- Bölüm 31 -



Bu arada yarın bildiğiniz gibi "wattys2018" başlıyor. Bende aday oldum ve umarım ki bu sene kazanabilirim. İlk kitabım "Büyük Patron" ve "Tek Nefes" ile gireceğim wattys2018' e, bu yüzden destekleriniz çok çok ama çok önemli hikayemi bir çok arkadaşınıza önerip hikayeme yeni okuyucular bulmanızı rica ediyorum. İnşallah destekleriniz sayesinde kazanabilirim ♥ Şimdiden hepinize çok teşekkür ederim ♥

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum ♥

(Mira)

Sabah Lina'nın özenerek hazırladığı kahvaltıya otururken adının Raşel olduğunu öğrendiğimiz kızda karşımızda - sanki bu ailenin her zaman bir parçasıymış kadar enerjik ve güler yüzlülükle- oturuyordu. Bora ve Lara ikilisi birlik olmuş Raşel'in kızın kusurlarını bulup onun hakkında konuşuyorlardı. 

Lina ise tam tersi Raşel'e hepimizden iyi davranıyordu çünkü Raşel de bizim gibi özel gücü olmayan bir insandı ve bu yüzden tek kalıp kendisini kötü hissetmesin diye Lina ona sıcak yaklaşıyordu. Lina'yı kıskansam da beni Raşel ile bir tutmadığını gayet iyi biliyordum.

Uraz ise Raşel ile pek sohbet içine girmiyor genellikle Bora ve benimle sohbet ediyordu. Raşel'den, Uraz'da bizim kadar hoşlanmamıştı. Çünkü bunu hali ve tavrı ile belli etmeyi başardı.

"Kılıç bugün babamın yanına uğrayalım, belki Çetin'i görürüz. Böylece onun gelmesine gerek kalmaz. Çünkü gelirse eğer Teoman ve Asel'e ulaşabilir. Hem babama da gerçek hamilenin kim olduğunu söylememiz lazım."

Raşel'in verdiği emir cümleleri ile ağzımda ki lokmayı hızla yutup Kılıç yerine cevap verdim, "Belki de Asel ve Teoman başka bir ülkeye gitmeli? Böylece kimse onları bulamaz ve bu iş hemen hallolur."

Kılıç bir dilim ekmeği ağzıma tıkayıp, "Sevgilim." dedi ve ekledi, "Çetin illa ki bu evde ki herkesi görecek yani senide. Senin hakkında ufak bir araştırma ile de Teoman'ı bulacak. Bak onu bulup dövsünler, canım yanmaz. Ama Asel'e bir şey olmasın, anlıyor musun?"

Gözlerimi devirip başımı olumlu anlamda sallarken dolu ağzım yüzünden, "Hııı." diye ses çıkartıp Raşel'e ters bir bakış attım.

"Bugün Teoman ve Asel'i akşam yemeğine çağırıp onlarla da konuşmalıyız bunları." dedi Uraz tane tane konuştuktan sonra önünde onu bekleyen omleti midesine indirdi.

"Tamam, ben onları çağırırım." diye atladı Lina kocasına gülümseyerek bakarken.

Lina'ya iş çıkmıştı, bu kadın bayılıyor misafirlere ve kalabalık aile ortamına. Ona 'Eğer hamile olma şansın olsaydı kaç çocuk yapmak isterdin?' diye sorduğumda bana, 'dokuz çocuk' demişti.

Bora bana doğru dönüp, "Mira, sende benim ile bara gelip bu gece şarkı söyler misin?" dediğinde çay boğazımda kalmıştı. Öksürüğüm büyüdükçe büyürken, Bora'ya ölümcül bakışlar yolluyordum.

Bora bu halime omuz silkip konuşmaya devam etti, "Siz bilmiyorsunuz, değil mi? Mira'nın sesi çok harika bir ses... bir duysanız tüyleriniz diken diken olur."

Lina inanmıyormuş gibi başını salladı, "Vaaay..." deyip bana göz kırptı, "Demek sesin güzel he?"

