- Bölüm 6 -

Bölüm müziği:  LYN- Song For Love


 Satır arası yorumlarınızı büyük bir merakla bekliyorum.

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ♥

(Mira)

Kılıç'ın evinin önüne geldiğimizde Kılıç tam kapıya vuracakken elini tutup kapıya vurmasına engel oldum. Zeytin rengi gözleri bir süre elimde gezdikten sonra bana baktı.

"Kira vereyim bari. Size karşı borçlu kalmak istemiyorum."

Kılıç bezgince iç çekip ellerini omzuma koydu. Güven verici gözlerini üzerime dikip, yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.

"Arada güzel yemekler yapıp evimizi mis gibi kokutarak da borcunu ödeyebilirsin. Hem evin borcu yok, kimsenin paraya da ihtiyacı yok. Artık içini rahat tut ve şu olumsuzluktan kurtul."

Bir süre kararımı yeniden gözden geçirdim. Başka çarem yoktu... biraz korkuyla başımı olumlu anlamda salladığımda Kılıç kapıyı tıkladı. Heyecanla beklerken Lina güler yüzü ile kapıyı açtı, asilliği gene gün yüzündeydi.

Sıcak gülümsemesi yüzüne iyice yayılırken, "Mira. Hoş geldin tatlım." Dedi. Sanki geleceğimi önceden biliyor gibi bir hali vardı. Bunun üstünde fazla durup düşünmeden Kılıç'ın peşinden içeriye doğru girdim.

İçeriye şöyle bir göz attım; kusursuzdu, her şey. Güzel ve duvar rengi ile uyumlu koltuk takımı. Gösterişli avize, kitaplıklar, duvarda ki asılı ilginç tablolar ve bahçeye açılan uzun camlı bahçe kapısı. Bahçede ki verandanın üzerinde yine masa vardı ve az ilerisinde büyük pofidik minderler vardı.

Salonda olan tek kişi ise Lara idi. Beyaz ve geniş koltuğa uzanmış uzay mekiği büyüklüğünde ki televizyonda yabancı bir film izliyordu.

"Lara, misafirimiz var."

Lina'nın tatlı sesi isteksizce gülümsememi sağlarken Lara homurdanarak televizyonu kapattı. İsteksizce uzandığı yerden doğrulup ayağa kalktı, "Aaa! Selam." Dedi tüm iticiliği ile ve bana elini uzatıp yanımızda durma zahmetinde bulunmadan bilmediğim başka bir odaya doğru yürüdü.

Lina gözlerini devirip, "O bu evde kendini prenses zannediyor. Sen onu hiç takma kafana." Deyip göz kırptığında başımı 'anladım' dercesine salladım.

Kılıç omzuma dokunarak, "Lina, Mira fazla yorgun. Bu yüzden bu akşamlık onu soru yağmuruna tutma." diye uyardı.

Lina başını salladı, "Ah tabii. Ben Mira için yiyecek bir şeyler hazırlayayım."

Tam itiraz edecekken Lina çoktan gözden kaybolmuştu bile. Aralanmış ağzımla Kılıç'a döndüğümde başını kaşıyıp gülümsedi.

"Yemek yapmayı pek beceremiyor. Bizi de deneme tahtası gibi her yemeği denettiriyor. Şimdi seni buldu ve yemeklerini yedirtmeden asla rahat bırakmaz."

Kılıç'ın bu laflarına karşı başımı sallamak ile yetindim bir tek. Buraya alışmam epey zaman alacaktı anlaşılan. Merdivenlerden çıkıp, Koridorun ilk başında ki odaya girdiğimizde bu odanın Kılıç'ın odası olduğunu biliyordum. Ama fazla oda var demişti, neden şimdi bu odadaydım ki?

Anlamadığımı belli edercesine Kılıç'a doğru bakış yolladım. Kılıç valizimi yere bırakıp, anlamsız bakan gözlerime anlam yüklemek için açıklamada bulundu.

