- Bölüm 7 -

Yorumlarınız benim için fazla önemli, 'güzeldi' veya 'idare eder' yazmanız bile yazma hevesimi daha fazla arttırıyor. Lütfen yorum yapmadan geçmeyin ♥

(Mira)

Kapım tıklandığında gelenin Lina olduğunu biliyordum. Zaten odama bir tek o çok kibar bir şekilde giriyordu. Kılıç bazen çalma zahmetinde bulunmadan dalıyordu, Uraz'ın da belli bir kapı çalma tekniği vardı elleriyle darbuka çalar gibi çalışıyordu.

"Gel Lina" dedim yattığım yerden doğrularak. Başımın ağrısının geçmesi için bana çok önceden keşfettiği çorbayı yapmaya çalışıyordu. Sanırım başarılı sonuca iki saatin sonunda varmıştı.

Gördüğüm kişi karşısında şoka uğramış bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. Bunu cidden hiç beklemiyordum çünkü bu evde yaşadığım günden beri odama bir kez bile gelmemişti.

Lara elinde bir tabak ile içeriye girdi, son derece harika fiziği ve etkileyici parfüm tercihi ile baş döndürücü gözüküyordu. Ona bakıp etkilenmeyen hiçbir erkeğin olmadığını kesinlikle tahmin edebiliyordum. Çünkü o kusursuzdu.

"Nasılsın tatlım?" Diye sordu bana pek sıcak gelmeyen konuşma şekliyle.

Kapıyı kapatıp yanıma oturdu ve elinde ki keki bana doğru uzattı, "Bak kendi ellerim ile yaptım. Umarım beğenirsin." deyip alaycı sesiyle ekledi, "Lina'nın ki kadar harika olamaz ama güzeldir."

Belki de artık bana alıştı ve benimle arkadaş olmak istiyordur. Çünkü ona zarar verip, rahatsız edecek hiçbir şey yapmadım.

Tabağı şaşkınlığımı gizlemeye özen göstererek elime alıp komidinin üzerine koydum, "Teşekkür ederim." Dedim diğer yandan da gülümserken.

Lara bacak bacak üstüne atıp odaya göz gezdirdi. Her köşeye iğrenerek bakmasını normal karşıladım çünkü o en güzel şeye bile iğrenç muamelesi yapabiliyordu.

"Alışabildin mi bakalım?" Diye sordu gözleri en sonunda benim gözlerim ile buluştuğunda.

Onun buz mavisi gözlerine büyük bir hayranlıkla bakarken, "Evet. Daha iyi oldu. Ama en kısa zamanda kendime başka bir yer bulacağım." dedim arada kekeleyen sesime engel olamadan.

Etkilendiğimi anlamış olacak ki büyük bir keyifle güldü, "Ah buna gerek yok. Bizde sana fazlasıyla alıştık."

Bu lafının yalan olduğu kokusu burnuma kadar dolduğunda, "Buna sevindim." dedim tıpkı onun gibi yalan kelimelerini seçerek.

"Eee, yılbaşında ne yapacaksın?" diye sordu imalı sesiyle.

Boğazımı temizledim, "Okulun düzenlediği bir parti var. Oraya gideceğim."

Gözleri anında parladı. Heyecanla ellerini birbirine kenetleyip dik oturuşunu daha da dikleştirdi, "Seni hazırlamak için sabırsızlanıyorum." Deyip elini omzuma koydu, "Senin için çok güzel geçecek. İnan bana tatlım."

Bu kızı cidden anlamıyordum.

****

Ertesi gün okuldayken herkesin ağzında sadece parti vardı. Artık o kadar fazla konuşuluyordu ki partiye gitme isteğim varsa o bile kaçmıştı. Hayatımda gideceğim ilk parti değildi ama hayatımda ilk defa çalışan olarak gitmeyeceğim ilk partiydi. Herkes gibi heyecanımı gün yüzünde yaşamak yerine içimde yaşıyordum.

"Her ne ise şu parti konuşmasını sonra yaparız şimdi senin hakkında konuşalım."

Asel'e baktığımda sinsi bir şekilde gülüşü git gide imalı gülüşe kaydı. Omuzuma vurarak, "Kılıç ve sen." diye uzattı kelimeleri.

