OLAY MAHALI(T.B-IV)
Bu arada saatte üçü geçmiş. Ben artık işe koyulsam iyi olacak. Hesabi ödeyip çıktım. Çıkarken Nedim usta beni, gayet kibar ve sevecen bir tavırla uğurladı anlaşılan bizim isimsiz hayranımız babasını durumdan haberdar etmemiş. Direksiyonu daha fazla vakit kaybetmeden doğruca cinayetin işlendiği eve kırdım.
Hakandan aldığım adrese göre gerçi sabah Muzafferin verdiği adres de aynıydı. Çünkü sabah Hakanların gittiği cinayet yeri daha önce beni arayan Hatice Dalmaç’ in eviydi.Adrese göre cinayet Kumkapı'da işlenmişti. Şu anda Eminönü’nde olduğuma göre cinayet mahalı bana çok da uzak sayılmazdı. Doğruca Reşadiye caddesine çıktım devam edip sirkeci istasyon caddesini geçip Florya sahil yoluna çıktım gidebildiğim kadar hızlı gidiyordum. Daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum. Kumkapı'ya geldiğimde evin olduğu Şarapnel sokağa geçtim. Ahsen apartman,Demirci apartman ve işte Göğebakan apartmanı ; elli metre daha ilerleyip apartmanı görebileceğim noktada arabamı park ettim. Henüz polis arabaları ayrılmamıştı. Onların ayrılması için bir süre daha arabanın içinde öylece bekledim. Bir saat geçmemişti ki son görevli polis arabası da Göğebakan apartmanı önünden ayrıldı. Oturmaktan bir taraflarıma kramp girmek üzereydi. Kendimi bu durumdan kurtarıp kendimi dışarı attım.
Şimdi şu olay yerine bir gidelim bakalım bir şeyler bulabilecek miyiz. Apartmanın önüne geldiğim de Osmanlı desenli işlemelerin apartmanın ön tarafına işlendiğini gördüm. Hiç masraftan kaçınmayıp bu kadar zor desenleri binanın üzerine işlettiğine göre apartman sahibi Osmanlı aşığı biri olsa gerek. Kapıdan içeriye girerken kapıcı olduğunu sandığım adamın çapraz ateşine tutuldum. Adam kapıcı değil sanırsın savcı .
-Buyurun kime bakmıştınız? Ben bu apartmanın kapıcısı Salih Çamdar. Size nasıl yardımcı olabilir?
Kapıcıyla fazla hem dem olmamak için kimliğimi çıkarıp adamın gözüne sokarcasına dayattım. Adam önce anlayamadı iyice inceledikten sonra...
-Kusura bakmayın efendim! Daha bugün burada cinayet işlendi de o sebepten girip çıkanlara iyice dikkat etmeye başladım.
-Hatice Dalmaç’ tan mi bahsediyorsun?
-Evet efendim. Çok iyi biriydi Hatice Teyze ,kimseye bir zararı yoktu. Kim nasıl yapar hiç aklım almıyor. Bence oğlu Emin ve bugün yanında gelen insan müsveddeleri yapmışlardır.
-Dur bir dakika bugün buraya Emin'in yanında birilerinin daha geldiğini mi söylüyorsun ?
-Evet efendim. Değişik tipte insanlardı tabı insan denirse.
-Peki daha önce gördün mü bugün gelen insan müsveddelerini?
-Evet ; birkaç kez yine gelmişlerdi.
-Kaç kişiydiler, nasıl olduklarını tarif edebilir misin?
-Elbette efendim. Hatırladığım kadarıyla; üç kişiydiler,Emin ile birlikte dört kişi bugün sabah erkenden apartmana geldiler. Yanlarında Emin olduğu için bir şey diyemedim. Emin:” arkadaşları olduğunu söyledi”. Üçünün de saçları kısa kesilmişti. Üçünün de kolunda aynı şekillerden oluşan bir dövme vardı. Sanırsam hançere benziyordu. Bir tanesi çok uzun boyluydu , sanırsam boyu bir doksan falan vardı. İri kıyım bir şeydi anlayacağınız. Diğer ikisi Emin gibi bir yetmiş ,bir yetmiş beş boylarında orta kalıp insanlardı.
-Peki bunlar evde ne kadar süre kaldılar ?
-Çok kalmadılar, yarım saat falan sonra hızlıca çıkıp gittiler . Fakat Emin onlarla çıkmadı. Yanlış hatırlamıyorsam Emin; saat on ,on bir gibi ayrıldı. Yanı onlardan aşağı yukarı yarım saat sonra. Onun gibi evlat nasıl bu hallere düştü hiç aklım almıyor. Çok dürüst ve saygılı insandı. Babası gibi sert ,katı birisi de değildi. Muhabbeti hoş kafadar biriydi. Ama sonunda babası gibi oldu çıktı. Ee insani neyle mayalarsan sonunda o oluyor. Ama Emin’e ne olduysa aradan kaybolduktan sonra oldu. O gün bu gündür hep serserilerle dolaşıp duruyor. Sonunda da onlar gibi serseri olup çıktı. Ne demiş atalarımız: ” Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. “
-Bu kadar yeterli Salih,verdiğin bilgiler için teşekkür ederim. Cinayetin çözülmesi adını önemli malumatlar verdin.
-Görevimiz efendim.
- Lütfen bundan sonra bana Aziz deyin ,öyle cafcaflı hitaplardan pek hoşlanmam.
