- Bölüm 14 -
(Mira)
Lina, Uraz ve Lara'nın dilinde 'hastane' olan yer tam anlamıyla sıradan bir evden ibaretti. Buraya girmemek, Kılıç'ı gerçek bir hastaneye götürmek için onlara dirensem de başaramadım.
Lina sakince, "Başımıza ne zaman bela gelse tek doktorumuz bu. Özel güçlerimizi ve bizi biliyor, evinde bizi iyileştirene kadar yanında tutup sonra salıyor." Hastaneden daha çok hapishaneden söz eder gibi konuşması canımı sıksa da bir şey demedim. Çünkü onlara inanmaktan başka çarem yoktu.
Şimdi ise on dakikadır ileri geri sallanıp, ayak uçlarımda yükselip alçalıyor idim. Ve bizi odaya sokmayan doktorun çıkmasını bekliyordum. Acaba bu evde, Kılıç nasıl iyileşecekti. İçimden defalarca kurduğum 'o ölümsüz' kelimesi anlamını yitiriyordu. Buna bir tarafım inanırken inanmayan tarafım daha fazlaydı.
Uraz bana bunun normal olduğunu söyledi haklıydı hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyordum ve ben onlar kadar bunu sakin karşılayamıyordum.
Beyaz önlüklü ve baya yaşlıca bir adam sonunda odadan çıkıp, "Gerisi Kılıç'ta." dedi.
Kaşlarımı çatarak ona doğru yürüdüm, "O ne demek?"
"Ben kurşunları çıkarttım. Dikişi de attım şimdi onun uyanmasını bekleyeceğiz." dedi adam bakışına Uraz'a bakarak.
"Sağ ol, Yavuz abi." diyen Uraz'ı umursamadan.
"Yani hiçbir şey yapmadan mı?" diye bağırdım.
Adam başıyla beni onayladığında yanağımdan akan yaşı elimin tersiyle sildim, "Bu saçmalık! Ya uyanmazsa? Kafayı mı yediniz. Onu gerçek bir hastaneye götürmeliyiz."
Lina elini omzuma koyup, "Tatlım o ölümsüz. Vücudu kendini iyileştirebilir. Sadece zamana ihtiyacı var."
Lara iğneleyici sesiyle bana doğru döndü. Lafı alttan attan sokmayıp direk yüzüme söyledi, "Zaten hepsi senin yüzünden!"
"Lara!" Diye uyardı Uraz, "Sırası değil."
Lara umursamadan bana doğru bir adım attı, "Hayatımıza girdiğinden beri zaten her şey boka sardı! Yok kardeşi yok arkadaşı tüm düzenimizi bu aptal yüzünden değiştirip duruyoruz. Artık susmayacağım. Sürekli Kılıç'ın başını belaya sokuyor ve ben artık susmayacağım."
Öfkeyle Kılıç'ın yattığı odaya girdiğinde titreyen vücudumla koltuğa oturdum ve başımı dizime gömüp içimde biriktirdiğim tüm gözyaşlarımı gün yüzüne çıkarttım.
Lina sesli bir şekilde iç çekip, yanıma oturdu ve bana sarıldı.
"Sen ona bakma. O da biraz üzgün."
Hiçbir şey demeden susmaya devam ettim. İçimden bir ses Lara'ya haklı diyordu. Eğer ben kabul etmeseydim bunların hiçbiri olmazdı. Ben her şeyin iyi olacağını düşünen koca bir aptalın tekiydim!
Saatler geçmişti, benim gözyaşlarım yanaklarımda kururken Lina karşımda ki koltukta uyuyordu. Uraz ise eve gitmişti Bora'yı yanıma getirip bana biraz destek vermesi için.
Lara ise saatlerce içeride Kılıç'ın yanındaydı. Ayağa kalkıp Kılıç'ın yattığı odaya baktım. Yanımda olmana o kadar ihtiyacım var ki Kılıç. Biliyordum, onun da bana ihtiyacı vardı. Ve ben bu sefer onu yalnız bırakmayacaktım çünkü o asla beni yalnız bırakmazdı.