Asel'in koluna sert bir şekilde vurduğumda ufak bir çığlık attı. Bu onu susturur diye düşünürken bu sefer Bora atıldı lafa.

"Kıza hiç vurma Mira. Vallahi haklı. Çocuk gelmiş sana aşkını itiraf etmiş..."

Bora'nın lafını kesen Asel'in cilveli sesi olmuştu.

"O da yetmemiş üstüne dudaklarından öpmüş."

Bora hızla, "Ha oda yetmedi sana evini açıp sahip çıkmış."

İkisi derin bir nefes almayı akıl edip sustuğunda 'eee yani?' der gibi baktım.

"Yani çocuk tüm bunları yaparken sen öküz arkadaşım bir kez bile çocuğa iyi ki varsın. Seni seviyorum. Bize bir şans vericem. Demedin mi?"

Soruyu soran Asel'e boş boş bakıp, "Nıck. Demedim."

Bora kaşlarını çattı, "Hiç mi demedin ya ucundan bile mi demedin. Zavallı Kılıç."

"Deli divane misiniz? Kılıç ile aramız sadece arkadaş olarak iyi hem o öpücük bence isteyerek olmadı."

Asel kısık gözleriyle inledi.

"Kız sen ne betersin. Ya hadi öpücük yalan. Peki bu çocuğun sana bakışları da mı yalan? Seni her beladan çekip kurtarması da mı yalan?"

Oturduğum yerden öfkeyle ayaklandım, "Parti hakkında konuşmaya devam edin inanın bu konudan daha eğlenceli."

Sınıftan çıktığımda Bora arkadamdan bağırdı, "Ay yolucam seni."

Ona dönüp cevap bile vermedim çünkü laflarının altında yatan gerçek sözler mantıklı düşünmemi engelliyordu.

Tüm her şeyden kurtulmanın tek yolu soğuk havaydı. Çünkü soğuk tüm bedenimi sardığı anda hiçbir şey düşünemeyecek kadar donuyordum.

Bahçeye çıktığımda soğuk beklediğim gibi bedenime işlemiş ve beni tir tir titretmeye başlamıştı bile. Arkası dönük bir şekilde bankta oturan Kılıç'ı gördüğüm de ise Asel'in söylediği sözler geldi aklıma. 

Haklıydı; bakışları ve beni her zaman beladan kurtarışı yalan değildi ama sebepsiz yere ona yakınlaşmaktan korkuyordum. Çünkü uzun zamandır sevginin ne demek olmadığını bilmeden yaşıyordum ve Kılıç'ın sevgisine nasıl yaklaşmam gerektiğini kestiremiyordum. Onun gerisinde ise onun henüz bilmediğim, çözemediğim karanlık bir tarafı vardı ve bu gizemi nasıl çözeceğimi konusunda en ufak fikrim bile yoktu.

Ellerimi hırkamın cebine sokup titreyen bacaklarım ile Kılıç'ın boşta kalan yanına oturdum. Gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. Anlaşılan o da soğuğu benim kadar seviyordu, hem de benden bile fazla çünkü vücudunda ki tek bir parça bile titremiyordu.

"Bu soğukta cidden üşümüyor musun?"

Gözlerini açıp bana baktı uzun ve anlamı bir şekilde. Bense bu bakışa karşı sadece gülümsemekle yetindim. Başka anlamlar yüklemek istemiyordum, en azından şimdilik.

"Keşke kar yağsa etraf bembeyaz olurdu ve karanlıkta masumca parlardı." Deyip ortaya konu attım ki bana bakması son bulsun.

Ama Kılıç inatla gözlerini benden ayırmadı aksine daha dikkatli incelemeye başladı.

"Kar tıpkı senin gibi; çok güzel ama bir o kadarda can yakıcı." söylediği sözcüklerle kaşlarımı kaldırdım neden benden örnek vermek zorundaydı ki?

Başımı onun sözlerini reddettimi belli edercesine salladım, "Kar can yakmaz."

"Yanılıyorsun. Kar insanları öldürür. Soğuktan, kayganlıktan."

Omuz silktim, "Eğer karın nasıl felaketler getireceğini biliyorlarsa ona göre önlemlerini almalılar ki kar öldürmesin."

