- Bölüm 27 -

Oylarınız için çok teşekkür ederimm :') 

Tek Nefes instagram hesabına profilimden ulaşabilirsiniz ♥

(Mira)

Bu hastanede üçüncü günümdü ve ben artık git gide sıkılmaya başlamıştım, sürekli burada yatmak hemde bu güzel havada fazlasıyla can sıkıcıydı. Kılıç o son sözlerimden sonra benden uzaklaşmasını bekliyordum lafımı dinlemişti gibiydi çünkü uyanıkken başımda bekleyip beni izlemekten başka bir şey yapmıyordu ama akşamları uyuduğum zamanlar hep saçlarım ile oynayıp yanaklarımı öpüyordu. 

İşin tuhaf kısmı Teoman bunu görüp ağzını açıp tek kelime bile etmiyordu aksine Kılıç'tan çekiniyor bana dokunmak için hatta bazen sarılmak için bile Kılıç'tan izin alır gibi onun gözlerine bakıyordu. Bu da Kılıç'a olan ön yargımı arttırıyordu o nasıl bir insandı ki etrafında ki herkesi böyle emri vaki bir şekilde yönetebiliyordu? 

Acaba eskiden onu gerçekten seviyor muydum? Yoksa beni tehdit edip zorla mı yanında durmaya zorluyordu? Bunları düşünmek canımı sıktığı için sesli bir şekilde havaya doğru ofladım. Hafızam yerine gelse de artık her şeyi düşünmek ve bir cevap aramak için uğraşmasam keşke!

"Bugün nasılsın bakalım?"

Adının Aras olduğunu öğrendiğim karizmatik doktorum yanıma gelip her zaman ki gülümseyen yüzü ile bana baktı.

"Çok iyiyim." dedim vücudumda ki ağrılara rağmen, "Ve çok sıkıldım. Yürümek istiyorum."

Aras doktor sözlerime başını belli belirsiz sallayıp elini bana doğru uzattı, "Ayağın fazla incindi, bu yüzden küçük ve yavaş adımlar atıp kendini yorma sadece bir kaç gün daha yatacaksın ve küçük adımlar ile yürüyeceksin, anlaştık mı?"

Gülümseyerek Aras'ın elini tuttum, "Tabii." dediğimde Aras doktor bana yardım etmek için bacaklarımı kibarca tutup yataktan sarkıttı ve hastane terliğini giymeme yardım etti. Ondan destek alarak ayağa kalktığımda yürümediğim için tutulan ayaklarım ile bir adım bile atamadan öylece kaldım.

"Tamam, sorun yok." dedi Aras doktor anlayışlı bir şekilde gülümserken elini belime yerleştirdi ve beni sıkıca tuttu. Boşta kalan diğer elim ile onun elini tutup yavaş adımlar ile odadan çıktığımızda sevincimi belli eden bir gülüş sergiledim.

"Oh be! Ne kadar bunaldığımı anlatamam." dedim koridorda minik adımlar ile karınca gibi ilerlerken.

"Benim olmam bile bunalmaya engel değil demek küçük hanım."

Gülerek başımı Aras'a çevirdiğimde burnu burnuma değdi. Yüzüme bu derece yakın olduğunu bilmediğim için şaşkınlık ile öylece kalakaldım. Bakışmamız uzarken onun kahverengi gözleri ilginç şekilde güzel gelmeye başladı gözlerime.

Hastanenin ışıkları gidip geldiğinde başımı Aras'tan çevirip elinde ki çiçeği yere düşüren Kılıç'a baktım.

O kadar korkunç gözüküyordu ki bir kaç dakika nefes almayı unutmuş gibi kalakaldım. Kılıç adımlarını bana yakınlaştırıp gözlerime büyük bir sinir ile baktı. Turuncu olarak hatırladığım gözleri şimdi simsiyahtı. Kılıç bana hiç kibar davranmadan kucağına aldı.

"Ne yapıyorsun Kılıç? Ameliyat yeri henüz dikişli." diye çıkıştı Aras beni korumaya geçerken.

