- Bölüm 34 -

Yorumlarınız çok güzel, umarım her zaman bol yorumlu bölüm olur. 

Size teşekkür etmekten asla yorulmayacağım ♥

Teşekkürler :D ♥

*

*

*

*

Bazı hikayelerin sonu başından bellidir, bazılarıysa nasıl başlarsa başlasın kendisine bir son çizemez. Tıpkı bizim gibi. 

-Ahmet Batman

(Beni içinden sev)

*

Müzik; Duman- Senden Daha Güzel 

*

(Mira)

Bu hafta işimiz çok fazlaydı çünkü bu hafta Asel ve Teoman evleniyordu. Evlilik için gün almışlardı ve ciddi anlamda artık karı koca olacaklardı. Onlardan daha heyecanlı hissediyordum, birisi abim diğeri ise en yakın dostumdu... Yani hem teyze hem de hala olacaktım, kırk yıldan fazla düşüncem aklıma gelmeyecek şey başıma gelmişti. 

Düğünü fazla kişi duymasın diye az davetli olacaktı, Bora'nın Bursa'da ki bir kaç arkadaşı. Bizim sınıftan Asel'in yakın olduğu kişiler. Asel'in halaları ve Asel'in üvey babası. Eh tabii bir de bizim kadro.

Düğüne tek gelmeyecek kişi Raşel'di çünkü o Akif'in yanında kalıp Çetin ve Baybars'ı gözlemleyecekti. Bu yüzden düğün günü sandığımızdan da çok iyi geçecekti.

Düğünü yapacağımız yer ise Kılıç'ların bahçesinde olacaktı, Teoman'ın bahçesinden daha büyüktü ve Asel de böyle olmasını istiyordu. Eve yakın olmak Asel'i daha fazla rahatlatıyordu, hamileliği zor geçtiği için sürekli dinlenmeye ihtiyacı oluyordu.

Lina delirmiş gibi kek malzemeleri almıştı, tüm yemeği o yapacaktı. Bir tek pasta başka yerden sipariş edilecekti. Lina bu yüzden bir orduya yetecek kadar yiyecek ile evi donatmıştı. Uraz'ın da burnundan getirmeyi ihmal etmiyordu tabii ki. Sürekli onu alışverişe götürüp kendisine yardım etmesi için evden gitmesine izin vermiyordu. Ama Uraz tüm bunları bazen göz devirse de hep keyifle yapıyor, çünkü Lina'ya deliler gibi aşık.

Lara ise çok yetenekli bir terzi arkadaşını Asel'in evine getirtip gelinlik için vücut ölçülerini aldırdı. Asel, Lara, Lina ve ben bir gece boyunca tüm gelinlik modeline bakmış, kafayı yiyecek raddeye kadar gelmiştik ama en sonunda güzel bir model beğenmiş o modeli diktirmeye karar hep birlikte canı gönülden karar verebilmiştik.

Eh tabii, Lara durur mu? Durmaz. Bora ile birlikte makyaj alışverişine de çıktı, Asel'e kına gecesi ve düğünde yapacağı makyaj için yeni güzel malzemeler almıştı. Daha sonra bu aldığı makyaj malzemelerin hepsini Asel'e hediye edecekti çünkü bu kadar makyaj cidden Lara'ya fazlaydı.

Kılıç ise inanılmayacak derece de Teoman ile birlikte bahçe dekorasyonu yapıyor ve tüm bunları yaparken ikisi de kavga etmiyordu.

"Mira, Asel'in kına kıyafeti gelmiş." diye seslendi Bora bana doğru koşarak. "Ama hanımefendi bize göstermiyor sürpriz olsun diyor." deyip gözlerini devirdi.

Bora'nın koluna girerek bahçeye doğru onuda peşimden sürükledim. "Rahat bırak kızı Bora, demek ki çok beğendi. Beğenmese bin defa herkese gösterirdi."

Bora iç çekerek gözlerini belertti, "Ay evet, iyi ki beğendi yoksa şuan yoldan geçen herkese nasıl olmuş diye sorar bizimde burnumdan gelirdi." dediğinde onun mimiklerine gülerek karşılık verdim.

"Bora telefonun çalıyor, beynim patladı gel al şunu." 