Kılıç sözlerimi bitirir bitirmez elimi tuttu. Sıcak eli soğuk elimi ısıtmaya başladığın da adını bilmediğim bir kıpırtı yeniden canlanı verdi içimden. Bu kadar soğukta durmasına rağmen nasılda sıcaktı böyle diye düşünüp içimde ki kıpırtıyı yok etmek istiyordum. Ama nafile...

"Mira. Eğer bir özel gücünün olmasını isteseydin ne olmasını isterdin?"

Sorduğu soru ile kaşlarımı çattım, "Özel güç mü? Ah hayal dünyasında mı yaşıyorsun yoksa?"

Aldığı cevap ile yüzü asıldı, "Bunlara inanmıyor musun yoksa?"

Gülmeye başladım, bu çocuk çok fazla film ya da dizi izliyor olmalıydı, "Buna kim inanır be? Neyse içinde merak kalmasın" deyip düşünmeye başladım. "Hmm... sanırım iyileştirme gücümün olmasını isterdim."

"Neden?"

"Yaralarımı kimseye ihtiyacım olmadan sarabilmek için. "

Kılıç başıyla beni onayladığında ona doğru döndüm.

"Ya sen? Özel gücün olmasını isteseydin bu ne olurdu?"

Gözlerini benden kaçırıp gülümsedi, "Özel gücümün olmasını istemezdim."

Onu teselli edercesine ellerine vurdum, "Merak etme öyle şeyler olmaz zaten." deyip gülümsedim.

Kılıç hızla ayağa kalkıp, "Hadi okula girelim. Partiye 2 gün kaldı, hasta olma." dedi zor çıkan sesiyle.

Bezdiğimi belli edercesine ayaklandım, "Ah şu parti olsa da bitse."

(Kılıç)

Yarın yılbaşıydı, Mira'ya gerçekleri söylememin zamanı geldiği gündü. Gergindim hemde fazlasıyla. Onunla yakınlığım yarından sonra son bulabilirdi. Ve bu benim en büyük korkum idi. Ondan uzak kalmak ölümden bile beterdi.

"Neden bahçede tek başına oturuyorsun?"

Lara yavaşça yanıma oturdu ve soğuğa nefesini üfledi. Vücudu normal insanlar gibi soğuktan etkilenmediği için giydiği kısa kıyafetler ile dikkat çekiyordu.

"Yarın için konuşma hazırladın mı?" Sesi imalı ve birazda mutluydu.

"Hayır. Ezbere konuşmayacağım Mira'nın gözlerine bakıp kalbimden geçenleri söyleceğim."

Başını salladı, "Zor dimi Kılıç. Sevdiğin kişiye 'seni seviyorum' diye bağırıyorsun ama o bunu kale almıyor bile. Artık 'seni seviyorum' sözcüğü bile anlamını yetirdi. Ama ümidini kaybetme belki Mira bu özel güç işini sever, beklediğinin tersi falan olur."

"Sevdiğini söylemek ile hissettirmek arasında ince bir çizgi var Lara. Mira beni seviyor, bunu dile getirmemesi beni sevmediğini göstermiyor. Ama Mira, sevgisinden ölse bile arkasına bakmadan gider. İşte bu onun herkesten en büyük farkı."

"Merak ediyorum." Dedi Lara ellerimi usulca tutup merakla gözlerime bakarken. "Neden beni sevmedin?" diye sordu.

Bu soru ile hayatım boyunca yüzleştim, evet Lara çok güzel bir kız, mizahı iyi, güçlü ve kendinden emin. Ama onu bana bağlayan hiçbir şey olmadı, o gösterişten yana bir kişilik. Doğallık ona göre değil ve hiç olmadı da. Sanırım en çokta bu yüzden ona karşı kardeşlikten fazla bir şey hissedemiyordum, o yapay bir bez bebek gibiydi.

Merakını gidermek için konuştum, "Lara benim için kardeşten öte değilsin. Bunu yıllardır anlatıyorum sana. Artık kendine çeki düzen ver bu konuda çünkü artık hayatımda Mira var. Sinirinden ona bir şey yaparsan unutma ki canın daha fazla yanar."

Lara zorla gülümseyip, "İnsan en büyük kötülüğü kendisine yaparmış Kılıç. Hayatına almaması gereken insanları alarak." hırıltılı sesini öksürerek düzeltti, "Seni hayatıma almasaydım, şuan bu halde olur muydum?"