Odaya daldığımda Lara, Kılıç'ın elini tuttmuş kendi yanağında gezidiriyordu.
Gözlerimi ondan çekip Kılıç'ın yüzüne baktım; çok solgundu ve sanki yatakta hiçbir şey olmamış gibi sırt üstü uzanıyordu. Ne bir kablo ne başka bir şey vardı. Saçları alnına düşmüştü ama buna rağmen hala çok yakışıklı gözüküyordu.
Biraz kıskançlık biraz da öfkeyle, "Artık Kılıç'ın yanında durabilir miyim?"
"Hangi yüzle. "
"Lara!"
Lara, Kılıç'ın elini bırakıp ayağa kalktı ve bana yaklaştı, "Sadece 5 dakika."
Başımı iki yana salladım, "Uyanana kadar yanından ayrılmayacağım!" diye karşılık verdiğimde Lara ağzının içinden bir küfür mırıldanıp, "Daha ne kadar kötülük yapacaksın ya sen!"
Lara'ya belli etmeden ondan bir adım uzaklaştım. "Ben hiçbir şey yapmadım." derken titreyen sesimi fark etmemesi için bekledim ama o anında bunu fark edip yüzünde kısa bir güçlülük duygusuyla gülümsedi.
"Hadi ya? Hayatımıza girdiğinden beri neler oldu? Kılıç kaç gece eve gelmeyip senin kapında bekledi? Ondan uzak durdun diye kalp sancısı çekti. Sen ona 'seni istemiyorum' dediğinde kaç gece bahçede oturup gizlice gözyaşı döktü. Sen onu üzmekten başka hiçbir şey yapmadın. O seni öperken bile zarar görüyor. Sen zararsın! Şimdi gelmiş lanet olası vicdanını rahatlatmak için Kılıç'ın yanında durmak istiyorsun."
Lara zavallıymışım gibi yüzüme baktı, "Kılıç seni hak etmiyor." Deyip başını belli belirsiz salladı sonra çıkmak için kapı kolumu tuttu, "Sadece beş dakika." Diye tekrarladı.
Lara odadan çıktığında kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Kalbimde ki ağrı tüm bedenime yayılmıştı ve bu beni öldürmek üzereydi. Vicdanımı rahatlatmak için değil gerçekten aşık olduğum için bunu yaptığımı hissetmiyor muydu? Yoksa hissedip umursamıyor muydu?
Zorla Kılıç'a yaklaştım ve yanına oturup çekingen bir şekilde elimi yüzünde gezdirdim. Gözlerinin altı morarmış ve dudakları kurumuştu ama buna rağmen parlıyor, hala göz alıcı gözüküyordu. O her şeye rağmen mükemmel olmayı başaran tek insandı, ve bu o na daha fazla hayran kalmamı sağlıyordu.
"Özür dilerim." Dedim hıçkırıklarımın arasından, "Çok özür dilerim ben böyle olmasını istemedim. Lara'nın haklı. Ben sadece zararım. Yanında olsam da olmasam da zararım."
Başımı Kılıç'ın göğsüne koyup daha yüksek ağlamaya başladım, "Lütfen erken uyan. Sana söylemem gereken çok şey var Kılıç. Sana 'seni seviyorum' demek istiyorum ne kadar zarar görsen de seni öpmek ve sıkıca sana sarılmak istiyorum."
Doğrulup Kılıç'ın alnını öptüm. Daha sonra Lara'nın topuk sesini duyup kapıya baktım.
"Dakikan doldu." dedi dişlerinin arasından.
Gözlerimi devirip Kılıç'ın büyük elini elimin arasına alıp tuttum.
