•Bölüm 14•

Medya: Jimin - Set Me Free Pt.2

...

...

Arkadaş buluşmasına çağrılmıştım. Aslında pek de arkadaş buluşması değildi. Yılanlar beni sofralarına çağırmıştı.

Sözde arkadaşlarım, beş senedir aldatıldığımdan beridir beni arayıp sormuyorlardı. Hepsi benim dibe battığımı görüp üzerime bir ölü toprağı daha atmışlardı.

Şimdi ise işlerine gelmiş olacak ki Jimin ile olan sevgili açıklamam üzerine tekrardan benimle görüşmek istemişlerdi. Sebebi ise sözde beni çok özlemiş olmalarıydı.

Ben bunu Yu-Jun'a anlatsam o bile 'Anne seni kandırıyorlar.' derdi. Bunu kime sorsam aynı şeyi söylerdi.

Bu sebeple beni küçük düşürecek ortama gitmemem reddetmem gerekirdi. Aklıma giren Jimin olmasaydı elbette.

Kendisi yine dahiyane fikri ile beni benden almış mantık dolu sözleri üzerine bu buluşmaya gelmemi sağlamıştı.

Şu an arabadaydım ve son kez kendime aynadan bakarak yanımda şoför koltuğunda oturan Jimin'e baktım.

"Jimin, emin misin?" Endişeli halime bakıp gülümsedi ve elimi tuttu. Onun bu temaslarına ne kadar alışmış olsam da her şey bir aldatmacadan ibaretti. Kalbim hizlaniyordu ancak bir yanım hüzünlüydü. Sebebini bilmiyordum işte.

Onunla şu anki ilişkimiz arkadaştan öte değildi ancak umursamamaya çalışıyordum. Şu an bunu düşünemez kafa yoramazdım.

"Sakin ol Soo Jin. Eminim ki hepsine lafları tıkacaksın. Hem ne kadar canını sıkarlarsa çıksınlar, bu gece onların son güzel gecesi olabilir."

Planımızdaki olaydan bahsederken başımı salladım ve derin bir nefes aldım. Arabadan dışarı çıkarken onunda benimle birlikte çıktığını gördüm. Buna anlam veremezken yanıma geldi ve bana birden sarıldı.

Sarılmasına şaşkınlıkla karşılık verirken kulağıma fısıldadı. "Sevgi dolu bir sarılma olsun ki çatlasınlar."

Bunu demesi ile gülümsedim ve kollarımı bu sefer boynuna geçirerek sıkıca sarıldım. Kokusunu içime çekerken bu kadar mutlu olmam normal değildi. Ufak bir sarılmaydı ancak ben bununla bile heyecandan ölüyordum.

Geri çekilirken yanağıma kondurduğu öpücük ile gülümserken bunları neden yaptığını biliyordum. Çünkü girişte Min Sun bizi görmüş ve durmuştu. Şu an gözleri yiyecekmiş gibi bizi izliyordu.

"İyi eğlenceler güzelim. Almaya gelirim seni."

Jimin'e teşekkür ederken ondan ayrıldım ve girişe doğru gitmeye başladım. Min Sun'u yeni görmüş gibi yaparken konuşutum.

"Oh, selam Min Sun. Görüşmeyeli bayağı oldu. Sen ve Do-Yun nasılsınız?"

Sorduğum sorunun acısı üzerine yeni anlamış olacakki gülümseyerek yanıma yaklaştı. "İyiyiz. Yakında evlenmeyi düşünüyoruz."

Ona aynı şekilde gülümserken içeriye adımlamaya başladık. "Anladım. Şimdiden hayırlı olsun."

Alttan katiyen bir gönderme yapmıyor onların mutluluğunu diliyordum. Çünkü mutlu olsunlar ki, mutsuz günlerini daha çabuk görebilsinler.

"Jimin ile olan olayın beni çok şaşırttı. Sevgili gibi durmuyordunuz."

Alttan alttan göndermesine karşın ufakça güldüm. "Her şey aniden gelişti. Çıkan haberler de zaten bizi zor duruma sokmadan açıklama yapalım dedim."

