- Bölüm 40 -

Umarım bu sefer bildirim gelir yoksa artık bir kaç gün daha YB beklemek zorundasınız :( (

Sürekli geç bölümler geldiği için çok özür dilerim ♥ Hala yedek bölümüm yok ve üniv. sınavıma az bir süre kaldı bir kaç hafta daha size geç bölümler gelecek bu yüzden beni affedin ♥ Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim ♥

Keyifli okumalar ♥

(Kılıç)

Yerin yedi kat dibine gömülmüş gibi hissediyordum, attığım çığlıkların kimsenin duymadığı zaman da ki gibi çaresiz ve ne yapacağını şaşırmış hissediyordum.

Tüm gece düşünmüştüm Mira'nın planını. İmkansız değildi, Raşel beni terk ettiğini söyleyecekti başka bir adama aşık olduğunu ve beni aldattığını itiraf edecekti. Ben de bunu kaldıramadığımı söyleyip yurt dışına çıkacaktım. Bir kaç ay sonra da olaylar tamamen sakinleşip durulduğunda geri gelecektim.

Bu plan beni sevdiğim kadından ayıracaktı ama bu sayede artık bana öfkeyle bakan gözleri olmayacaktı hem de aylarca sürünmek yerine bu işten kurtulacaktık. Odamdan sert bir şekilde çıktığımda Raşel de, Mira'nın odasından çıktı kısa süreliğine göz göze geldik. Gülümseyerek bakan yüzüne sert bir şekilde baktım. Mira'ya ait olan her şeyi onun kullanması sinirlerimi oynatıyordu öfkeli gözlerimi ondan çekip Lara'nın odasına doğru yürüdüm.

Kapıyı tıkladığımda Lara gel dedi. İçeriye girmeden başımı uzattım, "Aşağıya gelir misin? Konuşmamız lazım herkesi aşağıya topla ben de diğerlerini çağırmaya gidiyorum."

Lara uzandığı yerden kalkıp, "Ne toplantısı bu acaba?" diye sordu.

"Planda değişiklilik."

Lara başını geriye doğru atıp, yırtıcı bir ses çıkarttı sanırım bu durumdan oldukça bıkmıştı ama tek sayılmazdı. Kapısını kapatıp geriye döndüğümde Raşel az ileride durmuş bekliyordu.

Onu görmezden gelerek ilerleyeceğim sırada kolumdan tuttu, "Kılıç?" diye soru dolu gözlerle gözlerime baktı. "Bir sorun mu var?"

Kolumu ondan çekip ittirdim ve tek kelime söylemeden merdivenlerden indim. Daha sonra herkesin duyabilmesi için güçlü bir şekilde evin kapısını çarpıp evden çıktım.

Teoman'ın evine doğru yürürken bahçeden Mira'nın sesini duyuyordum.

"Aşk mısın sen? Sen nasıl bu kadar yakışıklı olabilirsin? Öpeyim mi?" deyip öpücük sesleri havada uçuşurken hızlı bir şekilde bahçe kapısından içeriye daldım ve çimene uzanmış bir şekilde yavru kedi seven Mira ile göz göze geldim.

"Kılıç? Ne işin var burada sabahın köründe."

"Ben..." deyip ensemi kaşıdım, "Teoman, Asel ve seni çağırmaya geldim."

"Sebep?"

"Dün ki konuştuklarımız, lafta kalsın istemiyorum. Haklısın bu iş çok can sıkıcı hal aldı. Yeni plan herkes için ama özellikle bizim için daha iyi olacak."

Mira kediyi kucağına alıp, "Pekala, ben onları uyandırırım ve çağırırım." deyip ayağa kalktı.

"Bu arkadaş kim?" diye sordum kedinin başını severken.

"Henüz onunla yeni tanıştım." diyerek başından öptü. "O çok akıllı bir erkek, onunla iyi anlaşacağım."

Kedi, Mira'nın boynuna girdiğinde Mira gülerek ona daha sıkı sarıldı.

Gülümseyerek, "İsmini ne koyacaksın?" diye başka bir soru yönelttim çünkü başka türlü benimle uzun diyaloglar kurmuyordu.

"Yakışıklı koyacağım. O gördüğüm en yakışıklı kedi."

Mira'nın parlayan gözleri gülmemi sağladı. Kollarımı Mira'ya uzattığımda eve doğru yürüyüp beni es geçti. Havada ki kollarımı aşağıya indirip, "Zaten gideceğim." dedim.

