ellerim ellerinde, gökyüzündeyiz.
"Hayır ablacığım.
O, yüreğimi benden çalmadı.
Yüreğimi, ruhuyla sarmaladı ve
sonsuzlukla yıkadı. Yüreğim artık tertemiz. Sonsuza dek ise onun ruhu
için atacak."
❀"
Yüreğim bilinmemezlik ile hızla çarpıyorken ellerimi birbirine sürtmüş ve titremesini durdurmak adına sıkıca elbisemin ucunu kavramıştım. Etrafımı aceleyle kontrol etmem üzerine nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum. Ahşaptan bozma, zemini ise yaş almaktan eskimiş bir ev karşılamıştı beni. Gece vaktiydi. İnce parmağıma geçirilmiş olan yüzük ise bana kapının ilerisini gösteriyor, adımlamam adına sesini çıkartmaya çalışıyordu belli ki.
Acele etmem gerektiğini düşünerek dışarı adımlamış, bu minik evi geride bırakmıştım. Sonrasında küçük bir erkek çocuğu karşıladı beni. Gece mavisiyle boyanmış, omzuna kadar uzanan saçlarıyla gökyüzünü seyredalmıştı. Biraz uzaktaydı
olduğum yerden.
Öyle ki ona uzanmak istercesine ellerimi harekete geçirdiğimde benden daha da uzaklaşmıştı. Neden? Neden bu denli uzaktı bana? Yüzüğümden çıkan ışık ise onun ayaklarının dibine dek uzanıyorken koşmaya başlamıştım.
Bu minik evin etrafı yemyeşil çimler, rengârenk çiçekler ve yandan geçen bir nehir ile bezeliydi. Cenneti anımsatıyordu bana. Neredeydim, onu dahi bilmiyordum lakin bunun üzerine düşünmenin sırası değildi.
Küçük çocuğun yanına koşmaya
devam ediyorken başımı gökyüzüne kaldırmam üstüne ayaklarımın durması bir olmuştu.
Gökyüzü ellerime değecek kadar yakınlaşmış, saçlarımı okşamak istercesine rüzgârı saç tellerime armağan etmişti. Yıldızlar yüreğimde canlanmış, umut tanelerini aydınlığa savurmuşlardı.
Yıldızlar ateş böceklerini andırıyorken şimdi bana, hızla yağmaya başlamış; gece, aydınlığı hasretle kucaklamıştı. Aydınlığa olan bu kavuşması yüreğimi derinden sarsıyorken gözlerim bu anı ölümsüzleştirmek adına sürekli kırpılıyor ve fotoğrafını çekip zihninin en değerli köşesine saklıyordu.
Ardından aklıma gördüğüm küçük çocuğun gelmesiyle başımı sola çevirmiş, gözlerim tüm masumiyeti ile çevrelenmiş o çocuğu seçmişti.
Gökyüzünü öyle bir inceliyordu ki derinlerde bir şey aradığı çok belliydi. İlk başta yanına gitmek istemiştim onun. Sonrasında ise korkmuştum canını acıtmaktan. Benim tarafımdan kirletilmek için fazla güzeldi.
Durdum ve seyrettim onu bir süre.
Ay'ın ışığı onun yüzüyle kaplanmış olmalıydı. Ancak öyle bu karanlık gece aydınlanabilirdi. O bir insan mıydı sahiden?
Onu izlemeye devam ediyorken bir yıldız ışıldadı gökyüzünde. Çevreledi her bir yanını ve dans etti gökyüzünün kocamanlığına inat. Tüm yıldızları ezip geçti ve parladı. Daha da ve daha da parladı. Işığı Güneş'i bile kıskandırırdı.
Tebessümünü yeryüzüne gönderdi bir mektup ile ve mektubunda sana rastladım o gece.
Bir adam,
kalpsiz bir beden.
O çocuğun yüreğinde
yalnız bir bedevi
olmalıydım şimdi ben.
Yıldız var gücüyle yeryüzüne iniyorken gözlerim gözleriyle buluşmuştu o küçük çocuğun. Gözlerinde bir meleğin gözyaşları hâkimdi. Ona doğru koşup sarılmak ve onu her şeyden korumak istemiştim. Kanatlarımla sarmalamak istemiştim. Ne var ki yüreğim elem ile titremeye devam ediyordu.
Küçük çocuğun minik ellerini açması ve o pasparlak yıldızın avuçlarına yumuşak bir şekilde düşmesine izin vermesi onun bir melek olduğunun kanıtıydı. Yıldızı yaralanmamalıydı diye düşünecek kadar narin bir ruhu sevmiştim ben.
Küçük çocuğun yüreği son defa merhamet ile kaplanmış,
masumluğu dudaklarına uzanmıştı.
Yıldızı avuçlarıyla sıkı sıkıya tutarken onu, yüreğine gömmesiyle içe doğru göçtü minik çocuk. Yeni doğan bir bebeği andırırcasına hareketleri kısıtlandı ve kendi yüreğini minik elleriyle avuçladı.
Dudakları onun yüreğini avuçlarına bırakmasıyla avuçları alev almış, bu dünya için fazla güzel gelmişti yüreği.
Alevler ile sarmalanan bu yürek, sıcaklığını bu narin ruhtan alıyordu.
Tanımıştım onu.
Âşık olduğum adamdı o.
Kalpsiz bir adamın
olmayan yüreğine âşık
olmuşken ben, yıldızları
kirpiklerinde saymıştım teker teker.
Yüzüme yerleşen tebessüm ile ona doğru tekrardan koşmak için harekete geçmişken gözlerimiz tekrardan birleşmiş, bir yıldız doğmuş ve ölmüştü gözlerimin önünde. Ayaklarımın değiyor olduğu topraksa beni içine çekmek istercesine çukurlaşmıştı.
Ayaklarım kayıyor; toprak, çamura dönüyorken iyiden iyiye, olduğum gerçekliğe döneceğimi fark etmiştim.
Ona hızla yüzümü dönmüş ve gözlerimden akan yaşları durduramayarak ellerimi ona uzatmıştım tutmasını dileyerek.
Dileklerim ne zaman kabul olmuştu?
Beni izliyorken kaşları yavaşça çatılmış ve olanlara mana verememişti. Şaşkınlığı, yüzünün her zerresindeydi.
Son kez yüzünde çıktığım o uzun seyahatte kendimden birkaç anıya rastlamıştım. Gözlerimin yavaş yavaş kapanıyor olduğunu anladığım an ise var gücümle seslenmiştim. Son dileğimi ise içimden sayıklamıştım yalvarırcasına.
"Buluşalım gelecekte,
yıldızların Ay'ı
yardığı o gece."
✧
Ben Sophie,
sevgiyle kalın.
190421"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top