"Senin odan şimdilik pek sıcak değil. Bugün burada yat. Yarın biz okula gittiğimiz de Uraz halleder. Çünkü evin içinde tamir edilecek bir şeyler bulmayı çok sever."

"Ha yani ailecek psikopatsınız. Biriniz prenses, biriniz yemekçi, biriniz tamirci ya sen? Sen nesin?" Tek kaşımı kaldırıp Kılıç'a doğru bakarken bana doğru bir adım attı.

"Aşık. Bende sadece aşığım." deyip gözlerime daha iyi bakabilmek için biraz eğildi, "Sana aşığım."

Kızaran yanaklarım ile gözlerimi Kılıç'ın gözlerinden kaçırıp boğazımı temizledim. Ona karşı duygularımdan emin değilken ne diyebilirdim ki?

Ellerimi ne yapacağımı bilmediğim için birbirine kenetleyip, "Ben şu soğuk odada yatayım. Senin düzenini bozmak istemiyorum."

"Hayır, öyle bir şey söz konusu bile olamaz." Kılıç'ın itirazına kaşlarımı çattığımda bezgince gözlerini devirdi.

"Öyle daha rahat edeceksin, değil mi?"

"Evet, böylesi daha iyi." Kendinden emin çıkan sesim ile Kılıç derin bir nefes alıp verdi.

"Tamam, gel o zaman." 


Birlikte Kılıç'ın odasının hemen yanındaki odaya girdik. Kılıç bavulumu yere koydu ve hemen arkasından içeriye Lina girdi. Elinde ise içi dolu yemek tepsisi vardı. Patatesli bir yemek yapmıştı, daha önce hiç görmediğim bir yemek türüydü bu.

"Lina, bilindik yemekler getirseydin. Kendi denediğin değil!"

Lina kaşlarını çatıp, "Henüz bu yeni keşfettiğimin yemeğimin adı yok diye endişeli isen merak etme yakında ona isim bulacağım," durup bana baktı, "Ama önce nasıl yaptığımı hatırlamam lazım."

Lina'ya gülerek karşılık verdiğimde oda aynı şekilde gülümseyip Kılıç' a baktı, "Hadi Kılıç bizi rahat bırak. "

Kılıç, Lina'ya tek kaşını kaldırıp baktı. "Sakın zorlama." diye ikazda bulundu.

Lina dilini çıkartıp, Kılıç'ı geçiştirdi bu ikisinin bu hallerini imrenerek izliyordum. Birbirlerini ne kadar iyi tanıdıkları aşikardı. Keşke benimde bu kadar güzel bir ailem olabilseydi, o zaman her şey çok başka olurdu.

(Kılıç)

Lina'nın sakinleştirici sesi ile Mira biraz olsun endişesine son vereceğini biliyordum. Zaten onunla  konuşup sakin olmayan insan yoktu, o bizim 'sakinlik kraliçemiz' idi sonuçta . Merdivenlere doğru yürürken merdivenlerde volta atan Lara ile göz göze geldim. Öfkeli gözleri ile hızla bana yaklaştı.

Sıktığı dişlerinin arasından "Aptal mısın?" Dediğinde kolundan tuttum. Onunla konuşmamızın sonu iyiye gitmeyeceğini biliyordum. Bu yüzden Lara'yı peşimden sürükleyerek mutfağa doğru götürdüm ve arkamızdan kapıyı kapattım. 

Uraz işten yeni gelmiş olmalıydı ki mutfalta ki koltukta oturmuş kahvesini yudumluyor bir yandan da gazeteye göz atıyordu. Lina'dan bile sakin ve bilge kişiliği ona bakınca belli oluyordu tıpkı şuan ki gibi

"Aşkından delirdin diye hepimizin başını belaya sokacaksın. Daha özel güçlerinin olduğunu bile bilmiyor. Ya istemeden bir şey kırarsam. Ya bizi videoya alıp orada burada yayarsa? Ne yapacağız Kılıç. Tüm dünyadan nasıl kaçacağız?"