Utançtan kızaran yanaklarıma elimi koyup, "Yok ya," deyip Bora'ya susması için baktım ve dişlerimin arasından, "Bora'nın abartması işte!" dedim.

Bora ağzının doluluğunu umursamadan, "Abartma mı? Okulda önceden bir şarkı söylediği için tam 13 erkekten çıkma teklifi almıştı. Çünkü herkesi kendisine hayran bırakmıştı." dedi.

Lara, Bora'nın ensesine vurup, "Ağzındakini yut-sana çocuk." diye çıkıştı.

Bora, Lara'nın elini itip, "Bırak be ruh hastası." dediğinde Lara parmaklarını çıtlattı Bora ise omuz silkip umursamaz bir şekilde yemeği yemeğe devam etti.

Kılıç kulağıma doğru eğilip fısıldadı, "O 13 kişinin ismini hatırlıyor musun?"

Kılıç'a doğru döndüğümde burnu burnuma değdi, herkesin ortasında bu denli yakın olduğumuz için biraz utanarak geriledim ve, "Hayır." diye mırıldandım.

"Eeee, akşam geliyor musun?" diye yeniden sordu Bora bu sefer ağzında ki yemeği yutarak.

"Hayır, akşam Mira'yı bir yere götüreceğim, özel." dedi Kılıç gamzesini gösterip gülümserken.

Tam nereye gideceğimizi soracakken Raşel benden önce davrandı, "Şey, bende akşam babama gidelim diyecektim. Çünkü birazdan işe gideceğim akşam müsait olurum."

Çatalı masaya bırakıp Kılıç'a baktığımda boğazını temizledi, "Tamam o halde, bu akşam hemen gidip şu işi halledelim bende sevgilimi yarın götürürüm. Olur mu?" deyip bana döndüğünde dilimi dışarıya çıkartıp başımı olumsuz anlamda salladım.

Kılıç, "Ne? Başka işin mi var?"

Gülümseyerek başımı salladım, "Hı hı. Doktor Aras ile randevum var. Dikiş alacak da kendileri." derken Kılıç'ı sinir ettiğimi biliyordum ki zaten amacımda buydu.

Bora çayını içerken, "Ona daha on gün yok mu ya?" diye sordu.

Kılıç'ın gözlerine bakmayı kesmeden, "Ağrım var. İlaç yazar." dedim.

Ve bingo! Kılıç sinirle ayağa kalkıp mutfağın yolunu tuttu. Gülümseyen suratım Raşel ile buluştuğunda son buldu. Bu kız kesinlikle çok tehlikeliydi, sinsi!

****

Raşel'e oda olmadığı için benim odamda kalıyordu ve bu durumda bende Kılıç ile aynı odayı paylaşıyordum. Daha ne kadar bizimle kalacağını pek bilmiyordum ama kesinlikle bu iş uzamamalıydı, en kötü Teoman'ın evinde kalırdı sonuçta onlarda oda bol.

Aniden durdum, Teoman'ın evinde ki odamı düşündüm. Teoman'ın odamı hazırlamak için günlerce çalıştığını hatırladım. Her gün beni okul sonunda almaya gelişini, sürekli 'bana annemizi anlat' deyişini hatırladım. Daha sonra aklıma o uçurum gecesi geldi, Kılıç'ı ölüme terk edişi... Ona ne kadar kızgın ve kırgın olsam da o benim abimdi. Pekala onu kolay affetmeyecek idim ama ondanda vazgeçemezdim, et tırnaktan ayrılamazdı her ne olursa olsun...

Kılıç'ın odasından çıkıp kendi odama doğru yürüdüm, Raşel'e pek güvenmiyordum. Evet, bize yardım ediyordu ama Kılıç'a imalı bakışları ve sürekli sevimli olmaya çalışan halleri bana fazlası ile yapmacık geliyordu. Odamın kapısını açtığımda Raşel elinde bir defteri dikkatlice okuyordu. Beni fark edince gülümsedi ve hiçbir şey olmamış gibi, "Selam Mira." dedi.