Cırtlak sesin sahibi  ile ikimizde başımızı yukarıya çevirip yüzüne maske yapmış olan Lara'ya baktık. Yüzü son derece mükemmel olmasına rağmen neden işe yaramayan maskeler yaptığını hala anlamamıştım.

"Sen de var mıydı o ya?" dedi Bora eliyle kafasını işaret etti, "Beyin..."

Gülmemek için dudaklarımı dişlerken bir yanda da Bora'ya yaptığı bu terbiyesiz davranıştan dolayı vuruyordum.

Bora kahkahalar içerisinde gülerken önümüze düşen telefon ile Bora'nın gülüşünü acı bir feryat aldı beni de kocaman bir şaşkınlık.

Ben parçalara ayrılan telefona hüsran ile bakarken Bora evladını kaybetmiş gibi telefonunun önünde diz çöktü ve öfke ile Lara'ya baktı.

"Bak yirmi adım sonra mutfağa gir ve bir tane soğuk su iç." deyip pencereyi kapatıp içeriye girdi.

"İntikamım çok ama çok fena olacak sevimsiz kız." diye bağırdı Bora mahvolan telefonundan sim kartına kurtarmak için sinirli bir şekilde içeriye gitti.

"Üzülme, yenisini alırsın..." diye bağırdım arkasından ama Bora beni duymamıştı bile.

Gülmem kahkaya dönüşürken bahçeye sahne kurmak ile uğraşan Kılıç'a doğru yürüdüm.

"Çok güzel oluyor." dedim beyaz sahneyi çevreleyen çiçeklere bakarken.

"Beğendim mi? İstersen biz de gün alalım he?" Kılıç bana göz kırptığında başımı iki yana salladım.

"Sen benim ömrümü yersin be." deyip çiçeklere yavaşça dokundum.

Kılıç elinde ki işi bırakıp bana doğru yürürken, "Ömrünü, ömür katayım mı?" diye sordu.

Konunun ölümsüzlüğe geleceğini anlayıp yutkundum, "Yok, belki daha sonra." deyip geçiştirmek istesem de Kılıç konuşmakta kararlıydı.

"İşler ilerledikçe karışacak..." deyip önüne düşen saçlarını geriye attı, "Seni daha iyi korumak zorundayım." dediğinde omzumun arkasından eve bakıp daha sonra ise yeniden Kılıç'a döndüm.

"Asel, Teoman sayesinde ölümsüz olabilecek doğumdan sonra. Ben de olursam, Bora? O ne olacak... kendisini çok kötü hissedecek. Yaşlanacak ve bize baktıkça üzülecek, peki ya ben? Ben Bora'nın gözümün önünde yaşlanıp ölmesini nasıl izleyebilirim?"

Başımı olumsuz anlamda salladım, "Olamaz... ben yapamam."

Kılıç'ın beni ikna etmesini bekliyordum ama o bir şey demeden bana sarıldı ve başımı öperek, "Sorun yok." diye mırıldandı.

* * * *

Kılıç ve Teoman dışarı da hala dekor ile uğraşıyordu, Bora ve Uraz da onlara yardım ederken bir yandan da sodalarını içiyorlardı. İkisi de bu işleri pek sevmediği için izlemeyi tercih ediyorlardı. İkisi de keyif adamıydı.

Asel yanımda oturmuş onun için hazırladığım meyve tabağını yemiyor onun yerine sadece su içiyordu.

"Ye Asel." dediğimde Asel gözlerini devirip önünde ki tabağı bana doğru itti, "Sen ye." diye burun kıvırdığında kaşlarımı çattım.

"Hayır, senin için hazırladım ve sen yiyeceksin."

"Aç değilim."

"Cidden bu kadar işhasız mı bıraktı seni hamilelik."

Asel elini karnına götürüp gülümsedi. "Bu ikizler yeme taraftarı hiç değil."

Gülümseyerek ben de elimi karnına koyarak, "Ama güçlü olamak için yemen lazım." dedim.

"Evde Teoman, burada sen. Yesem yerim zaten."

Çalan kapıya bakmak için ayaklanırken Asel'e, "Teoman seni bağlamakta haklı."diye söyleniyordum.

Kapıyı açtığımda Raşel çıkmıştı karşıma, yüzünün rengi atmış ve dudaklarını kemiriyordu.