Lara o kadar sinirliydi ki mutfak tezgahının üzerindeki eşyalar titremeye başlamıştı bile. O'nun gücüne karşı koyarak titremeyi giderdim ve sakince konuşmaya başladım.

"Korkma Lara. Başın belaya girmeyecek. Mira zor zamanlar yaşıyor. Fazlasıyla zor, şuan aklına girip ona ikinci bir darbe de ben atamam. Şuan bana biraz olsa güveniyor ve ben o minicik güveni kendi ellerimle yok edemem."

Masanın üzerinde ki sürahi parçalara ayrıldığında Uraz bizden bıktığını belli edercesine iç çekti.

"Eğer siz sürekli didişmez ve normal yaşarsanız inanın Mira hiçbir şey hissetmez." deyip Lara'ya imalı bir şekilde baktı.

"Hata bende yani öyle mi?" Lara eliyle kendisini gösterdiğinde gözlerinin rengi sinirinden kırmızya dönmeye başlıyordu.

Uraz gözlüklerini çıkartıp Lara'yı süzdü. Uzun bir konuşma yapmadan önce yaptığı şeydi bu. Bizi iyice inceler, kalbimizi kırmadan sakince mantıklı ve yatıştırıcı bir şekilde konuşurdu.

"Bu eve ilk geldiğim gün bana en yakın davranan sendin Lara. Şimdi Kılıç'a olan aşkından dolayı Mira'yı yok etmeye çalışamazsın. Kılıç'a saygı duyuyorsan onu hayata bağlayan kadına da saygılı olmak zorundasın."

Lara duyduğu gerçeklikle, bir bana bir de Uraz'a bakıp mutfağın bahçe kapısını sertçe açtı ve bahçenin karanlığında gözden kayboldu.

"Mira nasıl?"

Uraz'ın yanına oturmadan önce cam parçalarını elime alıp çöpe attıktan sonra, bez ile masadaki suyu sildim. Uraz'ın merak dolu gözlerine bakıp, "Daha iyi." diye yanıtladım.

Kahve makinesinden kahve alıp Uraz'ın yanına oturduğumda kafamı geriye doğru yasladım. Ne yapacağımı bilmiyordum, uzun zamandır hissetmediğim karamsarlığı şuan çok derinlerimde hissedebiliyordum. İşim cidden zordu.

"Kılıç, Lara biraz da olsa haklı. Artık bu iş daha fazla uzamadan ona gücünü söyle. Yoksa hepimiz zarar alırız."

Başımı yana çevirip Uraz'a baktım, "O na daha karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden, bütün ışıklarını nasıl söndüreceğimi bilmiyorum."

"Senin ışığından güç alacak Kılıç, sadece senden güç alacak."

"Haklısın." deyip boğazımı temizledim, " Yılbaşında bu işi çözeceğim."

20 günüm vardı. 20 gün içinde Mira'nın güvenini daha fazla kazanıp onu kendime bağlamalıydım. Ondan sonrasını bende bilmiyordum...

(Mira)

Geceliğimi giyip yatağa uzandığımda temiz tavana bakıyordum. En azından barda kaldığım odadan iyiydi. Alçak Cenk! Bir daha asla o bara gitmeyeceğimi kafamda kendimce emindim.

Gözümde çok uyku vardı ama uyumak istemiyordum, haftalardır elimde olan annemin günlüğü okumak istiyordum sadece. Hiç okumaya fırsat bulamamıştım, içinde yaşadığı acılı hayat hikayesini görmeye hazır mıyım? Evet, hazırdım. Daha ne kadar yıkılabilirdim ki?

Yattığım yerden doğrulduğumda yerde gezen büyük hamam böceğini gördüm. Pekala belki çok asabi ve korkusuz olabilirdim ama bu... bu böceklerden korkmayan eline alıp dışarıya atan insanlardan asla olamazdım.

