- Bölüm 30 -

Hepinize Merhaba. Bölümler geç geliyor maalesef yazmayı bazen çok istiyorum ama abim de pc de oturmayı çoook sevdiği için pek elime alamıyorum... Bundan sonra daha hızlı yazıp erken bölümler atacağım. Sabrınız ve destekleriniz için teşekkür ederim. Yorumlar az olsa da yorum yapan herkese çok çok teşekkür ederim siz şahanesiz ♥

Keyifli okumalar. ☺ ♥


(Teoman)

"Hadi ama Asel, konuşmaktan önünde ki yumurtayı yiyemedin."

Sanki argo bir sözcük kullanmışım gibi yüzü asıldı Asel'in, onun asılan yüzüne bakıp dudaklarımı büzdüm. Hiçbir şey yemeden yaşamasından daha çok aniden değişen ruh halleri beni daha beter şaşırtıyordu. O na karşı, o kadar hassas ve titiz davranmalıydım yoksa sonunda ya ağlıyor ya da boyundan çok büyük bir sinirle bana bağırıyordu.

Asel bana cevap vermeden sofradan kalktı ve elini karnına koyarak koltuğa oturdu, hiç bitirmediği yemek tabağına bakıp derince nefes verdim. On beş kilo alması lazımken, kilo veriyordu! Onun yemesi için ne yapmalıydım? Nerede hata yapıyorum? Sorularım cevapsız kalırken sudan bir yudum aldım. Tüm bunları bir kenara koyarak sakince ayağa kalktım ve  gülümseyen yüzüm ile Asel'in yanına oturup ellerimi onun saçlarında gezdirmeye başladım.

"Ne yemek istiyorsun? Tost yapmamı ister misin, böyle bol kaşarlı. Uzadıkça uzayan..."

Anlatırken benim ağzım sulanmıştı ama Asel'in sadece yüzü buruşmuş ve bu teklifimden iğrenmiş bir şekilde yüzünü ekşitmişti.

"Ben tost falan istemiyorum..." deyip başını önüne eğdi, "İştahım yok Teoman. Senin evinde kalıyorum... ailem ile aram kötü. Karşı evde en yakın arkadaşım yaşıyor ama senin ile evleneceğim için bana kızgın." deyip dolmaya başlayan gözleri ile gözlerime baktı.

"Bebeğim olacağını biliyor, ama yanıma bile gelmedi."

"Hastaneden çıkalı üç gün oldu Asel. Ona zaman tanımamız lazım, üniversite sınavına giremediği için hayal kırıklığı yaşıyor ve eminim ki hala şoktadır..." deyip Asel'in karnında duran eline bende elimi koydum, "Bu ufaklığı öğrendiği için."

"Peki ya ailem?"

Asel'in omzundan tutup kendime çektim ve göğsüme bastırdım, "Evet, zor zamanlardan geçiyoruz ve bizim üçümüzden başka şuan kimsemiz yok. Bu yüzden güçlü olmalısın eminim ki annen bir kaç gün içinde kapımızı çalacaktır. Seni affedecek herkes Asel, Mira'da öyle. Şimdi yemek yeyip içinde ki aç kurt'u doyur."

Asel koluma vurarak, "Ya! Bebeğimize kurt deme!"

"Ne deyim? Adı bile yok! Hem o kadar küçük ki kurtlara benziyor."

"Bebeğimizi o pis kurtlara benzettiğine inanmıyorum..."

"Fasulye mi deyim?"

"Sen bir şey deme Teoman!"

"Tohum?"

"Sus!"

(Mira)

Kılıç'ın yatağında uzanırken yaşadığım onca şeyi düşünüyordum, her şey daha fazla belirginleşmiş ve tam anlamıyla her anı hatırlamaya başlamıştım. Hatırladıkça da her yaram yeniden kanamaya başlamış ama ben kan kaybından ölmemiş sanki eskisinden de güçlü olmamı sağlamıştı.

Beni tek yıkıma uğratan hayallerim mahvolmuş olmasıydı. Onca zaman hazırlandığım üniversite sınavıma girememiştim, evet buna fazlası ile üzülmem gerekiyor fakat o uçurum kenarında yaşadığım şeylerden sonra üzüntüm geçiyordu. Eğer gitmeyip o sınav girseydim şuan gizli bölmede spor ile uğraşan Kılıç olmaya bilirdi.

