Bir

"Hayır, iyiyim"
«Niye dediklerimi kimse ciddiye almıyordu, altı üstü set ışığı üstüme düştü.»

Sebastian başına üşüşen insanlardan kurtulmaya çalışırken bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordu. Baş ağrısının buna izin vermeye niyeti yok gibiydi.

Beş dakikadan kısa bir sürede ambulans gelmişti. Belki daha uzun sürmüştü Sebastian'ın baş ağrısı zaman kavramını yok etmişti.

Elini yavaşça alnına götürdü . Baş ağrısı iyice şiddetleniyordu. Göz kapakları sanki onu dinlemiyordu.Açık durmalarına ne kadar uğraşırsa o kadar kolay kapanıyordu. Dışardaki sesler yavaşça azaldı. Sebastian'ın son hatırladığı sedyeye kaldırıldığıydı.

3 saat önce

"Biraz kahve molasına ne dersin?"

Anastasia acil uzmanlığı yapmaya yeni başladığı hastanede hasta raporları arasında boğulmuştu.

Dün , nöbetçi olduğu, gece çok fazla hasta gelmişti ve hepsinin teker teker raporlarını inceliyordu.

"Raporlar bitmeden olmaz"
Karşısında duran onkoloji uzmanı eski bir arkadaşıydı. İkisi de Harvard'ta uzmanlık okumuştu. Dönem arkadaşıydılar, Anastasia'nın bulundukları hastanenin acil tıpını kabul etmesinin en büyük nedeni buydu.

"Bu işi asistanlara bırak"

Anastasia masaya yaydığı hasta raporlarını toplarken ona akıl veren arkadaşına döndü.

"Onların elinde benim elimdekinin iki katı kadar rapor var"

"Dün gece ben neyi kaçırdım?"

"Zincirleme trafik kazası, otel yangını bir de okul yemeğinden zehirlenen öğrencileri"

"Azcık aksiyonlu geçmiş"

"Gece gece 6 ameliyat yaptım az kelimesi az kalır"

"Kaçırdığıma üzüldüm orada olmak isterdim"

"Ben de uyumak isterdim. Ama her istediğimiz olmuyor, daha bu raporları bitirip acile inicem."

"Senin için ne yapabilirim Nasia?"

"Raporlara el atabilirsin"

"Sonra kahve"

"Yeter ki şu lanet olası raporlar bitsin"

"Başlayalım o zaman"

Anastasia bir kaç dakika önce düzenlediği raporları düzgün bir şekilde ayırdı. İki uzman tarafından 1 saatte bitebilen raporlardı.

"58 dakika 43 saniye 12 salise"
Elisa'nın saatinden açtığı sayacı kapatmasıyla tam olarak 63 vaka okumuşlardı.

"Kahveyi hakkettik"

"Hakettik"
Anastasia arkadaşını onayladı. Raporları hemen dosyalara yerleştirip hazırlanmaya başladı. Makyaj yapmayı seven bir kadın değildi zaten vakti de yoktu bu yüzden sadece topuz yaptığı saçını açtı ve dudak rengine yakın bir ruj sürüp çantasını hızlıca alabildi.

Hastanenin yakınlarında bulunan kafeye doğru yola çıktılar. Yol yürünecek bir mesafeydi bu yüzden arabaya binmediler. Anastasia bu bölgeyi pek bilmiyordu Amerikaya geçici bir görev için gelmişti.

Sadece bir yıl hastane ortamına dayanması gerekiyordu sonra Afrika'ya çocuklarının yanına geri dönecekti. Aslında amacı zor durumdaki çocuklara ücretsiz tedavi etmekti. Anne babası olmayan ya da aile içi şiddet ve sevgisizliğe maruz kalan çocuklar için bir hastane açmak istiyordu. Dış bağlantılardan destek alabilmesi için adını duyurması gerekiyordu. Ama en önemlisi devlet tarafından gelmesini istediği maddi destekti.

Afrika'da da gönüllü olarak çalışıyordu sonra orada açılan bir hastanenin baş hekimliğine geçmişti hastane yönetiminden gelen istek üzerine. Oradaki çocukların mutlu olması onu en çok mutlu eden şeydi.

Aklına hedefleri geldikçe eli boynundaki kolyeye kaymıştı. Bir çocuk tarafından sevgi kullanarak yapılan kolyeye.

Boynundan çıkarmayacağına söz verdiği kolye Anastasia için dünyadaki bütün madenlerden daha değerliydi.

Anastasia derin düşüncelerine dalmasına rağmen bir yandan Elisa'nın dediklerine tepki veriyordu.

"Sonunda bu soğuk kış havasında sıcak bir expresso içebilicez"

Anastasia geldiklerini Elisabeth'in değişen ses tondundan anlamıştı.

Elisa hemen kapıyı açtı ve içeri gidiler havanın bu kadar soğuk olmasından kaynaklı içerisi çok iyi ısıtılmıştı.

Elisa ve Nasia üstlerindeki ağırlıklardan kurtulduktan sonra siparişlerini nazikçe ilettiler.

"Ne düşünüyordun?"

"Şu bir yılın bittiğini ve Afrika'ya döndüğümü."

"Benden o kadar hızlı mı sıkıldın?"

"Ben sana 4 yıl katlanmışım, 1 yıl çok rahat katlanırım."

"Aşk olsun."

"Ben almayayım, bekarlık sultanlıktır."

"Yalnız öleceksin"

"Angelina var."

"Ne oldu o işe?"

Söyledikleri kahvelerde gelmişti bu esnada garson istedikleri bir şey olup olmadığını sorup gitti

"Bir buçuk yıl beklememiz gerekiyor maalesef benim işlerimden kaynaklı."

"Angelina ile senin aranda çok güçlü bir bağ var, kim olsa o bağı hisseder."

"Kendi küçüklüğümü görüyorum onda."

"Yakında tanıştırırsın artık."

"İste yeter ki"

Anastasia kahvesinden bir yudum alıcağı sırada bir anda eli boşlar. Çok yorgun olduğunda ara sıra aniden güçsüzleşir. Sırf bu yüzden vitamin takviyesi kullanıyordur ama pek işe yaramamıştır. Sonuçta ne demişler terzi kendi söküğünü dikemez.

Anastasia eline dökülen neredeyse kaynama dercesinde olan expresso'yu eline döker. Eline gelen sıcaklıkla kendine gelir ve bardağın düşmesini önler. Eli 1. Dereceden yanmıştır, kolonya ve mendil isteyip hemen ilk yardım yapar. Soğuk suya tutarsa su toplayacağını bildiğinden her ne kadar canı yansa da alkollü mendil koyar eline.

"Seni bu yüzden ameliyata sokmam bugün."

"Ben de olsam kendimi ameliyathaneden uzak tutardım."

"Hatta sana izin yazalım."

"Çalışırım sorun olmaz . İzinlerimi Angelina'nın yanına gitmek için kullanmayı tercih ederim"

"Sen bilirsin ameliyathaneden uzak durduğun sürece sorun yok."

Elisa ve Nasia kahvelerini içtikten sonra hastaneye geri dönerler.

Hayırlı uğurlu olsun.

|«» : iç ses işareti |
|"" : dış ses işareti|

Nasılsınız ?

Anastasia'yı ilk bu kitapta tanıştırdım sizlerle.

Anastasia hakkında ilk izlenimleriniz nelerdir?

İlk bölüm olduğu için konuşacak bir şeyim yok sizi seviyorum

Öpüldünüz

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top