Tiksinerek yataktan ayağa kalktığımda gözlerime inanamadım. Bir sürü hamam böceği doluydu oda. Neredeyse 15 e yakındı ve hepsi yerde hızlı hızlı geziyordu. Burası nasıl bir odaydı böyle? Cidden hiç mi kullanılmamış ya da hiç biri mi bu böceklerin varlığından haberleri olmamıştı!

Bir şey ayağıma değdiğinde çığlık atmaya başladım ve böceği ayağımla yataktan attığımda artık ayağımın vücudumun bir parçası olmasını istemiyordum.

Kılıç hızla odama girdiğinde onun üzerine doğru zıpladım ve çırpınmaya başladım. Ayaklarım Kılıç'ın bacaklarına değiyor ellerim ile onun başını tutuyordum. Rezil olmam umurumda değildi bu böceklerden bir an önce kurtulmam lazımdı.

"Şu odadan çıkart beni."

Kılıç yerlere bakıp beni odadan çıkarttığında Lara, Lina ve Uraz da kapının önünde bekliyorlardı.

"Sorun ne?" Diye sordu Lina endişeyle Kılıç ile bana ilginç bir şekilde bakarken.

Titreyen vücudumla, "Hamam böcekleri." deyip düşmemek için Kılıç'ın saçlarını daha sıkı tutmaya başladım.

Uraz da benim gibi tiksindiğini belli eden yüzüyle, "Ya bende nefret ederim o böceklerden. Yarın odana bir böcek öldürücü sıkıp tamir edeceğim." Deyip ellerini sıvazladı.

"Uraz' a da eğlence çıktı." Dedi Lina keyifli sesiyle. 

"Bende öldün sanmıştım. Bu nasıl bir çığlıktır." Lara sanki hamam böcekleri korkunç değilmiş gibi kafasını salladı. Bu hamam böceklerini duyunca daha fazla korkması gerekirdi çünkü zarif hali hamam böceklerinden korkmuyormuş gibi gözükmüyordu. Sonuçta o bir prensesti, değil mi?

Hala Kılıç'ın kucağında olduğumu fark edip hızla aşağıya indim, Kılıç benim yüzümden darmadağın olan  saçlarını düzeltmeye başladığında ona mahcup şekilde baktım. O ise sadece gülümsüyordu, halinden memnunmuş gibi. 

"Pekala. Önemli bir şey olmadığına göre dağılabilirsiniz." Kılıç'ın bu sesiyle Lara gözlerini devirdi.

"İyi geceler çocuklar." Dedi Lina en sevimli haliyle sırıtarak. 

Uraz, Lina'yı belinden kavrayıp götürdüğünde Lara da arkasını dönüp kendi odasına girdi.

Utancımdan kızaran yanağıma elimi koyup, "Bana battaniye verir misin? Salonda yatacağım." diyebildim bir tek.

Kılıç tek kaşını kaldırdı, "Bende seni salonda yatıracak göz var mı?" Deyip güldü, "Orada da böcek olabilir." alaycı sesi ile ona doğru baktım. Kahkaha atmamak için zor durduğu belliydi çünkü kendisini sıkmaktan yanağında ki gamzesi fazlasıyla gün yüzündeydi.

Kaşlarımı çattım. "Orda bin tane vardı be."

Başını salladı, "Ah tabii sende haklısın."

Kılıç bana bakıp daha fazla dayanamayıp güldüğünde istemsizce bende güldüm ama bedenim hala korkudan titriyordu.

****

Günler günleri kovalıyordu, şu herkesin sabırla beklediği yıl başı geliyordu. Ve ben ise yeni hayatıma biraz daha uyum sağlamaya başarabilmiştim. Mesela Lina'ya mutfakta az da olsun yemek yapmayı öğrettim ama bir insan bu kadar beceriksiz olamazdı... Bunu sadece içimden diyordum çünkü onun hevesini kırmaya hiç niyetim yoktu.