"Sana zarar vermemi istemiyorsan! Çık." Onun bu tehdit ini sanki hiç duymuyormuş gibi yaptım.
Akan gözyaşlarımı silip oturmaya ve Kılıç'ın yüzünde ellerimi gezdirmeye devam ettim. Bunu sıkılmadan günlerce yapabilirdim, sana her gün sıkılmadan yeniden aşık olabilirim Kılıç.
Lara kolumu sertçe sıkıp beni aynı sertlikte kaldırdığında Kılıç'ın eli elimden kayıp yatağa düştü.
"Ne yapıyorsun. " diye çıkıştığımda Lara beni sürükleyerek odadan dışarıya attı ve kapıyı arkasından kapatıp kırmızıya dönen gözleriyle dudağıma bir tane yumruk yapıştırdı.
Sersemce yere yığıldım ve elimi sızlayan dudağımın üzerine götürdüğümde ağzımda ki kan tadını iğrenerek yutup Lara'ya baktım.
"Hadi bana karşılık ver!" Dedi biraz neşeli sesiyle daha sonra saçlarımı avucunun arasına alıp yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı, "Hadi korkusuz kız." deyip başımdan ittiğinde elinde kalan saçlarımı yere bir hışımla atıp beni ayağa kaldırdı ve sarsmaya başladı.
Omuzlarımı kırarcasına sert tutuyordu, ondan kurtulmak adına karnına sert bir tekme attım. Ellerini omzumdan çekip benden uzaklaştı ve elini karnına götürüp vurduğum yere baktı. Yüzünde acıya dair bir iz yoktu aksine daha fazla sinirlenmesine sebebiyet olmuştu bu durum.
Beklemediğim bir şekilde havalandığım da Lara'nın gözleri beni fırlatacak yer arıyor olmalıydı.
Gülümseyerek beni odanın içinde ki kitaplığa doğru fırlattığında, "Hayır!" Diye bağırdım.
Kitaplığa sert bir şekilde çarpıp yere yığıldığımda kitaplığın içindeki tüm kitaplar başımdan aşağıya sert bir şekilde düştü.
"Lanet olsun Lara!"
Lina koşarak bana bakıp ağzından küfür savurdu. Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına atıp ikisine baktım.
"Burada durmayacaksın Lara! Hemen şimdi eve gidiyorsun."
"Buna sen karar veremezsin Lina."
Lina öfkeyle Lara'nın kolunu tuttuğunda Lara ona karşılık vermeye çalışsa da başaramadı, anlaşılan Lina'nın gücü daha etkiliydi.
"Bir kaç gün başka yerlere defol! Kılıç uyandığında Mira'yı bu halde görecek ve Lara bu sefer seni ben bile kurtaramayacağım."
Lara alt dudağını ısırıp başını salladı ve bana son kez acıyarak bakıp montunu ve çantasını alarak evden çıktığı sırada Uraz ve Bora içeriye girdi. İkisi de şaşkınlıkla Lara'nın arkasından baktıktan sonra Bora çığlık atıp bana doğru koştu.
"Sana bunu Lara mı yaptı?" dedi belerttiği gözleri ile, "İnanamıyorum..." deyip yutkundu.
Bora' dan destek alarak ayağa kalktığımda Uraz, Lina ile imalı bir şekilde bakıştı ama ben bu bakışmanın altında bir şey arayamayacak kadar yorgundum.
İçeriye gidip oturduğumda Lina dağılan yerleri topluyordu. Uraz ise elinde ilk yardım çantasıyla gelip karşıma bir sandalye koydu ve oturup dudağımın kenarına pansuman yapmaya başladı.
"Mira, biz özür dileriz. Seni korumalıydık." dedi kızaran yanakları ile bakışını benden kaçırıp.
Zorla gülümsemeye çalışsam da beceremedim, "Suçlama kendini Uraz. Senin bir suçun yok."
