- Bölüm 28 -

Veee Selam ♥

Bu bölümden sonra bir süre wattpad'e giremeyeceğim iki hafta süren bir sınav sürecim var ve ben 29. bölümü yazmadım. :( Ama elimden geldiğince hızlı ve güzel yazmaya özen gösterip bunu telafi edeceğim ♥ Hepinize sınavlarda bol şans diliyorum şimdiden...


(Mira)

Sonunda yarın bu hastaneden kurtula bilecektim ama henüz tam yürüyemiyordum çünkü bacağımın ağrısı buna fazlası ile engel oluyordu. Aras doktor zamanla geçeceğini söylediği için bunda pek bir sorun yoktu ama benim asıl istediğim abim ve Asel'in düğününe kadar daha sağlıklı olabilmekti.

Teoman ve Asel'in anlattığına göre bir aydan bile kısa bir süre içinde evliliği gerçekleştirmeyi düşünüyorlar. Bu kadar acele olmalarında ki sebebi sorduğumda ise beni yanıtsız bırakıyorlardı. Ben bunu bazen birbirlerine deli gibi olan aşkına veriyorum, bazende buna mecbur olmalarına.

"Mira, ben geldim."

Gülümseyerek içeriye giren Bora'ya baktım. Tuhaf enerjisi ve sürekli konuşması ile onunla arkadaş olduğuma mutluydum, bana kendimi iyi hissettirmesini çok iyi biliyordu.

"Hoş geldin Bora."

Bora komik bir şekilde sekerek yanıma geldi ve yatağıma oturdu, "Dırırım," deyip otuz iki diş güldü, "Yarın çıkışını kutlayacağız benim barım da."

Şaşkınca, "A-a barın mı var?" diye sordum.

Bora'nın gülen yüzü solarken, "Evet, var." diye yanıtladı.

"Tamam, Aras doktora da haber ver ona bir can borçluyum."

Bora kızgınlıkla, "Can borçlu falan değilsin Mira! O bir doktor ve işi bu. Eğer birine can borçlu olman gerekiyorsa bu kişi Kılıç olmalı. Uçurumdan aşağıya düşerken hiç düşünmeden peşinden o atlayıp daha kötü düşme diye o sper etti kendisini."

"Peki o zaman Kılıç'a neden bir şey olmadı?" Sorum ile Bora kuruyan dudaklarını ıslatıp öksürdü.

Kapı sesli bir şekilde açıldığında Bora gitmeye can atar bir şekilde ayaklandı, "Tamam, o halde yarın akşam barda görüşürüz." dedi.

Kapıya doğru bakmama gerek yoktu gelen kişi tabii ki de Kılıç'tı.

Bora, Kılıç ile vedalaşıp odadan çıktığında Kılıç sessizlik içerisinde kanepeye oturdu ve bakışlarını yere sabitledi.

Onun bu derece bitik haline içim acımıştı, "Kılıç?" dediğimde parlayan gözleri ile hızla gözlerime baktı.

"Üzgünüm," dedim yüzüm mutsuz bir hal alırken, "Eski Mira olsa ne derdi veya ne yapardı bilmiyorum ama elimden sana üzgün olduğumu söylemekten başka bir şey gelmiyor."

Kılıç oturduğu yerden doğrulup yatağımın köşesine oturdu ve ellerimi sıkıca tuttu.

"Sen hala aynısın Mira." dedi gülümseyerek, "Seninle tanıştığımız ilk günkü acımasızlığın aynısını yapıyorsun. Senin sevgini kazanmak kolay olmadı ve şimdi yine kolay olmayacak. Ama Mira bunu şimdi hatırlamasan bile çok iyi bildiğin bir şey var; bu kalp..." deyip elimi yavaşça göğsünün üzerine koydu, "Seninle birlikte ölüp, seninle birlikte yaşam bulabilir."

Kapı açıldığında içeriye doktor Aras girdi. Hızla elimi Kılıç'ın elinden çektim, sanki Kılıç'ın elini tutmam doktor Aras tarafından yanlış anlaşılacakmış gibi hissettiğim için Kılıç'a karşı büyük bir şekilde suçluluk duygusu duydum.

