- Bölüm 24 -

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

3. Gün

(Mira)

Aslında düşününce yazacak hiçbir şey gelmiyor aklıma. İçimde konuşan ama konuşmama engel olan bir his var. Bu düşünce ya da duygu kendiliğinden amaçsızca gelmemiştir. Bugünlerde her şey bulanık bir su misali, suyun dibini görememek gibi. Yaşadığım düşüncelerin nerede ve ne zaman son bulacağını da bilmiyorum.

Günlüğümü kapattım ve kitaplarımın arasına sıkıştırdığım sırada gözlerim saate ilişti on bir olmak üzereydi. Tüm konular bittiği gibi benimde enerjim tamamen bitmişti. Sanırım bu sınavdan sonra bir daha elime test kitabı almayacağım. Oturduğum yerden kalkacakken geri oturdum! Bu masadan ayrılamıyorum ve yarın ki sınav için deli gibi korkuyordum. Bu masada çalışmadan oturmak bile beni derslere karşı bir şeyleri bildiğime karşı güven veriyordu. Ama sanki buradan kalkınca bildiğim her şey yakılan bir kağıt parçası gibi uçup gidecekmiş hissi yansıtıyordu.

Odamın kapısı tıklandı ve içeriye Uraz gülümseyen bir eda ile girdi. Yanımda ki sandalyeye oturup bir süre masa da ki dağınıklığa göz gezdirdi.

"Başaracağına inanıyorum Mira, çok fazla gayret gösterdin tek yapman gereken şuan içinde ki stresi öldürmek. Yürüdüğünde ya da bizimle konuştuğunda bilgilerin seni terk etmeyecek." imalı bir şekilde güldü, "Umarım cidden böyle düşünmüyorsundur."

Gülerek başımı olumlu anlamda salladım, "Sanırım bazen öyle düşünüyorum."

Uraz elini omzuma koydu, "Hadi o halde..." deyip ayaklandı. "Kılıç seni aşağıda bekliyor. Sende hazırlan ve aşağıya in."

"Nasıl yani?" diye sordum.

Kapı hızla açıldığında içeriye Lina daldı elinde makyaj malzemesi ve kırmızı bir elbise ile sinsi bir şekilde Uraz'a kaş göz hareketi yaptı, Uraz mesajı alıp odadan çıktığında Lina arkasından kapıyı kapattı ve kaşlarını havaya kaldırıp indirdikten sonra güldü.

"Ne be?" dedim geriye doğru çekilerek. "Ne o elindekiler ile amacın ne?"

****

"Lina artık aynaya bakabilir miyim? Lütfen" diye isyan eden bir şekilde burnumdan soludum. "Benim yarın sınavım var şu halime bak." deyip üstümde ki kalp yaka kırmızı elbiseyi elimle düzelttim. Dizime kadar geliyordu altında ise bej rengi süet bir babet vardı.

Ama saçım ve yüzüm konusunda hiçbir fikrim cidden yoktu!

"Tamam hazır mısın!"

"Evet hadi artık!"

Lina aynaya bakmayayım diye boy aynamın üstüne örttüğü örtüyü çekti. Aynaya baktığımda gözlerim büyüdü. Son bir kaç aydır kendimi sadece pijama ve okul formasının içinde gördüğüm için bir hayli şaşırmıştım. Solgun yüzüme Lina'nın yaptığı sadece ve güzel makyaj sayesinde gün yüzüne çıkıp aydınlanmıştı. Doğal bir şekilde maşa olmuş saçlarım arkadan güzel bir şekilde at kuyruğu yapılmıştı.

Lina omuzlarımdan tutup, beni kendisine çevirdi, "Çok güzelsin be Mira... hadi."

Lina ile birlikte aşağıya inerken sürekli güzel olduğumu söyleyip duruyordu bende onu inkar ediyordum ama o benden daha fazla konuştuğu için artık ona laf yetişmeyi kesmiştim.

Merdivenleri indiğimizde Lina boğazını temizledi, Kılıç mutfaktan çıktığında kaşları çatılmış ağzı aralanmıştı. Kılıç bakışlarını benden kaçırmadan, "Sana sadece Mira'yı aşağıya indir demiştim Lina." deyip sesli bir şekilde yutkundu.

Uraz, Lina'nın omzuna elini atarak, "Karıma teşekkürün için sağ ol evlat. Hadi iyi eğlenceler."