Mira içeriye girmeden kapı eşiğinde durup yüzüme baktı, "Bu plan için gitmek zorundayım." dediğimde başını aşağı yukarı salladı ve tek kelime söylemeden içeriye girdi. Hislerinden anladığım kadarıyla bu lafıma inanmıyordu çünkü onsuz yaşayamayacağımı sanıyordu ama bu sefer büyük yanılıyordu.

(Mira)

Herkes Kılıç'ın evin de ki bahçede toplanmış bekliyordu. Kucağımda ki kediyi bir yandan Bora bir yandan da Asel büyük bir aşkla severken yakışıklı kedim, benim üzerime kaçıp bu ikisinden kurtar beni demeye çalışıyordu.

Abim kediyi veterinere götürdükten sonra bizimle yaşamasını kabul etmişti. Hem ona güzel bir ev ve yem alacağını söylemişti ama kedim abimi hiç sevmemişti, onu tırmalamaktan başka bildiği bir iş yoktu. Abim bu yüzden Asel'in kediye pek yaklaşmamasını söylese de Asel abimi asla dinlememekte ısrarlıydı.

"Asel." dedi abim Asel'in yanına oturup, "Hayatım önce veterinere götürelim, duş aldıralım kediye. Ellerini yalayıp çizdi hep. Mikrop kapacaksın bak bebeklerimiz var bizim hamilesin sen."

Bora gülerek, "Kamu spotu gibi herifsin Teoman ya." dediğinde herkes gülmeye başladı.

"Hayır! Karımı koruyorum."

"Yavru kediden mi?" dedi Asel Teoman'a bakıp, "Biz de bir tane alalım yavru kedi."

Teoman gözlerini büyütüp, "E var ya, deminden beri sevdiğin ney?" deyip Asel'in tırmıklanmış ellerini tutup sildi.

"Ama o Mira'nın kedisi. Biz de alalım."

Teoman başını belli belirsiz sallayıp Asel'in alnını öptü, "He he alırız." diye geçiştirdi.

Raşel de çimlere oturmuş kucağımda bir türlü sevemediği kediye bakarken Lara dudak nemlendiriciyi sürüp, "Şu kedileri hiç sevmem." diye vücudunu titretti.

"Tüyleri dökülüyor ve burnuma giriyor, alerjim var benim."

"Eee, Mira buraya gelip kaldığında ne yapacağız senin şu kedi alerjini?" diyen Lina'nın sözcükleri Raşel'in yüzünün asılmasına sebep oldu.

"Mira'nın odasında kalır, bizimle aynı sofraya oturacak değil ya kedi." deyip tek kaşını bana kaldırdığında gülerek onu onayladım ama zaten burada kalmayacağım için sorun yoktu.

Kılıç, Uraz ile birlikte bahçeye geldiğinde herkes onlara bakıyordu. Bora yanımdan kalktığında Kılıç yanıma oturdu, yakışıklı da hemen Kılıç'ın kucağına atladı. Sabahtan beri yanımdan ayrılmayan kedi şimdi Kılıç'ın kucağında geziniyordu.

Kılıç kediyi severken bir yandan da söze başladı, "Plan değiştirmeye karar verdik." dediğinde Uraz da başını olumlu anlamda salladı.

"Şöyle ki..." dedi Kılıç Raşel'e bakıp, "Sen beni aldatmışsın gibi olacak, benden ayrılmak istediğini ve beni aldattığını söyleyeceksin. Çünkü eğer bunu sen istersen tuhaf kaçmaz anladın mı?" deyip derin bir nefes aldı.

"Ben de bu yüzden yurt dışına çıkacağım. Çetin'in inanması adına üç ay kadar burada olmayacağım." derken gözleri bana kayıyordu.

Ciddi miydi bunları söylerken? Oysa ki ona sarılmam için yaptığını sanıyordum. İçim de oluşan ağrı ile hızlı bir şekilde, "Bu nasıl olacak? Bir hafta ayrı kalınca kötü olmuyor musun?" diye sordum.

Kılıç gülümseyerek bana baktı. "Bir hafta yine aynı şekilde yatarım ama ikinci hafta da ağrılarım biraz daha azalır. Sadece güçlerimi yeterince iyi kullanamayacağım ama kendimi törpüleyip buna alışacağım. Yani öyle ümit ediyorum."

Bensizliğe mi alışacaktı? Bu nasıl da korkutucu bir cümleydi böyle.