"Özür dilerim" dedim onun laflarına karşılık, "Seni bu dünyada tek üzen kişi ben olduğum için."

Lara ellerini çekip ayağa kalktı.

"Mutlu ol Kılıç, inan tek istediğim bu."

(Mira)

Sabah uyandığımda derin bir nefes aldım. Sonunda parti günü gelmişti, artık parti hakkında ki tüm konuşmalar gidecekti. Okul eski haline dönecek tek konumuz gene sınavlar... sınavlar olacaktı.

Yataktan doğrulup kendi odamda bulunan lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Tuvaletten çıkıp kapalı perdemi açmak için cama doğru yürüdüm. Perdeyi açtığımda bulutlarla dolu olan gökyüzü içeriyi aydınlattı.

Gözlerim bahçeye doğru kaydığında Lara'yı gördüm tuhaf bir şekilde kısa kollu ile aşağıda spor yapıyordu. Aralık ayının son gününde kısa kollu? Anlam veremediğim bu davranışıyla onun bu haline imrenmeden edemedim. Kimse buna cesaret edemezdi en fazla dakikadan sonra içeriye girerdi ama o sporuna kendini öyle bir kaptırmıştı ki soğuk ona hiç işlemiyor gibiydi.

Lara'ya bakmayı son verdim, sonuçta ona bakarak onun gibi olamazdım. Pijamalarımı çıkartmadan aşağıya indiğimde Lina'da benim gibi pijamalıydı, neyseki yalnız değildim.

"Ah günaydın canım. Hadi sofraya otur." dedi elindeki kahvaltılıkları masaya özenle dizerken.

"Uraz nerede?" Diye sordum kendi yerime otururken.

Uraz yemek konulurken mutlaka Lina'ya yardım ederdi ve onu yalnız bırakmazdı. Böylece aşkları ilk günkü sıcaklığını her zaman koruyordu, onlar cidden harikalar.

"Uraz'ı işten çağırdılar. Kılıç da dışarıda işim var deyip çıktı. Ve birazdan Lara gelir." bana açıklaması bittikten sonra kurduğu mükemmel sofrasına bakıp keyifle gülümsedi. Daha sonra bir şey unuttuğunu fark edip yeniden mutfağa doğru gittiğinde içeriye Lara geldi. Elinde ki su şişesini içerek yanıma doğru yaklaşıp beni baştan aşağıya süzdü.

Bana bakışması son bulduğunda masada ki salatalığı alıp küçük bir dilim ısırdı, "Balon yok mu?"

"9 da. Daha çok var." diye yanıt verdim kendi tabağıma yemek istediklerimi koyarken.

Başını olumlu sallayıp karşıma oturdu. "Seni ben hazırlayacağım."

Ona bakıp tek kaşımı kaldırdım. Emri vaki yapar gibi konuşması canımı sıksada bunu yüzüme yansıtmadan, "Buna gerek yok. Ben halledebilirim." Dedim rahatsız olmuş sesimle.

Çayından bir yudum aldı, "Ben harika bir modacıyımdır. Bunu gözlerin ile göreceksin. "

"Görüyorum zaten. Her gün. Giydiğin kıyafetle."

Yapmacık şekilde gülümsedi, "Haklısın ama bu günlük tarzım." Deyip ağzına küçük bir tane peynir attı.

"Neyse senin için dolabımdan kıyafet bulup boyuna uygun hale getireyim. Emin ol seni harika yapacağım." Göz kırpıp masadan kalktığında beni neden bu kadar hazırlamaya heveslendiğini bilmiyordum. Umarım bu hazırlanma işi de, salak partide biran önce biter yoksa ben kafayı yiyeceğim!

Lina ile sadece ikimiz keyifli bir kahvaltı yaptıktan sonra ona sofrayı toplamasında yardım edip odama çekildim. Odamda boş boş otururken aklıma sebepsiz yere Kılıç geldi. Yüzüme yayılan gülümsemeyi silmeye çalışsamda olmuyordu. Onun adının verdiği sıcaklık bile yüreğimde ki yaraları kapatmaya yetiyordu.