İkisi de sarmaş dolaş bir şekilde odalarına gittiğinde Kılıç'a baktım. Siyah eri ceketi beyaz gömleği ve siyah pantolonu ile uyumlu aynı zamanda yakışıklı gözüküyordu.

"Kafayı yiyeceğim Mira, çok güzel olmuşsun!"

Kılıç bana sıkıca sarıldığında kızaran yanaklarım ile bende ona sarıldım, "Evet, partiye mi gideceğiz ben neden böyle kısa giyindim?"

Kılıç beni bırakmadan, "Hayır, eğlenebileceğimiz güzel bir yere hadi gidelim."

Kılıç elimi tuttuğunda onun kalıplı eli içinde kaybolan elime bakıp gülümsedim.

****

Uraz'ın Range Rover markalı arabasından inerken siyahlara gömülü olan lunaparka baktım.

"Burası terk mi edilmiş?" diye sordum etrafa daha dikkatlice bakarken.

Kılıç kemerini çözüp, "Şuan öyle." Kılıç arabadan indiğinde bende kemerimi çözdüm ve kapımı açıp bana elini uzatan Kılıç'ın elini tutarak arabadan indim.

Birlikte ıssız lunaparkın içine girdiğimizde karanlıkta görebildiğim tek şey olan Kılıç'ın turuncu gözlerine baktım.

"Korkma, çünkü yanında ben varım."

Yutkundum, "Korkmuyorum, ama henüz çözemedim Kılıç burada ne işimiz var!"

Kılıç iki elimi de tutup kendi omzuna koydu belimden kavrayıp beni kendisine çektiğinde karanlığın içerisinden 'Esin Engin'in Bana Ellerini Ver' şarkı melodisi duyuldu.

Gülüşüm yüzüme iyice yayıldığında Kılıç kulağıma doğru eğildi, "Hayat seni sevince güzel."

Kılıç'a daha fazla sarıldım ve gözlerimi kapatıp bu muazzam anın tüm güzel hissini hücrelerimde tek tek hissettim.

Geçen iki dakikada dünyanın en mutlu kadını olmuştum. Hayatımda hiçbir iki dakika beni bu denli mutlu etmemişti...

Müzik kestiğinde Kılıç belimi bırakıp ellerimi tuttu, "Seni çok seviyorum Mira."

"Seni çok seviyorum Kılıç."

Aramızda ki yoğun bakışma gittikçe artarken Kılıç ensesini kaşıdı, "Şuan seni öpmem lazım, ama ateşlenmek istemiyorum çünkü eğleneceğimiz dakikalar yeni başlıyor."

Kılıç alnımı öptüğü anda lunaparkta ki tüm aletlerin ışıkları yandı. Aralanmış ağzım ile etrafımda daire çizdim; dönme dolap, çarpışan arabalar, atlı karıncalar, gondol... hepsi, hepsi ışıl ışıl yanıyordu.

Kılıç elini omzuma atıp, "Hangisine binmek istersin, bayan güzel."

Keyifle zıpladım ve ilk gözüme çarpan big dhot serbest düşüşe doğru koştum. Kılıç imalı bir şekilde beni süzüp, "Açılışı bununla mı yapacaksın atlı karıncaya falan binersin sanıyordum."

Alaycı bir şekilde güldüm, "Sen beni fazla hafife alıyorsun Kılıç Bey, eh tabii korkuyorsan sen binme."

Kılıç sırıtarak üstünde ki ceketi çıkarttı ve belime bağladı, "Eteğin uçmasın."

Ceketin uzun tarafı önüme geliyordu, yerime oturduğumda Kılıç'ta yanıma oturdu.

"Eee, bunları kim çalıştıracak?"

"Ben hanımefendi."

Başımı çevirdiğimde bir tane güvenlik görevlisi gördüm. Adam ikimizinde kemerini iyice takıp güvenliğinden emin olduktan sonra yeniden karanlık gecede gözden kayboldu. Ne zamandan beridir burada idi acaba hemde varlığını bile belli etmeden?

Alet yavaşça çalıştığında tüylerim anında diken diken olmuştu. Gittikçe yükseliyor, yükseldikçe kalbim ağzımdan çıkacakmış sanıyordum. Kılıç'ın demiri tutan elini tuttum ve sıktım.

"Eğer kötüysen-"

"Şşşş korkma ben buradayım Kılıç sessiz ol!" deyip gözlerimi kapattım, "Korkma Kılıç!"