Raşel'in elinde ki deftere baktığımda kaşlarım çatılmış öfkem pusuya yatmış gibi anında belirivermişti. Çünkü bu defter annemin günlüğüydü. Ben bile onun hatırasına saygısızlık olmasın diye o öldükten yıllar sonra mecburiyetten okumuştum ama bu kız sanki roman okur gibi okuyordu. Annemin elinin değdiği her sayfaya şimdi o kızın elleri değiyor, sadece annem ve benim bildiğim bu özel deftere bu kız ortak oluyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdım.

Raşel kaşlarını yukarıya doğru kaldırıp, "Ne yapmışım ki?" diye sordu.

Arkamdan kapıyı sert bir şekilde kapatıp Raşel'in elinde ki defteri öfke ile aldım, "Bu defteri nasıl alıp okuyabilirsin? Bu annemin günlüğü! Benim şifonyerimi mi karıştırıyorsun?"

Raşel aralanmış ağzı ile, "Ha... hayır, ben sadece bir anda dikkatimi çektiği için bakmak istedim."

Raşel'in verdiği saçma cevap ile sinir iliklerime kadar ulaştı, "Dikkatini benim özel eşyalarım çekmeyecek! Burası senin odan değil ve şunu da bil sen burada kalıcı değilsin!"

Raşel ellerini göğsünde birleştirip, "Pekela, özür diliyorum küçük hanım. İstersen çağır annenden de özür dileyeyim bakalım o senin kadar tepki verecek mi?"

Gözyaşlarım sinirden yanaklarımdan taşarken ellerimi yumruk yaptım, "Sus." diye ikazda bulundum.

"Ağlamana gerek yok, ben ciddiyim anneni de çağır ondan da özür dileyeyim." deyip elini omzuma koyduğunda onun elini tutup Kılıç'ın bana öğrettiği bükme yönetimi ile elini büktüm.

O da benim gibi normal bir insan olduğu için canı fazla yanmış bu yüzden çığlığı tüm odayı doldurduğu gibi tüm evi de doldurmuştu. Onun çığlığına rağmen fısıldayarak, "Sana sus demiştim." 

Raşel'i ittiğimde odanın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı ve içeriye önce Kılıç daha sonra diğerleri girdi.

"İyi misin?" diye sordu Kılıç beni baştan aşağıya inceleyerek, daha sonra bileğini tutup kıvranan Raşel'i görünce gözlerini sıkıca kapattı ve bana bir süre boş bir şekilde baktı.

"Tamam Raşelciğim, gel eline bir bakalım tatlım." dedi Lina bana tek kaşını kaldırıp bakarken Raşel ile konuşmaya ve onun hala attığı ufak çığlıkları susturmak için, "Ah bir şey yok canım. incinmiş gel krem sürelim." diye diye odadan çıkarttı.

"Ben şok." dedi Bora elini ağzına götürüp kısa bir şaşkınlığın ardından Lara'ya döndü, "Hadi gel biz şu bar dekorasyonuna devam edelim sevimsiz. Sonra Mira bana ne olduğunu anlatacak zaten."

Lara burnundan soluyarak, "Bu çocuk mal." dedi ve ikisi de gözden kayboldu.

Bizimle tek kalan Uraz kendi etrafında dönüp, "Eh bende sizi yalnız bırakayım bari, iyi hadi yine iyisiniz tek kaldınız." deyip güldü ve odadan çıkarken arkasından da kapıyı kapattı.

Annemin günlüğünü sıkıca tuttuğumda Kılıç, "Sana bir şey mi dedi?" diye sordu.

Akan burnumu çekip, "Annemin günlüğünü okuyordu, burası benim odam ve benim eşyalarım bu yaptığı son derece yanlıştı. Daha sonra kalkmış bana anneni çağır diyor..." derken sesim çatladı ve gözyaşlarım yeniden akmaya başladı, "Annem hakkında bilgi edinmesini istemedim sus dedim ama susmadı..."

Kılıç beni kollarının arasına alarak, "Tamam güzelim, tamam." deyip gözyaşlarımı sildi.