Derin bir nefes alıp üstüme montumu geçirdim ve merdivenlerden inip Lina'yı genellikle bulduğum tek yer olan mutfağa doğru yürüdüm.

Beklediğim gibi mutfak darmadağınıktı ve anlaşıldığı gibi Lina yine bir türlü kek yapmayı başaramamıştı. Ya cıvık ya da yanık olan iki kek masanın üstündeydi. Lina iki keki alıp biraz öfkeyle çöp kovasına atıp kollarını yeniden sıvazladı, işiyle o kadar meşgul ki benim gelip onu izlediğimin farkında bile değildi.

"Şey Lina ben dışarıya çıkıyorum. Sen iyi misin?" diye sordu gülümsemeye çalışarak.

Lina fırından tamamı yanmış keki çöpe atıp gülümsedi, "Eğer şu keki yaparsam daha iyi olacağım ama emin ol ki sen gelene kadar harika bir kek yapcağım." derken ki sesi hırslı ve kendinden emin çıkıyordu.

Onun bu huyunu içimden tebrik edip, "Zorlama kendini Lina. Her şeyin iyisini yapmak zorunda değilsin." diye teselli ettim.

Omuz silkti, "Ama iyisini yapmak istiyorum. Eğer bir gün çocuklarım olursa onlar için harika yemekler yapacağım." sesinde ki burukluğu fark edip boğazını temizledi ve kirlenmiş tüm kapları bir araya toplamaya başladı.

"İnanıyorum sana Lina, çocukların için harika kekler yapacaksın."

Lina bana buruk bir tebessüm yolladıktan sonra kapıya doğru yürüdüm ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Bankaya gidip, annemden kalan parayı çektim, git gide azalıyordu bu para biterse ne yapacağımı ise hiç bilmiyordum. İlk ihtiyacım olan şey telefon ve hattı bu yüzden telefoncuya gidip kendime ikinci el bir ucuz telefon aldım, yeni bir hatta çıkartıp ihtiyacımı karşıladım.

Daha sonra ise ezberimde olan Bora ve Asel'in numarasını kaydettim. Sonunda uzun aradan sonra kendim için bir şey almayı başarmıştım.

Eve gitmek için yürürken bir mağaza çarptı gözüme anında mankenin üzerinde ki elbise dikkatmi çekti. İnce bir askısı vardı omuzlarında. Elbise satendi ama üzerinde bel kısmına kadar parlak taşlar ile kaplanmıştı. Uzun ve sade ve krem rengiydeydi yani fazlasıyla harikaydı. İşte baloda giyeceğim elbise buydu, bu olmalıydı.

****

Eve geldiğimde içeriden güzel kokular geliyordu. Mutfağa doğru yürüğümde Lina ve Lara mutfakta oturmuş kek yiyorlardı. Sonunda Lina başarabilmişti demek. Gülümseyerek yaptığı keke baktım kakaolu bir kekti, 'kakaolu yapınca yanığı fazla belli olmuyor' demişti bir kere Lina. Ona imalı bakış atarken bana göz kırptı. Ona gülerek karşılık verdiğimde Lara ikimizin bakışmasını bozdu, elimde ki poşete bakıp, "Buda ne?" diye sordu merakla.

"Balo için elbise aldım." Deyip ona 'senin kıyafetine ihtiyacım yok' mesajını da verdim.

Telefonumu çıkarttım ve saate baktım. Neredeyse 2 saat kalmıştı baloya. Asel şimdiden hazırlanmıştır bile süslü bir arkadaşım olduğunu için bunu tahmin etmek zor değildi.

"Gel kek ye. Başardım." Dedi Lina zafer kazanmış bir şekilde gülümserken.

"Üzgünüm hazırlanmam lazım. Banyo yapacağım daha sonra ise baloya yetişeceğim. Söz kekini daha sonra yerim."

Lara ellerini birbirine vurup ayağa kalktı, "Pekala o zaman saç ve makyajda bendesin Mira. Hızlı ol ve odama gel."

Elimde ki elbise poşetini alıp merdivenlerden çıktığında arkasından bakakaldım, beni rezil mi edecekti vezir mi hala bilmiyordum.