Uraz sırıtıp, "Kılıç uyanınca hepimizi haşlayacak ben en çok ondan korkuyorum." diye itiraf ettiğinde gözlerim git gide kapanıyordu.
"Lara'ya kızmaya hakkım yok. O biraz olsun haklı. Hem bir kadın için en zor olan şey sevdiği erkeği başka kadının alması. Bu yüzden bu sinirini anlayabiliyorum." deyip direnemediğim gözlerimi kapattım.
Bora bana sarılıp, "Ah benim safım." Dediğinde diğerleri gülerken ben başımı Bora'nın omzuna koyup uyudum.
(2 gün sonra)
Kılıç'ın yüzünde sıcak bezi kibarca gezdirdim. Yüzü soğuk olduğu için biraz olsun ısınmasını istiyordum. Sıcak bezi dudağının üstüne bastırıp burukça gülümsedim. Daha ne kadar uyuyacaksın Kılıç? Bu çok canımı sıkmaya başladı.
Kapı hızla açıldığında, "Mira hadi yemek ye biraz." diyen Bora'nın sesini duydum.
Bora'ya bakıp başımı olumsuz anlamda salladığımda Bora içeriye bir adım atıp ellerini göğsünün üzerinde birleştirdi.
"Doğru düzgün yemek yemedin bile." sesinde ki azarlayıcı ton bana annemi hatırlatırken gülümsedim.
"İştahım yok."
Bora fısıldayarak, "İçeridekiler Kılıç'a sana bakamadıkları için nasıl hesap vereceğini düşünüyorlar. Özellikle Uraz. En azından onlar için ye."
Bora omzuma yeni sorumlulukları koyarken isteksizce oturduğum yerden kalkıp odadan çıktım.
(Kılıç)
Mira.
Gözlerimi açtığımda tanıdığım odaya göz gezdirdim. Ne kadar süredir yatıyordum? Elimi başıma götürüp ovaladım, her şey anıydı tek değişen duvar renkleriydi sanırım yetmiş yaşında ki Yavuz doktor artık daha iç açıcı renkler kullanmayı seviyordu. Burası onun eviydi ve bu oda bizim gibi özel insanların tedavisini yapıyordu. otuz beş yıldır sakladığı sırrımız ile tüm herkesin saygı duyup sevdiği tek insan doktorumuz idi. Gene ustaca iç çıkartıp uyanmamı hızlandırmak için mermiyi içimden çıkartmıştı yoksa yirmi günden fazla uyurdum.
Derince bir nefes aldığım oda da Mira'nın kokusu vardı ama kendisi yoktu, onu bu kadar süre beklettiğim için kendimden nefret ediyordum! Umarım onu Lara tehlikesinden koruyabilmişti Uraz, yoksa elimden çekeceği vardı.
Odaya gelen ayak seslerini duyduğumda gözlerimi kapattım. Mira'nın ayak sesleri olduğunu biliyordum, ve ona sürpriz yapacaktım. Mira beklediğim gibi odaya girdi ve kapıyı kapattı. Titreyen nefesiyle derince iç çekti.
Yanıma oturup elimi küçük ellerinin arasına alıp diğer eliyle de yanağıma dokundu, "Seni özledim. Seni çok özledim Kılıç."
Başını göğsüme koyup, "Lütfen artık uyan sana çok ihtiyacım var."
"Çok özledin demek." Diye karşılık verip gözlerimi açtığımda.
"Evet." Diye yanıtladı daha sonra kısa bir süre hareket etmeyip heyecanla başını kaldırıp bana aynı heyecanla baktı.
Çatılan kaşlarım ile Mira'nın yaralanmış dudak kenarına baktım ve bedenime dolan sinirle burnumdan soludum.
"Kılıç." Diye bağırdı Mira, daha sonra kollarını boynuma dolayıp daha önce hiç sarılmadığı bir sevinçle sarıldı.
Odanın kapısı açıldığında Uraz, Lina, Bora ve Asel hepsi güler yüzleri ile bana bakıyordu.