Kılıç'a sıkıca sarılırken günlüğü de sıkıca elimde tutuyordum, bu annemden bana kalan tek hatıraydı. Annemin kokusunun sindiği tek defter idi, anneme ne zaman dokunmak istesem bu defteri açıp sayfalarına dokunurdum, sanki onun saçlarında yeniden gezerdi ellerim. Çünkü bu deftere en son dokunan benim annemdi, başkasının dokunmasına da açmasına da asla izin veremezdim.

(Kılıç)

Mira odasında ki diğer önemli eşyaları almış benim odama yerleştirirken fazlası ile dalgın gözüküyor ve annesini özlüyordu. Tıpkı yıllardır beni dışarıya atıp tek başıma bırakmasına rağmen özlediğim annem gibi. Elbet her şey geçerdi, ama annenin eksikliğini kim kapatabilirdi ki?

"Küçükken sanardım ki büyüdükçe azlıyor dertler... Azalmıyormuş."

Mira'nın ellerini tuttuğumda Mira başını kaldırıp bana baktı ve eşyalarını dizme işine son verdi.

"Her şeyin üstesinden gelebiliriz." deyip gülümsedim, "Yeter ki sen elimi hiçbir zaman bırakma."

Mira başını sallamakla yetindiğin de elini bıraktım, o işine devam ederken bende odamdan çıktım.Merdivenlerden hızla inerek salona girdim ve elinde ki sargı bezine bakan Raşel'i gördüm. 

Raşel de beni görünce oturduğu yerden acı ile buruşturduğu yüzüyle ayaklandı, "Hoşlandığın kız cidden çok tuhaf Kılıç. O na gerçekten kötü bir şey demedim." diye konuya benden önce balıklama atladı.

Raşel'in karşısında ki yerimi alıp, "Hoşlandığım kız değil, aşık olduğum kadın. Ayrıca Mira'nın kişiliğini sorgulamaya kimse cesaret edemez ve sende etmemelisin. Mira'nın annesi yok, ve o defterin ilk sayfasında günlük diye yazıyordu, yazmasına da gerek yok aslında aklı olan her insan iki satır okuyup onun bir günlük olduğunu anlayabilir. Bir daha Mira'nın gözünden bir damla yaş akarsa Raşel. İnan bana sana bir daha böyle düzgün konuşmam."

Raşel şaşıran bir yüz ile kolumu tuttu, "Ah! Çok haklısın Kılıç." deyip başını pişman olmuş bir şekilde öne eğdi, "Bunu cidden bilmiyordum. Gidip Mira'dan özür dileyip beni affetmesini isteyeceğim. Onu cidden üzmüş olmalıyım."

Bir adım gerileyip Raşel'in elinden kurtuldum, "Yok onu üzecek kadar değerli bir insan değilsin onun hayatında. Sinirden ağladı. Hem bence ona pek yaklaşma inan sinirlenince beni bile korkutuyor." diye vurguladım.

Raşel zor bir şekilde gülümseyerek, "Ta... tamam o halde." diye mırıldandı.

"Ya çocuk seni bir gün öldürmekten korkuyorum."

"Lara beni kıskanmaya bir son vermelisin."

"Orangutan gibi yüzünün nesini kıskanayım be senin. Ergen."

Bora şen şakrak bir kahkaha atıp, "Ah, ah! Beni çekemediğini bu kadar belli etme."

Merdivenden duyduğumuz tartışma sesi ile merdivenin olduğu tarafa döndüğümde Bora ve Lara'yı gördüm. Her zaman kavga etseler de hep bir arada olmayı nasıl başardıklarını bilmiyordum, sanırım bu ikisinin de en büyük farkı buydu. 

İkisi de beni ve Raşel'i yan yana görünce Bora bana bakıp gülümseyerek, "Dur tahmin edeyim, Mira'nın akıttığı gözyaşının hesabını sormaya geldin, değil mi?" diye sordu.

Lara, Bora'nın omzunu sertçe tutarak, "Sanane be çocuk ne kadar meraklısın ya." diye kızdı.

"Ya bana çocuk deme."

"Sevimsiz."