Odama girip tuvalate gittim ve sıcak bir duş alıp kendime geldim, yüzümde ki morluklar gitmiş yüzüm eski düzenini almıştı. Makyaja fazla gerek yoktu ama Lara'ya söz geçirmek imkansızdı.

Kılıç'ın zorla elime verdiği saç kurutma makinesini alıp saçlarımı kuruttum. Daha sonra odamdan çıkıp yabancı olduğum Lara'nın odasının önüne doğru yürüdüm.

Burada yaşayalı 1 ay olacaktı ama ben Lara'nın odasını yeni görüyordum. Bu yüzden üzerimde sebepsiz bir heyecan vardı. Onun odası sanki saklı bir hazine gibiydi, keşfetmek, bakmak bile insanı garip bir enerjiye sürüklüyordu.

Kapıyı tıkladığımda hemen içeriden sesi duyuldu, "Gel Mira."

İçeriye girdiğimde burnuma hemen Lara'nın güzel ve sert parfüm kokusu geldi. Her yer tıpkı onun gibi buram buram parfüm kokuyordu.

Odası benim odamdan daha genişti. Yatağı büyüktü ve örtünün rengi mavi tonlarındaydı. Yatağının baş ucunda duvara asılı olan büyük bir tabloda kendi resmi vardı. Elini çenesine koymuş harika bir makyaj ve güzel bir gülümseme ile çok tatlı gözüküyordu.

Tavanında yıldızlar, duvarlarda ise çekildiği fotoğraflar vardı. Çalışma masanın üzerinde defterler ve pembe bir laptopu vardı. Komidinin üzerinde ise gece lambası yanında ise Kılıç ile samimi bir resmi vardı. Kılıç'a o kadar aşık gibi bakmıştı ki kuzen olduklarını bilmesem sevgili zannederdim.

Lara'nın beni beklediği yere doğru baktım. Makyaj masası ve bir tane yumuşak gözüken kadifeyle kaplı sandalye vardı. Masanın üzerinde ki rujlar, fondötenler, allıklar ve bilmediğim bir çok makyaj çeşidi vardı. Kuaför gibi doldurmuştu masanın üzerini. Profesyonel bir makyajcı gibi bilir kişi edasıyla gülümsedi.

"Gel bakalım Mira. Buraya otur."

Bana gösterdiği yumuşak ve pembe sandalyeye oturup aynadan kendime baktım. Yüzüm ilk defa bu kadar ışık alıyordu ve sanırım tüm kusurlarım ortadaydı. Daha demin ki aynada ki halimden hiçbir eser kalmamıştı.

"Harika olmaya hazır mısın?" diye sordu kısık gözleriyle.

Homurdanarak, "Evet. Hazırım işte." diye yanıtladım.

"Gözlerini kapat ve ben aç diyene kadar sakın açma."

Dediğini yaptım ve kendimi Lara'nın ellerine bıraktım. Ama keşke bırakmasaydım. Tam bir saattir bir saçımı yapıyor bir makyajımı. Gözlerim 1 saattir kapalı olduğu için uykum gelmeye başlamıştı baloyu umursamayıp şuracıkta yatsam ne güzel olurdu. Ama bu imkansızdı Lara bu kadar hazırladığı beni baloda değil yatakta görürse eminim büyük bir kargaşa yaşanırdı. Eh tabii, o kadar pahalı fondötenler yüzümdeydi, boşa gitmesin, değil mi?

Ruju dudağımdan çektiğinde derin bir nefes aldığını duydum.

"Artık açabilir miyim?" Diye sordum bıkmış bir tavırla.

"Evet, hadi aç."

Gözlerimi açtığımda kendime inanamamıştım. Bu ben miydim? Daha demin ki kusurlarımdan hiçbir eser yoktu. Daha doğrusu tek bir kusurum bile yoktu.

Saçımı dalgalı yapmış ve arkadan toka ile tutturmuştu önde sallanan perçemlerim hariç.

Makyajım ise 'ben buradayım' diye bağırıyordu. Siyah göz kalemi çekmişti, farım ise elbisemle uyumlu renkti. Rujum ise Lara'nın sürerken söylediği candy adında mat bir ruj rengiydi ve dudağımı dolgulu ve güzel gösteriyordu. Peki ya şu hiç eli titremeden çektiği eylenir... Bu kız cidden işini çok iyi biliyordu. Boşuna prenses denmiyordu.