Kılıç'ta bunu fark edip daha demin ki gülen yüzünü büyük bir sinire bıraktı.

"Mira, daha iyisindir umarım."

Gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladığımda doktor Aras'ın asistanı tansiyonumu ölçtü.

"Yarın çıkacağım, değil mi?" diye sordum mutluluk ile gülümserken.

"Evet, ama dikişlerin 15 gün sonra çıkacak Mira. Bu yüzden çok dikkatli olman lazım."

"Tabii doktor bey, çok iyi bakacağım kendime söz."

Doktor Aras bana göz kırptı ve Kılıç'ın yüzüne bile bakmadan odadan çıktı.

(Kılıç)

Mira derin uykusuna yattığında kanepeden kalkıp boşta kalan küçük yere uzandım ve başımı Mira'nın omzuna koyup boynuna bir tane öpücük bıraktım.

"Seni çok özledim Mira, bana aşk ile bakan gözlerini deli gibi özledim. On yaşında sokağa ilk atıldığım gün annemi görmeyi ona sıkıca sarılmayı ne kadar istiyorsam bu kadar çok istiyorum beni hatırlamanı. Lütfen beni hatırlamaman imkansız olmasın."

Mira'nın omzuna başımı koyup gözlerimi kapattım ve onun huzur dolu kokusunu içime çekerek uzun süre sonra derin bir uykuya yattım.

(Mira)

Omuzum da ki ağırlık ile gözlerimi araladım, kafamı ağrıyan omzuma çevirdiğimde başımda gördüğüm kafa ile gözlerim irileşti. Belime dolanan eli alıp bakıp kaşlarımı çattım; Kılıç!

"Hey sen!" deyip eli belimden çektim ve dirseğim ile Kılıç'ın göğsüne vurdum. Kılıç mırıldanarak beni daha sıkı sardığında acı ile bağırdım. Kılıç saniyede ayağa kalkıp, "Mira iyi misin?" diye sordu.

"Canımı yakmakta üstüne yok! Dikişlerim olduğunu ne çabuk unutuyorsun sen."

Kılıç alt dudağını ısırıp, "Özür dilerim sevgilim, çok özür dilerim canın çok yandımı!"

Sinirle burnumdan soludum, "Bana sevgilim deyip durma!" diye bağırdığımda içeriye doktor Aras girdi.

"Günaydın Miracığım." dedi ama lafını tamamlayamadan Kılıç, Aras'ın yakasından tutup havaya kaldırdı ve duvara sert bir şekilde yapıştırıp yüzüne yumruk attı.

Korku ile ayağa kalkıp, "Kılıç dur ne yapıyorsun?" diye bağırdım ama o beni durmadan Aras doktoru dövmeye devam ediyordu.

Aras doktordan çıkan acı inlemeler beynimde sinyale yol açtığı zaman Kılıç'ı durdurmak için kolunu tutmaya çalıştım. Tam Kılıç'ın tutcağım sırada Kılıç'ın geriye doğru gelen kolu burnuma sert bir şekilde çarpıp dengemi bozdu ve yere sert bir şekilde düşmemi sağladı.

Acı çığlığım içinde Kılıç bana doğru dönüp, "Mira..." diye mırıldandı.

Karnımdan ve burnumdan akan kan ile birlikte acı vücuduma yavaşça yayılmaya başladığında burnumun ağrısı yüzünden tutamadığım gözyaşlarım gözlerimden akmaya başladı.

"Çık şuradan!" dedi Aras doktor yanıma yaklaşıp kanayan karnımda ki yaraya bakmak için tişörtümü yavaşça sıyırdı.

"Yeniden dikiş atılması lazım..." deyip kendi burnundan akan kanı elinin tersiyle sildi ve beni kucağına alıp yatağa yatırdı daha sonra ise yardım getirmek için koşarak odadan çıktı.

Kılıç pişmanlık dolu bir şekilde yanıma yaklaşırken elimle sızlayan burnumdan akan kanı silmeye çalışıyordum. Kılıç hemen masada duran peçeteyi aldı ve dudağımın üstünde ki akan kanları silmeye başladı, peçeteyi sert bir şekilde onun elinden alırken, "Git buradan Kılıç!" diye sesimi yükselttim.