Kılıç elimi sıkıca kavrayıp, "Tamam sevgilim korkmuyorum." dedi.

Zavallı Kılıç ona bunu dedirtecek kadar mı kötü gözüküyordum acaba. Alet en tepeye çıkıp durduğunda gözlerimi açtım ve ayağımızın altında olan tüm şehre hayranlıkla baktım, uzaktan ne kadarda masum ne kadar da temiz gözüküyordu...

Alet hızla aşağıya indiğinde büyük bir çığlık patlattım, lunaparkta kimse olmadığı için çığlığım büyük bir yankı olarak yeniden bana döndü.

"Korkma Mira," Kılıç elimi daha fazla sıkı tuttuğunda onun bu rahat haline de ayrıyetten bir çığlık attım.

****

Kılıç'ın verdiği suyu içtiğimde daha deminki o güzel ve kibar halimden hiçbir eser kalmamıştı, eminim korkudan yüzümde ki makyajım bile akmıştır ki o rüzgarda dağılan saçlarımı söylemiyorum bile.

"İstersen bir daha binelim..." deyip benimle alay eden Kılıç'ın koluna gelişi güzel bir şekilde vurdum.

"Oraya dünyanın en korkusuz erkeğini getirsen bile korkardı!"

Kılıç tebessümle, "Ee o erkek yanında oturdu, elini sıkıca tuttu ya zaten."

Gözlerimi devirip oturduğum yerden ayaklandım, "Sen özel güçlüsün."

Kılıç gülerek kolumdan çekiştirdi ve sıra ile pek korkunç olmayan aletlere bindik. Atlıkarınca, çarpışan araba, gondol... ve tüm bunlar arasında yine korktuğum gondol olmuştu, bu şeyler insan midesi bulandırmaktan başka bir şey değil ya da ilk binişim olduğu için tüm bunlar ama yine de mide bulandırdığı kesin.

Şimdi ise dönme dolaba binmiş yavaşça yukarıya çıkıyorduk. Bu yavaş ve sakindi ayrıca başım Kılıç'ın omzunda, elim Kılıç'ın elinde olduğu için endişeli değildim.

"Teşekkür ederim." dedim doğrulup Kılıç'ın aşkla dolup taşan gözlerine bakarken.

"Teşekkür etmesi gereken kişi varsa o da benim Mira, senin aşkın olmasaydı ben bu denli güçlü olamazdım. Çünkü sen tam öleceğim dediğim sırada ciğerime dolan nefessin. Tek Nefesimsin."

Kılıç, git gide bana yaklaştığında geri çekilmedim ve onun ikimizi de sarhoş eden öpücüğüne karşılık verdim. Tüm ışıklar kesilmiş alet en havada durmuştu, irkilerek geri çekildiğimde Kılıç sersemce, "Benim hatam." dedi ve iki saniye içerisinde tüm ışıklar geri geldi.

Gülerek başımı yeniden Kılıç'ın omzuna koydum ve gözlerimi huzurla kapattım.

****

Yüzümde hissettiğim tarifi olmayan şey yavaca uyanmamı sağlarken kurtulmak için başımı çevirip duruyordum.

"Uyan güzel bayan."

Hırıltılı bir şekilde nefes alıp tek gözümü açtığımda Kılıç'ın o güzel gözleri ile karşılaştım. Kılıç eğilip yüzümü öpmeye başladığında, "Ne oluyor?" diye sordum.

"Sabah oldu."

Kılıç'ın öpücüğünden kurtulup diğer yana döndüm, "Senin öpücüklerin ile uyanmak güzel ama biraz daha uyumak istiyorum sadece 5-6 saat kadar."

Kılıç gülerek üstüme doğru eğildi ve yanağımı sıktı, "Uyuyan güzel uyan ki şu aylardan beri çalıştın sınavına gir."

Gözlerim fal taşı gibi açıldığı anda yattığım yerden doğruldum, "Sınav!" diye bağırdım.

Kılıç'ı göğsünden ittirip ayaklandım ve masamın başına koştum, not defterimi açıp göz gezdirmeye başlarken diğer yandan ise elimle gözümü ovaladım.

"Erken kalkıp son kez gözden geçirmeliydim konuları! Kaç saatimiz kaldı sınav için hadi hemen gidelim."