Lara boğazını temizleyip, "Şimdi elbiseni giy hadi." Deyip yatağının üstüne serdiği elbisemi gösterdi.

Elbiseyi elime aldım ve Lara'nın gösterdiği, kapı yerine tülle kapatılmış başka bir odaya girdim anında şok oldum. Burası giyinme bölümü olmalıydı, o kadar farklı çeşit elbiseler, ayakkabılar vardı ki bir süre etrafa bakmakla harcadım zamanımı. Sonunda odaya bakmayı kesip elbisemi giydim, vücuduma tam olmuştu ve vücudumu oldukça zarif göstermişti. Tıpkı hayal ettiğim gibi.

Lara'nın giyinme odasında ki boy aynasından hala kendime bakarak, "Giyindim, bakabilirsin Lara." diye seslendim.

Tül örtüyü kaldırıp duvara yaslandı ve beni baştan aşağıya süzdü, aynadan onun yansımasını gördüm; tek kaşı havadaydı. Yüzünde sanki kıskançlık vardı ama çözemediğim bakışını hemen gülümseyerek kapattı.

"İşte güzel olmuşsun. Ayakkabın nerede?"

Şaşkınca ağzımı araladım, "Ben onu unuttum." derken yanaklarım kızardı. Aptalsın Mira nasıl unuttum!

Gözlerini devirdi, "Bu elbisenin altına spor ayakkabı giymeyi düşünüyordun heralde."

İçeriye girip sadece topuklu ayakkabıların bulunduğu bölüme gitti . Elini çenesine koyup ayakkabıları baştan sona inceledi sonunda gözüne birini kestirip ayakkabıyı eline aldı ve bana uzattı.

Krem rengi ve önü açıktı ve bağcıklı olan ayakkabıyı elime alıp dikkatlice inceledim. Evet, Lara'nın ayağında şahane durabilirdi ama benim ayağımda nasıl duracağı konusunda bir fikrim yoktu. Umarım bu ayakkabıyı iyi bir şekilde taşıyabilirdim.

"12 cm uzunluğunda umarım yürüyebilirsin, giy hadi." derken sesinde ki alayı hissettim ama tek bir kelime etmeden yutkundum.

Dediğini yapıp ayakkabıyı ayağıma giydiğimde boyum Lara ile aynı düzeye gelmişti. Onun yanında ne kadar kısa kaldığım ise bir kere daha belli oldu.

"Yürüyebileceğine emin misin?" Diye sordu Lara küçümseyici gözleri ile. 

Bazen iyi bazen kaba davranış şekline cevap vermek yerine ona yürüyebileceğimi kanıtlamak için gülümsedim ve boy aynasına doğru hiç düşmeden, bacağım titremeden emin adımlarla yürüdüm.

"Bir ara garsonluk yaptığım yer topuklu ayakkabı istediği için 3 ay boyunca giymek zorunda kalmıştım." Deyip Lara'ya doğru döndüm.

Gülümsedi ama sahte bir gülümseme olduğu belliydi. Hiç içten gülümsediğini hatırlamıyordum bile...

Kapı tıklandığında içeriye Lina girdi ve şaşkınca bana bakıp şaşkın gözleriyle gülümsedi.

"Çok güzelsin Mira. Harika olmuşsun."

Lina bana sarılıp baştan aşağı bir daha daha dikkatli süzdü. Dudaklarını büzerek, "Harika cidden." diye tekrarladı.

Bize boş boş bakan Lara'ya dönüp, "Güzel makyaj. Bir gün bana da yaparsın." Dedi Lina göz kırparak.

"Hı-Hı yaparım."

Lina elini bana uzatarak gülümsedi, "Hadi aşağıda Kılıç seni bekliyor. Kavalyenin kolunda içeriye gir. Emin ol herkes dönüp size bakacaktır."

Başımı salladım, " Sadece bu gecenin çabuk bitmesini ve şu topuklardan kurtulmak istiyorum."

"Gece bitmeden bıkmışsın Mira. Ruhsuz musun? Hadi gidelim."

Lina'nın elini tuttum ve Lara'ya baktım. "Teşekkür ederim." Dediğimde gülümsedi ve taşlı bir kutu gibi çantayı bana uzattı, "Az kalsın unutuyordum içine ruj ve fondeten koydum tazelemek istersin diye."