"Mira senin canını yakmak bu dünyada isteyeceğim son şey, senin arkamda durmaman, kavgaya karışmaman lazımdı."

Öfkem artarken, "Suç bende öyle mi? Gözümün önünde Aras'ı dövüyordun izlese miydim?"

Kılıç ne diyeceğini şaşırmış bir şekilde bana yaklaştı, "Mira, bana şu adamı savunma."

Gözlerimi devirip emin bir şekilde devam ettim, "Git buradan Kılıç! Git artık."

Kılıç yalvaran gözler ile, "Gidemem Mira, yapma bunu."

Sabrım artık yeterince taşmıştı bu yüzden bir anlık öfke ile elimi kaldırıp Kılıç'ın yüzüne sert bir şekilde tokat attım ve irileşen gözlerim ile onun bir santim bile oynamayan yüzüne baktım.

Aras doktor elinde aletleri yanında hemşire kadın ile geldiğinde Kılıç benden uzaklaşıp sıktığı cüssesi ile ayakta beni izlemeye devam etti, sanki daha demin ona hiç vurmamışım gibi duruyordu. Elimi yanaklarıma götürüp akan gözyaşımı silerken sesli bir şekilde yutkundum vurmak istememiştim, gerçekten vurmak istememiştim...

(Kılıç)

Lara ve Lina odaya girdiği anda Mira'yı bırakabileceğim birisi olduğu için içim rahat bir şekilde odadan çıktım ve bu hastaneden uzaklaşabildiğim kadar uzağa gitmek için ilerledim.

"Kılıç!" diye arkamdan bağıran Uraz'ı umursamadan sinirden titreyen vücudum ile yürümeye devam ettim. Uraz'ın peşimden koşan ayak seslerini duysam da duymamazlıktan gelip adımlarımı hızlandırdım. Yalnızlığa ihtiyacım vardı ve bu ihtiyacım için Uraz dahil kimsenin yanımda olmaması lazımdı.

"Kılıç bekle beni ne bu halin?"

Uraz'ı umursamadan karşıdan karşıya geçtim ve boş arazinin birisine girdim.

Uraz kolumdan tuttuğunda öfke ile Uraz'ı ittim, "Bak Uraz incinen ayağın yeni düzeldi, birde ben incitmeden git başımdan." diye bağırdım.

"İstersen kır Kılıç ama seni bu halde bırakıp gitmemi bekleme."

Titreyen çenem ile birlikte, "Ne lan? Ne var halimde?" diye bağırdım.

Uraz gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve elini omzuma koyup sıktı, "Hadi Kılıç, hadi kardeşim gel sakince konuşalım."

Uraz'ı ittirip, "Yalnız bırak beni Uraz yalnız bırak." diye bağırdığımda gözümde biriken gözyaşlarım yere damladı. Uraz aksine beni bırakınca yok olacakmışım gibi sıkıca sarıldı ve sıkıca tuttu.

"Acıyor lan çok acıyor, kalbim çok acıyor! Ben ilk defa ailemi kaybettikten sonraki çaresizliği hissediyorum Uraz. Bu acının tarifini sana nasıl anlatayım!" diye bağırdım gözyaşlarımın arasından.

Uraz beni daha sıkı tutup, "Ağlamak ayıp değil Kılıç, ağla." dedi ve bana sıkıca sarıldı.

(Mira)

Bu gece hastanede yanımda Teoman kalıyordu çünkü Kılıç gittiğinden beri geri gelmemişti. Yüreğimde hissettiğim sızı ile yatağımda yatmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Aklıma sadece ona attığım tokat geliyor ve bu beni mahvediyordu.

Sanırım sonunda istediğim olmuştu ve benden uzaklaşmıştı ama ya hafızam geri geldiği zaman? O zaman şimdi ki kadar onsuzluğa dayanabilecek miydim ki?

Kanepede uyuyan Teoman'a baktım ve sessizce ayağa kalkıp yatağa tutunarak ve duvarlardan destek alarak cama doğru yürüdüm. Camdan dışarıya bakıp başımı göğe kaldırdım parlaklığı belli olmayan silik yıldızlara bakarken elim ile başıma vurdum, "Hatırla Mira ne olur artık hatırla boş bir kazandan ibaret olmak istemiyorum! Hatırla."