Söylediklerim üzerine konuşmazken beni beş kişinin daha bulunduğu masaya getirdi.

Bu beş kişinin beşi de kötü insanlar değildi. Aralarından ikisi hariç diğer üç kişi Min Sun ile benim kuyumu kazan taraftı. Hatta kazmaya devam eden taraftı.

Masaya oturmam ile bana alttan iğneleyici sözler söylemeleri bir oldu. Ancak ben Jimin'in dediği gibi sakin olacaktım. Sesimi çok çıkartmayacak bugün mutlu olmalarını sağlayacaktım.

Ne de olsa akşama bu mutlulukalarından eser kalmayacaktı. Ve ben bunun için o kadar heyecanlıydım ki...

Masadan telefonum çaldığı için kalktım ve lavaboya da gitmek için restoranın içerisinde yürümeye başladım. Aslında Jimin'e beni çaldırmasını istemiştim. Bu sayede bu ağır havadan kurtulabilecek, çantamda bulunan ses kaydı sayesinden arkamdan söylenen kelimeleri duyabilecektim.

Lavaboya girerken, telefonumun sesini kıstım ve sadece oturmak amaçlı kapıyı bile kilitleyip kafamı dinledim.

Buraya geleli yaklaşık bir saat oluyor ve her iki laflarından birisi beni gömmekti. İşleri güçleri yoktu beni gömüyorlardı. Bunu direkt yapmaya cesaret edemeseler de alttan alttan ben anlıyordum.

Telefonuma bakarken duyduğum sesler ile tekrardan bir ses kaydı başlattım.

"Soo Jin kendisini bir şey zanneder olmuş. Baksanıza, hiç bir şey söylemiyor kendisini nimetten sanıyor. Sevgilisi ünlü idol diye kendini bozmuyor."

Bunu söyleyen Min Sun'un en yakın arkadaşı Chun Hei idi. Anlaşılan benim ardımdan rahat atıp tutamamışlar ve lavaboda konuşmak için gelmişlerdi.

Bu sahne ve burada yaşanan olaylar bana küçüklüğümü hatırlatmıştı. Yine bir lise günüm ve yine lisede sınavların açıklandığı zamandı. Aynı şekilde lavaboya gelmiştim.

O zamanalarda arkamdan konuşmak için gelmiş ve bir sürü ağır küfür işitmiştim. Beni hocayı ayartmakla bile suçlamışlardı. O küçük halimle bu suçlamalara karşı koyamamıştım.

İtham ettikleri onca suçlama o zamanlardan beri vardı. Kimisine göre kopya çekmiştim. Kimisine göre da hocayı ayartmıştım işte.

İçlerinden hiç biri gelipte benim bileğimin hakkıyla bu notu aldığımı söylememişti. Tıpkı o zamanda Chun Hei konuşmayı başlatmış ve devam ettirmişti. Min Sun aralarında gizlice gaz veren kişiydi.

Eun Jung ve Ae Sook ise bu ikisinin devamı gibiydi. Onlarda beni çok atar tutarlardı. Asıl dedikoduyu yayan, ayakçılar bu ikisiydi. Min Sun akıl veren ve asıl başları Chun Hei'ydi.

Duyduğum kelimeler şuankiler ile aynıydı neredeyse. O zamanlar tek sıkıntı derslerimken şu an direkt hayatım sıkıntıydı.

Ancak bu sefer farklı bir şey olacaktı. O zamanlar çıkartamadığım sesi şimdi çıkartacaktım. Ben eski korkak Soo Jin değildim. O zorbalığa sesini çıkarmayan kız ölmüş ve yerine ruhu güçlü bir kadın doğmuştu.

"O sürtük... Ne yapıp edip Jimin denen herifi ayartmalıyım. Ben o sürtükten daha güzelim. Hem heves etmiştir. İki güne bırakacağına eminim." Min Sun'du.

"Bahse girerim ben!" Kahkaha atarak konuşan kişi ise Eun Jung'du.