"O zaman ne diye yürütüyorsun lan?" diye haykırdı, "Ne diye burun buruna geliyorsun?"

Titreyen vücudum ile Aras'a baktım, "Ne olur Aras kurtar beni bu manyaktan! Deli misin be adam indir beni canım yanıyor."

Kılıç beni duymazdan gelip on beş adım ötede ki kaldığım odaya götürdü ve yatağa daha yavaş bir şekilde bıraktı üstümü örtmek istediği zaman onun elini tutup geriye ittirdim, "Psikopat mısın sen?"

"Mira!" dedi Kılıç öfke ile, "Bana sakın, bana sakın böyle davranma ben sana muhtaçken bana böyle davranma!"

Gözlerimi devirip, "Bitti! Seninle ilişkimi şimdi şuan bitiriyorum asla karşıma da çıkma senin gibi birisini hayatıma hangi kafa ile aldığımı bile bilmiyorum."

"Kanıyor!"

Kılıç'ın baktığı yer olan göbeğime baktığımda acı ile, "Aptal herif senin yüzünden git ve Aras doktoru çağır!" diye emir verdim.

"Ona gerek yok, bekle."

Kılıç odadan çıktığında yanında bir kadın hemşire ile içeriye girdi kadın hemşire yarama baktığında uzaktan bizi izleyen Kılıç'tan bakışımı çektim ve Teoman'ın hemen bu hastaneye gelmesi için sabırsızca beklemeye başladım.

(Teoman)

"Sıra sizde Teoman Bey, Asel Hanım."

Hemşire bizi çağırdığında gülümseyerek ayaklandım ve benim kadar heyecanlı olmayan Asel'in elini tuttum.

"Bir sorun mu var?"

Asel gözlerini silerek, "Beni sevmiyorsun bile Teoman!" diye vurguladı isyanını, "Tüm bu yaptıkların mecburiyet ve bu aklıma geldikçe kendimi çok kötü hissediyorum."

Haklıydı ona olan aşkım yaşadığımız o kadar şeyden sonra sönük bir ateş gibi küçük kalmıştı. Asel'e sıkıca sarılıp saçını öptüm. İçimde Asel'e karşı hissettiğim sevgiyi ona hissettirmek için daha fazla bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum ve bundan sonra bunun için savaşıp, bunun için mücadele verecektim.

"Özür dilerim sevgilim, söz veriyorum ki her şeyi telafi edeceğim ve Asel şunu bilmeni istiyorum ki seni seviyorum, seni gerçekten çok seviyorum. Çünkü eğer sevmeseydim ölmeni isterdim ve karnında olan bu bebeğin dünyaya gelmesini izin vermezdim. Seni seviyorum Asel, asla da bırakmayacağım seni tamam mı? Bunu düşünme çünkü son zamanlarda beni ayakta tutan tek şey sizin varlığınız, sizinle güç aldım Asel."

Asel'in gözlerinde ki yaşı silip, "Hadi şimdi gidip bebeğimiz hakkında bilgi alalım." dedim

Asel gülümseyerek başını sallayarak beni onayladı. Birlikte el ele doktorun odasına heyecan ile girdik. Kadın doktor Öykü Hanım'ın yardımı ile Asel ultrason yerine uzandı. Asel'in hemen yanında durup elini sıkıca tuttum ve  ultrasona dikkatli baktım ama karanlıktan başka hiçbir şey göremedim.

"Bakın burada."

Öykü doktorun gösterdiği yere eğilerek iyice baktığımda nohut tanesi kadar bir şey gördüm.

"Şey bu çok küçük değil mi?" diye sordum.

Öykü doktor gülerek, "Henüz üçüncü haftasını yeni tamamlamış elbette küçücük olacak." dedi.

Aralanmış ağzım ile başımı salladım, "Peki ya iyi mi? Yani... hani nasıl anlayacağız iyi olup olmadığını?"