Derince nefes verdim ve bakışlarımı aşağıya doğru indirdim. Bankta tek başına oturan Kılıç ile göz göze geldiğimde aralanan ağzım ile elimi cama koydum.

Gitmemiş...

Kılıç bakışlarını benden çekip yere çevirdiğinde onunla konuşmam gerektiğini hissediyordum. Ona hayatımdan çıkmamasını söyleyecektim çünkü hafızam yerine geldiğinde ve ona karşı hislerim netleştiğinde Kılıç'ı kaybetmenin pişmanlığını yaşamak istemiyordum.

Üstüme hiçbir şey almadan odadan çıktım ve asansöre binip ineceğim kata bastım. Neyse ki asansörü durduran kimse olmadığı için hızla ine bilmiştim. Asansörden indikten sonra çıkış kapısına doğru yürüdüm ve hastaneden çıktım.

Hastane bahçesine göz atıp ilerlediğimde Kılıç'ın oturduğu bankın boş olduğunu gördüm. Şaşkınlık ile etrafıma iyice bakındım ve yürümeye devam ettim.

Asılan yüzüm ile son kez etrafa son gezdirdim ama Kılıç'a dair bir iz bulamadım.

"Şşş kaçak." Kulağımın dibinde duyduğum sesle irkildim, hızla arkamı döndüğümde Aras doktor düşmemem için belimden kavrayıp beni kendisine çekti.

Zoraki gülümseme ile geri çekildiğimde Aras doktor boğazını temizledi, "Ne yapıyorsun bu bahçede, hemde benim haberim olmadan?"

"Senden izin mi alacaktım doktor?" dedim gerçeğe yatkın ama alaycı bir şekilde gülerken.

Aras doktor üzerine geçirdiği ceketi çıkartıp omuzlarıma koydu, "Hava soğuk ve üstünde ki ince. Hasta olma."

Çekingen bir şekilde başımı sallarken, "Sağ ol." diyebildim. Aras doktor bu utangaç halime gülerken kuruyan dudaklarımı ıslattım.

Aramızda ki sessizliği ben bozdum,"Annemin resmini gördüm ama babamın resmini görmedim. Kimsede yokmuş! Bende bile." deyip yüzümü astım, "Kimse onlar hakkında benimle konuşmuyor, bu canımı sıkıyor..." deyip ona içimde biriktirdiğim derdimi döktüm sanki bir yararı olacakmış gibi.

Aras doktor arkamdan bana sarılıp başını saçlarına koydu, "Yaranı seninle birlikte sarmama izin verir misin Mira?" dediğinde çatılan kaşlarım ile ondan uzaklaştım.

"Bu ne demek?" diye sordum.

"Bu bir itiraf Mira, sana olan sevgimin itirafı eğer izin verirsen kalbinde bir yere sahip olmak değil, kalbinin tamamına sahip olmak istiyorum. Annen ve babanın yokluğunu benim varlığım ile kapatmanı istiyorum."

"Aras..." dedim mırıltılı bir ses ile.

Gülümseyerek yanağımı öptü, "Odana çık Mira bu gece bu kadar itiraf yeter. Hadi."

Omzumda ki ceketi çıkartıp ona uzattım ve yavaş adımlar ile hastahaneye derin düşünceler içerisinde girdim yüreğimde ki ağırlık ezilme mi sağlarken Kılıç'ı düşündüm. Ona şuan yaptığım bir ihanetti ve ben bunun ile fazla ileriye gittiğimi biliyordum.

Asansöre basıp bekledim ve karnımda oluşan ağrıyı gidermek için burnumdan nefes alıp ağzımdan hızla verdim. Asansörün kapısı açıldığında Kılıç ile göz göze geldim.

Sert bakışları gözlerimde gezerken dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum daha sona tek bir kelime etmeden başımı önüme eğip asansöre onun yanına bindim. Kılıç gideceğimiz kata bastığında ellerim ile oynuyor ona karşı söyleyecek bir söz arıyordum.