"Canım, be... ben geldim ve yanımda çok değerli abimi getirdim. Çetin abimi. Bak burada." derken sesi içeri de birinin bizi duymasını istercesine yükseltti.

Aralanmış ağzım ile başımı belli belirsiz sallarken Raşel biraz kenara kaymış karşıma Çetin çıkmıştı.

'Hislerini gizlersen, kimse bir şey sezmez.'

Kılıç'ın bana söylediğini hatırladım ve tüm duygu yoğunluğumu anında üzerimden atmak istercesine gülümsemeye çalıştım.

"Hoş geldiniz..." dedim sesli bir şekilde yutkunup içeriyi işaret ederken.

Çetin beni baştan aşağıya süzüp dudaklarını büzdü ve elini bana doğru uzatarak, "Merhaba güzel kadın." dedi.

Onun ellerine bakıp dişlerimi sıktım, kanla dolu ellerini tutmak ne kadar zoruma gitse de buna mecburdum. Titreyen elimi sabit tutmaya çalışarak Çetin'in elini tuttum ve sıktım.

"Bu, Mira. Benim en yakın arkadaşım, bizimle yaşıyor... bir kaza geçirdi bu yüzden onu tek bırakmaya korkuyorum."

Çetin ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak yürüdüğünde hızlı adımlarım ile onun önüne geçerek salona ondan önce girdim ve derin bir şekilde nefes aldım. Asel yoktu...

Elimi kalbimin üstüne koydum ve Çetin'e dönerek, "Şöyle oturun." deyip ona yer gösterdim.

Çetin bana ters bir bakış atıp gösterdiğim yere değil, kendi istediği yere oturduğunda havada kalan elimi yavaşça yumruk yapıp indirdim. Kılıç bahçe kapısından içeriye girdiğinde bana baktı daha sonra ise onu inceleyen Çetin'e doğru dönerek gülümsedi.

"Hoş geldin, ne güzel sürpriz." derken ki sesi bile o kadar içten çıkıyordu ki onun bu oyun tarzına inanmamak elde değildi.

Kılıç, Çetin'in elini sıktıktan sonra karşısına oturdu, ben de Kılıç'ın yanına oturacağım sırada Raşel benden önce davranmış Kılıç'ın yanını kapmıştı bile. Vakit kaybetmeden Kılıç'ın elini kavradığında Kılıç'ta aynı şekilde onun elini tutuyordu.

"Şu... şu kız başımızda dikelecek mi?" dedi Çetin sert bir uslupla bana bakıp, "Otur." diye emir verdi.

Tekli koltuğa oturduğumda gözlerimi Kılıç ve Raşel'in ellerinden ayıramıyordum. Kılıç bakışlarımı yakalayıp Raşel'in elini bırakmak için saçlarını düzeltti. Ama Raşel rahat durmuyor bu sefer Kılıç'ın koluna giriyordu. Gerçek iki sevgili gibi karşımda öylece duruyorlardı.

Çetin boğazını temizledi ve hırıltılı sesi ile konuya direk girdi.

"Haftaya bir yemek düzenleyeceğim, bu evde yaşayan herkes davetlimdir." dediğinde mutfaktan ellerini peçeteye silerek çıkan Lina çıkıverdi.

Çetin aralanmış ağzını kapatarak önünü ilikledi ve ayaklanıp ona doğru yaklaşan Lina'nın elini tutup uzunca öptü.

"Lina..." diye mırıldandı, "Yıllar seni ne kadar da güzel bir kadın yapmış."

Lina ufak bir tebessümle, "Senin için de aynısını demek isterdim... ama yalan söylemeye lüzum yok." derken ki sert sesi beni şaşırtmıştı çünkü daha önce bu kadar sert bir şekilde konuştuğunu hatırlamıyorum.

Çetin bu lafları iltifat olarak algılayıp sırıttı, "Her zaman asi ruhlusun, sanırım senden etkilenmemin en büyük sebebi bu."

Bahçe kapısından içeriye bu sefer Uraz girip gözünde ki gözlüğü tek eli ile çıkartıp masaya gelişi güzel attı. Sert duruşu gibi bakışı ile gözlerini karısına dikti ve onu Çetin'den kurtarmak için adımlarını büyük aynı zamanda hızlı attı.