Ae Sook ise ilk defa mantıklı konuşmuş ve soru sormuştu. "Do-Yun'u ne yapacaksın?"

Min Sun'un kıkırdağını duydum. "Onun aklı değil başka yerleri çalışıyor. Jimin'i ayarttıktan sonra onu kenara atmak kolay olur. Ne de olsa avucumun içine bakıyor. Belki peşimden bile süründürürüm."

Bu sözler üzerine hepsi kahkaha atarken Min Sun devam etti.

"Jimin'i de avucumun içine alacağım. O sürtük Soo Jin her zaman yaptığım gibi yine eli boş dönecek ve o boktan hayatına devam edip sürünecek. Hepsi benim sayemde olacak. Ondan öyle bir intikam alacağım ki... Kimse yüzüne bakamayacak."

Diğer kızlar gülmeye devam ederken birden gülmelerini bölen bir şey oldu. Ses kaydı açık telefonumu cebime koyarken kapıyı hızlıca açtım ve sinirle lavabonun duvarına vurdum.

Bu hareketin üzerine hepsi bana dönerken, şok olmuş ifade ile bana bakıyorlardı.

Artık o tuvalet içinde saklanan Soo Jin yoktu. Saatlerce orada oturup ağlayan, üzülen ve sızlanan Soo Jin yoktu.

Büyümüş bir kadın vardı. Güçlü bir kadın. Hepsinden intikamını alabilecek bir kadın.

Hepsinin suratına bakıp sakince elimi yıkarken konuştum. "Sohbetinizi bölmek istemezdim bayanlar." Islak ellerimi havada tutarken peçete almak için yanlarından geçmem lazımdı.

Onlara bakarken gülümsedim ve ellerimi gösterirken "Ellerimi kurulamam lazımda." dedim.

Hepsi benim bu halime şaşkınca bakıyordu. İlk kenara çekilen korkak Min Sun olmuştu. Çünkü beti benzi atmıştı.

Normalde dördüde eski ben olsa üzerime yürüyecek güçteydi. Ancak şu an olduğum halim o kadar sertti ki... Bakışlarım sanki hepsini öldürecek gibiydi.

Ses tonum aksini gösterirken olanları umursamıyormuş gibi yaptım. Min Sun'un verdiği yoldan geçerken elimi peçete yardımı ile kurulayip peçeteleri çöpe attım.

Tam gidecekmiş gibi yaparken durdum ve arkamı döndüm. Dördü de bana öyle şok içerisinde bakıyordu ki... Bu surat ifadelerini tablo yaptırıp saatlerce izler gülerdim karşısında. Ancak gülmek yoktu şimdi.

"Bu arada," diyerek içlerinden bazılarının korkudan gözlerini kırpıştırmalarını sağladım.

"Eğer cidden bahis yapacaksanız bende koymak isterim. Ancak bir kaç kuruş değil, yüklü bir meblağ."

Arkamı dönerken durdum ve sözüme devam ettim.

"Benim bahsim sizin üzerinize ama."

Dediğimi hiç birisi anlamazken ben keyifle oradan ayrıldım.

Arkamdan hepsinin şaşkınca baktığına emindim. Üstelik bazıları çoktan morarmıştır. Keşke şu an bir fotoğraflarını çekebilseydim. O kadar çok isterdim ki...

Masaya gidip çantamı alırken bana şaşkınca bakan iki arkadaşıma döndüm.

"Siz siz olun, kendinizden başkasına güvenmeyin." Dediklerimi ikisi de anlamazken gülümsedim ve arkamı döndüm.

Çıkışa doğru giderken gözlerim lavabodan hızlıca çıkan ve masaya doğru giden kişilere kaydı. İçlerinden birisi beni fark etmişti.

Min Sun bana bakarken surat ifadesi o kadar hoşuma gitmişti ki... Elimle hoşçakal ifadesi yapmadan duramadım.

Olduğu yerde donarken ben kendimi dışarıda buldum. Şimdi sıra bu gecedeydi. Bu gece ve olacaklardaydı...

⚙⛓☃☄

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top