Asel elimi sıkıp, "Teoman, bebeğin ne yapmasını bekliyorsun? Sana poz vermesini falan mı?"

"İlk baba olan kişiler genelde böyle tuhaf sorular sorabilir tabii." Öykü doktor anlayışlı bir şekilde gülümsedi, "Gayet iyi şuan bir sıkıntısı yok ufaklığın." deyip Asel'e döndü, "Hadi sizinle bir konuşalım gençler."

Asel karnını silip ayaklandığında elimi onun beline koyup, "Acıdı mı?" diye sordum karnını gösterirken.

"Hayır." dediğinde memnun bir şekilde gülümsedim ve peşinden gittiğimiz Öykü doktorun karşısında ki sandalyelere oturduk.

Öykü doktor gergince, "Öncelikle henüz on sekiz yaşındasın Aselciğim." deyip alt dudağını ısırdı, "Çok gençsin, fazla genç ve çok zayıfsız doğum için. Sana bir program yazacağım bol bol vitaminli beslenmeni istiyorum. Yemem dediğin yiyecekler listede varsa bile yemek zorundasın on beş kilo alman lazım çünkü fazla zayıfsın Asel, düzenli olarak kontrollere gel. Henüz hamileliğin çok başındasın bu yüzden henüz bir sorunumuz yok ama istediğim on beş kilo alman bu çok önemli bebeğin ve senin için."

Öykü doktor bana bakıp, "Burada babaya da iş düşüyor, karın çok genç bu yüzden ona çok iyi bakmak zorundasın."

Asel'in saçını öpüp, "Tabii onlara çok çok iyi bakacağım."

****

"Akşam için annem ile konuştum senden bahsettim tanışmak istiyor ama korkuyorum beni affetmez diye."

Asel önünde ki yemek ile oynuyordu, elini tutup destek verircesine sıktım, "Endişelenme. Zamanla alışacaklardır hem annenin senden başka kimsesi yok ve bir çok insan bizim gibi hata yapabilir, ben yanında olacağım Asel. Bu yüzden korkma."

Asel'i eve bırakıp kendi evime gitmeden önce Mira'yı görmek için hastaneye gittim. Ona en sevdiği çikolatalı pastayı almıştım, sürekli hastane yemeği yemek istemediğini söylemişti ve bence bu küçük kaçamağın bir zararı yoktu.

Odaya girdiğimde Mira yatağında uzanmış boş boş tavanı izliyordu. Kılıç ise kanepeye oturmuş sinirli bir şekilde burnundan soluyordu.

"Abi!" diye bağırdı parlayan gözleri ile.

Gülümseyerek, "Canım..." deyip içeriye girdim ve Mira'nın yatağının yanına oturdum. Kılıç ben tüm bunları yaparken bana bakıp kaşlarını çatmadı bile. Beni fark etsin diye boğazımı temizlediğimde yine de bakmıyordu, demek ki onu benden bile sinir eden birisi vardı.

"Mira elimde ki kutuya bakıp, "Bana pasta mı aldın?" diye sordu küçük bir kız edasıyla.

"Evet, ama yiyebilir misin? Doktorların izin verir mi?"

Mira bilmiş bir şekilde burun kıvırdı, "Aras doktorum kesin izin verir vermezse ben ona numara yapar izin alırım sen merak etme." deyip göz kırptı.

Kılıç hızla ayaklanıp, "Mira'nın yanından ayrılma ben dışarıdayım." dedi öfkeli sesini gizleme zahmeti bulmadan.

"Ya sen sakat mısın? Gitsene evine bitti ayrıldım senden diyorum!"

Kılıç bir şey demeden odadan çıktığında Mira kaşlarını çattı, "Abi o adamı benden uzak tut." dedi.

Asıl benim senden uzak durmam lazım, benim ceza çekmem lazım Kılıç'ın değil demek istesem de diyemedim. Çünkü gerçekleri duyarak Mira'nın başka bir şok geçirip daha kötü duruma sokmak istemiyordum.

"Mira," dedim elimde ki pastayı komodinin üzerine koyup Mira'nın elini tuttum. "Bunu benden isteme."