"Karıcığım." deyip Lina'nın belini kavradı ve boynunu öperek kendisine daha da çok bastırdı.

Çetin başını olumsuz anlamda sallayarak yerine oturduğunda Uraz ve Lina başka bir koltukta yan yana oturdular.

"Çocuk sahibi olamadan evli kalmak zor olsa gerek..." dedi Çetin bıyık altından gülerken.

Uraz öfkeli kahkahasının ardından, "Ömür boyu yalnız çürümekten iyidir." deyip burnundan kızgın bir boğa gibi soludu.

"Her ne ise." dedi Çetin duruşunu bozmadan, "Haftaya yemek düzenleyeceğim ve siz de davetlimsiniz."

"Bunca yıldır, birbirimizin yüzünü görmezdik şimdi ne bu yemeğe davet etme havaları?" diye sordu Lina sert sesi ile.

"Malum. Kılıç ve Raşel sevgili evlenmeyi de düşünüyorlar. Aileler neden tanışmasın."

Duyduklarım kalbimi dağlarken başımı önüme eğdim ve saçlarım ile yüzümü kapatıp göz yaşlarımı herkesten gizlemeye gayret gösterdim. Kimseden ses çıkmıyordu, kimse ağzını açıp tek kelime söylemiyordu ve Kılıç yüzüme bakmıyordu bile.

Sırası değil Mira... Şimdi ağlamamalısın...

İçimde inanmaya çok uzak olduğum kelimelere güçlükle tutunuyor ve boğazımda biriken gözyaşlarımı yutkunarak bastırmaya çalıyordum.

Sessizliği bozan Lara'nın topuk sesleri oldu, giydiği mini elbise içerisinde ve yeni aldığı güzel topuklu ayakkabısı ile baş döndürücü duruyordu. 

"Bırak bu mutlu aile tablosunu Çetin." deyip aşağılayı bir ses tonu ile devam etti. "Herkes senin ne kadar bu işlere düşman olduğunu bilir. Maskeni çıkart bak burada biz bizeyiz..."

Çetin hırıltılı bir şekilde gülerken Lara yüzünü buruşturdu ve boş bir yere oturup bacak bacak üstüne attı.

"Laracığım, evlilik iyi bir şey..." deyip alaycı sesini daha ciddi hale getirip, "Çocuk olmadığı sürece." diye vurguladı.

Eli ile Uraz ve Lina'yı işaret edip boynunu büktü, "Bak en iyi çift... Bunca yıldır birlikteler çünkü çocukları yok. Neymiş çocuk aşkı öldürürmüş."

"Tamam!" dedi Kılıç konuyu kapatmak istercesine sert konuştu, "Geleceğiz yemeğe." deyip geçiştirdi, ama o da bu konunun burada kapanmayacağını biliyordu.

Çetin, Kılıç'ı duymamış gibi bakışlarını bahçe kapısına dikti, uzun bakışı uzadıkça merakla ben de onun baktığı yöne baktım ve sert yüz hatları ile içeriye doğru yürüyen Teoman'ı gördüm.

Çetin'in gözleri uzaklara daldı, bir zamanlar öldürmek istediği çocuk şimdi karşısında son derece emin adımlar ile içeriye girmişti. Belki de Teoman elinden kaçırdığı tek kurbanıydı, eminim bu durum Çetin için büyük bir yara olmuştur.

Teoman hiç şüphe etmeden yanıma oturdu ve elini omzumun üstüne koyup beni kendisine bastırdı.

Çetin oturuşunu dikleştirip sakallarını sıvazladı, "Yoksa senin sevgilin mi?" diye sordu tedirgince.

Herkeste sessizlik hakim olduğunda, "Hayır, "diye yanıtladı Teoman, "Kardeşim..."

Çetin aralanmış ağzı ile burnundan soluduğunda, "Özel güce mi sahip?" diye sordu.

Teoman pis bir şekilde sırıtarak, "Ne o, üzüldün mü Çetin? İkinci bir bebeği öldüremediğin için (!)"

"Bak baban seni yıllar önce manevi oğlum diye kandırdı ve yaşamanı sağladı ki bu yaşına kadar geldin. Bu yaştan sonra ölmek istemiyorsan, susmasını öğren ve soruma cevap ver. Bu kız da özel güce sahip mi?"

