•Bölüm 13•
Medya: Dream Glow - feat. Jimin
...
...
-Yazarın Anlatımıyla-
"Ne demek o ünlü idol ile sevgili?!"
Haberleri gören Min Sun sinirden çılgına dönmüş halde sevgilisine döndü. "Ne demek oluyor bu Do-Yun?!"
Sevgilisi, Do-Yun, Soo Jin'in eski nişanlısı ve neredeyse evlenecek olan kişiydi. Min Sun pislikliğini böyle sürdürmüş ve senelerdir onunla sevgili olup görüşmeye devam etmişti.
"Hayatım sakin ol. Bize ne sevgilisinden. Ben o defterleri kapattım."
Aslında kapatamamıştı. İçten içe üzülüyor ve hala Soo Jin'in özlemini çekiyordu. Şu an fena halde kıskanıyordu hatta. Neden ben değil de o adam diyerek kıskanıyordu. Ancak yüksek sosyete bu, her an her şey olabilirdi.
"Senin için mi dedim ben? O asalak Soo Jin! Nasılda ultra zengin ve ünlü birisi ile birlikte olabiliyor ki?! O beş para etmez bir sürtük!"
Aslında Min Sun burada kendine yakıştırdığı tüm kelimeleri dışa vurarak Soo Jin'in kalıbına koymuştu. Bunun farkında değildi elbette.
Do-Yun yerinden kalkarak sevgilisin beline sarıldı ve yüzünü boynuna gömerek konuştu. "Sevgilim, artık bizi ilgilendirmiyorlar. Boş ver onları."
İyimser olmaya çalışırken en azından bunu yaparak Soo Jin'i tamamen hayatından çıkartmaya çalışıyordu Do-Yun. Beş senedir çok durgun olan ve hiç haberi çıkmayan Soo Jin'in birden patlak veren haberi üzerine bu pek mümkün olmazken kendi vicdanını rahatlatmaya çalışıyordu işte.
"Hayır. Benim ne yapıp edip onları ayırmam gerekiyor. Soo Jin! Bir şeyi hak etmiyor."
Min Sun içten içe hep Soo Jin'e kinliydi. Kininin sebebi küçüklüğünden geliyordu. Her zaman onu kıskanmış, derslerinde ki başarısını, taktirleri toplayışını ve ailesinin sürekli Soo Jin ile onu kıyaslamasına çok sinir olmuştu. Bu sebeple hiç haz edemiyor ve arkadaşıymış gibi davranıp, Soo Jin'in elindeki her şeyi almaya çalışarak, insanlara rezil etmeye çalışıyordu.
Bu onun açısından o kadar haklı bir davaydı ki. Ama asla haklı olamaz, haklı bir sebebi dahi olamazdı.
Bu sadece kinle ilgiliydi. Kinini atamaması ve kıskançlığının bir türlü bitmemesinden ötürüydü.
Telefonunu eline alan Min Sun sevgilisini yatak odalarında bırakarak oturma odalarına geldi. Arkadaşlarının bulunduğu gruba mesaj yazarken yapacağı şeyi çok iyi biliyordu. Şeytani planı şimdiden hazırdı bile.
Bu sırada bunlar olurken günün yorgunluğu üzerine ailesi ile kavgaya tutuşan bir adet Soo Jin vardı.
Bu kavganın farklı yanları vardı diğer kavgalardan. Yanında Jimin vardı. Onu destekleyen Jimin'i vardı. Ve bir yandan da Büyükbabası.
Annesi eve gelir gelmez haberleri öğrendiğini belli etmiş ve tehditler savurmuştu. Bunun üzerine tüm aile üyeleri konuya dahil olmuş kısa bir hararet yaşanmıştı.
Kısa olmasının sebebi Büyükbabasının işe el atması ve olayı düzgünce açmasıydı. Büyükbabası konuşurken olayı tek taraflı değilde Soo Jin'in bakış açısından bakmaya çalışmış ve konuşmuştu.
"Madem birbirinizi seviyorsunuz..." ailesi bunun bir oyun olduğunu öğrenmemeliydi. Bunu konuşmuşlardı aralarında. Jimin bunu seve seve kabul etmiş ve ailesi ile tanışmayı kabul etmişti.
"Ben bunda bir sebep göremiyorum. Hem Jimin sayesinde torunumun hayatı güzel olur ve ismimize bir leke sürülmüş olmaz, öyle değil mi gelinim?"
Soo Jin'in annesi sinirle kendini tutarken konuşmadan başını salladı. Kesinlikle buna karşıydı. Annesinin planı daha çocukları doğduğu anda aklındaydı.
Ona göre kızını düzgün bir eş ile evlendirip ailesini şereflendirmekti. Kendisi de bu düşünceye kurban gittiğinden doğruyu düşünemeyecek derecede gözü kör olmuştu. Ancak bu düşünceyi kızı yıkmış ve bu kalıba son vermişti.
Buna sinirliydi işte. Kendi yapmışken, ailesine boyun eğmişken, kendi kızı niçin buna uymuyordu? Neden annesinin sözünü dinlemiyordu?
İşte bu sorulara asla cevap bulamayacaktı. Çünkü o, kızı tarafından çoktan uzaklaştırılmıştı. Üstelik gözü kör olmuş birisi ile kimse konuşmaz, konuşsa da anlamazdı. Bunun farkına varamayacak kadar kör ve cahildi işte.
