- Bölüm 44 -

Herkese selam ♥ Yavaşça Tek Nefes'in finaline yaklaşıyoruz henüz kaç bölüm sonra olacağını bilmiyorum ama finale doğru az kaldı ♥ 

Lütfen oy ve yorumları bol tutalım bu hikayeye yakışan oyları ve yorumları eksik etmeyelim ♥ 

(Mira)

Her şey o kadar güzeldi ki, uyanmaktan ve her şeyin bir hayal olmasından korkuyordum. Sanki bir anda tüm bu anın büyüsü bozulacakmış gibi hissediyordum.

Kılıç ile bana ilk özel güçlerini söylediği yere gelmiştik ve yan yana bir bankın üzerinde oturuyorduk. Keşke zaman dursa dediğim anlardan birisiydi şuan bulunduğum an.

"Seni çok özlemişim." dedim Kılıç'ın kokusunu içime çekerek.

"Ben de çok özledim." diyerek daha sıkı sarıldı, "Tahmin bile edemezsin."

"Peki, şimdi ne olacak?"

Kılıç uzun süre gözlerime bakıp yutkundu, "Doğumu bekleyeceğiz, umarım sessiz bir doğum olur."

"Peki ya Asel ölebilir mi?"

Kılıç bakışlarını benden kaçırıp boğazını temizlediğinde derin bir nefes aldım, "Normal doğum yapmayacak, sezeryan yapacak." dedim.

"Kötü düşünmeyelim." dedi Kılıç zorla gülümseyerek, "Herkes iyi olacak."

"Umarım."

Daha sonra gözlerime yeniden baktı, "Sen, ölümsüz olmayı hala istemiyor musun?"

"Asel bile hala ölümsüz değil."

"Teoman doğumdan hemen sonra onu ölümsüz yapacak." dedi hızlı lafıma karşlı hızla konuşarak.

Afallayarak durdum. "Nasıl?"

"Sen sadece uyuyacaksın, kanlarımız karışarak benden alınan kan sana verilecek. Bu vücudunda büyük bir ağrıya yol açacağı için bunları baygınken yapmanı istiyorum. Çünkü kanlı iğne koluna vurulmayacak, kalbine vurulacak. Bu sandığın gibi küçük iğne değil, farklı bir iğne olacak."

Elimi kalbimin üzerine götürüp bastırdım, "Buna izin veremem." dedim korkuyla başımı iki yana sallayarak, "Bu... bu çok delice."

"Hissetmeyecek isin ve söz veriyorum hep yanında olacağım."

"Buna hazır değilim."

"3 ayın var güzelim, sonrasında istemesen de ben bunu yapmaya mecburum. Seni korumak zorundayım, ne olursa olsun her zaman tek önceliğim sensin."

Başımı Kılıç'ın omzuna koyup gözlerimi kapattım, bir şey demek istemiyordum ve 3 ayın asla gelmesini istemiyordum.

*

*

*

Bundan sonra ki her günümüz diğer günlerden bile güzel geçmişti. Kılıç ile birbirimizi tamamlıyorduk. Eğlenceli günler geçiriyorduk ve biliyordum ki bir daha ne olursa olsun onu bırakmayacak ve aşkımıza sahip çıkacaktım.

"Hadi bakalım güzelim, gidiyoruz."

Uzandığım yerden doğrulup Kılıç'a baktım, "Yine mi? Bu sefer nereye?"

Kılıç yattığım koltuktan beni kucağına alarak kaldırdı. "İkimize de çok iyi gelecek yere. Hadi hazırlan." diyerek beni yere geri bıraktı. Zıplayarak salondan çıkıp kendi odama gitmeye başladım. Artık burada kalıyordum abim ve Asel'e de hafta sonları gidiyordum kısacası her şey eskisi gibi olmuştu.

Üzerime sarı renkli uzun bir elbise giyinmiştim, bu yaz ayında bana yakışan en güzel renkti sarı. Kahküllerim uzamış perçem gibi kenarda duruyordu ve bu halim kahküllü halimden bile daha güzel gözüküyordu.

Aşağıya indiğimde Bora mutfakta elinde mısır tabağıyla çıkıp beni baştan aşağı süzdü, "Gözlerim..." dedi dudaklarını büzerek, "Kanıyor."

Gülerek Bora'ya sarıldım, "Çirkinliğimden mi?" diye sordum.