Mira anlamsız bir şekilde yüzüme baktı, "Kılıç ile çok şey yaşadınız Mira ve sen, sen onsuz yaşamamak için ölmeyi göze aldın sen Kılıç'ı o kadar ki çok seviyorsun. Kılıç üzülmeyi hak etmiyor bu yüzden onu üzme."

"Ama o çok korkunç birisi, bilmiyorum eskiden nasıldı ama şuan onunla birlikte olamam."

"Bu dünyada seni emanet edebileceğim tek kişi Kılıç. Abine güven."

"Peki senin hatırın için yanımda durabilir ama ona söyle ortada aşk yok!"

****

Odadan çıktığımda Kılıç koridorda oturmuş Mira'nın odasına bakıyordu, beni görüp ayağa kalktı yüzümü aşağıya eğip, "Ben onunla biraz konuştum, onun bana ceza vermesini benim yüzüme bakmamasını isterdim çünkü bunu hak eden benim. Ama ona bunu anlatırsak daha kötü hissedeceğini biliyorsun..."

Kılıç homurdanıp, "Şu Aras doktor, onu öldürmek istiyorum."

"Mira sanırım bunun farkında ve bu yüzden senden korkuyor, senin psikopat olduğunu söyleyip durdu bu yüzden daha sakin olmayı dene. Tabii biliyorum ona deli gibi aşıkken bu çok zor, ama senin kalbin nasıl Mira için atıyorsa, Mira'nın da kalbi sadece senin için atıyor."

Kılıç'ın gözlerine bakmaya cesaret bulup baktım, "Şimdi Asel'in ailesi ile konuşmaya gidiyorum."

"Umarım iyi bir dayak yersin."

Gülümseyerek başımı salladım ve başka bir şey demeden hastahaneden çıkıp kendi evimin yolunu tuttum.

****

Siyah takım elbise giymiştim ama kravat takmayı beceremediğim için takmamıştım, beynimde konuşmaları hazırlayıp motoruma bindim ve ilerledim.

Asel'in bana dediği saatten bir dakika önce gelmiştim. Motoru park edip saçlarımı ve üstümü düzelttim ve daha sonra evlerinin önünde duruşumu daha da dikleştirip kapıyı tıkladım. Hadi ne olacak ise olsun artık!

Kapıyı beklediğim gibi Asel açmıştı. Krem rengi omuzları açık elbise giymiş ve saçlarını tepeden toplamıştı. Karnı henüz şişmediği için elbise üzerine tam oturmuştu.

"Hoş geldin." dedi kızaran yanakları ile.

"Hoş buldum, çok güzel olmuşsun." deyip içeriye bir adım attım ve yanağına bir tane öpücük kondurdum.

Kapıda beliren bir kadın ve bir adam bana doğru yaklaşıp gülümsediler, adam daha sıcakkanlıydı kadın ise daha soğukkanlı bunu dışarıya ikisi de çok açık bir şekilde yansıtıyordu. Selamlaşmanın sonunda annesi Jale, üvey babasının Levent olduğunu öğrendim.

Levent fazlasıyla beyefendi ve sevecen bir adamdı annesi ise tam tersi laf sokma peşinde ve soğuk suratlı birisiydi. 

Kısa bir sohbetin ardından yemek masasına oturduk karşıma Asel oturmuştu, annesi yemekleri ikram ettikten sonra, "Hadi Canan. Yemek hazır." diye bağırdı.

İlk önce gelen topuklu sesinin ardından Canan koridorun başından belirdi kırmızı ve vücuduna yapışan elbisesi altına ise giydiği siyah büyük topuklular, bordo ruj ve koyu siyah makyajı ile fazla iddialı gözüküyordu. Bakışlarımı Asel'e çevirdiğimde yüzüme ölümcül bakışlar atıyordu.

Evet, eski Teoman olsa Canan'a dibi düşerdi ama şimdi gözüm sadece Asel de iken başka kızlara sadece görüyordum, bakmıyordum bile.