"Ya ben?" diye sesini yükseltti Raşel, "Çetin ya bana zarar verirse."

"Sen geri zekalı mısın?" dedi Lara başını belli belirsiz sallayarak, "Çetin seni kızı olarak görüyor, değil mi? Yani sen ona kendini acındıracaksın istemiyorum diyeceksin başkasına aşık oldum diyeceksin. Kılıç ile sevgili olmadığın için seni öldürecek değil ya."

"Hayatınızdan bu kadar çok mu çıkmamı istiyorsunuz?" deyip ayağa kalktı.

Bora tiz bir çığlık atıp, "Ay ayağını kaldır Raşel, tam üzerine bastın da." dediğinde Lara ona bakıp göz kırptı.

"Plan son derece mantıklı, böylece doğum olduğunda da çok dikkat çekmeyiz. Çetin, Kılıç'ın artık orada yaşadığına inanınca peşini bırakacaktır."

Lina kibar bir şekilde konuşurken Uraz ona aşkla bakıyordu gülümseyerek ikisine baktım. Ne zaman hayatımın bu evresine ulaşacaktım, Kılıç ile sorunsuz bir aşk yaşayacaktım bilmiyorum gülümsemem büyürken Raşel üzerime doğru yürüdü.

"Gideceğim için mutlusun tabii, değil mi?" dediğinde Kılıç ayağa kalkıp Raşel'in omzundan ittirdi ve onu benden uzaklaştırdı.

Hırçın bir şekilde ayağa kalktım ve kendimden emin bir şekilde Kılıç'ın önüne geçerek Raşel ile dip dibe geldim.

"Elbette, sevgilimin etrafında olmayıp ona dokunamayacağın için çok mutluyum! Ne o sen mutsuz musun? Ne sanıyordun ömür boyu sana ait olmayan evde, odada kalacağını mı? Sana ait olmayan biriyle sevgili olacağını mı?"

Herkes gibi Raşel'de susmuş aval aval yüzüme bakıyordu. Gözleri sinirden parladığında, "Pekala." dedi ve geri çekildi.

"Çetin'e ayrıldığımızı, seni aldattığımı söyleyeceğim. Ondan sonra da Çetin Kılıç'ın peşinde mi değil mi bunu bile öğrenemeyecek kadar uzaklaşacağım sizden. Ne haliniz varsa görün." deyip Asel ve Teoman'a baktı.

"Eski sevgilimin, karısının çocukları için daha fazla savaşmayacağım, ölseniz de umurumda değil."

Raşel arkasını dönüp gideceği sırada Asel, "Raşel!" diye bağırdı.

Raşel olduğu yerde durduğunda Asel ağır adımlarla ona doğru yaklaştı, Raşel'in omzuna dokunduğunda Raşel bıkkınlıkla ona doğru döndü ve dönmesiyle birlikte Asya'dan güçlü bir şekilde tokat yedi.

Raşel irileşen gözleri ile elini yanağına koyduğunda, "Kusura bakma, canım çekti." dedi Asel gülümseyerek.

(Kılıç)

Raşel odasında eşyalarını toplarken kapısının önünde bekliyordum, onunla konuşmam lazımdı şuan fazlasıyla öfkeliydi ve bu öfkesi ile herkesin başını yaka bilirdi.

Raşel elinde mavi renkte küçük bir bavulla çıktığında öfkeden parlayan gözleri ile göz göze geldim.

"Ne sen ne diyeceksin? Gidiyorum işte! Akif amca dan öğrenirsin her şeyi ben de bu şehirde kalmayacağım. Böylece Çetin cidden inanır."

"İnsanlara nasıl davranırsan sana öyle gelirler Raşel."

"O ucubeden tokat yedim! Gidip ona onun gibi mi davranayım."

"Bebeklerinin ölmesini istedin! Onlar daha doğmadı bile, bu kadar taş kapli olduğunu kimse bilmiyordu Lina bile..."

Bu evde Raşel'e bizden daha iyi davranan tek kili Lina idi ve Raşel en çok ona güveniyordu. Sanırım güvendiği insanı kaybettiği ve artık tek bir kişinin bile onun yanında olmayacağını bildiği için öfkesi, suçluluk duygusuna karışmıştı. En kötüsü de kendi suçunun olmasıydı.