"Evet." dediğinde ondan uzaklaşıp gülen yüzüne kaşlarımı çatarak baktım. Bora kahkaha atarak, "Tamam, tamam. Şaka yaptım çok güzelsin."

"Artık inanmıyorum." dediğimde omuz silkip kendi odasına girdi. Kılıç'ın yanına gittiğimde, "Hazırım." diye bağırdım.

Kılıç televizyondan bakışlarını çekip bana baktı ve ayağa kalkıp hızla yanıma geldi. "Harika gözüküyorsun." deyip ellerimi sıkıca tuttu.

(Kılıç)

Bir insan nasıl doğum gününü unutur? Ah Mira, beni benden alıyorsun şu hareketlerinle.

Neyse ki biz evdekiler ile planımızı hazırlamıştık. Biz evden herkesten önce çıkacaktık ki evde niye kimse yok diye şüphelenmesin. Ama yolu uzatarak götürecektim böylece diğerleri bizden önce yatta olacaklardı. Saf sevgilim umarım çok mutlu olurdu. Arabayı park ettiğimde Mira önümüzde dizilen yatların hepsine teker teker baktı.

"Neden buradayız?" diye merakla sorarken kemerini çözüyordu.

"Çünkü seninle denize açılmak istiyorum. Bunu çok seviyorsun, değil mi?"

Mira kehribar gözleri bana mutlulukla baktığında hızla dudağından ufak bir öpücük alıp geri çekildim. Mira kızaran yanaklarına ellerini koyup arabadan inmek için hamle yaptı ama ona engel oldum.

"Kapını ben açmak istiyorum."

Mira tek kaşını kaldırıp bana imalı bir şekilde baktı, "Şey..." diye mırıldandı ve kuruyan dudaklarını ıslattı. Zihninden geçen düşünceleri okuya biliyordum ona evlenme teklifi edeceğimi sanıyordu ve bunun için erken olduğunu düşünüyordu.. Zihninden o kadar hızlı düşünceler akıyordu ki onun yerine başım ağrımaya başlamıştı.

"Miram." deyip iki elimle onun yanaklarından tutup sıktım, "Sadece kapını açacağım, sakin ol."

"Peki."

Arabadan inip derin nefes alıp veren Mira'nın kapısını açtım ve inmesi için elimi uzattım. Mira arabadan inip elimi tuttu, "İşte." diyerek gülümsedim, "Bu kadar basit."

Mira nefes alış verişini düzene soktuğunda kiraladığım yata doğru yürüyorduk.

"Sadece yalnız kalalım diye mi bunları yapıyorsun?"

"Evet, çok güzel bir gece olmasını istiyorum." deyip göz kırptığım da Mira'nın aklından geçenler şok olmamı sağlamıştı. Sonum Asel gibi olacak diye düşünüp gülüyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp daha fazla zihnini okumak için yormadım kendimi, ah deli sevdiğim neler geçiyor senin o küçük aklından cidden şaşırıyorum.

Yatın önünde durduğumuzda Mira'dan önce bindim ve onunda binmesine yardım ettim. Birlikte güverteye doğru gidip hazırlanmış olan minderlere oturduğumuzda yat hareket hali almaya başladı.

"Benim ile konuşmak istediğin bir konu mu var?"

Yan gözle Mira'ya bakıp başımı salladım, "Evet." dediğimde oturuşunu dikleştirip bana doğru merakla döndü.

"Nedir?"

"Şöyle ki... Miram, sen bu dünyada başıma gelen en güzel şeysin. Ne zamandır yaşadığımı bilmiyorum... Ama bu uzun hatta upuzun ömrümde senin gibi birisine rastlamadığımı çok iyi biliyorum."

"Ve?"

"Ve seni çok seviyorum güzelim, iyi ki doğdun."

Mira aniden kaşlarını çatıp gözlerini, gözlerimden hızla kaçırdı, "Ne?" diye sorduğunda ayağa kalkıp elimi uzattım. Hızla elimi tutup ayağa kalktığında, "Ne doğum günü mü?"

Başımı belli belirsiz sallayarak Mira'nın başını öptüm ardından ise başımızdan aşağı Bora'nın patlattığı konfetyler döküldü. Mira eliyle ağzını kapatıp başını belli belirsiz sallarken yatın üst katında ki herkese şaşkınca baktı. Herkesin elinde bir tane kalpli balon vardı ve herkes, iyi ki doğdun Mira şarkısını söylüyordu.