Kılıç elimde ki not defterini alıp yatağa fırlattı ve sabit durmam için omuzlarımdan tuttu ve içli bir şekilde nefes aldı, "Sakin olur musun, her şey iyi olacak. Sen tanıdığım en güçlü insansın Mira, ben sana inanıyorum ve sende inan. Ben hep yanında olacağım sonuç her ne olursa olsun, söz veriyorum. Tamam mı?"

Gülümseyerek Kılıç'ın sözlerini onayladım.

Lina'nın motivasyon için hazırladığı güzel kahvaltısını yaptığımızda Lara, Bora ve benim endişelenmem gerektiğini söylüyordu ki zaten Bora fazlası ile rahat bir o kadar da mutluydu çünkü okul bitecek o huzura kavuşacaktı, yeni hayatı ile.

"Bora'yı ben bırakırım, zaten Bora'nın sınav olacağı okulun taraflarında bir güzellik salonunda çalışan eski ahbabım var onu ziyaret edeceğim." Lara'nın bu teklifine dudaklarımı etkilenmiş bir şekilde büzdüm.

"Süpersin Lara." dedi Bora ağzının dolu olmasını umursamadan. Lara ağzı dolu halde konuşulmasından hiç haz etmediği için Bora'nın ensesine vurdu, Bora'nın ensesinden çıkan ses ile masada ki herkes -Kılıç dahil- güldük.

İşte son bir saat kalmıştı, derince nefes alıp üstüme deri ceketimi giydim. Hava yaz ayına tamamen girmemize rağmen kış ayını yaşıyormuşuz gibi soğuk, rüzgarlı ve yağmurlu idi.

En sevdiğim havada sınav olacaktım ve annem için başaracaktım. Anneme verdiğim sözü de tutacaktım. Camdan bakışımı çekip derince iç çektim ve aynadan kendime baktım. Bundan sonrası sende Mira, başarabilirsin!

Kapımı açtığım anda karşıma Bora çıktı, bana buğulu gözleri ile bakıp kollarını boynuma doladı, "Mira ilk kez korkuyorum."

Bende aynı şekilde ona sarıldım, "Neyden?"

Bora boğazını temizleyip, "Sınav yüzünden sence bu davranışım yanlış mıydı? Çalışmamam."

Bora dan çekilip onu avutma mı bu yaptığının doğru karar olduğunu söylememe ihtiyacı vardı. Hemde fazlasıyla.

Gülümsedim, "Kalbinin sesi ne diyorsa onu yap Bora, yanlış ya da doğru buna ileride karar vereceksin. Ne olursa olsun ben hep yanında olacağım."

"İyi ki varsın kardeşim."

"Sende."

Bora ile birlikte merdivenden indiğimizde Lara yanımıza yaklaştı, "Hadi Bora, bizim yolumuz biraz daha uzun hemen çıkalım."

Bora'nın sırtına destek vermek için dokundum, "Elinden geleni yap."

Bora gülümseyip Lina'nın yanına gittiğinde Lara tebessümle elini omzuma götürüp sıktı, "Çok çalıştın, kendine inan başarabilirsin."

Lara ile Bora evden çıktığında Lina koluma girdi, "Ah sizin kadar heyecanlıyım resmen, kocaman oluyorsunuz..."

Gülerek, "Yapma Lina..." diye burun kıvırdım.

Uraz odasından çıkıp, "Hadi bizde çıkalım yavaştan, Kılıç nerede?" dediğinde mutfaktan gergin bir şekilde Kılıç çıktı.

Asık yüzüne beni görünce hemen gülümse yansıdı, "Siz önden çıkın Uraz, benim bir işim var halledip hemen geleceğim."

Aralanmış ağzımla Kılıç'ın yanına yaklaştım, "Hayır ne işi? Benimle gelmelisin."

"Geleceğim sevgilim, ufak bir işimi halledip söz veriyorum ki hemen geleceğim."

"Seni bekliyeceğim okulun orada, ben içeriye girmeden gel."

Kılıç başını sallayıp gülümsedi, "Tamam sevgilim söz verdim ve ben ne olursa olsun sözümü tutarım."

Kılıç'a sıkıca sarıldım, "Evet, tabii ki."

Evden Uraz'dan önce çıktım ve Teoman'ın evine doğru koşup kapısını çaldım. İki dakika boyunca kapı açılmayan kapı tam gideceğim sırada açıldı. Morarmış göz altı ile karşımda ki Teoman'a şaşkınca baktım.