Önceden hiç odamdan çıkmazdım utandığım ve yabancılık çektiğim için ama Lina beni aşağıya sürükleyip izleyebileceğimiz güzel filmler açardı. Uraz da her zaman mısır patlatır ve sürekli diziler hakkında yorum yapar Lina'yı çıldırtırdı. Bu iki aşığın tavırları cidden komikti. Birbirlerini bazen lafları ile değil gözleri ile tamamlayıp konuşuyorlardı, sanırım imrendiğim tek çift onlardı.

Kılıç ise sürekli gözlerini üzerimden ayırmadan saatlerce beni izliyordu. Sanki bir çocukmuşum gibi sürekli geceleri gelip beni kontrol ediyor ve üstüm açık olmadığı halde battaniyemi düzeltiyordu. Her gece gizlice alnıma kondurduğu öptüğünü biliyordum ama bunu ona söylemiyordum çünkü sanırım bu benimde hoşuma gitmeye başlıyordu. Bu öpücük bana güven verirken annemin sıcaklığını da hatırlatıp beni biraz olsun huzura kavuşturuyordu.

Lara ise sanırım tek uyum sağlayamadığım kişiydi ve nedenini hiç bilmiyordum. Sürekli bana bakıp tırnaklarını kemiriyordu. Bu evde olmamdan bir tek o huzursuzdu ve bu beni de bazen epey huzursuz yapıyordu. Lina 'onun huyu öyle' dese bile bu laflara beş dakikadan fazla inanmıyordum.

Okul ise tüm hızla devam ediyordu. Asel ve Bora nerede yaşadığımı biliyorlar ve hepsi bunun çok daha iyi olduğunu söyleyip benim karamsarlıklar ile dolu olan içimi rahatlatıyorlardı.


Öğle arasında yemeğimizi yerken Bora gene sessizliği bozan taraf olmuştu. Uzun süreli sessizlikler onun için değildi ve bunu herkes çok iyi biliyordu.

"Eee, yılbaşında ne yapıyoruz?"

Asel ağzındakini hemen yutup müjdeli haber verecekmiş gibi heyecanla, "Okul bir parti düzenliyor. Kesinlikle ona gidelim." dediğinde gözlerinin içi heyecandan parlıyordu. 

Bora şaşkınca, "Sen bu haberleri nereden ve kimden alıyorsun Asel? Nasıl bir hızdır bu." dedi kıskanmış bir şekilde yan yan Asel'e bakarken.

Asel bilmiş bir şekilde gülümseyip Bora'ya göz kırptı, "Bana kalsın."

Bora, burun kıvırıp bana doğru döndü, "Eee, sen ne yapacaksın Mira?"

Ağzımda ki yemek bitene kadar düşündüm ve hiçbir şey bulamadan yutkundum, "Bilmiyorum." diye cevapladım.

Bora verdiğim cevaba şaşırmamış olacak ki memnun bir şekilde gülümsedi. "O zaman partiye gidiyoruz. " deyip elleriyle alkış yaptı.

Bir şey demedim çünkü yılbaşına nasıl ve nerede gireceğimin hiçbir önemi yoktu benim için. Yeni yıl demek yeni sorumluluk ayları demekti bu yüzden yeni yılın gelmesi beni biraz olsun endişelendiriyordu. Geçmiş yıla arkamı dönüp baktığımda hiçbir şey yaşamadığımı biliyordum, yıllarımın çoğunluklu olarak da böyle geçiyordu ve yeni yıldan sadece canımın fazla yanmamasını diliyordum. Başka hiçbir isteğim yoktu, gözlerim istemsizce Kılıç'a takıldığında suyumdan bir yudum aldım.

Evet, başka hiçbir isteğim yoktu!

Sessizce bizi dinleyip hiçbir yorum yapmayan Kılıç'a daha dikkatli baktım. Gergin gözüküyordu hemde fazlasıyla. Ne düşünüyor olabilir ki bu kadar gerilecek?

"Kesin, parti harika geçecek. " Dedi Asel ağzına turşuyu atarken.