Uraz'a tek kaşımı kaldırıp baktığımda ensesini kaşıdı ve kafasını yana yatırdı bu genelde onun bir hata yaptığında ki haliydi. Bir şeylerin ters gittiği açıktı ve ben bunu öğrenip Mira'ya zarar verenin canını yakacaktım.
Hepsi odada ben yatakta otururken Mira'da yanımda oturmuş elimi sıkıca tutup sürekli bana bakıyordu.
"Gerçekten iyi misin?" Diye sordu gülümsemesini bozmadan. Hiçbir şey olmadan iyileşmeme o kadar şaşırmıştı ki bunu dile getirmeden bakışları ve şaşkın şaşkın bakışıyla belli ediyordu. Gücümü kabullenmeyi başardığı için bundan fazla olmasa da biraz olsun etkilenmişti.
Mira'nın bu tatlı telaşına gülerek, "İyiyim." Dedim.
"Ah siz çok tatlısınız. Sevgili mi oldunuz şimdi?"
Asel, Bora'nın kafasına vurup, "Aptal bir dur Kılıç tam iyileşsin hem bunun bir teklifi var. Ay öküz ya."
Mira boğazını temizlediğinde yüzü pek gülmeyen Lina'ya baktım. Uraz da koltuğun başına oturmuş ellerini Lina'nın omzuna koymuş masaj yapıyordu.
"Lina seni dinliyorum."
"Evet. Hepsi benim hatam."
"Kim yaptı?"
Lina iç çekip yutkundu, "Lara."
Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım ve Mira'ya baktım. Lina ile aramda ki konuşmadan aklı karışmış gibi duruyordu.
"Özür dilerim Kılıç." Dedi Lina pişmanlık dolu sesiyle.
"Sorun yok." Dedi Mira sonunda konuşmayı anlamıştı ve gerginliğin geçmesi için, "Sonunda uyandın ya bunun bir önemi yok."
Asel ayaklanıp, "Hadi Lina bize kek yap." Dediğinde Lina anında gülüp enerjik şekilde kollarını sıvazladı.
"Haklısın tabii ki de kek. Hadi beyler bana malzeme alın. Çabuk!"
Bora ve Uraz keki duyunca yapmacık sevinçle ayağa kalktı.
"Aman ne büyük bir farklılık." Diyen Bora'ya bakıp güldüğümde hepsi tek tek odadan çıktı.
Mira'ya doğru dönüp çökmüş olan gözlerine baktım. "Kendine neden iyi bakmıyorsun?" diye sordum.
Omuz silkti, "Ben iyiyim cidden."
Mira'nın yanağını okşayıp, "Seni koruyamadığım için özür dilerim."
Mira hızla elini dudağıma koyup, "Asıl bunları başımıza açtığımız için ben özür dilerim. Benim yüzümden canın yandı."
"İnan bana senin canın yansaydı benim canımdan can giderdi. Bu yüzden sana zarar gelmesine izin veremem bayan güzel."
"Seni seviyorum Kılıç."
Yüzüme dolan gülümsemeyle afalladım, "Ne?"
"Seni seviyorum. Seni gerçekten çok seviyorum. Sen..." deyip kollarını boynuma doladı, "İyiki varsın."
Mira beklemediğim bir şekilde dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Özlemle beni öptüğünde aynı karşılığı bende verdim. Sen benim her şeyimsin Mira diye geçirdim içimden ve belini kavrayıp kendime daha çok bastırdım.
Mira nefessiz kalmış bir şekilde benden uzaklaşıp buğulu gözleriyle gözlerime baktı, "Bundan sonra asla böyle şeyler yapıp beni yalnız bırakma."
Burnumu Mira'nın burnuna sürtüp, "Senin için ölürüm." dedim.
Gülerek geri çekildi, "Bir süre ikimizde ölmeyelim. Daha yaşayacak çok şeyimiz var sanırım."