Düşüncesi bile kahrederken, gerçeği olsa herhalde ölürdüm.

Ama pes etmeyecektim, Uraz'ın yanında yardımcısı olarak çalışacaktım hem psikoloji ile ilgili bir şeyler öğrenecektim hemde üniversite sınavı için yeniden çalışmaya başlayacaktım. Tabii bunlar sadece hayaldi ve hayal - hakikat hiçbir zaman uyuşmuyordu... Yinede umudu cebimizden eksik etmemeliyiz.

Uzandığım yerden yavaşça doğruldum ve perdeyi açarak karşımda ki Teoman'ın evine baktım. Asel o evdeydi ve Asel... hamileydi. Mutlu olamıyordum aksine çok sinirleniyordum çünkü ölebilirdi canımdan çok sevdiğim dostum göz göre göre ölüme gidiyordu ve ben buna sebebiyet olan Teoman'dan nefret ediyordum.

Teoman evden çıktığında perdeyi çektim ve perde arkasından onu izlemeye başladım. Park ettiği motoruna bindi ve son hız gaza köklenip ilerledi. Kaskını yine takmamıştı, onu her zaman uyarmama rağmen beni dinlemiyordu! Birisi ona motora kasklı binilmesi gerektiğini öğrenmeliydi.

Yavaş adımlarım ile kapıya doğru ilerledim ve kapı kulpunu tuttum.

"Nereye bakalım."

Şakaklarından ter akan Kılıç bana doğru yaklaşıp omzunu açmak istediğim kapıya yasladı ve göz kırptı.

Onun bu tatlı hallerine göz devirdim, "Asel'e uğrayacağım."

"Mira, Asel'in tek suçu yenik düştüğü kalbi. Eğer ona evlilikten vazgeçirmeyi veya bebeğini al demek için gidiyorsan gitme çünkü bu Asel'i yaralar. Zaten bebeğini de aldıramaz, yoksa ölür."

"Asel her iki türlüde ölecek, değil mi?"

Kılıç dudağımın kenarında duran saçlarımı kulağımın arkasına atıp yanağımı okşadı, "Onun için savaşacağız, ölmeyecek."

Boğazımı oturan yumruyu yutarak, "Ben her şeyi yapmaya hazırım." dedim.

Kılıç yarama dikkat ederek sarıldı, "Biliyorum seni güçlü kadın."

****

Asel, köpek görmeyi geçtim köpek seslerinden bile korktuğu için Teoman köpekleri götürmüştü. Bu sayede rahatlıkla ilerleyip o korkunç ve büyük köpeklerin gittiğine seviniyordum.

Kapının önünde durdum ve kapıya uzunca baktıktan sonra zile bastım, kısa süre içerisinde kapı açıldığında elinde ki peçete ile ağzını silen ve rengi kaçmış bir şekilde duran Asel'i gördüm.

"İyi misin sen?" dedim içeriye dalıp onun koluna girerek. Asel donuk bir ifadeyle sadece yüzüme baktığında, "Asel, sana diyorum." diye sarstım onu.

Asel tiz bir çığlık atıp kollarını bana doladı ve hıçkırıklar içerisinde ağlamaya başladı. Gözlerimi sıkıca kapatıp bende aynı şekilde ona sarıldım çünkü ikimizinde birbirimize ihtiyacı vardı. Ah Asel milyarlarca insan arasından neden Teoman? Hadi Teoman oldu neden hamile kaldın? İçimde ki soruları bir köşeye itip Asel'e daha sıkı sarıldım.

"Affet beni Mira." dediğinde onu daha sıkı sardım.

"Şşşş, tamam güzellik bak affettim. Unuttum. Buradayım."

Asel benden uzaklaştığında gülümseyerek onun gözyaşlarını sildim ve birlikte salona gidip koltuğa yan yana ve el ele oturduk.

Asel gözyaşlarını silerken ben onun karnına bakıyordum.

"Ne kadarlık?" diye sordum henüz şişmemiş olan karnına bakarak.

"Bir ayı tamamladı."

Gülümseyerek Asel'in karnına elimi koydum daha sonra asılan yüzüm ile ciddileştim ve elimi çekip saçlarımı düzelttim.