Canan yanıma oturup, "Anne hemen yeyip partiye yetişmem lazım." dedi.

Levent yemeğini yutarak, "Yine ne partisi bu kızım?" diye sordu kibar bir şekilde.

"İşte sınıfça mezuniyet partisi yapıyoruz."

Babası başını belli belirsiz sallayıp yemeğini yerken Canan'ın bacağı bacağıma değdi yan göz ile Canan'a baktığımda ufak bir göz kırptı. Masada ki suyu yudumlayıp önümde ki yemeği yemeye devam ettim.

"Asel ile nasıl tanıştınız?"

Annesinin sorduğu soru ile ağzıma alacağım lokmayı tabağıma geri bıraktım.

"Benim kız kardeşim Mira var. Onun ile Asel çok yakın bir arkadaş bizde öyle görüşe görüşe tanışmış olduk efendim." deyip Asel'e baktığımda, Asel heyecanımı anlamış bir şekilde gülümseyerek doğru sözler kullandığımı belli edercesine gözlerini kapatıp açtı.

"Kız kardeşin yaşında bir insan ile olmak nasıl bir duygu?"

Canan'ın sorusu ile masada bir sessizlik oldu. Bu kıza ağzının payını vermeyi çok isterdim ama anne ve üvey babası ile ilk tanışmamdı ve saygı çizgimi aşmamalıydım.

"Yaşın pek bir önemi olduğunu düşünmüyorum Canan. Jale ile aramızda on bir yaş var, kız kardeşim ile de sadece beş yaş var. Yani yaşın bir önemi yok kalpler bir olsun, değil mi?"

Levet'in sözlerini başımı sallayarak onayladım. Sanırım bu gece Asel'in annesi ve Levent'in kızı Canan beni bir hayli zorlayacaklardı.

Yemeklerden sonra salonda pastalarımızı yerken Canan da bizim ile birlikte oturuyordu. Anlaşılan bu hazırlığı partiye değil benim buraya gelmem içindi.

"Şey ben izniniz olursa bir sonra ki yemeğe ailem ile gelmek istiyorum." dediğimde Asel hıçkırdı. Hıçkırığı arttığında masada ki suyu kafasına dikip kaşlarını susmam için yukarıya kaldırdı ama artık çok geçti, "İstemek için."

Herkeste bir sessizlik olduktan sonra Jale gülümseyerek, "Mira'nın ailesi yok, senin nasıl oluyor?"diye sordu.

Boğazımı temizledim, "Aile sadece anne ve babada oluşmuyor ve sadece kan bağına da ihtiyaç yoktur. Gönül isterdi annem ve babam ile gelmeyi ama yok bu yüzden bende ailem bildiğim insanları getireceğim."

Levent elime iki tane vurup arkamda olduğunu belli eden bir şekilde baktı.

Jale bozulmuş bir şekilde, "Yaşınız henüz çok genç, ben Asel'in annesi olarak buna izin veremem."

Levent araya girdi, "Hayatım, Asel bu sene mezun oluyor ve o artık büyük bir kız eğer istediği buysa onun arkasında olmamız lazım, değil mi?"

Jale gözlerini devirip, "Levent, aceleleri yok bir iki yıl daha beklesinler birbirlerini daha iyi tanısınlar."

Canan gülerek, "Anne, kızının o kadar zamana kadar bebeğini içeride tutacağını sanmıyorum."

Gözlerim büyüdüğünde Asel de benim kadar şaşkındı.

"Ne demek o Canan?" diye sordu Levent dişlerinin arasından.

Canan cebinden hamile olup olmadığını öğrenmek için kullanılan çubuğu çıkarttı ve Jale'ye doğru uzattı.

"Bak bunu 2 hafta önce buldum. Emin olana kadarda ağzımı bile açmadım. Şimdi Teoman'ın gelip aniden Asel ile evlenmek istemesi, Asel'in dengesiz halleri, sürekli geceleri kusması, odasında 'bebeğim sağlıklı doğ' diye kendi kendisine konuşması... Evet anne kızın hamile."