Başımı sallayıp, "Bana seni seviyorum dedin ya, bundan sonra asla yalnız kalmayacaksın."
Bir kaç saat sonra herkes Lina'nın fazla kuru kekini zorla bitirdiğinde Lina yine olmayan kekine hayal kırıklığı ile bakıyordu. Hiçbir kek türünün kıvamını tam tutturamıyordu. Malzemeleri bile internetten bakmasına rağmen hala beceremiyordu. Ya fırını unutuyor, ya da böyle daha iyi olur deyip tariften sapıyordu.
Mira ise sürekli bana iyi olup olmadığımı soruyordu. Öpmesinin ardından sadece ufak bir ateşlenme yaşadım. Lina ve Uraz bilmiş bir şekilde bakarken Mira utancından ne yapacağını bilmiyordu.
Doktorumuz olan Yavuz'a hepimiz teşekkürlerimizi ilettik ve oradan çıkıp eve doğru yol aldık.
Vücudum artık eski gücüme kavuşmaya başlamıştı. Önceliğim Lara ileydi. Daha sonra ise Mira'nın kardeşi ve en sona iblisi bırakmıştım çünkü ona yapacaklarım çok ağır olacaktı.
Kapıda bizi karşılayan Lara'ya sert gözle baktığımda korkuyla yutkundu ve buna rağmen bana sarıldı.
"İyisin, değil mi?"
Bir şey demeden geri çekildim.
Mira elini elimden çekip, "Ben odamdayım." Dedi merdivenleri çıktığında arkasından baktım. Lina ve Uraz'da kendi odalarına girdiğinde Bora öksürdü, "Eh ben de sizinle kalayım."
Bora'ya sert bir şekilde baktığımda, "Yani... Mira! Bekle beni." deyip ikişer bir şekilde merdivenleri çıkıp gözden herkes gibi kayboldu.
Sessizce geçen bakışmayı ben bozdum, "Senin canını yakmak istemiyorum ama sen inatla benim canımı yak diye bağırıyorsun. Mira'nın hassas noktam olduğunu biliyorsun ve ona zarar veriyorsun."
"Ben Seni seviyorum Kılıç hemde çok."
Elimle duvara yumruk atıp, "Bana olan takıntından vazgeç Lara! Senin için ben artık ulaşamadığın bir takıntı oldum. Ortada sevgi yok senin hırsın var."
Elimi tuttu, "Hayır, sadece sana olan aşkım var."
Öfkeyle elimi çekip, "Aşk yok Lara! Bundan sonra attığın her adıma dikkat et. Yoksa bir daha bu evin içine giremezsin."
(Mira)
Sömestr tatiline sadece 1 hafta kalmıştı ve okul bomboştu. Sınıfta 7 kişi vardı benimle birlikte. Derslerden fazla geri kaldığım için eksiklerimi kapatmaya çalışıyordum. Ve üstün zekalı Kılıç bana ders anlatıyordu.
Asel ise telefonundan kendi fotoğrafını çekip çekip duruyordu, Bora'da kulaklıkları takıp evden getirdiği yastığı masaya koyup yatıyordu. O ikisinin gelme sebebi devamsızlık korkusuydu. Hiçbiri bir kaç ay içinde gireceğimiz üniversite sınavını düşünmüyordu bile.
"Pekala şu soruya bakalım." Dedi kılıç matematik testinin arka sayfasını çevirip gözüne bir soru kestirip kalemi oraya doğru işaret etti. "Önce sorunun mantığını anlamalısın."
Öfkeyle soludum, "Bunun bir mantığı yok bu mantık dışı. Bu bir delilik."
Kılıç gülerek anlatmaya devam ettiğinde boş boş bakıyordum çünkü ben sayısalcı değildim, sözelci de değildim. Ben sanırım tam bir tembeldim! Üniversite sınavında tökezleyip kalacak kocaman bir tembel.