"Olan oldu, biten bitti. Artık herkes kendi yoluna bakacak." dediğimde Raşel'in gözleri dolmaya başlamıştı. "Yine de sağ ol. Bize kısa sürede olsa destek olduğun için."

Raşel başını aşağı yukarı sallayıp, "Umarım her şey planladığınız gibi gider." dedi.

"Umarım."

Raşel bana sarılıp ağlamaya başladı, "Kılıç" deyip daha da sıkı sardı, "Ben sana..."

Raşel'in daha fazla konuşmaması için, "Biliyordum!" diye ondan uzaklaştım.

"Plana da bu yüzden dahil oldun, bu yüzden bize yardım etmek istedin, bu yüzden Mira'yı sürekli üzdün, beni öptün."

Raşel göz yaşlarını silerek, "Üzgünüm, kalbime söz geçiremiyorum." deyip elini kalbimin üzerine koydu, "Hiç şansım yok mu?"

"Değil sen bu yeryüzünde ki hiçbir kadının buna bir şansı yok." deyip gülümsedim, ". O kalbimin değil benim her şeyime tamamen sahip olan tek kadın ve bunu kimse değiştiremeyecek."

Raşel göz yaşlarına son vermeden gülümsedi, "Mira çok şanslı." diyerek başını belli belirsiz salladı, "Elveda Kılıç. Umarım her şey dilediğiniz gibi olur."

"Bizi satmayacaksın, değil mi?"

"Bunu sana yapamam."

Başımı sallayarak Raşel'in önünden çekildim. "Hoş çakal."

(Mira)

Saklandığım duvar arkasında Raşel'in, Kılıç'a sarılmasını izliyordum. Kılıç'ın elleri Raşel'in sırtındaydı ve onun sarılmasına karışılık veriyordu. Raşel ondan uzaklaştığında Kılıç yerde duran bavulu alıp Raşel'e uzattı ve bir şeyler söyledi ama bana uzak oldukları için onları duymam imkansızdı.

Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle sildim ve merdivenlerden hızlıca inmeye başladım.

Herkes salonda gülüp eğlenirken kimse beni fark etmemişti bile. Kapıyı açıp evden çıktım ve abimin evine doğru içinde bulunduğum her durumdan kurtulmak için kaçar gibi koştum.

Eve girip kapıyı arkamdan kapattım ve hızlıca odama girdim açık olan tüm perdeleri kapatıp güneş ışınlarından kurtuldum. Ardından ise karanlığın içinde kendimi yatağıma gömdüm.

Yaşantımdan hiçbir şey anlamıyordum, hayatıma ise yön veremiyordum. İçim buruktu ve bir o kadar da sıkıntılı, tepeden tırnağa hüzün doluydum. Gözlerim nemli. Gecelerim uykusuz. Sabahlarım güneşsiz. Yarınlarım umutsuz. Bugünümün hiçbir önemi yok. Dünüm ise hiç olmamış gibi.

Labirentin içinde çıkış arayan zavallı bir karınca gibi hissediyordum, kaybolmuş ve görülmeyen aynı zamanda da fark edilmeyen koca bir hiç gibi.

Odamın kapısı açıldığında buğulu gözlerim yüzünden zor bir şekilde gördüğüm Kılıç'a baktım.

Onunda gözleri nemliydi, yavaş adımlarla karşımda durdu ve dizlerinin üzerine çöküp başını önüne eğdi.

"Üzgünüm." dediğinde anlamsız gözlerle ona bakıyordum, "Göz yaşlarının sebebi olduğum için." dediğinde uzandığım yerden doğruldum.

Kılıç gözlerime bakıp, "Yarın gidiyorum." dedi ve derin bir nefes aldı, "Uzaklaşamaya ikimizin de ihtiyacı var. Ve senin bana güvenmeye ihtiyacın var."

"Güvenimi sarsan sensin! Planda öpüşmek, sarılmak ve evliliğe doğru uzanan bir yol yoktu."

Kılıç sessizliğini koruyarak ayağa kalktı, "Gidiyorum işte, istediğin gibi." deyip ekledi, "Bana başka yol bırakmadın. Her gün yüzümü görünce oluşan o surat ifaden beni öldürmekten daha beter kılıyor. Artık yokum, abinin yanında da gönül rahatlığı ile yaşaya bilirsin. Başkalarının evinde kalma."