"Neye göre, kime göre?" Diye soru sordu Kılıç dişlerinin arasından.

Hepimiz şaşkınca birbirimize bakıp Kılıç'a döndüğümüzde zorla güldü.

"Bende." Dedi "Bende çok heyecanlıyım."

Hayır değildi. Bunu gayet iyi biliyordum.

(Kılıç)

Odamda ileri geri gidip düşünüyordum. Sonunda boy aynanın karşısında durup tuttuğum nefesi verdim.

"Sevgili Mira."

Hızla kafama vurdum. Mektup mu yazıyorum bu ne saçma bir cümle.

Boğazımı temizledim, "Mira. Benim süper güçlerim var. Süpermen gibi değilim ama gücüm var yani."

Alnıma vurup alt dudağımı ısırdım. Hayır! Bu kadar zor olmamalıydı.

Kapı tıklandığında hızla kapıya döndüm. Mira elinde defter ile gelmiş bir bana bir de aynaya bakıyordu.

Anlamsız bakışması son bulduğunda. "Şey meşgul müsün?" diye sordu.

"Hayır. Gelsene. "

Gülümseyerek içeriye girdi ve çalışma masamın üzerine defterini koydu.

"Şu soru beynimi çok yordu. Nasıl yapıldığı konusunda bir fikrin var mı?" dediğinde ona doğru ilerledim, "Derslerin iyi baksana çalışmadan 100 falan alıyorsun."

Masanın üzerinde ki deftere bakıp soruyu okudum ve çözüp, "-3" diye cevap verdim.

Mira şaşkınca bana baktı, "Hey, soruyu hangi ara okudun?"

Alt dudağımı ısırıp başımı kaşıdım, "Yani hızlıyımdır." diye yalan söylemek zorunda kaldım.

Beynim zaten senin gibi olsaydı bu özel gücüm olmazdı, ah bayan güzel nasıl anlatacaktım sana bunu.

Mira etkilenmiş gibi dudaklarını büzdü. Daha sonra ise birlikte masanın başına oturup Mira'nın aklına takılan tüm soruları ona tek tek anlatmaya başladım.

Mira her soruyu neredeyse daha iyi anlamak için 2 defa anlattırıyor ve her şeyin nedenini soruyordu. 'Kural o' diyince ise bana kızıp 'bu bir saçmalık' diye itiraz ediyordu.

O gece çok keyifli geçmişti bizim için. Hem ders çalışıp hemde Mira'nın tuhaf anılarını dinliyordum. Gülerken kısılan gözleri, gözünün altında ki beni, uzun ve turuncu tonlarındaki dalgalı saçları hepsi bir uyum içindeydi. Hepsi bir kez daha Mira'ya aşık olmamı ve ona daha fazla bağlanmamı sağlıyordu.

****

Matematik quizi olurken Mira'ya baktım. Baya gergin ve stresli gözüküyordu. Dün akşam çalışmamıza rağmen kağıdı hala boştu. Yaptığı soruların yarısı da yarım yapamalaktı. Çünkü sadece çıkmaz dediği ve çalıştırmadığı yerden sorular çıkmıştı. Sınavın bitmesine sadece 7 dakika kalmıştı, eğer bu quizden düşük alırsa bu dersi geçmesi daha fazla zor olacaktı.

Üzgünüm Mira biraz başın ağrıyacak ama zihnine girip, o soruların cevaplarını beynine aktarıp yapmana yardım etmeliyim.

Gözlerimi sıkıca kapattım ve Mira'nın, zihnine girip sanki bir anda her şey aklına gelmiş gibi tüm soruların cevaplarını tek tek zihnine yerleştirdim ve soruları yapmasını sağladım.

Gözlerimi açtığım anda ise zil çaldı.

Kağıdı hocaya verdiğimde Mira sarhoş olmuş gibi eliyle başını tutuyordu. Bu gücümü kendime kullanmama sözü vermiştim çünkü karşımda ki insanın fazlasıyla yıpratıp ağrı çekmesini sağlıyordu. Şuanda Mira'ya olduğu gibi.