"Hayır." diye atıldım. "Benim annem de babam da normal insanlar."

Çetin dudaklarını büzüp, "Aynı anne farklı babalar he. Ah ne sorumsuzluk ama annen eğer Aslan dan Teoman'ı yapmasaydı. Belki de Aslan bugün aranızda olacaktı. Her zaman derim aptallar aşık olur... Üzgünüm Teoman baban bir insana aşık olacak kadar aptaldı." deyip yan göz ile Lina'ya baktı, "Tabii bir tek baban değil."

"Ne fark eder? Özel güçlü iki insanda çocuk yapamaz." dedi Lara dudağında ki ruju tazelerken. Bu durumda bile cazibeli gözükmeye çalışıyor ve bundan sıkılmıyordu.

"Ama atladığın bir şey var Lara, o da bir insana aşık olursan ölürsün..."

Lina gür sesle kahkaha atıp, "Bilgimizi tazelemek için gelmediğini hepimiz biliyoruz. Yemeğe geleceğiz dedik ve bitti. Kapının yerini biliyorsundur, değil mi?"

Çetin yavaşça başını aşağıya ve yukarıya salladıktan sonra ayaklandı. Herkes onun ile birlikte ayaklandığında Teoman benim omuzlarımdan sıkıca tutmuştu.

"Geçmiş geçmişte kaldı Teoman Bey, umarım bundan sonra ki hayatınızda ikinizde yanlış hatalar yapmazsınız. Umarım Aslan gibi hataya düşmezsin, çünkü sen yarı insansın emin ol onun gibi başarılı olamazsın."

Teoman suskunluğunu korurken bakışlarını Çetin'den ayırmıyordu. Kılıç araya girerek, "Tamam o halde haftaya yemekte görüşmek üzere." dedi.

Çetin başını sallayarak herkese tek tek baktı daha sonra ise ağır adımları ile kapıya doğru ilerledi. Raşel ve Kılıç'ta onun yanında gidip ona eşlik ediyorlardı.

Kapı kapanma sesi duyulunca herkes rahatça bir nefes aldı. Teoman saçlarımı öperek bana sarıldı, "Teşekkür ederim." diye mırıldandı.

"Niçin?"

"Bizim için bu işlere bulaştın, bizi kenara atmayıp sahip çıktığın için."

İçeriye giren Raşel ve Kılıç'a bakıp Teoman'a buruk bir tebessüm yolladım.

"Sorun yok, Asel'e bak." dediğimde başını sallayarak beni onayladı.

Teoman yukarıya doğru çıkacakken Kılıç onun kolunu tutup, "İyi yaptın." diye mırıldandı, "Mira'yı sahipsiz sanmaması iyi oldu."

Teoman derin nefes verip başını belli belirsiz salladı ve merdivenleri hızla çıktı.

Uraz ve Lina ise ufak bir tartışma içine girip bahçeye çıktıklarında onları ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde tartışırken görüyordum. Uraz bu sefer cidden Lina'yı kıskanmıştı.

Lara oturduğu yerden ayağa kalkıp, "Yürü Raşel. "diye emir verdi.

Raşel, "Anlamadım?" diye sorduğunda Lara gözlerini devirip, "İkisininde yalnız kalmaya ihtiyacı var. Yürü." deyip Raşel'in kolunu tuttu ve sürükleyerek salondan çıkarttı.

Herkes tamamen gittiğinde tekli koltuğa yeniden oturup ellerimi birbirine kenetledim.

"Mira..." dedi Kılıç önümde diz çöküp ellerimi tuttu.

Sesli bir şekilde yutkunup, "Bu adam Raşel ile senin sevgili olduğunu öğrendi ama peşinizi bırakacak gibi değil. Hiçbirimizin peşini bırakacak gibi durmuyor. Sizin Raşel ile evliliğinizi görmeden de bırakmaz." dedim.

Kılıç buna ihtimal vermiyor gibi güldü, "Benim evleneceğim kişi tam karşımda, kalbimin sahibi olan kişi de tam karşımda. Öyle bir şey asla olmayacak o yüzden böyle düşünme, sakın çünkü bu bizi yaralar."

