerinize sağlık." Zorla konuşurken gülümsedim.

"Jimin? İyi misin çocuğum?" Jimin başını sallarken konuştu.

"Evet Büyükanne."

Büyükanne ikimize birden bakarken sinirlenerek konuştu. "Siz ikiniz! Neden yemediniz? Hala daha duruyor o tabaktakiler."

Tabağa baktığımda sadece bir tanesini yemiş olduğumuzu fark ettim. "Büyükanne oldukça toktuk zaten. Sana sözüm olsun buraya kardeşimle geleceğim. O kadar çok sever ki pirinç kekini... Eminim bayılarak yiyecektir. Bizim hakkımızı bile yiyecektir."

Konuyu değiştirmem başarılı olmuş olacakki Büyükanne gülümsedi ve konuştu. "O zaman anlaştık. Şimdi siz ikiniz derhal evinize dönün. Geç olmaya başladı. Hadi bakalım."

Saate bakarken akşam beşe doğru geldiğini fark ederken ayaklandım. Büyükanneye doğru eğilirken teşekkürlerimi sundum.

"Gitsek iyi olacak sanırım. Küçük kardeşim meraktan ölmüş olmalı." Aslında doğruluk payı vardı ancak şu an sadece kafamı toparlamak için gitmek istiyordum.

Düşünmem gerekiyordu. Elbette Jimin'e hayrandım. Ancak bu ona aşık olduğumu göstermezdi. Evet ultra yakışıklı ve ünlüydü. Hangi kız Jimin için ölmezdi ki?

"Evet Büyükanne. Daha sonra tekrar geleceğiz. Söz veriyorum."

Büyükanne bizi onaylarken elindeki paketi bana verdi. "Madem kardeşin çok seviyor, o yesin o zaman. Yeni yaptım."

"Teşekkür ederim Büyükanne." Tekrardan eğilirken sırtımı patpatladı ve gitmemize izin verdi. Giderken arkamızdan bağırmayı da ihmal etmedi.

"Evlenince haber verin! Daha güzel bir Hanbok diktirmem gerekecek!"

Dediği şey ile tüylerim diken diken olurken arkamı döndüm ve gülümsedim. Dükkandan ayrılırken arabaya kadar konuşmadık.

Sadece arabaya kadar değil, beni evime getirene kadar konuşmadık hatta.

Evimin önünde arabayı park ederken ona bakmadan konuştum. "Emin misin?"

Anlamayarak bana baktı. "Neyden?"

"Benim gibi sorunlu bir insanı sevmekten?"

Yüzüne dahi bakamazken sadece kalbimin atışını duyuyordum. O kadar hızlı atıyordu ki... Yerinden çıkacak gibi bir tabir kullanabilirdim doktor olmasaydım.

Yanağımda hissettiğim baskı ile Jimin'in sıcak eli benim ona dönmemi sağladı. "Seni sevmekten emin değilim. Çünkü zaten seni kendimden çok seviyorum."

Dediği kelimeler benim yanaklarımın yanmasına sebep olurken birden bire neden böyle olduğumu anlamadım.

Ben Jimin'i seviyor muydum? Daha önceleri de böyle miydim? Daha önce de onun yanında heyecanlanmamın sebebi hayran olduğum kişi olduğundan değil miydi yani?

Bu... Aşk denen şey miydi?

Eğer bu aşksa, ben bugüne kadar aşkın 'a' harfini bile yaşamamıştım.

Kendimi konuşamaz halde bulurken bu halime gülümsedi. "İstersen cevabını hemen vermek zorunda değilsin."

"Hayır!" Ani tepkim sonucu şaşırırken ben de şaşırmış ve geri çekilmiştim.

"Jimin... Bugüne kadar hissettiklerim hayran olma duygusuydu."

Sanırım ne diyeceğimi anlamış ve elini yavaşça çekerek önüne dönmüştü.

"Ama ben fark ettim ki... Bu hayran olma duygusu çok değişik bir duyguydu. Sevgi desen değildi, sevgiden öte sanki bambaşka bir şeydi. Seninle tanıştıktan sonra hayran olma duygusu daha da çoğaldı." Gözlerini direksiyona sabitlerken sözün devamını bekliyordu.

"Ve ben bunu şu an fark ettim... Bunlar hayran olma duygusu veya fazla hayran olma duygusu değildi. Eğer öyle olsaydı en ufak sarılmanda kalbim bu kadar hızlı atmazdı."

Ellerimle oynamaya başlarken sesim kısılmaya başladı. Ancak buna rağmen devam ettim konuşmaya.

"Ben bugüne kadar aşkı biliyorum sanardım. Ama seninle daha yeni fark ettim ne olduğunu."

Gözleri beni bulurken gülümsedim ve elimle ipek gibi saçlarıyla oynadım.

"Sanırım kendi duygularımı görmezden gelmiştim. Duygularımı tekrardan açığa çıkartan sen oldun Sayın Bay Park."

Cümlem ile hüzünle gülümsedi ve elimi tutarak avucumun içini öptü.

"Bu ne demek?" Sesi o kadar yorgun ve kırılgan geliyordu ki... Anlaşılan bir ton kelimemi bir sonuca bağlamam gerekirdi bu soru ile.

"Bu şu demek..."

Başımı ona doğru eğdim ve alnını alnıma yaslayarak gözlerimi kapattım.

"Seni seviyormuşum meğerse."

⚙⛓☃☄

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top