Bora'nın yanına oturup arkamı döndüm ve Mira'ya baktım.

"İyi misin?" Dediğimde başını olumsuz anlamda salladı ve elini ağzına koyup koşarak sınıftan çıktı.

Asel de peşinden koşup çıktığında bu yaptığım şey için kendime kızmaya şimdiden başladım. Onun acı çekmesi ondan çok benim canımı yakıyordu! 

Mira geçen saatlerde, sadece başını sıraya koymuş yatıyordu. Kusması kesse de baş ağrısı sanki kafasını matkapla deliyorlarmış gibi ağrı yaptığını çok iyi biliyordum.

(Mira)

Matematik sorularını son anda nasıl yaptığımı bilmiyordum bile, başımın ağrısı o kadar kötüydü ki bu ağrı gözlerimi bile açmamı zorlaştırıyordu. Bir anda gelen bu sebepsiz ağrıya bende şaşırmıştım. Daha önce yaşamadığım bir ağrıydı bu. O an sanki zihnim benim elimde değilmiş gibi tuhaf bir sızıydı.

"Birden bire ne oldu?" Diye sordu Bora elini alnıma kayarak, "Ateşinde yok."

"Nazar var nazar." Dedi Asel bilmiş bir tavırla.

Onlar fikir üretirken ben başıma masaj yapmakla meşguldüm, tek istediğim eve hemen gidip yatmaktı. O zaman her şeyi unuturdum çünkü unutmanın tek yolu; uyku.

Kılıç elinde sıcak çay ile gelip masama koydu, "İç, belki işe yarar." dediğinde Bora çayı alıp benden önce içmeye başladı.

"Mira sadece kahvaltıda çay içer. Bana getirdiğin içinde sağ ol." deyip Kılıç'a gülümsedi. 

Kılıç, çayı içen Bora'ya tek kelime etmedi ve elini başıma koydu. Zarif elleri yavaşça başımda gezerken vücuduma yayılan titreme ile elini hızla ittirdim.

Onun bana bu kadar yakın olup dokunması içimde büyük bir kıpırtıya sebep oldu. Anlam veremediğim duygu akışı bedenime dolarken Kılıç karşıma oturdu.

Turuncu gözleri üzerimde gezdirip, "Dün çok çalıştık. Ondan olmuş olabilir." diye fikir sundu.

"Belki de o yüzden değildir." Dedim gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan.

"O zaman neden oldu?"

Bir süre düşünüp, "Bilmiyorum." diye itiraf ettim. "Ama çok tuhaftı, benim o soruları yapmam çok tuhaftı."

Kılıç gergince, "Neden?" diye sordu.

"30 dakika düşünüp yapamadığım soruları son 10 dakika nasıl yapmış olabilirim ki" deyip bacağımı titretmeye başladım, "Aklımı kaçıracağım ben, o 10 dakika sanki ben değildim. Ben beynimi yönetmiyordum."

Kılıç'a iyice yaklaştım, "Sanki başkası beni yönetti."

Kılıç düşünceli bir şekilde, "Mira," dedi. Ona baktığım da aldığı nefesi zorlanarak geri verdi. "Bunları düşünme, sadece başına ağrı girdiği için fazla düşünemedin. Başka bir şey olamaz."

Onun bu düşüncesini reddedip başımı salladım, "Hayır." dedim kendimden emin ses tonuyla, "Yanılıyorsun." diye vurguladım.

"Bir gün tüm bu puzzle parçaları yerine oturacak ve ben hayatımda anlam veremediğim her şeyin cevabını bulacağım."

Kılıç'ın gözlerinin içine baktım, "Her şeyin!"

Senin gözlerinin de, bana olan aşkının gerçekliğinin de.

Parlak yıldızlı oylarınızı ve düşüncelerinizi eksik etmeyin lütfen ^^

Bölümü nasıl buldunuz?

Sevgiyle kalın ♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top