Raşel gülerek, "Siz ikiniz çok tatlı ve komiksiniz." dediğinde Lara ve Bora aynı anda Raşel'e göz devirip ilerlemeye başladı. Evet, ikisi de Raşel den haz etmedikleri için, düşmanlarına karşı birlik olup onu alt etmesini çok iyi biliyorlardı.

"Durun, beni de işe bırakın."

Lara olduğu yerde durup topuklu ayakkabısının üzerinde kibarca bana doğru döndü, "Çok mütevazi bir kız cidden." diye mırıldandı alaycı bir ses tonu ile.

Raşel bana gülümseyerek, koltukta ki çantasını aldı Lara ve Bora'nın peşine takılıp evden çıktı.

Derince nefes verip koltuğa gelişi güzel bir şekilde oturdum ve ellerim ile alnımı ovalayıp gerginliğimi bir nebze olsun atmaya başladım.

Salona dolan topuklu sesinin ardından Lina'nın o kibar sesi duyuldu, "Raşel gitti mi?" diye sordu etrafa bakınırken.

Başımı olumlu anlamda sallayarak onu onayladığımda Lina elinde ki fazla çayı bana doğru uzatıp, "Al bakalım, karşılıklı çay içelim." dedi.

Gülümseyerek çayı aldımdığımda Lina da karşıma oturup, "Mira, Uraz'ın iş yerine ne zaman gidecek?" diye sordu.

"Biraz daha kendisine gelsin, aklım çıkıyor ona bir şey olacak diye. Bu çalışma işini de pek istemiyorum, sürekli gözümün önünde olmasını istiyorum."

Lina burnundan soluyarak, "Yapma Kılıç, ona sakın engel olma. Bırak istediği gibi yaşasın." deyip ekledi, "Senin kuralların doğrultusunda yaşayamaz."

"Tabii ki öyle ama istiyorum ki hep yanımda olsun."

Lina çayını masaya koyarak, "Bak aklıma ne geldi. Hep birlikte güzel bir yerde denize gidelim, orada çok eğlenebiliriz."

Başımı iki yana salladım, "Sence eğlenecek zamanda mıyız? Şu halimize bak."

Lina ayağa kalktı ve yavaşça yanıma oturdu, "Sakin olmayı dene. Hep birlikte daha fazla güç bulacağız. Biz bir aileyiz, hem bu tatil herkese fazlası ile iyi gelecek. Mira o kadar beyaz ki en son ne zaman doğru dürüst tatil yapmıştır sence?"

"Lina, bilmiyorum."

"Düşün o halde, Mira'nın dikişleri çıktıktan sonra kesinlikle gidelim. Teoman ve Asel'de gelsin, " deyip değişen yüz ifademe karşı, "Kılıç kabul etmek zor olsa da o sarı kağıdı Mira'nın cebine koyan Teoman. Seni korumaya çalışmak istemese sence böyle bir şey yapar mı?"

Ellerim ile yüzümü kapatıp onun haklı sözlerine karşı, "Lina..." diye mırıldandım.

"Pekala, hepimizin gücü var ve sende biliyorsun ki Teoman kötü bir insan değil. Bunu çok iyi hissedebiliyorum ve sende öyle."

"Evet, hislerim ile onun hislerini hissedebiliyorum, köpek gibi pişman ama yediremiyorum."

"Herkes hata yapar..."

"Ölebilirdim." dediğimde sesim son derece yüksek çıkmıştı. Lina his konusunda açık olmak gerekirse benden daha iyiydi bu yüzden bu sinirimin aslında ona değil, bu yaşananlara olduğunu anladığını biliyordum.

Lina yavaşça ayaklanıp elini omzuma koydu, "Seni anlıyorum Kılıç, ama eminim ki sende beni anlıyorsun."

Lina'nın omzumda ki elini bir abla edası ile tuttum, "Anlıyorum tabii Lina." dedim.