"Ne oldu sana?" dedim hüzünle onun yüzüne dokunurken.

"Önemli bir şey yok güzelim, sınava mı gidiyorsun?"

Başımı sallamakla yetindiğimde Teoman beni çekip sıkıca sarıldı, o kadar sıkı sarıldı ki kemiklerimin kırıldığını hissetmiştim.

"Başar Mira, sen güçlü kızsın."

Gözlerimi devirip, "Savaşa gitmiyorum Teo! Sen gelecek misin?"

Başını iki yana salladı, "Şey biraz dinlensem iyi olur."

Onun sözlerini onaylayan bir şekilde başımı salladım, "Pekala, dönünce senin hesabını alacağım şimdi gitmem lazım, hoş çakal."

****

Sınava gireceğim okulun kapısı açılmış dışarı da mekik dokuyan benim gibi strese giren tüm öğrenciler içeriye yavaştan girmeye başlarken ben girmek istemiyordum. Gözlerim otuz dakikadan fazladır sadece Kılıç'ı arıyordu. Gelmemişti, yoktu. Ufak bir iş bu kadar sürmemeliydi.

"Uraz, arasana belki açar."

Uraz kuruyan dudaklarını ıslattı ve dediğimi yapıp Kılıç'ı yeniden aradı. Çalan telefonunu bir türlü açmıyordu, endişeleniyordum onun için başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Hayır! O her zaman en güçlüsüydü başına bir şey gelmesine imkan yoktu ama neden şimdi burada değildi, elimi tutup yanımda durmuyordu.

"Mira, artık içeriye girmelisin. Hadi."

Uraz'a hayal kırıklığı ile baktığımda Uraz bana sarıldı ve başımı öptü, "Tatlım, Kılıç'ı biliyorsun demek ki önemli bir iş hı? Sınavdan çıktıktan sonra ona kızarsın şimdi sakin morelini bozma ve güzelce sınavını ol çıkana kadar seni burada bekleyeceğim."

Son kez etrafa bakındım ve içeriye girdim kadın güvenlik üzerimi aradı, dalgın dalgın aramanın bitmesini beklerken kadın cebimden bir tane kağıt çıkartıp bana gösterdi.

Çatılan kaşlarım ile aval aval kağıda bakarken kadın gözlerini devirip kağıdı elinde buruşturdu ve çöpe attı. O sarı kağıt hangi ara cebime girmişti ki? Ceplerimi kontrol ettiğime emindim. Kadın üstümde başka bir şey bulamayınca içeriye girmemi işaret etti ama benim gözüm sadece o çöpte ki kağıttaydı. Kim koymuştu bunu?

Düşüncelerim ile sınıfa girdim ve sınavın başlamasını beklemeye başladım. En ön sırada kapı tarafından oturuyordum. Bizim başımızda duracak öğretmen sınav kaçta başlayıp kaçta biteceğini anlatırken onu dinlemek yerine o sarı kağıt parçasını düşündüm.

On beş dakika bekleyişin ardından sınav kağıtları önümüze koyuldu ve başımızda ki öğretmen bize şans dileyip sınava başlayacağımız söyledi. Konsantrasyonumu sınava vermeye çalışarak diğer düşüncelerimden sıyrılmaya zorladım kendimi ve ilk soruya baktım. Soruda geçen isim Kılıç'tı.

Aklım yeniden Kılıç'a gitti. Sözünü tutardı Kılıç için hiçbir şey benden önemli değildi hatta hiçbir şey. Bir şey oldu Kılıç'a bir şey oldu!

Hızla ayağa kalktığımda herkes bana baktı, "Sorun mu var?" diyen öğretmene, kağıdıma ve birde dış kapıya baktım. Deli gibi Kılıç'ı düşünüyordum. Bu hisle sınav falan olamazdım hiçbir şey Kılıç'tan önemli değildi.

Aval aval yüzüme bakan öğretmene bir şey demeden koşarak sınıftan çıktım ve hızla daha demin ki üstümün arandığı yerde ki çöp kovasının içini karıştırıp o sarı kağıdı buldum. Titreyen ellerime hakim olmaya çalışarak kağıdı açtım.

'Kılıç'ı kurtar.'

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen :')

Oy ve yorumlarınız ne kadar olursa yazma isteğimde bir o kadar fazla oluyor... 

Sevgiyle kalın♥

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top