"Bugün doğum günüm mü?" diye sordu Mira bana bakıp akan göz yaşlarını silerek, "Ben hatırlamıyorum bile." dediğinde ona sıkıca sarılıp boynundan öptüm.

"Ah güzelim, ah. Hadi gel asıl eğlence yukarıda." diyerek onunla beraber merdivenleri çıkıp üst kata geldik. Masada hazırlanmış bir sürü yiyecek çeşitleri vardı büyük bir pasta vardı. Pastanın üzerinde iyi ki doğdun inatçı sevdiğimiz yazıyordu. Mira utancından kıp kırmızı olan yanakları ile herkese tek tek sarılıp öptü.

Herkes iyi dileklerini ilettiğinde Mira pastanın başına geçti ve titreyen vücudu ile göz yaşlarını sildi.

"Dilek tut." diye bağırdı Asel oturduğu yerden kendini belli etmek istercesine bir bağırıştı bu.

Herkes onun bu haline gülerken Mira, "Tamam." deyip gözlerime baktı ve daha sonra gözlerini kapattı.

Dilerim ki; hiçbirimiz, hiçbir zaman ayrılmayız.

(Mira)

Doğum gününe pek önem veren biri değildim ve annemi kaybettikten sonrada Bora ve Asel paralarının yettiği kadar küçük bir pasta alıp kutlarlardı. Ama bu yıl o kadar şey yaşamıştık ki doğum günüm olduğunu hatırlamamıştım bile.

"Öhüm öhüm..." dedi Abim elinde ki kadehe vurarak. Herkes susup ona baktığında gülerek Asel'e bakıyordu, "Biz cinsiyet öğrenmek istemiyoruz diye anlaşmıştık ya hani..." dedi.

"Ay evet, ne meraksız insanlarsınız diye kendimi yırtmıştım. Siz değil ben öğrenim diye doktora rüşvet vermeye kalkmıştım."

Bora'nın sözcükleri ile herkes kahkaha attığında abim hızla, "Tamam tamam. Bizde artık cidden merak ediyoruz."

"Çünkü çocuk odası hazırlayacağız ve ona göre planlar yapacağız."

Bora sevinçle ayağa kalkıp, "Yoksa öğrendiniz mi?" diye çığırdı.

Lina da dolan gözleri ile, "Yaaa, çabuk söyleyin." deyip elini kalbinin üzerine koydu.

"Bizim..." dedi Asel yanında oturuyordum ve hızla onun elini tutup sıktım, "Bizim kızlarımız olacak."

Büyüyen göz bebeklerim ile Asel'e baktığımda başını sallıyordu, kollarıma ona dolayıp sarıldım ama büyük karnı buna biraz engel oluyordu. Herkes sevinçle birbirine sarılıp kutlarken geriye kalan ayların çabuk geçmesini ve sorun çıkmamasını diliyordu.

"O zaman isimleri Derya ve Deniz olsun." dedi Lara keyifle gülerken.

"Hayır." dedi Bora kaşlarını çatarak, "O ne öyle çok basit."

Lara gözlerini devirdi, "Bu sadece bir isim güzel, sade ve şık olmalı bence." deyip hızla ekledi, "Sen ne anlarsın, kim bilir aklında nasıl isimler var?"

Bora sesli bir şekilde nefes alıp, "Sudenaz, Busenaz." dediğinde Lara elleri ile yüzünü kapatıp başını iki yana salladı.

Lina aklına gelen büyük bir fikirle, "Bence Evrim ve Devrim olabilir." dedi.

"Bırakalım da anne babaları olarak onlar karar versin. Siz ne düşünüyorsunuz isim buldunuz mu?"

Abim bana bakıp, "Aslında aklımızda bir isim vardı rahmetli annemin ismi." dediğinde buruk bir tebessüm ile ona baktım. "Ama koyulan ismin geçmişin acılarını her seferinde gün yüzüne çıkarmasını istemiyorum. Bu yüzden bebeklerimize kendileri gibi yeni, güzel ve onlara ait isim koymak istiyoruz."

Asel sırtımı sıvazlayıp, "Birinin ismi Elvin diğerinin ismi ise Arya olacak." dediğinde gülümseyerek, "Harika isimler." dedim.

Herkes aynı fikirdeydi, umarım onları sağ sağlim kucaklarımıza alabilirdik ve ailemiz onlarla beraber daha güzel hale gelirdi.

Müzik eşliğinde saatler ilerlediğinde Kılıç elimden tutup beni güverteye geri indirdi. Beraber minderlere oturduğumuzda Kılıç'ın omzuna başıma koydum.