"Asel, bazı şeyleri bilmen-"

"Öleceğim gibi mi?" dedi Asel bıkkınlık dolu bir ses ile, "Teoman her şeyi anlattı." deyip derince iç çekti, "Bebeğim ve ben tehlikedeyiz ama benim ölmem sorun değil. Tek istediğim bebeğim yaşasın, anlıyor musun?"

Başımı önüme eğip, "Eğer ikinizden birinizi kurtarma şansımız olursa Asel..."

"Elbette bebeğim olacak bu kişi Mira! Aksi olursa benim yaşamam da uzun sürmez."

Çatık kaşlarım ile Asel'e döndüm, "Sakın böyle düşünme" diye uyardım, "İkinize de bir şey olmasına izin vermeyeceğiz. Sen ve bebek iyi olacaksınız."

Asel gözyaşları arasında, "Duydun mu bebeğim, yalnız değiliz demiştim. Baban ne kadar üçümüzden başka kimse yok dese de bizim arkamızda bir çok insan var."

Asel'in karnı ile konuşmasını şaşkınlık ile izledim çünkü bu durum ciddi anlamda bana tuhaf gelmişti. Asel bu halimi anlarcasına gülümsedi, "İçimde bir can taşıyorum Mira, bana ait ve bunun olması çok mucizevi bir şey. Bu his hangi cümleye sığar bilmiyorum ama bu ufaklık karnıma sığmasını çok iyi biliyor."

Asel güldüğünde bende gülümseyerek onun sırtını sıvazladım, "Kilo vermişsin, daha fazla yemen gerek biliyorsun, değil mi?"

Asel yüzünü buruşturup, "Yemek kelimesi bile midemi bulandırıyor! Teoman sürekli peşimde yemek yemeğe zorluyor." deyip keyifle gülümsedi, "Şimdide canım künefe çektiği için almaya gitti."

"Canına oku onun Asel, olur mu?"

"Neden sen canına okumuyorsun? Biliyorsun ne yaşanırsa yaşansın o senin abin."

Konuşmayı bitirmek istercesine ayaklandım, "O benim abim değil artık ama senin kocan olacak, eğer senin canını yakarsa bende onun canını yakarım çünkü sen benim kardeşimsin Asel."

Asel de yavaşça ayağa kalkıp bana sarıldı, "Sende öyle Mira."

****

Akşam Bora'nın ısrarı üzerine bara gelmiştik ve yine tıka basa doluydu. Açık olmak gerekirse bu işin bu kadar iyi olacağını düşünmemiştim ama sanırım Bora ve arkadaşı buraya fazlasıyla emek veriyorlardı. Lara yeni tanıştığı bir erkek ile konuşurken Uraz ve Lina dans pistinde dans ediyorlardı.

Ben de yanımda sadece alkolsüz şeyler içmeme izin veren Kılıç ile oturuyordum. Onu dalgın bir şekilde insanları izlerken görüp aramızda ki ufak oturma mesafesini yanına iyice yaklaşarak kapattım.

"Sen ne zaman dalgın olsan bir sorun çıkıyor Kılıç. Şimdi anlat bana bilmediğim ne var?"

Kılıç kuruyan dudaklarını ıslatıp her zaman ki gülümsemesi ile, "Sorun yok hayatım." dedi.

"Bak Kılıç, eğer bana anlatırsan sorununu birlikte çözebiliriz. Lütfen."

Kılıç yanağımı öperek başını başıma yasladı, "Hayır güzelim, sorun yok."

Omuz silkip, "Umarım." diye cevap verdim.

Gözlerim herkesin üstünde geziyordu ve herkes çok mutluydu. Kızlar Bora ile sürekli fotoğraf çekilip onu öpüyordu eh tabii Bora bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Aksine ünlü birisi gibi hissedilmek onun tatmin edip iyi hissettiriyordu. Bakışlarım son olarak giriş kapısına ve  içeriye giren sarı saçlı ve boyu baya bir uzun olan bir kıza takıldı. Telaşlı bir şekilde etrafa bakınıyor ve birini ararcasına gözleri yerinde durmuyordu. Duru bir güzelliği vardı benim ile göz göze gelince bakışımı ondan çektim ve yorgunca gözlerimi kapattım. Kızı sapık gibi izlediğimi bilmesini istemiyordum.

"Merhaba Kılıç."

Gözlerimi açtığımda o sarışın kız tamda karşımda duruyordu. Hızla doğruldum ve haberim olmadan çatılmış kaşlarım ile Kılıç'a baktım. Kılıç da benim gibi çatmış kaşlarını kıza bakıyordu.