"Aras ile mutlu musun?" diyen Kılıç'a bakmaya cesaret edemeden başımı iki yana salladım.

"O sadece sıcak kanlı bir insan Kılıç. Onunla aramızda dostluktan başka bir şeyin olmasına imkan yok."

Kılıç bana doğru döndü, "Aras ile mutlu musun, değil misin? Bana bunun cevabını ver!"

Yan bir şekilde Kılıç'a bakıp dudağımı dişimin üzerinde gezdirdim Kılıç hızla alıp verdiği nefesi ile bu bekleyiş ile daha fazla sinirlendiğini anladım.

"Evet, mutluyum. Bir sorunum yok."

Asansörün kapısı açıldı ama bu kaldığım odanın katı değildi, Kılıç asansörden inip yüzüme baktı, "O halde seni mutlu eden birisinin yanında bulun Mira."

Asansör kapısı kapandığında bende öylece kalakalmıştım.

(Kılıç)

"Sen içki içmezdin Kılıç." diyen Bora'yı umursamadan su içer gibi Bora'nın önüme koyduğu içkiyi içmeye devam ettim. İçince sarhoş olmayacağımı biliyordum çünkü içkiler beni etkilemiyordu ama bana bir süreliğine bu içimde ki acıyı unutturana kadar içkiyi içmeye devam edecektim.

"Seni bu halde görmek içimi yaralıyor..."

Kaşlarımı çatıp burnumdan soludum, "Git ve müşterilerin ile ilgilen Bora!"

Bora oturduğum yerden ayağa kalkıp lafımı ikiletmeden uzaklaştığında gözlerimi yorgun bir şekilde kapatıp geriye doğru başımı yaslandım. Müzik beynimi uyuştururken gözlerimin önünden Mira gitmiyordu; bakışı, gülüşü, çatık kaşları, o güzel uzun saçları... Bana sevgi ile bakan gözlerini o kadar çok özlemiştim ki ölmek bile bu acının yanında az kalırdı.

"İçin acır da elinden bir şey gelmez. Sen bir kere sarılmak için dünyayı yakacak kadar delirmişsindir ve o bunu umursamaz. Sevdiğinin gözü önünde başka birisi ile mutlu olmasını izlerken fani olasın gelir ölüp unutmak için ama fani de olamazsın... Zor Kılıç, içinde ki yarayı açan Mira ise kapatan da o olmadıkça yaşamak çok zor. Sevdiğini kaybetme duygusu, onu başkasının mutlu etmesi çok acı."

Gözlerimi açıp Lara'ya baktığımda sıktığı dişlerinin arasından, "Bir nefes kadar yakınında olup ona dokunamamak çok zor." daha fazla diretmediği gözyaşları yanaklarından akarken, "Unutulmuyor Kılıç!" diye bağırdı, "Kalbini darmadağın eden insan asla unutulmuyor ve sen o kalbi en son o darmadağın etti diye ona daha çok seviyorsun çünkü sen seviyorsun Kılıç, hemde sana ne kadar zarar verirse versin seviyorsun..." deyip acı bir şekilde güldü.

Lara'nın hak verdiğim laflarına bir şey diyemedim çünkü diyecek tek bir cümle değil kelimem bile yoktu. İçkiyi elime alıp içeceğim sırada Lara elimde ki içkiyi sertçe çekip yere fırlattı.

"Git o zaman! Git ve Mira'nın yanında dur! O kızın sana ihtiyacı var geri zekalı pes edemezsin! Çünkü Mira seni seviyor, çünkü ben Mira'ya ne kadar zarar verirsem vereyim benden korkmadı. Ben onu senin yanından gitsin diye dövdüğüm de kaçmadı! Şimdi sende kaçamazsın onu Aras'a bırakamazsın!"

Mira'yı, Aras'a bırakmak...

Öfke şimşek çakar gibi bedenime çaktığında önümde ki masaya tekme atıp ayağa kalktım, "Asla." dedim. "Asla bırakmayacağım!"

****

Bölüm hakkında ki düşünceleriniz nelerdir?

Sevgiyle kalın ♥

Tek Nefes instagram hesabı için profilime girmeniz yeterli oradan da desteklerinizi bekliyor olacağım ♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top