(Teoman)

Asel, koltukta yine uyuyakalmış ve onun için alıp getirdiğim meyveleri yememişti bile. Yarın Öykü doktora gidip Asel'in azar işitmesi lazımdı yoksa bu halde git gide zorlanacaktı. Koltuğun bir tarafında duran battaniyeyi alıp Asel'in üzerine örttüm ve onun yüzüne düşen saçları çekip küçük alnına bir öpücük kondurup gülümsedim.

Eğer Asel bu evde yaşamayıp yanımda olmasaydı, ölüden bile beter yaşayabilirdim. Ev onun sayesinde neşe buluyor, onun sayesinde huzur doluyordu. Birlikte ettiğimiz her kavga bile benim mutluluğum idi. Beni o kadar güzel seviyordu ki onda hiç hissetmediğim annemin sıcaklığını hissediyordum. İhtiyacım olan hissi Asel sayesinde en derinlerimde hissedip yeniden yaşayabilecek enerjiyi kendimde bulabiliyordum. 

Derin nefes alıp Asel'in önünde içi dolu olan tabakları elime alacağım sırada kapı çalmıştı. Çatılan kaşlarım ile kapıya baktım daha sonra ise hala yatan Asel'e. O uyanmadan hızla kapıya doğru ilerledim ve aynı hızla açtım.

Çatılan kaşlarım gerilmişti, şaşkınca Kılıç'a bakıp, "Mira iyi mi? Bir sorun mu var?" diye sordum.

Kılıç gözlerini devirip içeriye girecekken sertçe kolundan tutup durmasını sağladım, "Asel eve ayakkabı ile girilmesini haz etmiyor ve uyuyor. Onu uyandırma yüzüme karşı ne hakaret edeceksen şimdi buradan et." 

Kılıç bir süre durduğunda onun kolunu bıraktım, daha sonra Kılıç yine dış kapıya çıkıp, "Akşam Asel ile bize yemeğe davetlisin." dedi.

İrileşen gözlerim ile, "N... neden?" diye sordum.

"Öğreneceğin çok şey var, bu yüzden."

Başımı sallayıp onu onayladım ve yeniden sordum, "Tamam geliriz, Mira iyi mi?"

"Mira seni asla affetmeyecek."

Kılıç son sözünü söyleyip uzaklaştığında yumruk yaptığım ellerim ile kapıyı sessiz bir şekilde kapattım. İçeriye doğru gidip Asel'in yanında ki boşluğa bir kedi yavrusu gibi uzandım ve onun minik yüzünü seyre dalıp içimde Kılıç sayesinde oluşan vicdan azabı ile uyuyakaldım.

****

Asel odada hazırlanırken ben yarım saat öncesinden hazırdım bile. Mira'yı görüp annemin yadigarını uzaktan da olsa görüp, kokusunu içime çekeceğim için heyecanlıydım. Olduğum yerde ileri geri yürürken Asel nihayet merdivenlerden inip yanımda durdu. Rahat bir spor tarzı giyinmişti. Bu hamilelik sanırım psikolojiyi iyice bozuyordu çünkü Asel'e bunu aldığımda asla giymem demişti ama şimdi üstünden bunu çıkartmıyordu. Başımı iki yana sallayarak gülümsedim ve Asel'in elini tuttum.

"Ben gelmesem mi? Sürekli kusuyorum."

Asel'in elini daha sıkı tutup, "İkimiz içinde önemli bu, hem yarın şu kusmalar için doktora gideceğiz. Şu haline bak bir kilo vermişsin."

Evden çıkarken Asel huysuzca, "Ben bebeğimiz için elimden geleni yapıyorum. Yemek istemeyen o bende çok acıkıyorum." diye isyan etti.

Gülerek, "Bebek aç mı bırakıyor seni? Döveyim mi?" diye sordum.

Asel gözlerini devirip, "Öldürüyorsun beni." diye mırıldandı.

"Herkes sevdiğini öldürürmüş sevgilim."

Asel kolumu cimciklediğinde gülerek Kılıç'ın evininin dış kapısını çaldım.

Kapıyı bize tüm güler yüzlülüğü ile Lina açmıştı. Bu kadına cidden hayrandım, bu kadar zarif ve pozitif bir insan olmasına çok şaşıyordum. Uraz, psikolog olduğu için mi böyleydi yoksa doğuştan mı bilmiyorum ama Lina herkesin kesinlikle kanatsız meleğiydi.