"Neredeyse iki ay kaldı." dedim derin bir nefes alarak, "Ve ben çok korkuyorum." diye itiraf ettim.

Kılıç gözlerime bakıp ellerimi tuttu, "Yaşayacak çok zamanımız var ve ben senin korkmanı istemiyorum, yanında olacağım. Sevdiklerimiz için canım pahasına da olsa savaşacağım." diyerek yanağımı öptü, "Ama artık hazır olman lazım, ölümsüz olmak için."

Aklımda tek isim vardı Bora, ona buna yapmak istemiyordum. Onun öleceği gerçeği ve benim yaşayacağım gerçeğim canımı çok fazla yakıyordu.

"Lütfen." dedi Kılıç ellerimi sıkarak, "Mira bunu senden habersiz yapmak istemiyorum, lütfen bana izin ver."

"Bora?"

"Mira beni düşünme." diyen ve bize doğru yaklaşan Bora'ya baktığımda Kılıç oturduğu yerden kalktı.

"Sizi yalnız bırakayım." deyip uzaklaştığında Bora karşıma oturdu.

"Eğer ölümsüz olmazsan canını yakacaklar Mira. Ben her seferinde acaba Mira'ya zarar verirler mi diy düşünmek istemiyorum. Sen de Asel de benim canımın içi siniz. Kardeşlerim siniz, insan kardeşini kıskanır mı? Bu savaşta sen ve Asel tehlikedesiniz emin ol bana bir şey olmayacak. Deli adamlara siz aşık oldunuz." deyip güldü, "Bu yüzden beni düşünerek ölümsüz olmayı isteme Mira. Lütfen."

Başımı aşağı yukarıya sallayarak akan göz yaşlarım ile Bora'ya sarıldım, "Özür dilerim."

"Hey daha 19 yaşındayız. Hem erkenden ölmeyeceğim söz veriyorum."

*

*

*

Artık hazırdım, evet demiştim ve bunun geri dönüşü yoktu. Herkes gibi salonda oturmuş getirecekleri doktoru bekliyorduk. Yine aynı doktor gelecekti Kılıç'ın vurulduğu gece onun içinden mermileri alan doktor. Uraz bu sürede asla beni yalnız bırakmamıştı canımın yanmayacağını sadece ilk bir hafta ağrı çekeceğimi söylemişti. Ayrıca tüm vücudum yenilenecekti, tıpkı yeniden doğuyor gibi olacaktım.

Lara da hep yanımdaydı ve korkmamamı söylüyordu. Ona göre ölümsüz olmak güzellik merkezine gidip deli gibi para harcamaktı. Saçlar canlanıyor, vücudun her yerinde ki yarı izleri kapanıyordu. Yani babamın bana vurduğu kemer izleri ve sigara yanık izleri vücudumdan gidecekti. Yepyeni bir ben olacaktım.

Kapı çaldığında ayağa kalktım ama bir adım bile atamadan olduğum yerde kaldım.

"Tamam," dedi Lara ayağa kalkıp omzumu desteklercesine sıktı, "Ben açarım." deyip gidecekken bana doğru yeniden gelip gözlerime baktı.

"Sen korkak biri değilsin Mira, sana inanıyorum. Güçlü ol." Başımı aşağı yukarı salladığımda Lara kapıyı açmaya gitti.

(Teoman)

Doktor bir şeyler içtikten sonra işleme hemen geçmek istemişti. Herkes Kılıç ve Mira'nın odasında toplanmış duruyordu. Asel koltuğa oturmuş heyecandan dizlerini titretiyordu.

"Herkes izleyecek mi?" diye sordu doktor etrafında ona bakan onca insana dönerek, "Lütfen çoğunuz çıkabilir mi?" deyip gözlerini Asel'e kaydırdı, "Özellikle de siz Hanımefendi, iğneyi ve yapılan işlemi görüp korkmanızı istemem."

Asel'in oturduğu yerden kalkmasına yardım ettim, karnı o kadar büyümüştü ki artık hareket etmek onun için çok zor bir hale gelmişti.

"Bora." dedim, "Asel'e yardım et, beraber inin aşağıya."

"Ya ben de kalacağım."

Lara, "Hadi Bora, aşağıya inelim de olsun bitsin şu iş." deyip Asel'in koluna girdi ve herkes odadan teker teker çıktı çıkmadan önce de Mira'ya korkmamasını söyledi.