"Adımı nereden biliyorsun? Kimsin?" dedi boğuk bir sesle.

Kız saçlarını geriye doğru savurup, "Ben Akif'in manevi kızıyım. Babam gelemedi bu yüzden beni yolladı."

"Akif iyi mi?"

"Evet, seninle konuşmam lazım." deyip beni süzdü ve ekledi, "Özel olarak." dediğinde yumruk yaptığım elimi iyice sıktım.

"He birde kız arkadaşın vardı babam dedi onuda getirmelisin, onunla da konuşmalıyız."

Dişlerimin arasından, "Kız arkadaşı benim zaten!" diye sesimi yükselttim.

Kız gülümseyerek, "Ah pardon ben cidden şey..."

"Neyse ne! Bizimle konuşman gereken konu neymiş?"

Kılıç sakin olmam için elimi tuttuğunda tırnaklarımı onun eline geçirip sıktım.

Kız bakışını yeniden Kılıç'a sabitleyip, "Bunu bence evde konuşalım."dedi.

****

Adını bile bilmediğimiz ve Kılıç'ın peşinden ayrılmayan kıza Lina kek ikram etmişti. Keki güzelce yerken Lina'ya da iltifatlar yolluyordu 'kek çok güzel olmuş' diye. Lina sevinirken ben yapmacık olan bu kıza hiç ısınamamıştım. Nihayet keki masaya bıraktığın da hepimiz onun konuşmasını bekliyorduk.

"Babamın dediğine göre Kılıç iki ay sonra gözetime alınacakmış. Çetin rahat çünkü bebeğin doğmasına 9 ay var ama işini erken halletmek istiyor." dedi kız Kılıç'a bakıp derin bir nefes alarak, "Seni görmeye de gelecektir. Buraya ona bunlardan haberin yokmuş gibi davranmalısın."

Kılıç başını sallayıp onu onayladı, "Anlıyorum."

Kız boğazını temizledi, "Ve..." dedi ve dudaklarını diliyle ıslatıp ekledi, "Sevgili olduğumuzu söylemeliyiz. Yani Kılıç'ın sevgilin benmişim gibi. Eğer bunda inandırıcı olursak Baybars'ın yalan söylediği anlaşılır ve Çetin onu öldürür."

Hızla araya girdim, "Baybars aptal değil! Beni gördü ve Kılıç'ın kiminle sevgili olduğunu gayet iyi biliyor!" deyip ekledim, "Hem senin benden farkın ne ki? Senle Kılıç sevgili rolü yapınca ne olacak? Çetin bu sefer ortada olmayan bebeği senden oldu sanacak?"

Kız benim aksime daha sakin bir sesle, "Amacımız da sizin sevgili olmadığınızı kanıtlamak. Baybars'ın sizin sevgili olduğunuza dair hiçbir kanıtı yok. Hem beni ve Kılıç'ı el ele görünce Baybars da araya sıkışıp korkacak, ne olduğunu şaşıracak ve Çetin beni tanıyor. Ben hamile kalamam rahmimi aldılar." dedi.

Son sözü üzerine salonda hiç olmadığı kadar derin uzun ve korkutucu bir sessizlik yaşandı. Kimse ne diyeceğini bilmiyor ve artık bu işin hangi boyuta ulaşacağını kestiremiyorlardı.

Salonda uzun sessizlik sonunda bir ses duyuldu"Çetin ne zaman gelir?" diye sordu Kılıç bu konuşmalardan rahatsız olmuş bir ses ile.

"Bilmiyorum, babam bundan sonra burada yaşamamı söyledi."

Lara ıslık çalarak ayağa kalktı ve gülerek, "Kılıç'ın kuması olacak desenize." diye mırıldandı.

Öfke ile Lara'ya baktım. "Lara!" diye uyardım.

Lina da oturduğu yerden ayaklanıp kızın omzuna dokundu, "Gel tatlım sana başka bir kek daha vereyim." deyip kızı mutfağa doğru götürdüğünde sinirle bende ayaklandım ve Kılıç'a baktım.

"Neler olduğunu anlat!" diye bağırdım, "Hemen!"

Herkes Kılıç'a baktığında o geriye doğru yaslanıp içine ihtiyacından fazla bir nefes aldı.