"Hoş geldiniz." deyip beni ve ardından Asel'i öpüp içeriyi işaret etti, "Bizde sizi bekliyorduk sofraya oturmak için."

"Teşekkürler Lina." deyip ilerlediğimizde Asel kolumu çekiştirdi, "Çok yemek kokuyor, cidden böyle olmak zorunda mı?"

Asel'e bakıp, "Derin nefes almayı dene olur mu?" diye sorduğumda zor bir şekilde gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı.

Salona geçtiğimizde herkes salonda oturuyordu ve Mira da öyle, gülerek Bora'nın anlattıklarını dinliyordu. Yüzüne renk gelmiş, yüzünde ki yaraların çoğu kapanmıştı.

Göz göze geldiğimizde gülüşü solsa da bozmadı ve ayağa kalkıp Asel'e kollarını uzattı. Asel keyifle Mira'ya sarılırken Mira ona iyi olup olmadığını soruyordu.

Omzuma değen sert elle irkilerek Uraz'a baktım, bıyık altında gülerek, "Nasılsın çaylak?" diye sordu.

Başımı belli belirsiz sallarken, "İyi." diye yanıtladım.

"Kız isteme ne zaman?"

Kaşlarımı havaya kaldırdım, "Daha evlilik teklifi bile edemedim." diye mırıldandım.

"Acele etsen iyi olur. Güzel bir evlilik teklifini hak ediyor Asel."

Asel'e baktım, Bora ve Asel ile üçü öyle bir konuşuyorlardı ki her lafların da ayrı bir kahkaha atıyorlardı.

"Haklısın, eğer hepiniz bana bu kadar kızgın olmasaydınız yardım isterdim, ama buna yüzüm bile yok."

Uraz'a döndüğümde gözlüğünü çıkartıp tişörtüne sildi, "Öğrendin."Diye cevap verdi sakince, "Başın tehlikedeyken ne olursa olsun bize gelip yardım istemen gerektiğini. Bedeli ağır olsa da bu hayat dersi sana her zaman yeter."

Uraz'a hak verircesine başımı olumlu anlamda salladım, Lina neşeli sesiyle herkesi sofraya çağırdığında bahçeye kurulan büyük sofraya doğru yürüdüm.

Herkes sofraya oturduğunda karşımda Asel onun yanında ise Mira oturuyordu. Neyse ki Mira'nın yüzünü tüm yemek boyunca izleyebilecektim tabii Mira'nın yanında oturan Kılıç'ın bana karşı sert bakışlarını saymazsak.

Yanım boş olmasına rağmen bir tabak daha duruyordu, "Bu tabak fazla Lina." dedim yemekleri ikram eden Lina'ya doğru dönerek.

"Yok, orası Raşel'in yeri gelir şimdi. Bugün keki o yapmak istedi de." deyip bahçe kapısına baktı ve gülerek, "Geldi işte." dedi.

Omzumun arkasından gelen kişiye baktığımda yutamadığım tükürüğüm ile önüme döndüm. Eğer Raşel ile eski sevgili olduğumu Asel öğrenirse eminim ki beni öldürürdü.

Hayır her şey iyiyken ölmek istemiyordum! Bebeğim, eğer ölürsem babanı affet! Keşke o gün canım sıkılmasaydı da bu Raşel'e çıkma teklifi etmeseydim, ah hataların beden bulmuş haliyim resmen.

Hem bu kızın bu evde ne işi vardı? Ah iğrenç parfümünü yine sıkmış! Adımlar yaklaştıkça ölümümün de yaklaştığını hissedebiliyordum. Keşke şuan ölsem de bu sahneyi yaşamasam...

"Geldim, kusura bakmayın kek biraz geç oldu." dediğinde Raşel yanıma oturmuştu. Elim ile yüzümü çaktırmadan kapatıyordum, tüm yemek belki de beni görmezdi... Neden imkansız olsun ki?