Kılıç, Mira ve ben kalmıştık sadece. Mira'nın yanına gidip elimi onun omzuna attım ve alnını öptüm, "Sakinleş güzelim." dedim, "Olup bitecek." dediğimde Kılıç'a baktım.

Doktor devasa büyüklükte ki iğneyi çıkarttığında Mira bir adım geri atıp, "B...bune." dedi.

Doktor ağır bir şekilde Kılıç'a bakıp, "Hadi bakalım Kılıç, uzan." dedi.

Mira hızla, "Ben istemiyorum." deyip gidecekken onu sıkıca tuttum.

Kılıç bana bakıp başını aşağı yukarı salladığında elimi Mira'nın başında gezdirdim ve onun bayılmasını sağladım. Özel güçlü olmanın en güzel yanı zihninin istediği her şeyi yapa bilmen idi.

Mira'yı kucaklayıp yatağa yatırdığımda Kılıç'a baktım, "Se de bayılmak ister misin? Biliyorsun daha önce kimseyi ölümsüz yapmadın."

Kılıç alttan alttan gülümseyerek. "Senin gibi melez değilim Teoman."

Teoman gözlerini devirip, "Ha ha ha." deyip ekledi, "Ben en azından Aslan'ın oğluyum."

Doktor yavaşça yanımızda durup, "Uzanacak mısın artık Kılıç?" diye azarladı.

Kılıç, Mira'nın yanına uzandığında gömleğinin düğmelerini açtı. Göğsünün üzerinde yazan kehribar yazısına baktım, Mira'nın göz rengiydi deli aşık.

Doktor iğne ile geldiğinde yolundan çekildim, bu iğne cidden çok ama çok büyüktü hatta fazlasıyla büyüktü. Asel görse kesin bayılırdı, çünkü hamileyken yapılan iğnelerden bile kaçıyordu zor yaptırıyorduk.

Doktor neşter ile Kılıç'ın kalbinin üstüne çizik atıp açtı ve acımasız bir şekilde iğneyi kalbinin en derinine batırdı. Kılıç aldığı nefesi geri veremiyordu, zaten tam iyileşmediği için canı yanıyor olmalıydı birazda olsa.

Doktor serum büyüklüğü ve genişliğinde ki kadar iğneyi sonuna kadar doldurdu. Daha sonra iğneyi kenara bırakıp Kılıç'a açtığı derin yarığa dikiş attı.

"Şimdi sıra Mira da." deyip ona doğru gittiğinde Kılıç uzandığı yerden Mira'ya bakıyordu.

Nefesim kesiliyordu. Doktor Mira'nın kalbini neşter ile kestiğinde Mira'dan inilti sesi duyuldu. Kılıç, elini Mira'nın yüzünde gezdirip uyanmasına engel olduğunda inilti sesleri de son bulmuştu.

Doktor kanlı iğneyi Mira'nın kalbine batırdığında Mira göğsünü yukarı doğru kaldırıp, açtığı gözleri ile iniltili bir şekilde nefes aldı.

Koşarak Mira'yı geri yatırmaya çalıştığımda, gözleri kan toplamıştı ve vücuduna kramplar giriyormuş gibi  acı çekiyordu. Ağzından da kanlar akınca korku beynime vurmuştu.

"Ne oldu?" diye bağırdım.

Doktor sakin bir sesle. "Özel bir insanın kanını aldı Teoman, acı çekmesi son derece normal." diyordu ama o da birazcık tedirgin olmuştu bunu hissede biliyordum.

İğnede ki kan o kadar fazlaydı ki doktor iğneyi yapmaya devam ettikçe Mira'da acı çekmeye devam ediyordu. Nihayet iğneyi Mira'dan çektiğinde Mira'nın vücudu yatağa düştü. Kanlı gözleri yavaşça kapandığında doktor ona dikiş atmaya başladı. Ben de aldığım peçeteyle Mira'nın ağzından akan kanları siliyordum.

"İşte." dedi eldivenlerini çıkartarak, "Bitti."

Mira'nın baş ucuna oturup saçlarını okşadım, "Peki ne zaman uyanacak?" diye sordum kuşkuyla.

"Bir kaç gün sonra ama vücut ağrısı bir kaç hafta sürebilir." deyip Kılıç'a baktı. "Uraz da olduğu gibi hemen toparlanması için bir hafta boyunca her gün kanını ona vereceksin ama bu sefer sabah akşam olmak üzere iki defa yapacaksın. Ben buraya iğneleri bırakıyorum." deyip bu sefer diğerinin yanında karınca gibi kalan ama aslında normal insanların kullandığı iğneyi masaya bıraktı.