Başımı test kitabına koyup Kılıç'a baktım.
"Boşuna yorulma. Anlamıyorum."
Kılıç kalemi yanağımda gezdirip, "Aptal falan mısın?" Diye sordu.
Elimle Kılıç'ın saçlarını dağıtıp, "Egoist, kaç yıldır yaşıyorsun heralde bir bilgi sahibi olacaksın."
Kılıç derince iç çekip geriye doğru yaslandı, "Tatilde bir planım var."
Doğrulup yüzüne baktım, "Neymiş o?"
"Abinin yanına gitmek, Bursa'ya."
O günden beri açılmayan abimin konusunu açmaya korkuyordum ama Kılıç sonunda konuyu açıp içimde ki merakı kapatmıştı. "Ya orada değilse." dedim mırıldanarak.
Kılıç bir şey demeden sustu ve test kitabını gelişigüzel bir şekilde karalamaya başladı,"Şansımızı deneyelim." dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Bu sefer kesinlikle Kılıç'ın sözünden çıkmamalıydım çünkü zor olsa da kabul etmiştim onun gerçek bir zeka küpü olduğunu.
****
Diğer günler okula gitmeyip evde ders çalışmaya başlamıştık. Bora'da bize dahil oluyormuş gibi yapıp iki dakika sonra Uraz ile maç oynamaya gidiyordu. Bana hep ikinci dönem daha iyi olacağım derken ki sesi bile umutsuzluğu çağrıştırdığı için bir şey demeyip susma hakkımı kullanıyordum.
Lara sürekli dışarıya çıkıp bir şeyler yapıyordu Lina gene bir işin peşinde diye söylenip duruyordu ve bu beni üzüyordu. Onun için çok zordu hemde çok zor.
"Tamam, sıra şu soruda. Onu da yap."
Kılıç'ın gösterdiği soruyu yaptığımda Kılıç memnunca gülümsedi.
"Evet doğru." deyip derince iç çekti, "Bak artık ilk zamanlardan daha iyisin en azından 20 sorudan 5 doğrun çıkıyor."
Boynuma masaj yaparak, "Cidden bende büyük ilerleme var."
Ayağa kalktığımda bacaklarım oturmaktan tutulmuştu. Esneyip dışarıya baktım daha sonra Kılıç'ın yatağına gelişi güzel bir şekilde uzandım.
"Yoruldum." Dedim bıkkınlıkla gözlerimi ovuşturarak.
Kılıç üstüme doğru gelip iki elini yanıma koyduğında kaşlarımı çatıp elimle yüzümü kapatıp, "Ne yapıyorsun?" Dedim içime kaçan sesimle.
Kılıç gözlerini kapatıp dudağıma doğru geldiğinde kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi hissediyordum. Onu kendimden uzak tutmak için elimle omzunu ittirdim.
Kılıç gülümsediğinde yanağında ki gamze ortaya çıktı. Ona hayranlıkla bakarken ne kadar şanlı olduğumu düşündüm. Gözlerimiz buluştuğunda kalbim kaburgalarımı kırarcasına hızlı atıyordu, hayatım yıkılmadan önce beni kurtaran bu gözlere çok şey borçluydum.
"Bilet aldım."
Anlamsız şekilde ona baktım, "Ne bileti?"
Saçlarımı okşayıp doğruldu ve ayağa kalkıp montunun cebinde ki iki bileti bana uzattı. Oturma pozisyonu alıp bilete bakarken konuşmaya başladı, "Bursa'ya iki kişilik otobüs bileti. Bu cuma günü karne aldıktan sonra. Kardeşin için."
Gülümsediğim de gözlerim mutluluktan doluyordu, hızla oturduğum yerden fırlayıp Kılıç'ın boynuna sıkıca sarıldım.
"İyi ki... iyi ki hayatımdasın."
Sevgiyle kalın♥
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top