"Elini o kadar tutmasına izin verirsen, o kızın elini kırarım. Daha sonra da başarabilirsem senin elini kırarım."

Kılıç ellerimi öperek, "Sen yorulma ben kendi elimi kendim kırarım. Sevgilim."

"Bunlar tamamen geçtiğinde, ne olacak? Hayatımız eskisi kadar iyi olacak mı? Biz eskisi kadar iyi olacak mıyız?" diye sordum.

"Benim tek bildiğim bir şey var Mira, biz iyi olacağız. İnan bana gerisi umurumda değil, seni korumak zorundayım, geri dönüşü yok. Sadece ne olursa olsun benim elimi asla bırakma."

"Bırakamam zaten."

"Güzel."

Kılıç alnımı öptüğünde yanağını okşayıp bende onun yanağından öptüm daha sonra ise kollarımı Kılıç'ın boynuna doladım. Sıkıca sarıldım sanki yarın yokmuşcasına sıkı ve kalbimden bu işin bir an önce olup bitmesini umut ettim. 

Lütfen sadece normal yaşayalım...


*

*

*

(Teoman)

Benim için önemli olan gün gelmişti, aslından benden daha çok Asel için önemli gün olacaktı. Kızlar, kendi aralarında bir kına gecesi düzenlemişlerdi evde. Erkekler de bizim evde toplanacaktı, kına gecesi için tüm hazırlıklar tam anlamıyla yapılmıştı.

Evin kapısı çaldığında her ihtimale karşı giydiğim takım elbisemi düzelttim ve kapıyı açtım.

"Bilader, biz geldik. Senin yüzünden evimizden barkımızdan olduk, içeri al bizi." dedi Bora elinde ki poşette içki şişelerini sallarken.

Uraz, Bora'yı içeriye doğru ittirip, "Azcık sarhoş..." diye mırıldandı.

İkiside spor kıyafet içindeydi. Ayakkabılarını çıkarttıktan sonra içeriye girdiler ben de peşlerinden giderken üstüme giydiğim ceketi çıkarttım ve biraz olsun ben de rahatlayarak iç çektim.

"Kılıç nerede?" diye sordum içkileri masaya dizen Bora'ya manasız bir bakış atıp Uraz'ın yanına oturdum.

"En son Mira ileydi, eğer onun yanından ayrılabilirse gelecek."

Başımı olumlu anlamda salladım ve elinde Asel'in tişörtünü havaya kaldırıp anlamsız şekilde sallayan Bora'nın elinden tişörtü sertçe aldım ve yastıkların arasına sıkıştırdım.

Bora ayılsın diye ona yaptığım üçüncü kahvesini içmiş dayanamayıp en sonunda koltuğa sızmıştı.

"Bu neden bizimle içmedi önden içti?"

Uraz çerezi ağzına atarak, "Acı biber yemiş, benim de dolapta içkim vardı arada sıkılınca içerdim çok ağır içki. Bu da elma suyu sanıp dikmiş kafasına. Sanırım nefes almadan içti çünkü şişenin dibine kadar gelmişti." dedi.

Bora sanki kendisinden bahsedildiğini anlamış gibi homurdanarak yer değiştirdiğinde Uraz onun taklidini yaptı. Gülerek önümde ki suyu yudumladım.

"Ben de sarhoş oluyorum, yarı insan olduğum için çok olmuyor ama etkileniyorum o yüzden bu gece içici olamayacağım."

"Ah doğru! Asel hamile."

Başımı olumlu anlamda sallayarak kolumda ki saate baktım, "Evet, birazdan karnı acıkır. Genelde bu saatlerde yemek yiyor."

Uraz koluma vurarak, "Rahat ol. Lina onu aç bırakmaz." diye geçiştirdi.

Kapı zili yeniden çaldığında kapıyı açtım ve elinde kek tabağı ile dikilen Kılıç'ı gördüm.

Kılıç tabağı bana uzatıp, "Kimden geldiğini tahmin etmek zor değildir, değil mi?"

Kılıç'ı içeriye alarak keki kokladım, "Asla."

Keki masaya bıraktığımda Kılıç yatan Bora'ya uzun uzun bakıp koltuğa oturup, "Daha gece başlamadan sarhoş mu oldu bu?" diye sordu.