Kılıç bana yaklaşıp yanıma oturdu ve saçlarımı kulağımın arkasına atıp başını yana doğru yatırdı, "Çok içki içme sonra ne olduğunu biliyorsun, değil mi?" diyerek gülümsedi, "Derslerine çok kaptırıp yemek yemeyi unutma. Burnunun dikine gidip kendine zarar verme."

Kılıç yanaklarımda ki göz yaşını silip, "Bugün bu plan yüzünde gitmek istiyordum ama fark ettim ki biz çok yıprandık. Senin ve benim zamana ihtiyacımız var."

"Kılıç..." dedim sıkışan kalbimi elimi koyarak, "Anlamıyorum."

"İstediğin oluyor, gidiyorum."

Kılıç'ın gözünden akan bir damla yaş elimin üstüne düştüğünde Kılıç yavaşça ayağa kalktı, "Yarın havaalanında görüşürüz."

*

*

*

Tüm gece uyumamıştım, sabaha kadar gözlerim Kılıç'ın odasının yanan ışığındaydı. Konuşmalarımızı düşünüyorum, o kararlı bakışı ve bu kadar çabuk gidişini. Her şey beynimde dönüyordu, her anı, her gün...

Sabah saat dokuzu gösteriyordu ve ben son iki haftada yaşadığım çoğu şeyin kabus olmasını istiyordum. Gömülen bir bedenin yeniden yaşamasını ister gibi çok istiyordum.

Kılıç'ın ev kapısı açıldığında oturuşu mu dikleştirdim ve kapıdan elinde valiziyle çıkan Kılıç'a baktım. O da aynı şekilde bana baktığında hızla camdan ayrıldım ve merdivenleri inmeye başladım.

Dış kapıyı açıp dışarıya çıktım ama Kılıç kaybolmuş gibi ortalıkta yoktu. Koşarak evden içeriye girdiğimde Lina ve Bora'nın ağladığını gördüm. Uraz, Lina'yı avuturken, Lara boş bir şekilde açık olan kapıya bakıyordu.

"Kılıç nerede?" diye sordum Lara'ya bakıp, "Kılıç nerede?" diye tekrarladım.

"Gitti."

Veda etmeden mi? Öylece gidebildi mi?

(Kılıç)

Veda etsen gidemezdin Kılıç. Gidemezdin o kehribar gözlerden, dayanamazdın, onu öyle bırakamazdın. Onu koklamaya son veremezdin, yapamazdın.

İçimde kurduğum cümleler ile havaalanında bekliyordum. Önümde iki kişi vardı o iki kişiden sonra sıra bana gelecekti. Bekleyişim sabırsızlığa dönüşürken Mira'nın sesi zihnimde olduğu gibi tüm havaalanında  da aynı şekilde yankılandı.

"Kılıç!"

Hızla sıradan çıkıp bana doğru koşarak gelen Mira'ya baktığımda dişlerimi sıktım. Onu böyle bırakıp nasıl gidecektim.

"Veda bile etmiyor musun? Bu kadar mı kaçıp gitmek amacın."

Mira'nın arkasından Teoman ve Bora geliyordu ikisi de onu tutmadığı için özür dilerken Mira omzuma vurdu ve ona bakmamı sağladı.

"Sana soru sordum cevap ver."

"İşimi zorlaştırma Mira." dedim ciddi bir tavır sergilemek için kendimi kasarken.

Mira biriken göz yaşlarını serbest bırakıp bana sarıldı, "Gitme." dedi pişman olmuş bir şekilde, "Nasıl olacak bilmiyorum ama gitme. Ne olursa olsun burada kal."

Mira'nın belki de hayatımda ilk kez sarılmasına karşılık vermedim. Eğer ona sarılıp bırakırsam bu ona yaptığım en büyük kötülük olacaktı, tıpkı şuan kendime yaptığım gibi.

Mira sarılmanın karşılığını alamayınca yüzüme baktı ve başını iki yana salladı.

"Kendine çok iyi bak Mira, söz veriyorum ben de iyi olacağım."

"Kılıç."

Mira'dan uzaklaştım ve uçağa giriş işlemini yapıp onu arkamda bıraktım. Geriye dönüp onu yıkılmış bir şekilde görmeye cesaretim yoktu. Gözümden akan yaşlarla ilerlerken adımı bağırdığını duya biliyordum. Elimi kalbime götürdüm, hep buradasın Mira ne kadar uzağa gidersem gideyim tek bir kötü anında gücümü kullanıp yanına ışınlanıp seni yine ben kurtaracağım.

Sevgiyle kalın ♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top