-Siz nasıl uygun görürseniz Aziz Bey. Başka bir şeye ihtiyacınız olursa ben buralardayım.
- Salih cinayetin işlendiği evin anahtarı var mı sende?
-Yoktu. Fakat ev sahibi gidip gelen polislere yardımcı olayım diye bugün verdi.
-Tamam öyleyse çıkıp şu eve bir göz atalım. Bakalım işe yarar bir bulgu bulabilecek miyiz?
Birlikte ikinci kata çıkıp eve girdim. Evde her şey yerli yerinde duruyordu. Sanki bu evde cinayet işlenmemiş gibi düzenli ve tertipliydi. Evin her tarafına iyice baktım fakat burada bir şey bulacağımı hiç sanmıyordum ki gözüme sehpanın üstündeki sürahinin hemen altında yere düşmüş fakat kırılmamış bir su bardağı duruyordu. Gidip yerden kaldırdım. İçinde hiç su kalmamıştı, iyice kurumuş fakat bardağın içinde sanki bulaşık makinası tam yıkamamışta lekeli kalmış gibi üzerinde lekeler vardı. Sürahiden bir miktar su döktüm biraz çalkaladıktan sonra lekeler kayboldu fakat su hiç bulanmadı. Bardağın içini kokladım su enteresan kokuyordu. Sürahiyi kokladım aynı kokudan orda da vardı. Kapıcıya döndüm. Beni diş kapının yanında bekliyordu ne yaptığından hiç bir şey anlamadan öylece bana bakıyordu. Ona baktığımı görünce yaslanmakta olduğu kapıdan doğrulup, sanki sormuşum gibi:
Bugün öğleden beri polisler her tarafı aradılar efendim. Birkaç malzeme alıp gittiler.
- Salih , bu apartmanın suyu kireçli midir ya da ne bileyim herhangi bir şekilde kokuyor mu?
- Hayır Aziz bey, ne kireçlidir ne de kokuyor. Aksine gayet iyi ve temiz suyu vardır.
Anlaşılan bu suda Bir şeyler vardı. Sudan bir numune alıp sürahiyi yerine bıraktım. Mutfağa geçip araştırmalarıma orda devam ettim. Gayet derli topluydu. Tezgahta hiç bulaşık yoktu anlaşılan henüz kahvaltı yapmamışlardı. Baksanıza çay demlenmemiş. Çaysız kahvaltı mı olur. Fakat hazırlık yapılmış , dışardan poğaça alınmış. Poğaçalara dokundum hayır taze değildirler. Bayat olmalarına bakılacak olursa bu poğaçalar yaklaşık bir iki günlük olmalılar.
Elimdeki paketi mermer tezgahın üzerine bırakıp mutfak dolaplarında bakmaya başladım. Tabak , bardak , fincan falan filan burada bir şey yok. Buzdolabının kapısını açtım içerisi yiyeceklerle doluydu. Pekmez , beyaz peynir, lor peynir, tahin, helva ; hem de en sevdiğimden, fıstıklı olanından, daha bir sürü çeşit. Çeşit çok olduğuna göre iyi bir gelirleri var demektir. Yoksa bu kadar çeşitli kahvaltılık almak kolay değil. Hele bu dönemde ,fiyatlar ateş pahasına.
Mutfakta daha fazla zaman kaybetmeden Emin'in odasına girdim. Elbise dolabı , kitaplık , yatağın altı ,dolapların arkasına kısaca her tarafı didik didik ettim yalnız bir şey bulamadım. Çalışma masasının yanında küçük bir çöp kovası vardı ,eğildim kapağımı açıp içine baktım. İlginç aynı poğaça paketinden burada da vardı. Hem de çöp nerdeyse bu paketlerle doluydu. Mutfağa tekrar gidip çöp kovasına baktım. Hayır burada hiç o paketlerden yoktu. İnsan poğaçaları mutfakta yiyip paketini buraya değil de neden kendi odasındaki çöp kutusuna atar ki? Paket inceledik fakat üzerinde ne bir isim ne de herhangi bir yerin adresi yoktu. İşime yarar düşüncesiyle Emin' in odasındaki paketlerden bir tane yanıma alıp odadan çıktım. Evde dikkat çeken başka bir şey yoktu.
Burada yapacak başka bir şey kalmamıştı. Numune aldığım su kutusunu ve poğaça paketini cebime sıkıştrıp kapıcı Salih'e de yardımlarından dolayı minnettar olduğumu söyleyip apartmandan çıktım.
-Bir şey daha var efendim! Normalde Hatice teyzenin yanına her gün Aysun adında bir bayan gelirdi. Fakat bugün buraya hiç gelmedi. Emin,o kızın annesinin bakıcısı olduğunu söylemişti fakat ben buna çok inanmadım. Hiç bakıcı dediğin gelip on dakika içerisinde çıkıp gider mi. Hem bakın rahmetliyi de merak edip gelme tenezzülünde bile bulunmadı.
-Soy adını biliyor musun Salih ?
-Kimin Aziz Bey?
-Bakıcı kızın; Aysun' nun yanı?
- Hayır Aziz Bey , maalesef bilmiyorum.
-Peki sağol. Bu arada bu benim kartım ,üzerinde numaramı var herhangi bir durum olursa; sana tuhaf gelen bir şeyler.... Bana haber ver olur mu?
-Elbette Aziz bey ,bunu memnuniyetle yaparım.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top