Büyükannesi artık kızmayı bırakmıştı Soo Jin'e. Sadece gelinine kızıyordu. Neden böyle bir evlat doğurduğu için. Neden bu kadar asi ve kaba bir torunu olduğu için hayata kızıyordu. Kadere lanet ediyordu.
Soo Jin'in babası ise etkisiz etkendi. Bir şey demeyen türdendi. Çünkü çocuğuna bir şey diyecek yüzü yoktu. Kendi karısı sebebiyle kendi öz oğluna bile babalık yapamamışken, kendi kızı anne ve baba olmuştu.
Yu-Jun'a içten bile sarılamazken kızı kendi görevini seve seve üstlenmiş ve bakmıştı. Bu sebeple artık kızı Soo Jin'e karışmıyor onun olgun olduğunu düşünerek ses çıkartmıyordu. Çünkü diyebilecek bir baba sıfatı yoktu.
Büyükbabaya gelirsek... O adam senelerdir torunlarına katı davranmış, onları kendi ailesine uygun olarak yetiştirmeye çalışmıştı. Ancak bu katılığını bozan şey olay ise kendi öz oğlunun olaylarıydı.
Ne kadar baskı yaparsan yap, evladın o kadar senden kaçıyor ve istemediğin şeyleri yapıyordu. Bunu oğlundan öğrenmişti işte. Gayrimeşru çocuğundan öğrenmiş ve o gün aklı başına gelmişti.
O gün bugündür, yaklaşık on senedir, kimseye bir şey demiyordu ancak ailenin başı olarak otoriterliğini korumak adına çokta izin vermiyordu sapmalara.
Ancak torununu görene kadar. Torunu Soo Jin o yaşından itibaren küçücük çocuğa bakmıştı, her şeye rağmen; aldatılması, suç atılması ve kötülenmesine rağmen yine de elinde bir sevdiği ile aile karşısına çıkabilmişti.
Soo Jin'in o kadar büyük acılara katlandığını görmüştü ki, artık kendini tutamıyor ve otoriterliği uğruna gerçek yumuşak yüzünü gösteriyordu.
Son bir kaç olayda yaşanan bu olaylarda da kendini tutamamış ve göstermişti işte. Buna pişman değildi. Çünkü torunu artık arkasında dağ gibi bir büyükbabası olduğunu biliyordu.
"Pekala, artık bu evde tartışma istemiyorum."
Büyükbaba her şeye rağmen karşısında dimdik duran torununa baktı. Gözlerinfe bir şey fark ederken, o hissiyatın ne olduğunu anlamaya çalıştı.
"Bunca şeye rağmen, Soo Jin bize kendisini göstererek yine de sevdiği kişiyi karşımıza getirdi. Bunu takdir ediyorum torunum."
Soo Jin duydukları karşısında kısa bir afallama yaşarken derinden eğildi ve saygısını gösterdi. Jimin ise bunca zamandır olanları izliyordu sadece. Soo Jin'in nasıl bir sorunlu ailede büyüdüğünü nasıl bir psikolojiye katlandığını düşünüyordu.
"Buna uygun olarak düşünüyorum ki... Yu-Jun'u soyumuza alabiliriz."
Verilen emir ile Soo Jin'in annesi hemen ayaklandı. Ancak verebilecek ne cevabı vardı ne de cesareti. Geri yerine otururken sadece sinirden içi içini yiyordu.
Bu haberi duyan Soo Jin eğildiği yerden kalktı ve Büyükbabasının gözlerinin içine baktı. "Gerçekten mi?"
Büyükbabası gülümserken başını salladı ve oğluna doğru konuştu. "Oğlum, yarın hallet ve Yu-Jun'a hak ettiği soy ismini ver. O da bizim ailemizden."
Soo Jin duyduklarına inanamazken, babası onayladı.
İçten içe babası da mutluydu. O çocuk artık ortada kalmayacaktı. O çocuğun cidden babası olacaktı. Buna seviniyordu işte.
Soo Jin ise ne ara bunlar oldu diye şaşırıyordu sadece. Tüm bu olanlar, bugün ki sevgili olaylarından dolayı mıydı? Sadece bu olay mı bunlara sebep olmuştu? Her şey Jimin ile mi düzelmeye başlamıştı?
Elbette sarışın idolümüzün etkisi ve katkısı oldukça fazlaydı. Ancak buraya kadar gelmedeki en büyük etken Soo Jin'in kendisiydi.
Yıllardır çalışıp çabaladı. Yıllardır savaştı ve sonucunu da almaya başladı. Annesinden küçükken yediği dayaklar, büyüyünce dayakların yerini alan bağırışlar ve çağırışlar sonunda yanıt bulmuştu.
Soo Jin azimle ve sabrederek kendini göstermişti. Sonunda büyükbabasının onu fark etmesi ve isteklerini yerine getirip onu desteklemesi üzerine olmuştu her şey.
Ve dediğimiz gibi, buradaki en büyük etken Soo Jin'in kendisiydi. Kardeşine anne ve baba olmasıydı. Arkadaşlarının zorbalıklarına katlanmasıydı. Aldatılmaya ve suçlanmalara sabretmesi ve ses çıkartmamasıydı.
Sonucunda bugünü görmüştü. Yeni bir hayatı oluyordu. Küçük kardeşi soy ismine kavuşuyor, istemediği biriyle evlenmek zorunda kalmıyor ve arkadasında onu haklı bulan kişiler oluyordu.
İşte bu Soo Jin'in sabrı sonucu olmuştu. Sabreden derviş muradına erermiş sözüyle olmuştu...
⚙⛓☃☄
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top