Uraz keki ağzına atmadan önce, "Kesinlikle kendi aptallığı." diye vurguladı.

*

(Mira)

Artık oynamaktan o kadar yorgun düşmüştük ki hepimiz bir koltukta oturup soluklanıyor idik. Kına gecesinden daha çok kızlar partisini andırmıştı bu gece. Akılda kalıcı ve fazlasıyla eğlenceliydi.

"Ben en çok karaoke kısmını beğendim." dedi Lina ayaklarını ovarken.

Lara içinden atamadığı enerji ile, "Hadi o zaman bir daha yapalım." deyip ayaklandı ve bizim fikrimizi es geçerek şarkı aramaya başladı.

"Ama başımız şişti." diye mızmızlanan Asel'in sesi o kadar az çıkmıştı ki Lara onu duymadı ve benim en sevdiğim parça olan şarkıyı açtı.

'Duman- Senden Daha Güzel'

Lara elinde ki diğer mikrofunu kucağıma atıp, "Bana eşlik et." deyip yanına çağırdı.

"Ama ben..."

Lara gülerek, "Hislerin..." diye içimden geçeni yüzüme vurdu.

Asel beni ittirip, "Hadi, biz bizeyiz burada. Hadi." diye tezahürat yaptığında masada ki içkiyi tek sefer de içtim daha sonra dönen başım ile ayağa kalktım.

Lara giriş kısmını söylediğinde ben heyecandan elimde ki teri üstüme siliyordum. Lara sustuğunda derin bir nefes aldım ve bende söylemeye başladım.

Lina ayağa kalkıp dans ettiğinde Asel de oturduğu yerden alkış yapıyordu.

Gözlerimi kapatıp bağırarak şarkıyı söylüyordum. Bu şarkı hayatımda duyduğum en güzel şarkı olabilirdi. Enerjiyi vücudumda hissederken gülüyordum, yavaşça mantıklı düşünmediğimi algılamaya başlıyordum. Yavaşça sarhoş oluyordum.

Gözlerimi açtığımda görüğüm manazara ile irkildim; Lina, Uraz ile sarılmış şarkıyı söylüyordu. Bora ise yarı uyanık bir şekilde başını iki yana sallıyor, Lara da onun gibi yapıyordu ve ikisi de müziğe ayak uyduruyordu, ya da ayak uydurduğunu sanıyordu. Teoman ise Asel'i öpüyor bir yandan da elinde ki limon suyunu ona içirmeye çalışıyordu.

Dans ederken fark etmeden havada kalan ellerimi indirdiğimde duvara yaslanıp beni izleyen Kılıç'ı gördüm. Kızaran yanaklarımı gizlemek istercesine kapattığımda müzik kesmişti.

"Şimdi ki parça da benden gelsin gençler." dedi Bora ayyaş gibi konuşup karaoke olmayan bir şarkıyı açtı.

'Yüksek Sadakat- Haydi gel içelim.'

Parçası çalmaya başladığında Bora gülerek, "Hadi gel içelim Lara." diye bağırdı.

"Geri zekalı, embesil."

Teoman ve Asel'de ayağa kalkıp dans etmeye başladığında elimde ki mikrofonu masaya bıraktım.

Kılıç ellerimi tutup, "Hadi gel dans edelim." diye ritimli konuştuğunda, kahkaha atarak ona sarıldım.

"Bakma böyle olduğuma cidden iyi dans ederim." diye makara geçen Kılıç'a gülüyordum.

Kılıç elimden tutup beni döndürdü ve kendisine çekip boynumu öptü daha sonra ise arkamdan sıkıca sarılarak birlikte sağa sola doğru sallanmaya başladık.

Evet, her şey harikaydı.

Ama unutulmaması gereken bir şey vardı.

'Eğer mutlu son bitmemiş ise hikayenin sonuna gelmemişsin demektir.'


90 oy ve 150 yorum ile yeni bölüm gelecektir ♥ (Yorumu bir çok kişi yaparsa daha güzel olur :D )

Yaz geldi ve iş hayatını da yanında getirdi :D Tatil yok çalış köle modundayım. :D Saatler çok geç bu saatte bölüm attığıma göre anlamışsınız :D 

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi benim ile paylaşın ♥

Sevgiyle kalın ♥

(Ruh Halim :D )

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top