"Çetin, özel güçlü insanların hamile kalmasına karşı. Bu yüzden hamile kalan kimse onu öldürüyor soy ilerlemesini durdurmak için. Evet Mira hamile değil ama Asel hamile ve Çetin etrafımda ki sizleri araştırıp gerçeği öğrenebilir. Daha sonra Asel için büyük tehlike olur. En azından doğum yapana kadar onu saklamalıyız."

İleri geri yürürken öfkeden tırnağımı yiyordum, "Yani Cidden sevgili olacaksın o kız ile öyle mi? Adını bile bilmiyoruz."

Kılıç sinirle, "Ne sevgilisi Mira? Bu sadece onları inandırmak için inan ki büyük bir tehlikedeyiz. Bak bu işe bu pislik Teoman yüzünden girmezdim inan bana sadece senin ve Asel için istiyorum.  Bunu ikimizde Asel için yapıyoruz. Onu ölüme terk edemeyiz."

Sinirden küplere binerken öfkem yüzüme de karışmıştı. Masanın üstünde ki vazoya tekme atıp kırılma sesleri arasından kuvvetli bir çığlık attım ve öfkemi sertçe kustum. Çünkü başka çare yoktu ve benim bunu kabullenmem beni öldürmekten de beter ediyordu.

"Lanet olsun!" dedim odama doğru çıkıp arkamda ki şaşkın ve olayı hala anlamaya çalışan insanları bırakarak.

Kapıyı kitleyip çalışma masama doğru yürüdüm ve elime ne gelirse hepsini gelişi güzel bir şekilde her yere attım. Öfkem geçmiyor içimi tırmalayıp beni daha fazla öfkeye teslim ediyordu.

Kilitlediğim kapım açılmaya çalışıldığında öfke ile bu sefer o yöne doğru fırlatmaya başladım eşyaları, "Defol Kılıç!"

Kapı açıldığında fırlattığım kalın test kitabı Kılıç'ın yüzünü son anda sıyırdı.

"Sorunun ne?" dediğinde kalem kutumu aldım tam Kılıç'a doğru fırlatacağım sırada Kılıç yanımda bitip havadaki elimi tuttu.

Dişlerinin arasından, "Sorunun ne?" diye yeniden sordu.

"Sorun ne biliyor musun? Sorun lanet olası bir işin içinde olmamız, ufak bir hatada Asel'in ve bebeğin ölmesi! Tek kan bağım olan abimin hepimizin hayatını mahvetmesi! Sürekli kötü insanların pençesinin ensemizde olması ve hiç tanımadığımız kızın bu evde yaşayıp senin sevgilin sıfatının altına girmek için resmen can atması. Kaybettiğim hayallerim... her şey anlıyor musun? Her şey sorun!"

Kılıç elimi yavaşça bıraktığında kalem kutusunu sertçe yerine koydum. Boğazıma dizilen yumruları yutarak yatağıma güçsüz bir şekilde oturdum. Oysa bu sabah kendimi güçlü hissederken şimdi ağır bir şekilde kendime mağlup olmuştum. Dikiş atılan yerimin ağrısı vücuduma yayıldığında derin bir nefes aldım.

"Bak güzelim." Dedi Kılıç karşımda durdu ve dizlerinin üzerine çökerek ellerimi tuttu. "Asel ikimizinde kardeşi gibi ve biz onu kurtarmak için bunu yapmak zorundayız. Mira, özel gücüm ile her şeyi yapabilirim ama inan bana, bu bebeği hayatta tutmak için özel gücüm bile yetmiyor. Aslan, şanslıydı o zamanlar çok eskiydi her şey ama şimdi öyle değil, Aslan bu devirde bir çocuk yapsaydı onu tek başına yaşatamaz idi. Ama biz birlik olursak bebekte, Asel de yaşar."

Gülümseyerek ellerimi öptü, "Kalbimin ve ruhumun senden başkası ile birlikte olamayacağını biliyorsun. Kıskanmanın sırası değil, savaşmanın sırası."

"Gücüm yok Kılıç..."

Kılıç doğrulup yanıma oturdu ve beni kollarının arasına aldı, "O halde sadece bana sarıl ben senin gücün olurum."

"Peki bu savaş ne zaman bitecek."

Kılıç beni daha çok kendisine bastırdı, "Sonunu inan bende senin kadar merak ediyorum." 

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN ♥

Bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler?

Sevgiyle kalın ♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top