Jale büyük bir öfke ile ayağa kalkıp Asel'in yüzüne sert bir tokat attı. Asel dengesini kaybedip yere düştüğünde koşarak Asel'in yanında diz çöktüm. Asel elini yanağına koymuş gözünde biriktirdiği yaşları akıtırken dişlerimi öfkeden sıktım.

"Jale! Ne yapıyorsun? Önce Asel'i dinlememiz lazımdı." dedi Levent sert bir şekilde Jale'nin yüzüne bakarak.

Asel'i yerden kaldırıp, "Doğru, Asel hamile ve bebekte benden." dedim.

Jale bana da tokat atmak için elini kaldırdığında Asel öfke ile annesinin elini tutup, "Sen hayatımda gördüğüm en değersiz insansın anne." diye bağırdı, "Canan başkasından hamile kaldığında kürtaj yaptırması için onun yanında oldun ona destek oldun, ona tokat atmadın onun arkasında oldun! Ama öz kızına bunu yapmıyorsun niye biliyor musun? Sen babamı hiç sevmedin. Neden biliyor musun? Gözlerim babamın gözlerine benziyor diye benden hep nefret ettin. Senin gibi süslü havalı ve sert değilim diye beni kendi kızın yerine koymadın. Ama yeter anladın mı anne yeter bu tokat ile çok ileriye gittin ve anne sen kendi kızını değil üvey kızın Canan'ı seçtin."

Jale gerçekleri taşıyan sözler ile dolan gözlerini gizlemeye çalışsa da pek beceremedi. Asel, öfkeli gözler ile Canan'a bakan Levnet'e mahcup bir şekilde döndü.

"Levent amca." dedi titreyen sesi ile, "Özür dilerim."

Levent, kibarca Asel'e sarılıp, "Sorun değil güzel kızım sorun değil. Hadi Teoman onu buradan daha iyi bir yere götür canı daha fazla yanmasın."

Başımı olumlu anlamda salladım ve Asel'e sıkıca sarılarak onu evden çıkarttım.

"Canın çok yandı mı? Doktora gidelim he?"

Asel sıkıca bana sarılıp, "Hayır, sadece bu kıyafetten kurtulmak ve uyumak istiyorum."

"Motorum az ileride hadi."

"Motora binmek istemiyorum midem bulanıyor."

Dizlerimin üstüne çöküp, "Hadi o zaman güzelim atla."

Asel sırtıma çıktığında başını omzuma koydu ve eve kadar öylece gittik.

(Kılıç)

Mira pastasını yeyip uyuduğunda saçlarına öpücükler kondurdum bana kızmadığı zaman bir tek uyurken idi bu yüzden uyumasını dört gözle bekliyordum. Odanın kapısı tıklandığında içeriye Uraz ve Bora girdi.

Bora elinde ki keki bana verip, "Lina sana kek yolladı şaşırdın mı?"

Gülümseyerek başımı iki yana salladım, Bora Mira'nın yanına oturup saçlarını okşadı, "Daha ne kadar burada yatacak?" diye sordu.

"Yarın duruma göre taburca olabilecek."

"Güzel kardeşim, bunları hak etmemişti o sınava o kadar çalıştı sonucu bu olmamalıydı."

"Bora bunları düşünme, yaşanmış hiçbir şeyi değiştiremeyiz." Uraz'ın sesini duyduğum da onunla konuşmaya ihtiyacım olduğunu hissettim.

****

"Eski günlere geri döndünüz demek he?"

Omuzlarımı düşürdüm ve saçlarımı geriye doğru elimle taradım, "Uraz önceden ortada yaşanmışlık yoktu şimdi ona dokunamıyorum bile kızıyor. Ona sıkıca sarılmama izin bile vermiyor ama o Aras denen pislik onun ile burun buruna değecek kadar yakınlaşabiliyor."

"Kılıç," dedi Uraz uyarıcı bir ses tonu ile, "Mira hatırlayacak er ya da geç."