Lara'dan çantayı alıp ona sarılırken, "Teşekkür ederim" diye mırıldandım.

Lara sarılmama karşılık vermese de umursamadım ve ona daha fazla sarıldım. Evet bazen gıcık hatta dengesiz davranabilirdi ama onu böyle sevmeye çalışacaktım. Onu olduğu gibi kabul edip aramızı iyi tutacaktım. Umarım o da aynı şeyi benim için düşünüyordur. Çünkü o iyi bir kızdı. Prensesler iyi olurdu zaten, bunu zamanla daha iyi görecektim.

Lina ile birlikte aşağıya inmeden önce telefonumu odadan alıp çantanın içine koydum ve sonunda merdivenlerden indik. Dengemi kaybedecek gibi olsam da Lina beni tuttu. Bu topuk neden bu kadar uzun ve inceydi ki? Rezil olmadan geceyi tamamlamayı ümit ederek Lina'dan ve korkuluktan destek alıp yürümeye devam ettim.

Merdivenlerden indiğimizde karşıma ilk çıkan Kılıç oldu. Siyah bir takım elbise giymişti ama kravatı yoktu ve buna rağmen çok yakışıklı gözüküyordu. Beni görünce boğazını temizledi, siyah gözleri gizleyemediği şaşkınlığı ile üzerimde gezerken bende aynı şekilde ona bakıyordum.

Son basamaktan indiğimde Lina, Uraz'ın yanına gidip ona bir şeyler fısıldadı. Daha sonra birlikte gözden kaybolup gittiler.

Tam Kılıç'ın karşısında dengemi koruyarak durup omzuna vurdum, "İyi olmuşsun he." Diyebildim, çünkü kadar göz alıcı ve yakışıklı duruyordu ki ne demem gerektiğini bilmiyordum.

Gülümsedi hayranlık dolu gözlerini vücudumun her köşesinde gezdirip en sonunda gözlerime baktı, "Sende öyle. Çok. Çok güzelsin."

Yanaklarımda ki alevi hissedip boğazımı temizledim, "Dolandırıcılıktan içeriye girebilirim. Yüzümde bir ton fondöten var."diye espriye vurdum konuşmayı, ciddi olunca elim ayağıma dolaşıyordu çünkü.

Kılıç gamzesini belli ederek güldü ve elini bana uzattı. "Gene de mükemmelsin. Gidelim mi?

Gitmeyi pek istemesem de başımı olumlu anlamda sallayıp onun elini tuttum daha sonra askılıktan aldığım montumu giyinip onun koluna girdim.

Dışarıya çıktığımızda kapının önünde taksi bizi bekliyordu. İnce elbise sayesinde soğuk tüm bedenimi titrettiğinde Kılıç anlamadığım bir şekilde kollarını bana dolayıp sarıldı. Başı başıma değerken elleriyle saçlarımı okşadı.

İkimizde hiç konuşmadan dakikalarca öyle kaldıktan sonra kulağıma doğru biraz eğildi. "Ne görürsen gör, ne duyarsan duy ama sakın benden korkup uzaklaşma Mira. Çünkü kalbim buna dayanamaz."

Bir şey demeden Kılıç dan bir adım uzaklaştım. Elleri kollarımdan aşağıya kayıp ellerimi tuttuğunda gülümsemeye çalıştı, "Seni tüm kalbimle seviyorum."

Gözlerimi ondan kaçırmadan anlamsız şekilde ona baktım, "Neden böyle konuşuyorsun?" diye sordum.

"Sadece dile getirmek istedim." deyip ellerimi daha sıkı tuttu, "Hadi gidelim."

Kılıç'ın yardımı ile taksiye bindiğimde gözlerini yeniden üzerime dikip bana baktı. Kaybetme korkusuyla baktığı bakışlarından kurtulmak için kendimi yola odakladım. Bu gece biraz olsun eğlenmek istiyordum bu yüzden Kılıç ile ilgili tüm gizemli şeyleri şimdilik sineye çektim. 


Bölüm nasıldı?

Parlak yıldızlarınızı ve değerli yorumlarınızı eksik etmeyin.

Sevgiyle kalııın♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top