"Bak Raşel, bu Asel..." dedi Lina güzeller güzelim Asel'i gösterirken. "Mira'nın en yakın dostu." diye eklediğinde Raşel gülümseyerek elini Asel'e doğru uzattı. Asel son derece sevimli bir şekilde gülümseyerek elini sıktığında birazdan gerçeği öğrenince içinden nasıl bir canavar çıkacaktı bende kestiremiyordum.

"Ve, bu da Asel'in gelecekteki kocası ayrıca..." deyip Mira'ya baktıktan sonra devam etti Lina, "Mira'nında abisi."

Raşel şaşkınlığını belli eden bir ses ile bana döndüğünde teslim olmuşcasına bende ona doğru döndüm.

"İnanmıyorum! Teo! Ciddi olamazsınız? Şaka falan mı bu?"

Keşke şaka olsaydı hatta sen keşke hiç olmasaydın Raşel...

"Siz? Tanışıyor musunuz?" diye sordu Lara imalı bir ses ile.

"Yaa." deyip ateş saçan gözler ile bana bakan Asel'e dönerek, "Öyle eski arkadaşız. O kadar eski ki ben çok unutmuşum." dedim.

"Eski arkadaş mı? Aşk olsun..." dedi Raşel elini omzuma koydu ve hevesle sofradakilere döndü, "Eski sevgiliyiz yahu biz. Bundan iki yıl önce tanışmıştık." deyip yan yan bana baktı, "Sen peşimden çok koşmuştun."

Kahkaha atarak kıp kırımızı olmuş yüzüm ile masada ki suyu kafama diktim, masada ki herkes gülmemek için kendisini bir hayli zorluyordu özellikle de Kılıç. Her halde bu durumdan daha kötü bir durumda cidden olamazdım ve Kılıç'ta bu anın tadını büyük bir zevk ile çıkartıyordu.

"Cidden hatırlamıyorum çok çok eski." deyip geçiştirmeye çalışsam da Raşel benim aksime daha çok anlatmaya başlıyordu.

"Ben eğitim için gitmiştim Bursa'ya orada bir barda tanışmıştık. Görseniz zaten orada Teoman'ı tanımayan yoktur. Her kızın sevgilisi olur kendisi." dediğinde öksürerek Asel'in öfke dolu gözlerine bakıyordum. Asel gözlerini kocaman açmış Raşel'in ağzından çıkan her kelimeyi dikkatlice dinliyordu.

"Zaten dört ay sürdü ilişkimiz, ben ayrılmak istedim çünkü gözü bir kız değil bin kız görüyordu. Peşimden çok koştu her gün aradı da dönmeyince o da vazgeçti. Şimdi de karşıma çıktı kader işte."

Zor çıkan sesimle, "Kötü şans kötü şans, kader değil." deyip Asel'in masada ki elini tuttum, "Ama meğer benim aradığım kadın Asel miş." deyip Asel'in elini öptüm.

Raşel sesli bir şekilde gülüp, "Aman aman, ayrılmayın." dediğinde Asel elimi sertçe sıkıp.

"Ayrılamayız biz, bebeğimiz olacak. Hem Teoman seninle sadece eğlenmiş. Eh, tabi eğlenilecek kız başka, evlenilecek kız başka." deyip yapmacık bir şekilde gülümseyip dişlerinin arasından, "Bora, Teoman ile yer değiş hemen! Teoman yanıma gel bebeğimiz yine seni özledi..." dediğinde Bora ve ben onun lafını ikiletmeden yer değiştirmek için ayaklandık, "Bebeğimiz, babasına çok bağlıda Teoman dokunmayınca ağrım oluyor."

Asel'in yanına oturduğumda Asel koluma girerek beni iyice kendisine çekti ve kulağıma, "Ölmemek için bana tek bir sebep söyle." dedi.

"Seni çok seviyorum sevgilim."

"Öldün!"

Lütfen desteklerinizi eksik etmeyin ♥

Çok yorumlu bölüm olsun, her yorumunuzu bekliyorum ♥

Sevgiyle kalın ♥♥♥♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top