"Ne zaman Uraz, bu dayanılacak gibi değil!"

Uraz başını belli belirsiz salladı, "Hele bir şu hastaneden çıkalım da ondan sonra onu gittiğiniz her yere yeniden götür resimleri göster. Hepimiz Mira için elimizden geleni yapacağız Lara bile."

"İyi ki varsınız Uraz."

Uraz göğsünü şişirerek, "Değil mi? İyi ki varız." deyip kahkaha attı ve elini omzuma atarak sıktı.

Konuşma sonunda Uraz kekler kuru gitmesin diye kantine çay almak için gittiğinde bende odaya doğru biraz daha cesaret alarak yürüdüm. Uraz haklıydı er ya da geç her şey rayına oturacak ve düzene girecekti.

İçim huzura yeniden kavuşurken gülümseyerek içeriye girdim Aras, Mira'nın yatağına oturmuş Mira'nın ona doğru uzattığı pastayı yiyordu. Gülüşüm solarken Mira'nın başka bir erkek sayesinde bu denli mutlu olması kalbimi sıkıştırmıştı.

"Doktor ya alemsin cidden."

Aras pasta dolu olan ağzını kapatıp gülerken, "Ben mi sen mi deli kız. Pasta ile benim kalbimi çaldığına inanamıyorum." diye vurguladı her kelimeyi.

Kapıyı arkamdan sert bir şekilde kapattığımda ikisi de bana doğru dönüp bu odada olduğumu ve onları böyle gördüğümü anladılar. Aras boğazını temizleyip ayağa kalktığında Bora asık yüzü ile yanıma yaklaştı.

"Kılıç, Mira kendisinde değil ona tavır alma olur mu?"

O kadar öfkeliydim ki Bora'nın dediğini duymamıştım bile kendimi sadece Aras'a yönlendirdim.

"Bu adam hiç söz dinlemiyor doktor. Anne ve babası onu merak eder diyorum ama inatla evine gitmiyor." diye benden yana şikayette bulundu Mira bana sert gözler ile bakarken. Burada olmamdan son derece rahatsız olduğunu hissettiğimde kalbimde taşımakta zorlandığım büyük bir ağrı hissettim.

Bora çekingen bir ses ile, "Mira neden anlamak istemiyorsun Kılıç'ın senden başka ailesi yok."

"Doktor! Dışarı gel benle." deyip odadan çıktıktan on saniye sonra peşimden Aras da çıktı. Hızla yakasından tutup duvara sert bir şekilde yapıştırdım.

"Bana bak lan damarıma basma benim, kimin sevdiğine göz diktiğini biliyor musun?"

Aras beni ittirip, "Özel güce sahip olduğunu biliyorum, kalbin birine bağlandığında o kişi yanında olmazsa öleceğini de biliyorum. Ama Mira yanında olmamı istiyor ve bende onun yanındayım."

"Olmayacaksın Aras! Yoksa senin hayatını elinden alırım!" diye bağırdım.

Aras yakasını düzeltip gülümsedi, "Bırak Mira kimi hayatında istiyorsa o kişi Mira'nın yanında olsun."

Elimi Aras'ın omzuna koyup sıktım, "Mira sadece beni istiyor Aras kendini nimetten sanma yoksa canını hiç acımadan yakarım!" odanın kapısını açıp Aras'ın kızaran yüzüne baktım, "Ayağını denk al, dediğin gibi özel güce ben sahibim sen yarın varsın sonra ki gün belki..." 

Parlak yıldız ve değerli düşüncelerinizi eksik etmeyin ♥

Tek Nefes instagram hesabı için profilimde ki linke tıklamanız yeterli ♥

+85 oy ve +120 yorum ile yb gelecek. Oylar ve yorumlar gelse bile bölüm paylaşamayabilirim çünkü malum hafta Sınav haftası geldi. Ama elimden geldiğince yazıp sizi merakta bırakmayacağım ♥

Sevgiyle kalın♥


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top