"Unutma sadece sen kalbinde ki temiz kanı alacaksın. Mira'ya kolundan yapacaksınız iğneyi. Kalbine yeterince senin kanın karıştı zaten."

"Tamam hocam, sağ olun." diyen Kılıç'a baktığımda yorgun bir şekilde nefes aldı.

"Peki Mira şuan ölümsüz mü?" diye sordum merakla. "Yani hemen oldu mu?"

Doktor eşyalarını toplarken bir yandan da, "Hayır," dedi. "Gözlerini ne zaman açarsa o zaman ölümsüz olacak. Zaten bakışlarından bunu anlayacaksınız."

"Peki ya özel güçleri olabilir mi?"

Doktor eşyalarını toplamayı bırakıp bana baktı ve başını belli belirsiz salladı, "Belki de."

Kılıç çatık kaşları ve şaşkın bir ifadeyle, "Uraz da böyle bir şey olmadı!" dedi.

Doktor gözlüklerini düzeltip eşyalarını tamamen topladıktan sonra Kılıç'a döndü, "Unuttun mu Lina senin gücünün onda dördüne sahip. Senin vücudunda ki gücün oranı ile onun ki bir değil. Senin kanında ki gücün değeri daha fazla." deyip dudaklarını büzdü, "Belki de bu güçten Mira da yararlanır. Uraz bu kadar ağrı çekmemişti... Sana bu yüzden kanından sabah akşam vereceksin dedim. Gücün çok fazla ve Mira'nın bunu kaldırması lazım."

Kılıç ile göz göze geldiğimizde, "Bu kötü bir şey mi?" diye sordum.

Kılıç yutkunarak Mira'nın saçlarını okşadı, "Bilmiyorum." deyip itiraf etti, "Daha önce böyle bir şey yaşamadım."

Doktor çantasını eline alıp yanımıza yaklaştı, "Korkulacak bir şey yok. Çok eskiden bir kere böyle olaya tanık olmuştum, melez bir güçlüye dönüşüyor. Çok fazla olmasa da kendisini koruyacak kadar güçlü oluyor."

"Tıpkı benim gibi yani."

Doktor laflarımı onaylarcasına başını salladı.

"Aslında bu kötü bir şey değil." dedim Kılıç'a bakıp gülümsedim ama o gülümsemeden duruyor ve donuk bir şekilde Mira'nın yüzünü okşuyordu.

"Kılıç." dedim sesli bir şekilde. "Bu o kadar da kötü bir şey değil, dimi? Mira çok güçlü olabilir, böylece kendisini korur."

"Bilmiyorum." dedi, "Ya ona da zarar vermek isterlerse? Çünkü Mira'yı da soyumuzu ilerleten bir tehdit olarak görecekler, senin ufak bebeklerini nasıl görüyorlarsa."

Başımı olumsuz anlamda salladım, "O zaman kimse bunu bilmeyecek!" deyip doktora baktım, "Değil mi?"

Doktor başını sallayıp beni onayladı, "Kimse bunu bilemez zaten bu çok sık rastlanan bir şey değil ve yeni doğan bebekler bu tip olaylardan daha da korkutucu olarak bilinir. Ben canınızı sıkmayın derim."

Mira'dan iniltiler geldiğinde ağzından yeniden kan aktığını gördüm, vücudu da titriyordu. Doktor odadan çıkıp gittiğinde ben de peçete alarak Mira'nın ağzının kenarından akan kanı sildim.

Kılıç hala donuk bir şekilde Mira'nın saçları ile oynuyordu, "Kılıç." dedim yumuşak bir ses ile, "Böyle olman beni korkutuyor."

"Ben önceden bunu düşünmeliydim!" dedi içine kaçan sesiyle, "Çetin, onu öldürmek için elinden gelen her şeyi yapacak."

Öfkeyle burnumdan soludum, "O bize hiçbir şey yapamayacak, onun başını gövdesinden ayıracağız! Hepimiz. Nasıl kızlarımı korumak için savaşacaksak Mira içinde aynı şekilde savaşacağız."

Kılıç gözlerime baktığında başımı olumlu anlamda salladım o da kendisine gelmiş gibi başını olumlu anlamda salladı. İşte asıl savaş şimdi başlıyordu.

Sevgiyle kalın ♥

Oy yorum unutmayın ♥♥♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top